Söyleyecek İki Çift Sözü Olanlara....
Gökhan ORHAN*
Internet sözcüğü hemen herkes için ayrı bir çağrışım yaratıyor. Kimisinin kafasında chat var, kimileri haberleşme için onu kullanıyor, kimisi xxx sitelere ulaşmak için, kimileriyse bilgiye ulaşmak için internet'i kullanıyor. Bu anlamda internet koca bir fil ve insanlar gözleri kapalı halde filin neresine dokunabilirlerse fili öyle tanımlıyorlar.
Bence internet bir araç, ama biliyoruz ki pek çok araç ve pek çok teknolojik gelişme beraberinde taşıdığı bir ideolojiye sahip. Bu yüzden de kimileri internet'i demokratikleşme sürecinde önemli rol oynayacak bir araç olarak görürken kimileri onu sadece küçük bir azınlığın sahip olduğu ve sadece onların faydalanabileceği bir araç olarak görüyor. Diğer yandan elektronik demokrasi görüşü üzerinde kafa yoranlar internet'i kamu iradesinin anında belirlenebileceği bir araç olarak görüp Atina demokrasisiyle bazı paraleller kurmuşlardı. Böylelikle siyaset yeni bir form alacak ve siyasal katılım yeni bir arenada gerçekleşecekti. Kimileriyse bu aracı seçkinlerin elindeki bir oyuncak olarak görüp, yukarıda saydıklarımın bir illüzyondan ibaret olduğunu iddia ettiler.
İşin ilginci bütün bu anlattıklarım 10 yıldan daha az bir zamanda tartışıldı. Daha bundan on ila on beş yıl önce yani bizler öğrenciyken internet kavramı bile lügata girmemişti. Earn vardı, sanırım bir de bitnet vardı ve sadece ODTÜ, Boğaziçi Üniversitesi ve Ege Üniversitesi arasında bağlantı mevcuttu. Sonrasında biraz daha yaygınlaşmaya başladı bu bağlantılar ve teknolojiyi geriden takip eden (bilgisayar korkağı) birisi olarak ilk e-mail denememi 1992 yılında yapmıştım. @ işaretinin anlamını o an öğrenmiştim. UNIX kullanarak, komutları sağa sola sorarak, enter'la alt satıra indikten sonra geriye dönemeyen editörler kullanarak yazılan ve gönderilen mesajlar devri çabuk geçti.
Daha sonra gurbet yılları geldi. Haberleşme için e-posta oldukça işimize yaradı, zamanla sadece kısa mesajlar değil dosyaların ve hatta müzik dosyalarının transferi dahi gündeme geldi. Ama daha da önemlisi haberlere ulaşım konusuydu. Oralarda Türk gazeteleri ve Türk TV kanalları her yerde bulunmuyordu. Türkiye'den haberleri almak önemli sorunlardan biriydi. soc.culture.turkish gibi gruplar ve Amerika'daki Türklerin organize ettiği Turkish Radio Hour gibi e-posta listelerindeki haber özetleri imdada yetişiyordu. Maç sonuçlarını öğrenmek bile bir meseleydi. Bazı arkadaşlar Hollanda televizyonlarının teletextinden sonuçları öğrenip bu gruplara postalıyorlardı. Web tarayıcılarının gelişmesi hayatı biraz daha kolaylaştırdı, gazeteler Türkiye'den ve ABD'deki sitelerinden yayına geçti ve habere ulaşma şansımız daha da fazlalaştı. Sonrasında Türkiye'de yayın yapan radyo ve TV'lere internet üzerinden ulaşım sağlandı. Günümüzde insanlar dünyanın öbür ucunda da yaşasalar internet üzerinden memlekette olan biteni takip edebiliyorlar. Acaba gerçekten de gündemi takip edebiliyorlar mı?
Hikaye kısaca böyle, ve ben yukarıda sorduğum sorunun yanıtına geçmeden önce 'ben bu aracı nereye koyuyorum' sorusuna bir yanıt vermek istiyorum. Haberleşme için kullandığım ve olmazsa ne yapacağımı bilemediğim bu araç, aynı zamanda bilgiye ulaşmak için de oldukça önemli ve benim için oldukça özgürleştirici bir işlevi var. Bu özgürleştirici işlevi sadece benimle sınırlı değil, ve bunu şöyle tanımlayabilirim. Bugünkü ortamda yeni bir gazete ya da dergi çıkarmak oldukça maliyetli, dağıtmak daha da maliyetli hele bunu diğer ülkelere dağıtmak çok daha zor. Sermaye yapısı güçlü olmayanların pek altından kalkabileceği bir şey değil. Böyle olunca da söyleyecek sesi olanların ve bunları duyurmak isteyenlerin işi çok zor bir hale geliyor.
İşte internet ortamı bu engelleri aşmamız yolunda oldukça önemli bir araç. Dezavantajlı gruplar, maddi gücü olmayanlar, ama söyleyecek sözü olanlar bu aracı kullanarak sözlerini söyleyebiliyorlar, dertlerini anlatabiliyorlar, hem de bütün dünyaya. Zamanında memleketin tüm gazeteleri internette yayın yaparken dahi alternatif bilgi akışı yoktu, gazetelerde olan ne varsa o bizlere yansımaktaydı ve olayların perde arkası hakkında bilgi sahibi değildik. Başka başka gündemleri, başkalarının gündemlerini, başkalarının izlememizi istediği konuları takip etmekteydik.
Son zamanlarda bu değişti. Memleket gündemini takip etmeye çalışan insanlar sadece formal kanallardan gelen bilgilerle yetinmiyorlar. Çünkü artık söyleyecek sözü olanlar elektronik ortamda yayınlanan gazeteler, dergiler, daha doğrusu sitelerde sözlerini söylüyorlar. Güzel örnekleri hayata geçti, bir Medyakronik,bir chivi.com başarıyla yayınlarına devam ediyorlar.
Son söz olarak, evet internet bir araçtır, benim için özgürleştirici, eşitlikçi ve paylaşımcı bir araçtır. Söyleyecek sözü olan, ve bu aracı kullanarak sözlerini söylemek için yola çıkan Fil Dergisindeki arkadaşlara da bu çalışmalarında başarılar diliyorum.
* Bu yazı 2001 yılında Fil Kültür ve Sanat Dergisisnin 1. Sayısında yayınlanmıştı. Derginin internet sitesinde arşivi olmadığı için eski sayılara ulaşmak mümkün olmadığından dolayı buraya aldım ve tekrardan okurken gördüm ki zaman beni biraz da olsa haksız çıkarmış. Başarılarını örnek gösterdiğim Medyakronik ve Chivi şu an hayatta değiller. Chivi tamamen kayboldu, ki keşke arşivlerini saklasalardı, Medyakronik ise güncellenmiyor ama arşivleriyle hizmete devam ediyor.