sahinartan@yahoo.com
Anasayfa
Seçme
Portre
Sörf Hatırası
Linkler
Arşiv
Beşeri Durumlar
Çizgili Roman
Atlantis
Cyberman-12 Ocak 2002
Tutuştur mektubun ucunu
Necdet Şen'in çiziminden detay "Biz", Internet'teki birtakım cemaatlerin sessiz ya da gürültücü, ketum ya da geveze, eğlendirici ya da sıkıcı mensuplarıyız. Ne zamandır bizi en çok mutlu eden şey, birbirimize bir şeyler yazmak ve yazılanları okumak. Ortak tarafımız, "gerçek" denilen kümülüs bulutu içinde kendimize bir yer açma güdüsü.
Arkadaşım, daha önce medyada prodüksiyon işleri ve yöneticilik yapmış bir arkadaşından bahsediyor. "Şimdi onu en çok mutlu eden şey yazmak" dedi. Kafamın bir tarafıyla sözünün devamını dinliyorum, ama öbür tarafta başka şeyler oluyor. Sözünü kesmek, "Buluştursana beni onunla" diye haykırmak geliyor içimden. "Hatta mümkünse hemen ışınlanalım onun olduğu yere!." En çok mutlu olduğu anlar yazdığı anlar olan o kişiyle karşı karşıya oturduğumu, gözlerinin içinde bakarak onu dinlediğimi, sözcüklerini kıtlıktan çıkmış gibi süzmeden yuttuğumu hayal ediyorum. Ama sözünü kesmedim. Öyle haykırmadım. Işınlanma hayallerimi de edeplice paketleyip yan cebime koydum ve nihayet kafamın iki tarafı da yeniden arkadaşımın sözcüklerine odaklanabildi.

Para kazanmak için dişini tırnağına takmış ama yaptığı işi de hakkını vererek, en önemlisi de heyecanla yapmaya çalışan insanlardan biri olduğunu biliyorum sözü edilen kişinin. Daha önce de yazıyordu, onu da biliyorum. Ama ondan, "en çok mutlu olduğu anlar yazdığı anlar" diye bahsedilmiş değildi. Demek öyle olmuş. Tıpkı benim gibi. Tıpkı "bizim" gibi!

"Biz", Internet'teki birtakım cemaatlerin sessiz ya da gürültücü, ketum ya da geveze, eğlendirici ya da sıkıcı mensuplarıyız. Ne zamandır bizi en çok mutlu eden şey, birbirimize bir şeyler yazmak ve yazılanları okumak. Ortak tarafımız, "gerçek" denilen kümülüs bulutu içinde kendimize bir yer açma güdüsü. Gazetelerde yazanları, televizyonda dönen görüntüleri biraz zombi gibi okuyup izliyoruz. Yani çok enterese etmiyor, genellikle "gerçek" sınıfından sayılmıyor. Sokaklar kar altında kaldığında kardan adam yapıp fotoğrafını çekiyor, diğerleriyle paylaşıyoruz. Almanya'nın bir köşesinde içimize yalnızlık çöktüğünde bir özlem mektubunu kenarından tutuşturuveriyoruz. Bir olguyu, başkalarının aklına hiç gelmemiş bir biçimde tanımlama isteği duyduğumuzda, hiçbir kitapçıda bulunamayacak sözlüğümüze o yeni tanımı giriveriyoruz.

Arkadaşım arkadaşından bahsederken kapıldığım o "ışınlanma" ve "karşısına oturma" isteği de bir histen kaynaklandı. Yok, his değil. Düpedüz eminim ki, o kız da "biz"den. Böyleleri pazarda kiloyla satılmadığı için, hiç vakit kaybetmeden koluna yapışma hırsına kapıldım.

Sobanın yanına iliş

Evde TV ekranlarını karartıp yazıya oturanlar için tavsiye edebileceğim, "Derkenar" var bir kere. "Hızlı Gazeteci" Necdet Şen'in mekânı. Cebindeki son parayla bir bilgisayar alıp "site" işine başlayalı iki yıl bir zaman oluyor. Bilgisayarla, Web'le hiç alâkası yoktu Necdet'in. Oturdu, gecelerce, gündüzlerce didinip öğrendi. Bir yandan işin teknik tarafını çözmeye çalışırken, bir yandan yazdı ve çizdi. Bu arada sitesi keşfedildi. Geldikçe geldiler, geçerken yazı bırakmaya başladılar. Necdet şimdi işin tekniğini bayağı bir çözmekle kalmadı, sitesi çok kutuplu bir yazı mıknatısı haline geldi. Bulutta arada bir şimşek çaktırdığı bile oluyor.

Hafif.org bambaşka bir fenomen. Gene televizyonunu karartıp gazeteden paket kâğıdı yapanlar, evet, ama daha genç bir nüfus sanki. İlgi alanları da epeyce bir uçsuz bucaksız. Hem kendilerinin ve başkalarının farkındalar, "benim de rolüm buymuş"a boyun bükmeyen tipler; hem de antenleri maşallah her bir şeye dönük. Özellikle de Web'de. Hani Hasan Yalçınkaya kardeşim, "Hafif Haber Ajansı - HHA" diye bir şirket kursa yeridir. Nerde ne oluyor, hafif'ten öğren. Bir de "kaptanın seyir defteri" şeklinde hazırlıyor ya siteyi. Bir gün geç kalırsan görürsün ki sayfa çevrilmiş, yeni günün notları düşülmüş. Arşivi var tabii, ama işin zevki her akşam bir göz atmakta. Hafif'in sihiri, muhabir kadrosunda. Bu kadar antenli, bu kadar gezici bir tayfa başka yerde yok. Yeni Asır'da çıkan bir yazı bile kaçmıyor bunlardan. Daha da güzeli, tayfa bir yerde bir şey yakaladı mı ajansçı gibi "aktarmak"la kalmıyor, kısa ya da uzun, "yazıyor." Biri, "Sınav mı dedin..? Soyun anne.." diye başlık atmış haberine. Kısacık haberinde, "Yatıp - kalkıp - şükredelim departmanından.. Burda ürkütücü bir olay var. Japonya'nın eğitim sistemi ve annelerin fedakârlıkları ile ilgili. Kendi eğitim sistemimize şükretmeli mi yoksa..?" diyor. Gel de "burda" diye linklediği yere bakma.

Bir de şu "sözlük" var. "Ekşi sözlük" de diyebiliriz. Bu ansiklopedik sözlükte, kelimelerin anlamları olduğu gibi, kişilerle ilgili maddeler de bulunuyor. Bir de, ne kelime ne de kişi, hiçbir sözlükte olmayan kavramlar, deyişler, hatta durumlar. "Kadınla kanka olmak", "İstiklal marşını tersten okumak", "multiplayer oyun oynarken sevdiceğin gelmesi" gibi. Üye olmayanlar tüm sözlükten yararlanabiliyor. Küçük bir üye olma işleminden sonra ise, sözlüğe katkıda bulunmak mümkün oluyor. "Ertuğrul Özkök" maddesinde "ibrahim tatliseks" adlı üye, "Kendisi Paris Sorbonne'un yüz karasıdır. Zamanında komünistçilik oynamışlığı vardır. Bendenizin naçizane düşüncesine göre, bugün itibariyle gazetecilik mesleğinin ve insanlık onurunun geldiği en dip noktalardan birini doldurmaktadır. Şu an Hürriyet'in genel yayın yönetmenliğini yaptığı gibi aynı gazetede her gün o pis sırıtık fotoğrafıyla yazı yazıyor" diye yazmış. Sonra "caelumluna" gelmiş, "Bolşevik ihtilalinden, 'ihtilal, tarihin çöplüğünde kaybolup gitti' diye bahseden garip bir herif, Allah sahibine bağışlasın" diye ek yapmış. "En içli ve en duygusal pazar yazısı yazma yarışına girmiş olan genel yayın yönetmeni" diyen "Praha", "mister no kılıklı köşe gönderi" diyen "aziz kedi", maddeye katkıda bulunan diğer üyelerden.

"Fazla Mesai" de birbirini arayanların buluşabildiği mekânlardan. Ama burada biraz "teknik" olacaksın. Programcı olmasan da, en azında "power user" ya da "meraklı" olacaksın. Yani bilgisayarla, network'le, Web uygulamalarıyla, php'yle falan hiç ilgin yoksa, kesinlikle kasar. İlgin varsa ama, buranın öyle kuru ve soğuk "geliştirici siteleri"nden biri olduğunu sanma. Sıcak yazışmalar burada da var.

Diyeceklerimin sonuncusu ise Batug.com. Batuğ biladerimin basketbol aşkı özsuyundan katarak hayat verdiği bu siteye "sırf basketbol" diye bakan yanılır. Basketbola hiç takılmayan, hatta hayatını yazarak ve yabancı haber ajanslarına haber okuyarak geçiren bir şahsın bu siteye yazanlar arasında olduğunu çıtlatayım yeter. Ama bir de NBA maçlarını huşu içinde izleyenlerdenseniz, soba kenarında yeriniz hazır, çorbanız tütüyor demektir. Tıpkı Necdet gibi "bu işi hiç bilmeden" başlayan Batuğ da artık Webmaster oldu, tek başına mekânı çekip çeviriyor.

Benden bu kadar. "Yazmakla mutlu olan şahıs"la da tanışacağım ilk fırsatta.

Animasyonlar
Ganimetler Sörf Hatırası'nda