hacıalinin insan hakları sayfası                                            güzel insan akın birdal için

Hakaretli düşünce

Hacı Ali Özhan

Bazı yazar ve hukukçularca, "düşünce açıklama" ve "düşünce" özgürlüğü ayırımı yapılmaktadır. Bu ayırım tamamen anlamsız, gereksiz olduğu kadar kavram kargaşası oluşturmaya yöneliktir. Çünkü, bir düşünce ancak bir başka insana açıklandığı zaman "düşünce" niteliği kazanır. Bir düşünce herhangi bir insana açıklanmamışsa, o "düşünce" değildir, aslında ortada olmayan bir şeydir. Ayrıca bir insana istediğin kadar kendi kendine düşün demek, zaten mümkün değildir. Aksi halde bir insana düşünme demek de mümkün olmalıdır insanın kendi kendine istediği kadar düşünmesine zaten engel olunamaz.Sınırlanamayacak bir şeyin özgürlüğünden de bahsedilemez. Bu düşünce, yorum tarzı bazı yazarlarca "düşünce özgür" denilebilmesi için yapılmaktadır. Kısaca düşünce özgürlüğü, düşünceyi açıklama özgürlüğü ile aynı kavramdır.

Düşünce özgürlüğünün sınırlanması ile beğenilmeyen fikirlerin, hakim görüşe aykırı fikirlerin açıklanması önlenmek istenilmiştir. Uygulamada ceza kanununda "hakaret" suçlarında da karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, uygulama alanı geniş olan ceza kanununun 158 ve 159. maddeleri. Yine hakareti düzenleyen 480 ve 482. maddelerde de düşünce açıklanmasına sınırlar getirilmektedir. Cumhurbaşkanının görevleriyle ilgili herhangi bir işlemi eleştirmek, yanlış olduğunu sert şekilde dile getirmek, acaba hakaret mi denilerek sınırlanabilmekte, bazen de yargılama konusu olup, 158. maddeden dolayı 1 yıl hapis cezası verilebilmektedir.

Yine, hükümetin manevi şahsiyetini, askeri kuvvetlerin, bakanlıkların, adliyenin manevi şahsiyetini, Cumhuriyeti, TBMM'yi ağır şekilde, sert ifadelerle eleştirmek hakaret olarak yorumlanıp 1 yıl hapis cezası 159. madde gereğince verilebilmektedir. Hakaret gibi soyut, sübjektif, kişiye özgü bir kavramla insanlar cezalandırılıp mağdur olmaktadır. Ceza kanununda suç anlaşılır, açık olmalıdır. Suç işlenirken suç olduğu tereddütsüz, tartışmasız bilinmelidir. Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin gereği de budur. Uygulamada çok sayıda yazar, düşünür, siyaset adamı, 158 ve 159. maddelerden dolayı mahkûm olmaktadır.

Hakaret, doğru görülmeyen, yapılması tercih edilmeyecek bir davranıştır. Böyle bir davranışın cezalandırılması da normal görülmelidir. Ancak hapis cezasıyla cezalandırılması kanımca birçok yönden sakıncalıdır. Hakarete muhatap olan kişi, hukuk davasıyla tazminat alarak amacına ulaşabilir. Hakaretin mağdurunu tatmin etmek, kamuoyunu da yeterli derecede tatmin edip kamu düzenini koruyabilir.

Ayrıca hakimlerin sübjektif yorumlarıyla haksız yersiz cezalandırmalar da giderilmiş olacaktır. Ayrıca, hükümeti, adliyeyi, askeriyeyi, meclisi emniyet güçlerini en sert şekilde eleştirmek her zaman mümkündür. Hatta bunda toplumsal fayda da vardır. Sıkça tartışma konusu olan uygulama ve işlemlerin en katı şekilde, ağır biçimde eleştirilmesi gereklidir.

Hakaret kişiye göre de değişen bir kavram olduğu için, uygulamada yersiz karışıklıklara ve mağduriyetlere neden olması da önlenmelidir. Kanımca, hakaret suçlarının başta 158 ve 159. maddelerin ceza kanunundan çıkarılarak, yalnızca tazminata konu olması şeklinde düzenlenmesi, köklü, esaslı bir çözümdür.

Resmi ideolojiye karşıt, farklı, aykırı muhalif düşünce açıklamaları, "yıkıcı", "bölücü", "irticai" "tehlikeli", "şiddet yanlısı" şeklinde tanımlanarak yasaklanmaktadır. Gerçekte bir düşünce ne kadar zararlı, tehlikeli olarak görülse de, yasaklama ile değil, o fikri doğuran gerekçelerle mücadele ile önlenir. Bir fikir, asayiş sorunu olarak görülemez. Ancak fikri doğuran toplumsal gerçeklerin bilimsel olarak tartışılmasıyla, yeni fikirler üretilerek, en geniş tartışma ortamı ile zararsız, tehlikesiz hale getirilebilir. Artık bu paradoks anlaşılmalıdır.

Hacı Ali Özhan

Akit gazetesinde yayımlanmıştır.

   hacialiozhan@hotmail.com    hacialiozhan@mynet.com    hacialiozhan2000@yahoo.com         ana sayfa / main page