1. Bölüm:
Zamanın Efendisi
“O’nu nasıl sevebilirsin? Yaşamı yarattığı için değilse başka ne için sevilebilir ki O? Mesela seni yarattığı için O’nu sevebilir misin? Senin gibi aciz bir yaratığı yaratmış olduğu için?...”, dedi zamanın efendisi.

Kadın bir elini yumuşacık bembeyaz göğüslerinde, diğer elini de sırtını yasladığı ağacın sert ve pürüzlü gövdesinde usulca dolaştırdı. Dokunmak ve dokunulmak hoşuna gidiyordu. Yürürken bacaklarına sürünen otların dokunuşundan çok daha hoştu Adam’ın dokunuşları. Gördüğü herşeye dokunmak istiyordu Kadın. Ama en çok da Adam’a. Ve sonra kayalara, suya, gökteki yıldızların sudaki yansımalarına da. Bu yeni keşfi herşeyden daha çok mutlu etmişti onu.

“O’nu sevmek, karanlıkta kaybolduğuna sevinmekle eşdeğer bana kalırsa. Açık sözlü olduğum için bağışlanmak istiyorum çünkü elbette ki O’na inanıyorum. İnanmak yetmiyor olsa da... Sen... ki ibadet etmeyi bile bilmiyorsun Lilith, gerçekten O’nu tanıyor musun?...”

Kadın derin bir sessizlikten sonra: “Seni de tanımıyordum...”, dedi.

“Tanıyacaksın, önünde çok uzun bir zaman var. Nerede olduğumuzu unuttun mu? Kim olduğumu unuttun mu?”

“Unutmadım. Sen zamanın efendisi’sin. Ben de Lilith”, dedi Kadın.

“Beni kimse kötü, inançsız yada günahkar olmaya zorlamadı. Bunu ben seçtim. Bu benim zayıf iradem. Benim yanlış seçimim. Suç yoksa pişmanlık da yoktur Lilith, cezalandırmak da, bağışlanmak da... Biz “pişmanlık” kelimesinden de nefret ederiz.”

Kadın sevdiği Adam’ın gözlerinin içine baktığında onun herşeyi bildiğini düşündü. Kadın hissettiği bu şeyin ne olduğunu bilmiyordu, o an için hiç kimse ve hiçbir şeyin bunu bilmediği gibi. Adam’a bunu sormak istedi herşeyden önce. Ama başka şeyler sormayı daha uygun buldu.

“Ne demek istediğini anlamıyorum. Suç?...Pişmanlık?...”

“O kelimeye hiç fırsat tanımadık, ona kitabımızda yer vermedik. Üstelik bu bir oyun sadece. O hile yapıyor üstelik... Hile yapıyor ama nedense hile yaptığını benden gizlemiyor. Neden gizlemiyor biliyor musun?... Benim bildiklerimi bilmek ister misin? Neler kaçırdığını bilmek istemez misin?”

Gözlerindeki ışık Adam’ın elindeki o daha önce tatmadığı meyvayı yansıtıyordu. Koyu kırmızı bir aşktı bu sadece. Kadın, Adam’ın tatlı okşayışlarına bıraktı kendini. Adam’ın pullarla kaplı teninin kendi teninde dokunduğu noktaları kızıla boyamasını izledi. Göğüs uçları birer pul gibi sertleşinceye kadar dokunmaya devam ettiler birbirlerine. Kadın elindeki meyvayı yavaşça otların arasına bıraktı.