METU, Department of City and Regional Planning
CP - 201 Inebolu Planning Studio
CP201-Inebolu
BULLETIN BOARD
THIS PAGE IS YOURS: You may use it for your news and announcements for the class and to share your photos of Inebolu.
Send your contributions, comments and questions to inebolu201@yahoo.com


Give a CLICK to ENTER in an era for more
images of YURDUM INSANI - It is FREE here



Uzayli TURK Araniyor
Ozge'nin katkisi (pretty smashing!)
Dunyanin Hali
Ozgur Nereden de Bulur Bunlari!!
IMKANSIZMI? O HALDE YOLDAN CEKIL
Ozgur'e Tesekkurler
ASKIDA KAHVE
KAZLAR
ANGEL


Inebolu Photos by Deniz Günal


Filiz ve Gamze dusman catlatiyorlar


Drag and Drop grubunun uyelerinin
yeni albumlerinin kapak fotografi.
DRAG me Baby! Oh! no don't drop yet!

Siz de Selcuk Erdem'i Severmisiniz?

Bu Yil Nazim Hikmet Yili, UNESCO

Ilk siir Özgürden

Mavi Gözlü Dev

O mavi gözlü bir devdi.
Minnacik bir kadin sevdi.
Kadinin hayali minnacik bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanimeli açan bir ev.

Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için
hazirlanmisti ki devin,
yapamazdı yapisini,
çalamazdi kapisini
bahçesinde ebruliii
hanımeli açan evin.

O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadını sevdi.
Miniminnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliii
hanımeli açan eve.

Simdi anliyor ki mavi gözlü dev
Dev gibi sevgilere mezar bile olamaz
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan ev.

. Nazım Hikmet Ran


YENI DUMUR OLAYLARI
(Trafik Polislerine Bakarak! Bence Her Yurdum Insanina bir Megafon Verelim)

Ankara'dayiz, Ziya Gökalp'deki üst geçitten geçmekteyiz.Altimizda, Pamukbank'in önünde duran ekip otosunun megafonundan çikanlar aynen söyle:"ticari devam et! ms 489 devam et! ISITME ENGELLI DEVAM ET!" (Bilmeyenler için: isitme engelli vatandaslarimizin araç plakalarinda özel bir isaret bulunmakta!)

Sultandagi belediyesine egitim vermek icun gittik ve verdik. Yaklasik 3 hafta egitimden sonra musterimizin artik olayi kavradigini anlayaraktan Bursa ya donduk. 1 hafta sonra bizzat 2 hafta bilgisayar egitimi verdigim muhasebe muduru telefonda idi. Ve sordu -"xxxxx Bey bilgisayarla calisirken masam bitti" !! -"Nasil yani, masa bitermi yahu" -"vallaha bitti calisamiyorum" -"peki biz gelip bakicagiz" Haliyle anlam veremedik sikayete. Olay mahalline vardigimizda manzara su idi: pek maharetli mudur beyimiz mouseyi saga suruklerken masanin sonuna gelmis ve orda kalmis biraz daha gitse mouse dusecek diye korkuyor ve oooyle duruyor mousecik masanin ucunda

Benim anim degil, Ülkü Tamer'in anisi. Radikalde okudum, süper komik. Tiyatrolari varmis, turnede Malatyaya gidiyolar, oyun sahneleniyo.Ilk gece sehrin büyükbaslari hep ön safta. Ülkü Tamer oyunda kizin babasini oynuyo, kizini istiyolar vermiyo. çocuk ask acisindan ölüyo vs. Halk acaip etkileniyo oyundan aglayanlar falan. Oyun bitiyo iki polis geliyo kulise,komserim sizi istiyo diye. Ülkü Tamer de çok etkilendi tebrik etçek heralde diye kalkip gidiyo. Karakola bir giriyo, ortalik buz gibi.Komser bizimkini görünce sinirle ayaga kalkiyo -"Lan sen ne serefsiz adamsin be arkadas. Vermedin kizi, bak ne oldu gül gibi oglan öldü gitti." Ülkü Tamer "ama efendim, gak guk" diye açiklayacak oluyo. Komser "Sus diyo yarin aksam da gelip izleyecem eger yine kizini vermezsen hepinizi karakola alip falakaya yatircam lan" diyo. Ertesi gün Ülkü Tamerler oyunun sonunu degistirip oynuyolar. Kizini veriyo oglana, oyun berbat oluyo ama komser en ön safta mutluluk gözlyaslari döküyomus.

Ataköy'de bir arkadasimda sabahlamistim. Sabah otobüse bincem ama mekani bilmedigim için duragi sorcak birilerini ariyorum. Kimseler geçmiyo, neyse sonunda bir polis otosu gördüm. Tarif ettiler duragi. "Su bakkali geç ilerle, agacin ordan saga kir ordan sola..." Tesekkür edip yürümeye basladim. Biraz yürümemistim ki arkadan bir megafon "oglum agacin ordan sola kirsana lan, bak bak bak dinniyomu hiç, hüss alooo" Duragi bulana kadar ekip otosu arkamdan bagirip durdu.

Bigün belediye otobüsündeyim, durakta teyzenin biri bindi, soföre;"evladim acelem var ama biletim yok" dedi. Soför ;"bin teyzecim, sonraki duraktan alirsin, ama önce bi de yolculara sor"dedi. Bunun üstüne teyze yolculara dönüp; "Pardon, bi sonraki duraktan bilet alabilirmiyim?" diye sordu...

Iki arkadas Kadiköy'deyiz ve acilen telefon açmamiz gerekiyor.her yerde kontürlü telefon aradik.en sonunda bulduk tabi..neyse karti makineye yolladik.makinenin ekraninda çok dogal bir yazi belirdi. ACIL ARAMA IÇIN.bunu gören arkadas durumun verdigi psikoloji ile tuhaf seyler sayiklamaya basladi.-oglum tuslara hizli aramadigimizi nerden bilecekler!!!!

Kadiköy Kusdili'ndeki dört yol agzinda trafik çok sikisik oldugu için sürekli polis otosu bekler. Trafik polisleri megafonla bagirarak trafigi idare ediyolar iste. Neyse bagiriyo eleman "34 PTS 723 lütfen saga çek" O sirada ordan geçmekte olan öteki trafik otosu megafonla espiri yapiyor bunlara "Lütfenini yiyim senin, bu ne kibarlik lan Mistafaa?. Muhahaha!"


Sheyma'ya Bu Katkisi ?cin Tesekkurler:
SANA
Sonu mutlu biten serüvenler, mutlu beklentileri noktalayan sabahlar, derin uykular, mutlu uyanislar dilerim. DiLEKLERiM
..Sana, her seyi paylasabilecegin biriyle, birlikte olma mutlulugu dilerim. ..Her zaman olmasa da en istedigin zamanlarda, bulduguna degil umduguna sahip olmani dilerim. ..Kötü günlerde senin elinden tutacak kadar ..Çok mutlu anilarin olmasini dilerim. UMARIM
..Kapiyi zamaninda açip telefon son kez çalmadan önce yetisirsin. ..Lüks bir lokantada adlarini ilk kezduydugun yemekler arasindan hosuna gidecek olani seçersin ..Cebinde herzaman eve dönecek kadar paran olur ..Birileri için vazgeçilmez olursun ..Kislik ceketinin cebinde hatiri sayilir miktarda para bulursun. ..Banka hesabin hep çogalir. ..Neler yapabildigine kendinde sasirir, bir hayale degil, gerçek birine asik olursun. ..Tam istedigin yaniti alirsin. ..Açik, akillara kazinan, güçlü. Hem de aninda. GÜÇLÜLÜK VE CESARET
..Senin için dileyecegim bir dilek gerçeklesecek olsa, önce ne isteyecegimi sasirirdim. ..Güzellik tehlikeli ..Bilgeligin kazanilmasi gerekir ..Ask ise senin bilecegin bir is ..Ama sonunda eminim ki bunlardan da iyi bir sey seçerdim : Cesaret ..Umarim askin bedelini asla kendini ezdirerek ödemezsin. ..Umarin bütün zorbalarin hakkindan gelir, basin dik olarak yürüme gücünü bulursun. ..Verici olmak büyük mutluluktur. ..Ancak hep ama hep vermek akli ve yüregi kurutur. ..Çay bahçesinde, resim galerisinde, kirlarda.. Nerede olursan ol, birazda almasini bil. ..Birak kuslar, resimler, kitaplar, gerçek dostlar canina can katsin. ..Biz insanlarin beslenmesi gerek. MUTLULUKLAR, SEViNÇLER
..Adresini yitirdigin bir dostundan mektup gelmesi; ..Sana gereksinimi olan birinin seni görünce gözlerinin gülmesi; ..Ektigin tohumlarin filizlenmesi; yitirdiğin bir seyin tasinirken bulunmasi; ..Günesin ilk isiklari, sabah kuslarin civiltisi, ..Yagmurdan sonra buram buram toprak kokmasi; ..Sevdigin insanin karsina çikmasi; ..Yagmurda el ele yürüyüs; ..Topragin, tohumlarin uyanisi ... ..Düsünme, düsünülme; ..Sevme, sevilme... ..Dügün,dernek... ..Kiz çocuk, erkek çocuk.. ..Büyümeleri gelismeleri... ..Onlarin mutlulugunu görmek.. ..Torunlari kucaklamak, ..onlarla çocuklasmak, ..yeniden yasamak geçmisi, ..iste sevinçler, iste mutluluklar. Doyasiya yasamak gerek. ..Eger olanagim olsa seni bütün üzüntülerden korurdum.... VE SUNLARI
..Heyecanla bekledigin telefonun yanlis numara çikmasini, ..Pahali bir ambalaj içindeki hediyenin hoslanmadigin kokular salmasini, ..Büyük ikramiyeyi bir numara ile kaçirmani, ..Karsilikli sandigin sevginin karsiliksiz çikmasini, ..Tatilde çektigin fotograflarin yanmasini, ..Uzaktan kus diye sevgi ile baktigin seyin aslinda agacin dalinda asili ..kalmis bir Çorap olmasini ..Ve askin da biten bir sey oldugunu tatmani HiÇ iSTEMEZDiM
. ZOR GÜNLER
..Acilarin yorumunu yapmak anlamsizdir. ..Hiçbir zaman geriye dönülmez. ..Hiçbir büyü olanlari degistiremez, suç kimsenin degildir. >Aldigin yaralar ne denli derin olursa olsun, yüreginde sakladigin keyifli anlari, küçük mutluluklari unutma. ..Kendine zaman tani, Nasil olsa bu da geçer, gider ..Yitirmek bizi tüketir. Ama yüregine acilari gömmeyi >ögrenmelisin. ..Yasamseni yeniliyecektir. inan bana. ..Geçmisi ardinda birakmanin ve her seye yeniden baslamanin sagladigi ..Mutlulugu yasamani isterim. ..Bütün basarisizliklari, kederleri, kötü yazgilari senden uzak tutabilsem keske: ama o zaman yasamin kendisinden uzak düserdin. ..Mutluluk kadar kalp acilari, yürek sancilaridir bizi canli kilan ve yeniden yasama baglayan. ..Mutlulugu sakinarak sürdür; ödünç alinmistir çünkü...... NEREYE GiDERSEN GiT
..Yürüdügün o bildik yolda yeni basangiçlar olacaktir. Korkular, kuskularla dolu zorluklar yasanacaktir. Mutlu saskinliklar da olacaktir. Bir dönemeçte dünya ayaklarinin altinda uzanacak , bir digerinde derin vadiler karsilayacaktir seni. ..Yürüdükçe yeni tatlar, yeni kokular, yeni dokunuslar kesecek yolunu. ..Bu seçtigin yol senin mutlulugun, senin yasamin. ..Mutluluk diliyorum. Ancak kendi kabuguna çekilerek yasanan mutlulugu degil... ..Rahatlik ugruna hayallerinden vazgeçerek elde edilen türden >olani da degil.... ..Gerçekten yapmak istediklerini yaparken yasanacak mutlulugu. ..Ya da çaba gösterme riskini, verme riskini, sevme riskini göze aldiginda duyulan mutluluklari...
Arjantin ve Türkiye
1-) Latin Amerika'nin üçüncü büyük ekonomisi olan Arjantin'de kisi basina düsen milli gelir yaklasik 8 bin dolar. Türkiye'de ise 2 bin 200 dolar...
2-) Arjantin'in dis borcu 132 milyar, iç borcu 22.4 milyar dolar. Türkiye'nin dis borcu 121 milyar dolar. Iç borcu ise 2001 verilerine göre 120 katrilyon lira... (Yaklasik 75 milyar $ dan fazla)
3-) Arjantin'de issizlik yüzde 18. Türkiye'de ise yüzde 30'lara ulasiyor...
4-) Arjantin'de enflasyon yüzde 2'ler seviyesinde. Türkiye'de ise yüzde 70'leri zorluyor... Türkiye'yi ''kurtaran'' ne?!. Türkiye'yi köylülük ve egitimsizlik ''kurtariyor!..'' Resmi verilere göre yüzde 64 kentlestigi söylenen Türkiye'de insanlar hâlâ köyden gelen bulgur ve ekmekle karnini doyuruyor.
5-) Arjantin'in kentlesme orani yüzde 87. Türkiye'nin ise yüzde 64..
6-) Arjantin'de üniversite mezunu yüzde 41. Türkiye'de yüzde 11..
7-) Arjantin'de okuma-yazma bilmeyen kadin orani yüzde 3.2. Türkiye'de ise yüzde 23.4...
8-) Arjantin'de sendikali isçi orani yüzde 99. Türkiye'de ise yüzde 9... Ankara Sosyal Arastirmalar Merkezi'nin (ANAR) yaptigi ''2001 yili Türkiye gündemi'' baslikli arastirmasi daha da vahim sonuçlara isaret ediyor..
a-) Geçen yil halkimizin yüzde 54.1'i hiç kitap okumadi... Oldukça sik okudum diyenlerin orani ise yüzde 13.5...
b-) Halkimizin yüzde 86'si hiç tiyatroya gitmedi. Sik giden orani yüzde 1.5...
c-) 2001'de hiç sinemaya gitmeyenlerin orani yüzde 59.9. Sik gidenlerin orani yüzde 9.4...
d-) Geçen yil hiç spor karsilasmasi izlemeyenlerin orani yüzde 78.5..
e-) Halkimizin yüzde 61.2'si ise hiç tatile çikmadi... milyonlarca insanin yoksullugun ve açligin sinirinda savas verdigi bir ülkede hiç sikilmadan ''Yesil kart uygulamasini kaldiriyoruz, çünkü istismar ediliyor'' diyebilen bir saglik bakanligi müstesari çikiyor ve buna en ufak bir tepki gelmiyorsa orada son derece bozuk bir ruh hali var demektir!.. Türkiye ''tevekkül cenneti'' dir
Özgür'den KUZEY AMER?KA YERL? KÜLTÜRLER?NDEN ATASÖZLERI:

* Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanimda yürü, böylece ikimiz esit oluruz. (Ute Kabilesi)

* Ölüler güç ve bilgilerini beraberinde götürmez, yasayanlara ilave eder. (Hopi Kabilesi)

* Düsmanimi cesur ve kuvvetli yap! Eger onu yenersem utanç duymayayim. (Apache Kabilesi)

* Seytan hakkinda konusmayin.Gençlerin kalbinde merak uyandirir. (Siyu Kabilesi)

* Bir kere "Al sunu" demek, iki kere"Ben verecegim" demekten iyidir. (Kabilesi bilinmiyor)

* Su gibi olmaliyiz. Her seyden asagida, ama kayadan bile kuvvetli. (Siyu Kabilesi)

* Bir baskasinin kabahati hakkinda konusmadan önce daima kendi makoseninin içine bak (Sauk Kabilesi)

* Bir düsman çok, yüz dost azdir. (Hopi Kabilesi)

* Kehanet, muhtemel bir olayi kesin bir bakis ile görmekten baska sey degildir. Hava ya bulutlu olacaktir, ya da günes açacaktir. (Cherokee Kabilesi)

* Komsun hakkinda hüküm vermeden önce, iki ay onun makosenleriyle yürü! (Cheyenne Kabilesi)

* Dogum yapan hersey disidir. Kadinlarin ezelden beri bildigi kainatin dengelerini erkekler de anlamaya basladiklari zaman, dünya daha iyi bir dünya olmak üzere degismeye baslamis olacaktir. (Mohawk Kabilesi)

* Unutmayin çocuklariniz sizin degildir. Onu Yaratici'dan ödünç aldiniz. (Mohawk Kabilesi)

* Günümüzde insanlar bilgiyi arar oldu, hikmeti degil. Halbuki bilgi mazidir, hikmet ise istikbal (Lumbee Kabilesi)

* Aski tanidiginda, Yaratici'yi da tanirsin. (Fox Kabilesi)

* Yarat?c?n?n kelimeleri mese yapragi gibi sararip düsmez;çam yapragi gibi ilelebet yesil kalir. (Mohawk Kabilesi)


SOME MORE DUMUR VAZIYETLERI (Aslinda bunlar cok eski ama olsun sanirim soyle bir www turu attikdan sonra bana bugun-Ocak 15 2002- tekrar geldiler bende daha once kaciranlar icin buraya koyuyorum):

90'larin baslarinda Bogaziçi'nde okuyanlar bilirler, Uçaksavar'daki bir "turistlik" lokantada menü hem Türkçe hem de Ingilizce idi. Bu menüden dumura ugratici iki kalem ise: Içli köfte: sensitive meatballs yani duygusal köfte ve Karisik salata: confused salad yani kafasi karismis salata...

Ben ve yaz askim sahilde yürümekteyiz, tam günes denizin içine batmak üzere ve o manzaranın önünde fotoraf çekilmek istiyoruz. Günes her an batabilir ve manzara güme gitmek üzere. Çevrede de bizden baska sahsiyet yok.. O anda birden nerdeyse takim elbiseyle karsidan gelen bir vatandas görüyoruz. Hemen yanina kosuyorum ve elimdeki fotograf makinesini ve kiz arkadasimi göstererek" Abi pardon ya, surda bi fotograf çekilebilir miyiz ?" diyorum.. Adam bir makineye, bir bana, bir kiza ve bir de sahilde batan günese bakip " Heralde çekilebilirsiniz, burasi kamuya açik bir yerdir, sorun olmaz" diyor ve yürüyüp gidiyor..

Ibrahim Tatlises bir gün magazanin birinde oyuncak reyonunda kocaman bir "pembe panter" görür ve reyon sorumlusuna "ya bunun kirmizisi yok mu?" diye sorar..

Birgün marketin birinde meyve reyonunda meyvelerden tadiyordum. Iste kiraz, seftali vs vs... Görevli de bana bakiyor ama ben hiç aldirmadan yemeye devam ediyorum. Sonun da görevli yavasça yanima yaklasti ve: "Abla karpuz da keselim mi?" dedi...

Bizim bir arkadas Ramazan'da (Bogaziçi camiine) teravih namazina gitmis. Ön saflarda da namaza durmus.. Malum ön saflar daha sevaptir.. Neyse tam imam namaza duracakmis.. Ellerini kaldirmis tam tekbir getirecekken arkaya dönmüs ve muhterem cemaat lütfen "fill in the blanks" demis.. ve bizim arkadas resmen bitmis yani.. Gülmekten bi hal olmus.. Neyse gülmesine biraz mani olmus tam namaza durmusken tekrar hatirlayip gülmeye baslamis ve abdestten olup camiyi terketmis bakislar arasinda..

"Kim 500 Milyar Ister"i seyrediyorum. Sanirim Marmara'da okuyan bir ögrenci. Kenan Isik çocuga sordu. Sporla aran nasil? Çocuk bastan beri sürdürdügü ukalalikla "Gayet iyi" dedi. 4 milyarlik soru geldi: Teniste servisin üstüste 2 kez basarisizlikla sonuçlanmasina ne ad verilir? a. çift hata c. backhand b. forehand d. net Gayet rahat bir biçimde "d.net" dedi. Seyirciden öyle bir ugultu koptu ki ekranlardan dahi bu gürültü duyuldu. Sonra cevabini degistirdi ve "a.çift hata" dedi. Bir sonraki soruya geçilirken Kenan Isik çocuga niye ilk cevabindan vazgeçtigini sordu. Aldigi cevabin sokunu ben bile hala üzerimden atamadim. Kenan abim ne olmustur Allah bilir: -"Az çok Ingilizcem var zaten. Backhand olamazdi zaten. Çünkü back arka demek. Kortun gerisinden vurursaniz backhand olur. Bu durumda forehand de kortun önünden vurma oluyor. Yani biraz da seçeneklerden gittim." Bir sonraki soru da Uluslararasi Af Örgütü'nün kisaltmasi ile ilgili. Kenan Isik çocugun melül bakislarina dayanamadi ve "Hadi yine Ingilizce'ni konustursana" dedi.

Bankada staj yaparken kredi karti basvurularini inceliyordum. Hepsi iyi hos güzeldi ama bir formu okumaya basladiktan kisa bir süre sonra gülmekten koptum. Hatunun biri cinsiyet bölümünde bulunan ( )kadin ( )erkek seçeneklerine bir de ( )kiz seçenegini eklemis ve onu isaretlemis. Bunu yapan kizimiz da bu arada 43 yasinda...

Bandirma'da bir restoranin cami: "23 saat açigiz"

Eski isimde, Hindistan'in koyu müslüman kesiminden bir firmayla çalisiyorduk. Bir gün telefon etmem gerekti, adama "how are you?" dedigimde aldigim cevap tüyler ürperticiydi: fine elhamdullillah! yetmezmis gibi bir istegimi ilettikten sonra gelen tepki ise: okey insallah!

Arkadaslarimla gezi amaciyla geçen sene Zonguldak'a gitmistim. Daglik bir yolda giderken bir tabela gözüme ilisti: "Osman Et Lokantisi 100 metre geridedir. Daha sonra geri dönüp bunun sebebini sordugumuzda ilgili kisinin söyledigi söz: "Napalim arkadasim anca burada yer bulabildik.

Bu olay Trabzon Farabi tip fakültesinde aynen yasanmis bir olaydir. Acil kapisinin önüne kornalar çalarak 2-3 araç geliyor. içinden insanlar firlayarak klasik "doktorlar nerde sedye getirin" seklinde bagirmalar oluyor. Öndeki arabadan çikan bir kisi arkadaki arabaya hastayi arabadan çikarmasini söylüyor. Ve arkadakinin yaniti: "SIZIN ARABADA DEGIL MIYDI?" Yani vatandaslar hastayi Rizede birakip diger arabada oldugunu sanarak Rize'den yani 1 saatlik yoldan son sürat gelmisler...

Besiktas'tan minibüse binip Yildiz'da inecektim malum yokus. Soförün önü bildigimiz dantel, havlu ve bilumum süs esyalaryla dolu ve de havlunun ortasina özenle yerletirilmis cep telefonu. Tahminen iki yüz metre ya gittik ya gitmedik cep telefonu çaldi. Soförümüz sol dirsek camda, el direksiyonda sag eli ile cep telefonunu aldi ve açti: - ALOOOO.. BUYRUN CEP TELEFONU....

Master yapmak için Amerika'ya gitmeye karar verdim. Ankara, Kavaklidere'deki Amerikan Büyükelçiligine çarsamba günü saat 10'da gittim. Lakin vize islemleri "Pazartesi-Çarsamba 8.30-10.00" gibi bir ilanla karsilastim elçilik kapisinda. Mecburen is bir hafta sonraya kaldi. Pazartesi gittigimde, saat henüz 8.30 olmamisti. Kapidaki görevliye, durumumu anlattm. O da bana neden persembe günü gelmedigimi sordu. Ben de kapidaki ilani gösterdim. O da bana "O ilan Iranlilar için" dedi. Bu laf üzerine uzun süre düsündüm. Su an Amerika'dayim hala düsünüyorum.

"ER RYAN'I KURTARMAK" filminin, muhabbetleri vahset ve hüzne çevirdigi dönemlerdi. Ben de dayanamadim gidiyim dedim su filme. Gittim, abi film acayip manyak basladı tüm salonu uçurdu zaten ilk 10 dk.'da. Neyse izleyenler bilirler bir karakter vardi "upham" miydi neydi?. Adam tirsak bir tipti öyle savasma falan gibi becerileri yoktu. Heyecanin tavana vurdugu dk.'lardi. Filmin ortalari felan bu bizim "UPHAM" korkudan arkadasina cephane tasiyamadi ve o herif öldü. Herkes kendi çapinda bu senaryoya üzülürken arkadan bir ses beni ve tüm salonu dumurdan kirdi. geçirdi : "ULAN ALLAH BELANI VERSIN. SENI BU FILME ALANIN AGZINA SI..YIM."

Geçenlerde Eminönü'nden Aksaray'a giden treni kaçrmamak için altgeçide girdim. Bilirsiniz; altgeçitte, sagli sollu dükkanlar ve seyyar saticilar vardi. Bunlardan oyuncak satan bir seyyar saticida gördügüm bir oyuncak beni dumurdan dumura soktu: ActionMan'leri biliyorsunuz... Amcalar onun yerlisini üretmisler. "Macera Adam". Yalniz beni daha da sasirtan, Macera Adam (yani ActionMan) tam bir Türk: Sakalli, Maltepe paketi var cebinde, bir adet Kirikkale silahi var, bir adet Kuran-i Kerim (küçük yesil kitap yani), biçak, yesil renk bandana ve tesbihi var!

2 sene önce Sevgililer gününde dolmusla Kadiköy'e gidiyordum. Ön koltukta oturuyorum, çalan radyoda dj öyle bi anons yapti "bu güzel sevgililer gününde simdi yaninizdaki o güzel insana dönüp elini tutun ve seni seviyorum deyin" Arkadakilere bi göz attim, oturan çiftler birbirlerinin elini tutup seni seviyorum dediler. Önüme dönerken soföre gözüm takildi ve soför bana aynen sunu dedi: "Sakin aklina bile getirme"

Bir çift bogazda arabayla gezerken kizin çocugu öptügünü gören polisin anonsu abartisiz öyleydi: "yiyisme saga çek!"

Bir gün çok güzel ve bakimli bayanin biri yolda kenarda oturan adamin ayagina basti. Kadin gayet üzgün adama dogru "kusura bakmayin beyfendi, çok özür dilerim" dedi. Adam da ona "Tamam da bacim ayakkabinin ***na koydun" dediginde biz zaten olay yerinde yerlerde sürünüyoduk.

Yine her zamanki gibi IETT otobüsüne binmistim. Kibar bir amca inecegi duraga yaklasinca dügmeye basti ve orta kapiya yaklasti. Ama sevgili soför otobüsü durdurunca sadece arka kapiyi açti, orta kapidan inecek amcayi farketmedi. Bunun üzerine amca "Soför bey, orta kapiyi rica edebilir miyim?" dedi. Soför ne dese begenirsiniz "Al götür, senin olsun"

Bir arkadasim Topkapi otobüs duraklarinda otobüsün kapilarinin açilmasini bekliyordu. Hemen arkasinda bir kadin ve çocugu vardi, otobüsün hareket saati geldigi zaman kapilar açildi, arkadasim kadinla çocuga öncelik verdi onlar otobüse bindikleri zaman çocuk bombos otobüste hangi koltuga binecegini sasirmisti, bir o koltuga kosuyor bir o koltuga, annesi çocuga: "Bak oglum özgürlük iste böyle bir sey."

Mevsimlerden yaz, berbat bi sicak. Ankara, Sihhiye'de kuzenle otobüs bekliyoruz. Sicaga daha fazla dayanamayip hemen ordaki büfeye gidiyoruz birseyler içmek için. Kuzen büfedeki tipe "Bize iki Yedigün Light" diyor. Tipin verdigi cevap bizi kopariyor: Yedigün Light kalmadi abi, Marlboro Light veriyim mi?

Bi gün anatomi pratigindeyiz. Ilk defa kadavra diseksiyonu yapicagiz. Hocamiz nasil yapicagimizi anlatiyo, deriden bahsediyor filan. Ingilizce tiptayiz ama herkes Türkçe İngilizce karışık konusuyor. O sirada arkalarda duran yabanci bir arkadas da, 'How thick is the skin?' diye sordu. Hoca da, 'Duyamadim çocuklar arkadasiniz ne sordu?' dedi. Yanindaki arkadas da gayet sakin 'Skin'in kalinligini soruyo.' dedi hocaya. O da ne dedigini hoca dahil herkes kopunca anladi.

Bir gün üniversitenin kantininde sirada bekliyorum. Önümde kantinin sürekli müdavimlerinden bir kiz da çay aliyor. Sasirtici bir sekilde kiz çayina 5 tane seker koydu, bir kaç tane de eline aldi. Bunu gören kantinci eleman kiza bakip, suratinda yayik bir siritma ile "Bir kaç tane daha al, agda yaparsin." dedi. Kantinciye helal olsun gibisinden baktigimi hatirlarim.

Arkadas evde bangir bangir müzik dinliyormus. Annesi de çikarmis elektrik süpürgesini bütün evi süpürüyomus. Tabi gürültüden aletin sesini duymuyo... Müzigi kapatinca farketmisler ki kadin çalismayan süpürgeyle bütün evi dolasiyomus yarim saattir.


Ozgur hic bos durmuyor; benim sayfaya koyabileegimden daha hizli gonderiyor. Tesekkurler:
Leonardo da Vinci ?Son Aksam Yemegi' isimli resmini yapmayi düsündügünde büyük bir güçlükle karsilasti. Iyi'yi Isa'nin bedeninde, Kötü'yü de Isa'nin arkadasi olan ve son aksam yemeginde ona ihanet etmeye karar veren Yahuda'nin bedeninde tasvir etmek zorundaydi. Resmi yarim birakarak bu iki kisiye model olarak kullanabilecegi birilerini aramaya basladi. Bir gün bir koronun verdigi konser sirasinda korodakilerden birinin Isa tasvirine çok uydugunu fark etti. Onu poz vermesi için atölyesine davet etti, sayisiz taslak ve eskiz çizdi.
Aradan 3 yil geçti.'Son Aksam Yemegi'neredeyse tamamlanmisti,ancak Leonardo da Vinci henüz Yahuda için kullanacagi modeli bulamamisti. Leonardo'nun çalistigi kilisenin kardinali, resmi bir an önce bitirmesi için ressami sikistirmaya basladi. Günlerce aradiktan sonra Leonardo vaktinden önce yaslanmis genç bir adam buldu. Paçavralar içindeki bu adam sarhosluktan kendinden geçmis bir durumda kaldirim kenarina yigilmisti. Leonardo yardimcilarina adami güçlükle de olsa kiliseye tasimalarini söyledi çünkü artik taslak çizecek zamani kalmamisti. Kiliseye varinca yardimcilar adami ayaga diktiler. Zavalli, basina gelenleri anlamamisti. Leonardo adamin yüzünde görülen inançsizligi, günahi, bencilligi resme geçiriyordu. Leonardo isini bitirdiginde, o zamana kadar sarhoslugun etkisinden kurtulmus olan berdus gözlerini açti ve bu harika duvar resmini gördü.Saskinlik ve hüzün dolu bir sesle söyle dedi: 'Ben bu resmi daha önce gördüm'. 'Ne zaman diye sordu 'Leonardo da Vinci, o da sasirmisti. 'Üç yil önce dedi adam . Elimde avucumda olani kaybetmeden önce. O siralarda bir koroda sarki söylüyordum, pek çok hayalim vardi, bir ressam beni Isa'nin yüzü için modellik yapmak üzere davet etmisti'.
Iyi ve Kötü'nün yüzü aynidir. Her sey insanin yoluna ne zaman çiktiklarina baglidir.
Ozben?e bu super matrak katk?lar? icin tesekkurler:

- My mother to be my wife
(Anam Avradım olsun )

- Come with ball my brother Come with ball
(Topla Gel Abicim Topla gel)

- Leave the door december
(Kapıyı aralık bırak)

- Sensitive meat ball
(içli köfte.)

- Man doesn't become from you
(Senden adam olmaz)

- Look my ram, I am an Anatolian child, if I put, you sit.
(Bak koçum ben Anadolu çocuğuyum bir koyarsam oturursun)

- Airplane out of the fart, say hi to that sweetheart:
(Osuruktan tayyare, Selam söyle o yare)

- Master !! do something burning-turning in the middle.
(Usta !!Ortaya yanardöner bişi yapsana)


Her sey sende gizli;
yerin seni çektigi kadar agirsin
kanatlarin çirpindigi kadar hafif..
kalbinin attigi kadar canlisin
gözlerinin uzagi gördügü kadar genç..
Sevdiklerin kadar iyisin
nefret ettiklerin kadar kötü..
ne renk olursa olsun kasin gözün
karsindakinin gördügüdür rengin..
yasadiklarini kar sayma
yasadigin kadar yakinsin sonuna
nekadar yasarsan yasa
sevdigin kadardir ömrün..

gülebildigin kadar mutlusun, üzülme
bil ki agladigin kadar güleceksin
sakin bitti sanma herseyi
sevdigin kadar sevileceksin.
Günesin dogusundadir doganin sana verdigi deger
ve karsindakine deger verdigin kadar insansin.
bir gün yalan söyleyeceksen eger
birak karsindaki sana güvendigi kadar inansin.
Ay isigindadir sevgiliye duyulan hasret
ve sevgiline hasret kaldigin kadar ona yakinsin
unutma yagmurun yagdigi kadar islaksin
günesin seni isittigi kadar sicak.
Kendini yalniz hissettigin kadar yalnizsin
ve güçlü hissttigin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettigin kadar güzelsin..
ISTE BUDUR HAYAT!

Iste budur yasamak,bunu hatirladigin kadar yasarsin
bunu unuttugunda aldigin her nefes kadar üsürsün
ve karsindakini unuttugun kadar cabuk unutulursun
çiçek sulandigi kadar güzeldir
kuslar ötebildigi kadar sevimli
bebek agladigi kadar bebektir
ve herseyi ögrendigin kadar bilirsin
bunu da ögren,SEVDIGIN KADAR SEVILIRSIN..

CAN YÜCEL


Bire Bir Çeviri (One-To-One Translate)Asagidaki metin tamamen Ingilizce olmasina ragmen Ingilizce bilen Türkler hariç kimse anlayamaz.Ingilizler bile!

Hasan was a very heavy headed boy. His father was a middle situationed man. To make his son read in good schools he did everything coming from his hand. He took everything to eye. His mother was a house woman.Every job used to come from her hand. In making food there was no one on top of her. The taste of the observations (gözleme) she made you eat your fingers.This woman made her hair a brush for her son. When Hasan became sick, she cried her two eyes two fountains.

When Hasan finished lycee he wanted to be a tooth doctor, and he entered the university exams and won Tootherness School. In the school he met Jale.Hasan was hit to Jale in first look but Jale was not hit to him in the first look. However her blood boiled to him. A few weeks later they cooked the job. Jale's father was a money-father. He turned the corner many years ago by making dreamy export. But Jale was not like her father. She was a very low hearted girl.

Her father was wanting to make her marry to his soldierness friend's son Abdurrahim. Abdurrahim finished first school and didn't read later. He became a rough uncle. He started to turn dirty jobs when he was a crazy blooded man. He was his mother's eye. He said, "HIK" and he fell from his father's nose. So three under, five up he was like his father. When he saw Jale, he put eye to her. His inside went. His mouth got watered. His eyes opened like a fortune stone. To be able to see Jale, Hasan's inside was eating his inside. Finally, together they went to a park. When they were wrinkling in the park, Abdurrahim saw them. First he pulled a deep inside. And then his eyes turned. He couldn't control himself. He wanted to send them to the village with wood, but he collected himself.

He decided to leave them head to head. At that moment the devil poked him. He fit to the devil, pulled his gun and fired. However, a man passing stayed under lead rain and poorman went to who hit. He planted the horseshoes. Then the mirrorless' came. They took all of them under eye. Jale's inside was blood crying. The man died eye seeing seeing. And so, this job finished in the black arm.
This was added by Murat the Writer.


Karadenizlileri anmadan hic olmaz: Temel atletizm yarismalarina katilmis. Lakin doping yapmis, sonra da anlasilmasin diye yavas kosmus.
Bu benim yillar once duydugum her zaman icin favori fikramdir. Nedkem
DUMUR VAZIYETLERI:
Olay ODTÜ'de geçiyo. Disarda bahar havasi; amfide kalkülüs dersi, hem de Ingilizce. Insanlar seçimlerini dooru yönde kullanmis olacaklar ki 100 kisilik siniftan anca 15-20 kisi var içerde, onlar da kâat falan oynuyolar. Bi tek en önde bi kizcaaz dersi dinliyo. Aklina bisey takiliyo hocaya ingilizce soruyo surdaki nevaleyi tekrar anlatir misiniz diye... Hoca eyvallah diyo, dönüyo, basliyo bütün konuyu yeniden, ama bu sefer Türkçe anlatmaya. Bitiriyo, kiza dönüyo, simdi anladin mi diye soruyo. Kizdan gelen cevap yarim yamalak bi türkçeyle "Ama hocam siz Türkçe anlatiyor ben anlamadi." Hoca dumur, amfi yerlerde...

ders yine kalkülüs. hoca büyük bi sevkle anlatiyo. tamamen konuya konsantre olmus. ama tebesirinin ufacik kaldigini farkediyo. uyuklayan bi öörenciye "e hadi çik tebesir bul yan siniftan" diyo. çocuk çikiyo harbiden. ama yan sinif diye ayni amfiye diger kapidan giriyo ve yine bizim hocaya "hocam yan siniftan tebesir istiyolar" diyo. hoca da derse konsantre ya, "ya ben de az önce bi öörenci gönderdim alsin diye. bizde de yok" diyo. cocuk da "haa taam" diyip çikiyo. sonra diger kapidan tekrar girip "yokmus hocam. aa nasi yani ya" diyince hoca da öörenci de durumu çakiyolar. inanilmaz ama gerçek.

o zamanlar 21 yasindaydim. bir aksam aileden habersiz arkadaslarla içmelere gittik (raki içmelere). biraz sohbet biraz hüzün içkinin dozunun kaçmasina yol açti haliylen. gece eve nasil geldigimi hatirlamiyorum. bir ara kalkip banyo yapmisim sanirim. simdi gözünüzde iyice canlandirin. banyodan sonra yataga kafam sol tarafa gelecek sekilde yatmisim ve ayaklarim sag tarafta assagiya sarkik bir sekilde uyuyakalmisim. e tabii bütün gece bacaklar uyusmus. sabah bir ara uyandim, bacaklar uyusuk ya, kafa da sola dönük, söööle bir omzumun üzerinden baktim... aaa aaaaaaaaaaa aaaaaaaaaaa aaaaaaaaaaaaaaaaa bacaklarim yoooooooooookkkkkkkhhh! evet o anda beynimden milyarlarca (abarttim) düsünce geçti. ilk düsündügüm gece bir kaza oldugu ve bacaklarimin kesilmek zorunda kalindigi idi. ve ben yatakta katila katila aglamaya basladim. bacaklarim kesilmisti ve ben artik dans edemiyecektim (zaten dans etmeyi bilmiyordum). bir ara mesanemin zorlandigini hissettim ve aglayarak tuvalete gittim. hem malum faaliyeti gerçeklestiriyor, hem de bacaklarimin yok olusuna üzülüyordum çünkü bacaklarimi hissetmiyordum (walla). yataga yine ayni sekilde yattigimi hatirliyorum. ve yine agladigimi. bir el saçlarimi oksamaya basladi, kafami çevirdim, gelen annemdi. ve ona sarilarak tekrar aglamaya basladim. annem, ne oldu dedi. ben aglamaktan cevap veremiyordum. babam o sirada kapida bizi dinlermis megerse. anne annecigim ayaklarim yok, ben artik yürüyemiyeceeeeem dedim. babam kapidan içeri süzüm süzüm süzülerek, e essek ayaklarin yoktuda nasi gittin tuvalete dedi. .. .. inanin hayatimda duydugum en güzel "e esek" tonlamasiydi o. ve egildim bacaklarima baktim, evet ordaydilar ve 2 taneydiler. allahim insanin bacaklarinin olmasi ne kadar güzel. (lütfen fazla içmeyiniz )

Seyyar saticinin biri Anadol pikabiyla biseyler satmak için megafonuyla gürültülü bir sekilde baarmaktadir: - Domates, biber, patlican... Arkadan trafik polisi: - Seyyar satici kenara çek! Satici: - Annasildi tamam!

üniversiteye anadolunun küçük bi köyünden gelmis bi adam var. hoslandigi da bi kiz. bigün arkadaslari yari gaza getirmek mahiyetli, yari ciddi bi sekilde bunu kenara çekerler. anlatirlar durumu: "olm sen gidip konusmazsan bu tip olaylar hiç baslamaz. gidecen tanisacan kizla, muhabbet kuracan." gazi almistir. kizi bigün takip eder arkasindan. bütün cesaretini topladigi sirada iyice yaklasir ve kizin sirtina "pat pat" diye dokunur. kiz nooluyo gibisinden buna döner ve bakar. ama gencimiz bu noktada heyecandan tikanir. aazindan tek kelime çikmaz. kiz "nooldu?" diye sordugu sirada da... SEVMEK SUÇ MU? diye patlar. bana da arkadasim anlatti.

malum servis söförümüz sikisan trafikte haraket edemez halde beklerken (gayetde hakliydi çünkü önündeki arabalar kuyruk olmustu) arkadan kornaya abanan araç sahibine camdan sarkarak "pokemon'muyum lan ben arabalarin üzerinden uçayim" diye bagirarak tüm servisi yere yikmisti

Ben... ben... ben... Haftasonu ÜSTÜ AÇIK SAHIN gördüm ben... Artik hiç bir sey beni sasirtamaz

izmir konakta bi köfteci gördüm adam tezgahini açmis çig köfte satiyo kocaman da bi tabelasi var önünde fiyatlarin yazdigi...Aynen iletiyorum: Kampanya ... TANE: 125 bin 2 TANE 300 bin

Van'da çalisan bir Tibbi Mümessil arkadasin basina gelen bir olay: Arkadas çalismak üzere bir saglik ocagina giderken arabasiyla dar bir sokaktan geçmek zorundadir. Ancak sokaga girdiginde 60 yaslarinda bir amcanin sokagin ortasinda önüne bakar vaziyette (düsünüyor herhalde!) durdugunu görür. Gayriihtiyari durur ve (yasliya hürmetten) amcanin hareketlenecegini ümit ederek bekler. 5-10 sn. sonra ümidi keserek kornaya basar, ancak amcada gene bir hareketlenme yoktur. Camdan çikarak "Amca, çekil de geçeyim ise geç kaldim." der. Amca aniden ona dogru dönüp kizgin bir ifadeyle "Farzet ki ben bir agacim, niye rahatsiz ediyorsun" der ve ayni ifadeyle önüne dönüp ayni pozisyonu alir. Arkadas kontagi kapatir.

Abi çaycinin prensibi olur mu, demeyin. Bizim çaycinin cama yazdigi yazilar bunlar: 1. Sicak çay 150.000.TL. 2. Saat besten sonra çay yoktur, israrci olmayiniz. 3 Tek çay için yukari çikamam gelip kendiniz alin

Bilen bilir; Ankara'nin genelevi Bentderesi adli semttedir. Yakin bi arkadasim var. Lise çaglarinda çocugun biti kanlaniyo, Bentderesi'ne giden bi dolmusa biniyo ve genelevin tam karsisindaki dolmus duraklarinda iniyo. Ancak yeri tam olarak kestiremediginden birine sormaya karar veriyo. Yoldan geçen orta yasli bi amcaya soruyo: - Abi Bentderesi Lisesi nerede acaba? Adam bozmadan karsilik veriyo: - Aha kerane karsida.

Her zaman oldugu gibi yine birilerinin girtlagina çökmüsüm telefonda, al takke ver külah kapisiyoruz. (Ben avukatim da!) Adam teslimat için bir aydan açmis kapiyi, en sonunda bir haftaya kadar düsmüs. Tamam dedim, 3 gün de benden olsun, sana 10 gün! Aldigim cevap karsimdakinin aslinda katolik devsirmesi oldugunu düsündürdü bi an için; "Sen bana böyle bir abilik yaptin madem, Allah da sana tolerans göstersin avkat bey!" Nasi lan? Bu ne biçim dua?

Okuldan eve dönüyoduk. Bi arkadas yolun ortasinda kalakaldi. Ne oldu diye dönüp onun baktigi duvara bakinca hepimiz koyverdik. Duvarda aynen söyle yaziyordu: 'Buraya çöp birakan anasini da biraksin' /

Bir gün Bakirköy-Taksim dolmusuna binmistim. Aracin ön konsoluna harfli sticker'larla sunlar yazilmisti: TÜRK SOFÖRÜ EN IÇTEN DUYGULARIN INSANIDIR E, ne var ki bunda, demeyin; devamini okuyun: KEMAL ATATÜRK !!

Lisedeyiz...Geometri dersi... Ders kaynasin diye yapmadigimiz karaktersizlik yok. Hoca tahtaya sekil çizerken, okulun bayagi yakinindan bir savas uçagi geçti. Bizden biri: - Aaa hocam uçak geçiyo! Hocamizdan cevap: - Elleme geçsin!!! Sinif komple kisadevre...

VE BIR FIKRA
Ateist bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafindaki güzelliklere bakiyormus. "Evrim ne güzellikler yaratiyor!" diye düsünüp mest oluyormus. Birden arkasinda kocaman bir ayi belirmis ve onu kovalamaya baslamis. Adam bütün gücüyle kaçiyormus ama her arkasina bakista ayinin daha yaklasmis oldugunu farkediyormus. Dakikalarca süren bir kaçisin sonunda adamin ayagi yerdeki dala takilmis, ayi adamin üzerine atlamis, pençesini kaldirmis. Tam vurmaya hazirlanirken adam "TANRIM!!!" diye bagirmis. Bir anda zaman durmus, ayi donmus, ormandaki nehir bile akmaz olmus. Bir anda orman kararmis ve gökyüzünden bir isik hüzmesi adamin üzerine parlamis. Çok derinden gelen ilahi bir ses adama: "Yillarca bana inanmadin, yaratilisi kozmik bir kazaya bagladin, sana bu durumda yardim etmemi mi istiyorsun? Seni sevgili bir kulum mu saymaliyim?"demis. Adam utanç içinde: Biliyorum bunca yildan sonra dindar biri olmayi istemem haksizlik, ama belki AYIYI dindar yapabilirsiniz." demis. Ses: "Peki." diye karsilik vermis ve isik kaybolmus. Nehir tekrar akmaya baslamis. Hersey eski haline dönmüs. Ayi pençesini indirmis, iki pençesini de göge dogru çevirmis, ve konusmaya baslamis: "Tanrim, senin rizkinla orucumu açiyorum, hamdolsun verdigin nimetlere !!


YOU HAVE HIT THE BOTTOM, CONGRATULATIONS!!!! CP201-Inebolu