Pazarda ulusal sınırların aşıldığı günümüzde, uluslar ve kuruluşlar yoğun bir rekabet içindedir. Rekabetin temel kuralı ise değişmiyor; Daha kaliteli ürünü daha ucuza mal etmek. Bugün uluslar ve kuruluşları rekabetçi ve kaliteli üretim hedefine ulaştıracak en etkili yol, başta Japonya olmak üzere bir çok ülkede uygulanmakta olan Toplam Kalite Yönetimidir.

Günümüzde Toplam Kalite Yönetimini duymamış bir yönetici kalmamıştır. Yapılan anketlere göre, A.B.D.’ de sanayi kuruluşlarının % 75’ inde Toplam Kalite Programları uygulanıyor. Avrupa’da da bu tür programlar hızla yayılıyor. Ülkemizde 10 yıl kadar önce bu kavramla tanışmışlara nadiren rastlanırken, şimdi onbinlerce kişinin bu konuda eğitim aldığını ve binlerce şirketin bu yönetim modeline geçmeye çalıştığını görüyoruz.

3 şirketimiz de var ki bunlar kalite adına aldıkları ödüllerle dünyaya kendilerini kanıtlamışlardır.

Bildiğiniz gibi ;

1996 yılında Brisa “Avrupa Kalite Ödülü” nü, Netaş da “Kalite Başarı Ödülü” nü aldı.

1997 de Beksa “Avrupa KOBİ kalite ödülü” nü aldı. Netaş ta aynı başarıyı tekrarladı.

İlk kalite ödülü 1951 yılında Japonya’da verilmeye başlanan Deming Kalite Ödülü’dür. A.B.D.’ de bu tür bir ödül ( Malcolm Baldriye Kalite Ödülü ) 1986 yılında, Avrupa’da (Avrupa Kalite Vakfı Ödülü ) 1992 yılında, Türkiye’de ise ( Tüsiad Kalder Kalite Ödülü ) 1993 yılında, verilmeye başlanmıştır.

TOPLAM KALİTENİN KISA TARİHÇESİ

Toplam Kalite Yönetimi’nin felsefesini, doğru bir perspektife oturtmak için, ortaya çıkışını ve bugüne dek geçirdiği evrimini incelemekte yarar görüyorum.

Toplam Kalitenin en önemli temelleri Dr. Shawhart tarafından atılmıştır. Bu temellere bir göz atalım,

Shewhart “kalite” yi subjektif bir olgu olmaktan çıkardı, matematiksel olarak ölçülebilen bir özellik haline getirdi.
Her türlü hatanın “kalitesizliğinin” değişkenlikten kaynaklandığını kanıtladı.
DEĞİŞKENLİK HATA ( KALİTESİZLİK )

Proseste sıcaklık Malzemede farklı yoğunluk

Çelikte alaşım farklılığı Mukavemette yetersizlik

Boyada renk farkı Defolu kumaş

Balatada kalınlık farkı Tutmayan frenler

Kalitesizliğin kaynağında önlenmesi gerektiğini ilk defa Shewhart ortaya koydu.
Önleme yöntemi ( proses kontrol ) ile kaliteyi yükseltmenin aynı zamanda maliyetleri de düşüreceğini savundu.
Hataların bir anda veya tek önlemle yok edilemeyeceğini, ancak sürekli bir iyileştirme süreci ile azaltılabileceğini ve ortadan kaldırılabileceğini açıkladı.
Shewhart “kalite” de ve yönetimde insan faktörüne de ışık tutacak öğelerin temelini attı. Hataların çoğunun “operatör” den değil, “sistem” den kaynaklandığını ortaya koydu.
Tüm İlkeler - ve yöntemler - berlilendiğine göre, nasıl oldu da Toplam Kalite Yönetimi’nin gerçekleşmesi yarım asır sürdü ?

Shewhart’ın bu ilkeleri ve yöntemleri o zamanlarda ( 1920’ler ve 1930’lar ) yaygın olarak bilinmiyordu. 2. Dünya Savaşı yıllarında Deming’in çabalarıyla “Kalite Kontrol - Proses Kontrol eğitimleri” ile gerçi yüzlerce mühendis ve kalite yöneticisi tanışmıştı, fakat bu bilgiler ne tabana yayıldı, nede tepe yönetime.

Amerikan şirketleri gerçi bu seminerlerden bir hayli yararlandılar.

2. Dünya Savaşı’nın A.B.D. ve İngiltere’de uygulanmakta olan kalite kontrol ve modern istatistiğin kullanımı sayesinde kazanıldığı söylenebilir. Böylece, askeri malzemeleri daha ucuza ve bol miktarda üretebildiler. Müttefik devletlerin araştırıp kullanıma aldığı bazı istatistiksel yöntemler öyle etkiliydi ki; Nazi Almanya sı teslim olana dek askeri sır olarak saklandılar.

Fakat, savaşın sonunda bu konu bir yana itildi ve unutuldu. Büyük sanayi devleri, (Almanya, İngiltere, Fransa, Japonya, İtalya, tüm Doğu Avrupa ülkeleri) savaşın yaralarını sararken, A.B.D. ise olağanüstü mal talebini karşılamak için tam kapasite çalışıyordu. Kaliteye ayıracak zaman da, gerekte yoktu. Böylece toplam kalite yönetimini gerçekleştirmede Japonlara kaldı.

O dönemde Japonya 2. Dünya Savaşı yenilgisi ile harap olmuştu. Hemen hemen tüm sektörleri azami ölçüde zarar görmüş, gıda, giyim, inşaat sektörleri yok olmuş gibiydi. Ayrıca bu yenilgi onları manen de yıkmıştı. Arzuları sadece müreffeh bir yaşam değildi. Tüm dünyaya üstünlüklerini kabul ettirmeliydiler. Bir farkla ki, bu defa kendilerini ekonomik bir savaşta kanıtlayacaklardı. Bu mücadelede onlara en büyük yardımı Amerikalılar yaptı. ( 20 yıl sonra Japonya’nın yeniden başlarına bela olacağını nereden bilebilirlerdi? )

Amerika Birleşik Devletleri işgal kuvvetleri Japonya’ya ayak bastığında önemli bir engelle karşılaştı: telefon hatları sık sık kesiliyordu. Sorun yalnızca yeni bitmiş olan savaşın sonucu değildi, kullanılan malzeme kalitesiz ve standart olmaktan uzaktı.

Bu zayıf noktaları gören A.B.D. kuvvetleri Japon telekominikasyon sektörüne modern kalite kontrol yöntemlerini kullanma talimatı verdi. A.B.D., Japon endüstrisine hiç bir uyarlama yapmaksızın Amerikan yöntemlerini öğretiyordu. Bu nedenle bazı, güçlükler çıktı, ama sonuçlar yinede ümit vericiydi. Amerikan metodu hızla telekominikasyon sektörünün de ötesine yayıldı.

Bu ilk uygulamada, fizik, kimya, matematik gibi konuların evrensel olduğunu ve dünyanın her yerinde uygulanabileceğini gösterdi. Ancak kalitede, insan sosyal faktörler ön plana çıkmakta idi. Başarmak için bir Japon metodu oluşturulmalıydı. Olduğu gibi aktarılamazdı.

Japonlar A.B.D. den şu kişileri davet ettiler:

Dr. Edwards DEMING ( 1950 )

Dr. Joseph JURAN ( 1954 )

Dr. Armand FEIGENBAUM ( 1957 )

Dr. Peter DRUCKER ( 1957 )

Deming, Sheewhart’tan ne öğrendiyse onları Japonlara öğretti. Üstelik, A.B.D. deki hatalarını da tekrarlamadı. Tepe yönetimin bu konuya katılmasını şart koştu. Onlara istatistiksel düşünme alışkanlığını kazandırdı. Kaliteyi tabana yaymayı öğütledi. İnsana değer vermelerini salık verdi.

Juran ise Japonlara kalitenin bir “sistem” meselesi olduğunu, önce sistemin iyileştirilmesi gerektiğini öğretti. Sistemin yönetimin sorumluluğunu gösterdi. Kaliteninde mutlaka diğer şirket hedefleri gibi planlanmasını önerdi.

“Toplam Kalite Yönetimi” ifadesini Japonlar ilk defa Feigenbaum’ dan öğrendiler. Kapsamlı bir kalite güvence sisteminin çok önemli olduğunu anladılar.

Drucker, Japonlara “Amaçlara Yönelik Yönetim”i anlattı. Şirket mensuplarının hedeflerde birleşmelerini, bir bütünlük içinde davranmalarını önerdi.

Bu süre içinde Japonlar kendi “üstat” larını yetiştirdiler. Kalite konusunu tüm ülkeye yaydılar. Prof. Ishikawa, takım çalışmalarının yararlarını kanıtladı ve Kalite Kontrol Çemberlerini dünyaya tanıttı.

Toplam kaliteyi yaygın bir şekilde uygulayan, Japon şirketleri yüksek tasarruf oranı, işlerine sürekli yatırım ve dayanışma gibi diğer etkenlerin de yardımı ile yüksek rekabet gücüne ulaştılar. Kaliteleri, uygun fiyatları ve müşteri tatmini sağlayan hizmet anlayışları ile alanlarında lider oldular