KOMPLO TEORİSİ

 

KOMPLO TEORISI: INANILMAZ BIR OLAY, EGER BU IDDIA DOGRUYSA KI OKUDUKTAN SONRA NE KADAR GERCEKCI OLDUGUNU SIZ DE ANLIYCAKSINIZ DEPREM BIZIM KADERIMIZ DEGIL, TAMAMEN PENTAGON'UN UZERIMIZDE OYNADIGI BIR ARASTIRMA OYUNUYMUS...

NOT: BU YAZI EMEKLI BIR SUBAY TARAFINDAN YAZILIMIS VE INTERNET DE E-MAILLARI KAYITLI BIRCOK KULLANICIYA GONDERILMIS, BANA DA BU SEKILDE ULASTI VE BENDE SIZLERE ILETMEK AMACI ILE BURADA YAYINLIYORUM. OLAYIN DOGRULUGU ILE ILGILI HICBIR BILGIM YOK VE YAZIDAN VE YAZI ICERISINDEN BULUNAN HICBIR KISI YADA KURUM HAKKINDA YAPILAN YORUMLARDAN SORUMLU DEGILIM.
 
         Saat gecenin üçüydü ve insanlar can havliyle kendilerini evlerinden  disari atarken sanki bir kiyameti yasiyor gibiydiler. Belkide insanlarin çogu, ölümün kendilerine ne denli yakin olabilecegini ilk defa bu denli yakindan
 gördüler.  Donanma komutanliginin görkemli devir teslim törenine mütakip,  deprem hiç beklenmedik bir zamanda, ansizin çikagelmisti. Iki firkateyni gece  boyunca aydinlattigi orduevi yerle bir oldu. Milyarlarca liralik havai
 fiseklerin aydinlattigi Gölçük semalari bir kaç saat sonra bilimadamlarinin “deprem isimasi” dedikleri ancak hala ne oldugu tam olarak anlasilamayan bir “sey” le aydinlandi. Bir kaç saat sonra, ounutulmaz ugultunun ardindan bütün
 Türkiye derin uykusundan uyandi. Binalar birbiri ardina devrilirken, ölüm binlerce insani ayni anda yakaliyordu. Devlet hazirliksiz yakalanmisti. Binlerce insan, teknik yetersizlikten ötürü enkazlarin altinda günlerce bir kurtarici beklerken öldüler. Kisa süre sonra kamuoyu hummali bir tartismanin içinde buldu kendini. Binalarin depreme dayanikli yapilmayisi, fay hattinin üzerine yerlesim alanlarinin kurulmasi gibi argümanlar sikça duyulan seylerdi. Televizyon kanallari tartisma programlarini depreme ayiriyorlardi. Bu sirada deprem anini yasayan insanlar depremle ilgili enteresan seyler söylemeye basliyor; kamuoyu tam olarak anlam veremesede iddialari can kulagiyla dinliyordu. Enkazdan kurtarilan bir bayan Ali Kirca’nin yönettigi  Siyaset Meydaninda sunlari söylüyordu. “O gece ne oldugunu bilmiyorum ama bildigim bir sey varki bu depremden farkli bir seydi. “
 Iddialara yenileri ekleniyordu. Depremden hemen önce Gölcük’ten Avcilar’a kadar genis bir alanda görülen ?ates topu? ile ilgili bilimsel bir açiklama yapilamiyordu. Bazi bilimadamlarinin görülen ates topunun “deprem
 isimasi” oldugunu söylemelerine ragmen, neden diger depremlerde de benzeri  bir isima yasanmadigi sorusunun cevabi net olarak verilemiyordu. Öyle olsa bile, bu da sadece bir tezdi ve geçerliligi de en fazla diger tezler kadardi.
 Bu arada depremin neredeyse iki hafta önce elime geçen bir dergide yer alan ifadeler oldukça ilginçti. Depremin merkez üssünün Gölcük Donanma Komutanligi oldugunun resmen açiklanmis olmasi, dergide yer alan ifadeleri daha da  sasirtici kiliyordu. Depremin merkez üssünün Türkiye Cumhuriyeti’nin  bagmsizliginin sembolü olan bir askeri üs olmasi kuskusus ilginçti. Furkan dergisinin  Temmuz sayisinda, yer alan ifadeler aynen söyleydi:
 ?Mesela basina verilmeyen, ancak istihbarat kapsaminda edindigimiz bilgilere göre, Gölcük askeri tesislerinde oldukça garip olaylar meydana gelmektedir. Kapilar kendi kandine açilmakta, mühimmat depolari içinde, siyahi
 ziyaretçiler görülmekte, arabalar durduk yerde çalismakta ??  Bu dergide yer alan ifadeler, depremden tam bir ay önce yazilmisti. Gölcükte neler oluyordu.? Kocaeli depremi dogal bir afet miydi.? Yoksa suni  yaratilmis olabilirmiydi.? Bu konuda hemen deprem sonrasi bir takim teoriler ortaya atilmaya baslandi.
 Kimine göre Ruslar bomba patlatmisti ve buda depreme neden olmustu. Kimileride Yugoslavya’ya atilan bombalarin yerkabugunun dengesini bozmasi  sebebiyle depremin gerçeklestigi söylüyordu. Hatta bazilarina göre bu isi PKK
 bile yapmis olabilirdi. Nitekim CNN televizyonu Basbakan Bülent Ecevit ile yaptigi bir roportaj sirasinda böyle bir soruyu sormakta herhangi bir beis görmedi.
 Kimi de bunun baska bir terorist örgütün isi oldugunu veya uzay arastirmalarinin bir  parçasi oldugunu söylüyordu. Ancak bu teoriler arasinda en akla  yatkin olan Feture Times’da yayinlana arastirma dizisinde yer alan hikayeydi. Bu
 seneryoya göre, San Andreas fay hattinda meydana gelebilecek büyük bir depremin  Amerikan ekonomisine çok büyük zarar verecegini bilen ABD, yer kabugundaki  degisimleri  izliyerek, daha deprem olusmadan tektonik katmanlar arasinda artan  basinci  degisik noktalardan patlatip bosaltarak, büyük depremi küçük depremler haline dönüstürmenin yolunu bulmustu. Yillar önce Sirp asilli Amerikan  bilimadami  mucit Nicola Tesla tarafindan gelistirilen bu ?düsük frekansli
 elektromanyetik  isinimla yüksek enerji nakli? teknigini, hem Ruslar hemde Amerikalilar uzun zamandir bir silah olarak kullanmanin yolunu ariyorlardi. Bu  yöntemle çok uzaktan, hatta uzaydan genis alanlarda tahribat yapabileceklerdi.
 Ancak Pentegon yillardir çok güçlü bir silah gelistirmek amaciyla  üzerinde çalistigi bu projeyi, bir yandan da barisçi “deprem indirgeme” sistemine uygulamak suretiyle tepkileri azaltmayi ve fonlama devamliligini  saglamayi  amaçliyordu. Bu nedenle proje önce Avusturalya?nin çiplak ve seyrek  nüfuslu  kirsal bölgelerinde denendi ve gelistirildi. Daha sonra bunun  deprem  bölgelerinde denenmesine geldi sira. Degisik zamanlarda Kafkaslar’da  Okyanus tabaninda ve Güney Amerikadaki Ant daglarinda tektonik uyarilar verilmek suretiyle endüktif deprem yaratma konusunda büyük adimlar atildi.
 Bu arast irmalar Amerika’da HAARP ve diger askeri tesislerin kumanda merkezlerinden yürütülüyordu. Bu arada  Türkiye, Japonya ve benzeri deprem bölgelerinde sismik ag  sebekeleri  kurularak bu bölgelerin tektonik verileri saniyesi saniyesine devasal  bilgisayarlarin kayitlarina gönderilmeye baslandi. Universiteler  ile  ortak projeler gelistirilerek yüzlerce bilim adamina Amerikada deprem konusunda arastirma yapma bursu verildi. Ancak projenin gizliligi esasti. Bu
 nedenle tüm iliskiler paravan arastirma kurumlarinca yürütüldü. Ancak zaman  zaman  bilgi  sizintisina da olanak  verilerek halkin bu konuda genel fikri olmasi  istendi.
 Kobe’de ve daha baska yerlerde meydana gelen depremlerin arkasindaki  gariplikler halkasi bu sekilde bazi çikar gruplarini, töre ve mafya örgütlerinin isi gibi gösterilmek istendi .Bundada büyük ölçüde basarili olundu. Ve gün
 geldi bu sistem Türkiye’de denenmek istendi. Bölge zaten bu amaçla  yillardir  sismik  espiyonaj altindaydi. Nitekim gelismeleri dikkatle takip edenler depremden   hemen sonra milli istihbarat teskilatinin girisimleriyle türk telekomun
 Türkiyenin
 sismik bilgilerini pentegona ileten nato üssünün iletisimini nasil  kestigini  hatirliyacaklardir.  ABD?nin asil hedefi kuzey anadolu fay hattindaki deneyden  elde  edecegi  bulgulari San Andreas fay hattinda uygulamaktir. Bu iside çok
 yüksek  askeri  gizlilik tasidigindan yürütme isi Israilli uzmanlara verilmistir.  Gerekli  makina  ve donanim gizlice denizaltilarla Gölcük üstüne getirilerek  yeralti-denizalti  korunaklarina kuruldu. Türk makamlari durumdan detay baz'?a haberdar  degildi. Bunu Israillilerle yürütülen askeri tatbikatin bir parçasi olarak  düsünüyorlardi  belki de.  Israil?le Amerikalilar gece sartlarinda elektro sismik haberlesme  tatbikati  yapacaklardi. Deney basarili olacagindan sonunda kimse normaldisi  bir  seyin oldugunu farketmeyecekti. Bu amaçla Gece Sahini Tatbikati?niin  (Operation  Night  Hawk) saat 03:00?te baslamasi planlandi. Gece saat tam 03:00?te  dügmeye  basilacak ve Gece Sahini devreye alinacakti. O an uzay filmini andirir  devasa cihazlar çalismaya basliyacak ve 1-2 dakika içinde de olusturduklari muazzam  enerjiyle Marmara?nin altindaki tektonik tabakayi zayif  yerlerinden  kirip,  aylardir olusan basinci disari atacaklardi. Böylece büyük bir deprem  önlenmis  olacakti.  Ama o gece sabaha karsi bir seyler yanlis gitti. Ve beklenen
 gerçeklesmedi. Hersey bir anda olup bitmisti. Doga kendini yönetmeye kalkanlardan bir  kez  daha  intikam almisti. 45 saniye süren deprem, beklenenin 10.000 kat üstünde  bir  güçle  gelmisti. Heryeri bir anda yerle bir etmisti. Zayiflayan ve titreyen  elektrikler  az sonra geri geldiginde, gece saat 03:05’i gösteriyordu.  Daha bir kaç dakika öncesine kadar korunagin içinde sampanya  patlatmayi  bekleyenler, simdi korkudan buz gibi donmus, hareketsiz ayakta  duruyorlardi.
 Kimsenin agzini biçak açmiyordu. On binlerce insan, çoluk çocuk, o  an  enkaz  altinda can çekisiyor veya cansiz yatiyordu. Bu düsünce ile hepsi  ürperdi.
 Bu tarihin en büyük felaketiydi; hemde insan eliyle yaratilan?  Sessizligi Israilli komutanin buz gibi emri bozdu: ?Lets pack!  We’re  moving out! Call operation Q! Right now! Immediately! Stop whinning! Move,
 move,  move!?
 (Toplanin! Kaçiyoruz! Q planina geçiyoruz? Simdi.. Hemen! Hadi, hadi!!!)
 Iste o andan sonra çantalardan çikan ?Q plani çalismaya basladi.
 Ilk  önce  bölgedeki tüm haberlesme ve elektrik enerjisi felç edildi.dakika  içinde  Israil  baskani Barak ve Birlesik devletler Baskani Clinton ile irtibat kuruldu.  O anda Israil?de Ben Gurion?un Lod askeri havaalanindan 4 adet
 savas  uçagi  esliginde 2 nakliye uçagi havalaniyordu. 2 dakika sonra da  israil  deniz  kuvvetleri ve NATO Güney Deniz Saha Komutanligina bagli tüm birlikler  DEFCON-4  acil durumuna geçirildi. Amerikan 6?nci filosuna bagli gemiler de
 rotalarini  Istanbul’a çevirmek için  Pentegon’dan emir aldilar.  Bu arada ilginç bir sey daha olmustu. Depremle ilgili haberler  birbiri  ardina gelirken, bir haber önce görünüp sonra kayboldu. 20 Agustos  Cuma  aksami  televizyonlar bir Israil uçaginin Ataköy açiklarinda denize düstügünü  duyurdu.  Ancak bir süre sonra haber kesildi ve uçagin akibeti ile ilgili bir  daha  haber alinamadi. Olaydan bir gün sonra Deniz Kuvvetlerinden bir dostum  beni  aradi  ve bu olayda bir takim soru isaretleri bulundugunu, bu konunun perde  arkasini  arastirmami rica etti. Kisa süre sonra ulastigim bilgiler, gerçekten  ilginçti.  Uçak, düstükten kisa süre sonra teknesiyle o sirada Ataköy  açiklarinda  olan  balikçi Abdullah kaptan tarafindan kurtarilmisti. Abdullah Kaptan  olayi su  sekilde anlatmisti: ?Uçagin düstügünü görünce derhal yardima
 gittik.  Uçagin  kanatlari yara almisti. Hemen uçagi bagladik ve Zeytinburnu limanina  çektik.
 Tesekkür beklerken küfür yedik. Ne oldugunu bile anlamadik.?
 Bu konu o gece o bölgede görev yapan Sahil Güvenlik 4. Botunun
 sorumluluk
 alanindaydi. Arastirmalar Sahil Güvenlik?in bu konuyla  ilgilenmedigini  ortaya  çikardi. Olay yerine gelen televizyon ekipleri ise sasirtici bir   sekilde çekim  yapmaktan vazgeçmislerdi. Daha sonra uçagi Zeytinburnu’na yanastiran  balikçi
 Abdullah Kaptan olayi Kumkapi?daki Gümrük muhafaza iletti. Kisa  süre  sonra  tutanak tutuldu. Ancak Gümrük muhafaza da tutanak tuttuguna pisman oldu.  Uçagin sahibi Israil asilli biriydi. O gece ne oldu ise  bir  türlü  anlasilmadi.
 Deprem için 1900?lerin basindan beri Nicola Tesla adindaki  Sirp  asilli  bilimadaminin bulusu olan ?elektromanyetik endüksiyon teknigi? (Tesla  makinesi)  kullanildi. Tesla makinesi?nin nasil çalistigi hala bir sir, ama  Amerikalilar?in
 uzun zamandir bu makine üzerinde çalistiklari biliniyordu. Tesla,  ilk  olarak  ilkel bir düzenek ile 1908 yilinda Sibirya?da Tsunga bölgesinde bir  deney  yapmis  ve burada meydana gelen patlama sonrasi olusan çevre tahribati
 korkunç  boyutlardaydi. Hirosima?nin 40.000 katina yakin enerji açiga  çikmisti.
 Patlamanin etkisi kilometrelerce kare alana yayilmisti. Ancak ortada en ufak bir krater veya metal kalintisi yoktu. Bu
 durumda bir  göktasinin düsmüs olmasi ihtimali ortadan kalkiyordu. Bilimadamlari  Tsunga’da ne  oldugunu hala tam olarak çözmüs degillerdi. Ancak yillardir Avustralya’da  karada, açik arazide ve Kaliforniya?da da suüstü ve sualti askeri
 tesislerde bu  deprem (Tesla) makinesinin denenmekte oldugu da sir degil. Buradaki  garip  tabiat  olaylari ve sik sik olan depremler ile bilgiler internetteki sitelerde  bile yer  almakta. Ancak baslangiçta askeri amaçli olarak gelistirilen bu
 acayip  doga  silahi daha sonra kaynak sorunuyla karsilasinca barisçi  amaçlarla da  kullanilacak sekilde adapte edildi. (Tipki atom bombasi ve TNT gibi.)
 Makinenin Kaliforniya?da San Andreas fay hattinda olacak muhtemel  bir  deprem  öncesi kullanilmasi  düsünüldü. Tesla makinesi sayesinde fay hattindaki enerji  birikimi çok yüksek düzeylere çikmadan, gerilim daha küçükken, suni
 depremlerle  desarj edilerek bosaltilacak ve böylece büyük deprem önlenecekti. Ancak  teorinin  denenmesi ve deneylerle gelistirlmesi gerekliydi. Hata ve kusurlarin  asgariye  indirilmesi sartti.  Bunun içinde San Andreas fay hattina benzeyen fay hattiyla, çatal  yapan fay  gruplarina ihtiyaç duyuluyordu. Bu fay grubu ise Türkiye?deki Kuzey
 Anadolu fay  hattiydi. Geometrisi ve jeolojik yapisi ayni San Anderas  karakterindeydi.
 Kuzey  Anadolu fayi, tipa tip birbirine benziyordu. Bu fay üzerinde  yapilacak bir ön  desarj deneyi Kaliforniya?daki gelecekte olacak depremler için  çok  sey  ögretebilecekti. Amerika bu amaçla yillarca deney yapti; bu ve  buna  benzer
 deprem bölgelerinde.
 Pentegon açisindan da bulunmaz bir nimetti bu. Bu suretle hem  projeye  masum  bir kilif bulunuyor. hemde finansman için yeni kaynaklar saglaniyordu.  Ancak yinede toplu imha silahi olma özelligi ile bu  makine  askeri  nitelikteydi ve onunla ilgili hersey “Çok gizli” damgasini  tasiyordu.
 Iste  Amerikali?lar bu nedenle Izmit?teki fay hattindaki hareketleri ve  enerji  birikimini büyük bir gizlilik içinde, herkesten habersiz ama çok  yakindan  takip  ettiler.  MTA?nin ve diger jeolojik ölçüm kurumlarinin verilerini
 inceleyerek ve  uzaydan bölgeyi izleyerek burayi adeta abluka altina aldilar. Son  gerilimi de  böylece çok önceden haber aldilar. Ancak ABD?nin bölge ile  ilgili bu  hareketliligi ne kadar gizli olursa olsun bazi kaynaklara  sizmasini  engelleyemedi. Kanadali bir bilimadami her nasilsa bu gizli verilere  ulasarak,  bölgede bir deprem olacagini ve bunun için bölgenin takip altina   alindigini anladi. Ve bunu kendi amaçlari dogrultusunda yaklasik 48 gün ve 240 km
 hata ile  yayinladi. Ancak ne bu bilimadamina, ne de yayinina daha sonra  nedense  kimse  dikkat etmedi.  Izlenen bu enerji birikimi bir süre sonra depreme neden olabilecek  büyüklüge  erisecek ve belkide Istanbul?u da tehdit edecek hale gelebilirdi. Bu  noktada,  Amerikalilar acaba konuyu Türk makamlarina haber vermislermiydi.?  Ama o gece Gölcük?te askeri tesiste ve Marmara denizinde bu Tesla  makinesi  kurulmus ve çalismaya hazir hale getirilmisti bile. Türk makamlarina   acaba bilgi verilmismiydi. Yoksa Türk makamlarina Istanbul?da olabilecek bir  depremin  basincini azaltacak bir askeri sistemi deneyeceklerini mi  söylemislerdi.?
 Yoksa  bunun rutin bir askeri durum oldugunu mu düsünüyorlardi.? Bu sorularin  cevaplari  hala bir sir.
 Gölcük Donanma Komutanligi?nda görevli asker, astsubay ve  subaylar,  Donanma  karargahinda garip birseyler  oldugunu farketmislerdi. Bu konuyla ilgili  bilgiler  de nasil olduysa yukarida ismini zikrettigimiz dergide yer almisti.
 Peki Israil askerlerinin bu projedeki yeri neydi.? Israilli  askerler  ve üst  düzey subaylar o gece Gölcük?te ne ariyorlardi.? Bu devir teslim töreni  her yil  yapilan rutin bir ulusal törendi. Uluslararasi bir kimligi yoktu.
 Ama  Israil  subaylari ve üst düzey yetkilileri oradaydilar.!  Bunun nedenini simdi çok daha iyi kavrayabiliyoruz. Onlar
 oradaki  Tesla  makinesini kurmak ve çalistirmak ve onun gizliligini korumak ve her  ihtimale karsi bir seyler ters giderse onu imha etmek için oradaydilar.  Bizimkilerin ise hiç bir seyden haberi yoktu. Bize güvenende yoktu zaten. Is  Israil?e
 ihale  edilmisti. Ancak o gün nedense hiç kimse Israillilere, bugüne  kadar hiç  katilmadiklari bu devir teslim törenine neden katildiklarini  sormadi. Ya  saskinliktan yada telastan, enkaz altinda kaç Israil askerinin öldügü,  kaçinin yaralandiginida soran olmadi. O felakette kaç Israil askerinin  öldügünü ne  Genelkurmay yayinladi ne de Israil böyle bir bilgi açiklamak  nezaketinde bulundu. Herkeze verdikleri imaj ise oraya bize yardim için  geldikleri  seklindeydi. Hemen bir hastane kurdular. Yaralarimizi sarmaya  yardimci  olmak  için daha sonra o bölgede bir yerlesim merkezi  kuracaklarini  açikladilar.

Neden.? Esas amaçlari enkaz altindaki askerlerini ve önemli askeri  malzemeyi  çikararak götürmekti. Gerisi paravan operasyondu. Bizde ?Bak su  Israil?e,   helal olsun, hemen yardimimiza kostu.? diyerek sevindik.  Deprem neden gündüz bir saatte degil de çok ilginç bir sekilde  gece tam  03:02’de oldu.? Sanki 03:00 saati depremin baslamasi için özel olarak
 seçilen  bir saat gibi. Böyle geç bir saatte olacaklari kimsenin görmesi  olasi  degil,  gözlemci riski ise en az düzeyde. Tipki bir askeri operasyonda oldugu  gibi  sanki  talimatlara saat tam 03:00 olarak giren baslangiç saatinde yesil isik
 yakilmis  ve Tesla cehennem makinesi yer altindaki siginakta ve deniz altinda  çalismaya  baslamisti. En geç 1-2 dakika içinde de gücü en üst düzeye ulasmis  olacakti.
 

 Aynen de öyle oldu. Makine gürültüyle enerji toplamaya baslamisti. Bu  sirada,  Avusturalya?da ve okyonus?ta bu tür suni depremler öncesinde görülen  elektrik  bosalmasi, hava yarilmasindan olusan isiklar ve patlamalar olustu
 atmosferde. Ve  arkasindanda makinenin bosalmasi ile birlikte yer yarildi ve  olusturulan  enerji  dogaya aktarildi. Ancak hesapta doganin oyunu yoktu. Olusan deprem  hem  beklen  enden çok uzun süreli, hemde çok daha güçlü çikti. Siddeti 7.4’e  ulastiginda  Amerika’da aletler 7.8’i  gösteriyordu. Ve büyük bir patlama ile  hersey  kontrolden çikti. Tesla deprem makinesi, depremin enerji gerilimine  dayanamayip  parçalandi ve ortaya çikan güç yeraltinda muazzam bir patlamaya neden  oldu. Ve  bu yeralti labaratuvarlarinin tam üstündeki, herseyden habersiz uyuyan  yüzlerce  askeri barindiran ve 8 siddetindeki depreme dahi dayanikli olmasi  gereken  askeri  tesisler un-ufak olarak dagildi. Hesaplarda hata yapilmis,  belkide fay  hattinin tepkileri ve enerji dagilim degerleri yanlis  hesaplanmisti.
 Her ne  olduysa oldu ve doganin beklenmeyen bu tepkisi bütün çevreyi yerle bir  etti.
 

 Bir önlem olarak tüm bölge ve hatta bütün Istanbul 4 saat  süreyle bir  haberlesme ablukasi altina alindi. Elektrikler kesildi ve  telefonlar  iptal  edildi. Kimsenin birbiriyle haberlesmesi istenmiyordu.   Cumhurbaskani  dahi  sabahleyin “benim de telefonlarimda kesikti “ seklinde garip bir açiklama  yapacak ve bizde buna bir anlam veremeyecektik. Demirel tam bir saskinlik  içindeydi.
 Ne yapacaklarini bilemedikleri için ne Cumhurbaskani, ne de  Basbakan  saatlerce birsey diyemedi, demeç veremediler. “Üzgünüz” dahi  diyemediler.  Ancak  sabah saat 09:00 sularinda televizyon ekranlarinin karsisina geçip  halka  üstün  körü bir açiklama yapabildiler. Durum vahimdi. Hatta belkide Clinton  dahi   o  anda  konuya ilk kez vakif olan  yardimcilarindan ve olaganüstü Milli  Güvenlik  konseyinden görüs aliyor ve Türkiye?ye nasil yardim edilecegini
 hesapliyordu.
 Hemen gerekli sihhi yardim ekipleri organize ediliyor ve bölgedeki tüm  Amerikan  askeri birlik ve filolarina Türkiye?ye dogru hareket emri veriliyordu.
 Amerika  diyetini Türkiye?ye tam destek vererek ödemeye çalisiyordu adeta.  Bu arada devreye Avrupa ülkelerinin liderleri de giriyor ve belkide  onlardan  da Türkiye için sözler aliniyordu. Yunanistan bile harekete  geçirilerek
 Türkiye’ye karsi olan hasmane tutumuna son vermesi saglaniyordu.
 Tüm  Bati  baskentleri hareket halindeydi, panik yoktu.  Her?ey kontrol ve koordinasyon altindaydi; bir tek Türkiye disinda.
 Bizde ise  sanki bir emrivaki felakete karsi nasil tavir almalari gerektigine  bir  türlü  karar verilemiyor; kararsizlik içinde bocalayarak büyük bir gizlilik  içerisinde  ne oldugunu anlamaya çalisiyorlardi.  Sabah saat 03:05 ile 06:30 arasinda Bati?da bu hareketlilik  yasanirken  bölgede de çok hizli ve çok gizli bir askeri hareketlilik hakimdi.
 Ancak  herkes  kendi derdine düsmüs oldugundan bu olaganüstü gizli operasyondan  kimsenin  haberi
 olmuyordu. Böylece bu isi planliyanlar, gecenin karanligindan da  yararlanip  denizaltindan parçalari yere vuran Tesla makinesinin kalintilarini  toplayip,  yeralti ve yerüstündeki tüm delilleri de yok ediyorlar ve hatta  belkide  insanlari canli canli gömerek tüm izleri yok etmeye çalisiyorlardi. Ve  bölgeye  son hizla gelen Rus arastirma gemisi dahi sabah saat 06:30’da  bölgeye vardiginda, havanin aydinlanmasiyla birlikte etrafa delil olabilecek  tek bir  cisim bile kalmamisti. Deniz altinda olusan radyasyon anlasilmasin,  dibe  çöken  kalintilar arastirilmasin ve patlama sonucu meydana gelen denizalti  krateri ve çukur ortaya çikarilmasin diye bu bölge derhal askeri karantinaya  alinarak  dalisa yasak bölge ilan ediliyordu.   Ancak bütün bu temizlikler yapildiktan sonra Ecevit ve daha sonra da  Demirel?in bölgeye gitmelerine izin veriliyordu. Onlarin dahi ne  bölgeye  uçuslarina, ne de telefon irtibati kurmalarina izin vardi. Sanki  koskoca  Istanbul ve kocaeli bölgesi uzaydan gelen yaratiklar tarafindan  abluka  altina  alinmiscasina tam bir haberlesme karanligina  sokulmustu. Tek bir  telefon  dahi  çalismiyor, elektrikler verilmiyordu. Ancak Ecevit ve Demirel, belki
 de  olan  biteni içlerine sindiremediklerinden olsa gerek, evleri kendilerine  mezar  olan binlerce insanimizin da acisiyla bir türlü rahat hareket edip  halkla  bütünlesemiyorlardi. CNN haber spikerinin ?depremin ardinda PKK
 mi  var?? sorusuna, Ecevit ona “siz ne saçmaliyorsunuz, deprem ile PKK’nin ne  alakasi  var?? bile diyemiyordu. Sadece spikerle gözgöze gelmemeye dikkat  ederek
 “sanmiyorum” gibi o günlerde bizi epeyce sasirtan bir ifade  kullaniyordu.  Peki Amerika ne yapti sonra.? Hemen tüm imkanlarini Türkiye için  seferber etmedi mi.? Clinton Amerikan halkindan Türkiye?ye yardim etmelerini
 istemedimi?  Kasim’da Türkiye?ye gelecegini ilan edip, Ecevit?in de bu arada  Amerika?ya  kendini ziyarete gelecegini haber vermedimi.? Ecevit belki de  Amerika?ya bu  felaketin ve binlerce sehidin diyetini konusmaya gidecekti. Nitekim
 gittide. Ardindan Clinton Türkiye?ye gelerek deprem bölgesini ziyaret etti.  ABD?nin bu  asiri ilgisi sadece müttefik olmasiyla açiklanamazdi.  Bu arada, acaba hükümet içinden sizan bazi bilgiler, bazi bakanlarin  yabancilara karsi saldirgan tavir takinmalarina neden olmus olamazmi.?

 Ilk  anda  çok yadirgadigimiz Saglik Bakani Osman Durmus?un ?yabancilara tek  hasta  bile  vermem ve onlardan kan da almam? demesini simdi  yadirgayabiliyor musunuz.?
 ABD?nin saygin gazetelerinden New York Post?un haberine bir de bu gözle bakin:
 ?Türk hükümeti, ABD?nin Deniz hastanelerini kullanmiyor..
 Türkiye?deki siddetli depremde 27.200?den fazla kisi  yaralandi.  Ancak  yetkililer tarafindan dün yapilan açiklamada, depremin meydana geldigi  tarihten  itibaren geçen iki haftalik süre içinde ABD tarafindan  gönderilen  Deniz
 Kuvvetleri?ne ait üç adet yüzer hastanede henüz tek bir hastanin  bile  tedavi  edilmedigi bildirildi.
 Türkiye?ye gönderilmis olan uluslararasi yardimin çogunun  kullanilmamasi  Ankara?daki hükümetin elestrilmesine neden oldu.  Türkiye?de yayinlanan Radikal gazetesi dünkü sayisinda 750  ton  yardim  malzemesiyle yüklü bir Israil gemisinin üç gün süreyle gümrükte  tutuldugunu  yazdi.  ABD gemilerinin Izmit?e varisindan önce Türkiye Saglik
 Bakani  Osman  Durmus?un bu gemilere ihtiyaç olmadigina iliskin sözlerine genis bir  sekilde yer  verildi.
 Ancak ABD Büyükelçiligi, aralarinda 600?den fazla yatak tasiyan  Kearsarge  adli geminin de bulundugu üç adet yüzer hastaneyle ilgili olarak bir  uyusmazlik  yasanmadigini bildirdi.?
 Ne ölenlerimiz geri gelir, ne de anilarimiz.
 Ancak Izmit?te, Gölcük?te, Yalova?da, Halidere?de, Avcilar?da,
 Bolu?da,
 Düzce?de ve daha nice yerlesim merkezlerinde enkaz altinda yasamlarini  yitiren  binlerce Mehmet, Hatice, Ayse ve Ali?ye karsi bir vicdan  borcumuzda mi olmayacak.? Onlar geride gözleri yasli onbinlerce sevenlerini,  sicakliklarindan
 mahrum birakirken, sirf Kaliforniya?da Jony?ler, Susan?lar ve Alice?ler  yasasin  diye yasamdan çalindiklarini dünya bilmesin mi.?