TUTUMLULUK HAFTASI

Geçtiğimiz hafta Tutum, Yatırım ve Türk Malları haftasıydı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da İlköğretim okullarında okuyan çocuklarımız bu haftayı kutladılar. Öğretmenlerimiz çocuklarımıza tutumlu olmayı, israf etmemeyi anlattılar. Bakın bu konuda bir internet sayfasında neler yazıyor;
“İnsanların parasını, malını eşyalarını, zamanını ve sağlığını gerektirdiği gibi korumak ve kullanmasına tutumlu olmak denir. Yalnızca kendimize ait olanı değil, elektriği, suyu, yiyecekleri, toplumun müşterek kullandığı eşyaları kendimizinmiş gibi özenle korumalıyız. Topluma olan eşyalara zarar vermemeliyiz. Tutum ve yatırım, ülkeler için de önemli bir konudur. Çünkü devletler de gelirleriyle giderlerini dengelemek zorundadır. Bir devlet eğer gelir ve giderlerini iyi ayarlarsa; gelir kaynaklarını iyi yatırımlarda kullanırsa kalkınır, zenginleşir ve hiçbir devlete bağımlı kalmaz. Cumhuriyet döneminde temelleri atılan kendi kendine yeter bir toplum olmadaki ilk adım bugün de devam etmektedir. Tutum ve yatırım alışkanlığı küçük yaşlarda kazanılır. Ders araçlarını, giysilerini, harçlığını tutumlu kullanan çocuk bu güzel alışkanlığı büyüyünce de devam ettirir. Küçükken boşa akan su musluğu, gereksiz yanan lambayı kapatan çocuk bu güzel alışkanlığı büyüyünce de devam ettirir. tasarruf yapmak, milli kaynakların işletilmesi, yerli fabrikalar kurulması, paranın dış ülkelere gitmesini önlemek, temel tüketim maddelerini öz kaynaklardan karşılamak, ekonomimizi geliştirmek bu haftanın belli başlı amaçları içindedir.”
Ne güzel şeyler yazmışlar değimli ? Biz çocuklarımıza tutumlu olmayı, israf etmemeyi öğütlerken, 17 Aralık tarihli bir gazetede şu haber dikkatimi çekti. Bakınız TOBB başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, kaynak israfı konusunda neler söylüyor;
“Tek bir lisanslı yüzücüsü olmayan bir ilimize tam 8 tane olimpik yüzme havuzu yapılmış’ (Eski Bakan Bahattin Şeker’in memleketi Bilecik’ten bahsediyor) Dünyada iki konuda zirvedeyiz. Bir tanesi yolsuzluklar, öteki de istihdam üzerindeki vergi yükü. Yolsuzluklar sadece kamu maliyesini bozmuyor aynı zamanda özel sektöre dolaylı olarak inanılmaz zararlar da veriyor. Bunun en güzel örneği enerji konusunda oluşan yüksek maliyettir. Türkiye doğalgaza tam bağımlı hale getirildi ve toplam elektrik üretimimizin yüzde 45’i doğalgazla gerçekleşiyor. Doğalgazın ana kaynağı Rusya’da bile bu oran yüzde 25’i geçmiyor. 10 yılda kayıp kaçak faturası 10 milyar doları bulmuş. Oysa Kayseri’de dağıtım işini özel sektör yaptığı için kayıp kaçak oranı sadece yüzde 7.”
Hisarcıklıoğlu, devletin israf geleneğinin Osmanlı döneminden beri sürdüğünü savunarak şöyle devam ediyor: “Bir Osmanlı Sadrazamı zamanının mali durumunu şöyle tarif ediyor; ‘Bizde devletin geliri üçe taksim olunur. Birincisi çalınır, ikincisi israf olunur, üçüncüsü gerekli yere harcanır, tabii ki geriye ne kalırsa’. 1854’te mali bunalım yaşayan Osmanlı maliyesi ilk dış borçlanmaya gideceği zaman Abdülmecid, ‘borç almamak için çok çalıştım. Lakin durum bizi borç almaya mecbur etti. Bunun ödenmesi, gelirlerin artması ile olur’ demişti. Sonradan paralar daha çok saraylar inşa etmeye harcandı. Bugün de her biri birer saray görünümünde onlarca yeni kamu binası inşa ediyor. Ankara-Eskişehir Yolu üzerinde, 20 kilometre boyunca yükselen, devasa kamu binaları, birer ibret ve israf örneği gibi dikiliyor.’ Devletin başlayıp da bitiremediği yatırım sayısının 5 bin 500 olduğunu söyleyen Hisarcıklıoğlu bu yatırımlara bugüne kadar 130 milyar dolar harcandığını söylüyor ve devam ediyor ; ‘Hepsinin bitirilmesi için de 40 milyar dolar gerekiyor. Bir yatırım bitmeden ötekine başlandığı için bir yatırımın ortalama ömrü bu memlekette 19 yıla yükselmiş durumda.”
Bitirilmiş olan yatırımların da bu nedenle aslında büyük israflarla bitmiş olduğunu anlatan Hisarcıklıoğlu, “100 milyon dolarlık maliyetlerle yapılan havaalanlarından 7 tanesi hiç uçak inmeden kapatıldı” diyor. Hisarcıklıoğlu, kamunun binalara gömdüğü kaynakları örneklemek için de ilginç örnekler veriyor. “Ankara’daki Tekel binası inşaatı, 14 yıl önce 5 milyon dolarlık bir proje olarak başladı. Büyüklüğü 10 bin metrekare olacaktı. Bugün bu inşaatın boyutları 147 bin metrekareye ve 38’er katlı iki kuleye dönüştü. Bugüne kadar 120 milyon dolar harcandı. İnşaat hálá bitmiş değil, bitmesi için 60 milyon dolar daha gerekiyor. Şimdi de binanın devrinden söz ediliyor. Peki ihtiyaç yoktuysa niye başlandı. Bu kuleler, işi kılıfına uydurmanın, kamudaki kaynak israfının dev bir anıtı olarak tarihe geçmiştir.”
Allahtan bunları Rıfat Hisarcıklıoğlu söylüyor. Biz söylesek sanırım düşünce suçu işlemiş oluruz. Bu haberi okuyunca tutumlu olmayı, israf etmemeyi çocuklarımızdan önce Devletimize öğretmemiz gerektiğini düşündüm...Siz ne dersiniz ?

19.12.2005,
Yalovamız.com
Ana sayfaya dön