Avustralya - Sydney doğumlu John Pilger, eğitimini ülkesinde tamamladıktan sonra gazeteciliğe başlamış. Özelikle savaş muhabiriliğiyle sivrilen Pilger'ın yıllarca çalıştığı kurumlar arasında ABC, BBC, Daily Mirror ve Reuter var. Ayrıca Guardian, Independent, Los Angeles Times ve New York Times gibi gazeteler de dahil, pekçok gazetede haberleri ve makaleleri yayınlanmış. 1970 yılında çektiği "Vietnam: The Quiet Mutiny" filmiyle belgesel film çalışmalarına balıklama dalan usta gazetecinin bugüne kadar çektiği 30'un üzerinde belgeseli var.

Pilger, objektifini genellikle "güçlünün zayıfı ezdiği", en azından "ezmeye çalıştığı" durumlara çevirmiş. Vietnam, Kamboçya, Burma, Doğu Timor, Irak, Kolombiya, üzerine sayfalarca ve makaralarca belgesel ürettiği ülkelerden bazıları.

Pilger'ın benim dikkatimi bir başka -belki en çarpıcı- özelliği ise, dört bir yanında bulunduğu dünyayı sadece belgelemeyip bir yandan da analiz ederken ulaştığı sonuçlar oldu. Üç yıl önce yazdığı ve iki yıl önce New York merkezli The New Press tarafından basılan "Hidden Agendas"ın "İçindekiler" sayfasına göz attım. İlk bölümün başlığı "Yeni Soğuk Savaş"; alt bölümler ise "The Terrorists", "Unpeople" (İngilizcede çok şey ifade eden bu kelimeyi "İnsan Olmayanlar" diye çevirebiliyorum ancak) ve "The Crusaders" ("Haçlılar.") Onu izleyen "Flying the Flag"in ("Bayrağı Dalgalandırmak") alt bölümü ise "Arming the World" ("Dünyayı Silahlandırmak.") Artık dilimize iyice yerleşen deyimiyle "11 eylül sonrası süreç" düşünüldüğünde, üç yıl önceden gelen bu odaklanmalar yeterince elektriklendirici.

"Emperyal haçlı seferleri" üzerine

Arjantin'den Afganistan'a, Endonezya'dan Nijerya'ya, Malezya'dan Türkiye'^ye, dünyanın dört bir yanını dolaşan kitap, iki alıntıyla başlıyor. İlki ünlü gangster Al Capone'dan: "I use very big money. I use guns, too. The bums who insist on double-crossing me know what they are up against. City Hall understands what I'm saying. At least I hope they do." Türkçesi: "Çok büyük param var. Silahım da. Beni kandırmaya çalışan serseriler neyle karşı karşıya olduklarını gayet iyi bilirler. Şehir meclisi neden bahsettiğimi anlıyor. En azından anladıklarını umuyorum."

Sonra bir "ada"nın, Hint Okyanusu'ndaki küçücük Diego Garcia'nın öyküsü başlıyor. Bir İngiliz kolonisi olan adanın 1965'de Moritanya'yla birlikte bağımsızlığı tanınacakken, Harold Wilson hükümeti Moritanya'ya, "Adayı bize bırakırsanız bağımsızlığınızı alırsınız" diyor. Pilger bu giriş bölümünde, adanın bugün Amerikan askeri harekatları açısından ne denli stratejik bir nokta (kıtalar arasındaki en önemli yakıt ikmal üslerinden biri) olduğundan da söz ediyor. 1991'de Irak bombalanırken, Amerikan savaş uçakları bu adadan yakıt ikmali yapmışlar. Sonra Falkland'a geçiyor ve kısa bir karşılaştırma geliyor. Ve 500 yıllık "emperyal haçlı seferleri"nin bugüne nasıl kesintisiz bir biçimde uzandığı saptamasıyla devam ediyor kitap.

Yaygın medyanın pompaladığı sığ bilgilerle yetinmek istemeyenleri Internet'te bekleyen kaynaklardan geçen haftalarda söz etmiş, bu kaynaklardan bazılarında bulduğum bilgileri bu sayfalara taşımıştım. Dosyaları baştan sona video ve audio kliplerle, kronolojik bilgilerle destekli JohnPilger.com, dünyamızın son 50 yılını ve geleceğe dair olasılıkları anlamak, en azından bu konuda ipuçları elde etmek isteyenler için başlı başına bir evren. Sitenin bulunduğu sunucunun gayet iyi hizmet verdiğini ve normal bir bağlantınız varsa multimedya dosyalarını keyifle izleyebileceğinizi de söyleyebilirim.

Son bir not: John Pilger'ın 11 Eylül ve sonrasıyla ilgili değerlendirmeleri de siteden linklenmiş durumda. Birincisi Daily Mirror'da, ikincisi ise Guardian'da yayınlanan bu makaleler hakkında fazla bir şey söylemeyip sadece Mirror'dakinin başlığını vereyim: "This war is a fraud!" ("Bu savaş bir sahtekarlık!")