2. prosesin Orijini ve Karakteristikleri
Proses ifadesi köklerin Batı Endüstri toplumundan olmakta ve tarihsel proses içerisinde endüstriyel devrime kadar gitmektedir. 1800’lı yıllarda İngiltere’deki Soho
Engineering Foundry üretimde iş sırası kavramını uygulamaktaydı. Yapılan işe ilişkin detaylı açıklamalar ve için başlangıcından sonuna kadar akışına ilişkin detaylı açıklamalar kullanılmaktaydı.
1832 tarihli bir yazısında Charles Babbage bu ilk kavramların üzerine eklemeler önermiştir. Babbage bu yazısında ürün maliyetlerinin kontrol edilebilmesi açısından üretim proseslerinin analizinin önemine işaret etmiştir. Babbage’in işlerin birleştirilmesi ve merkezileştirilmesine ilişkin anlayışı o günlerde bile iş akışının önündeki engellerin biliniyor olduğunu ortaya koyması açısından oldukça önemlidir.
70 sene sonra, bilimsel yönetimin babası olarak bilinen F.W.Taylor da proses kavramına ait oluşmuş olan birikime katkıda bulunmuştur. Daha ziyade yaptığı iş ve hareket etütleriyle tanınmış olsa da, sırasal iş görevlerinin analizine ilişkin ısrarı proses kavramının köklerini daha iyi anlamamız açısından önem taşımaktadır. Taylor’un çalışmaları aynı zamanda endüstri mühendisliği alanındaki gelişmeleri de ateşleyici bir rol oynamıştır.(3)
İş akısı, sırasal operasyonlar ifadeleri ve bunların kontrolü Taylor’un eserlerin yayınlanmasından sonraki 50 seneden boyunca daha da ileri götürüldü ve geliştirildi. Bu çalışmaların çoğu direkt olarak imalat faaliyetlerine yöneltildiğinden, bu yaklaşımın hizmet faaliyetlerine uygulanabilirliği
göstermek ortaya koymak üretim ortamı dışında çalışan kişilere düştü. İşgücünün sosyal ve davranışsal boyutunun ve bu faktörleri işin doğasını anlamaya çalışırken hesaba katmak gerekliliğini ortaya koymak da yine diğerlerine düşen bir görevdi.Operasyonel bir bakış açısıyla ele alındığında proses, her biri belirli girdi ve çıktılara sahip olan, birbiriyle ilişkili olan ve belirli sınırlara sahip işler kümesi olarak tanımlanabilir. İyi tanımlanmış bir başlangıcı ve bir sonu olmalıdır. Bir proses esas olarak belirli şeyleri yapmak için kullanılan metodlarıdır. Bir üretim prosesinin esas gayesi, belirli bir girdiler kümesini kullanarak, bu girdilerden daha fazla katma değere sahip bir veya daha çok çıktı elde edilebilmektedir.
Her üreti
m prosesinin ortak 3 temel elemanı vardır;1.) Dönüşüm 2.) Geri Besleme 3.) Tekrarlanabilirlik.
Çıktı temelde bir dönüşümün veya bir dönüşümler dizisinin sonucunda oluşur. Malzeme teçhizat veya farklı nesnelerden oluşabilen girdiler bir dizi faaliyet (act), sonunda alıcıya ulaşacak olan çıktılara dönüştürülür. Bu alıcı bir dış müşteri olabileceği bir iç müşteri de olabilir. Girdilerin uğrayacağı dönüşüm türleri şu şekilde sınıflandırılabilir;
1.) Fiziksel 2.) Konumsal 3.) Ticari 4.) Bilgi
Fiziksel dönüşüm hammadde veya yarı mamulü dönüşüm için gerekli olan bilgiyi de kullanarak daha yüksek bir katma değere sahip bir çıktıya dönüştürmek anlamını taşır. Fiziksel dönüşüm bir hal değişimi olarak düşünülebilir. Bir imalat süreci, örneğin bir otomobil montajı bu tür bir dönüşüme örnek olarak gösterilebilir.
Konumsal dönüşüm nesnelerin veya malzemelerin bir yerden başka bir yere hareket etmeleri ve depolanmaları içerir. Ticari dönüşümler bankacılık veya brokerlik gibi değer transferi işlemlerini içerir. Ticari dönüşümler bankacılık veya brokerlik gibi değer transferi işlemlerini içerir. Bilgi dönüşümleri ise veri azaltma ve modifiye etme gibi işlemleri kapsar. Burada veri girdidir. Dönüşüm süreci verinin modifikasyona uğratılması ve çıktı da anlamlı ve kullanışlı bilgilerdir, bir finansal rapor gibi bir proses tipik olarak yukarıdaki temel dönüşüm tiplerinden en azından bir ve genellikle iki veya daha fazlasını içerir. Hizmet prosesleri de bu dönüşüm tiplerini kullanır. Örneğin bankacı
lık veya sigortacılık büyük ölçüde ticari dönüşüme dayalı olarak yürütülmektedir.Öyleyse, bir proses, bir veya daha fazla sayıda dönüşüme uğratılan girdilerden daha büyük katma değerli çıktılar üreten birbiriyle ilişkili ve belirli sınırlara sahip işler kümesi olarak tanımlanabilir.
Geri besleme kontrolü kavramı istenilen niteliklere sahip çıktıları elde etmeyi sürdürebilmek için dönüşüm faaliyetlerinde yapılması gereken değişiklikleri ve düzeltmeleri ortaya koyan/düzenleyen kuralları tarif etmektedir. Tüm üretim prosesleri çıktısının niteliklerini koruyabilmek ve geliştirebilmek için geri beslemeye ihtiyaç duyar. Geri besleme farklı şekillerde ve prosesin farklı kademelerinde alınabilir. Genel olarak prosesin değerinden kaybetmemesi için geri besleme y
apılmalıdır.Tekrarlanabilirlik üçüncü temel elemandır. Tekrarlanabilirlik bir prosesin aynı şekilde defalarca yürütülebilmesi anlamını taşımaktadır. Bazı prosesler doğaları gereği süreklilik arz ederken, bazıları çevrimsel veya kesikli niteliktedir. Rafine etme gibi kimyasal prosesler sürekli ilan geleneksel bir otomobil imalatı işi kesikli bir prosestir. (9)
Bir diğer yaklaşıma göre, üretim proseslerinin 3 temel elemanı yerine 5 adet ortak özelliğinden bahsetmek gerekmektedir (5). Bu ortak özellikler şunlardır;
1.) Tanımlanabilirlik 2.) Ölçülebilirlik 3.) Yinelenebilirlik
4.) Kontrol edilebilirlik 5.) Katma değer yaratmak
Tanımlanabilirlik
Prosesin temel unsurlarının belirlenebilmesi özelliğidir
Ölçülebilen
Prosesin
performans ölçüt / göstergeleri ile izlenebilme özelliğidir.Yinelenebilirlik
Süreci harekete geçiren aynı ve/veya değişen girdilerin işlenmesi sonucunda oluşan çıktının müşteri ihtiyaç ve beklentilerini sürekli karşılayabilme özelliğidir.
Kontrol edilebilirlik
Proses sorumlularının prosesin performansı hakkında her zaman bilgi sahibi olabilmesi ve gerektiğinde düzeltici faaliyetleri yerine getirebilmesi özelliğidir.
Katma değer yaratmak
Prosesin, çıktının kalitesi ve çıktıyı kullanan müşterinin tatmini üzerinde olumlu etki yaratabilme özelliğidir.
Şimdi tekrar proses kavramının dönelim ve bazı özelliklerini genel bir model yardımıyla inceleyelim. Bir proses genellikle hammadde veya yarı mamul veya değişik tiplerde veriler gibi girdilerle başlar. Önceden belirlenmiş belirli dönüşümler Şekil-1’deki O, operasyonunda yürütülmektedir. İşler proses spesifikasyonları, operasyonel tarifler veya rotalamalar, değişik türlerde talimatlar, çizimler ve bunun gibi elemanları barındıran formal
bir dokümantasyon yapısı içinde tarif edilmektedir. O operasyondan çıkan parça daha yüksek katma değerli bir çıktıyı temsil etmektedir ve buradan bir sonraki operasyon olan O2’ye ulaşmıştır. Parça son operasyona ulaşıncaya dek her aşamada değerini arttırmıştır ve son operasyon neticesinde final çıktı veya son mamul haline gelmiştir. Pek çok proseste, iş akışı girdi kısmında oluşan en küçük katma değerden son çıktı kısmında oluşan en yüksek katma değere doğru yönlenir. Bununla beraber en yüksek katma değere son mamulden önceki aşamalarda ulaşılan bazı istisnai süreciler de mevcuttur.O2
operasyonu bir kontrol ve ölçüm noktası olarak düşünülebilir. Burada iş örneklemesi ve istatistiksel kalite kontrol çalışmaları uygulanıyor olabilir. O3’ operasyonu da bir yeniden işleme istasyonu olarak düşünülebilir. Bu genel modelin iyi tanımlanmış sınırlara ‘O’ giren girdiler ve On’den çıkan çıktılar sahip olduğunu görüyoruz. Proses içerisinde ise O2 ve O3 gibi temel aktiviteler veya alt prosesler arasında arayüzler bulunmaktadır. Arayüzler iş akışlarının bir departmandan diğer bir departmana geçtiği noktaları ortaya koyar.Bu modeli bir örnekle açıklayalım. Personel ve yönetim bölümlerinde ortak bir faaliyet olan rapor veya dokümanların gerekli yerlere dağıtılması veya ulaştırılması faaliyetini inceleyelim. Raporun yayınlayıcısı Çoğaltma Servisi’ne giderek listedeki herkes için bir kopya çıkarılmasını istiyor. Fotokopi makinası operatörü bu isteği dikkate olarak ilk önce orijinal raporun kalite düzeyini kontrol ediyor, daha
sonra operatör işin kalitesini kontrol ediyor (O3) ve tamamlanmış işi raporun yayınlayıcısına gönderiyor (O4). Yayınlayıcı bu aşamada listedeki isimlere göre zarfları hazırlıyor (O5) kopyaları bu zarflara yerleştiriyor ve zarfları mühürlüyor (O6). Doldurulmuş ve adreslenmiş zarflar, ki bunlar bu prosesin çıktılarıdır, daha sonra ilgili adreslere gönderiliyor.Bahsedilen tüm bu işler daha ufak görevlere bölünebilir. Görevler elemantel işler veya işin kesikli elemanlar, olarak tanımlanır. Bir faturanın üzerine tarihi yazılması veya bir hesaplamanın yapılması hep bir görev olarak algılanır. İşler ise birbiriyle ilişkiler görevler grubu olarak tanımlanır. Örneğin bir faturayı incelemek bir iş olarak tanımlanır, zira bir takım görevlerden oluşmaktadır. Orijina
l siparişin çıkartılması, oluşan borçların incelenmesi ve sipariş verilerinin fatura verileriyle karşılaştırılması bu işin içindeki görevler grubu oluşturmaktadır. O zaman diyebiliriz ki, her işin iki veya daha fazla görevden meydana gelir.Diğer yandan, eğer biz bir işler kümesini içinde bulunduğu daha büyük bir grup içinde bulunduğu daha büyük bir grup içindeki yeriyle ilişkili olarak incelenmekte bunun alt proses adı verilen daha büyük bir alanın bir parçası olduğunu görülebilir ve daha da genelleştirir
sek birbiriyle ilişkili alt prosesler ve yine birbiriyle ilişkili ana prosesler de toplam bir üretim sistemini meydana getirirler.Şekil-2, ana proseslerin alt proseslerin işlerin ve görevlerin oluşturduğu hiyerarşik sistemi göstermektedir. O zaman, bir ana proses bir imalat sisteminin alt sistemi veya bileşeni olarak düşünülebilir. Sırasıyla ona prosesler çeşitli sayıdaki alt proseslerden alt prosesler de değişik sayılardaki işlerden meydana ge
lmektedir. Günümüzde ana proseslerin büyük kısmı oldukça karmaşık yapılara ve çok sayıda alt proseslere sahip olup, organizasyon içerisinde yer alan fonksiyonel bölümlerin çoğuyla etkileşim halindedir. Bu tür proseslere bazen çapraz-fonksiyonel (cross-functional) prosesler olarak adlandırılabilmektedir. Örneğin, bir imalat şirketinde gelen siparişlerin ve işlenmesi, bu firmanın pazarlama prosesinin bir alt süreci olarak görülebilir. Siparişin alınması, işleminde yer alan fonksiyonlar yalnızca satış işlemleri olmakla kalmayıp bileşim sistemi, üretim planlama ve kontrol ve alıcılar hesapları gibi fonksiyonları da ilgilendirdiğinden, bu işten çapraz-fonksiyonel bir alt prosestir.Pratikte alt prosesleri prosesler olarak adlandırılmaya yönelik bir eğilim söz konusudur. Bu belirli bir işin referans olarak alındığından böyle olmaktadır. Örneğin, bir kontrolün yaptığı işlerin toplamının bir süreci teşkil ettiğini ve bu işlerin diğer bileşenlerinin de bir alt süreci oluşturduğunu düşünebilir. Diğer yandan da bu bileşenleren birinin sorumlusu olan yönetici kendi yaptığı işi bir proses olarak görebilir.(1)
Şekil-2
: Proseslerin Hiyerarşik Düzeni
Bir diğer görüşe göre ise, proses hiyerarşisi şu kademelerden oluşmaktadır(5);
Ana prosesler
Şirketin iş sonuçları üzerinde direkt etkisi olan ve stratejik öneme sahip üst seviyede proseslerdir. (Örnek:Pazara sunma ana süreci)
Prosesler
Ana prosesleri oluşturan ve birbirleri ile etkileşimde olan proseslerdir. (Örnek:Pazar araştırma süreci, Pazarlama süreci, Satış
süreci)Alt prosesler
Prosesleri oluşturan ve iki veya daha fazla fonksiyonu ilgilendiren faaliyetlerdir. (örnek:Satış süreci; satış bütçesinin yapılması, siparişlerin alınması ve satışın gerçekleştirilmesi alt proseslerini içerir.)
Proses aktiviteleri
Aynı fonksiyon içinde bir veya birkaç kişi tarafından gerçekleştirilen ve alt prosesleri oluşturan faaliyetlerdir. (Örnek:Siparişlerin alınması alt süreci; müşteri taleplerinin gözden geçirilmesi ve siparişlerin sisteme girilmesi proses aktivitelerini içe
rir.)2.3 Bir Prosesin Karakteristikleri
Proses yönetimi iyi yönetilen üretim operasyonlarında uzun süredir konmadan da olsa uygulanmakta ve müşteriye fiyat, kalite ve adet bazında istediği ürünlerin ulaştırılmasına sağlayan gerçek zamanlı yönetim kontrolü altındaki proseslerin yürütülebilmesini temin etmektedir. Kimyasal ecza ve yüksek teknolojili operasyonlar buna örnek olarak gösterilebilir.
Proses yönetiminin prensipleri köklerini iyi yönetilen üretim proseslerinin özelliklerinden olmaktadır. Özelliklerini daha iyi anlamak ve proses yönetimi için bir temel oluşturabilmek için imalat proseslerinin özelliklerini incelememiz gerekmektedir. Buradan hareketle de bu özellikleri nitelikleri hizmet prosesleriyle karşılaştırabiliriz.
İyi yönetilen bir imalat prosesinin aşağıdaki özellikleri sahip olduğunu söyleyebiliriz.(1)
2.3.1 İyi Tanımlanmış Proses Sahipliği
Geleneksel olarak bir üretim operasyonunun sahibi genellikle açıkça belirlidir. İlgili operasyondan sorumlu yönetici bellidir. Bu yönetici organizasyonun misyonunu, çıktılarını ve nelerden sorumlu olduğunu bilmek durumundadır. Ayrıca bu yöneticisinin performansını ölçmekte kullanılan bazı standartlar mevcuttur.
Bununla beraber son yıllarda geleneksel yönetim sahiplenmesi yetkilerinin bir kısmının iş gruplama ve kendi kendini yöneten iş takımlarına kazanç bırakmaya başlamıştır. Bir proses sahibi, bireysel olarak ve takım halinde kazanç, maliyet, kalite ve planlama gibi faaliyetlerden tamamıyla sorumlu olmak ve süreci bu kriterler bazında belirlenmiş
olan amaçlarına doğru yönlendirmek durumdadırlar. Bunun dışında proses sahibi kendi sınırları içerisindeki proseste değişiklik yapmak veya değişiklikleri yönetmek yetkisine sahip olan kişidir. (1)İmalat prosesleri açıkça tanımlanmış başlangıç ve bitiş noktalarına sahiptir. Final ya da son çıktı ve bu çıktıyı üretebilmek için gereken girdiler de aynı şekilde açık ve nettir. Zaman zaman netleştirilemeyen unsurlar ise çıktı spesifikasyonlarının uygulanarak dönüşüm işlemlerinde ku
llanılmak üzere ne denli uygun olduğu gibi meselelerdir. Çıktılar veya girdiler bazında bu belirsizlikler pek çok iş prosesinde karşılaşılabilir. İyi yönetilen üretim proseslerinde, bu gibi sorunlar ürünü her geçtiği her aşamada takıp ve kontrol etmek yönünde gösterilen bilinçli çabalarla minimize edilebilmektedir.(1)2.3.3 Dökümante Edilmiş İş Akışı
Bir imalat prosesindeki iş akışı genellikle oldukça detaylı bir biçimde hazırlanır. Bunun çeşitli sebepleri vardır. Bu sayede oldukça detaylı bir biçimde hazırlanır. Bunun çeşitli sebepleri vardır. Bu sayede üretim için gereken fiziksel dönüşüm işlemlerinin nasıl yapıldığına dair hakçı bir kayıt elde edilecek olması bu sebeplerden bir tanesidir. Bu kayıt aynı zamanda yapılabilmek değişiklikler için bir referan
s noktası anlamını taşımaktadır. Son olarak dökümantasyon proses personeli için bir eğitim ve referans aracı olarak da kullanılabilmektedir.Dökümanların çeşitli tipleri mevcuttur; tipik dökümanlar arasında proses akış şemaları, montaj çizimleri, rotalamaları gösterebiliriz. İş akış şemaları dönüşüm gerçekleştirebilmek için yapılması gereken operasyonları yapılış sıraları da göz önünde tutarak tanımlayan grafiksel bir yaklaşımdır. Bu konuyla ilgili detaylı bilgi daha ilerde ele alınacaktır. Montaj çizimler
i bir mamulün nasıl oluşturulduğunu gösterir. Rotalama adını verdiğimiz operasyon adımlarının tarif edilmesi de iş akış şemasıyla birlikte kullanılmaktadır. (1)2.3.4 Belirlenmiş Kontrol Noktaları
Kontrol noktaları işin kalitesini düzenlemek için kullanılır. Fiziksel dönüşüm işlemlerinde dalgalanmalar kaçınılmaz olduğundan kontrol noktaları bu dalgalanmaları kontrol altına alabilmek için kullanılmaktadır. Bu noktalar, muayene, istenen özelliklerin kontrol edilmesi ve şartlara uymayanların tahliye edil
mesi gibi işleri içine almaktadır. (1)Ölçümler, iş akışını ve yönetimsel dalgalanmaları kontrol edebilmek için istatistiksel kriterler temin etmektedirler. Final mamülün şartlara uygunluğunun tes edilmesi şeklinde yapılan ölçümlerin yanı sıra kat içi ölçümlerde iyi yönetilen imalat proseslerinin ortak özelliğidir. Yalnızca son mamül üzerinde yapılan ölçümlerin çok geç yapılmış olmakla kalmayıp, oldukça yüksek hurda ve yeniden işleme maliyetleri yarattığı da bilinmektedir. Ölçü
mler mamülün kalitesinde oluşabilecek dalgalanmalar karşısında düzeltici faaliyetlerin geç kalınmadan uygulanabilmesini sağlar. (1)2.3.6 Proses Sapmalarının Kontrolü
İyi yönetilen proseslerde istenmeyen bir durum oluştuğunda bu düzeltecek faaliyet zaman kaybedilmesinin ve istatistiksel kriterler dayandırılarak uygulanır. Geri besleme ve ayarlama proses kontrolünün kalbidir ve bu kontrol olmazsa proses istenen kalitede çıktı elde etmek konusunda süreklilik yakalayamaz. (1-10)
İyi yönetilen imalat proseslerine kıyasla, hizmet veya yönetim proseslerinin pek çoğunda proses sahibini net olarak tanımlamadığı, ölçüm kriterlerin tanımlanmasına ilişkin sorunların yaşandığı ve işlerin tanımlanamadığı ve kontrol edilemediği durumlarda sık sık karşılaşırız. Şunu söy
lemek mümkündür ki; proses esaslı bir bakış açısıyla incelendiğinde bu tip prosesler yöneltilmedikleri görülmektedir. Tablo-1 imalat prosesleri ile hizmet prosesleri arasındaki farklılıkları bir takım kriter bazında ortaya koymaktadır. Genel olarak, iyi yönetilen imalat proseslerinin iyi tanımlanmış olma, dokümente edilmiş olma ve kontrol edilme gibi ortak özelliklerinden bahsedilebilir. Bir prosesin yönetilmesi proses sahibinin belirlenmesi sürekli sınırlarının koyulması, prosesin ve kontrol noktalarının tarif edilmesi, belirlenen parametrelerle gerekli ölçümlerin yapılması ve de oluşan sapmaları gidermek için gerekli düzeltici faaliyetlerde bulunabilmesi gibi işleri içine almaktadır.Tablo-1 : İmalat Prosesleri ile Hizmet Prosesleri Arasındaki Temel Farklılıklar
Görünüşler | Üretim | Servis |
Sahiplilik | Açık tanımlanmış olmalı | Çarpık sahiplilik |
Sınırlar ve arayüzler | Tanımlanmalı | Genelde belirsizdir |
Proses tanımlaması | Resmi dokümante edilmeli | Az/eksik/olmayan entegrasyon |
Kontrol noktaları | Kurulmalı | Genelde içermemektedir |
Ölçümler | Kurulmalı | Genelde içermemektedir |
Doğru işlem | Yapılmalı | Yapılsa bile etkin değildir. |
Yönetim açısından bakıldığında bir işler kümesini proses olarak görmeyip, bu işleri bir proses yönetimine tabi tutmamanın en ciddi neticesi sonucu bu işleri kontrol edememe durumuyla karşılaşmak olacaktır. Diğer bir olumsuz sonuç ise bu işlerin etkinliğini ölçemiyor olmaktır. En nihayetinde de bu işlerin reaktif tepkisel bir tarzda yürütülmesi sonucu doğuracaktır ki, günümüzde pek
çok iş ortamının reaktif tepkisel biçimde yürütüldüğünü görmekteyiz. (12)
Bir önceki bölümde bir prosesin çeşitli karakteristiklerinden bahsettik. Proses yönetimin temellerini incelemeye ise proses yönetiminin üç aşamasından bahsederek başlayabiliriz.
1. Aşama : Prosese İlk Hazırlık Aşaması
2. Aşama : Prosesin Tanımlanması Aşaması
3. Aşama : Prosesin Kontrol Edilmesi Aşaması
Bu bölümde ilk aşama olan prosese ilk hazırlık aşamasından bahsedilecek. Bu aşama proses sahibinin ve proses sınırlarının belirlenmesi faaliyetlerini kapsar. (13)
Günümüzün karmaşık ve fonksiyonlar arası geçişlere sahip proseslerinde çoğu zaman proses sahibi kavramı netleştirilememektedir. Bundan kaynaklanan sorumluluk eksikliği ise ilişkin sorunlarla ilgili alınması gereken kararların ve yapılması gereken işlerin önünde önemli bir engel teşkil etmektedir. Bu da verimliliğin düşmesine, moral kaybına ve yönetim ile çalışanlar arasında uyuşmazlık ve ih
tilaflara sebep olmaktadır. “Bu benim işim değil” şeklinde dile getirilen ifade sürek sahibi kavramının netleştirilmediğinin gösteren en tipik semptomdur. Bu sıkıntı büyük ölçüde prosesin karmaşıklığı organizasyonun yapısı ve kültürü ve bu organizasyonu yürüten yönetim biriminin stil ve tavırlarından kaynaklanır.Öyleyse, proses yönetiminin ilk kuralı, proses sahibinin belirlenmesi olmalıdır. Sahip olma ifadesi genellikle bir mülkiyeti çağrıştırır. Örneğin bir fabrika sahibi o işletmenin hisselerine sahip olan kişidir. Diğer yandan proses sahipliği, bir dizi işten sorumlu olma anlamını taşımakta ve bu işleri yapılırken yapmakta kullanılan teçhizat ve teknolojilerin sahibi olmayı gerektirmemektedir.
Sık kullanılan bir tanımla proses sahibini bir prosesin işleyişinden ve performansından sorumlu olan ve bu prosese ilişkin değişiklikleri belirleme ve gerçekleştirme uygulama yetkisine sahip olan kişi olarak tanımlayabiliriz.
* Prosese ilişkin hatalarında düzeltilmesinde ve geliştirmelerin yapılmasından sorumlu olan kişinin açıksız bilinebilmesi için,
* Problem çözümü ve harekete geçme işlerinin düzenlenebilmesi için,
* Oluşabilecek taraflar arası sorunları çözebilmek için. Bu durum özellikle çapraz fonksiyonel prosesler için geçerli olmaktadır. Böyle bir oluşumda proses sahibi arabulucu olarak çalışacaktır.
* Değişiklikleri yapma yetkisinin tanımlanması için. Proses sahibi prosese ilişkin maliyet, kalite, planlama prodüktivite ve dizayn kriterlerini etkileyecek değişiklikleri gerçekleştirme veya denetleme hakkına sahip kişidir.
Proses sahibinin belirlenmesi ve atanması proseslerin yönetilmesinde temeli oluşturmasına rağmen, ne yazık ki bununla ilgili genelgeler kurallar ve yöntemler bulunmaktadır. Bu yüzden her işletmede bu sorun özel çözümlerin üretilmesini gerekmektedir. Uygulanabilecek yöntemler arasında, varsayımsal ya da görünmeyen bir proses sahibinin belirlenmesi, üst düzey yönetim kurulu üyelerinden proses sahiplerinin seçilmesi, sorunun uygun yönetim kademesinde incelenmesi ve sonra bağlanması gibi ya
klaşımlar sayılabilir.McCabe, iş proseslerini tanımlarken proses sahipliğinin temel unsurlarını şu şekilde ortaya koymuştur;
“Proses sahibin tespit edilmesi, iş proseslerinin geliştirilmesinde kritik bir faktördür. Proses sahibinin, sahibi bulunduğu prosesin tüm unsurlarından sorumlu tutulması gerekmez, çarpraz-fonksiyonel proseslerde ise tutulamaz. Prosesin kötüye gitmesinde canı en fazla yanacak olan, prosese en fazla yatırımı yapmış olan departmanın yöneticisi proses sahibi olarak atanabilir.
Proses s
ahibinin prosesini büyük bir fotoğrafın bir parçası olarak görebilecek, süreci etkileyen politikaların belirlenmesinde etkin rol üstlenebilecek ve bir geliştirme planını organize edip, uygulayabilecek düzeyde olması gerekir. Proses sahibi prosesin başından sonuna kadar sorumlu olan kişidir.(6)Şunu belirtmek gerekir ki, proses sahibinin belirlenmiş olması faydalı bir adım olmakla beraber, proses gelişimini garanti eden bir unsur değildir. Gelişim proses sahibi olarak belirlenen ve atanan kişinin kendini işe ve prosese adama derecesiyle de yakında ilişkilidir. Değişiklikleri yürüten kişinin veya ekibin proses gelişimini uygulayabilmek için proses sahibiyle yakın ilişki halinde olması oldukça önemlidir. Stravinslas bu tür yakın bir ilişki sağlanamadığında yaşanabilecek zorluklarda şöyle bahsetmektedir;
“Pek çok değişim ekibi problemin analiz edilmesi ve çözüme yönelik önerilerin tespitinde oldukça rahat hareket etmekteyken, bu önerilerin uygulanmasına ilişkin göç ve otoriteye sahip olma konusunda ayrı rahatlığı yaşayamamaktadır. Bu yüzden proses sahibinin işe daha fazla girmesi bu konudaki çalışmalara katılması değişim ekibine bir güven aşılayacak ve işleri hızlandıracaktır.
Bunun yanında yapılan önerilerin doğru zamanda uygulanması da proses ekiplerinin verimliliğini arttıran bir başka önemli unsurdur. Proses sahibi proses ekibine uygulama aşamasına ilişkin geri besleme yapmalı ve uygulanmaya önerilerin neden uygulanmadıklarını izah etmesidir. (11)
3.2 Sınırlar ve Arayüzler
Prosese ilk hazırlık aşamasının ikinci temel adımını prosesin içinde tanımlandığı ve yönetildiği sınırların tanımlanması ve iş akışındaki kritik arayüzlerin tespit edilmesi oluşturur. Proses sınırları bir işler dizisinin limitlerini belirler. Örneğin bir proses malzeme deposundan gere
kli malzemeyi çekmek için malzeme istek fişinin doldurulmasıyla başlayabilir ve malzemenin birkaç tezgahtan geçerek işlenmiş hale gelmesiyle sona erebilir. Burada başlangıç sınır, prosesin malzeme istek fişinin doldurulmasıyla başladığını ifade etmektedir. Bir önceki bölümde yer alan Şekil-X proses sınırlarının bir akış şemasında nasıl yerleştirilebileceğini göstermektedir.Proses sınırlarının tanımlanması yalnızca proses sahibinin alanını netleştirmekle kalmaz, aynı zamanda da prosesin kritik arayüzlerini tespit etmeye de yardımcı olur. Girdi sınırı esas tedarikçilerle proses arasındaki arayüzü tarif eder. Çıktı sınırı ise proses ile tüketici veya müşteri arasındaki arayüzü temsil eder. Bu iki arayüz de dışsal arayüzlerdir.
Dahili arayüzler Ş
ekil-3’de görüldüğü gibi, sınırlandırılmış bir proses içerisinde bir işin çıktısının onu takip eden işin girdiğini nerelerde oluşturduğunu gösteren geç noktalardır. Dahili arayüzler proses içerisinde iş parçasının bir bölümü terk edip, bir sonraki bölüme geçtiği noktaları temsil eder.
Şekil-3 : Dahili Arayüzler
İş akışına ilişkin problemlerin çoğu arayüz noktalarında meydana gelir. Bu yüzden, arayüzlerin belirlenmesi ve netleştirilmesi mevcut potansiyel problemlerin çözümünde önem taşımaktadır. Arayüz problemleri genellikle arayüzün iki tarafındaki kademelerin arasında iletişim eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
Bu tür arayüz problemleri proses çıktısının yani mamulün kalitesini etkileyebilmektedir. Çok büyük sosyal sonuçlar doğuran bu tür bir problem 9 Mayıs 1986 tarihli New York Times’ta yayınlanan bir makalede ele alınmıştır. Makale Sovyetler Birliği’ndeki nükleer kazayı konu etmekteydi;
“Kazaya ilişkin raporda, içerdeki radyasyonu düzeyini izleyen birimin dışarıdaki radyasyon düzeyini izleyen birimle hiçbir iletişim kanalının bulunmadığı belirtilmektedir.
Raporda konuya ilişkin daha detaylı bir açıklamaya yer verilmemekle beraber, yukarıdaki ifade bize patlamanın olduğu tesisin içindeki radyasyon düzeyi sızıntılı reaktör yüzünden giderek artarken, bu durumun dışarıdaki yetkililere bildirilmediğini dışarıdaki yetkililerin bununla ilgili olarak yazılmadığı düşündürüyor.
Bu yazıyı okuyan pek çok kişi bunun bir haberleşme sorunu olduğu düşünecektir. Fakat radyasyon düzeyinin izlenmesi işini nükleer enerji üretme prosesinin bir alt süreci olarak görürsek, varacağımız sonuç ya bu alt prosesin iç ve dış ortamlar arasında haberleşmeye olanak vermeyecek biçimde tasarlandığıdır ki, bu uzak bir ihtimaldir, yan da sağlanmış olan haberleşme imkanlarının kullanmadığıdır. Bu i
kinci olasılığı doğru kabul edersek, bunun açık bir arayüz hatası olduğunu görürüz. (1)3.3 Müşteri-Üretici-Tedarikçi Modeli
İş akışını yavaşlatan unsurların yok edilmesinde ve prosesin geliştirilmesinde kullanılan etkili bir yöntem de Müşteri-Üretici-Tedarikçi (MÜT) modelidir. Bu model bir üretim biriminin çıktısının bu çıktıyı alacak birimin ihtiyacını karşılamaya amaçlaması esasını temel almaktadır (Şekil-4). Alıcı birim, müşteri olmaktadır. Müşteri ürün olan kişidir ve prosesin içinde veya dışında yer
alabilir. İç ve dış müşteri kavramı Japonya’da öğretmenlik yayan ve kalite yönetimi metodlarını geliştiren kişi olarak da bilinen K. Ishikawa’ya aittir.MÜT modelinde 3 temel birim vardır; ürünün alıcısı veya müşterisi, katma değerli ürünü üreten üretici ve üreticiye gerekli girdileri temin eden tedarikçi, Model 3 aşamada cereyan eder;
* Çıktıya talep aşaması
* Üretim yapabilme aşaması
* Girdi talebi aşaması
Şekil 4 : MÜT Modeli
Bu kavramın temelini ihtiyaçlar üzerinde müşteri üretici arasında ve üretici tedarikçi arasında uzlaşmanın sağlanmış olması oluşturur. Müşterinin iç ve dış müşteri olması herhangi bir fark yaratmaz. (8)
MÜT modeli prosesin veya alt prosesin çıktısına olan talebin tanımlanmasıyla başlar. İmalat proseslerinde iş proses içi dahili bir arayüzü geçtiğinde veya çıktı sınırını geçtiğinde yeni bir alıcıya ulaşmış olur. Bu alıcının bu işi kabul etmesi gerekir. İşin kabulü o işin şartlarına ve standartlara uygun olduğunu gösterir. Eğer iş bu uygunluğu arz
etmiyorsa, aşağıdaki 3 durumdan biri gündeme gelir;* Alıcı ve üretici arasıda herhangi bir iletişim kurulmaksızın gelen iş olduğu gibi yani değişikliğe uğratılmaksızın kullanılır. Vaktinden geç gelen mamül ya da parça bu durumun bir tipik örneğidir.
* İş alıcı tarafından reddedilir ve üreticiye geri gönderilir.
* İş alıcı tarafından kabul edilir ve alıcı ile üretici arasında iletişim kurularak veya kurulmadan modifiye edilir, yani değişikliğe uğratılır.
Çoğunlukla işin reddedilmesinin veya modifiye edilmesinin arkasında müşteri ihtiyaçlarının yeteri kadar anlaşılmaması yatmaktadır. Bu yüzden üretici ile alıcı arasındaki mamülün hangi karakteristiklerine sahip olması gerektiği eksiksiz ve açık biçimde bilinebilmelidir. (1)
3.3.1.1.) İhtiyaçların Belgele
ndirilmesi YöntemleriAlıcı ihtiyaçlarının dokümantasyonu çeşitli yöntemlerle gerçekleştirilebilir;
3.3.1.1.1.) Kısa Mamul Tanımları
İsminden de anlaşılacağı gibi alıcı ihtiyaçlarının nitel veya nicel olarak tarif edilmesidir. Bu tanımlar alıcı ihtiyaçlarını açık ve net biçimde ortaya koymalı ve yapılacak daha detaylı dökümantasyon çalışmalarına temel teşkil etmelidir.
Spesifikasyonlar hem grafik hem de kontitatif ifadeleri içerebilmektedir. Genellikle teknik bir dille ol
uşturulurlar ve sayısal değerler ve toleranslardan meydana gelir.Bir nitelik listesi bir mamülün karşılaması gereken özellikleri ve karakteristikleri yansıtan bir listedir. Genellikle alıcı ihtiyaçlarını netleştirebilmek için bu ihtiyaçlara birtakıma sayısal değerler atanır. Nitelik listeleri aynı zamanda daha sonra inceleyeceğimiz açılım matrislerine de temel teşkil edebilir.
3.3.1.1.4.) Bilgi Akış Şemaları:
Bu oluş şeması ilk olarak veri akışını grafiksel olarak tarif edebilmek için bilgi işlemde geliştirilmiş bir araç olmasına rağmen alıcı ihtiyaçlarının dokümante edilmesinde de kullanılmaktadır.
Açılım matrisleri müşteri istek ve ihtiyaçlarını mamül niteliklerine dönüştürmek ve kullanılan yapısal ve sistematikler metodu temsil etmektedir. Açılım matrisleri QFD veya Kalite Fonksiyon Açılımı dediğimiz kapsamlı yaklaşımın da temelini oluşturmaktadır.Bu beş yaklaşımdan yalnızca açılım matrisleri yöntemi ihtiyaçları operasyonel düzeylerdeki karakteristik ve niteliklere indirgemek için yapısal bir yaklaşım sunmaktadır. Bu ihtiyaçlar bir kez belirlendikten sonra üretici üretimi gerçekleştirme aşamasına geçmiş olacaktır.
3.3.2.) Üretim Yapabilme Aşaması
Bu aşamada üretici birim, belirlenen alıcı ihtiyaçlarının ne kadarının mevcut üretim süreci ile karşılanabileceğini belirler. Genellikle üretici prosesin mevcut haliyle ihtiyaçları karşılayamayacağı yada proses girdilerini çıktılar üzerinde kısıtlayıcı etki yaptığı sonucuna varır. Bu durumda ü
retici ya müşteriyle kabul edilebilir bir ihtiyaçlar listesi üzerinde uzlaşacak, ya tedarikçilere girdilere ilişkin yeni taleplerle gidecek ya da mevcut süreci modifiye edecektir.Örnek olarak bir firmanın finans departmanında çalışan Mehmet Bey’i ele alalım: Mehmet Bey’den her ayın ilk gününde bir bütçe raporu hazırlaması istenmektedir. Bu durumda üretici konumunda bulunan Mehmet Bey farklı kişilerden farklı veriler temin etmek durumundadır. 5 farklı departmandan ayın başından 1 hafta önce bu verileri alm
ası gerekmektedir. Doğal olarak, Mehmet Bey bu verileri doğru zamanda ve doğru şekilde temin etmek konusunda sıkıntılar yaşamaktadır. Girdiler genellikle geç ve eksik olarak gelmektedir. Mehmet Bey bu durumda, ya alıcıyla bütçe raporun teslim zamanı üzerinde görüşecek ya tedarikçilere farklı taleplerle gidecek ya da raporu daha kısa sürede hazırlayabilmek için süreci değişikliğe uğratacaktır.3.3.3.) Girdi Talebi Aşaması
Bu aşama üreticinin tedarikçilere kendi ihtiyaçlarını sunduğu aşamadır. Bu aşamada tedarikçilerin kendilerinden beklenen gereksinimleri iyi anlamaları gerekmektedir. Bu gereksinimler maliyet, zamandalık, miktar ve kalite gereksinimler olabilecektir. (1)Pratikte, MÜT modeli birbirleriyle ilişkili halinde bulunan ihtiyaçların oluşturduğu karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu yapı içerisinde oluşabilecek sınır ve arayüz problemlerini minimize etmekte faydalı olabilecek tekniklerden biri de “ihtiyaçlar-sorumluluklar” matrisidir. Bu matriste tüm çıktılar matrisin bir ta
rafına, çıktıları üreten birim ve organizasyonlar da diğer tarafına yerleştirilmiştir. (Şekil-5). Matristeki her hücre ihtiyaçları ve bu ihtiyaçlara ilişkin üretici ile tedarikçi arasındaki taahhütleri göstermektedir. Aşağıdaki şekilde Rı’in az önemli örnekte incelediğimiz Smith’in hazırlayacağı bütçe raporu için ihtiyaç duyduğu finansal girdileri temsil ettiğini düşünebiliriz. Fı ise bu durumda bu girdiyi sağlayan ilk departman olmaktadır. Benzer şekilde R2 ikinci departmandan alınması gereken verileri göstermektedir ve bu tabloyu bu şekilde genişletebiliriz. Böylece matris, matris üzerindeki tedarikçilerin sağlaması gereken ihtiyaçların tümünü gösteren özet bir şema halini almıştır.Maliyet analizinde kullanılan tamamlanmış bir matris örneği Şekil-6’da görülmektedir. En direkt işçi saatlere satırı ile D34 sütununun meydana getirdiği hücre dolu X işareti D34’deki birinin muhasebe departmanına D34 departmanındaki endirekt içi saatlerine ilişkin bilgiyi sağlaması gerektiğini göstermektedir. Diğer X sembolleri
de benzer sorumlulukları temsil etmektedir.Daha karmaşık sorumluluk matrisleri bir X sembolünün yerine daha tanımlayıcı ve daha spesifik sembollerden faydalanabilir. Bu tip bir matris tamamlandığında bir imalat prosesinde oluşabilecek tüm arayüzleri ve bunlar arasında gerçekleşebilecek ihtiyaçları yansıtabilecektir.
İhtiyaçlar |
F1 |
F2 | F3 | ............. | Fm |
R1 |
|||||
R2 |
|||||
R3 |
x |
||||
Rn |
Şekil-5 : İhtiyaçlar – Sorumluluklar Matrisi
Departman Sorumluları |
|||||
İhtiyaçlar | D22 | D34 | D73 | D96 | D65 |
Endirekt çalışma saatleri | X | X | X | X | |
Direkt çalışma saatleri | X | X | X | X | |
Kayıp zamanlar | X | X | X | X | |
Zararlı zamanlar | X | X | X | X | |
Planlanmış zamanlar | X | X | |||
Planlanmamış zamanlar | X | X | |||
Bilgisayar kullanım zamanları | X | X |
Şekil-6 : Tamamlanmış Matris Örneği
Bu tür matrisler son yıllarda kullanılmaya başlanmış ve karmaşık projelerin yönetilmesinde faydalı bulunmuştur. Genel anlamda, proses basit de olsa, karmaşık da olsa bu tür bir matris tekniği proje yönetiminde olduğu kadar proses yönetimin de kullanışlı bir araç olma niteliğini taşır.
Şekil-7 bu tür matris tekniğinin Ford Motor Company’deki uygulanış biçimini göstermektedir. Burada, prosese katılan iş grupları ve fonksiyonel birimler matris hem yatay hem de dikey eksenlerinde yerlerin atmışlar ve oradaki ihtiyaçlar da oluşan hücrelerde gösterilmiştir. Hermann-Baker bu matris yaklaşımının MÜT modeliyle birlikte kullanıldığında imalat hattını destekleyen taahhütleri nasıl oluşturduğunu şu
şekilde açıklamaktadır;Şekil-7 : Ford Motor Company’de Kullanılan Matris Tekniği
“Teklif edilen bu operasyonel amaçlar üretim departmanı ile servis departmanları arasında ve diğer tüm departmanların kendi aralarında yürüttükleri aldı verdi görüşmelerinin konusunu teşkil ediyordu. Örneğin, üretim departmanı ilk aşamada tesis mühendisliğinden belirli bir hatta %95’lik bir makine kullanım zamanını bir operasyonel hedef olarak talep etmiştir. Tesis mühendisliği departmanında çok yüksek olarak değerlendiri
lebilecek bu talebin karşılanabilmesi için üretim departmanı makinaların önleyici bakım çalışmaları için %100 oranında hazır ve uyumlu olmasını sağlamak zorunda kalacaktır. İki birim de bu denli yüksek bir performans göstermeyeceğinden daha makul bir operasyonel hedefin taraflar arasında müzakere yoluyla belirlenmesi gerekecektir.Benzer biçimde %90’luk bir makine kullanım oranı hedefini yakalayabilmesi için tesis mühendisliği departmanın diğer sorulu departmanlarıyla bazı destek hedefleri üzerinde anlaşması gerecektir. Örneğin malzeme kontrol bölümünden kritik makine parçaların % 100 oranında hazır bulundurulması istenmesi bu destek hedefleri arasında yer alabilir.
Şekilde ilk kolon üretim departmanının operasyonel hedeflerini kapsamaktadır. Geri kalan sütunlar ise her departman kendi operasyonel hedeflerini gerçekleştirebilmesi için ihtiyaç duyduğu destek hedeflerin gösteriyor. Tüm bu hedeflere, ilişkin müzakereler fabrika müdürlü ve iç danışman tarafından yürütülmektedir.”
Bu bölümü özetlemek gerekirse;
proses sahibinin belirlenmesi ve proses sınırları ile arayüzlerinin tanımlanması proses yönetimin prosese ilk hazırlık aşamasını oluşturur. Üretici ve müşteri ile üretici ve tedarikçi ara kesitinde oluşan gereksinmelerin eksiksiz biçimde tanımlanması ise iş akış kalitesini önemli ölçüde etkileyen bir unsurdur. MÜT modeli müşteri, üretici ve tedarikçi üçgeninde ürün ve hizmet karakteristiklerinin tanımlanmasında kullanılan etkili bir kavramdır. Bütün bunlar bizi proses yönetiminin bir sonraki aşaması olan prosesin tanımlanmasına hazırlamaktadır. (1)
Prosesin tanımlanması prosese ilişkin operasyonel detayların anlaşılmasına ve anlatılmasına imkan tanıyan bir faaliyet olarak tanımlanabilir. Bunun yanında prosesin tanımlanması prosesin gelişimine ilişkin temelleri ve standartları belirlememizde yardımcı olur. Pek çok durumda süreci, olduğu gibi kullanıldığı şekilde tanımlamakla gereksiz ve veya mükerrer işlemler ve diğer katma değer yaratmayan işler gibi önemli hataların pro
ses içersinde kalmasına sebep olur. Öyleyse prosesin tanımlanması öncelikle prosesin anlaşılmasına sağlamakta daha sonra da bu anlayış prosesin geliştirilebilmesin imkan vermektedir. (10)4.1 Akış Şemaları ve Semboller:
Akış şemaları bir imalat sistemi içerisinde gerçekleştirilen dönüşüm işlemlerinin grafiksel olarak gösterilmesi için kullanılan araçlardır. Bu şemaların temel amacı tüm işlerin sembolik olarak ve esasen yürütüldükleri sıra ile temsil edilmesinin sağlanmasıdır. Proseslerin analizinde günümü
zde iki farklı tip akış şeması kullanılmaktadır. Bu içi farklı akış şemasının ilki dönüşüm işlemlerini göstermekte endüstri ve imalat mühendisliği tarafından kullanılmaktadır. Bu endüstriyel akış şemasında kullanılan bazı sembolleri göstermektedir. Bu geometrik semboller kaynaklarını Gilbreth’lerin iş metodları üzerine yaptıkları çalışmalar esnasında geliştirdikleri sembollerden almaktadır. Gilbreth’ler bilindiği gibi, bilimsel yönetim ekolünün en önemli pratisyenleri arasında yer almaktadır. Amerika Makine Mühendisleri Derneği ve yine Amerika’daki Endüstri Mühendisliği Enstitüsü, prosesleri tarif etmek için 5 temel sembol üzerinde uzlaşmışlardır. Bu temel sembolleri, bir işlemi tarif eden daire, muayene ve onaylamayı tarif eden kare ve baklava, nakliye ve ulaştırmayı tarif eden ok işareti, depolamayı tarif eden üçgen ve bekleme veya geçici depolamayı tarif eden büyük D veya yarım daire sembollerdir. Bu semboller, bir proses içerisinde yer alabilecek beş temel işlemi yansıtmaktadır. Bunları kısaca açıklamak istersek;* Esas işlem; bu genellikle bir fiziksel veya bilgi dönüşü olmaktadır. (Daire)
* Bu dönüşümden çıkan ürünün kontrolü ve onaylanması (Kare ve baklava)
* Mamul veya ara mamülün taşınması (çizgili ok)
* Mamul veya ara mamülün depolanması (Ters üçgen
)* İş akışında meydana gelen duraksamalar (Büyük D veya Yarım Daire)
Bu geleneksel şemalandırma sayesinde prosese ve iş akışına ilişkin pek çok kullanışlı bilgi temin edilebilmektedir. Bununla beraber yeniden işleme, taraflar arası müzakere ve geri dönüşüm gibi karar vermeyi içeren ve tekrarlı işlere ilişkin bilgiler dediğimiz ikinci tip şemalama yönetimin kullanılmasıyla bertaraf edilmektedir. (9)
Bilgi akış şemasında iki temel sembol bulunmaktadır. Bunlar dikdörtgen ve baklava sembolleridir. Dikdörtgen sembolü dönüşüm işlemlerini temsil ederken, baklava sembolü dönüşüm işlemlerini temsil ederken, baklava sembolü ise kontrol işlemleri için kullanılmaktadır. Çizgi ve oklar da iş akışının yönünü gösterir. Bu semboller Tablo-2’de görülmektedir.
Proses akış şemalarının iki farklı tipi Şekil-8’de örneklendirilmiştir. Burada akış şeması yapılan iş bir raporun yazılması işidir. Sol tarafta birinci tip akış şeması, sağ tarafta ise ikinci tip akış şeması kullanılmıştır. Sağdaki ikinci tip akış şemasında yalnızca
dikdörtgen ve baklava sembollerinin kullanılmasının yarattığı basitlik ve kolay anlaşılabilirliğin yanında yine aynı şemada birtakım bilgilerin eksik kaldığı da görülmektedir. Bu dezavantaj, zamansal ifadelerin şemaya eklenmesiyle ortadan kaldırılabilir. (3)
Şekil-8 : Akış Şeması Tipleri
Tablo 2 : Bilgi Akış Şemasında Kullanılan Semboller
Prosesin tanımlanması için kullanılan sıralı yaklaşım aşağıdaki adımları
içermektedir.
1) Önce tanımlanacak olan işlerin veya alt prosesin başlangıç ve bitiş noktalarının tespit edilmesi gerekir. Bunu yapmakla inceleyeceğimiz işler kümesini sınırlamış olduk ve şimdi de bu sınırlar içerisinde gerçekleşen tüm dönüşüm ve kontrol işlemlerini tanımlamamız gerekir. Burada hatırlatılması gereken nokta, yaptığımız sınırlamanın prosese ilk hazırlık bölümünde tarif edilen prosesin sınırlarının belirlenmesi ile karıştırılmaması gerektiğidir. Orada yaptığımız şey tüm bir prosesin sınırlarını
belirlemek iken, burada da proses içerisinde yer alan bir alt prosesin başlangıç ve bitiş noktalarını tespit ediyorsaHer iş kümesi veya alt proses, bir veya daha çok girdiyle başlar. Bu girdiler malzeme veya bilgi şeklinde olabilir. Benzer şekilde, iş kümesinin sonucu da bir veya daha fazla çıktı olacaktır. Tablo-3’de görülen benzer bir form prosesin tanımlanması için faydalı olabilecektir. Bu formda süreci analiz eden kişi iş kümesinin adını sahibini girdi ve çıktılarını kaydedebilir. Bu bilgilerin yanı
nda arayüzlerin adedi ve ölçümler gibi ilave bilgiler de verilmelidir.Tablo 3 : Proses Tanımlama Formu Örneği
Analist :
Tarih :
2-) Belirlene
n sınırlar içerisinde kalan işlerin akış şeması oluşturulmalıdır. Bunun için çeşitli tekniklerden faydalanılabilir. Bu teknikler arasında; proses içerisinde yer alan kişilerde grup halinde veya teker teker görüşülmesi, analizci tarafından yapılan gözlemler ve bu işlere ilişkin dokümantasyon gözden geçirilmesi gibi yaklaşımlar daha çok tercih edilmektedir. İş akışı şemasının hazırlanmasından önce, proses analizcisinin prosesin gerektiği gibi tanımlanabilmesi için ne kadar detaya inilmesi gerektiğine karar vermesi gerekir. Aşağıdaki adımlar proseslerin tanımlanması için kullanışlı bir sırayı göstermektedir.a) Öncelikle işler kümesini makro düzeyde tanımlayın. Bu düzey bir diyagram çeşitli iş gruplarını kapsar. Bu düzeyde analizi yapan kişi iş akışını kullanılan temel dönüşüm tiplerini yansıtacak gruplar halinde tanımlanmış olur. İş akışının her adımında birden çok ise yer verilebilir. Bu üst düzey diyagram alt prosese alt ait temel işlemleri belirlemek ve daha detaylı bir akış diyagramından çerçevesini oluşt
urmak işlevlerine sahiptir. Şekil-9 alıcılar hesabına ilişkin bir makro diyagram örneğini göstermektedir.
Şekil 9 : Makro Diyagram Örneği
b) Daha sonra makro diyagramdan faydalanarak, akış şemasına dahil edilecek işleri belirleyin. Bu noktada analizcinin tarife konu olan detay derecesini belirlemiş olması gerekir. bu bağlamda, analizcinin işlerle görevleri birbirinden ayırabilmesi önem taşımaktadır. Görev, daha önce de belirtildiği gibi proses hiyerarşisinin en altında yer alan proses elemanı
dır. Görevlerin biraraya gelmesi ile iş adını verdiğimiz bir üst düzeydeki proses elemanları meydana gelir.Üretim faaliyetlerini iş düzeyinde tanımlamak yaptığımız analizde uygun detay düzeyini belirlemekte bize yardımcı olan bir unsurdur. Gereğinden daha az detaylandırılmış bir analiz prosesin işleyişine ve geliştirme olanaklarına ilişkin yeterli bilgiyi sağlamayacaktır. Diğer yandan gereğinden fazla detaylandırılmış bir analiz ise oldukça karmaşık kafa karıştırıcı olarak ve de yine analizden beklenen fa
ydaların elde edilememesine neden olacaktır. Ayrıca iş düzeyinde oluşturulmuş bir proses şeması analizi yapan kişiye bu şema üzerinde gösterilmesi gereken görev düzeyindeki faaliyetlerin de yer almasına olanak tanıyacaktır. (1)3) Tanımlanacak işler kümesini belirledikten sonra sıra akış şemasının oluşturulmasına gelmiş olur. Süreci oluşturan herbir işi tanımlamak için 3 temel adımdan oluşan bir yol izlenebilir.
* Her dönüşümün çıktısının tanımlanması
* Bu çıktıyı sağlayan işin tanımlanması
* Bu işi gerçekleştirmek için gereken girdilerin tanımlanması
Şemada yer alacak ilk sembolü belirleyebilmek için; “Yapılan ilk iş nedir?” sorusunun sorulması yeterli olacaktır. Bu sorunun cevabı alındıktan sonra bu işe ilişkin girdi ve çıktılar belirlenerek uygun şekilde şemaya dahil edilmelidir. Bunu yaptıktan sonra da “Bundan sonra gelen iş nedir?" sorusunu sormak ve yukarıdaki aşamaları tekrarlamak gerekir. Bu döngü prosesin son elemanına kadar devam ettirilerek sonucu ulaşılmalıdır.
Girdi ve çıktıların belirlenmesi belirli soruların sorulmasını ve cevapların alınmasını gerektirir. Bu sorulardan bazıları şöyledir;
* Hangi ara mamüller, malzemeler veya bilgilere ihtiyaç duyulmaktadır?
* Bu girdilerin gereksinimleri nelerdir?
* Bu iş ile bir önceki arasında bir arayüz
mevcut mu?Nadler akış şemalarının oluşturulmasında şu basit yaklaşımı önermektedir;
“Akış şemasını hazırlayan kişiyi ilgili proseste işlenen iş parçalarından biri olarak düşünmek, gerekli bilginin temin edilmesini oldukça kolaylaştıran bir varsayımdır. Bunu yaptığımızda sormamız gereken soru, şemaya neler dahil etmemiz gerekir? sorusu olmaktan çıkıp, şemayı hazırlayan kişinin proses içerisinde hangi aşamalardan geçtiği sorusu halini alacaktır. Bu kişinin başına gelen herşey akış şemasındaki bir sembol ta
rafından temsil edilecektir”. (1)4.3 Akış Şemalarının Çizilmesi
Akış şemaları kişisel tercihlere ve okunabilirliğe göre yatay ve dikey olarak oluşturulabilir. Yatay hazırlanması durumunda, sınır çizgileri ilk işin sol tarafına ve son işin sağ tarafına çizilebilir. (Şekil-10’da görüldüğü gibi) Benzer şekilde şemanın dikey eksende çizilmesi durumunda da sınır çizgileri ilk işin üstüne ve son işin altına yatay çizgiler şeklinde çizilebilir.
Prosesin karmaşık veya basit olmasına bakılmaksızın, iş akışının organizasyonel arayüzler arasında hareket ettiği noktalarda bunu gösteren kesikli çizgilerin şemaya dahil edilmesi faydalı olacak bir yaklaşımdır. Bunun yapılması analiste veya proses geliştirme ekibine çıktı gereksinimleri üzerinde yoğunlaşma olanağını sağ
layacaktır. Daha önce de belirtildiği gibi arayüzler prosesin etkinliğini ve verimliliğini etkileyebilme yeteneğine sahip unsurlardır. Bu yüzden analiz süresince arayüzler üzerinde odaklanma sağlanmalıdır.
Şekil-10 : Yatay Akış Şemalarında Sınırların Konumu
Bazı karmaşık prosesler için, incelenen işler kümesinde yer alan farklı birim ve departmanların bunlar içindeki işlerin ve birimler arasındaki iş akış ilişkilerinin analize ve bu analizin üzerinde yürütüldüğü şemalara dahil edilmeleri gerekebilmektedir. Şekil-11’de böyle bir şema örneği görülmektedir. Proses sınırları ve arayüzleri böyle bir şemada da açıkça gösterilmekte ve hatta akış şemasının bir parçası haline gelmektedir. Bu tür bir şema daha az karmaşık prosesler kullanıldığında işe işin fonksiyonel sınırlar içerisindeki hareketlerin anlaşılmasına ve etkinlikten uzak faaliyetin tespit edilmesinde önemli faydalar sağlamaktadır. (3)
Şekil-11 : Çarpraz-Fonksiyonel Prosesler için Akış Şeması
Prosenin tanımlanması esnasında analist veya proses takımı tarafından daha önce farkedilemeyen pek çok şey ortaya çıkarabilmektedir. Bu sayede tekrarlanan veya katma değer yaratmayan işler farkedilir ve gereklikleri sorgulanmaya başlanır. Böylelikle kaydedilen ilerlemeler
prosesi daha da geliştirmek için gerekli olan motivasyonu temin eder. Bu konudaki kaynaklar ve yapılan çalışmalar prosesin tanımlanması aşamasının prosesi geliştirmek adına çok önemli fırsatlar yarattığını ortaya koymaktadır. Bununla beraber, proses çalışmalarını bu aşamada bırakıp daha ileri götürmezsek, ne prosesin yeteneklerini tam olarak anlayabiliriz ne de prosesi tüm potansiyeliyle kullanma şansını yakalayabiliriz. Bu yüzden proses yönetiminin üçüncü ve son aşaması olan proses kontrol aşamasını da incelemek gerekir. (3)
Prosese ilk hazırlık ve proses analizi aşamalarını geçtikten sonra proses yönetiminin üçüncü ve son aşamasını oluşturan proses kontrol aşamasına ulaşmış oluyoruz. Proses kontrolü 3 adımdan oluş
ur;Bu adımlar arasında, görüldüğü gibi, mantıksal bir zaman ve sıra ilişkisi mevcuttur. (2)
Kont
rol noktaları iş akışı içerisinde yer alan kontrol etme, muayene etme, tetkik etme, fiziksel ölçüm ve sayım gibi iş adımlarıdır. Şekil-12 doküman işlemeye ilişkin işler kümesine ait bir kontrol noktasını göstermektedir.
Şekil-12 : Kontrol Noktası Örneği
Kontrol iyi yönetilen her operasyon için vazgeçilmez bir unsurdur. Pek çok iş prosesinde kontrol noktaları belirlenmeyen işlerin iç geri bildirim mekanizmasından ve buna bağlı olarak gerekli düzenlemelerden yoksun kaldığını ve kontrolün bu tip proseslerde ya final mamüle göre ya da müşterilerden alınan geri beslemeler yardımıyla sağlanmaya çalışıldığını görmekteyiz (Şekil-13). Bir proses böyle işlediği sürece, mamülün kalitesi o mamül prosesi terkettiği zaman bilinemez ve tespit edilemez. Pro
ses reaktif ya da tepkisel bir yapıya sahiptir, yani yönetim esas olarak alıcılardan alınan geri beslemeye göre ürettiği mamülün kalitesinin kabül edilebilir olup olmadığını belirlemektedir. Çoğu zaman da alınan geri beslemeler mamülün beklentileri şu veya bu şekilde karşılayamadığına yönelik şikayetler şeklinde olur. (13)
Şekil-13 : Reaktif Bir Kontrol Mekanizması
5.2 Reaktif ve Kontrollü Prosesler:
Reaktif bir proseste, final mamülün kalitesi ancak üretimin son aşamasında belli olur ve bu kaliteyi değiştirmek adına muayene etmek veya kontrolden geçirmek dışında yapılabilecek fazla bir şey de olmaz. Bir son mamülün kalite kontrole tabi tutulması kaliteyi temin etmenin etkisiz ve yüksek maliyetli bir yöntemi olarak bilinmek
tedir. Kalite düzeyinin saptanması bir de müşteri geri beslemelerinden beklenirse, zayıf kalitenin tespiti için yalnızca çok geç kalınmış olmaz aynı zamanda gelecek için ciddi riskler oluşur, zira müşteri memnuniyetsizliği direkt bir sonuçtur.Şekil-14 proses kontrol kuramını göstermektedir. İşlerin son aşamaya kadar kontrol edilmeden gelmesinin yerine, ara mamüller bazında yapılan kontroller ve bu kontroller ile belirlenen kalite düzeyine ilişkin veriler kararlar almaktadır. Proses içi kontrollerin yapıldığı yerler, kontrol noktaları adını alır. Proses için kontroller genelde örnek ölçümleri şeklinde gerçekleştirilir. Bu örnek ölçümler zamansal bir sıraya göre şemalara geçirildiğinde de istatistiksel kalite kontrolün temeline ulaşmış oluruz. Fiziksel dönüş
üm söz konusu olduğu durumlarda, örneğin bir mamul imalatında prosesi düzenleyebilmeye yetecek sayıda kontrol noktaları bulunur veya oluşturulabilir. Bu tür proseslerdeki kontrol noktalarının adedi hizmet prosesleri gibi proseslerdekilerden daha fazla olmalıdır. (1)Şekil-14 : Proses Kontrol Kuramı
Proses yönetiminde kontrol noktalarını belirledikten sonra gelen işlem doğal olarak ölçümde kullanılacak parametrelerin belirlenmesi olmalıdır. Ölçüm, proses yönetimin kalbidir. Ölçümler yalnızca fire ve hurda oranlarının belirlenmesinde değil, aynı zamanda mamülün belirlenen kriterlere ne kadar uygunluk arz ettiğinin tespitinde de gereksinim duyulan bir unsurdur. Ölçüm(ler) basit bir örnekleme sisteminden, her mamül
ün %100 muayenesine kadar farklı şekillerde yapılabilir. İş proseslerinde yapılan ölçümler 5 ana kategoride toplanabilir. Bunlar;* Uygunluk ölçümleri * Cevap Zamanı ölçümleri * Hizmet Düzeyi ölçümleri
* Tekrarlanma ölçümleri * Maliyet ölçümleri (3)
Uygunluk ölçümleri, adından da anlaşıldığı üzere, mamülün spesifikasyonları ve diğer gereksinimleri karşılayıp karşılamadığına ilişkin yapılan muayene ve doğrulama işlemlerini kapsar. Personel departmanında yapılan bir uygunluk ölçümü örneği aşağıda yer almaktadır;
“Teknik Yazı Servisi Departmanı teknik yayınlardaki hata oranını 16 ay içerisinde %97,3 oranında azalttı. Bunun için işe tüm yazım ve imalat prosesinin kritik analiziyle başladılar. Birim başı toplam hata adı verilen program ile 13 haftalık bir periyod içerisinde tamamlanan tüm teknik literatürün hata oranları ölçüldü. Sadece bir kopya tam 5200 adet hata içerebilme potansiyeline sahipti. Fakat yazıyı yazan kişiyi aynı zamanda hataları da denetleyen kişi haline geti
ren ayrıntılı kalite izleme prosesi sayeside sayfa başına yapılan hata 5 hafta içinde 2.00 gibi bir değere düşürüldü. 16. haftanın sonunda sayfa başı yapılan hata adedi ortalama olarak 0.54 düzeyine indirilmişti.”Bu örnek 1989 yılında Baldrige Kalite Ödülü’nün kazanmış olan Motorola Company’in 6 Sigma programı dahilinde yapılan çalışmalarla ortaya çıkartılmıştır.
Önceki bölümde de yer verildiği gibi, bir çıktı şartlara uygunluk arz etmiyorsa, aşağıdaki üç durumdan birisi meydana gelir;
* Çıktı olduğu gib
i kabul edilebilir.* Çıktı reddedilir ve üreticiye geri gönderilir.
* Çıktı müşteri tarafından kabül edilir şartlara uygun kazanması için modifiye
edilir.
Bu üç durum da, etkisiz bir muayenenin yapılmış olduğunu yada hiçbir muayenin yapılmamış olduğunu ve çıktının şartlara uygunsuzluğun prosesin daha ileriki aşamalarında gerçekleştirilen kontrollerle ortaya çıktığını göstermektedir. (3)
5.3.2 Cevap Verme Zamanı Ölçümleri
Cevap verme zamanı talebin gelmesinden, o talebe ilişkin mamül veya hizmetin tamamlanmasına kadar geçen süre üzerinden hesaplanır. Bu ölçüm türü özellikle hizmet faaliyetleri için kritik bir önem taşımaktadır. Bu unsur firmalara bir rekabet avantajı ve diğerlerinden daha ilerde olduğunu gösterme şansını sağlamaktadır.
Ürün geliştirme aşamasında da bir ürünün geliştirilmesinde kullanılan çevrim zamanı firmanın pazar payı ve rekabet yarışı içinde konumu itibariyle büyük önem taşımaktadır. Çevrim zamanı ölçümleri değişik personeli ve idari fonksiyonlarda yapılmaktadır. Aşağıda bunun
bir örneği görülmektedir;“Motorola’da kullanılan kapsamlı proseslerden biri de çevrim zamanı yönetimi olmaktadır. Bu kavram öncelikli olarak bir imalat kavramı olsa da hizmet faaliyetlerine uygulanabilmektedir. Motorola’daki tüm personel ve idari fonksiyonlar çevrim zamanlarının düşürülmesi üzerine başarılı çalışmalar yapmaktadırlar. Örnek olarak, patent departmanı patent alma süresini 2 yıllık bir süreden çeşitli çalışmalarda 90 günün altına indirmeye başarmıştır”.
General Electric çevrim zamanı ölçümlerini teslim zamanlarını geliştirmek ve envanter maliyetlerini düşürmek amacıyla kullanmaktadır. Buradaki uygulama grubu, yaptığı çalışmalarda müşteri uygulamalarına ilişkin üretim çevrim zamanını %70 oranında azaltmayı ve buzdolaplarında sipariş ile teslim
tarihleri arasında süreyi 16 haftadan 6 güne kadar indirmeyi başarabilmiştir. Bu gelişmeler ile envanter maliyetleri %50’den fazla azalma göstermiş ve bu da 1993 yılında 300 milyon dolarlık bir yıllık tasarrufu beraberinde getirmiştir.Hizmet düzeyi terimi bir hizmet veya donanımın kullanıcıya hangi derecede hazır bulunduğuna atıfta bulunan bir terimdir. Örneğin bir bilgi işlem merkezin bir ay içinde kendisine başvuranların %39’una on line hizmet verebilmeyi taahhüt etmesi bir hizmet düzeyi tanımı anlamına gelmektedir. Bu taahhüt ne ölçüde yerine getirildiği ise hizmet düzeyi ölçümleri ile yönetim tarafından tespit edilmelidir.
Bu ölçüm türü, bir işin tekrarlanma sıklığına ilişkin yapılan ölçümdür. Tekrarlanan işler genelde verimsiz işlerine veya fireleri yansıtır.
Maliyet unsuru her zaman iş performanslarının ölçülmesinde öncelikli bir kriter olmuştur. Fakat ürün ve hizmet firelerinden veya hatalarından oluşan maliyetler yakın zamana kadar yöneticiler tarafından yeteri kadar önemsenmemiştir. “Kalitesizlik Maliyeti” diye bilinen kavram ilk olarak 1950’li yıllarda J.M. Juran ve A.V. Feigenbaum tarafından ortaya atılmış ve daha sonra da P. Crosby tarafından geliştirlmişti
r. Bu kavram üretim ve hizmet çıktılarında oluşan fire ve hurdaların yarattığı ekonomik etkinin değerlendirilmesi için etkin bir yaklaşım oluşturmuştur. Örneğin, yeniden işleme, hurda, dökümantasyon hataları, hizmet ve idari hatalar gibi hataların toplam satış tutarının %20’sinden fazla bir maliyet yarattıkları bilinmektedir.Kalitesizlik maliyetleri geleneksel biçimde 3 temel elemana bölünebilir.
1.) Hata veya uygunsuzluk maliyetleri : Bu maliyetler direkt olarak, mamülün istenen özellikleri yansıtmamasıyla ilişkili olan maliyetlerdir.
uygunsuzluğunu tespit etmek için harcanan insan ve makine gücünün parasal değeridir.
Kalitesizlik maliyeti yaklaşımı, israf yaratan ve bu yüzden geliştirmelere ihtiyaç duyan iş alanlarının belirlenmesinde kullanılan kapsamlı bir yöntemdir. Bu yöntem ayrıca, önleyici bir yatırım yapıldığı zaman hata ve tetkik maliyetlerinde oluşan azalmaları yani sağlanan tasarrufları da ortaya koyabilmektedir. (13)
5.4 Seçimde ve Uygulamada Dikkate Alınması Gerekenler:
Ölçümler zamanında yapılmalı, anlamlı,hassas ve kullanışlı olmalıdır. Bu niteliklerden birini veya daha fazlasını bünyesinde bulundurmayan ölçümler, işlerin istenildiği gibi kontrol edilebilmesini engelleyecektir. Yapılacak ölçümlerin seçiminde aşağıdaki prosedürden faydalanılabilir;