11 Eylül'de ABD'de yaşanan faciaların ardından şok iki gün bile sürmedi. İki gün içinde ABD senatosu askeri güç kullanma kararı almıştı. Kongre tarafından da, yeniden yapılanma, yardım ve askeri harcamalar için "ilk etapta" 40 milyar dolarlık bir fon tahsis edilmişti. Bizdeki ve dışarıdaki basında da zaten bir "savaş" söylemi başlamış gidiyordu. Ama, Bin Laden ve Afganistan'ın ötesinde, bu savaşın kime karşı verileceği konusunda net bir tablo yoktu. Üstelik Bush'un, "Teröre destek olan devletleri de bitireceğiz" sözleri karışıklığı daha da artırıyordu.
Sonuçta, klasik bir anti-terör mücadelesi için ne ortalığı bu kadar velveleye vermeye, ne de askeri bütçeye milyarlarca dolarlık ek yapmaya gerek vardı.
Oysa durum farklı. Askeri harcamaların yeniden gözden geçirilmesi ve meselelere çok farklı bir gözle bakma ihtiyacının gerçek nedeni, bir ülkenin ve vatandaşlarının güvenliğinin "silah"la sağlanamayacağının 11 Eylül günü anlaşılmış olması. Yani aslında, ortada estirilen "savaş" havasına hiç uymayan bir durum söz konusu. Bundan böyle, ABD ve diğer ülkelerde savunma harcamalarının çok daha büyük bir bölümü, tanka, uçağa değil, istihbarata, özellikle de elektronik istihbarata gidecek.
NATO eski komutanı, emekli general Wesley Clark, CNN'e yaptığı bir açıklamada, "Bazı grupların böyle bir saldırıyı hazırlamakta olduklarını ne zamandır biliyorduk" diyordu. "Ama ortada olan bir şey var ki, yapmamız gerekeni tam olarak yapmadık."
ABD Massachusetts merkezli güvenlik danışmanlığı şirketi Ulsch Group'un yöneticisi Don Ulsch ise, "Bu tip tehditlerin izini sürebilmek, farklı konularda uzmanlaşmış, son derece yetenekli ve enerjik bir ekip ve çok para gerektiriyor" diyor.
Son bir haftadır ortalığı kaplayan savaş söylemiyle bu yaklaşım arasındaki tek ortak payda da para zaten. Ama bu paranın neye ve neden harcanacağı konusunda çok farklı yaklaşımlar söz konusu. National Priorities Project adlı kuruluş tarafından verilen bilgilere göre, ABD'nin savunma harcamaları 1985'den beri sürekli düşüyor. Reagan döneminde 425 milyar dolara ulaşan savunma bütçesi, Clinton döneminde 275 milyar dolara kadar gerilemiş. Bu bütçede en azından yüzde 9'luk bir artış talep eden Başkan Bush'un bu isteği, öyle görülüyor ki 11 Eylül trajedisinden sonra fazlasıyla yerine getirilecek.
"Bu saatten sonra gizlilik hakkı mı olur?"
Don Ulsch'a göre, ABD'nin işi Soğuk Savaş döneminin kapanmasının ardından daha da zorlaşmış durumda. Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği'nin ABD karşıtı grupların iplerini elinde tuttuğunu belirten UIsch, "Şu anda ise dünyada olup bitenlere çok farklı açılardan bakabilmek zorundayız" diyor.
Somut olarak, o dönemde casusluk faaliyetleri ağırlıklı olarak Sovyet yapılanmasına odaklanmış olan ABD'nin, şu anda faaliyetlerini odaklayacağı bir ya da birkaç hedeften söz edilemiyor artık.
"ABD karşıtı ülkeler artık ABD ordusuna saldıramıyorlar" diye devam ediyor Ulsch. "O yüzden de başka kurumları hedef alıyorlar.."
İşin özeti, saldırının nereden, ne zaman ve neye - kime karşı gelebileceğinin bilinemediği, kolay kolay tahmin bile edilemediği koşullarda, devletlerin ve birkaç örgütün değil, tek tek bireylerin izlenmesi yaklaşımı fena halde gündeme gelmiş durumda.
"Savaş" kavramına bu açıdan bakanlar için, 11 Eylül'den sadece iki gün sonra ABD'de yapılan bir Senato oylamasının sonuçları da şaşırtıcı olmadı. Uzun süredir üstünde çok tartışılan bir yasa, "Combatting Terrorism Act of 2001", FBI'a Internet'te rahatça iz sürme iznini kapsayan bir biçimde çıktı. Orrin Hatch ve Dianne Feinstein adlı senatörler tarafından verilen yasa teklifindeki elektronik istihbarat düzenlemesi, kişisel bilgilerin gizliliği ve dokunulmazlığını ihlal ettiği gerekçesiyle ABD'de büyük tepkilere yol açıyordu. 11 Eylül günü olanlar, bu tepkilerin en zayıf düştüğü noktada yasanın çıkması için en uygun ortamı yaratmış oldu. Artık Amerika'da herhangi bir savcı, elektronik yazışmaların okunması amacıyla "Carnivore" sisteminin kullanılması için talimat verebilecek.
Sonuçta 11 Eylül olayları şu üç şeye yol açmış durumda: Birincisi, önümüzdeki dönemde Amerikan vatandaşlarının vergileri askeri harcamalar için daha çok kullanılacak. İkincisi, olası misillemelerde, terör olaylarıyla hiç ilgisi olmayan insanların canı yanacak. Üçüncüsü de, Internet kullanan milyonlarca insanın gizlilik hakkı talepleri eskiden olduğundan çok daha az yankı bulacak. Üstelik söz konusu olan Internet olduğundan, bundan sadece ABD vatandaşları değil, tüm dünya etkilenecek.
11 Eylül'de yaşananlar dehşet verici bir travmaydı. Bundan sonra olacaklar ise bambaşka ve belki çok daha derin ve kalıcı travmalara yol açacak.