
"öpüyorum." dedi giderken. Bir
ayrilikta ,belkide söylenmesi gereken en son seydi bu. Ama o, sanki eski günlerdeki gibi , hiç
ayrilmayacakmis gibi, yüreginin en derinlerinden gelen, o ayrilmama istegini söylemek
ister gibi, söylemisti o sözü. Belkide, hergün uçarcasina geldigi, onun için sanki bir
ibadet yeri gibi kutsallasmis, hayatinin tüm dertlerini içinden atabildigi yegane yerin,
yillarin aliskanligiyla, sanki ayaklarinin onu istemese de götürebilecegi,
bulustuklari mekanin payi da vardi bunda. Ama herseyden öte, belkide kendinden bile gizledigi,
içinin en derinlerine adeta kazidigi, bir ömür boyu birlikte olacaklari fikri, aksini
söylemesi için onu engelliyordu. Bir oyuncakti sanki,ama ruhu vardi, düsünceleri,
istekleri.Ona karsi arzulari kemirmeye baslamisti bedenini. Ama pili zayiflamisti, tükenmek
üzereydi bu oyuncagin, herseyi yavaslamis, hareketleri, sözleri, benligi herseyden bir adim
geriden geliyor, agzindan çikan ayrilmak kelimesinin sanki çok gerisinde, dünde kalmis, sanki o
sözü kendisi hiç söylememis gibiydi. Hayati hep kararsizliklar içinde
geçmis, yasamina, gelecegine her zaman geç kararlarla, kararsizliklarla devam etmis biri olarak,
belkide yasaminda ilk kez, tüm hayatina damgasini vuracak bir kararla ayrilmak istemis, isin
tuhafi, bunu hiç tereddütsüz hemen uygulamisti. Kendisi bile buna hayret etsede,
üzüntüsünü bastirmak ister gibi davraniyor, tam basaracakken tekrar hüznü canlanip onu
sariyor, duygulari firtinaya yakalanmis bir tekne gibi bir o yana bir diger yana
savruluyordu. Tüm çeliskilere ragmen, içindeki duygular, söylenenlere
siddetle karsi çiksada, galibi belli olmayan, belkide hiç belli olmayacak bir savas içinde
devam etsede, distan o kadar sakin gözükmesine, herkesden daha çok kendi bile sasmisti.
Önünde duran bardakta kendi aksine bakmis, dogalligi bir an için kendini dehsete
düsürmüstü. Bumuydu, herseyden, hatta kendinden bile çok sevdigini daha dün söylerken,
bugün ayrilalim diyen kisi? Aklina, karsisinda oturan kisinin
duygularini ögrenme istegi geldi. Ne düsünüyordu, aklindan neler geçiriyordu? Kesinlikle
bakmamak için kendi kendine söz verdigi halde, gözlerine bakti. Bir an için, sanki firtinanin
baslangicinda esen o hafif rüzgara kapilmis gibi, içi ürperdi. Yüzündeki, ellerindeki hatta
bedenindeki bütün can çekilmis gibi buz kesti. O gözlerdeki donukluk, bir an için tanidik
geldi. Sanki bardakta gördügü kendi gözlerine tekrar bakiyordu. Afalladi. Ayrilmak istedigini
söyledikten sonra, sanki karsisindaki o en çok sevdigi kisi gidip, yerine hiç tanimadigi biri
gelmisti. Merakla bekledi gözlerinin içinde, bakislarini hiç ayirmadan, arastirmasina devam
etti. Gözerinin önünden, bir film seridi gibi geçti o sevgi zamanlari.
Ilk karsilasma, ilk konusma, ilk bulusma. Ilk tartisma, ilk tezatlik durumlari. Hepsini tekrar
yasiyordu sanki. Yaninda asla yalnizlik hissetmemis, onunlayken tüm diger yasantisini unutmayi
adet haline getirmisti. Onunlayken adeta yerden havalanip göklerde, bulutlarin üzerinde
gezerler, çevrelerinde hiç kimseyi görmeden, sadece birbirleriyle olurlardi. Ruhlari, her
birlikte oluslarinda, adeta bütünlesir, bedensel istekler, daha olusmadan kaybolurdu.
Birbirlerine söylenen her istek, daha agizdan çikar çikmaz, yapilmasi zorunlu hale gelen birer
emire dönüsür, olumsuz bir davranisi asla düsünmezlerdi. Zaman
kavramini yitirmis, tüm bu vakit sinirlarindan, ne kadarinin geçtigini bilmeden bakarken,
birden, içindeki soguk ve sicagin karsilasmasindan olusah buhar gibi, o gözlerde bugulanma
gördü. Bakislar boslukta ve donuk, elindeki bardakta, sanki akmak isteyen gözyaslarini tasir
gibiydi. Tüm hayalleri suya düsmüstü karsisindakinin. Neydi bu içinde birdenbire uyanan
ayrilma istegi. Acaba, tüm bu yasadigi güzel duygularin, ileride nasilsa bitecegi korkusundan
kaynaklanan ve en güzel yerinde, en güzel hatirlanacak haliyle kalmasini istemesimi? Yoksa
karsisindaki kisinin, artik bir hayat bagi istemesi ve iliskilerinin, toplumca en kutsal tabir
edilen bir hale dönüsmesini istemesimi? Yada içini tamamen kaplayan mutlulugun, bosluk
birakmamasi yüzünden, bazen hava alamiyacakmis gibi olmasimi? Düsünemiyordu bunlari. Anlamsiz
bir ayrilma istegi vardi sadece içinde. Belkide bunu zamanla içinden tekrar düsünüp, bir
anlam katacakti daha sonra. Ama o an için kavrayamiyordu bilinci, bunun nedenini. Zaten bunlari
düsünmek için kendini zorlamasi da anlamsizdi artik. Söylenecek söz söylenmis, kalplerde o
sözün anlami yavas yavas yer etmeye baslamis, sanki hayatin bir evresinden digerine uzanan garip
bir köprü olusmustu. Onsuz yasama düsüncesi, her kafada ayri anlamlarla, acisiyla olusmaya
baslamis, acilar tekrar zamana emanet edilmisti bile. Çok
yavas hareketlerle kalkti sandalyesinden. Sanki acele davransa, basi dönecek, hiç kalkmamak
üzere tekrar o sandalyeye geri oturacak gibiydi. O gözlerin kendisini, sonkezde olsa tekrar
görmesini arzuladi içinden. Karsisindakini inceliyor, ama ayakta öylece dururken,o gözler,
kimse yokmus gibi davranarak elindeki bardakta gördügü hayallere daliyordu. Hiç konusmadilar
birdaha. Döndü ve kendini , yagmurun dövdügü sokaga birakti. Ayakkabilarini çikartti ve
yalinayak, yagmurun olusturdugu derenin içinde, sanki o dereyle akip uzaklara, çok uzaklara
gitmek ister gibi, yavas adimlarla ilerledi. Ama hala farkinda degildi, yanagindan akan yagmurun
içine, kendi gözyaslarinin da karistiginin, onlarla adeta yaristiginin.
|