|
Yokluğunuzda gökyüzü sessiz, gökyüzü
öksüz sanki! Siz, gökyüzü ile evlenmiş bir sevgili, gökyüzünün nazlı
gelinisiniz. Güneş; sizin yumak yumak dalgalarınız arasında daha da parlak. Ressamın
tuvalinde hareket, çiftçinin toprağında bereketsiniz, canım bulutlar!
Gün gelir, kırmızı
ve sarının yüzlerce tonuyla ufukta grup olur, gün gelir kararır kaşlarınızı
çatarsınız. Bazen gürül gürül gürler, bazen yıldırımlarla öfkelenirsiniz.
Bazen de, yüce dağların engin doruklarına taç olursunuz.
Ruhumu bir anne şefkati ile okşayan; pamuk
pamuk, katmer katmer bulutlar!.. Rüzgârla kucaklaşıp gökyüzünde nazlı nazlı
süzülerek yükselen, yükseldikçe bana tepeden bakan bulutlar!.. Bana öyle caka satar
gibi bakmayın! Ayrı ayrıysak, değişikse mekânlarımız benim suçum ne? İstemez
miyim ayaklarımla toprak arasındaki bağ kopsun?.. Kopsun da yükseleyim, gökyüzünde
kucaklaşalım...
Ben bu iştiyakla, ümid girdabında
çırpınırken, yavaş yavaş gün biter, güneş kaybolur. Siz, gecenin karanlığına
adım adım yaklaşır, benden fersah fersah kaçarsınız. Gökyüzü, sizi benden
saklarcasına, siyah örtüsünü üstünüze örter.. Mâşukun aşığına
"elveda" diyerek kaybolduğu gibi kaybolup gidersiniz. Siz geceyle, ben acıyla
kucaklaşır, gecenin karanlığında yalnız kalırım...
Sizi hiç geri vermeyecekmişçesine siyah
kollarıyla saran gece, ne zaman bitecek? Ne zaman gökyüzündeki o nadide yerinizi
alacak, motif motif tezyin edeceksiniz? Beklemek çok zor! Gece, bana inat uzadıkça
uzuyor, daha da kararıyor sanki!.. Elimden gelse, sizi o karanlık dehlizlerden çekip
çıkarır, kendi ufkuma yerleştirirdim. O zaman sizi hiç kaybetmez, tekrar ne zaman
görürüm diye beklemekten usanmazdım. Fakat, ne yazık ki gözlerimin önünden hiç
gitmeyen o güzel hayalinizle avunarak, sabahı beklemekten başka çarem yok!
İşte! Tanyeri ağarıyor.. Güneş, gecenin
karanlığını yırtarcasına ilk ışıklarını saçıyor gökyüzüne.. Fakat, o da
ne? Ne ses, ne hareket var! Gökyüzü bomboş, ıssız ve viran... Bunca bekleyiş
boşuna mıydı? Nerede ruhumu okşayan o pamuk eller? Kim çaldı onları, kim ayırdı
benden? Gündüz, geceyi kıskanırcasına saklıyor sizi, canım bulutlar! Seyretmeme
bile tahammül edemiyor sanki... Gözlerim, mikroskop hassasiyetiyle köşe bucak
dolaşıyor gökyüzünü... Fakat nafile! Sizi bulamıyorum! Ve ben,
gündüzde geceyi yaşıyorum.

(*) Bu deneme, 1987 yılında Dolunay
Fikir ve Sanat Dergisi'nin 15. sayısında yayımlanmıştır.
|