BULUTLAR (*)

       Yokluğunuzda gökyüzü sessiz, gökyüzü öksüz sanki! Siz, gökyüzü ile evlenmiş bir sevgili, gökyüzünün nazlı gelinisiniz. Güneş; sizin yumak yumak dalgalarınız arasında daha da parlak. Ressamın tuvalinde hareket, çiftçinin toprağında bereketsiniz, canım bulutlar!
       Gün gelir, kırmızı ve sarının yüzlerce tonuyla ufukta grup olur, gün gelir kararır kaşlarınızı çatarsınız. Bazen gürül gürül gürler, bazen yıldırımlarla öfkelenirsiniz. Bazen de, yüce dağların engin doruklarına taç olursunuz.
       Ruhumu bir anne şefkati ile okşayan; pamuk pamuk, katmer katmer bulutlar!.. Rüzgârla kucaklaşıp gökyüzünde nazlı nazlı süzülerek yükselen, yükseldikçe bana tepeden bakan bulutlar!.. Bana öyle caka satar gibi bakmayın! Ayrı ayrıysak, değişikse mekânlarımız benim suçum ne? İstemez miyim ayaklarımla toprak arasındaki bağ kopsun?.. Kopsun da yükseleyim, gökyüzünde kucaklaşalım...
       Ben bu iştiyakla, ümid girdabında çırpınırken, yavaş yavaş gün biter, güneş kaybolur. Siz, gecenin karanlığına adım adım yaklaşır, benden fersah fersah kaçarsınız. Gökyüzü, sizi benden saklarcasına, siyah örtüsünü üstünüze örter.. Mâşukun aşığına "elveda" diyerek kaybolduğu gibi kaybolup gidersiniz. Siz geceyle, ben acıyla kucaklaşır, gecenin karanlığında yalnız kalırım...
       Sizi hiç geri vermeyecekmişçesine siyah kollarıyla saran gece, ne zaman bitecek? Ne zaman gökyüzündeki o nadide yerinizi alacak, motif motif tezyin edeceksiniz? Beklemek çok zor! Gece, bana inat uzadıkça uzuyor, daha da kararıyor sanki!.. Elimden gelse, sizi o karanlık dehlizlerden çekip çıkarır, kendi ufkuma yerleştirirdim. O zaman sizi hiç kaybetmez, tekrar ne zaman görürüm diye beklemekten usanmazdım. Fakat, ne yazık ki gözlerimin önünden hiç gitmeyen o güzel hayalinizle avunarak, sabahı beklemekten başka çarem yok!
       İşte! Tanyeri ağarıyor.. Güneş, gecenin karanlığını yırtarcasına ilk ışıklarını saçıyor gökyüzüne.. Fakat, o da ne? Ne ses, ne hareket var! Gökyüzü bomboş, ıssız ve viran... Bunca bekleyiş boşuna mıydı? Nerede ruhumu okşayan o pamuk eller? Kim çaldı onları, kim ayırdı benden? Gündüz, geceyi kıskanırcasına saklıyor sizi, canım bulutlar! Seyretmeme bile tahammül edemiyor sanki... Gözlerim, mikroskop hassasiyetiyle köşe bucak dolaşıyor gökyüzünü... Fakat nafile! Sizi bulamıyorum!

       Ve ben, gündüzde geceyi yaşıyorum.

alt_cizgi.jpg (2596 bytes)
(*) Bu deneme, 1987 yılında Dolunay Fikir ve Sanat Dergisi'nin 15. sayısında yayımlanmıştır.


 


geri.gif (677 bytes)home.gif (700 bytes)ileri.gif (676 bytes)
Ana Sayfa