TRAFİK KAZALARI SORUNU NASIL ÇÖZÜLÜR?
Gökhan Orhan*
Son günlerdeki trafik kazaları ve bu kazalar sonucu ortaya çıkan mal ve can kayıpları çözülemeyen sorunlar olarak Türkiye'nin gündeminde önemli bir yer tutuyor. Her ne kadar bu yazının başlığı fazla iddialı olsa da trafik kazalarını önleme yolunda önereceği somut öneriler yok. Ancak, bir sorunu çözme konusunda izlenebilecek yolları bulma konusunda bazı öneriler getirmeyi amaçlamakta.
Hemen her gün haberleri parselleyen kaza haberlerinden de anlaşılacağı üzere trafik ve trafik kazaları sorununun ciddiliği ve aldığı boyutlar ortada ve bu konuda fazla bir şey söylemeye gerek yok gibi görünüyor. Trafik canavarı adını taktığımız o şey, binlerce can kaybına, milyarlarca liralık maddi zarara ve azımsanmayacak ölçüde işgünü kaybına yol açıyor. Bunun sonucunda hem hiç bir maddi değerle ölçülemeyecek olan ölümler yüzünden acılar yaşanıyor, hem de ülkemizin kıt kaynakları böylece harcanıyor. Bu trafik canavarı adını verdiğimiz şey bir gün tek gözü görmeyen bir sürücü, diğer gün frenleri patlayan bir kamyon ya da uçuruma yuvarlanan bir otobüs olarak karşımıza çıkabiliyor. Genelde sürücü hataları ve gereken denetimi yapmayan devletin suçlandığı bu kazalarda hemen herkes bu sorunların varlığından haberdar ve bu konuda hemfikir, yani sorun ortada ancak hemen herkes bu konuda devletten bir şeyler bekliyor. Bu da varolan devlet geleneğimizin bir uzantısı olsa gerek. Ortadaki sorunların çözümü devletten bekleniyor, devlet ise sorunun, daha doğrusu sorun olarak tanımladığı şeyin, çözümü için gereken düzenlemeleri yapma yoluna gidiyor. Charles Lindblom'un metaforunu kullanırsak devlet demir yumruğunu kullanarak, yukarıdan bazı cezalar uygulayarak, kontrolleri sıklaştırarak ve cezaları artırarak sorunu çözme yoluna gidiyor ancak parmaklarını kullanarak bir ince ayar yapma gereğini pek te duymuyor. Gerçekten de yapılan uygulamalar genelde merkezi düzenleme halini alıp cezalar ve yapılan kontroller şeklinde uygulamaya giriyor. Peki bu uygulamalar sorunları çözebiliyor mu? Şu ana kadar bu soruya olumlu bir yanıt verebileceğimiz söylenemez.
Her ne kadar kamu politikaları belli bir amaca yönelik olarak hayata geçirilse de bu politikaların birebir uygulanabileceğinin ya da uygulansa bile sorunu çözebileceğinin bir garantisi yoktur. Kamu politikalarının uygulanması özellikle merkezi düzenleme ve yukarıdan aşağıya düzenleme yöntemiyle çalışan sistemlerde daha da sorunlu bir hal alabilir. Ne kadar iyi plan program yapılırsa yapılsın, ilgili politikaların çözmek istediğiniz süreçte başarılı olacağının bir garantisi yoktur. Çünkü üzerinde çalışılan alan toplum gibisinden çok karmaşık, çok bilinmeyenli, çok değişkenli bir alandır. Bu anlamda karmaşık bir yapıya sahip toplumların yine karmaşık sorunlarını çözmek amacıyla yola çıkmış ve karar alma pozisyonunda olan kişilerin durumu oldukça zor. Çünkü karşılarında bir sorun var ve bu sorunu çözebilmek için bazı politikalar geliştirmek zorundalar. Başarılarının basit bir göstergesi var, ve bu da örneğimizde trafik kazalarının önlenmesi ve meydana gelen kazalardaki mal ve can kaybının azaltılmasıdır. İlgili karar alıcılar, o sorunun ortaya çıkış nedenini belirleyip buradan hareketle varolan bir neden-sonuç ilişkisi belirleme durumundadırlar. Bu da doğru 'sorun tanımlama' alanına girmektedir. Kanımca 'sorun tanımlanması' kamu politikası çözümlemesi alanındaki en önemli aşamalardan biridir. Çünkü sorunun nasıl tanımlandığı sorunun çözümü yolunda izlenecek politika ve yöntemleri de belirleyecektir. Bu anlamda sorunun nasıl tanımlandığı büyük önem kazanır. Doğru tanımlanmış, nedenleri-sonuçları arasındaki bağlantılar düzgün kurulmuş bir sorun alanında varolan sorunların çözülmemesi için hiç bir neden yoktur. Yanlış tanımlanmış bir sorunda ise o politikaları uygulamak bizi bazı sonuçlara götürse dahi sorunu çözemeyecek ve başarılı olamayacaktır. Bu nedenle sorunları ve ilgili sorunların nedenleri ve sonuçları arasındaki bağlantıları iyi kurmamız gerekmektedir. Yoksa bir hayalin peşinde ülkenin kıt kaynaklarını daha da heba edip hiç bir sorunu çözemeden olduğumuz yerde sayarız.
Ancak bu aşamada karşımıza önemli bir sorun çıkar ki bu da toplumların karmaşık yapısıyla ilgilidir. Toplumların karmaşık yapısı nedeniyle yukarıda bahsettiğimiz neden-sonuç ilişkisini kurmak her zaman olası olmayabilir. Durum böyle olunca bu bizi daha da dikkatli olmaya itmelidir. Bir sorunun oraya çıkmasına doğrudan ya da dolaylı olarak etki eden birden çok faktörü göz önüne almak ne kadar olasıdır o da ayrı bir tartışma konusu olabilir. Ancak bunu aşmanın muhtelif yolları vardır ve bunlardan biri de kurulacak komiteler yoluyla, beraber iş yapma potansiyeline sahip muhtelif alanlara mensup uzmanlar bir araya getirilip konunun farklı farklı boyutları masaya yatırılabilir ve sorunun doğru tanımlanması sağlanabilir. Ayrıca bu süreç sadece uzmanlara değil halka da açık olmalı ve vatandaşların sorun tanımlanması ve çözümü sürecine katılımını sağlayacak yapılar kurulması gereklidir.
Trafik kazaları konusuna gelirsek, trafik kazalarının birden çok nedeni vardır. Ancak, her nedense, sürücü hataları her zaman ön plana çıkmakta ve sürücüler günah keçisi yapılmaktadırlar. Kazalardaki insan faktörünün önemi doğal olarak yadsınamaz, ancak sorunun insan hataları üzerinden tanımlanması diğer değişkenleri göz ardı etmemize yol açabilir. Bu da yanlış sorun tanımlanmasına ve sonunda sorunun çözülememesine neden olmaktadır.
Trafik gibi pek çok alt alanı ilgilendiren bir alanda altyapı faktörlerinin (yolların durumu/yol koşulları/ trafik işaretlerinin yeterli olup olmadığı gibi) sürücü faktörünün (sürücülerin gereken eğitim ve tecrübeye sahip olup olmadığı) araçların mekanik kontrollerinin gereği şekilde yapılıp yapılmadığı, üretim aşamasında araçların tasarım sorunları olup olmadığı, güvenlikle ilgili önlemlerin alıp alınmadığı, konuyla ilgili gereken eğitimin verilip verilmediği gibisinden faktörler üzerinden konuyu tartışabiliriz. Bu anlamda iyi bir trafik düzenine sahip olmamız için bütün bu faktörleri düzeltmemiz gereklidir. Yani yolları bozuk, çukur dolu bir ülkede düzgün bir fiziksel altyapı hazırlamadan sorunları çözemeyebiliriz. Yine araçların gereken bazı standartlara sahip olmadığı bir ülkede yolları istediğiniz kadar düzeltelim bu fırlayan bir tekerlek ya da boşalan bir frenin büyük sorunlar yaratmasına engel olamayacaktır. Bu faktörleri düzeltseniz bile gereken standartlara uyulmadığı için ülkedeki otobüslerde bir acil durumda aracın dışına çıkamayan insanlar acı şekilde can verebileceklerdir. Bütün bu sorunlar çözülse bile bireysel taşımacılığa verilen önem yüzünden bu sorunla başa çıkmak hala daha zor olabilir. Şu an yeterli olan yollar kısa bir süre sonra yine gereksinime yanıt veremeyebilirler ve bu anlamda toplu taşımacılık ve raylı sistemler trafik sorununa çözüm olabilir.
Sonuçta şunu diyebiliriz ki trafik kazaları da diğer pek çok sorun alanında olduğu gibi karmaşık sorunlardır. Trafik kazalarını çok değişkenli bir fonksiyon olarak aldığımızda, toplumdaki bir çok değişkenin bu fonksiyonun sonucunu etkilediğini görebiliriz. Birebir bunların nedenlerine inip sonuca ulaşmak oldukça zor olabilir. Ancak, yine de bu konuda çaresiz değiliz. Her şeyden önce gereken varolan sorunun analizinin yapılması ve sorunu oluşturan unsurların belirlenmesidir. Bu sorunu oluşturan unsurların belirlenmesi süreci sonrasında konuya bütüncül bir bakış açısıyla bakmamız gerekir.
Başta da belirttiğimiz üzere, bir sorunu çözebilmek için önce sorunu oluşturan değişkenleri belirlememiz, sorunu doğru tanımlamamız ve sonrasında bütüncül bir yaklaşımla bu farklı farklı değişkenler arasındaki bağlantıları kaybetmeyen çözümler getirmemize gereksinim vardır. Bir sorunun tek boyutuyla ilgilenmek sorunun çözümü yolunda fazla bir fayda sağlamayabilir. Yani sorun sadece canavar diye tanımladığımız sürücülerden değil, şu an burada sayamadığımız ve konunun uzmanlarının bilebileceği diğer bazı faktörlerden dolayı ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda trafik sorunlarının, ve benzeri pek çok toplumsal sorunun, çözümü farklı bir yaklaşımın getirilmesinden geçer. Bu da Türk kamu yönetiminde fazla örnekleri bulunmayan katılımcı, eşgüdüme ve birlikte çalışmaya önem veren ve sorunları bütüncül bir yaklaşımla çözmeye çalışan bir yaklaşımın getirilmesinden geçer.
* Balıkesir Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü