BACAKLAR, KALÇALAR VE KIÇ rahipten hoşlanıyorduk çünkü bir keresinde külahta dondurma satın alırken görmüştük onu, dokuz yaşındaydık o zaman, en iyi arkadaşımın evine gittim, annesiyle babası genellikle içki içiyor olurlardı, kapıyı açık bırakıp radyoda müzik dinlerlerdi, bazen annesinin eteği yukarı sıyrılır, bacakları beni heyecanlandırırdı, siyah cilalı ayakkabıları ve naylon çorapları beni tedirgin eder, ürkütür, ama bir şekilde de heyecanlandırırdı - kazma dişlere ve sıradan bir yüze sahip olsa da. on yaşına geldiğimizde babası beynine bir kurşun sıkıp intihar etti, ama en iyi arkadaşım ve annesi o evde yaşamayı sürdürdüler, annesini elinde alış veriş çantasıyla yokuşu tırmanırken görür, onunla birlikte yürümeye başlardım bacaklarının ve kalçalarının bir arada işleyişlerinin hayli farkında, her zaman sevecen konuşurdu benimle, bir keresinde oğluyla birlikte kiliseye, günah çıkartmaya gitmiştik, rahip şişman ve iyi bir kadınla birlikte kilisenin arkasındaki küçük evde yaşıyordu. ziyaretine gittiğimizde her şey sıcak ve rahat görünmüştü bana 1930 yılında çünkü dünya çapında bir buhran yaşandığını, deliliğin ve hüznün ve korkunun neredeyse her yerde olduğunu bilmiyordum. CHARLES BUKOWSKI Bir Tek Ben Miyim Böyle Yaşayan? ateşin içinde ne denli iyi yürüdüğündür mesele...