| XX. yüzyıl, yaklaşın 2 yüzyıldır süregelen sanayi devriminin ardından, ürünlerin kolayca pazarlanabilmesi ve küresel çapta her yere dağıtılabilmesi, bir çeşit modern tüketim toplumunu oluşturmuştur. Bir insanın istediği bir nesneye ya da bilgiye Dünya'nın neresinde olursa olsun ulaşabilmesi küreselleşmenin en somut örneği olarak gösterilebilir. Küreselleşme hareketi her ne kadar gözler önünde gerçekleşiyor olsa da aslında bu durum sadece yüzeysel bir görüntüdür. Günümüzde gelişmiş sekiz dünya ülkesinin oluşturduğu bir komisyon olan G-8, Dünya'nın çeşitli kentlerinde gündemi çoğu zaman küreselleşme olan zirveler yapıyor. Aslında bu toplantılar sağlıklı bir küreselleşme hareketini en rahat şekilde oluşturmak amacıyla yapılıyor. En son G-8 zirvesi geçtiğimiz günlerde İtalya'nın Cenova kentinde yapıldı. Geçmişte yaşanan küreselleşme karşıtı gösteriler nedeniyle şehirde haftalar öncesinden yoğun güvenlik önlemleri alınmaya başlandı. Bu durum her ne kadar dünya liderlerinin daha huzurlu bir ortam içerisinde çalışmalarını sağlamak amacıyla yapıldıysa, aynı şekilde şehirde yaşayan milyon insanın yaşamlarını aynı şekilde altüst etti. Bu durum G-8 zirvelerinin küreselleşme karşıtlarından ziyade, bir çok normal insanın huzurunu bozduğunun en büyük örneği oldu. İtalya'da küreselleşme konusu bir yana, rahatsızlık vermesinden dolayı hiç bir sivil toplum örgütü çıkıp da polisin bunca güvenlik önlemini eleştirmedi, bunlara karşı bir eyleme girişmedi. Bunlar bir yana, basın sürekli G-8 zirvelerini destekler bir hava takındı. Oysa basının hiç bir kimse ya da kuruluşun yanında ve tarafında olmadan haberi yorumsuz olarak kitlelere ulaştırması gerekmez mi? Ne yazık ki küreselleşme karşıtı protestocuların şehre gelişinde, onlar sanki toplumun artıklarıymış gibi haber ve eleştirilerin yapılması basın açısından üzüntü verici bir durumdu. Konuyu bir yana bırakıp küreselleşme hareketinin politik ve sosyolojik taraflarını inceleyelim. Biraz geçmişe gitmek gerekirse XV. yüzyıl sonunda, Coğrafi Keşifler'e uzanalım. Avrupa'nın teknik açıdan Doğu'dan geri olması, sürekli Doğu'nun tehdidi altında yaşaması, onları o devirde düz sanılan Dünya'da batıya doğru ilerlemek zorunda bıraktı. Sonuç olarak Amerika kıtasının keşfi, orada kurulan koloniler, Afrika'dan getirilen siyah köleler Avrupa'da birçok sömürge devletini ortaya çıkardı. Zenginleşen Avrupa kısa süre içerisinde oralardaki kaynakları tüketmeye başladı. Sanayi Devrimi'nin ardından, ürünleri Dünya pazarına açmak sömürgeciliğin ikinci kademesini oluşturdu. Artık sadece yeni keşfedilen yerler değil, sanayileşememiş tüm ülkeler birer sömürge durumuna düştü. Yeni ürünlerin ucuza ve hızlı maledilmesi, eski geleneksel yöntemlerin önüne geçti ve o sanayileşememiş ülkeler çabucak bir pazar haline geldiler. Ardından XX. yüzyılda çıkan Dünya Savaşları neticesinde sömürülen sanayileşememiş ülkeler hızla bağımsızlıklarını kazanarak kapılarını yabancı mal girişine kapadılar. Milliyetçilik akımının da etkisiyle insanlar yerli mallarına özendirildi. Bu durum XX. yüzyıl sonlarına, Sovyetler Birliği'nin ekonomik olarak çökmesine kadar sürdü. Kapılarını tam 72 yıl boyunca Batı'nın kapitalist ekonomisine kapatan Sovyetler sonunda yenik düştü ve belki de istemeden serbest piyasa ekonoisine yani kapitalizme geçti. İşte o günden bu yana sınırları soyut olarak kaldırmaya çalışan küreselleşme hareketi devam etmektedir. Bu da sömürgecilik hareketinin üçüncü kademesini oluşturuyor kanımca. Gelelim tekrar İtalya'daki G-8 zirvesine. Basın bir hafta boyunca toplantılardan ziyade, yarım milyon küreselleşme karşıtı protestocunun polisle çatışmasıyla ilgilendi. Dünya'nın en demokratik, insan haklarına en saygılı ülkelerinde bile polisin protestocularla çatışmaya girmesi anında şiddet kullanması üzücü bir geçek. Bir önceki zirvede İsveç'de yaşanan çatışmaların ardından, İtalya'da ilk kez bir gösterci hayatını kaybetti. Aslında öldürüldü demek daha doğru olur, çünkü çekilen görüntülerde İtalyan gencinin jandarma tarafından bilinçli olarak vurulduğu gözleniyor. Bunun yanı sıra göstericilerin kaldıkları okul binasından polis tarafından zorla ve işkence yapılarak götürlmeleri gerçekten dünyanın (en?) gelişmiş sekiz ülkesinin hala, toplumsal olaylara nasıl müdahele edilmesi gerektiğini bilmediğini gözler önüne seriyor. Her ne kadar insanların gözleri boyanarak küreselleşme adı altında birbirlerini sömürmeleri için zirveler yapılsa da, kimi karşıt göstericiler aynı şekilde gözleri bağlanarak eylem yapmaya teşvik ediliyor. Oysa her bireyin, bu konu hakkında oturup düşünmesi, hiçbirinin kimsenin dolduruşuna gelmemesi ve hiçbir kimseye boyun eğmemesi gerekir. Gerçek dünyanın kuralları her ne kadar bir koyun sürüsünde uygulanan kurallar kadar basit olsa da, bireyin bir şekilde bu sürüden kurtulması gerekir. Ancak o zaman arkasına dönüp kendisini soyutlamış, üçüncü bir kişi olarak insanları inceleme fırsatını bulabilir. Çağrı Özdemir 02/08/2001 |
||||||
![]() |
||||||