11 Eylül saldırılarının ardından tüm gelişmeler, ABD'yi büyük bir askeri operasyonun kıyısına getirdi. Daha doğrusu biz burada, düğmeye zaten basıldığı, yalnızca "harekat" saatinin bilinmediği hissiyle yaşıyoruz. Hatta belki bu yazı çıktığında harekat başlamış olacak. CNN ve Fox News başta olmak üzere, büyük medya kuruluşları "canlı yayın"a başlayacakları günü iple çekiyorlar adeta.
Ama ekranlardaki vatanseverlik ajitasyonları ve savaşın kaçınılmaz olduğu yaklaşımlarına karşın, Amerikan kamuoyunun da, dünya kamuoyunun da, girişilecek harekatla ilgili bir sürü endişe taşıdığı da ortada. Amerika'da yapılan ve halkın çoğunluğunun bir askeri harekattan yana olduğunu ortaya koyan anketlere karşın, hem sokaktaki Amerikan vatandaşı, hem de aydınlar tam ortadan ikiye bölünmüş durumdalar. Bu manzara ancak Internet'te görülebiliyor, çünkü geleneksel medyada büyük ölçüde tek seslilik hakim gibi. Oysa Internet'te, savaşa ve Amerika'nın yeni bir serüvene atılmasına tüm güçleriyle karşı çıkan, yazıp çizen, tartışan o kadar çok insan var ki.
"Ne anti-globalizmi? Laden'in dünyadan haberi yok!"
Gelişmeleri adım adım izleyen ve yüzlerce gazeteci ve yazarın buluştuğu bazı siteler, şu anda tam anlamıyla savaş karşıtı "portal"lara dönüşmüş durumdalar. ZNet gibi yılların isimlerinin yanında, Common Dreams gibi birden popülerleşen isimlerle de karşılaşılıyor.
ZNet'te geçenlerde bir Noam Chomsky röportajı yayınlandı. Ünlü dilbilimci ve aktivist Chomsky'nin bu röportajda söyledikleri, savaş istemeyen Amerikalıların görüşlerinin bir özeti gibi.
"Kriz zamanında bir gücün arkasında yer almak, medya için de aydınlar için de son derece tipik" diyor Chomsky. "Politik yelpazenin her yerinden insanlar Birinci Dünya Savaşı öncesinde de benzer bir tutum içinde olmadılar mı? Rosa Luxemburg, Bertrand Russel, Eugene Debs gibi birkaç muhalif de o dönemde hapsi boylamıştı."
Hedefteki isim bin Laden ve 11 Eylül saldırılarında "anti-globalist" bir motif olup olmadığı hakkında da, "Onunla derin röportajlar yapmış Robert Fisk gibiler, Laden'in dünyadan haberi olmadığını, üstelik bunu hiç umursamadığını söyledi" diyen Chomsky, kendi hükümetinin ise militarizasyon (röportajın burasında özellikle de "roket savunma sistemi" ve "uzayın militarizasyonu"ndan söz ediyor) peşinde olduğunu belirtiyor.
1812'den beri ABD'nin ilk kez kendi sınırları içinde saldırıya uğradığını vurgulayan Chomsky, aradaki 189 yıllık tarih kesitinde ise ülkesinin hep saldırgan ve yayılmacı bir politika izlediğini söylüyor: "Kıtadaki yerlileri yok ettiler, Meksika'nın yarısını aldılar. Hawaii ve Filipinler'i alıp yüzbinlerce Filipinliyi öldürdüler. Özellikle son 50 yıldır güçlerini dünyanın büyük bir bölümünde kullandılar. Kurbanların sayısı korkunç. İlk kez silah kendine dönüyor. Aslında benzer şeyler, hatta daha dramatik biçimlerde Avrupa için de geçerli. Ama Hindistan İngiltere'ye, Kongo Belçika'ya, Doğu Hint Adaları Hollanda'ya saldırmadı."
"İstihbarat, terör ağına sızamıyor"
Savaş ve militarizasyon sürecinde birey hak ve özgürlüklerinin yara alabileceği konusunda ise, "uzun vadeli bir gerileme yaşanacağını sanmıyorum; bu alanda kültürel ve kurumsal engeller çok köklü" diyor.
Chomsky, 11 Eylül saldırılarında, istihbarat sistemlerinin ve efsanevi Echelon'un etkisiz kalmasının şaşırtıcı olmadığı kanısında.
"1981'de Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat'ın öldürülmesi olayında da istihbarat devre dışı kalmıştı" diyor. "1983'de, Amerikan birliklerinin Lübnan'dan ayrılmasında çok büyük etkisi olan bombalama olayı da haber alınamamıştı. Hele şu anda örgütler ağı o kadar desantralize, hiyerarşik bir yapıdan o kadar yoksun ki, artık bu ağa sızabilmek neredeyse imkansız hale geldi. Şüphesiz istihbarat servisleri bunun için daha çok kaynak kullanacak ve sızmaya gayret edecek. Ama teröri tehditinin azaltılabilmesi için, terörün nedenlerinin iyi anlaşılması ve hareketlerin buna göre belirlenmesi gerekiyor. Oklahoma City'deki bombalama olayından sonra Orta Doğu'yu bombalama istekleri vardı. Bombalamayı yapanın ABD içinden biri, bir aşırı sağcı olduğu anlaşıldığında bu istekler gündemden düştü. Kimse, aşırı sağcı örgütün merkezinin bulunduğu Montana ve Idaho'yu bombalamaya yeltenmedi. Bombalama eylemini yapan kişinin yakalanması ve yargı önüne çıkarılması için çalışıldı. İşlenen suç ne olursa olsun, doğru olan yaklaşım da bu zaten.."