HOCA   AHMED  YESEVİ

DİVAN-I    HİKMET

[ TÜRKİYE     TÜRKÇESİNDE     TERCÜMESİ ]

***

Görülen Lüzum Üzerine Divan-ı Hikmet ile İlgili Zorunlu Bir Açıklama

Websitemizde yayınlanan Hoca Ahmed Yesevi hakkındaki inceleme ve Ahmed Yesevi’ye ait Divan-ı Hikmet’teki şiirlerin özgün metni ve Türkiye Türkçesi’ne aktarım metinleri eser sahibi Dr. Hayati Bice’nin özel izni ile sitemize konmuştur. Bu yazılı materyallerin her türlü telif hakkı yayınlanmak üzere Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları’na devredilmiş olup bilimsel araştırmalar dışında kısmen ve hiçbir şekilde tamamen kopyalanması-yayını yasaktır. Özellikle bu metinlerin  kitap şeklinde yayınlanması halinde her türlü hukuki takip yapılacaktır.

Websitelerinde bu materyallere yer vermek isteyen webmasterların hayatibice@yahoo.com adresinden izin istemeleri ve yaptıkları her alıntıda websitemizi referans olarak göstermeleri önemle rica olunur.

[ 11-20.Hikmetler ]

HİKMET-11

Ey dostlar temiz aşkını ele aldım

Bu dünyayı düşman tutup yürüdüm ben işte

Yakam tutup hazretine sığınıp geldim

Aşk kapısında Mansur gibi oldum ben işte

Aşk yolunda aşık olup Mansur geçti

Belini bağlayıp Hakk işini sıkı tuttu

Melametler ihanetler çok işitti

Ey müminler hem Mansur oldum ben işte

Aşık Mansur "Enel Hakk' i dile getirdi

Cebrail gelerek "Enel Hakk"ı beraber söyledi

Cebrail gelerek başın ver deyip yola saldı

Darağacına asılıp cemalini gördüm ben işte

Mansur gelince darağacı eğilip kendi aldı

Batın gözü açık olanlar hayran kaldı

Işık salıp Allah kendisi nazar eyledi

Ey sevgili deyip cemalini gördüm ben işte

Nida geldi o darağacına çok boğma" diye

"Sıkı dur her yan bakıp sen ağma"diye

Taşa dedi "Emrimi tutup sen değmeyesin"

Levh-i Mahfuz tahtasında gördüm ben işte

Üçyüz molla yığılıp yazdı çok rivayet

Şeriatdır ben de yazayım bir rivayet

Tarikatda hakikatda haktır himaye etmek

Başımı verip Hakk sırrını bildim ben işte

"Enel Hakk'ın manasını bilmez cahil

Bilge gerek bu yollarda mertlerin denizi

Akıllı kullar Hakk yadını dedi sevgili

Candan geçip Sevgili'yi sevdim ben işte

İma eyledim bilge olsa ibret alsın

Zahir ilminden yazıp söyledim işaret kalsın

İnci gevher sözlerimi gönlüne koysun

Halden deyip aşıklara verdim ben işte

Sahibsiz Mansur hor görülmekle oldu tam

Bir söz ile dostlardan oldu ayrı

Kalb halini hiç kimse bilmez Tanrım tanık

Kanlar yutup ben hem tanık oldum ben işte

Şeyh Mansur'un "Enel Hakk"ı yersiz değil

Yolu bulan bize benzer günahkar değil

Her soysuzlar bu sözlerden haberli değil

Haberli olup Hakk kokusu aldım ben işte

Bir gece seherde garip Mansur çok ağladı

Işık salıp Allah kendisi rahmeyledi

Ondan sonra kırklar bakarak şarap verdi

Bilgelere bu sözleri dedim ben işte

Cahillere essiz sözüm hayfı hikmet

İnsanım deyip belini bağlar hani himmet

Dünya için birbirine eylemez şefkat

Zalimlere esir olup öldüm ben işte

Zalimlerde had ne ola bizde günah

Dervişlerin huyu kötü, geçmez dua

O sebepten sultan kılar bize cefa

Ayet hadis anlamından söyledim ben işte

Zalim eğer cefa eylese Allah de

Elini açıp dua eyleyip boyun eğ

Hakk yardımına yetmez olsa endişe eyle

Hakk'dan işitip bu sözleri söyledim ben işte

Zalim eğer zulüm eylese bana ağla

Yaşını saçarak bana sığınıp belini bağla

Haram şüphe terk ederek yürek dağla

Zalimlere yüzbin bela verdim ben işte

Zalimlerin yakınlığı nedir ben yaratan

Yaradan'ı aklına getirmeden sen unutan

Benden vazgeçip zalimlerin elini tutan

Zalimlere kendim kıymet verdim ben işte

Sana ceza Yaradan'a yalvarmadın

Allah deyip geceleri kalkıp inlemedin

Gerçeklerden sözler söyledim işitmedin

Zalimlerin elini uzun kıldım ben

Ey habersiz Hakk'â gönül yürütmedin

Dünya haram ondan gönül soğutmadın

Nefsden geçib Allah'a doğru yönelmedin

Bu nefs için ağlamaklı ve şaşkın oldum ben işte

Zalimleri şikayet etme zalim kendin

Huyun riya etki etmez halka sözün

Dünya malını dolu verdim doymaz gözün

Harisleri "Siccin" içine saldım ben işte

Kızıl dudağı hareketlenip söyledi seni

Can ve kalbim ümmetlerinin gözünün aydınlığı

Hakk'a kul bana ümmet olan hani

Gerçek ümmetin sinesine koydum ben işte

Kul Hoca Ahmed Hakk sözünü söyleyip geçti

Aynel-yakin tarikatta bozlayıp geçti

İlmel-yakin Şeriatı gözleyip geçti

Hakkel-yakin hakikatından söyledim ben işte

 

HİKMET-12

Allah Teala aşıklara verdi aşkını

Şükreden olup tutuşup yandım ben işte

İki alem gözlerime haşhaş tanesi

Görünmedi yalnız Hakk'ı sevdim ben işte

Candan geçip yalnız Hakk'ı cana kattım

Ondan sonra derya olup dolup taştım

Lamekan-ı seyrederek makam aştım

Dünya ardında yüzbin talak koydum ben işte

Hakk önünde en üstün akıl bile duramaz

Aşk şiddeti coşsa bir an durmaz

Kelebek gibi kor haline gelip kendini bilmez

Bu sırları Sevgili'den duydum ben işte

Tarikatın yollarının ötesi çok

Temiz aşkını ele almadan yürüyüp olmaz

Cemalini görse olmaz gece gündüz uyuyup

Hiç uyumadan cemalini gördüm ben işte

Tarikatın yolu çetin sonsuz şaştım

Başım kurudu Pir-i Kamil'e kaçtım

Pir eteğin tutup batın gözünü açtım

Rezil olup yollar gezip yürüdüm ben işte

Tarikatın yollarıdır çetin azap

Bu yollarda nice aşık oldu toprak

Aşk yoluna her kim girse hali harap

Erenlerden yolu sorup yürüdüm ben işte

Tarikatın yollarıdır sonsuz yüce

Nasib kılan kuluna oldu yakın

Zerresine dayanamaz yedi cehennem

Ey dostlar aziz candan doydum ben işte

Hakikatın anlamına yeten kişi

Şaşkın tutuşup yanar içi dışı

Kanlar akar gözlerinden akan yaşı

Gözyaşımı armağan eyleyip vardım ben işte

Şeriattır aşıkların efsanesi

Arif aşık tarikatın inci tanesi

Nereye gitse Sevgili'si, evdeşi

Bu sırları arş üstünde gördüm ben işte

Aşkın bağını gezmeden aşık olunmaz

Hakirlik-ağlamaklık çekmedikçe nefsin ölmez

Bir damlaya razı olmadan o inci olmaz

Razı olup has cevherinden aldım ben işte

Aşk ateşine yanan aşığın rengi uçar

Ahirete doğru çekip alıp burada geçer

Burada olan düğümlerini orada açar

Rasul dünya leştir dedi bıraktım ben işte

Gerçek aşıkların rengi soluk

Aynaya göz atsa ondan parlak

Özü hayran gönlü viran gözü yaşlı

Kudretine hayran olup kaldı ben işte

Allah dedi "Çok ağlasan göresin Beni

Ağlayıp inlesen kulum deyip söyleyim seni

Candan geçip beni isteyen aşık hani..."

İlham geldi gerçek kulağa aldım ben işte

Gerçek gönülde yananlara cemal armağan

Yalancı aşık yola girse herşey hata

Gerçek aşığın gözü yaşlı bedeni bükük

Bükük olup yer altına girdim ben işte

Hakikatli gerçek aşığa armağan vereyim

Mahşer günü nasılsın deyip halini sorayım

Şefaatçi olup şefaati kendim kılayım

Rahmetinden ümid tutup geldim ben işte

Kul Hoca Ahmed Hakk zikrini söyle daima

Hakk'dan korkup dinmeden ağla boyuna

Namaz kılıp oruç tutup her sabah akşam

Böyle yapıp muradıma erdim ben işte

 

HİKMET-13

O Kadir'im kudret ile nazar eyledi

Mutlu olup yer altına girdim ben işte.

Garip kulun bu dünyadan göç eyledi

Mahrem olup yer altına girdim ben işte.

Zikreden olup, şükreden olup Hakkı buldum;

Dünya, ahiret haram eyleyip vurup teptim;

Tutkun olup, rezil olup candan geçtim;

Gamsız olup yer altına girdim ben işte.

Kötülüğümden dağlar, taşlar çekiştirdi beni

Açık dilde çekiştirip dedi armağanın hani?

Aşık olsan, önce varıp Hakk'ı tanı

Mahrem olup yer altına girdim ben işte.

Sizi, bizi Hakk yarattı ibadet için;

Ey acaip, içmek, yemek, rahat için;

"Kalû bela" dedi ruhum sıkıntı için;

Edhem olup yer altına girdim ben işte.

Nefsim beni çok yürüttü, Hakk'â bakmadan;

Gece gündüz gamsız yürüdüm, yaşı akmadan;

Hay u heves, ben-benlik ateşe yakmadan;

Gamla dolu olup yer altına girdim ben işte.

Kulu görsem, kulu olup hizmet eylesem

Toprak gibi yol üstünde yolu olsam

Aşıkların yanıp uçuşan külü olsam

Hemdem olup yer altına girdim ben işte.

Candan geçip sıkıntı çektim, kulum dedi;

Kanlar yutup "Allah" dedim, rahmet eyledi;

Cehennem içinde kalmasın deyip gamımı çekti

Mutlu olup yer altına girdim ben işte.

Yaşım ulaştı yirmiüçe, bir gün kalmadı

Vah ne yazık , Hakk'ı bulamayıp gönlüm kırık

Yer üstünde sultanım deyip oldum ulu

Şükreder olup yer altına girdim ben işte.

Şeyhim diyerek iddia eyleyip yolda kaldım;

Fes ve sarığı değersiz pula satıp geldim;

Nefs ve heva azdı, yorulup kaldım

Huzursuz olup yer altına girdim ben işte.

Başıp toprak, kendim toprak, cismim toprak;

"Hakk vuslatına ererim"diye, ruhum hevesli

Tutuştum yandım, olamadım aslâ tertemiz

Şebnem olup yer altına girdim ben işte.

Pir-i kamil nazar eyledi, şarap içtim;

Şibli gibi sema vurup candan geçtim;

Sarhoş olup il ve halktan çekinip kaçtım

Zemzem olup yer altına girdim ben işte.

Kul Hoca Ahmed, öğüt verici olsan, kendine ol;

Aşık olsan, candan geçip bir kerecik öl

Cahillere desen, sözünü eylemez kabul;

Muhkem olup yer altına girdim ben işte.

 

HİKMET-14

Ey dostlar cahil ile yakın olup

Bağrım yanıp candan doyup öldüm ben işte

Doğru söylesem eğri yola boynumu çeker

Kanlar yutup gam zehrine doydum ben işte

Cahil ile geçen ömrüm nar sakar

Cahil olsan cehennem ondan çekinir

Cahil ile cehenneme doğru kılmayın sefer

Cahiller içinde yaprak gibi soldum ben işte

Dua edin cahillerin yüzünü görmeyim

Hakk Teala refik olsa bir dem durmayayım

Hasta olsa cahillerin halini sormayayım

Cahillerden yüzbin cefa gördüm ben işte

Haykırsam Hakk imdadıma yetişir mi ki?

Göğsümdeki paslarım gider mi ki?

Bütün cahiller bu alemden gider mi ki?

Cahillerden yüzbin cefa gördüm ben işte

Hakk vuslatını arayıp bulmadan hayraneyim

Durmadan ağlayıp gönlü harab divaneyim

Halimi sorsan ben Sevgili'nin talibiyim

Sevgili arayıp yok olup geldim ben işte

Yer altına kaçıp girdim cahillerden

Elim açıb dua isteyib merd kişilerden

Garib canım yüz tasadduk bilgelerden

Bilge bulmayıp yer altına girdim ben işte

Cahilleri benden sorma göğüsüm çıka

Hakk'dan korkub yas tutsam güler kahkahayla

Ağzı açık nefsi ulu misli lakka

Cahillerden korkub Sana geldim ben işte

Birşey umma cahillerden kadrini bilmez

Karanlık içinde yol şaşırsan yola salmaz

Boyun büküp yalvarsan elini tutmaz

Cahilleri şikayet ederek geldim ben işte

Önce-sonra iyiler gitti kaldım yalnız

Cahillerden işitmedim bir güzel söz

Bilge gitti cahiller kaldı çektim üzüntü

Yolu bulamayıp şaşkın olup kaldım ben işte

Ayrılık yarası ezdi bağrımı hani derd ortağı

Bilge toprak, cahillerin göğüsü yüksek

Ayet, hadis beyan etsem beğenmez

Göğsümü deşiniz derd ve gama doldum işte

Derd ve halet azıp coştu var mı tabip

Arz-ı halim sana söyleyim sadece Sevgili

Bütün talipler pay aldı ben nasipsiz

Pay isteyip iki büklüm olup geldim ben işte

Evini-barkını terk eyleyip pay al

Ey habersiz dünya işini geriye koy

Allah sahi lütfunu görüp hayran kal

Görürüm deyip yok olup geldim ben işte

Ben ikinci defteri dedim size yadigar

Ruhumdan meded isteyip okuyun zinhar

Dua eyledim vasıl eylesin Allah

Rahman Malikim arz etmeğe geldim ben işte

Hikmetimden nasib alan göze sürsün

İhlas ile göze sürüp cemal görsün

Şartı odur riyazete boyun sunsun

Canlar geçip Sevgili'yi gördüm ben işte

Cemal için dilenci oldum “amin” deyiniz

Ey talipler halimi görüp gamımı yeyiniz

Yolda kalan Kul Ahmed'e yol veriniz

Yolu arayıp dilenci olup geldim ben işte

Kul Hoca Ahmed dilenci olsan Hakk'a ol

Başın ile erenlere hizmet kıl

İlgi bulursan halka kurup sohbet kıl

Halka içinde âgâh olup durdum ben işte

 

HİKMET-15

Allah'ı çok zikredin" diye ayet geldi

Zikrin deyip ağlayıp yürüdüm ben işte.

Cemalini aşıklara vaad etti

Aşık yolunda canım verip yürürdüm ben işte.

Sağlam aşkı Allah sevip kulum dedi

Ara yolda kalmasın deyip tasasını çekti

Yalancılar cemalimi görmez dedi

Aşk kapısında sağlam olup durdum ben işte.

Akıllı isen kabristandan haber al

Ben de şunlar gibi olmam deyip ibret al

"Ölmeden önce ölünüz"e göre amel eyle

Bu hadisi fikreyleyip öldüm ben işte.

Haber verir "felizehu kalilen" diye

Yine der "veleyebku kesiran" diye

Bu ayetini anlamına göre amel eyle diye

Bu dünyada hiç gülmeden yürüdüm ben işte.

Amelsizler kahkahayla güler şen yürür

Fermanına boynunu sunan gamla dolu yürür

Gece gündüz gözleri yaş dolu yürür

Gözyaşım derya eyleyip yürüdüm ben işte.

Nefsden geçib sağlam aşıklar Allah dedi

Seher tump dört dövünüp gözünü oydu

Rahmeyleyip Allah özü nazar eyledi

Ondan sonra derya olup taştım ben işte

Zalim nefsim hiç bırakmadan ateşe attı

Vücudum kendi kendine tutuşup yandı

Müşriklerin imanını Şeytan aldı

Euzu-bismillah deyip yürüdüm ben işte.

Münafıklar cehennem içinde tutuşup yanınca

İman eden halis olup yanıp çıkınca

İmansızlar önce sonra tutuşup yanınca

Allah’ımdan iman dileyip yürüdüm ben işte.

Nefsim benim heva kıldı tafta şaştım

Başım alıp Pir-i Kamil tarafına kaçtım

Kul Hoca Ahmed ötelerden geçip aştım

Uçan kuş gibi Lâmekân'a aştım ben işte.

 

HİKMET-16

Vah ne yazık, nasıl eyleyim gariplikte

Gariplikte gurbet içinde kaldım ben işte.

Horasan ve Şam ile Irak'a niyet eyleyip

Garipliğin çok değerini bildim ben işte.

Neler gelse, görmek gerek O Hüda'dan;

Yusuf'unu ayırdılar o Ken'an'dan;

Doğduğum yer o kutlu Türkistan'dan,

Bağırıma taşı vurup geldim ben işte.

Gurbet değdi Mustafa gibi erenlere,

Otuz üç bin sahabe ve arkadaşlara,

Ebu Bekir, Ömer, Osman, Murtaza'ya

Gurbet değdi onlara hem, söyleyeyim ben işte.

Gurbet değse, pişkin eyler çok hamları

Bilge eyler, hem seçkin eyler çok sıradanları

Giyer çul elbise, bulsa yer yemekleri

Onun için Türkistan'a geldim ben işte.

Gariblikte yüz yıl dursa, misafirdir

Tahtı, bahtı, bağları zindandır

Gariblikte kul oldu o Mahmud Sultan;

Ey arkadaşlar, gurbet içinde yandım ben işte.

Gariblikte Arslan Baba'm arayıp buldu;

Gördüğü sırları perde ile sarıp örttü;

Allah'a hamd olsun, gördüm,"dedi, izimi öptü;

Bu sırları görüp hayran kaldım ben işte.

Arzuluyum akrabalık ve dostluğa

Ulu babamın türbesi o Ak Türbe’ye,

Babamın ruhu saldı beni bu gurbete;

Hiç bilmem, nasıl kusur eyledim ben işte.

Kul Hoca Ahmed, söylediği Hakk'ın yadı

İşitmeyen dostlarına kalsın öğüdü

Gurbete düşüp öz şehrine döndü yine

Türkistan'da mezar olup kaldım ben işte.

 

HİKMET-17

Gönül gözünü ışıldatmadan ibadet eylese,

Dergâhına makbul değil, bildim ben işte.

Hakikatten bu sözleri temiz öğrenip

mekân'da Hakk'tan dersler aldım ben işte.

Bir ve Var'ım dersler verdi perde açıp;

Yer ve gökte duramadı şeytan kaçıp;

Şölen eyleyip, vahdet meyinden doyası içip,

mekân'da Hakk'tan dersler aldım ben işte.

Aşk makamı türlü makam, aklın ermez

Baştan ayağa zorluk, cefa, sıkıntı gitmez;

Melâmetler, ihanetler eylese, geçmez;

mekân'da Hakk'tan dersler aldım ben işte.

Aşk belâsı başa düşse, ağlar eyler

Aklını alıp, şaşkın kılıp, hayran eyler

Gönül gözü açıldıktan sonra giryan eyler

mekân'da Hakk'tan dersler aldım ben işte.

Ağlar idim seher vaktinde nida geldi

"Cemalimi göstereyim."deyip vaad eyledi

Aklımı alıp, şaşkın kılıp aşkını saldı

mekân'da Hakk'tan dersler aldım ben işte.

Burada cefa çekenlere cemali taht

Mahşer günü bağışlar hem taht ve baht;

Yarattığında eyleyen kendisi aşığa ahd

mekân'da Hakk'tan dersler aldım ben işte.

Çöller gezip, halktan bezip aşkını sor

Kul olsan, Hakk'tan korkup ağlayıp yürü

Cemalini talep eylersen, hazır ol

mekân'da Hakk'tan dersler aldım ben işte.

Gözlerimden kanlar döküp yâd etmedim;

Yüz bin türlü sıkıntıya koydun, feryad etmedim

Senden korkup hasta gönlümü şâd etmedim

mekân'da Hakk'tan dersler aldım ben işte.

Allah derdi satılık değildir, satıp alsan;

Pir-i kamil hizmetinde toprak olmasan;

Hak yoluna girmek olmaz, temiz olmasan;

Lâmekân'da Hakk'tan dersler aldım ben işte.

Ey arkadaşlar, aşk derdine deva olmaz;

Diri oldukça aşk defteri tamam olmaz

Dar lahidde kemikleri ayrık olmaz

mekân'da Hakk'tan dersler aldım ben işte.

Aşk padişah, âşık fakir, nefes alamaz;

Hak'tan izin olmadıkça konuşamaz;

Hak öğüdünü alan dünya arayamaz

mekân'da Hakk'tan dersler aldım ben işte.

Kul Hoca Ahmed, yedi yaşta dersler aldım;

Sekizimde dünya tasasını terk eyledim;

Dokuzumda Hüda'mı hazır bildim;

Lâmekân'da Hakk'tan dersler aldım ben işte.

 

HİKMET-18

Hoş gâipten yetişti, güzel sözüm teberrük;

Aşık olsan ey tâlip, riyâzette belini bük.

Geceleri uyumayıp yaş yerine kanını dök;

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük

Arslan Baba'm dediler; tâliplerde yok ihlas;

Pirin hazır olduğunda ne gerek Hızır-İlyas?

Pir'e adım attığında anmayın gavsur-gıyas;

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük

"Talibim" deyip söylerler, vallah, billah insafsız

Nâmahreme bakarlar, gözlerinde yok insaf;

Kişi malını yiyerler, çünkü gönülleri değil sâf

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük

"Pir hizmetini kıldık"deyip "tâlibim"deyip yürürler;

Yiyip haram, mekruhu, torbalarına vururlar

Gözlerinde yaş yok, halka içine girerler

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

Zâkirim deyip ağlar, çıkmaz gözünden yaşı;

Gönüllerinde gamı yok, her an ağrıya başı;

Oyun-hile kılarlar, mâlum Hüda ya işi;

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

‘Tâlibim’ deyip söylerler, gönlünde yok zerre nur;

Gerçek tâlibi sorarsanız, içi dışı gevher-inci

Hakk'a açık sırları, yedikleri safâ-nur

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

Görünüşü sufiye benzer, kıyametten korkmazlar;

Günah ve haram hasılı, günahlardan ürkmezler

Riya tesbihi elinde, ağlayıp yaşını dökmezler;

Arslan Babam sözlerini işitiniz teberrük.

Riya tesbihi elinde, zünnar iyi bilseniz;

Hak rızası budur aşk derdini eyleseniz

Aşkını alıp mahşerde rezil olup dursanız;

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

Aşka adım atanlar, Hakk cemalini görürler;

Musâ gibi mahşerde Hakk'tan sual sorurlar;

Sarhoş olup vuslatında Hu zikrini kurarlar;

Arslan Babam sözlerini işitiniz teberrük.

İnşaallah işiteni Hakk'tan dileyip alırım

Şeytan yolundan alıp Hakk yoluna salarım;

Yardım etse Mustafa, günahlarını dilerim;

Arslan Babam sözlerini işitiniz teberrük.

Arslan Babamı sorsanız, Peygamber'e saygılı

Sahabeler ulusu, Rabb'in seçkin kulu

Yattığı yeri perişan, bir diken kulübesi;

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

Çarşamba günü işitip ansızın Hazret vardılar;

Arslan Bâb'ın evine o gün misafır oldular

Yattığı yeri perişan görüp hayran kaldılar;

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

O Muhammed Mustafa durup dua eylediler

Melekler âmin deyip elini açarak durdular

"Şöyle ümmet verdin"deyip Hakk şükrünü eylediler

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

Sahabeler dediler: Arslan Baba'dır adınız

Arapların ulusu, tertemizdir zâtınız

Ten terbiyesi farz dedi, parça salıp yattınız;

Arslan Babam sözlerini işitiniz teberrük.

Ahir zaman ümmetleri süslerler evlerini;

Nefs hevaya sevinip bozar her an huylarını;

Şan ve şefkatler ile dik tutar boylarını;

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

Ahir zaman ümmetleri, dünya fâni, bilmezler;

Gidenleri görerek ondan ibret almazlar;

Erenlerin yaptığını görüp göze iliştirmezler

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

İyi yollardan sapıp kötü yola savuşan

netli şeytan pirim deyip eteğine yapışan,

Şeytana pirim deyip sabah akşam görüşen;

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

İman-İslâmını alıp, ölmem deyip gülüşen,

Ölmem deyip dünyada Mevlâm ile vuruşan,

fillik ile her an ömrünü boşa geçiren;

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

Vakti gelse, Azrâil, "Emaneti ver!" diyecek;

Lânetli şeytan, pirim diye, can verende görünecek,

İmanını dinini alıp gönül halini sormayacak;

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

Tevbe kılsa, tevbesini Mevlâm kabul kılmayacak

Allah dese, Rabbi elini tutup almayacak

Cürüm ve isyan düğümünü pire varıp çözmeyecek

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

Yedi yaşta Arslan Baba Türkistan'a geldiler

Başımı koyup ağladım, halimi görüp güldüler

Binbir zikrini öğretip merhamet eylediler;

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

Söz eyledim hurmadan bana hiddetlendiler

"Ey edepsiz çocuk" deyip asa alıp kovdular

Hiddetinden korkmadım, bana bakıp durdular

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

Ağzını aç ey çocuk, emanetini vereyim;

Özünü yutmadım, aç ağzına koyayım

Hak Rasülün buyruğunu ümmet olsam, işleyeyim"

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

Ağzımı açtım, koydular, hurma kokusu eyledi mest;

İki dünyadan geçip vallah oldum Hakk-perest;

Şeyh-molla toplandı, alıp yürüdüler el-ele

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

Babam dedi: Ey oğlum, zorluk vermedin bana

Beş yüz yıldır damakta saklar idim ben sana"

"Özünü siz alıp kabuğunu verdiniz bana ;

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

Babam dedi: "Ey yavrum, karşımda dur, öleyim;

Namazını kılıp göm, canı tasadduk eyleyeyim

Yardım eylese Mustafa, İlliyyin Cennetine gireyim"

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

Ağlayarak dedim: Ey Baba, genç çocuğum bilemem

Kabrinizi kazsalar ben götürüp koyamam

Hakk Mustafa sünnetini, çocuğum, bilemem;

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

Babam dedi: Ey yavrum, melekler toplanacak

Cebrâil imam olup, diğerleri tâbi olacak;

Mikâil ve İsrâfil kaldırıp kabre koyacak;

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

Kul Hoca Ahmed, sözünü cahillere söyleme

Söz söyleyip, cahile, değersiz pula satma

Açlıktan ölsen bile, nâmerdden asla minnet çekme

Arslan Baba'm sözlerini işitiniz teberrük.

 

HİKMET-19

Kudret ile Hakk'dan size ferman oldu

Dipsiz deniz içerisine yalnız düştüm dostlar

O denize Kadir Rabbim ferman eyledi

Elhamdülillah sağ-selamet çıktım dostlar

Yaşım yedi, ömrüm gitti, göğe uçtum

Bağrım taştı, aklım şaştı, yere düştüm

Nefs ve şeytan ile hayli zaman çok vuruştum

Sabr ve rıza makamlarını aştım dostlar

Dokuzumda tam karıştım dokunmadım

On yaşımda sağ yanıma çevrilmedim

Onbirimde öz nefsime bekçi oldum

Fakr ve rıza makamlarından geçtim dostlar

Onikimde bütün ruhlar kelam eyledi

Huriler karşılayıcı gelip bana selam eyledi

Sır şerbetini saki olup bana sundu

Onu alıb edeb ile içtim dostlar

Onüçümde dalgıç olup deryaya battım

Marifetin cevherini sırdan derdim

Mumunu görüp pervane gibi kendimi vurdum

Şuursuz olup aklım gitti şaştım dostlar

Ondördümde toprak gibi hor görüldüm

"Hû-Hû" diye başım bile geceleri dondum

Bin altınlık değerini bire sattım

Ondan sonra kanat çırpıp uçtum dostlar.

Onbeşimde dergahına yanıp geldim

Günah ile her ne iş eyledim hata eyledim

Tevbe eyleyip Hakk'a boyun sunup geldim

Tevbe eyleyip günahlardan kaçtım dostlar

Cebrail vahiy getirdi Hak Rasûl'e

Ayet geldi “Zikr edesin” diye parça ve bütüne

Hızır Babam koydu beni işte bu yola

Ondan sonra derya olup taştım dostlar

Şeriatın bostanında cevlan eyledim

Tarikatın gülzarında seyran eyledim

Hakikatten kanat tutup göklerde uçtum

Marifetin eşiğini açtım dostlar

"Elest' şarabını Pir-i kamil doyasıya verdi

İçiverdim mikdarım kadar koyaverdi

Kul Hoca Ahmed içim dışım yanıverdi

Taliplere inci-cevher saçtım dostlar

 

HİKMET-20

Muhabbetin kadehini içen divaneler

Kıyamet günü ağzından ateş saçar dostlar.

Kudret ile yaratılmış yedi cehennem

Aşıkların nârasından kaçar dostlar.

Cehennem ağlayıp yalvaracak Allah'ına:

Tâkatım yok âşıkların bir âhına.

Kaçıp varayım Hakk Teâlâ penahına;

Aşıkları yaşı ile söner dostlar.

Aşıkları aşk dükkânını varsa kurup,

Yaşını saçıp, göğsünü açıp, yüzünü sürüp,

İnşaallah, cehennem kaçacak ondan korkup

Yedi sema tâkat eylemeyip göçer dostlar.

Rahman Rabb'im sâki olup mey içirse,

Çoluk-çocuk, ev-barktan tam geçirse

Vücudumdan şeytanı Hakk kaçırsa,

Cürüm ve isyan düğümlerini açar dostlar.

Aşk kapısını Hakk yüzüne açık eylese

Hâs aşkını gönül içine yerleşik eylese

Lutf eylese, iki âlemde sultan eylese,

Aşıkları Hakk'â doğru uçar dostlar

Sübhan Rabb'im bir katre mey eylese armağan

Sır zikrini diye diye eylesem tamam,

Hûri-gılman bütün melekler ona köle

Cennet içinde ipek giysiler biçer dostlar.

Allah diyerek kabirden kalksa, alem yanar

Seçkin kulum deyip Rahman Rabb'im, yalnız sever;

Yaş yerine kanını döküp yüzünü boyar,

Hamdını söylese lanetli şeytan kaçar dostlar.

Ben demedim, Allah kendi vaad eyledi

Yolsuz idim, lutf eyleyerek yola koydu

Garip olup feryad eyledim, elimi aldı

Öyle aşık şevk şarabını içer dostlar.

Kul Hoca Ahmed, aşksızların işi kötü

Sabaha varsa, Hakk göstermez ona cemal

Arş ve Kürsi, Levh ve Kalem hepsi bizar;

Aşksızlara cehennem kapısını açar dostlar.

 

DEVAMI :

[ 21-30.Hikmetler ]

intro.jpg (1964 bytes)

Anasayfaya  Dönüş