TERÖR, GELECEKBİLİM, TRANSHÜMANİZM ve POSTHÜMANİZM

 

Terör bugün insanlığın büyük sorunlarından biri addediliyor ama değil. Bugüne dek, İkiz Kuleler hariç, en büyük terör olayında 400 kişi öldü. Oysa her yıl bu sayıdan fazla kişinin olduğu, aslında cinayet sayılması gereken kazalar oluyor. Kimsenin de kılı kıpırdamıyor. Terörün korkutuculuğu korkutmak için yapılmasında: Birine ‘böö’ demek gibi.

 

Terörü yapanlar iktidar talebinde bulunanlar: İRA, ETA, PKK. Bugün 10 ülke 200 ülkenin üzerinde hegemonya kurmuş durumda ve ülkesiz 5.000 halk daha var. Tamil gerillaları bunlardan yalnızca biri.

 

İngiliz bilimciler kıyamet senaryoları hazırlarken teröre de yer vermişler ve onlar tarafından durum şöyle açımlanıyor ki bu 10 kıyamet senaryosundan biri:

 

“Uzmanlara göre, terörist grupların, biyolojik ve kimyasal kitle imha silahlarıyla saldırı düzenleme olasılığı her geçen gün artıyor. Olasılığı: Çok yüksek. Gerçekleşirse insanlığın ne kadarı yok olur?: Yüzde 20. Nisan 2005”

 

Bu saptamada epeyi hata var:

 

Bugün 6 milyar kişinin 3 milyar kişisi ölse, dünya daha iyi bir yer olur. Buna NASA’dakilerin ve CERN’dekilerin tamamının ölmesi de dahildir, çünkü onların yeri de doldurulamaz değil. 1,2 milyar kişiyi öldürecek bir salgın hastalık şimdilik mümkün değildir. Tarihteki en yaygın salgın (1350’ler Avrupa), global nüfusun % 5’inin % 33’ünü 35 yılda yok etmiştir. Nükleer açıdansa 1,2 milyar kişiyi öldürebilecek bir nükleer saldırı tüm global yüzeyi yaşanmaz duruma getirir. Bunun için de onlarca nükleer başlık gerekir. O kadar kayıp nükleer başlık yok. Olursa da, derdimiz terörizm olmaz.

 

Gelecekbilim ve transhümanizm terör konusuyla ilgileniyor, posthümanizm ilgilenmiyor. Önce gelecekbilime bakalım:

 

Gelecekbilimin 3 temel yönü olan, askeri, siyasal ve iktisadiden ilk ikisi terörle doğrudan ilintili. Gelecekbilim bunu yumuşak, terör bunu sert yoldan yapıyor. İlki uzun, ikincisi kısa vadede daha etkili olur, oluyor da. Sonuçta gelecekbilim de, terör de 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan olgular. Ayrıca, borsanın terör olması ve İkiz Kuleler’deki finas merkezlerinin vurulması gibi, iktisadi yan, kendiliğinden siyasal ve askeri oluyor.

 

BMÜ 3000 Projesi olsun, Dünya Gelecek Topluluğu olsun terör konusunda planlara sahipler. Ancak her ikisi de teröre yukarıda açımlanan nesnel bakış açısından yoksun. Olağandır: DGT’nun danışmanları arasında, eski ABD savunma bakanı, insanlık suçu işlemiş Mc Namara var. BM Roma Klübü’nün Türkiye şubesinin başında YÖK ile insanlık suçu işlemiş İhsan Doğramacı var. Kesinlikle anımsayalım ki devlet teröründen milyonlarca kişi öldü. En son ABD Irak’ta 100.000 sivilin ölümüne neden oldu.

 

Posthümanizm, adı üzerinde insan sonrası olduğu için, insancıl çatışmaların hiçbirinin insan sonrasına taşınmayacağını öngörüyor, hatta bunu bile yapmaya uğraşmıyor. Bu biraz da yazılımsal veya bedensel ölümsüzlerin tanrıyla işinin kalmaması gibi bir şey.

 

Tarihe baktığımızda, geleneksellikler (veya sabitlikler), salınımlı değişimler (dönemsellikleri de içeriyor) ve kökten değişimler görürüz. Geçmişte bunun % 80, % 15, % 5 dağılım düzeninde olduğu gözlenmiş. Ancak bazı tarihçiler bunun giderek % 5-15-80 tersinmesine yol aldığını düşünüyor, en azından önümüzdeki 100-200 yılda.

 

Gelecekbilim olsun, transhümanizm olsun, posthümanizm olsun, doğrudan insandaki değişimle ilgili. Onlar bunu kuramsal düzeyde ele alırken, terör bunu, özellikle 11 Eylül 2001’den sonra, edimsel düzeyde mükemmelen yerine getiriyor.

 

Bu arada teröristlerin neredeyse, tamamına yakınının geleneksel düzenler istediğini saptamak şaşırtıcı. 19. Yüzyıl’daki anarşistler ve nihilistler sürekli devrim istiyorlardı. Oysa el Kaide, kıyamete dek sabit kalacak bir düzen peşinde.

 

Tarihteki hiçbir makro müdahale istediği sonuca varamadı. 20. Yüzyıl’daki 2 dünya savaşı ve 2 dünya devrimi bunun en iyi kanıtı. Dolayısıyla terörün de istediği sonuca ulaşamayacağını, yani sonul galip gelemeyeceğini, üstelik istemediği bir sonuç olan sürekli değişimi sağlayacağını kestirmek yanlış olmaz. Bir de terör de dönemsellik içeriyor: 1960’larda Leyla Halid vardı. 1980’lerde Carlos vardı, 2000’lerde Usame bin Ladin var. Demek ki terör bir yerlerde orman yangınının kendini boğması gibi, kendini yok edecek. En azından bu kezliğine…

 

Geriye ne kalıyor? Yıkım, korku, kan, gözyaşı ve değişim… Her zaman olduğunca insan türü dürtelenmeden kımıldamıyor.

 

(24 Temmuz 2005)