|
KÖTÜ BİRŞEY Mİ
YAPTİM ?
Ne yaptım
ben şimdi ? Hayır, niye bana öyle bakıyor, onu anlamadım. Kötü bir şey mi
söyledim? Dürüstlükse dürüstlük, açıklıksa açıklık, daha ne? Korkmadan
söyledim işte; dosdoğru. Ne yapayım, kendimi tutamadım; bir anda oluverdi. Canım
insan her şeyini de denetleyemez ki! Nasıl da bakıyor, kopkoyu. Korktum desem yeridir.
Söylerken hiç korkmamıştım oysa. |
İnanamiyorum;
gerçekten inanamıyorum. Ne kadar da rahat söyledi, hiç korkmadan, gözümün içine
baka baka. Açıklık dediysek bu kadar da değil. Hiç hazır değildim ki. Savunmasız
yakaladı beni, hain kadın! Nasıl da ta gözümün içine bakıyor; nasıl hem bunu
söyleyip bana bakabiliyor? Faltaşı gibi açtı gözlerini; korkuttum galiba. |
Zaman nasıl
da geçiyor; bunu ilk söylediğim erkekte de böyle olmuştu. Daha on dört
yaşındaydım, okulun arka bahçesinde yan yana oturmuş ottan böcekten konuşuyorduk.
Bir an durdum, söyledim; biraz tedirgin, bir yüzü dikenli bir yüzü kadife kaplı,
mayhoş bir sesle. Dondu kaldı. Ne var bunda bu kadar sorun edecek, ben de onu
anlamıyorum. Hem ne zamandır söylemek istiyordum; içimde kalsaydı bomba gibi
gumm.. diye patlayıp beni oldürebilirdi. Ben bu konuda çok rahat yetiştim. Bunu
söylemenin sıkıntısı hiç yaşamadım. Daha doğal ne olabilir ki? Ben de
söylemiştim işte. Onun yeşil gözlerine bakmıştım; onlar da çok koyuydu, o zaman
da korkmuştum. Hayat ne kadar tuhaf (yoksa biz mi onu tuhaf kılıyoruz?), bu sahneyi
birçok kez oynadım (aslında oynadım denemez, içtendim her seferinde); karşımdaki
aktörler değişti, ben değiştim; ama replikler hep aynı. Ama sözler gerçekten
içimden bir yerlerden geliyordu. Bu sefer de öyle oldu. |
- Ulan, bunu kimbilir kaç
kişiye, kaç kez söyledi; karı milleti böyle işte! Car car car her şeyi, herkese
söylüyorlar. İnsan biraz sıkılır, utanır, kızarır; gerekirse arkasını dönüp
söyler, arkadaşına söyletir; ama böyle de hiç önceden
- belli etmeden olmaz ki!
(Yoksa etti de sen mi anlamadın, ha?) Bunu -en azından buna benzeyen bir şeyi-
duymayalı bayağı da oldu; haliyle nasıl tepki vereceğimi unuttum. Gülersen
şımarır; kızarsan ağlar; tepki vermezsen alınır; kızarırsan dalga geçer; arkanı
dönüp gidersen de yemediğin laf kalmaz. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen
bıyık. Ne yapacağım ben şimdi?
|
Ne kadar da
karman corman görünüyor. Suratı çarşamba pazarına döndü, haberi yok. Şimdi
gülsem dalga geçti olacak, surat assam ciddi değildi olacak. Ben de boş boş bakayım
bari. Ben hamlemi oynadım, sıra onda. Acaba en son kim ona böyle bir şey söyledi? Ay
çoçuk resmen şoka girdi. Bir şeyler daha mı söylesem; konuyu biraz daha açsam mı?
Ama konunun neyini açayım, zaten apacık. O hiç böyle bir şey söyledi mi, peki?
Söylerken o kendini nasıl hissetti? Söylerken de gözleri böyle yuvalarından
fırladı mı, ağzının bir tarafı yine güldü, bir tarafı ağladı mı? Ayaklarıyla
yine bu ilginç Afrika tamtamlarını tutmaya başladı mı? Sahi, şöyle nesnel bir
gözle bakınca ne kadar da komik görünüyor! |
- Birşey söylemem
gerekiyor. Şimdilik herhangi bir şey de olabilir. Bir süre daha dikkatini
dağıtırım; top çevirmiş olurum; zaman kazanırım. Sonra da harika bir şeyler
patlatırım, rakip nakavt. Bakma kızım bana öyle; yüzüm ısındı zaten, bu hayra
alamet değil. Oğlum var ya, rezil oldun hatuna. İçinden kesin dalga geçiyordur
benimle. Ne diyeceğim ben şimdi? Dünkü maç olmaz, çok kızar; hava hiç olmaz, bayat
kaçar. Tamam buldum! Kedisini sorayım! Ama o da olmaz, daha on dakika önce sormuştum.
Bildiğin gibi, der geçer; yutmaz. Off, off.
|
Ne biçim
iç geçirdi zavallım. Hay dilim kopaydı. Böyle olacağını bilseydim; Ne yapardım?
Bilmiyorum. Eninde sonunda söylemem gerekiyordu. Ya söylemeden ölseydim! O zaman
hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçerken bir sahne ( en çok sevdiğim
sahne!) eksik kalmış olacaktı. Yok yok, çok iyi oldu söylediğim. Onun da bununla bir
gün yüz yüze kalması gerekecekti zaten. Bu gerçeği bir tek benim bilmemin bir
anlamı yok. Bu yükü tek başıma taşıyamazdım ki! Ay adama bak, ağladı ağlayacak.
Çoçuğun hayatının seyri değişti sanki; hem de benim yüzümden. Bir şeyler mi
söylemem gerekiyor mu acaba? Konuyu mu değistirsem? Dünkü maçtan laf açsam, güler
herhalde; havayla ilgili bir yorum yapsam, konuyu değiştirmeye çalıştığım çok
belli olur. Hah buldum, ona Cimcime'nin bugün ne yaptığını anlatayım; ama o da
olmaz, demin anlattın ya kedini diyecek, bu sefer ben salak konumuna düşeceğim. En
iyisi bekleyeyim. |
Ya o kadar
rahat söyledi ki benim de rahat görünmem, üstüne üstlük rahat bir şekilde bir
şeyler söylemem gerekiyor. Konuyla ilgisi olsa iyi olur aslında. Kızım böyle böyle,
desem ne olur ki, neyim eksilir? Ama bana böyle kodlanmadı bu tür şeyler. Ben hep
ağır olmayı öğrendim. Ne bu böyle çoçuk gibi pıtır pıtır her şeyi söyleyi
vermek. Ama söylemeliyim. Onu kaybetmek istemiyorsam söylemeliyim. Kendim için, onun
için, ikimiz için bunu yapmalıyım. Başlangıç olarak biraz anlamlı bakmaya
çalışayım. |
Niye böyle
komik komik bakmaya başladı? Yün yumağını sepetinden alıp, iyice karıştırdıktan
sonra balkondan atmış bir kedi gibi bakıyor. Ne kadar şirin olabiliyor bazen, bazen.
Onun dışında hep ciddi görünmeye çalışıyor. Baba maskesini bir türlü yüzünden
çıkarmıyor -yatarken bile. Bu galiba bir şey söyleyecek. Tanrım, teşekkür ederim! |
- Evet, şimdi
söyleyeceğim. Daha tam hazır değilim galiba. Aklından neler geçiyor, yaramaz kız
çocuğu? Nasıl da bir vuruşta yıktın beni! Benden daha cesursun, doğruya doğru
(tabii bunu sana asla itiraf etmeyeceğim, avucunu
- yalarsın. Söyleyeyim de
bütün otoritemi kaybedeyim, değil mi!). Biraz daha beklemenin ne zararı olabilir,
önce onu bir değerlendireyim. Bana fenalık geldi. Üç seçeneğim var; ya arkamı
dönüp giderim, ya beklemeye devam ederim, ya da aynı şeyi bir daha söylerim. Ona
kadar sayacağım, o anda karar veririm.
- Bir, iki;
- Ne oldu bu kıza, birden
hareketlendi. Konuşacak mı yoksa? Ya çekip giderse, ya ağlamaya başlarsa; işte o
zaman ayvayı yedik. Giderse, bütün o güzel, huzur dolu, yumuşak, papatya kokulu
günler sona erecek, sırf benim inadım, otorite merakım yüzünden.
- Üç, dört, beş;
- Hayatımı ne kadar da
renklendirmişti; ne kadar neşeliydim onunla (her ne kadar ona pek belli etmediysem de);
- Altı, yedi;
- Her şey onunla daha
eğlenceli, daha zevkli, daha sarı; Ama daha biten bir şey yok ki;
- Sekiz, dokuz;
- ONU KAYBETMEK
İSTEMİYORUM!!!
- Dokuz-çeyrek,
dokuz-buçuk;
- "BEN DE SENİ ÇOK SEVİYORUM, SARI
PAPATYAM"
- Dokuz-kırk beş;
- ...
|
- Ne? Ne dedi bu? Gerçekten
söyledi! İnanamıyorum. Yaşasın!
- "Canım, canım
benim!"
|
Şimdi ne
oldu, niye boynuma atladı bu kız? Kadınlar böyle işte, yüz verince tepene
çıkarlar. Söylemesey miydim acaba? Neyse ben de sarıladurayım bari. |
|
|