Biri öbürüne "Sinan abi" diyor. Öbürü, "Birbirimize manevi desteğimiz çok büyük; o yoğunlukta pes denecek noktaya asla gelmiyoruz" diye özetliyor ilişkilerini. "Sinan abi", yani Sinan Sayrugaç, Don Kişot'un reenkarnasyonu olan adam. Her reenkarnasyon gibi, bir önceki hayatının birikimi üzerinde bir adım ileride yaşıyor. Yeldeğirmenlerine saldırmaktan çoktan vazgeçmiş. 20 yıldır bir eliyle mesleğini yüzüne gözüne bulaştırmış, öbür eliyle de hala mesleğinin hakkını verebilmek için didinen Türk medyasını monitörlerimize getiriyor. Gavurca tabiriyle, bir "media watch" sitesinin, "Jurnal.net"in kurucusu ve yegane editörü. Sanço Panza, yani Bülent Türkgeldi ise Sinan Sayrugaç'ın yegane mesai arkadaşı ve baş destekçisi.
Geçen yılın 1 Nisan günü, bir "şaka" gibi açılan Jurnal.net, tek kelimeyle olanaksızın gerçekleştirilmesi. Düşünün ki, her gün bu ülkenin bütün gazeteleri gözden geçiriliyor, televizyon kanalları izleniyor, radyolar dinleniyor ve yakalanan ilginç haberler ve yorumlar aynı anda bir tarafa ayırılıyor. Sitenin malzemesi olarak bu seçmeler dakikalar içinde sayfalara yerleştiriliyor ve bir de, asıl bunların üstüne, medya dünyasında olup bitenlerle ilgili fısıltılar, özel haberler değerlendiriliyor.
Ne gibi mi? Mesela, Milliyet gazetesinde Berrin Cankat'ın yazılarına son verildiğini, dahası Cankat'ın gerçekte Radikal gazetesi yazarı Hakkı Devrim'in oğlu Serdar Devrim olduğunu başka bir yerde okumanız mümkün değil. Eski Sabah gazetesi yazarı Can Ataklı'nın "Haberatak" adlı Web sitesi macerasından sonra, ağustos ayının ikinci yarısında yeni bir Internet gazetesiyle "geri dönme"ye hazırlandığını da.
İdeal Web yayıncısı kompozisyonu
İşin mucize tarafı, bu malzemenin tek bir kişi tarafından hazırlanıyor olması. Sitenin kurucusu ve editörü Sinan Sayrugaç, "En değerli gazeteci dostlarımızdan fikren ve manen büyük destekler aldık ve alıyoruz. Jurnal.net'i ayakta tutan bir gönüllü neferler ordumuz var. Haber kaynağımız tamamen medya çalışanları. Bu yüzden uçsuz bucaksık bir haber ağımız var" diyor demesine ama sonuçta, sitenin her an güncellenmesi için çabalayan yalnızca kendisi ve onunla birlikte kendini paralayan Bülent Türkgeldi.
Sinan Sayrugaç, Sabah gazetesinde bir süre çalıştıktan sonra biraz da "televizyonculuk maceresı"na atılıp Flash TV'de çalışmaya başlamış. Sonra araya bir de "Barometre" dergisi ile "Kanal E" giriyor. İdeal Web yayıncısı kompozisyonu! Anlık haberciliği televizyonculuğundan, derinlemesine haberciliği de dergicilikten gelme. Jurnal.net'ten önceki son döneminde bir medya sayfası hazırlarken, "bazı şeyleri daha özgür bir ortama taşımak gerektiği"ni düşünmeye başlamış. Çünkü kendi deyişiyle, "medya eleştiri yapmayı gerektiriyor ve zülfüyare dokunmamak adına, bilinen, görülen birçok şey aktarılamıyor ya da aktarılanlar bir noktada kesintiye uğruyor."
Jurnal.net'ten önce bir Medya 2000 deneyimi var. Sonuçta birkaç gazeteci arkadaşıyla biraraya geliyorlar ve daha kapsamlı, daha ciddi bir şeyler yapma vaktinin geldiği kanaatine varıyorlar. İşte Jurnal.net, gazeteci dostlarının da maddi ve manevi katkılarıyla, bu izlenimler sonrası doğuyor. "Jurnal.net'te bugün Türkiye'nin dört bir yanından, radyolardan, televizyonlardan haberler buluyorsunuz. Zaman zaman kamuoyunu aydınlatmaya çalışan birçok gazeteci arkadaşımızın kendi sorunları içinde boğulduğunu ve bir sonuç alamadığını biliyoruz" diyor.
"Onların sorunlarını da yansıtabilecek bir ayna olması gerekiyordu. Bu insanların da soluk alması sağlanmalıydı bir şekilde. Jurnal.net bu maksatla yola çıktı ve yaklaşık 1 yıl 3 aydır devam ediyor. Kriz sonrasında birçok gazeteci arkadaşımız işinden oldu. Televizyon ve gazetelerden ayrılmak zorunda kalan, işini kaybeden bir çok meslekdaşımız da bir takım siteler kurdu. Fakat bu sitelerde kişisel çıkarlar ön planda tutuldu. İnsanlara küfretme, kirli çamaşırları ortaya dökme ön planda tutuldu. Bu siteler hakkında bize epey şikayetler geliyor. Biz, yazılı ve görsel basının yanında bu siteleri de eleştirebiliyoruz."
"Reklam" mı dedin?
En başta da vurguladığımız gibi, Jurnal.net iki hayalperestin ürünü. Sinan Sayrugaç, çarkı çok düşük bir maliyetle döndürdüklerini, çok paralar aldıklarını iddia eden iyi bir editörün bir sayfa yazı yazıp aldığı maaşla sitenin döndüğünü söylüyor. "Hatta bazen o parayı bile bulamıyoruz. Çok büyük zorluklarla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Eleştiren bir site olduğumuz için ve bu eleştiri kaynağımız da medya olduğu için, bazı kesimlerin yanlışlarını ortaya koyduğumuz zaman reklam almakta da çok zorlanıyoruz. Çünkü medya - sermaye ilişkisi günümüzde çok iç içe, bu da bizim sorunlar yaşamamıza neden oluyor. Bir diğer talihsizliğimiz de fiili olarak sadece 2 kişi çalışmamız. Bu zor oluyor, çünkü gönül ister ki genç gazeteci arkadaşlarımıza da Internet gazeteciliği konusunda iyi bir kurum olarak örnek teşkil edelim, onlarla birlikte çalışalım, daha farklı, büyük boyutlarda işlere imza atalım, birikimlerimizi onlara aktaralım. Ama maddi açıdan fazla insan barındıramadığımız için mecburen iki kişi götürmek zorunda kalıyoruz."
"Dünya", "Sektör", "Haber", "Yerel", "Internet", "Radyo", "Tartışma", "Araştırma", "Teknoloji", "Kültür-Sanat", "Serbest", "Literatür", "Yazılar" gibi bölümleri altında yer alan haber, yorum ve linkler hergün güncellenen Jurnal.net'e eklenen bölümlerden biri de "İş arayan gazeteciler" sayfası. İsteyen herkes bu sayfada adının ve özgeçmişinin yayınlanmasını sağlayabiliyor. Manşetleriyle gündem yaratabilen, gözden kaçan ayrıntıların peşini hiç bırakmayan ve bir yıl içinde hatırı sayılır bir izleyici kazana Jurnal.net, iki kişiyle böyle gidiyor. Sinan Sayrugaç ve tüm teknik işlerden sorumlu Bülent Türkgeldi'nin yanında birkaç kişi daha olsa ne olur, onu artık siz düşünün!