Silifke yöresinin arazi durumunu beğenen, insanın ve toprağın insan yaşayışındaki önemini anlayan eski çağların insanları burada zengin uygarlıklar kurmuşlar ve yüzyıllarca yaşatmışlardır. Bunların ilkinin M.Ö. 7. Yüzyılda şimdiki Taşucu Kasabası’nın yerinde “Grekler “ tarafından kurulan “H
almi” kenti olduğu tarihçilerce belirtiliyor. Korsanların devamlı baskın ve yağma yapmaları nedeniyle gelişme ortamı bulamayan bu kent M.Ö. 4.yüzyıldan sonra zayıflamaya ve çökmeye başladı.Büyük İskender’in komutanlarından ve Surye Krallığı’nın kurucusu olan Selefkof Nikator, Halmi Şehri’nin zayıf durumunu fırsat bilerek kolayca yönetimi ele geçirmiş halkında şehir olmaya en uygun yer olarak beğendiği Silifke’nin şimdiki yerine yerleştirmiştir. Böylece M.Ö. 3.yüzyılda Silifke Şehri kurulmuş, adını da Selefkos’un Şehri anlamına gelen Selefko’ya çevirmiştir. Kısa zamanda büyüyerek gelişen şehre yeni tesisler, anıtlar, binalar yaptırılmıştır.
M.Ö. 1. Yüzyılda Romalıların yönetimine giren Selefkiya yeniden imar görmüş ve bağımsız şehirler arasına girmiştir. Bu dönemde şehirlerde kaleler, saraylar, sarnıçlar, köprüler, hamamlar, tiyatrolar ve tapınaklar yaptırılmıştır. Romalıların ikiye parçalanmasından sonra M.S. 4. Yüzyılda Bizanslıların eline geçen Selefkiya 5. Yüzyılda Hıristiyanların önemli ziyaret yerlerinden biri olmuştur.
Silifke M.S. 7. Yüzyılda Emevilerin daha sonra Abbasilerin eline geçti. Kısa bir zaman haçlı ordularının yönetiminde kaldı. Haçlı komutanlarından Alman Kralı Frederik, Konya’dan Silifke’ye gelirken Göksu Irmağı’nda boğularak ölmüştür.
12. yüzyılda Silifke ve yöresi Ermeni Krallığı’nın yönetimine girmiştir. 13. Yüzyılda Konya Selçukluların eline geçen şehir 14. Yüzyılda Karaman oğullarının yönetiminde kalmıştır. 1471 yılında Gedik Ahmet Paşa tarafından Osmanlı Devleti’nin topraklarına katılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğunun valileri şehri iyi yönetemediler. Alınan ağır ve adaletsiz vergiler yüzünden halk isyan etti. Bu isyanlar 1527 yılından 1613 yılına kadar devam etti.1613 yılında yeni gelen başarılı yöneticiler tarafından isyanlar önlendi ve iç huzur sağlandı.
Silifke 1869 yılında İçel Sancağı’nın merkezi oldu. 1919 yılında bağımsız sancak haline geldi. 1924 yılında yeni kurulan İçel ilinin merkezi yapıldı. 1933 yılında Mersin İçel İli’nin merkezi yapılınca Silifke ilçe olarak İçel İli’ne bağlandı. Bugün hala Silifke halkı, 1933 yılında ellerinden alınan il statüsünün geri verilmesi n uğraş vermektedirler.
Silifke’de Akdeniz uygarlığının izlerine sık sık rastlanmaktadır. İlçenin hangi tarafına bakarsanız ortada tarihsel bir yaşantının kalıntılarını görmek mümkündür. Bu özelliği ile Silifke Yöresi bir açık hava müzesi gibidir. Tarihi eserlerin başlıcaları şunlardır.
Uzuncaburç (Drokoserya) Kalıntıları:İlçe merkezinden 30 km. kuzeyinde denizden 1200 m. yükseklikte etrafı ormanlarla kaplı bir yayla üzerinde kurulmuştur. Diokaserya şehrinde yunan ve roma çağlarına ait kalıntılar vardır.
Zeus (jüpiter) Tapınağı:Uzuncaburç’taki tarihi eserlerin en az yıpranmış olanıdır. M.Ö. 295 yılında Selefkos Nikador tarafından tapınak olarak yaptırılmıştır.
Tike Tapınağı:M.S. 1.yüzyılda Tanrıça Tike’nin adına yaptırılmıştır.
Şehir Kapısı:Ortada büyük yanlarda iki küçük kemerli kapı şehrin giriş kapısı olarak kullanılıyormuş.
Oba (Ura ) Harabeleri:Uzuncaburç’un 4 km. doğusundaki kalıntılar arasında su kemerleri, çeşme, tiyatro, evler, tapınaklar ve mezarlar görülmektedir.
Taş Köprü:Göksu Irmağı üzerindeki altı gözlü taş köprü Roma İmparatoru Domitanyus tarafından M.S. 78 de yaptırılmıştır. 1875 ve 1972 yıllarında tamir edilmiştir.
Silifke Kalesi:Kalenin Seleskoslar zamanında yapıldığı Roma ve Bizans zamanında geliştirildiği tahmin edilmektedir .Denizden 184 m. yüksekliktedir. Kale içinde Göksu’ya inilen basamaklı bir yol bulunmaktadır. Kale çevresi 4827 m.dir. 23 kule ve burç ile dört yana açılan kapıları vardır. Orta kısmında Selefkiya krallarının şatosu göze çarpar. Bu şatonun altında kayalara oyulmuş derinliği 5 m., uzunluğu 18m., genişliği 5 m. olan bir mahzen vardır. Mahzenin yanında suyu hiç eksik olmayan bir sarnıç görülmektedir.
1190 yılında Kilikya Ermeni Devleti’nin yönetimine girince Silifke Kalesi tamir ettirilmiştir. Kalenin içerisinde sultan ikinci Beyazıt tarafından yaptırıldığı sanılan mescit harabesi vardır.
Aya Tekla Kilisesi (Meryemlik):Aya Tekla, Hıristiyanlığı yayan ilk kadın azizedir. Tarsus’taki Sant Pol’un öğrencisidir. Konyada yaşarken yasak olan Hıristiyanlığı yayamak için Silifke’ye göç etmiştir. Burada sığındığı mağarasında dini görevini yaparken ölmüştür. M.S. 313 yılında Konstantin Hıristiyanlığı kabul edince, Aya Tekla adına yaşadığı mağara üzerine şimdiki kiliseyi yaptırmıştır.
Sarnıç:Silifke Kalesi’nin doğusundaki sırt üzerinde şimdi Tekir Ambarı diye bilinen büyük bir sarnıç vardır. Bizanslılardan kalan 12m. derinliğindeki bu, su deposu savaş zamanı şehre su sağlarmış.
Narlıkuyu Mağarası(Astım Mağarası): Cennet Çukuru’nun 300m. batısında 40-50m derinliğinde bir mağaradır. Güçlükle girilen dar bir ağızdan döner merdivenle tabana kadar inilme imkanı vardır. Mağara içinde kalkerli, suların meydana getirdiği büyük sarkıt ve dikitler var
Cennet –Cehennem:Narlıkuyu’nun 4 km. kuzeyindedir. Su aşındırımı ve çökme sonucu meydana gelmiş iki büyük obruktur. Cennet Çukurunun derinliği 90m., genişliği 250m.dir. İçinin yemyeşil oluşu ve dibinde akarsuyun bulunuşu nedeniyle cennet denilmiştir. Yine içerisinde taşlardan yapılmış kilise vardır.
Cehennem çukuru 120m. derinlikte olup içine inmek imkansızdır. Korkunç görünümünden dolayı cehennem denilmiştir.
Camiler:Şehir merkezinde Konya Selçukluları zamanında yapılmış Ulu Cami ve Sultan Reşat devrinde yapılmış Reşat Cami tarihi camilerdir.
Kaleler:Taşucu yakınında Liman Kalesi, İmamuşağı Köyü’nde Tokmar Kalesi, Bükdeğirmeni Köyünde Öter Kale bulunmaktadır.