TASFİYE

KONTRGERİLLA'NIN TASFİYESİ Kontrgerilla konusunda kamuoyu son derece duyarsızdır. İtalya'da yüzbinler sokaklara dökülüp kontrgerillacılardan hesap sorulmasını talep ederken ülkemizde bırakın tepki göstermeyi henüz kontrgerillanın ne olduğunu dahi bilmiyor bir çok insan. Hal böyle olunca, kamuoyunun duyarsızlığı sürdükçe kontrgerillanın tasfiyesi Türkiye şartlarında imkansızdır. Kontrgerillanın Türkiye'de tasfiyesi ancak ona ihtiyaç kalmadığı zaman söz konusu olabilir. Oysa egemen güçler ona her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyorlar. İslami uyanışın halka yayılması söz konusudur çünkü. Komünizm gibi Türk insanına yabancı bir ideoloji olmayan İslamiyet'in halkla topyekün kucaklaşması ufukta görünmüştür. İslami bu ilerleyişin durdurulması için kontrgerilla en önemli ve büyük görevi üstlenmiştir. Başka bir örgüt, kurum ve kuruluşun bunu yapabilmesi imkansızdır. Müslümanları insanların gözünden düşürecek provokasyonlarla islami hareketin durdurulabileceği umuluyor bazı çevrelerce, tıpkı komünistlere uyguladıkları taktikleriyle bunu başardıkları gibi... Sonuç olarak, kontrgerilla tasfiye edilmeyecek ve her faili meçhul eylem sonrası kontrgerilla tartışmaları yeniden gündeme gelecektir... Kontrgerillanın tasfiyesi, esasen T.C. şartlarında anlamsızdır. Çünkü Amerikan emperyalizmi gitmedikçe kontrgerillanın gitmesi düşünülemez. Yani olay, kontrgerillanın tasfiye edilmesiyle sınırlı değil, iş o kadar basit değil... Önemli olan bataklığı kurutmak. Müslümanlarla alay eden, onları terörist gösteren Amerikan filmlerinin sık sık yayınlanmaya başlandığı müslüman(!) ülkemizde kontrgerillaların tasfiyesi gerçekçi değildir. Her an yeni tertip ve kışkırtmaların meydana gelmesi ve fail olarak da müslümanların gösterilmesi beklenmelidir aksine... Meseleye şöyle de bakılabilir; Kontrgerilla hakkında diyelim ki bir meclis araştırması yapılmaya kalkışıldı. Herkes, tamam, kontrgerilla artık tasfiye edilecek şeklinde bir düşünceye kaptırabilir kendisini. Oysa bu meclis araştırmasının gerçekçi olmayacağı ortada, çünkü Mahmut Alınak'ın da belirttiği gibi (GERÇEK, 19 Nisan 1992), "Gündeme getirmek kolay. Bir meclis araştırma önergesi verirsiniz, kabul edilir. Bir komisyon kurulur, ama araştırma yapması gereken birimlerde araştırma yapamaz, çok sınırlı bir rapor hazırlar ve parlamentoya getirir. Ortaya hiçbir şey çıkarılamaz, kontrgerilla yoktur denilir ve kontrgerillayı aklamış da olabilir. Yol almak için önce iç tüzük maddesinin değiştirilmesi gerekir. Türkiye'de hiçbir hükümetin kontrgerillayı ortaya çıkarabileceğine inanmıyorum."" Yine sayın Alınak, 2 Mart 1993 tarihinde TBMM'de yapılan kontrgerilla görüşmelerinde konuyu biraz daha açarak şöyle demektedir (Kontrgerilla Cumhuriyeti, T. Turhan, S.190): "Deniyor ki, 'faili meçhul cinayetlerle ilgili bir araştırma önergesi kabul edildi, araştırma komisyonu kuruldu.' Bu komisyon, Doğan Güreş'i ifadeye çağırabilecek midir? Bu komisyon MİT'in, Genelkurmay'ın, ÖHD'nin arşivlerine inebilecek midir? İnemeyecektir. Bu komisyon, Kültür Sarayı yangınını inceleyebilecek midir, Marmara Gemisi yangınını inceleyebilecek midir? Çünkü, Kültür Sarayı yangını faili meçhul bir olay değildi. Eminönü Araba Vapurunun batırılmasını inceleyebilecek midir? İnceleyemeyecektir." Sayın Mahmut Alınak'ın ne kadar haklı olduğu son gelişmelerle kanıtlanmıştır. Zaten baştan belliydi bunun böyle olacağı. TBMM'de kurulan 'Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu'nun çalışmaları çok dar kapsamlı ve sıkıntılı bir şekilde yürütülebilmiştir. Sebebi ise bilgi vermeye çağrılan bazı resmi kurumlar, Komisyon'un bu davetine duvar gibi sağır kesilmiş, hatta yanıltıcı bilgi verme yoluna gitmişlerdir (Milliyet, 19 Aralık 1994). Bu davranışlar Komisyon Başkanı Sadık Avundukluoğlu'nun da belirttiği gibi oldukça anlamlıdır (Milliyet, 24 Ocak 1994). Komisyon üyesi Hüsamettin Korkutata'nın sözleri gayet açık: "Başta DGM Başsavcısı Nusret Demiral olmak üzere, Jandarma İstihbarat Merkezi, Özel Harp Dairesi ve daha pek çok kurum ve kuruluş bize bilgi vermiyorlar. Başsavcı Sayın Demiral, bize bilgi vermemeleri için emniyet görevlilerine ve savcılara özel yazılı bir emir tebliğ etmiş. JİTEM ve DGM, çok mecbur kalıp bilgi vermek durumunda kalsalar bile bu bilgiler yanlış çıkıyor. her ne hikmetse onlardan aldığımız hangi bilgi ve belgenin üzerine gitsek yanlış çıkıyor."(Aksiyon, 21 Ocak 1995,s.27) Komisyon raporunun bir bölümünde şu satırlar geçmektedir: "Yetkili makam ve merciilerden gerekli bilgi ve belgeler alamayan araştırma komisyonumuzun, faili meçhul cinayetler hakkında inandırıcı neticelere varmasının da mümkün olamıyacağı aşikardır..." Aslında bu komisyonun vazifesi cinayetlerin niçin meçhul kaldığını aydınlatmaktı. Bunu bir ölçüde de olsa gerçekleştirerek vazifesini başarmış sayılabilir. Fakat bu başarı sevinilecek bir başarı değildir, faillerin resmi olarak hep meçhul kalacağı anlaşıldıktan sonra. Komisyon üyesi Eyüp Aşık şöyle diyor: "Hiç bir cinayeti çözemedik ve yıllarca çalışsak da çözemeyeceğiz. Çünkü TBMM'nin üyeleri etkili ve yetkili olamıyor. Cinayetlerin önemli bölümü karanlık. Fazla üstüne gitsem ben de hedef olurum." (Milliyet, 19 Aralık 1994). Torumtay: "Hiçbir Şey TBMM'nin Denetimi Dışında Kalamaz" Gladio tartışmalarının Türkiye'ye yansıdığı sıra Genelkurmay Başkanı olan ve sansasyonel istifasıyla kontrgerilla tartışmalarının birden kesilmesinin aynı zamana tesadüf ettiği Emekli Orgeneral Necip Torumtay, Özel Harp Dairesi'nin kontrgerilla, Gladio gibi teşkilatlarla uğraşmasının söz konusu olmadığını söylüyor ve askeri gizlilik gerektirecek bir konu olmadığı sürece TBMM'nin herşeyi aydınlatabileceğini belirterek, konuya şöyle yaklaşıyordu (CUMHURİYET, 8 Aralık 1992): "Hiçbir şey TBMM'nin denetimi dışında kalamaz, yeter ki arzu etsin. Özel Harp Dairesi'nin kontrgerilla, Gladio gibi teşkilatlarla bir alakası yok. Görevleri açık seçik belli olan, hükümetin, arzu edildiğinde Meclis'in denetimine tamamen açık, gizliliği olmayan -tabii gizliliği askeri açıdan var. Her müessesenin bir gizliliği vardır ama, söylendiği şekilde, kontrgerilla falan diye karanlık işlerle uğraşması bahis konusu değil- herşeyi sorabilirsiniz. Eğer sorduğunuz askeri planda gizli birşey değilse, size zannediyorum rahatlıkla her türlü bilgileri verebilirler. Hiçbir şey TBMM'nin denetimi dışında kalamaz. Yeter ki arzu etsin." Sayın Necip Torumtay'a sormak lazımdır, eğer sorulan soru, 'askeri gizlilik' var diye cevaplanmazsa ya da askeri bir bölümün 'askeri gizliliktedir' gerekçesiyle araştırılması engellenirse gerçek nasıl anlaşılacaktır?!! İşlerine gelmeyen soruyu, 'bu askeri gizlilikte bir konu' diye yanıtlamazlarsa ne anlaşılır bu soruşturmadan, bu araştırmadan ?!! Mahmut Alınak'ın yukarıdaki kanısında ne kadar haklı olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. Öyleyse şu iddia tartışmayı bitiriyor: "Kontrgerilla tasfiye edilemez, çünkü askeri gizliliktedir!" Kontrgerillanın tasfiyesi konusunda Bülent Ecevit de iyimser değil (CUMHURİYET, 6 Aralık 1992): "Son bir iki yıl içinde ortaya çıktı ki, NATO'ya bağlı hiçbir Batı ülkesinde bu soruna çözüm getirmek kolay olmadı. Çünkü elle tutulamayan bir örgütle karşı karşıyasınız. Ben, özellikle 1978-79 hükümet dönemimizde, Genelkurmay Başkanı'ndan öncelikle bu soruna çözüm getirmesini istedim ve o da bir ölçüde birşeyler yapabildi. Ama o bile, bunun çekirdeği bir askeri birim olduğu halde, istediği sonucu elde edemediğini itiraf ediyor..." Sayın Ecevit, Batı ülkelerinde bu soruna zor olsa da çözüm getirildiğini ifade ediyor. Oysa bu doğru değil, yani Batı bu soruna çözüm getirmiş, kontrgerillalarını tasfiye etmiş değil! En hararetli tartışmaların yapıldığı İtalya düşünülürse, orada bile Savcı Felice Casson, kesin bir sonuca varamadı, soruşturmasını tamamlayamadı. Çünkü Cumhurbaşkanı Cossiga, kendisini ifade vermeye çağıran Casson'un bu çağrısını reddedince savcının eli kolu bağlandı. Soruşturma kilitlendi ve unutuldu zamanla. İtalya ve diğer Batı ülkelerinde ortaya çıkarılan örgüt, bizdeki Özel Harp Dairesi'nin sivil uzantısıdır, yani resmi örgüt. Asıl işin püf noktası olan İtalyan vatanseverlerinin teröre karışıp karışmadıkları açığa çıkarılamadan soruşturma yukarıda anlatıldığı tarzda kilitlendi. Casson'un açığa çıkardığı bu resmi sivil vatanseverleri biz yaklaşık 20 yıl önce açığa çıkarmışız! Tekrar vurgulayalım, Savcı Casson nereye kadar gidebildi? Hani nerede Bologna, Peteano ve diğer katliamların katilleri? Orada ve diğer Avrupa ülkelerinde bile olay örtbas edildi açıkçası. Güya demokrasiyle yönetiliyorlar da olay örtbas edilebiliyorsa, varın siz düşünün öyleyse, Türkiye'mizde kontrgerilla terör örgütünün ortaya çıkarılıp da tasfiye edilip edilemeyeceğini... Yeni hedef artık İslamiyet, yani kontrgerillaya, eskisinden daha fazla iş düşüyor... GERÇEK, 19 NİSAN'92: Talat Turhan şöyle diyor: "(Kontrgerillanın ortaya çıkarılması için) Amerikan Emperyalizmi ile savaşı göze alacak güçler lazım. Çünkü, bunların kökeninde Amerikan emperyalizmi var. Bu, Amerikan emperyalizmi tarafından finanse edilen bir örgüt ve sadece Türkiye'de değil dünya çapında var olan bir örgüt. Hangi iktidarın gücü Amerikan emperyalizmini aşıyorsa, o, bunun üzerine gidebilir. Amerikan emperyalizmine her yönüyle bağlıysanız bu örgütü kapatmakla Amerika'yı karşınıza almış olursunuz. Eğer iktidarların gücü de buna yetmiyorsa onunla uyum halinde yaşamak durumundalar... Bu örgütle uyum halinde yaşayanlar ise insan haklarından söz edemezler. İnsan haklarında bir yere gelmek için geçmişin pisliklerinin hesabını sormak lazım. Oysa 20 yıldır işkence edenler yetkili konumlarını muhafaza ediyorlar. Demek ki, işkencecileri koruyan ve devlet üzerinde olan bir güç var..." YEHOVANIN OĞULLARI VE MASONLAR, S.447: "MOSSAD'dan Kontrgerillaya uzanan zincirin ortadan kalkması ise çok güçlü bir sistem gerektiriyor: Hükümetler ve hükümet başkanları, kontrgerilladan şiddetle çekinmekteler. Kontrgerilla bir anlamda devlet içinde devlet konumunda. Kontrgerillayı ortadan kaldırabilmek için, bir hükümetin gücünü, fikrini ancak son derece sağlam bir düşünce yapısından alması gerekiyor. Şiddete, gurura, nefrete dayalı olan bu sisteme karşı beklenen karşı çözümün tamamen bu yapının dışında olması, sevgiye, adalete, fedakarlığa, alçakgönüllüğe, merhamete dayalı olması gerek. Bunların dışında yapay çözümlere, geçici tedbirlere sarılmak sonuç vermez, vermiyor. MOSSAD-CIA-Kontrgerilla zincirinin kendisine en büyük hedef olarak İslam'ı seçmiş olması durumu yeterince açıklamıyor mu?"