GELECEK BİLGİCİLER İÇİN AYDINLIK mı?
Bu
soruyu şöyle algılayabiliriz:
Hangi
gelecek hangi bilgiciler için hangi aydınlanmada olabilecek ya da olmayabilecek?
Benim,
‘ana yapısı kognitif-informatik olan’ artı ‘meta-kognisyon novumlu’ tiplemem
için yakın gelecek parlak değil.
Neden?
Ana neden, bu limitin oluşması için oldukça uzun süre
gerekecek olması. Ortalama eğitimin 0’dan 5’e çıkması 100 yıl aldı. 21. Yüzyıl’da
henüz herkesin okuryazar olmadığını da biliyoruz. Ortalama ise, okuryazarlığın
öğrenildiği 1 yıldan yukarıda.
Artı:
Ortalama eğitimin üniversite mezuniyeti olacağı 150-200 yıl sonra bile, bugünkü okuryazarlığın kültürel
sindirilmemişliği durumu hala sürüyor olacak. Yukarıdaki bölüm de aynı nedenle
böyle olacak. En az 3-4 kuşak o eğitimi almış olması
gerekiyor.
Birinci
Dünyalı ve Birinci Dünyacı gelecekçilerin geleceği kesinkes, insanların % 90’ı
için, 18. ve 19. Yüzyıl’daki proleteryanın durumundan beter olacak. % 5-10 o beyaz-ütopyayı yakalayabilir. Bu da en çok 1 milyar
kişi eder. Geri kalan 10-15 milyar kişi sürünür.
18. Yüzyıl Aydınlanması’nın, yaratanları için bile
kurtuluş getirmediğini biliyoruz. Çünkü yola çıkarken menzilin bu olacağını
öngörmemişlerdi ve ona göre mevzi almamışlardı (örneğin ‘Ansiklopedi’
yazarlarının hiçbiri o ansiklopedideki bilgileri sindirmemişti). Ya da diğer
bir deyişle boş düşünmüş ve boş konuşmuşlardı.
Genel
gelecek, nükleer savaş olasılığı dışında, salınımlı olacak. Dünya nüfusu
arttıkça salınımın genliği düşecek, dalga boyu uzayacak. Yani kalabalık yavaşlama
ve sünme yaratıyor. Dünya sisteminin henüz dikkat etmediği
bir sakınca bu.
Eksodusçu
uzaycılar henüz hiçbirşeye hazır değil. Gagarin’den başlayarak hiçbir fiili
uzaycı, geleceğin uzaycılaştırılmasına çabalamadı. Bilimkurgu roman yazarları
çok daha fazlasını yaptı ama Soğuk Savaş bitince, onların da gerilimi indi ve
kitleye verdikleri itme vektörü küçüldü. Gazetelerde her gün uzay haberi çıksa
da, kitle uzaya tümüyle ilgisiz, çünkü dar ufuklarının dışındaki hiçbir şeye
ilgi duymuyorlar.
Bilgiciler
epeyi kalabalık altkümelere belli belirsiz dağılmış durumda. Örneğin, henüz
hiçbir resmi disiplinlerarası eğitimci yok. Hiçbir gelecekbilimci
disiplinlerarası değil.
Entellektüeli beyaz kuvvet entelejensiya sayan
ikitdarperverler açısından sorun yok. İnfokratların ve kognikratların,
bürokratlardan ve teknokratlardan farkı şimdiden kalmadı. Diğerleriyse, dağınık
konumlanmış ve yönünü henüz çizmemiş durumda. (Bunda asıl neden G-8 içindeki Doğu-Batı çelişkisi (Kanada’yı sayma: 4 Batı:
ABD, Fransa, İngiltere, Almanya; 4 Doğu: Rusya, Japonya, Hindistan, Çin ki
ileride Doğu-Doğu çelişkisi çok çok sorun olacak, çünkü bunların hemen hepsi
kendi arasında hala barış anlaşması imzalamadı) ve AB-ABD çatışmasının henüz
algılanamaması.)
Bu
durumda, bir ‘neo-entellektüellerin, kognitif-infokrat, neo-aydınlanmacı beyaz
devrimi’nden söz edemiyoruz.
Neden
söz edebiliriz peki?
İnternet
sanal süper bilgi adaları yaratamadı. Bu çok çok önemli bir
başarısızlık. Hatta ilerlemeye dürtelenmeye gerekmeyenlerin durumu
dışarıda bırakılırsa, durum çok vahim: Engizisyon ve faşizm internet
aracılığıyla daha çok yayıldı. Dünya vatandaşlığı internet aracılığıyla
yaratılamadı ki zaten boş bir düş ve yalan bir söylemdi. Neo-globalizmin
demokrasi istediğinin yalan olduğu gibi.
Bunun yerine, Nauru’da Einstein yaratılabilir oldu.
Daha önceki Einstein, en küçük erkek çocuklarını ‘flaneur’ olarak serbest
bırakan, artı değer sömürgeni ve rantiyecisi Yahudi
azınlık sayesinde olmuştu. Özgür İsrail çok daha fazla Einstein yaratsa gerekti
ama öyle bir şey olmadı.
Tarih
yeni bir Orta Çağ ve Fetret Dönemi’ne girdiği için, gönüllü veya gönülsüz artı
bilinçli veya bilinçsiz bir hafriyat kuşağı (ya da kuşakları) ortaya çıkmakta.
Bir veya iki sonraki (diyelim 2000 doğumlu) neo-entellektüel kuşağı olağanüstü
zorlamadan 150 yıl yaşayabilecek. Şimdi bile %oo 1 oranlık 100 yaşını aşmışlar
kuşağı (Japonya’da) olabildiğine göre, 10 milyar kişide 1 milyon kişilik bir entelektüel-yaşlı
kuşağı henüz hesaplayamayacağımız bir bilgisel devrim yaratabilir. Bu kuşak 1
milyon yıl yaşamaya sıçrayabilir veya yeni çöküş süresince yeni hafriyat
(nadaslama ve fermantasyon) kuşağı olabilir.
E
tabii her zamanki gibi, bu koyu gri gökyüzünde yeterince parlayabilecek dahiler
de olacak. Şunu anımsayalım ve acısına katlanmayı öğrenelim: Engizisyonlarda
bile dahiler çıkıyor ve feci harcanıyor. Daha da önemlisi, Aristo’yu
Hristiyanlık’a aykırı olduğu halde mükemmelleştiren, yitik katipler
kuşağı gibi, dahi olmadan dahi olan veya dahice işler yapanlar da olabiliyor. Tarihin cilveleri işte.
Toplamda
düşünürsek:
Bir tür saçılma dönemine girdik. 11 Eylül’den beridir
dünyanın tüm akil insanları kıblesini yitirdi. Tek kutup ABD kıble olamaz. En
azından kendine insan diyen düşüncüler için.
Şimdi geliyoruz metafizik bilgiye: Bu durumda görmek
için gözlerimizi kapatıyoruz. O nedenle kadın zensufiler gelecek, belki geldi
bile. Cennete gidiyorum derken cehennemde soluğu alan, ilk gerçek kadınlar kuşağı
geliyor. Çok acı çekecekler, çünkü en güçlü düşmanları erkeklerin dünyasını
daha da güçlendiriyor olacaklar.
Bundan
sonrası ma dansının esintisi yalnızca…