hacialinin     yargı sayfası                       yargıtay sitesi  

İDAM CEZASI

Uzun tartışmalardan sonra nihayet idam cezası kaldırıldı. Ancak idam mahkumları, mahkemelerin çelişkili kararları nedeniyle ek mağduriyet yaşıyor. Yargıtay dairelerinin farklı kararları yanında kanunların açık, anlaşılır ve sade yapılmaması tereddütlü tartışmalara neden oluyor. İdam mahkumlarından gelen mektuplar da cezaların hesaplanmasında bir kargaşa yaşandığını gösteriyor.

Bilindiği üzere 2002 yılında idam cezası müebbet hapis cezasına dönüştürüldü. Ancak 2004 yılında "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezasına çevrildi. (4771 sk ve 5218 sk geçici m.11) Bu durumda hapis cezasının yatar miktarını tespit için hangi kanuna göre hesap yapılacağı duraksamalara neden olmuştur. Sonraki kanun cezayı kendiliğinden ağırlaştırmış hale dönüştürse de, sanığın kazanılmış hakkı ihlal edilemez. Önceki kanunla verilmiş hak, sonraki kanunla geri alınamaz. Bu nedenle 2002 yılından önce işledikleri suçtan idam cezasına mahkum olanların cezası, müebbet hapisdir.

Müebbet mahkumlar yaşam boyu hapis olmakla beraber şartlı tahliye hükümleri gereği 20 yıl hapisden sonra tahliye olmaktadırlar. İdam cezası müebbet hapis cezasına dönüştüğü için yatar sürenin hesabında müebbet hükümleri uygulanmalı ve 20 yıldan sonra idam mahkumları tahliye edilmelidir.

En çok tartışmaya neden olan diğer bir konu ise 1991 yılında cezaları indiren kanun ile 2000 yılında cezaları indiren kanunların nasıl uygulanacağı konusudur. (3713 sk geçici m.1 ve 4616-4758 sk) Hatırlanacağı üzere Özal döneminde af diye bilinen kanunla idam cezaları 10 yıla, müebbet cezaları 8 yıla diğer cezalarda beşte bire indirilmiştir. Rahşan affı diye bilinen kanunda ise, idam cezasının uygulanmayacağı, müebbet cezanın ve süreli cezalara ise 10 yıl indirim getirilmiştir.

1991 yılından önceki suçlar için bazı mahkemeler her iki kanunu birlikte ygulamakta, bazıları ise bu iki kanundan hangisi daha çok sanık lehine ise o kanunu uygulamaktadır. İdam ve müebbet mahkumların infazıyla ilgili farklı uygulama, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra her iki kanunun birlikte uygulanması yönünde tekleşmesi gerekir. Buna rağmen farklı kararlar verildiğinde Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu uygulama birliğini sağlayacak bir karar almalıdır. İçtihad için Yargıtay Başkanlık Kurulana her mahkumun başvurabileceğini hatırlatmak isterim.

Mahkum lehine kanun tespitinde, çıkarılan indirim kanunları arasında hangisinin daha lehe olduğu karşılaştırması yapılmaktadır. Bu doğru değildir, çünkü TCK .m 2 hükmünce ceza kanunu ile çıkarılan indirim kanunu karşılaştırılmalıdır. Bu halde on yıl arayla çıkarılan her iki indirim kanunuda, mevcut ceza kanuna göre lehedir ve her ikiside birlikte uygulanmalıdır.

Aslında her iki kanunun birlikte uygulanmasında tereddüte gerek yoktur. Kanun şartlı tahliyeden yararlanıp yeniden suç işleyenlerin faydalanamayacağını belirtmiştir. (4616 sk m.1/6) 1991 yılından önceki uzun süreli mahkumiyetlerde yeniden suç işleme fiilen mümkün olmadığı gibi bu hüküm Anayasa Mahkemesince 2001 yılında iptal edilmiştir. Dolayısıyla müebbete dönen idam mahkumlarının cezaları hesaplanırken, hem 3713 hemde 4616 indirimi birlikte yapılmalıdır.

Birden çok suç işleyen kişilerin hapis cezalarının hesabında da indirim kanunları tartışmalara neden olmuştur. Birden çok suç halinde cezalar toplanır, ancak idam mahkumlarının başka suçları var olduğunda toplama hali düzenlenmemiştir. Çünkü idam cezasında mahkumun asılarak yaşamı son bulacağı için, kanun koyucu bunu bilerek düzenlememiş böylece idam cezalarının uzun süredir uygulanmaması nedeniyle fiili kanun boşluğu ortaya çıkmıştır. Müebbet hapiste 36 yıllık bir üst sınır getirilmiştir. Bir kişiye iki idam veya iki müebbet hapis cezası uygulanması fiilen mümkün olmadığından, bir süre hücrede kalma yaptırımıyla bu hale hukuki değer verilmiştir. Dolayısıyla neticede tek bir ceza söz konusu olacağından, 1991 yılından önce birden çok suç işleyen idam mahkumlarının da tahliye olmaları gerekmektedir.

Yukarıdaki değerlendirmeler adli suçlular için geçerli olup, kanun terör suçlularının şartlı tahliyeden faydalanmalarını engellemiştir. (4771 sk m.1/B-2, 5218 sk m.1/I) İnfaza ilişkin bu engelleyici hükümler sanık aleyhine olduğundan uygulanmayıp, sanık lehine olan önceki kanun hükümleri uygulanmalıdır. 2002 tarihine kadar terör suçu nedeniyle verilmiş idam cezaları da müebbete dönüşmüştür. Dolayısıyla terör suçlarında müebbet cezayada şartlı tahliye uygulanmasına ilişkin talepler red edildiğinde anayasaya aykırılık iddiası ileri sürülebilir.

Hacı Ali Özhan

Bu makale 29 ocak 2005 tarihli vakit gazetesinde yayımlanmıştır.

anayasa mahkemesi   insan hakları mahkemesi   yargıtay   daniştay   baro   main page / ana sayfa
hacialiozhan@hotmail.com   hacialiozhan2000@yahoo.com   hacialiozhan@mynet.com