Bir gece ansızın dalıp uykuya

Bir başıma çıkacağım bu sonsuz yola

Gıcırdayan kapılı ahşap evimin

Sefasını yazacağım son bir satıra

 

Sararan yaprakların dökülüşünde

Bulutların güneşi sakladığında,

Yıldızların geceyi terk edişinde

Giydirilen beyazın

Sefasını yazacağım son bir satıra

 

Dört tarafı kapalı toprak evimde

Uyanıp gerçekleri öğrendiğimde

Sorulan suallerle terlediğimde

Terkedilmişliğimin

Cefasını yazacağım son bir satıra

SENİ SEVMEK ÖZLEMEKTİ; SUSAMAKTI İÇİMDE
 YANINA OTURMAK, SICAKLIĞINI HİSSETMEKTİ SOĞUK
 TENİMDE
 YORUN YEŞİLİ GÖZLERİNE DALMAK, UNUTMAKTI TÜM
 GERÇEKLERİ
 TATLI GÜLÜŞÜNÜ DÜNYALARA DEĞİŞEMEMEKTİ HER NE PAHASINA
 OLURSA OLSUN
 ALTIN SARISI SAÇLARINA DOKUNABİLMEK CESARETİNİN
 OLMAYIŞI İDİ YÜREĞİMDE
 O KÜÇÜCÜK ELLERİNİ TUTMAK İSTEDİĞİMDE, ÇATIK
 KAŞLARINLA YÜZÜME BAKMANIN KORKUSUYDU
 SAĞYANAĞININ GÜZELLİK KAYNAĞI, GÜLÜNCE DÜNYALARA BEDEL
 OLAN GAMZENİ ÖPEBİLMEKTİ RÜYALARIMDA
 SENİ SEVMEK; SIKI SIKIYA SARILMAKTI ATACACAĞIN TOKADIN
 ACISINI HİSSEDEREK SOL YANAĞIMDA
 SAHRADA SUSUZ KALMAKTI, UFUKTAKİ SERABA ULAŞABİLMEK
 KADAR ZORDU BEYAZ TENİNE DOKUNABİLMEK
 ÖKSÜZE ANNE-BABA SEVGİSİ, SOKAK ÇOCUĞUNA SICACIK BİR
 YUVA
 BİR ANNENİN ÖLEN YAVRUSUNUN ARKASINDAN YAKTIĞI FERYADI
 İDİ İÇİMDEKİ SEVGİ
 GÖZLERİ GÖRMEYEN BİR AMANIN IŞIĞA OLAN HASRETİYDİ
 SANKİ
 SENSİZLİĞİN VERDİĞİ ACI VE YANINDA OLMAK UĞRUNA
 BASTIRILAN DUYGULAR VE DERİN BİR KORKUYDU
 SENİ KAYBETMEK KORKUSU
 SENİ SEVMEK ÖYLE ZORDU Kİ; GİZEMDEN UZAK OLDUĞU GİBİ
 GÖRÜNMEK SEN İSTEMESENDE
 SENİ SEVMEK KARŞILK BEKLEMEDEN  UFAKTA OLDA BİR
 TEBESSÜMLE AVUNMAKTI BENDE
 SENİ SEVMEK KOLAY DEĞİLDİ; BENİM İÇİN HERŞEY SENİN
 İÇİNSE HİÇBİRŞEYDİ BELKİ DE
 AMA BENDE SENİ SEVMEK UĞRUNA BAKAR KÖR OLMAKTI
 KULAKLARI SESİNDEN BAŞKASINA DUYAMAMAKTI
 SENİ SEVMEK GÖZLERİYLE OKŞAMAKTI, AN BEAN DÜŞÜNMEK VE
 ELİNİ UZATSA DA ULAŞAMAMAKTI
 SENİ SEVMEK
 BENDE SADECE SENİ SEVEBİLMEKTİ !!!

 

SERPİLDİ !

Akşam güneşi batanda, kızılcık saçlarına

Ay şehre gülümsedi,

Yakamozlar ıslak denize

Yıldızlar gözlerine

Serpildi!

 

Serpildi!

Baharla gelen bereket

Tohumların başak sevdası

Buğday harmana yürürken

Oraklar bedene

Serpildi!

 

Serpildi!

Başımı göğsüne koyamadığım

Akşam güneşinde aradığım

Bir kere olsun uzanıp

Dudağından öpemediğim

Sevdiğim kızın adı

Serpildi!

 

Bir çorabı üç hafta giyer

Gömleğimi altı ay sırtımdan çıkartmazdım

Ekmeğimi köpeklerden alır

Suyumu yol kenarlarından içerdim

Bayramda görürdüm eti

Mahallenin kebapçısında

Mayısta geçirirdi ayakkabım suyu

Yaza hasret gözlerim kış bitmek bilmezdi bende

Bıyıklarım ağzıma dökülür

Sakallarımsa göğüslerimden düşerdi

Gören olmadı kulaklarımı saçlarımdan

Parkamınsa bir kolu hiç olmadı zaten

Susamış toprakları andırırdı ellerim

Bulutlardan farkı yoktu gözlerim

Oysa; oysa hiç mendilim olmadı benim

Karanlığımda bir ışık

Dokunmadı tenime bir el

Öpmedi dudaklarımı kimse

Hor bakışlarla seviştim hep nedense

Oysa; hiç sevgilim olmadı benim.

Güneş doğar ufuktan

Şafak atar yaz gelir baharlara

Çiçek kokularıyla yarışan arılar

Ve sararan yapraklar gelir

Ben doğarım o gün

Aylardan ekimdir

Kan sızar topraklara

Toprak bereketlenir

Tohumlar serpilir o gün

Yeşermek beklenir ancak renk sarıdır

Başak buğday verir; ağlar koca Ahmet Çavuş

Derelerden kan akar, bulutlardan gözyaşı

Yer yarılır, gök kubbeyle kavuşur

Eyy! Amanos’ların şanlı kolu

Cebel ıkra.

Uyan kardeşin doğdu!

Durmaz yerinde çatar kaşlarını Selcan’lar

Bir düğün alayı gelir uzaktan

Gelin karalara bürülü

Halay çeker gözü kan çanaklılar

Bahar gelir yapraklar dökülür o gün

Kuzu vermez kınalı koyun

Analar sütten kesilir

Memelerden kan çeker bebeler

Güneş doğmaz artık,

Gece ay yanmaz

Ben doğarım o gün,

Dünya dönmez

Dağlar şaha kalkar

İstila eder toprağı deniz

Bir ana ağlar,

Boynu bükük Azime nine

Bebek ağlayacaktı

Bu kahkahalar neye

Deli asi

Gene mi taştın ovaya

Kaldı gözü yaşlı üç-beş bebe geriye

Zalim Kureyş aldın Osman’ı, vurdun hangi keskin kayaya

 

Ben doğarım o gün

Ömründe isyan başar ülkemin

Yüreğinde nefret ve kin

Kan kusar Burjuva

Çiçek tutar eli işçinin

Küçük dağları yaratanlar şaşarlar

Derdi nedir bu delinin

Yavaş yavaş gelirim

Ben doğarım o gün!

 

Eyy! Bre Koca Bekir

Dün gece gördüm seni,

Heybetli duruyordun.

Gözlerinden yaş akıyordu

Yakışmıyordu duruşuna.

Hala konuşamıyordun bağlamışlardı dilini

Körpecik bedenlerde okşanmaya hasret başlar

Yine o garip yüzlü bakışlar vardı yüreğinde

Gelinlerin gözleri yollarda,

Analar ağıt yakıyorlardı.

Feryat figan karşı dağlardan geliyordu

Gene –Bağlar’a giren yandı, Siverek’ten çıkan olmadı-

Diyordu haber bültenleri.

Munzur küstü Pülümür’e

Maden yüz vermez Toros’lara

Surlarında kan lekesi gördüm

Uzun namlulu silahlara endekslenmiş üç günlük hayatlar buldum gecende

Engin ovaların rengi, kızıla çalmış

Barut kokusu hala çiçeklerden önce geliyordu

Şanlı Fırat’ım şahlanmıyordu eskisi gibi

Nazlı Dicle gözyaşı ile beslemekte Mezopotamya’yı

Cudi’de belli belirsiz bir silah patlarken

Zap suyunda 20 yıllık bir fidan devriliyordu

Eyy gidi  Koca Bekir

Toprağında parya oldun

Vatanında garip

Konuşturmadılar sürçek dilini kesip

Uyan desem kalk hadi kalk deyip

Aç televizyonu sen varsın bugün işte

Bak şafak söküyor

Karlı Ova’da güneş görüldü

Bayram bugün

Nevroz günü ateş yandı çoktan

Bağrı yanık analar

Gözü yaşlı Nazlıcan’lar

Kalk Bedirhan uyan

Karlı Ova güneşi gördü çoktan!

BANA YAZIN

BU SAYFADA YAYINLANAN SIIRLERIN IZINSIZ YAYINLANMAMASI RICA OLUNUR.....
ANA MENU

Yol alırım sevdalarıma

Güverte işçileriyle el ele gönül gönüle

Yoldaşlarımla tek yürekle

 

Yelken açtım sevdama

Issız karalardan

Kurtuluşumun günü bugün

Ters esen alizelerle omuz omuza

Yol alırım sevdalarıma

Bir son bahar günü bugün

 

Okyanusta açılır dilim

Sonsuz mavilikte gem vurulmaz

Zerresine düşüncemin

Ve konuşurum haykırırım artık

Her nefes haklarımı

Her nefes halklarımı 

Dilimi ve sevdalarımı,

 

Yol alırım sevdalarıma

Güverte işçileriyle el ele gönül gönüle

Yoldaşlarımla tek yürekle

 

Güverte işçileriyle

El ele, gönül gönüle

Çalmayan bir yemek zili

Her sabah ve akşam

İmzalamak zorunda kaldığım

Ofset baskılı kağıtlardan uzak

Usta başı olduğum gün

Güverte işçileriyle

El ele, gönül gönüle

Sevdama yürürüm yoldaşlarımla

Kucaklaşarak

 

Kara dediğin nedir ki

Altından bir kafes

Mananın maddeye esareti

Sevgi borsacılarının

Yürek hoplatan çırpınışları

Ve alçalan bir döviz kuru

 

Yol alırım sevdama

Okşayan alize rüzgarlarında

İşçi kokusuyla

Yağmur coşkusuyla

Bahar sevdasıyla

Yaz paylaşmasıyla

 

Yol alırım sevdalarıma

Güverte işçileriyle

El ele gönül gönüle

Yoldaşlarımla tek yürekle