Azerbaycan Cumhurbaşkanı'nın Azerbaycan Türkleri'ne Karşı Uygulanan Soykırım Hakkındaki Kararı

 

Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsızlığına kavuştuktan sonra halkımız tarihinin gerçek manzarasını çizme imkanını elde etti. Uzun süre gizli tutulan, yasaklanan gerçekler gün ışığına kavuşturulurken, yanlış yorumlanmış olaylar gerçek değerlerini kazanıyorlardı.
Azerbaycan halkına karşı defalarca yapılmış ve uzun yıllar boyunca gerçek siyasi-hukuki değerini almamış olan soykırım da tarihin açılmamış sayfalarından birini oluşturuyor.
1813 ve 1828 yıllarında imzalanmış olan Gülistan ve Türkmençay anlaşmaları Azerbaycan halkının ve tarihi topraklarımızın parçalanmasının temelini oluşturdu. Azerbaycan halkının bu milli faciasının devamı olarak, topraklarının işgaline başlandı. Kısa sürede Ermeniler'in toplu halde Azerbaycan topraklarında iskanı sağlandı. Soykırım, Azerbaycan topraklarının işgalinin ayrılmaz bir parçası haline dönüştü.
Erivan, Nahçıvan ve Karabağ hanlıklarının topraklarına yerleştirilen Ermeniler; bu bölgelerde yaşayan Azerbaycan Türkleri'ne oranla azınlıkta kalmalarına rağmen, onlara destek verenlerin sayesinde "Ermeni Vilayeti" olarak adlandırılan inzibati arazinin kurulması hedeflerine ulaştılar. Böylece Azerbaycan Türkleri'ni kendi topraklarından kovma ve yoketme politikalarının temelleri atılmış oldu. "Büyük Ermenistan" fikri propaganda aracı olarak kullanılmaya başlandı. Bu uyduruk devletin Azerbaycan topraklarında kurulmasının sağlanmasına zemin hazırlamak amacıyla Ermeni halkının tarihinin sahteleştirilmesine yönelik geniş kapsamlı programlar hazırlandı. Azerbaycan'ın ve genel olarak Kafkasya'nın tarihinin tahrif edilmesi, bu programların önemli bir bölümünü oluşturuyordu.
"Büyük Ermenistan" devleti kurmak hayalinden harekete geçen Ermeni işgalciler, 1905-1907 yıllarında Azerbaycan Türkleri'ne karşı açık ve geniş kapsamlı kanlı eylemlerde bulundular. Ermeniler'in Baku'dan başalayan vahşilikleri, Azerbaycan'a ve şimdiki Ermenistan arazisindeki Azerbaycan köylerine yayıldı. Yüzlerce yerleşim merkezi yerle bir edildi, binlerce Azerbaycan Türkü acımasızca katledildi. Bunu hazırlayanlar soykırımın açıklanmasına, ona hukuki-siyasi değer verilmesine engel olarak, Azerbaycan Türkleri hakkında yanlış fikirlerin oluşturulmasını sağlarlarken, kendilerinin maceracı toprak iddialarını da gizlemeye çalışıyorlardı.
I. Dünya Savaşı, Rusya'da 1917 yılı Şubat İhtilali ve Ekim darbelerinden yararlanan Ermeniler, kendi iddialarını Bolşevik bayrağı altında gerçekleştirmeyi becerdiler. 1918 yılı Mart ayından itibaren düşman unsurlar aleyhine mücadele sloganıyla Baku Komunası tarafından, Baku vilayetinin Azerbaycanlılar'dan temizlenme amacına hizmet eden mekruh plan gerçekleştirilmeye koyulmuş oldu. O dönemlerde Ermeniler'in yaptıkları cinayetler, Azerbaycan halkının hafızasında silinmez izler bıraktı. Binlerce masum Azerbaycan Türkü milli kimlikleri nedeniyle katledildi. Ermeniler evleri yakıyor, insanları canlı canlı ateşler içine atıyorlardı. Milli mimarlık örneklerini, okulları, hastaneleri, cami ve diğer yapıları yıkarlarken, Baku'nın büyük bir kısmını harabeye dönüştürmüşlerdi.
Azerbaycan Türkleri'nin soykırımı Baku, Şemahı, Kuba kazalarında, Karabağ'da, Zengezur'da, Nahçıvan'da, Lenkeran'da ve Azerbaycan'ın diğer bölgelerinde daha amansız bir şekilde gerçekleştirildi. Bu topraklarda yaşayan masum insanlar toplu halde katledilmiş, köyler yakılmış, milli kültür örnekleri olan abideler yokedilmişti.
Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin kurulmasının ardından 1918 yılı Mart olaylarına özel önem verildi. Bakanlar Kurulu 15 Temmuz 1918 tarihinde bu facianın araştırılması amacıyla Olağanüstü Soruşturma Komisyonu'nun kurulmasına ilişkin karar aldı. Komisyon Mart soykırımını, ilk aşamada Şemahı'da yapılan vahşeti, Erivan vilayetinde Ermeniler'in işledikleri ağır suçları araştırdı. Gerçeği olduğu gibi dünya kamuoyuna duyurmak için Dışişleri Bakanlığı'nın yanısıra özel kurumlar oluşturuldu. 1919 ve 1920 yılı Mart ayının 31'i iki kez Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti tarafından umummilli matem günü olarak anıldı. Aslında bu olaylar Azerbaycan Türkleri'ne karşı yapılan soykırım ve topraklarımızın yüzyıldan fazla süren işgal sürecine tarihte ilk defa olarak siyasi değer verme çabasıydı. Ancak Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'nin çöküşü bu işin tamamlanmasını engelledi.
Transkafkasya'nın Bolşeviklerin eline geçmesinden kendi çirkin amaçları doğrultusunda kullanan Ermeniler, 1920 yılında Zengezur'u ve Azerbaycan'ın bazı bölgelerini Ermenistan SSC'nin toprakları olarak ilan etti. Sonraki dönemlerde bu topraklarda yaşayan Azerbaycan Türkleri'nin sürgün edilmesi politikasını daha da genişletmek amacıyla yeni usullere başvuruldu. Bunun için Ermeniler SSCB Bakanlar Kurulu'nun 23 Aralık 1947 tarihli "Ermenistan SSC'den Kolhozcuların ve Diğer Azerbaycanlı Ahalinin Azerbaycan SSC Kür-Aras Ovalığına Göçürülmesi" kararının kabul edilmesine ve böylelikle 1948-1953 yıllarında Azerbaycan Türkleri'nin kendi tarihi topraklarından toplu halde sürgün edilmesini devlet düzeyinde gerçekleştirmiş oldular.
Ermeni milliyetçileri, himayecilerinin yardımıyla 1950'li yıllardan itibaren Azerbaycan halkına karşı oldukça sert mahiyette manevi saldırı kampanyası başlattılar. Eski Sovyetler Birliği'nde sürekli olarak yayınlanan kitap, dergi ve gazetelerde milli kültürümüzün, klasik eserlerimizin, mimari örneklerimizin en güzel örneklerinin Ermeni halkının eseri olduğunu ispatlamaya çalışıyorlardı. Aynı zamanda Ermeniler tarafından tüm dünyada Azerbaycan Türkleri hakkında olumsuz imaj oluşturma çabaları da kuvvetleniyordu. "Masum, mazlum Ermeni halkı" tipi oluşturularak yüzyılın başlarında bölgede meydana çıkan olaylar yanlış şekilde yorumlanıyor, Azerbaycan Türkleri'ne karşı soykırım yapanlar, soykırım kurbanları olarak tanıtılıyorlardı.
Yüzyılın başlarında çoğunluğunu Azerbaycan Türkleri'nin oluşturduğu Erivan şehrinden ve Ermenistan SSC'nin diğer bölgelerinden soydaşlarımız takip edilerek kovuldu. Azerbaycan Türkleri'nin hakları Ermeniler tarafından kabaca çiğneniyor, ana dillerinde eğitim görmeleri yolunda engeller çıkartılıyor, onlara karşı hapis cezaları uygulanıyordu. Azerbaycan Türkleri'ne ait köylerin adları değiştiriliyor, Yer Adları Bilimi tarihinde eşine rastlanmadık eski yer adlarının yerine yeni adlar kullanılıyordu.
Sahteleştirilmiş Ermeni tarihi genç Ermeniler'in şovenist eğitim görmesine zemin oluşturmak için devlet politikasına dönüştürülüyordu. İnsanseverlik fikirlerine hizmet eden Azerbaycan edebiyatı ve kültürü ortamında eğitim görmüş yeni kuşağımız, radikal Ermeni ideolojisinin tahrik ve tacizine uğruyordu.
Azerbaycan halkının maneviyatı, milli gururu ve benliği aleyhine yöneltilmiş iftiralar; siyasi ve askeri saldırılar için ideolojik zemin oluşturuyordu. Halkımıza karşı yapılan soykırım politikasına siyasi-hukuki değer verilmediğinden dolayı, tarihi gerçekler Sovyet medyasında yanlış şekilde yorumlanıyor ve kamuoyu aldatılıyordu. Ermeniler'in Sovyet rejiminden yararlanarak gerçekleştirdikleri ve 80'li yılların ortalarında daha da genişlettikleri Azerbaycan aleyhindeki propagandaya, Azerbaycan Cumhuriyeti Yönetimi zamanında gereken değeri vermedi.
1988 yılında gündeme getirililen sözümona Dağlık Karabağ ihtilafının ilk aşamasında yüz binlerce Azerbaycan Türkü'nün eski topraklarından kovulmasına da ülkede doğru siyasi ehemmiyet gösterilmedi. Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ Özerk Cumhuriyeti'nin Ermenistan SSC. sınırlarına dahil edilmesi hakkında Ermeniler'in Anayasa'ya aykırı kararını ve Moskova'nın aslında bu vilayeti Özel Yönetim Komitesi aracılığıyla Azerbaycan yönetiminden çıkarmasını, Azerbaycan sert tepkiyle karşıladı ve önemli siyasi eylemlerde bulunmak zorunda kaldı. Azerbaycan'da düzenlenen mitingler sırasında topraklarımızın işgal edilmesine yönelik politikanın kınanmasına rağmen, Azerbaycan idaresi pasif durumundan vazgeçmedi. Bunun sonucunda 1990 yılında gitgide kuvvetlenen halk hareketini durdurmak amacıyla, Baku'ya askeri birlikler getirildi, yüzlerce Azerbaycan Türkü katledildi, sakat bırakıldı, yaralandı, çeşitli fiziki baskılara uğradı.
1992 yılı Şubat ayında Ermeniler Hocalı şehri ahalisine karşı eşine rastlanmadık bir vahşet örneği gösterdiler. Tarihe Hocalı Soykırımı olarak geçen bu kanlı facia, binlerce Azerbaycan Türkü'nün yokedilmesi, esir alınması, şehrin yerle bir edilmesiyle sonuçlandı.
Milliyetçi-ayrılıkçı Ermeniler'in Dağlık Karabağ'da başlattığı maceracı eylemlerin sonucu olarak bugün, 1 milyondan fazla soydaşımız Ermeni işgalciler tarafından evlerini terketmeye, çadır kamplarda yaşamaya mahkum edilmişlerdir. Topraklarımız Ermeni Silahlı Kuvvetleri tarafından işgal edildiği zaman binlerce vatandaşımız şehit düşmüş, yaralanmıştır.
Azerbaycan'da 19.-20. yüzyıllarda yaşanmış olan tüm trajediler toprakların işgaliyle beraber Ermeniler'in Azerbaycan Türkleri'ne karşı önceden düşünerek planlı şekilde gerçekleştirdiği soykırım politikasının çeşitli aşamalarını oluşturmuştur. Bu olayların yalnızca birine, 1918 yılı Mart olaylarına siyasi değer vermeye çaba gösterilmiştir. Azerbaycan Cumhuriyeti bugün, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'nin varisi olarak bugün ADC'nin gerçekleştiremediği kararların mantıklı uzantısı olarak, soykırım olaylarına siyasi değer verme borcunu zamanın emri olarak kabul ediyor.
Azerbaycan Türkleri'ne karşı yapılmış olan tüm soykırım girişimlerinin anılması amacıyla, şu kararı alıyorum:
1) 31 Mart Azerbaycan Türkleri'nin soykırım günü ilan edilsin.
2) Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi'ne Azerbaycan Türkleri'nin soykırımıyla ilgili olayların ele alınacağı özel toplantının düzenlenmesi meselelerine bakması tavsiye edilsin.

 

Haydar ALİYEV
Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Baku, 26 Mart 1998