Bu
çalışma ,Atatürk döneminde uygulanan dışpolitika üzerine bize az da olsa bilgi
vermektedir. Komşularımızla ilişkilerimizin ne boyutta olacağı, hangi durumlarda
barışçı hangi durumlarda kuvvete dayanacağımızı milli siyasetin ne demek
olduğunu unsurlarını , geleceğimizde nasıl davranmamızın bizim için faydalı
olduğunu açıklamaya çalıştım.
Araştırmam süresince ;benden yardımlarını hiçbir zaman
esirgemeyen, her zaman yanımda olan,bana bilgisiyle ışık tutan, tecrübeleriyle
yol gösteren,çok değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Cengiz DÖNMEZ’ e teşekkürü bir
borç bilirim.
Metin
Yarış
DIŞ POLİTİKA
Yeni Türkiye modern devletinin , özgür ve bağımsız devletin
niteliklerine en azından da olsa kısıntı ve sınırlama koyacak bağlardan uzak
kalarak uyuşmazlıklarını barışçı yollarla bir çözüm tarzına bağlamış, barış
politikası uygulayarak dostluk ilişkilerini geliştirmiştir. Yeni devlet
izlediği politika ile milletler arası hayatın ve milletler arası camianın
varlığını kabul ederek , bu hayata en iyi düzen vermede barışçı faaliyetleriyle
katkıda bulunmuştur.
Atatürk iç politikaya olduğu kadar, dış politikaya da fikir
ve düşünceleriyle yön vermiştir.Milli siyaset dediğimiz politik uygulama, milli
menfaate dayanan, millet yararına olan politikadır. Atatürk’ün uyguladığı dış
politika, milli siyasete dayanmaktadır. Milli siyasetin yanı sıra, yer alan
diğer ilkeler milli siyaseti bütünleştirmektedir.
Milli Siyaset
Dış politika iç politikanın aynasıdır. Daha önce de
belirtildiği gibi Atatürk’ün deyimiyle “Dış siyasetin en çok ilişkili olduğu ve
dayandığı husus devletin iç teşkilatıdır. Dış siyasetin iç siyasetle doğru orantılı
olması gerekir.”
Atatürk bir diğer konuşmasında da dış politika ile iç
politikanın yakın ilgisini belirtmiştir. “Dış siyaset bir toplumun iç siyaseti
ile sıkı bir şekilde bağlıdır.Çünkü iç siyasete dayanmayan dış siyasetler daima
mahkum kalırlar.Bir toplumun iç siyaseti ne kadar kuvvetli olursa Dış siyaseti
de o derecede kuvvetli olur.
Türk Milli Siyaseti
Türk milli siyaseti bazı özellikler taşır. Milli siyaset
her şeyden önce gerçekçidir. Milli menfaatle insanlık menfaatini
bağdaştırmaktadır.Hakka olduğu kadar kuvvete de yer vermektedir. Meşruluk
esasına dayanmaktadır.
Hayalci ve maceracı davranışlardan çile çeken Türk Milleti’nin ızdırablarını
kavrayan Atatürk, gerçekçi bir dış politika uygulamanın, millet yararına olduğu
inancındandır.
“Efendiler, büyük hayaller peşinde koşan ,yapamayacağımız
şeyleri yapar gibi görünen sahtekar insanlardan değiliz. Efendiler: Büyük bir
hayali şeyler yapmadan yapmış gibi
görünmek yüzünden bütün dünyanın düşmanlığını ,garazını, kinini bu memleketin
ve bu milletin üzerine çektik.
Biz Panslavizm
yapmadık belki yapıyoruz ve yapacağız dedik . Düşmanlar da yaptırmamak için bir
an önce öldürelim dediler.Panturanizm yapmadık yaparız, yapıyoruz, yapacağız
dedik ve yine öldürelim dediler. Bütün dava bundan ibarettir.Efendiler, bütün
cihana korku ve telaş veren mefhum bundan ibarettir.
Biz böyle yapmadığımız ve yapamadığımız mefhumlar üzerinde
koşarak düşmanlarımızın sayısını ve
üzerimize olan baskısını arttırmaktan ise doğal ve meşru sınıra dönelim.
Haddimizi bilelim.
Binaen aleyh efendiler , biz hayat ve istiklal isteyen bir
milletiz, yalnız ve ancak bunun için hayatımızı esirgemeden bolca
harcayabiliriz.”
Türk milli
siyasetinin başarısı milli menfaatle insanlık menfaatini , milli olanla
milletler arası olanı en iyi şekilde bir arada bağdaştırmasındadır.Milli
siyaset milletçe benimsene ve uygulana bir siyasettir, milli amaçlara uyan ve ona hizmet eden bir siyasettir.
TÜRK MİLLİ SİYASETİNİN UNSURLARI:
Atatürk’ün konuşmasına dayanarak milli siyasetin
unsurlarını şöyle sıralayabiliriz:
A) Millet Gerçeğine Dayanır:
Milli siyaset önce Türk toplumunun politik amacına yönelen
bir siyasettir. Millet gerçeğine dayanır.
Milletimizin kuvvetli, mesut olması ve istikrar içinde
yaşayabilmesi için uygulanan bir siyasettir.Mahiyeti itibari ile tamamen milli
bir nitelik taşımaktadır.
B)İç Siyasete Uygun Olmak:
Milli siyasetin ikinci unsurunu “İç siyasetimize tamamen
uygun olması” oluşturur.İç siyasetten kasıt devletin iç bünyesi ve onu
düzenleyen mevzuattır, başka bir deyimiyle milli hukuktur.Hiyerarşi sıraya göre
Anayasa, kanunlar ve diğer hukuk kaynaklarıdır.
Kısaca, iç teşkilatlanma ile devletin iç düzeni ve buna
şekil ve nitelik veren milli hukuk
kastedilmektedir.Milli siyaset her şeyden önce milli hukuka dayanmaktadır.
C)Belli olan Milli Sınırlar Üzerinde Yoğunlaşmak :
Milli siyasetin üçüncü unsurunu, milli sınırlar
oluşturmaktadır.Milli sınırlar devletin kurtuluş yıllarında devletin ülke
unsurunun belirmesi için , Erzurum ve Sivas kongrelerinde kabul edilen
sınırlardır.Bu sınırlar daha sonra, Osmanlı Meclis-i mebussan-ı tarafından ilan
edilen Misak-ı Millide açıklanmıştır.
Milli siyaset Misak-ı milli ile öngörülen sınırları
kapsamaktadır.Türk Milletinin üzerinde yaşadığı toprakları göstermesi
bakımından , milli siyasetin uygulama alanını öngörmektedir.
D) Kuvvete Dayanma :
Milli siyasetin diğer unsurunu da “her şeyden evvel kendi
kuvvetlerimize müsteniden mevcudu korumak” oluşturur.Kendi kuvvetlerimize
dayanarak varlığımızı korumak en geniş anlamıyla milli savunmada kendimize
güvenmeyi, milli onurumuzu kuvvetlendirmeyi başardığı gibi milli gücüde
harekete geçirmeyi öngörür.
“Kendi kuvvetimize
dayanarak varlığımızı korumak” aynı zamanda bütünüyle birlikte milli kaynaklarda
faydalanarak varlığımızı korumayı ve devam ettirmeyi gerekli kılar. Milli
siyasetin bu unsuru, milletin nefsine itimadını arttırmakta ve kudret kaynağını
harekete geçirmektedir(1)
E)Uzun Emeller Peşinde Koşmamak:
Milli siyasetin bir diğer unsurunu da uzun emeller peşinde
koşmamak yani kendi gücümüzü aşan hayaller ve amaçlar peşinde koşmamak milli
gücümüzü yok
etmemek oluşturur. Bu unsur milli siyasetin gerçekçi yönünü
teşkil eder.
F)Barış İçinde Yaşamak:
Milli siyasetin bir diğer unsurunu da “Medeni cihandan,
medeni ve insanca ilişkiler ve karşılıklı dostluk ilişkilerini geliştirmek(2)” teşkil eder.Bu unsur Türk milletinin
insanlık ailesi içinde, onun bir unsuru olarak yerini göstermektedir.Eşit
muamele ve karşılıklı dostluk medeni ve insani mumalenin esasını teşkil
etmektedir.
G)Kuvvete Dayanma:
Milli mücadele bir
taraftan meşru haklarına diğer taraftan kuvvete dayanmaktadır. Türk milletinin
kurtuluş davasını kuvvete dayanmadan, silaha başvurmadan halletmek imkansızdı.
H)Haklılık:
Atatürk’ün dediği gibi,”Kurtuluş için, önce ve sonra
düşmanla, bütün varlığımızla vuruşarak onu
mağlup etmekten başka karar ve
çare yoktur ve olamaz.Bu bakımdan Milli Mücadelede hak ve kuvvet bir denge halinde bulunmuştur.
Atatürk, Mart
1920’de ‘biz hukukumuzu ve istiklalimizi korumak için giriştiğimiz mücadelenin
kutsallığına razıyız ve hiçbir kuvvetin bir milleti yaşamak hakkından mahrum
edemeyeceğine inanıyoruz diyerek, bir taraftan Milli Mücadelenin haklılığını ve
meşruluğunu savunurken, diğer taraftan da haklı davamızın sonuca ulaşması için
yalnız kuvvetle buna engel olunamayacağını belirtmiştir.Keza Atatürk 20 Aralık
1920’de bir diğer konuşmasında:Hakkı elde etmenin yolunu bir milletin kendi
kuvvetine güvenmesinde görmüştür.
Şöyle ki: “Bir millet varlığı ve hukuku için bütün fikri
gücü ve madde gücü ile ilgili olmazsa, bir millet kendi kuvvetine dayanıp
varlık ve bağımsızlığını temin etmezse , şunun , bunun oyuncağı olmaktan
kurtulamaz(3) Atatürk kuvvetle hak arasındaki
münasebeti şöyle belirtmiştir: “Her halde alemde bir hak vardır ve hak kuvvetin üstündedir.
Şu kadarki milletin haklarını bilip koruması gereken
zamanda her türlü fedakarlığa hazırlanmış olduğuna dair bir kanaat vermek lazım
gelir.(265)Atatürk milli siyaseti uygularken, milletlerin kendi kendilerini
idare etmek hakkına dayanmıştır.
Daha sonra Birleşmiş şartında yer yalan
“Self–determination”diye nitelendirdiğimiz ilke , milli mücadelenin başında
Atatürk’ün temel dayanağı olmuştur.1 mart 1921’de imzalanan Türkiye ile Sovyet
Rusya arasındaki Moskova antlaşmasında da yer almıştır.
I)Milli Bağımsızlık:
Milli bağımsızlık , yeni kurulan devletin esas fikir ve
amacı olduğu kadar, kurtuluş mücadelesini takip eden devre de, temelli bir
prensip , devletin varlığı ile bağdaşır bir esas olmuştur.
İ)Tam Bağımsızlık:
Bağımsızlıktan kasıt , tam bağımsızlıktır, kısıntısız
kayıtsız ve şartsız bağımsızlıktır, Atatürk’ün deyimiyle “istiklal-i
tam”dır.İstiklal-i tam muhteva bakımından siyasi mali , ekonomi askeri adli
kültürel ve sair alanlarda tam ve katıksız bağımsızlığı ifade eder(4).
Milli bağımsızlık, Türk devletinin bağımsızlığını
sınırlamayı reddettiği gibi, iç işlerine karışmayı yani müdahaleyi reddeder.
j) Devletlerle Eşitlik Prensibi ve Karşılıklı Davranış:
Tam bağımsızlık aynı zamanda devletlerin eşitliği
prensibini ve karşılıklı davranış kuralını da kapsar. Bir devlet kayıtsız ve
şartsız istiklale sahipse, başka devletlerle eşitlik esasına uygun ilişkiler
kurar, antlaşmalar imzalar. Eşitlik prensibi , dış politikada devletlerin
birbirine karşılıklı saygı göstermesini ve mütekabiliyet esasına uygun işlemler
yapmasını gerektirir.
Atatürk’ün eşitlik prensibinden kastettiği mana şudur: “Karşılıklı davranış kurallarına uyma ve
hukuka uyma bize nasıl davranacağımızı belirten sınırdır(5).”
K) Yurtta Sulh Cihanda Sulh:
Bu ilke ile bir taraftan yurt içinde huzur ve sükunu
sağlamayı hedef tutarken , diğer taraftan da milletler arası barış ve
güvenliğin temelini hedef tutar.
Antlaşmaların
tek taraflı yırtıldığı bir devrede dahi, ahde vefa kuralına uyarak, haklı ve
meşru taleplerini tartışma ve antlaşma
yolu ile gerçekleştirmiş ve emri vakilerden uzak kalmıştır. Boğazlar
meselesinin ve Hatay davasının barışçı yollarla halli, barışçı bir dış
politikanın eseridir.
KAYNAKÇA
1- Enver Ziya Karal, Atatürk’ün
Siyaset Üzerine Düşünceleri, Ankara 1946.
2- Enver Ziya Karal, Atatürkten
Düşünceler
3- Atatürk’ün Sövlev ve Demeçleri, Ankara,1961,S.332
4- Utkan Kocatürk, Atatürk’ün
fikir ve Düşünceleri