HAK ÇİGNEMEK

HAK ÇİĞNEMEK Peygamber efendimiz (s.a.v.) gece gündüz çaba harcayıp ashabın ahlakını düzeltti. Bazen O hiç çaba harcamadan birçok kimse O’na aşık olup kendi kendine O’nun ahlakıyla ahlaklanırdı. O’nda bulunan bu fitri güzellik Allah vergisiydi ve Muhammedi nur bu şekilde insanoğlunun gönlünü cezbetmekteydi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Cuma Suresinde, ahirin denilen güruhda zuhur edecek olan Mehdiden sözederken: “İman yeryüzünden yok olup süreyya yıldızına çıkmış olsa bile bu kişi onu yeniden yeryüzüne indirecektir” buyurmaktadır. Aslında imanın yeniden canlanması yahut Muhammedi ahlakın gönüllerde yerleşmesi bir şeyin iki ismidir. Hz.Ebu İmame’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Zulümle Müslümanın hakkını çiğneyene cennet haram kılınır ve Allah cc. Onu cehenneme gönderir” buyurdu. Bu ahlaksızlık bu çağda normal karşılanmaktadır. Çağı yakalamış milletler diğer milletlerin haklarını çiğnemektedirler. Bunlar milletçe diğer milletlere haksızlık etmek konusunda dünyanın hiçbir kavminden geri kalmamışlardır. Ama kişisel ahlak sözkonusu olunca doğu milletlerine göre batılıların ahlak üstünlüğü kesindir. Diğer taraftan dinlerine bağlılıklarını sık sık vurgulayan ve sadakatlerini hiç dillerinden düşürmeyen doğulu milletler, din adına her türlü haksızlığı yapmakta, kişisel çıkarlarını dini, milli ve manevi çıkarlarından üstün tutmaktadırlar. Özellikle alış-veriş sözkonusu olunca bu çirkin ahlakları baş göstermektedir. Doğu toplumlarının çoğunda bulunan ticari haksızlıkları görünce, insan onların bir dine mensup olduğuna inanmakta zorluk çekmektedir. O zaman ahlakımız Muhammed Resulullah’ın ahlakına tıpatıp benzemeli. Değil ahlakımızı, bütün insanoğlunun ahlakını düzeltmekten biz sorumluyuz. Siz: “Diğer Müslümanlara göre ahlaki durumumuz daha iyidir” diyerek kendinizi kandırmayın. Gırtlağına kadar kötülüğün içine saplanmış olanlara göre iyi olmanız bir marifet değildir. Bu durum körler içinde şaşının padişah olmasına benzer. Halbuki şaşı olmak bizzat bir ayıp ve zaaftır. Allah cc. Sizi Ashab-ı Kiramla mukayese etmiştir. Bu nedenle siz kendinizi daima Ashab-ı Kiramla mukayese edip kendi eksikliklerinizi tamamlamaya çalışın. Çünkü onlarla kendinizi mukayese edince, her güzelliğinizde bile kusur bulacaksınız. Siz bu konunun önemini bu açıdan anlayıp Muhemmedi ahlaka sıkıca sarılır. Sizler benim söylediklerimi alelade bir ders zannetmeyesiniz diye ben her sefer bunun önemini vurgulamaktayım. Hadiste Müslümanın hakkını çiğneyen cehennemliktir denmiştir diye aldanmayınız. Çünkü kafir olan bir insanın hakkını çiğneyen Müslümanın da cehennemlik olacağı hadislerde beyan edilmiştir. Bu hadisten, Müslümanın malını yemeyip diğer insanlarınkini yiyebilirsin diye bir anlamı çıkarmak yanlıştır. Bu durumda bizde Yahudilere benzemiş oluruz. Yahudi milleti Yahudi olanın hakkını yemeyip diğer insanların haklarını istediği gibi çiğnerdi. Kur-an’ı Kerim Yahudilerin bu alışkanlıklarını kınamakta ve onları lanetlemektedir. Bu durumda bu uygulama Kur’ana göre Müslümanın değil Yahudilerin ahlakına uygundur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in “Müslüman Müslümanın hakkını çiğnemez” ifadesiyle kasdettiği, kendi kardeşinin malını bile yemekten çekinmeyen insan diğer insanlar için daha da tehlikelidir anlamındadır. Çünkü iki Müslüman arasında bulunan sevgi ve kardeşlik bağı, bir Müslüman ve gayrımüslim arasında yoktur. Hekim Bin Hizam (r.a.)nın rivayetine göre Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde: “Alış-veriş yapanlar birbirlerinden ayrılana kadar alış-verişlerini feshetme hakkına sahiptirler. Alış-veriş yapanlar doğru söyleyip mallarında bulunna kusurlardan birbirlerini haberdar ettikleri takdirde Allah alış-verişlerini bereketlendirecektir. Ama yalan söyleyip mallarının kusurunu gizlemeye çalıştıkları takdirde alış-verişin bereketinden mahrum kalacaklardır.” Buyurmaktadır. (Buhari Kitab-ül Buyu) Bu hadis-i şerifte iyice anlaşılıp, hiç tereddüt edilmeden uygulanması gereken alış-veriş ile ilgili iki üç nasihat vardır. Birincisi, alış-veriş yapanlar aralarında anlaşmalarına rağmen, alış-veriş gerçekleşen oturumdan kalkmadan önce bu anlaşmayı fesh etme hakkına sahip olmalarıdır. Ama oradan ayrıldıktan sonra o anlaşmayı fesh etme hakları yoktur.20 İkincisi mal sahiplerinin müşterilerine mallarındaki kusurları söylemeleri hakkındadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve halifeleri daima kalitesi düşük olan malı kaliteli olanların altında saklayıp satmamalarını emrederlerdi. Onlar bunu engellemek için pazarlardaki malı denetlerlerdi. Bizim ülkelerimizde genellikle kötü mal güzel malın altına saklanarak satılmaktadır. Manav zerzavatın güzel olanını kandırmak için yığının üstüne ve çürük olanı altına yerleştirerek satmaktadır. Bu hastalık toplumun her kısmını etkisi altına alıp toplumda bir güvensizlik yaratmıştır. Avrupa’lılar alış-verişte hiçbir zaman kandırmazlar. Bu ülkelerde üste konulan mal neyse alttaki de odur. Avrupa’lıların bu davranışlarının kaynağı herhangi bir dini inanç değil, ticari sahadaki uzun tecrübeleridir. Temelde dine bağlı olmayan toplumların ahlaki görünen bu uygulamaları iktisadi buhran dönemlerinde çökmeye mahkumdur. Ama gerçek anlamda dine bağlı olan milletler kritik zamanlarda dahi yüce ahlaklarını değiştirmezler. Müslüman tüccarlar diğer insanlar için örnek olmalıdırlar. Onlarla alış-veriş yapan aldatılmayacağından kesinlikle emin olmalıdır. İnsanlar Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in bu nasihatını, ister mantıkları gereği isterse Allah rızası için yapsınlarikisinin sonucunda da berekete ulaşacaklardır. Çünkü malının kusurunu örtmeyen tüccarın ticareti sonsuza dek parlayacaktır. Ama sadece mantığı gereği hareket eden bir dünyadar ile mümin arasında büyük fark vardır. Mümin ticarette zarar göreceğini bile bile, Allah rızasını dünyevi karına tercih eder. Çünkü Allah rızası paha biçilmez bir nimettir. Bundan dolayı siz alış-verişinizde dünyevi kar için değil Allah rızasını kazanmak için doğruyu söyleyiniz. Değişen durumlarda ahlaklarından taviz vermeyen milletler, eninde sonunda diğer milletlere galebe çalarlar. Allah cc. Kur’an-ı Kerim’de “Liyüzhirahu Eleddini Küllihi” buyurup Muhammed Resulüllah’ (s.a.v.)ın dininin diğer bütün dinlere galip geleceğini bildirmektedir. Din aslında ahlak demektir. Siz eğer ahlaktan yoksun iseniz o zaman hangi İslam galip gelecektir? Sizin sayıca çoğalmanızla İslam ahlakı değil sadece İslamiyetin ismi galip gelecektir. Ama bu bir şeyi değiştirmez. Sadece İslamiyetin isminin galip gelmesi Allah’ı ilgilendirmez. Çünkü O, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)e “Sadece İslamiyetin isminin kalacağı bir dönemden haber verip o dönemdeki Müslümanların bedbaht, hocaların ise gök kubbe altında en kötü yaratıklar olacağını bildirmiştir.20 Bundan da anlaşıldığı gibi sadece isim bir şeyi değiştirmez. Gönüllerde ahlaki Muhammediyeyi yerleştirmeyen İslamiyetin galebesi Allah’ı ilgilendirmez. Bu nedenle ahlakınızı titizlikle korumalısınız. Allah rızasını kazanmak isteyen gibi ticarette kazanmak isteyen de dizlerini Muhammed Resulüllah’ın önünde çökmek zorundadır. Her iki yolda da ilerlemek için Muhammed (s.a.v.)ın bize öğrettiği kuralları anlayıp kalbimize yerleştirirsek biz yani ahirin, evvelin yani Resulüllah’ın ashabı ile birleştirileceğiz. Evvelin ile ahirin’in birleştirileceği konusundaki Allah’ın sözü kesinlikle gerçekleşecektir. Siz amellerinizle bu gerçeği ortaya koymadığınız takdirde sizi ortadan kaldırıp yerinize diğer insanları getirecektir. Bu insanlar ahlak-ı Muhammediyeyi sahipleneceklerdir. Onlar ahirin ve evvelinin birleştiğinin canlı bir delili olacaklardır. Bu nedenle dediklerimi hafife almayın. Çünkü milletlerin kaderinin değişip değişmeyeceği Allah’ın Resulü (s.a.v.)nin bu sözlerine bağlıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Bir hanım bir erkekle ilk hanımını boşamak şartıyla evlenmesin” buyurdu. Bu ahlaki zaaf ülkemizde genellikle mevcuttur. Kadınlar bir erkekle evlenirken birinci hanımını boşamasını isterler. Bazı bedbaht erkekler yeni bir hanım alacağım diye birinci hanımını boşamakta veya onu muallakta bırakmaktadırlar. Peygamber Efendimiz(s.a.v.)in nasihatlarının özünü yakalayıp hayatınızı ona göre düzenleyin. Çünkü bütün bereket ve toplumsal güzellikler bu nasihatlarla elde edilebilir. Biz bu ideal toplumu sergilemekten sorumluyuz. Siz bunu yapmadığınız takdirde Allah gözünde bir hiçsiniz. Bundan dolayı hanımlar evlenirken gayrı islami şartlar koşmamalıdırlar. Erkeklere gelince, böyle bir şart öne sürüldüğünde onların buna uymamaları gerekir. Hadis devam ediyor: “Biriniz sadece fiyatı yükseltmek için spekülasyon yaratmasın.” Bugünlerde tüccarlar ihale yoluyla yapılan satışlarda malın fiyatını suni olarak yüksekltmek için spekülatörlerle anlaşıyorlar. Spekülatörün amacı malları satın almak değil sadece fiyatı yükseltmektedir. Nitekim onlar anlaşma gereği fiyatı belli bir yere kadar tırmandırırlar. Böylece mal asıl değerinden çok yüksek bir fiyatla satılmış olur. Bu pazarlak Avrupa’da da mevcuttur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) böyle bir sahtekarlıktan menedip şöyle buyurmuşlardır: “Sadece fiyatı tırmandırmak için spekülasyon yapmayın ve malınızı suni bir şekilde süsleyin satmayın.” Ama Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in bu nasihatları gözardı edilmektedir. Mesela süt veren hayvanı satmak istediklerinde belli bir müddet sağmayın su içire içire onu şişirirler ve suni olarak sütünü çoğaltırlar. Bunun sonucunda satılan hayvan yeni sahibinin evine vardığı gün yirmi kilo ama ertesi gün birkaç gramdan fazla süt vermez. Bir milletin ahlakı bu tür olaylardan dolayı alçalır ve her ferdin başı derde girer. Kısacası bizim derdimizin çaresi ahlak-ı Muhammediyyededir. Bunun neticesi olarak sadece hakkınız olan elinize geçecektir. Ama bu helal rızkınız bereketlenecektir. Çünkü Allah’ın Resulü (s.a.v.) böyle bir helal rızkın bereketleneceğini bize müjdelemiştir ..oOo..