Adı konmamış savaş

Geçtiğimiz hafta Ege'de yapılan tatbikat sırasında denizaltıdan ateşlenen torpidonun ani bir rota değişikliğiyle Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun da içinde bulunduğu firkateyne yönelmesi büyük bir faciaya neden olabilirdi. Torpidonun neden ve nasıl yön değiştirdiği bir sır. Dışarıdan bir etkiyle yönünün değiştirilebilmesinin mümkün olup olmadığı ise henüz bilinmiyor.

Bilinen tek şey, teknolojinin gittikçe artan bir ivmeyle ilerlediği. Bu da, savunma ve güvenlik kavramlarının da ister istemez yeniden ele alınmasını gerektiriyor.

Çünkü klasik orduların görev alanlarında olmayan; ama kesinlikle güvenlik meselesi olan konular gün geçtikçe daha da yaygınlaşıyor.

Örneğin siber saldırılar... Siber saldırılar, ister stratejik bilgi savaşının, isterse terörizmin bir parçası olarak yapılsın, yaygın hale gelirse, büyük ve zengin ülkelerin silahlı mücadeleci geleneksel üstünlükleri bundan zarar görecek. Bilindiği gibi siber saldırılar klasik saldırılardan çok daha ucuz teçhizata dayanıyor. Çünkü gerekenler, sivil dünyadan rahatlıkla bulunabiliyor.

Silahlı kuvvetlerin endüstri çağı savaşında en etkin kurumlar olmalarının nedenlerinden biri, birlikler, teçhizat ve ikmal maddeleri harcamalarıydı. Geleneksel endüstri çağı savaşları çok pahalı ve yıkıcıydı. Sadece büyük miktarda para, insan gücü ve malzemeyi seferber edebilen kurumlar başarılı olabilirdi. Fakat internet bağlantılı az sayıda bilgisayarla savaşmak mümkün olabilirse, savaşa katılanların sayısı da artabilir. Sivil toplum örgütleri de devletler kadar etkin olabilir. Özel kuruluşlar ülke silahlı kuvvetleriyle karşılaştırılabilir. Özel veya ticari kurumlar bile birbirleriyle bilgi savaşı yapabilecekler ve şehirlerin kenar mahallelerinde sunumcu bilgisayarlar ve ağ omurgası üzerinde çete savaşları yapılabilecektir.

ABD, bu bahsettiğim stratejik bilgi savaşını en fazla önemseyen ülkelerin başında geliyor. Örneğin bir altyapı saldırısının hem kaynağı hem de varlığı saklanabildiğinden, askeri yetkililer ülkenin saldırıya uğradığını anlayana kadar geniş kapsamlı problemler yaşanabilir. Eğer gelecekte, bir genelkurmay başkanı ülkenin savaşa girdiğini; ama düşmanı tanımlamanın mümkün olmadığını söylemek zorunda kalırsa buna hiç şaşırmayın.

Stratejik bilgi savaşı ahlâki, politik ve yasal sorunlarda bir artış meydana getirecektir. Örneğin bir ülke, yüksek teknolojiye sahip terörist bir saldırıyla karşılaşırsa, ordu bilgisayar ağıyla yabancı ülkelere yayılmış olan bu unsurların bilgi ve mali vasıflarını vurabilir mi? Siber saldırılara sadece benzer şekilde mi cevap vermelidir, yoksa bunun için geleneksel silahlar kullanılabilir mi?

Tali hasar kavramı siber saldırılara nasıl uygulanacak? Daha geniş açıdan bakacak olursak, bu ülkenin bilgi altyapısının savunmasından kim sorumludur? Hükümet mi? Silahlı Kuvvetler mi? TÜBİTAK mı? Özel sektör mü?

Diğer taraftan bilgi altyapısının savunmasında büyük ilerlemeler olurken, saldırgan bilgi savaşı daha çekişmeli hale geliyor. 1999'da Sırbistan'a düzenlenen hava saldırısından sonra, ABD'nin saldırgan bilgi savaşını kullandığı ve böylece tarihin akışını ve tüm savaş şekillerini değiştirecek bir askeri çağa giden bir süper silahı ateşlediği, ABD Silahlı Kuvvetleri'nin Sırbistan'ın komuta ve kontrol ağı ile telefon sistemini hedef aldığı belirtiliyor. Diğer taraftan bazı kaynaklar da, her ne kadar ABD'nin elinde saldırgan bilgi savaşı yeteneği varsa da, ahlâki ve uygulama sorunları nedeniyle Sırbistan'a karşı kullanılmadığını ifade ediyorlar. Eldeki teknolojiyle büyük etkileri tahmin ve kontrol edilemediğinden, bilgi saldırılarının ABD komutanlarını savaş suçları ithamına maruz bırakacağı korkuları da vardı. Buna rağmen, Ocak 2000'de ABD uzay komutanı Orgeneral Richard Meyer bilgisayar saldırısı ile görevlendirildiğini açıkladı.

Teknoloji, çok geçmeden bu stratejik bilmeceye de bir çözüm bulacaktır. Körfez Savaşı'ndan sonra, Amerikalı askerler teknolojinin bir bombanın hangi binaya isabet edeceğini sağlamakla kalmayıp, binanın hangi penceresinden gireceğini seçmelerine de yardımcı olduğunu söyleyerek övünüyorlardı.

Yaklaşan teknolojinin etkileri daha da büyük olacak. Çünkü artık düşmanın altyapısı, üretim kapasitesi ve insan kaynakları yerine önde gelenlerini ve karar mekanizmalarını doğrudan hedef seçmek yeterli olacak. Bu koşullar altında 20. yüzyılın kitle halindeki silahlı kuvvetler kavramı tarih olacak.

ABD Savunma Bakanı'nın Kuzey Irak konusuyla ilgili Türkiye'de olduğu sıralarda, Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu, son zamanlarda ABD'nin en önemli hasmı haline gelen Çin'in başkentindeydi.

Anlaşılan Türkiye, savunma stratejilerini gözden geçiriyor.