Her iki şıkta da son planda onlara acıyarak, neredeyse azıcık da şevkatle bakar. "Üzgünüm, geç oldu ama farkettim, siz hiçbir şey anlamıyorsunuz ki dediklerimden" bakışıyla saf, günahsız yüzleri süzer.
Internet'le boğuşarak geçirdiğim altı yılın sonunda hissettiğim böyle bir şey. "Biz birbirimizi anlarız" diyebileceğim silah arkadaşlarım tabii var, ki bu arkadaşlar firesiz işsiz şu anda. Ama genelde, televizyonlarda, reklamlarda dönen "Internet imajı"yla, benim gibilerin kafasındaki imaj arasında öyle bir fark var ki.
Mesela en basiti, reklamda "Uçuran Internet" diyor adam, sattığı bağlantı için. Sen biliyorsun ki olmaz öyle şey. "Uçuran" ne demek? Sanki adsl'yle ya da cable'la örmüş yurdu boydan boya. Reklamda bile olsa böyle bir şey söylemek ayıp değil mi?
Ya da "hayal edebileceğin herşey burada" gibi masal tadında reklamlar var. Kim kaybetti de sen buldun, "burası" neresi, sen kimsin?
Bir de "teröristler Internet'te" gibi mitler yaratan gazetelerimiz mevcut.
Bunlar, bir tarafından, sakin bir ruh haliyle bakılınca "yenebilir" cinsten. Ama dedim ya, hepsi birikip birikip sonunda insanın kendini yukarıda anlattığım adam gibi hissetmesine yol açıyor. Yok "gelir modeli", yok "ürün değeri", yok "kullanıcıya saygı", yok "Echelon", yok "Türkiye'deki yazılım geliştirme potansiyeli.." Ben ne diyorum?
Çok üzgünüm. Ve bu itirafı da bir daha tekrarlamayacağım.