VIRUSMYTH HOMEPAGE


 AIDS'İN NEDENİ HIV'Mİ?
Eleni Papadopulos-Eleopulos ile bir röportaj

 Christine Johnson

Continuum Güz 1997


Dr. Eleni Papadopulos bir biyofizikçi, ve Batı Avusturalya Perth'teki HIV/AIDS bilimcilerinin bir lideri. Geçen onyıl ve sonrasında, meslektaşları ile birlikte HIV/AIDS teorisini sorgulayan pek çok çalışma yayınladı. Christine Johnson'un bu röportajı, bu çalışmalar ve bu grubun AIDS virüsü hakkındaki görüşleri üzerinde duruyor. 

CJ: Eleni, bu röportajı vermeyı kabul ettiğiniz için çok teşekkürler.

EPE: Benim için bir zevk.

CJ: HIV, AIDS'e neden oluyor mu?

EPE: HIV'in AIDS'e neden olduğuna dair bir kanıt yok.

CJ: Neden yok?

EPE: Pek çok şeyden dolayı, ama en önemlisi, HIV diye bir virüsün varlığına dair bir kanıt olmadığından dolayı.

CJ: Bu çok cesur ve inanılması güç bir açıklamaya benziyor.

EPE: Ben de öyle olduğunu sanıyorum, ama ne var ki araştırmalarımın beni götürdüğü nokta burası.

CJ: Montagnier ve Gallo, 80'lerin başlarına HIV' i izole etmediler mi?

EPE: Hayır. Science dergisinde bu iki araştırma grubu tarafından yayınlanan çalışmada, AIDS hastalarından bir retrovirüsün izole edildiğine dair bir kanıt yok.(1,2)

CJ:  Bir virüs izole ettiklerini söylediler.

EPE: Biz, elde edilen verileri farklı bir şekilde değerlendiriyoruz.(3-5)

CJ: Belki sizi bu radikal görüşe götüren şeyin ne olduğunu açıklamalısınız. 

EPE: Bence başlamanın en kolay yolu, "Virüs nedir?" sorusunu sormak. Cevap oldukça basit. Virüs, kendisini bir hücrenin içersinde çoğaltan mikroskopik bir oluşumdur...

CJ: Bakteriler de bunu yapmaz mı? 

EPE: Belki, ama arada çok önemli bir fark var. Bakteriler bir hücrenin içinde çoğalmak zorunda değillerdir. Virüsler buna mecburdur. Bakterilerin hücrelerden aldıkları, ya da cansız yiyecek ve enerji kaynaklarından sağladıkları, bakteri hücresinin kendi içersinde, yeni bakteri nesli haline dönüşür. Bizim hücrelerimiz de bu şekilde çoğalırlar.  Ama virüsler bunu yapamaz. Virüs parçacığı, bir RNA veya DNA parçasına asılan birkaç protein molekülünden daha fazlası değildir. Bu yüzden kendilerini çoğaltacak bir makinaya ihtiyaç duyarlar. 

CJ: Yani hücre dediğimiz bir fabrika ise, virüs de bu fabrikayı ele geçirmek zorunda olan bir "proje" midir?

EPE: Bu benzetmeden daha iyisini yapamam.

CJ: Bir virüs nasıl çoğalır?

EPE: Hücrenin içine girmek zorundadır. Bunu yapmak için, viral parçanın koruyucu kabuğu, hücre duvarına yapışır, ve daha sonra parçacık içeri girer. Bir kere içeri girdiğinde ise, hücrenin metabolik mekanizmasını kullanarak, virüs parçacığı bölünür. Daha sonra gene aynı mekanizmayı kullanarak farklı virüs parçacıkları üretilir. Son olarak bütün bu yeni üretilen parçacıklar bir araya gelir, ve yeni virüs ortaya çıkmış olur. 

CJ: Nereden çıkar?

EPE: Virüs ya hücreyi parçalar, ya da retrovirüslerde olduğu gibi, hücre duvarından filizler vererek daha düzenli bir çıkış şekli izlerler. Ama HIV'de olan bu değildir. Retrovirüslerden farklı olarak, HIV'in hücreleri yok ettiği söyleniyor. 

CJ: Peki ya HIV parçacıkları? Onların virüs olmadıklarını mı söylemek istiyorsunuz? 

EPE: Bir virüsün varlığını kanıtlamak için üç şey yapmalısınız. Önce bir hücre kültürü oluşturun, ve virüs olduğunu düşündüğünüz bir parçacık bulun. Tabii ki bu parçacık en azından bir virüse benzemeli. İkinci olarak, bu parçacığı izole edebilmelisiniz ki, parçalara bölüp analiz edebilesiniz. Daha sonra, bunun kendisine benzer kopyalar üretebildiğini kanıtlamalısınız. Yani, başka bir şekilde söylemek gerekirse çoğaldığını. 

CJ: Sadece mikroskobun içine bakıp, kültürlerde virüs bulunduğunu söyleyemez misiniz? 

EPE: Hayır, virüs sorununun temel noktası burası. Virüse benzeyen bütün parçacıklar virüs değildir. Aday gösterdiğiniz parçacığın kendi kopyalarını oluşturduğunu kanıtlamanız gerekir. Çoğalma yoksa, virüs de yoktur. Üzgünüm ama bu çok önemli bir nokta. Hiç kimse, ki buna virolojistler de dahildir, bu noktayı görmezden gelemezler. 

CJ: Bu mantıklı görünüyor. Peki AIDS araştırmaları nerede yanlış gitti?

EPE: Araştırmanın nerde yanlış gittiği sorusu değil sorulması gereken. Neyin unutulduğu sorusu. Bilinmeyen bir nedenle, hayvan retrovirüslerini incelemek için kullanılan, onyılların yöntemi takip edilmedi. (6,7) 

CJ: Devam etmeden retrovirüsleri anlatsanız iyi olur. 

EPE: Evet. Bildiğiniz gibi, HIV'in bir retrovirüs olduğu iddia ediliyor. Retrovirüsler oldukça ufak, yuvarlak...

CJ: Ne kadar küçüktürler?

EPE: 100 nanometre çapında.

CJ: Bu ne kadar oluyor?

EPE: Milimetrenin onbinde biri. Bir topluiğnenin ucuna milyonlarcası sığabilir. 

CJ: Bu kadar ufak bir şeyi nasıl görebiliyorsunuz?

EPE: Bir elektron mikroskobuna ihtiyacınız var. Retrovirüs parçacıklarının şekillerini ve ölçülerini bu şekilde bilebiliyoruz. Hemen hemen yuvarlak olduklarını, yumrularla kaplı bir dış zarlarının olduğunu, ve bazı proteinler ve RNA'dan oluşan bir iç  çekirdeğin olduğunu bilebiliyoruz. 

CJ: Yani eğer varsa, HIV bir RNA virüsü müdür? 

EPE: Evet. Bir diğer önemli nokta, daha fazla virüs yapmak için retrovirüslerin doğrudan kendi RNA'larını kullanmadıkları. Retrovirologlara göre,  onları diğer bütün virüslerden ayıran, retrovirüslerin önce  RNA'larının bir DNA kopyasını yapmaları. Bu DNA, daha sonra, hücresel DNA'nin bir parçası olacağı hücre çekirdeğine doğru hareket eder. Bu DNA uzantısı, provirüs olarak adlandırılır, ve orada, taa ki onu bir şey harekete geçirene kadar öylece yıllarca durabilir. 

CJ: Daha sonra ne olur? 

EPE: Proviral DNA, tekrar RNA'ya kopye edilir, yeni virüs parçacıkları oluşturmak için gerekli proteinlerin üretim bilgilerini sağlayan, bu RNA'dır, orijinali değil. 

CJ: Neden retrovirüs diye adlandırılırlar?

EPE: Çünkü, çok uzun bir süre için, bütün biyologların inandığı şey, bütün canlılarda, bilginin önce DNA'dan RNA'ya aktığı, oradan da oluşumları için proteinlere geçtiği şeklindeydi. Eğer bu yöne "ileri" dersek, o zaman retrovirüslerin yaptığı şey bilgilerini geriye (retro) doğru kopyalamalarıdır.  

CJ: Anlaşıldı.

EPE: Bir şey daha var. Retrovirüs parçacıklarındaki proteinlerden biri, bu süreci katalize eden bir enzim. Tahmin edilebileceği gibi buna ters transkriptaz (TT) deniyor.

CJ: Hepsi bu mu? 

EPE: Evet retrovirüs diye adlandırılmalarının sebebi bu.

CJ: Retrovirüsleri izole etmek için onyıllardır kullanılan bir yöntemden bahsettiniz. Kaç onyıldan bahsediyoruz? 

EPE: 1940'lardan 1970'lerin sonlarına kadar. Gördüğünüz gibi, retrovirüsler ilk keşfedilen virüslerdendi. Dr. Peyton Rous, New York'taki  Rockefeller Center'da, tavuklardaki hastalıklı kas tümörleri ile ilgili inceleme yaparken, ilk defa onlarla karşılaştı.(8) Onları görebildiği için değil. Bu daha 1911'deydi. Elektron mikroskobunun ve yüksek hızlı santrfüjün keşfine kadar işler böyleydi. 

CJ: O zaman ne oldu? 

EPE: Retrovirüslerin tanımlanıp saflaştırılmasına yol açan gelişmeler bunlardı.

CJ: Bu izole etmekle aynı şey mi? 

EPE: Evet. Herhangi bir parçacığı saflaştırıp üzerinde çalışabilmek için araştırmacı, onu diğer herşeyden ayıracak bir yöntem bulmalıdır.

CJ: Elektron mikroskobu ve yüksek hızlı satrfüjler bu gelişmeyi nasıl mümkün kıldı? 

EPE: Elektron mikroskobu, bu büyüklükte parçacıkların görülebilmesine izin verdi. Oyunun diğer kısmı santrfüj tarafından oynandı ve oldukça önemliydi. Retroviral parçacıkların, hücre kültürlerindeki diğer bütün parçacıklardan ayrılabilmelerine yarayan fiziksel bir özelliği olduğu görüldü. Bu özellik, suyun üzerinde yüzebilme özellikleri, ve bu da, yoğunluk farklı santrifüjleme denen bir yöntemle parçacıkların saflaştırılmasına izin verdi. 

CJ: Karışık görünüyor. 

EPE: Teknoloji karışık, ama kavram oldukça basit. Sukroz, yani, bildiğimiz çay şekerini içeren bir test tüpü hazırlıyorsunuz. Ama öyle hazırlanıyor ki, karışım yukarlarda seyrek, aşağılara inildikçe de yoğunlaşıyor. Bu sırada, retrovirüsü içerdiğini düşündüğünüz hücrelerinizi yetiştiriyorsunuz. Eğer haklıysanız, retrovirüsler hücrelerden ayrılır ve kültür sıvılarına geçer. Herşeyin hazır olduğuna inandığınızda, kültür sıvılarından bir örneği alıp şeker çözeltisinin üzerine bir damlasını özenli bir şekilde koyarsınız.  Daha sonra test tüpünü oldukça yüksek hızlarda çevirirsiniz. Bu çok yüksek bir güç yaratır, ve damlanızın içindeki parçacıklar şeker çözeltisinin içinde, yüzebilme özellikleri onların daha içerlere girebilmesine engel oluncaya kadar itilirler. Diğer bir deyişle, yoğunlukları çözeltinin o bölgesiyle aynı oluncaya kadar aşağı doğru sürüklenirler. Oraya vardıklarında dururlar. Virolojik kelimeleri kullanacak olursak, orada bir bant(çizgi) oluştururlar ki bu bant oradan çıkartılabilir, ve elektron mikroskobu ile görüntülenebilir.  

CJ: Peki retroviral parçacıklar belli bir noktada mı dururlar? 

EPE: Evet. Sukroz çözeltilerinde yoğunluğun 1.16 gm/ml olduğu noktada dururlar..

CJ: Öyleyse, elektron mikroskobu ile bakış, hangi balığı yakaladığınızı size anlatıyor? 

EPE: Sadece onu değil. Balık yakalayıp yakalamadığınızı bilmenin tek yöntemi bu. 

CJ: Doğru. Peki Montagnier ve Gallo bunu yapmadı mı?

EPE: Bu pek çok problemden yalnızca biri. Montagnier ve Gallo farklı yoğunluk bandını kullandılar, ama bilinmeyen bir sebeple, daha sonra herkesin HIV dediği, 1.16 mg yoğunluğundaki maddenin EM'sini(elektron mikroskobu ile çekilmiş fotoğrafını) yayınlamadılar. Bu oldukça şaşırtıcı, çünkü 1973'te Pasteur Enstitüsü şu anda bazı önde gelen HIV uzmanlarının katıldığı bir toplantı düzenlemişti. Bu toplantıda retroviral izolasyon yöntemi bütünüyle tartışılmış, ve 1.16 yoğunluk bantının fotoğraflanması kesinlikle gerekli olarak düşünülmüştü.   

CJ: Ama Montagnier ve Gallo virüs parçacıklarının fotoğraflarını yayınladılar.

EPE: Hayır. Montagnier ve Gallo retrovirüs ve HIV olduklarını iddia ettikleri mikrograflar yayınladılar. Ama fotoğraflar parçacıkların bir virüs olduğunu kanıtlamıyor, ve HIV'in varlığı 1973'te sunulan yöntemle kanıtlanmadı. 

CJ: Peki bu yöntem neydi? 

EPE: Size açıkladığım bütün o basamaklar. Varolan tek bilimsel yöntem. Kültür hücreleri, parçacık , onu izole et, parçalara ayır, içinde ne olduğunu bul, ve bu parçacıkların, enfekte olmayan hücreler içine konduklarında, aynı yapıtaşları ile kendilerini çoğaltabildiklerini kanıtla. 

CJ: Yani, AIDS ortaya çıkmadan önce bile, bir retrovirüsün varlığını kanıtlamak için denenmiş ve kabul görmüş bir yöntem vardı, ama  Montagnier ve Gallo bunu takip etmediler?

EPE: Bazı teknikleri kullandılar, ama, 1.16 gm/ml bantındaki parçacıkların ne olduğunu kanıtlamayla ilgili olanlar dahil- bazı adımları uygulamadılar. 

CJ: Peki fotoğraflara ne demeli?

EPE: Montagnier ve Gallo'nun elektron mikroskobu resimleri, ve bugüne kadar çekilen diğer bütün elektron mikroskobu resimleri saflaştırılmamış hücre kültürlerine ait. Yoğunluk farkı ile ilgili olana değil. Bu sene Mart ayından önce, hiç kimse bir yoğunluk farkının resmini yayımlamış değildi.

CJ: Retroviral parçacıkların varlığını kanıtlamamız için yapmamız gereken şey buydu değil mi? 

EPE: Evet.

CJ: 1.16 bantı retroviral parçacıklardan başka maddeleri de içerebilir mi? 

EPE: Evet. Fotoğrafa ihtiyaç duymanızın bir başka nedeni budur. Olan herşeyi görebilmek. Bu yoğunluk düzeyine girebilenin sadece retroviraller olmadığı, AIDS döneminden çok önce de biliniyordu. Küçük hücre parçacıkları, ya da hücre artıkları 1.16'da  bant oluşturabilirler. Ve bu maddelerden bazıları nükleik asit içeriyor ve retrovirüslerin görünümünü taklit ediyor olabilir.

CJ: Nükleik asitler nelerdir? 

EPE: DNA ve RNA.

 

2. SAYFA  3.SAYFA  4.SAYFA 

Anasayfa

AIDS 'in HIV Teorisi: Efsane mi, Gerçek mi?

 

Referanslar

1. Popovic M, Sarngadharan MG, Read E, Gallo RC. (1984). Detection, Isolation,and Continuous Production of Cytopathic Retroviruses (HTLV-III) from Patients with AIDS and Pre-AIDS. Science 224:497-500.

2. Barré-Sinoussi F, Chermann JC, Rey F. (1983). Isolation of a T-Lymphotrophic Retrovirus from a patient at Risk for Acquired Immune Deficiency Syndrome (AIDS). Science 220:868-871.

3. Papadopulos-Eleopulos E. (1988). Reappraisal of AIDS: Is the oxidation caused by the risk factors the primary cause? Medical Hypotheses 25:151-162.

4. Papadopulos-Eleopulos E, Turner VF, Papadimitriou JM. (1993). Has Gallo proven the role of HIV in AIDS? Emerg. Med. [Australia] 5(No 2):113-123.

5. Papadopulos-Eleopulos E, Turner VF, Papdimitriou JM. (1993). Is a Positive Western Blot Proof of HIV Infection? Bio/Technology 11(June):696-707.

6. Sinoussi F, Mendiola L, Chermann JC. (1973). Purification and partial differentiation of the particles of murine sarcoma virus (M. MSV) according to their sedimentation rates in sucrose density gradients. Spectra 4:237-243.

7. Toplin I. (1973). Tumor Virus Purification using Zonal Rotors. Spectra No. 4:225-235.

8. Rous P. (1911). A Sarcoma of the Fowl transmissible by an agent separable from the Tumor Cells. J Exp Med 13:397-411.

9. Gluschankof P, Mondor I, Gelderblom HR, Sattentau QJ. (1997). Cell membrane vesicles are a major contaminant of gradient-enriched human immunodeficiency virus type-1 preparations. Virol. 230:125-133.

10. Bess JW, Gorelick RJ, Bosche WJ, Henderson LE, Arthur LO. (1997). Microvesicles are a source of contaminating cellular proteins found in purified HIV-1 preparations. Virol. 230:134-144.

11. Gallo RC, Wong-Staal F, Reitz M, Gallagher RE, Miller N, Gillepsie DH. Some evidence for infectious type-C virus in humans. (1976). p. 385-405 In: Animal Virology Baltimore D, Huang AS, Fox CF, eds Academic Press Inc., New York.

12. Frank H. Retroviridae. (1987). p. 253-256 In: Animal Virus and Structure Nermut MV, Steven AC, eds Elsevier, Oxford.

13. Gelderblom HR, Özel M, Hausmann EHS, Winkel T, Pauli G, Koch MA. (1988). Fine Structure of Human Immunodeficiency Virus (HIV), Immunolocalization of Structural Proteins and Virus-Cell Relation. Micron Microscopica 19:41-60.

14. Levy JA. (1996). Infection by human immunodeficiency virus-CD4 is not enough. NEJM 335:1528-1530.

15. Gelderblom H, Reupke H, Winkel T, Kunze R, Pauli G. (1987). MHC-Antigens: Constituents of the Envelopes of Human and Simian Immunodeficiency Viruses. Z. Naturforsch 42C:1328-1334.

16. Layne SP, Merges MJ, Dembo M, et al. (1992). Factors underlying spontaneous inactivation and susceptibility to neutralization of human immunodeficiency virus. Virol. 189:695-714.

17. Papadopulos-Eleopulos E, Turner VF, Papadimitriou JM, Causer D. (1995). Fator VIII, HIV and AIDS in haemophiliacs: an analysis of their relationship. Genetica 95:25-50.

18. CDC. (1994). Facts about the human immunodeficiency virus and its transmission. CDC HIV/AIDS Prevention January.

19. Hockley DJ, Wood RD, Jacobs JP. (1988). Electron Microscopy of Human Immunodeficiency Virus. J. Gen. Virol. 69:2455-2469.

20. Lecatsas G, Taylor MB. (1986). Pleomorphism in HTLV-III, the AIDS virus. S. Afr. Med. J. 69:793-794.

21. Gallagher RE, Gallo RC. (1975). Type C RNA Tumor Virus Isolated from Cultured Human Acute Myelogenous Leukemia Cells. Science 187:350-353.

22. Snyder HW, Fleissner E. (1980). Specificity of human antibodies to oncovirus glycoproteins: Recognition of antigen by natural antibodies directed against carbohydrate structures. Proc. Natl. Acad. Sci. U S A 77:1622-1626.

23. Barbacid M, Bolognesi D, Aaronson SA. (1980). Humans have antibodies capable of recognizing oncoviral glycoproteins: Demonstration that these antibodies are formed in response to cellular modification of glycoproteins rather than as consequence of exposure to virus. Proc. Natl. Acad. Sci. U S A 77:1617-1621.

24. Weissbach A, Baltimore D, Bollum F. (1975). Nomenclature of eukaryotic DNA polymerases. Science 190:401-402.

25. Wong-Staal F, Hahn B, Manzuri V, et al. (1983). A survey of human leukemias for sequences of a human retrovirus. Nature 302:626-628.

26. Papadopulos-Eleopulos E, Turner VF, Papdimitriou JM. (1996). Virus Challenge. Continuum 4:24-27.

27. O'Hara CJ, Groopmen JE, Federman M. (1988). The Ultrastructural and Immunohistochemical Demonstration of Viral Particles in Lymph Nodes from Human Immunodeficiency Virus-Related Lymphadenopathy Syndromes. Human Pathology 19:545-549.

28. Berzofsky JA, Berkower IJ, Epstein SL. Antigen-Antibody Interactions and Monoclonal Antibodies. (1993). p. 421-465 In: Fundamental Immunology Paul WE, ed 3rd ed Raven, New York.

29. Owen M, Steward M. Antigen recognition. (1996). p. 7.1-7.12 In: Immunology Roitt I, Brostoff J, Male D, eds 4th ed Mosby, London.

30. Francis DP. The search for the cause. (1983). p. 137-150 In: The AIDS epidemic Cahill KM, ed 1st ed Hutchinson Publishing Group, Melbourne.

31. Mulder DW, Nunn AJ, Kamali A, Naklylngi J, Wagner HU, Kengeya-Kayondo JF. (1994). Two-year HIV-1-associated mortality in a Ugandan rural population. Lancet 343:1021-1023.

32. Papadopulos-Eleopulos E, Turner VF, Papadimitriou JM. (1992). Oxidative Stress, HIV and AIDS. Res. Immunol. 143:145-148.

33. Papadopulos-Eleopulos E, Turner VF, Papadimitriou JM, Causer D, Hedland-Thomas B, Page B. (1994). A critical analysis of the HIV-T4-cell-AIDS hypothesis. Genetica 95:5-24.

34. Papadopulos-Eleopulos E, Turner VF, Papadimitriou JM, Bialy H. (1995). AIDS in Africa: Distinguishing fact and fiction. World J. Microbiol. Biotechnol. 11:135-143.

35. Fauci AS, Lane HC. Human Immunodeficiency Virus (HIV) Disease: AIDS and Related Disorders. (1994). p. 1566-1618 In: Harrison's Principles of Internal Medicine Isselbacher KJ, Braunwald E, Wilson JD, Martin JB, Fauci AS, Kasper DL, eds 13 ed McGraw-Hill Inc., New York.

36. Wain-Hobson S. (1989). HIV genome variability in vivo. AIDS 3:S13-S18.

37. Gallo RC, Fauci AS. The human retroviruses. (1994). p. 808-814 In: Harrison's Principles of Internal Medicine Isselbacher KJ, Braunwald E, Wilson JD, Martin JB, Fauci AS, Kasper DL, eds 13 ed McGraw-Hill Inc., New York.

38. Papadopulos-Eleopulos E, Turner VF, Papadimitriou JM, Causer D. (1996). The Isolation of HIV: Has it really been achieved? Continuum (September/October 1996):1s-24s.

39. Papadopulos-Eleopulos E, Turner VF, Papadimitriou JM, Causer D. (1997). HIV antibodies: Further questions and a plea for clarification. Curr. Med. Res. Opin. 13:627-634.

 

Anasayfa

AIDS 'in HIV Teorisi: Efsane mi, Gerçek mi?