BİR ŞEHİRDE KAYBOLMAK elimi bırakma ey şehir ey tutkal kokulu odalar duvarlar ki içinde resimler saklayan laf taşımayan ıslak bir orospunun cüreti gibi duran sokaklar yağmurla yavşayan günler ey şehir boğazıma hançer kıvamında sözler ekleyen bütün suçlarımı kanıtlayıp günahlarımı yüzüme vuran ey şehir, bildiğin akmaları kullanmıyor bu nehir bu baldıran bu zehir! gözüme sekiz bin yıllık sürmeler çekerim kör olmak pahasına görmektir hayat bilirim ey akmayan şehir ışıldamayan nehir! geceleri bile rehin alıyor siyah giysili yıldızlar sen susmayı kararmak zanneden fikir, yas dudaklı çocuklar gibiyim hani şımarmaya takat bulamayan acının sakızıyla balonlar yapıp düşler uçuran çocuklar hani, işte onların elleridir kullandığım tıpkı ''çöpçülerin elleri'' gibi sıcacık, bırakma genç buklelerimi ey şehir! ölür gibi doğan, hiç ağaç hiç panzehir tanımayan kendi başına hiç soluk almamış poposuna o şaplak vurulmamış ilk kez boğuluyor olmanın acemi çaresizliği bütün tabelalarda Yılmaz Erdoğan