Metin Oktay'ın ağları
yırtan golü, Türk futbol tarihinin en ilginç olaylarından biridir. 1959
yılında iki grup halinde yapılan Türkiye Ligi maçlarının finalinde
Galatasaray-Fenerbahçe karşı karşıya gelir.
10 Haziran 1959 günü İnönü Stadı'nda oynanan maçın 39.dakikasında soldan
dalan Metin Oktay, Fenerbahçe'nin santrhafı Naci Erdem'i geçtikten sonra
ceza alanına girdiği anda müthiş bir sol vuruş yapar. Özcan Arkoç'un
bakışları arasında ağlara giden top oradan da dışarı çıkar.
"Ağları yırtan gol"
olarak tarihe geçen bu olay herkesi şaşkına çevirir. Golden sonra
Fenerbahçeli futbolcular ağları kontrol etmekten kendilerini alamazlar.
Sarı Kırmızılı takım bu maçı Metin Oktay'ın tek golüyle 1-0 kazanır.
Galatasaray-Fenerbahçe
rekabetinin en unutulmaz olaylarından birisi 1910-1911 sezonunda
yaşanmıştır. 12 Şubat günü Kadıköy'deki Union Club sahasında yapılacak
maça, aşırı lodos nedeniyle bazı Galatasaray'lı futbolcular karşıya
geçemez. 11 kişilik takımı tamamlayamayan Galatasaray, Fenerbahçe
sahasındaki maça ancak 7 kişi çıkabilmiştir. İnanılmaz bir inançla
mücadele veren 7 kişi Fenerbahçe'yi kendi sahasında 7-0 yener. Sarı
Lacivertli takım da bu maçta kalecisi Ali Said'in sakatlanıp çıkması
sonucu 10 kişi ve kalecisiz oynamak zorunda kalmış ve gol yiyenin kaleyi
bir diger arkadaşına devretmesi şeklinde öteki futbolcularda bir bir
kaleye geçmiştir. Bu inanılmaz zaferi kazanarak ezeli rekabetin en parlak
sonuçlarından birini elde eden Galatasaray takımının o maçı hangi
kadrosuyla oynadığını saptamak ne yazık ki mümkün olmamıştır. Bu konuda,
kaynaklar arasındaki çelişkiler içinden çıkılabilecek gibi değildir.
Yanlışı göze alarak verebileceğimiz kadro şöyledir: Ali Sami - Ali, Bekir
Bircan, Horace Armitage, Celal İbrahim, İdris, Emin Bülent. (Cem
Atabeyoğlu, bu maçta kalede Ahmet Robenson'un oynadığını belirtiyor.
Ayrıca, onun verdiği kadroda Horace Armitage ve Bekir Bircan yok. Emin
Bülent de iki ayrı kişi olarak verilmiş... Ancak, bütün bu isimlerin
anılmış olması nedeniyle yine de belli bir sonuca varmış oluyoruz.)
UEFA ŞAMPİYONLUĞU
Devleri bir bir dize
getirdik Arsenal'e Parken'i dar ettik G.Sarayımız'la tarihe geçtik. 10
kişi kaldık ama yılmadık Sakatlandık, asla yıkılmadık Aslanımız'la yine
destan yazdık! 17 Mayıs 2000... Tarihe yeni bir Türkiye bayramı olarak
geçecek artık. Görenler görmeyenlere, bugünü yaşayanlar çocuklarına,
torunlarına anlatacak. Dev Taffarel'i... Mehmetçik Bülent'i... Cengaver
Hakan'ı... O aslanları... Tarih unutmayacak, efsaneleri Türkiye yıllar
geçse de gururla anacak. NE devleri yıktık birer birer... Sahada
yıkamadılar, her yola başvurdular, başaramadılar. Hagi'ye haksız kırmızı
kart gösterildi, yetmedi. Bülent sakatlandı, pes etmedi. Arsenal ne
yaptıysa yıkamadı. Çünkü onlar kahramandı, hepsi birer altın adamdı. Ve
altın adamlar, hakları olan kupaya bilek gücüyle ulaştı.
SÜPER KUPA DA GELİYOR
Evet olmaz denilen oluyor
UEFA Kupası Galatasarayımızın müzesine geliyordu. Olay günlerce,
haftalarca, aylarca basına malzeme olurken, başarılar konuşuldukça
sıradanlaşıyor, sanki günlük bir olguymuş gibi bahsediliyordu. Özellikle,
durumu hazmedemeyen Galatasaray düşmanları göz ardı edilemez gerçeklerden
"ne var canım avrupada bir kupa. Hem en büyük kupa değil ki. Kolay bir
kupa. Aslolan Şampiyonlar Ligi. Orada gösterseydiniz gücünüzü" şeklinde
bahsetmeye başlamıştı. Tarih geldi çattı. Şampiyonlar Ligi Şampiyonu ile,
UEFA şampiyonu Galatasaray 2000 Sezonunun Avrupa da ve dolayısıyla Dünya
da en büyüğünü ilan etmek için sahaya çıktılar. Maç öncesi söylenen "Real
Madrid fark atar, sizinde kolay kupayı, kolay takımları eleyerek aldığınız
bir kez daha ortaya çıkar" söylemleri zaten gerçekleri yansıtmasa da
Galatasaray taraftarını ve futbolcularını bileyliyordu. Maç başladı,
başabaş bir mücadele izlerken, Galatasarayımız golü buldu. Maç bu skorla
devam ederken hakemin uydurma penaltısı Real Madrid'e sadece Galatasaray
karşısında biraz daha oynama fırsatı veriyordu. Maç uzatmalara gitmişti.
Altın golün geçerli olduğu o maçta, altın çocuk Jardel sahneye çıkıyor,
durumu 2-1'e getiren, maçı bitiren, 2000'in en büyüğünü ilan eden,
düşmanları bir kez daha susturan, Galatasaraylıları bir kez daha coşturan
o golü atıyor ve son sözü söylüyordu: EN BÜYÜK BİZİZ ! ! !
Sahada ne dünyanın en büyük takımı denilen takım kalmıştı, ne de dünyanın
en pahalı futbolcusu. Çünkü karşılarında Galatasaray vardı. Real Madrid'in
müzesinde bulunmayan tek kupa, Galatasaray yüzünden başka bir bahara
kalıyordu. Herkes gibi Real'e de "güle güle sana güle güle..."