ÇAYELI (MAPAVRI)
 
    

Çayeli'nin Sabuncular mahallesinden görünümü

1 Eylül 1944 tarihinde ilçe olarak Çayeli adini alan Çaybasi nahiyesinin orjinal adi “Mapavri” dir. Mapavri Lazca “pavroni, pavri- yaprak” kelimesinden gelmekteyse de Rumlasma döneminde telaffuzu Rum agzina göre degismistir.

W.W.Allen Gürcü halkinin tarihi adli eserinde (History of Georgian People - 1932) Rumca zannedilen “ Mapavrinin” yaprakli anlamina gelen Lazca bir kelimeden türedigini ileri sürmüstü.

Gerek Antony Bryer ( Laz ve Tzan’lar üzerine bazi notlar -Some notes on the Laz and Tzan 1967) gerek Stefanos Yerasimos, gerekse W.E.D. Allen kitaplarinda Laz ve Tzan’larin Güney Kafkas kökenli akraba  klanlar oldugunu Dogu Karadenizde - Samsun’a kadar olan bir bölgede yasadiklari tezini öne sürüyorlar. Günümüzde Laz yasamiyan “Mapavri”nin de “Laz” (belki de Tzan) kökenli bir ada sahip olmasi Roma isgali sonrasi Rumlasma ile birlikte böyle bir degisim geçirmesine baglanabilir mi? bilemiyoruz.

Çayeli’de diger Dogu Karadeniz yerlesim birimleri gibi Pontos Imparatorlugu, Roma Imparatorlugu, Dogu Roma (Bizans) Imparatorlugu, Trabzon Imparatorlugu, Osmanli Trabzon Eyaleti’ne dahil olarak varligini sürdürmüstür.

 

Cumhuriyet mahallesi 1945

Türkiye’nin en çok yagmur alan bölgesinde yer alan Çayeli’nin dogal bitki örtüsü kayin, mese, ladin, köknar, kestane, yabani karayemis, kizilagaç agaçlarindan olusan ormanlardir. Bnunla beraber 1930’lu yillardan itibaren çay tariminin baslamasiyla  bitki örtüsü yenbi misafire istekjsizce de olsa yer açmistir. Çay bölgenin orjinal bitkisi degildir, 30 lu yillar da Rusya üzerinden bölge de sanayi tarimi baslatmak amaciyla getirilmis, bölge halkinin vazgeçilmez geçim kaynagi olmustur.

Çayeli halkinin yegane geçim kayangi olan çay disinda sinirli miktarda kivi, Trabzon hurmasi, findik, karayemis, kabak, misir, karalahana yetistirilmektedir.

Buzlupınar kapalı ahşap köprü

Geleneksel bir ugras olan aricilik nerdeyse tüm köyler de sürdürülmekteyse de, yogun emek isteyen karakovancilik tükenmekte fenni kovan sayisi ise artmaktadir.

 

CUMHURIYETIN ILK YILLARINDA ÇAYELI

 

Çayeli ilkokulu 1941. Çıplak ayaklı öğrenciler

Geçimi balikçilik ve misira bagli olan Çayeli halkinin erkekleri gurbete giderken, kadinlarin omuzuna çocuklarin, ahirdaki ineklerin ve tarlanin bakimi yüklenmisti. Nayalsinda biraz misiri olan zengin sayilirken, gurbete giden denizcinin parasi pul karisi dul sayilirdi. Tarima elverisli alanlarin darligi ürünün az olmasina neden olurken, çevre illerden ticaret yoluyla tahil gelmemesi de ilçede yokluk ve yoksulluga sebep olmustur. “ Nayla basma “ eylemleri o dönemde çoktu. Rusya ile ticaret yapabilen bir kaç ailenin durumu iyi sayilirdi.

Savas döneminde Rus isgaline ugrayan ilçede yol yapiminda çalistirilan halka günde bir manat, bir ekmek verilirdi. Ruslarin kaldigi iki yil süresince ekmek bulup karin  tokluguna çalisan halk, 1917 Bolsevik devriminden sonra Rus ordusunun gitmesiyle tekrar açlik ve yoklukla karsi karsiya kalmisti. Ruslar bu bölgeyi topraklarina katmak istedikleri için halka iyi davranmis ve güvenlerini kazanmislardi. Bu nedenle Ruslardan memnun görünen halk sikintiyi yasiyor ama nedenini anlamiyordu.

 

Bu yokluk döneminde bir çok Karadeniz ilçesinde oldugu gibi Çayelinde’de findik kabuklari, misir koçanlari (uskuçi) misirla ögütülüyor de az bulunan misir çok idareli kullanilarak ekmek yapiliyordu. Bugdayin yüzünü gören yoktu. 2. Dünya savasinin gelmesi bölgedeki yoklugu arttirmisti. Kimi aileler çocuklarini, bakamadiklarindan , ilçede geçimi iyi sayilan ailelerin yanina “besleme” ye veriyorlardi.

Kitlik günlerinden bir nine Fatma Tanyas 2 Dünya harbi, sirasinda misir almak için, sabahleyin çarsiya iner. Ögleye kadar bekler, sirasi gelmez. Ögleden sonra ninenin hala beklemekte oldugunu gören memue sorar:

-        Nine daha almain mi?

Fatma nine atma türkü ile cevap verir:

 

-        Mudur ettunuz Laz’dan

     Boyle mudur olurmu?

     Eldurdi, bizi acdan

         Bu kesilur mi borçtan?

1950 li yillarda çay ziraatinin yayginlasmasi ve çayin para etmesi sayesinde halk bu sikintili günleri atlatmistir.

KÜLTÜR

 

Çeşmeli cami'de  ahşap işçilikten detay, Davud yıldızı ve lale figürleri

BABRA BUBRIK (GÜNES DUASI)

Rize’de yilin 270 günü yagisli geçer. Gün olur sagnak yagmurlarin dinmesi, kara bulutlarin göçmesi beklenir. Gün olur bir tutam günese hasret kalinir. Ülkemizin bir çok yerinde yagmur duasina çikilirken Rize’de günes duasina çikilir. Bir çali süpürgesini donatarak kiz çocuguna benzetirler. Buna bubrik, bulik (hediye) derler. 10-15 çocukla birlikte bir grup olusturulur. Bubrik ellerine verilir. Çocuklar ev ev dolasarak isteklerini söylerler. Ev halkindan biri sorar:

Babra bubrik ne ister? Çocuklar isteklerini siralarlar;

Kasuk kasuk yag ister

Folden yumurta ister

Kaymak ister, misir unu ister,

Allah’tan günes ister

Bu isteklerini dinleyen ev halki çocuklara kaymak, misir unu, tuz, yag verir. Açik bir alanda bu malzeme ile hosmeri yapilir. Birazi yenilir, birazi atese atilir. Birazi da yüksek bir tepeye çikilarak göge, denize ya da uçuruma atilir.

(*W.N  ayni gelenek Trabzon köylerinde benzer sekilde uygulanmaktadir, yalniz “Babra bubrik” yerine “Gus gus gera” adi kullanilir)

 

Çayelinde bir miktar Hemşinli de yaşıyor, kadın kıyafetleri bu konuda tespit edici faktör. Ünye'den Çayeline kadar olan sahil bölgesindeki yerli halk  peştemal giyiyor ve ortak kültürel özellikler taşıyor, Hemşinliler ise yukarıdaki gibi giyiniyorlar ve kadınlar Keşan yerine "Hemşin başı" denilen ipek eşarplarla başlarını bağlıyorlar.

KALANDAR (YENI YIL) KUTLAMAKARI

 

Rumi takvime göre 14 Ocak yeni yilin baslangiç günüdür. O sabah çocuklar erken kalkip gruplar olustururlar. Ellerindeki feslerle evleri dolasirlar. Çocuklarin gelecegi bilindiginden evlerin kapilari açik birakilmistir. Çocuklarin fesi yada yada sapkayi evin içine atarlar. Hep birlikte istediklerini söylerler. Ev halki sapkaya yumurta, hurma, ceviz, findik gibi yiyecekler koyar, onlara verir. Çocuklarin tekerlemeleri söyledir:

Eski yil gelinleri

Sag olsun kocalari

Veren veren vesure

Vermeyen tenesure

 

SÖZLÜ EDEBIYAT DERLEMELERI *

 

YABAN ADAMI

 

Bir varmis bir yokmus. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde. Develer tella, pireler berber iken, ben ninemin besigini tingir, mingir sallarken düsürdüm onu atese... Var imis, var imis bir yaban adami var imis... Tüylümü tüylü, boylu mu boyulu imis. Herkes korkarmis tarlaya gidemezmis.

Ama adamin biri ekinini kaldirmak için tarlaya gitmek zorunda kalmis. Tarlaya gitmis, ekinini kaldirmis, çerini çöpünü kaldirip yaktigi atese atmaya baslamis. Bir yandan da yaban adami gelip beni yerse diye korkuyormus. Çok yorulmus, kalefine gidip oturmak istemis. O sirada yaban admi gelmesin mi? Ödü kopmus, ne yapacagini sasirmis. Adim atacak olmus, yaban admi da adim atmis. Ellerini kladirmis yaban adami da kaldirmis. Adamcagiz ne yaparsa yaban adami da aynisi yapiyormus. Aklina bir fikir gelmis. Atesten yanmakta olan bir odunu kaldirmis, kendine yaklastirmis. Yaban adami da odun alip kendine yaklastirmis ki, olan olmus. Çok tüylü olduguy için vücudu alev içinde kalmis, yanmaya baslamis. Bir yandan da bagiriyormus;

 

- Sen saga, ben  baga...Duyanlar seslenmisler

-       Kim etti saga?...

-       Ben baga, ben baga... diyerek dereye atlamis.

(Ayni hikaye Trabzon köylerinde de anlatilir ama yaban adaminin adi “Karakoncilo”dur*w.n

 

BAKLAVA MÜSLÜMANI

 

Çayeli’nin köylerinden birinde Of’lu hoca imamlik yapmaktadir. Köylüler hocaya hergün lahana yedirmektedirler. Hocada sabah aksam lahana yemekten bikmis, vaaz ederek halki uyramayi kafasina koymus. O gün cemaati toplamis:

-       Ey cemaati müslimun, demis. Ben Kur’anda yerini yeni gördüm. Lahanayi minel kafirun.

Lahananin kafir yiyecegi oldugunu duyan köylüler sasirirlar. Yedikleri hep lahanadir, hocaya sorarlar:

-       Hoca Efendi, lahana kafirun yiyecegidur da bizimki hangisidur?

-       Onun da yerini gördüm kitapta. Yazayidi ki: Baklavayi minel müslimun...

 

GÜL DEDE

 

Genç bir kizi uzak bir köydeki yasli adam vermisler ama kiza adamin yasindan bahsetmemisler. Gelin saatlerce yürütülerek dügün evine getirilir. Dügün olur, yenilir içilir. Aksam olunca herkes çekilir. Kizcagizla yasli adam kalir. Kiz bakmis ki yasli adamin gidecegi yok. Artik gitsin de evlenecegi genç gelsin diye istermis. Dedeye türkü ile anlatmak ister niyetini:

-       Dede dede desun

Vaktin geldi gidesun

Oglunu gönderesun

Dede cevap vermis;

-       Çikar melez gömlegi

     Sar dedenun boynina

     Dede senun gülündur

Verilen cvevaptan kocasinin bu yasli adam oldugunu anlayan genç kiz:

-       Yedi dagi astigim

Bes kardesten geçtigim

Senmisin bana koca

Sakalina si...tigim

Der ve evi terkeder.

 

NE TUTAYISUN BENI

 

Mahmut Kalender zamaninda Istanbul’da bir firinda çalismaktadir. Hiç sinemaya gitmemistir. Firinci arkadaslari israr edince birlikte sinemaya giderler. Salondan içeri girdigi anda karsisinda bir çayir görür, oraya gitmek ister. Fakat birileri omuzunu bastirip  oturmasini söyler sessizce. Mecburen oturur. Ama akli çayirliktadir. Çimenleri görür, diz boyu...yemyesil.  Hafif hafif esen rüzgarla salinan otlar Mahmut Efendiye memleketini hatirlatir, düslere dalar. O sirada bir telastir baslar. Genç bir adam atinin terkisine attigi kizla kaçmaktadir. Arkasindan bir sürü silahli adam onlari yakalamaya çalismakta ve tabanca atmaktadirlar. Ortalik karisinca Mahmut Efendi yerinden firlar, geri geri kaçarak kendini kurtarmaya çalisir, bir yandan da “yardim eden yok mu” diye bagirir. Görevliler, Mahmut Efendiyi yakalarlar, durdurmaya çalisirlar. Mahmut Efendi bagirir:

- Beni niye tutayisunuz? Içeri millet birbirini kirayi, siz onlari tutun...der.

 

GÖRÜCÜ

 

Hemsinli bir kiza görücü gelir. Kiz çayirda ot biçmektedir. Amcaoglu Mehmet Ayse’ye seslenir: Ayse evin alt tarafindaki çayirin etegindedir.

-        Ka...Ayseeee.  eve gel

-       Afkur

Çocuk yine seslenir Ayse is yaparken çagrilmanin öfkesindedir, kizgindir. Ayni cevabi verir, gelmez. Çocuk bu kez:

-       Ka... Ayse, görücülerin geldi, eve gel” der. Ayse sevinmistir, hemen yanitlar.

-       “Dedun dedun ne dedun? Agzi balli Mehm

-       edum” Ayse otu, oragi birakip eve kosar.

 

IKILI MEZAR

 

Adamin biri misafirlige gider. Ev sahibi yemekte küçük küçük sarilmis sarma ikram eder. Küçük sarmalari üçer dörder agzina atmaya baslayan konugu görünce ev sahibi :

-       Sizin köye elileri çifter çifter mi gömerler? Der. Adamcagiz:

-       He beyuklerini birer birer, kuçuklerini çifter çifter gömerler, diyerek piskinlige verirler.

 

YUSUF HOCA ILE SERIF’IN ANANIN ATISMASI

 

Hoca Yusuf Serifoglu, akraba gelinlerinden Serif’in Halanin yayigina fare düstügünü duyar. Iyi bir türkü düzmeci olan halaya türkü düzer, gönderir:

Müminler selam verir

Sagi ile soluna

Kari olan bakmaz mi

Yayigun kapagina

Ipti bi sery görindi

Ayranunun yagina

Sonra anladi oni

Vurunca dudagina

Nasil benzetti oni

Kizilagaç yapragina

Bazi karilar benzer

Disari bardaginba

Habu destani yazdim

Sicagi sicagina

 

Bu olaydan sonra bir gün Yusuf Hoca armut yerken yaban arisi dudagini yer, siser. Hoca vaaz edemiyecektir. Hala bunu firsat bilir, türkü düzer ve Yusuf Hoca’ya gönderir.

 

Emicemun dilini

Yedi yaban arisi

Kim savduracak oni

Hasta idi karisi

Bitun ayaga kalkti

Pazarun ahalisi

O kaybana armudun

Ham idi kuvarisi

Daha vaiz edemez

Kopti dilin yaisi

 

DEYIMLER

 

Aldi beni yürekten : Sonucunda kusu duyulan bir is için korkmak

Altun olugu : Para kazanmasini bilmek

Dumeni yerinde olmak : Isleri yerinde olmak

Dokuz telli çalmak veya kemane çekmek : Kimseden korkmamak

Dudaklarindan kan patladi : Çok sikinti çekmek

Fesi kizardi : Utanmak

Kili kipirdamamak : Vurdum duymaz olmak

Üç talaktan sarketmek : Büyük yemin

Mimden korkmak: Küçük seyleri bahane etmek

Kuncilan kasinmak : Yokluk içinde olmak

Koyasun dagdan yukari : Saçma sözler söyleyene denir

Babali yetim : Baba ilgisinden yoksun kalan

Kitap açtirip baktirmak : Umut kesilen olaylarda Kur’ana basvurmak

Adina kurban olmak : Çok sevilenin herseyine razi olmak

Ana kuyrugu : Annesinden ayrilamiyanlar için söylenir

Bacak germek : Inat etmek

Baturis etmek : Inat etmek

Bi nefes gelmwk : Denize batirmak

Karincalar denizden su içiyor : Denizin dalgasiz, duru halini anlatir

Kasi bir bag otluk : Gür kaslari olmak

Kis havasi pust havasi : Kis havasi aldaticidir

Kiz çekmek : Zorlayarak kiz kaçirmak

Laskaya almak : Alaya veya yavasa almak ( is için söylenir)

Ander kaybana olmak : Bir esya sahibinin ölmesi, sahipsiz kalmak

Sual vermek : Ölünce meleklerin sorularini cevaplamak

Kulaklarina kar suyu inmek : Yaptigi hatadan dolayikisinin zor durumda kaldigi an

Öküzü terege çikarmak : Isi yokusa sürmek

Tepes kupas olmak : Tepe takla yuvarlanmak

Göti tomelya tasi : Kalçasi genis olmak

Yüregi fafataris etmek : Yüreginin ürperir olmasi, telasli olmadurumu

Dandaniça kusu gibi . Yerinde duramamak, kus gibi ziplamak

Kotlan yalan söylemek : Çok fazla yalan söylemek

Gebermeye yer aramak : Basa bela aramak

Tembelluktan köpege kasuklan vurmak : Köpegi taslan kovalamiyacak kadar tembel olmak

Yol tahralamak : Ölüme yakin olmak, hizli gitmek

Var köpegun aclugi, varda rahatlugi : Geliri yok ama sikintisi da yok

Estigi gibi yagmaz : Göründügü gibi olmaz, sonuç vermez

Simar usak : Bir çok çocuktan sonra olan çocuk, ya da 40’indan sonra sahip olunan evlat

Süzme kopeli : Gayri mesru çocuk

Trabzon pesugune sallanmak : Henüz tecrübe edinmemis olmak, çok rahat yasamak

O kadar hastadur ki bogda ekmegi yemeyi : Ölümcül hasta

Kasiga kegle düsmek : Isin olana kadar

Köpege dayi demek : Isin olana kadar

Çimene çikmak : Ot biçmeye gitmek

Yikuldum da kapandum : Mahvoldum ocagum yilikdi

Yumurcak vursun o muncurlere :  Yumurcak sözcügü Çayelinde iki anlamda kullanilir. Biri azrail dir ki: Yüzüne Azrail vursun, tez günlerde öl demeye gelir. Digeri 8 yumusak sevimli söylenirse) sevimli , hos, güzel anlamina gelirki; ne güzel, ne hos sevimli dir yüzün demeye gelir.

Dümeni iyi kullanmak : Iyi yönetmek anlamindadir

Arkasinda dayisi olmak : Arkasinda hatiri sayilir biri olmak

Alt vurdu, üst vurdu

Dil içeri koymamak : Çok öksürmek

 

ATASÖZLERI

 

1-  Kapiyi tutan kusak, kariyi tutan usak : Hanimin iyiligi, tavri erkektendir

2-  Korkma kisun kisinden, kork abrilin besinden : Kis bitti sanma asil nisanin 5 inden korktu

3-  Karinun mali, katurun nali : Erkek esinin malina dokunmamalidir

4-  Derum ben anlayana, aferun anlayana

5-  Sorma akil ne eder, kendinden olmayana : Zorla akilli olunmaz

6-  Bak taragina al bezini, bak anasina al kizini : Zorla akilli olunmaz

7-  Yemem diyen sofra kurutur, oturmam diyen iskemle çürütür

8-  Yatan elmez, yetem elur

9-  Yüz verirsin Aliya, kakar eder haliya

10-  Sokma akil yedi adim sürer

11-  Sessiz dereden kork

12- Dagun gözü, yerin kulagi var

13- Dert bir olayidi, aglamak kolay i

14- Esek esegin gerdanini yalar : Ayni görüs ve düsüncede olanlarinbir arada oldugunu anlatir.

15- Sert agacin çivisi kendinden olur : Sert olanlarin yine kendi davranislariyla alt edilecegini anlatir

 

ÇAYELINDE YER ADLARI

 

Çikarun : Esendag köyü

Galata : Yali mahallesi

Arkotir : Limanköy

Mamul : Kesmetas mahallesi

Komika : Küçüktashane mahallesi

Zancel : Tashane mahallesi

Kuvelyoz : Asioklar Çay fabrikasi mevki

Murçiva : Asiklar çay fabrikasi karsisi

Maryava : Sairler mahallesinin eski adi

Kuvaroz : Sabuncular mahallesi

Havra : Sairler deresi

Keloz : Yani cami mahallesi

Çançava : K. Caferpasa mahallesi

Fanaçi : Yanikldag Köyünde bir semt

Arpik : Musadagi köyü

Arsifos : Asiklar köyü (Arsevos)

Perkam : Demirhisar köyü

Senoz : Kaptanpasa yöresinin eski adi

Makras : Ortaköyün eski adi

Latom : Maden köyü

Çeçeva : Haremtepe köyü

Haytef : Gürgenli köyü

Aytoroz : Incesirt köyü

Rasot : Karaagaç Köyü- Çesmeli köyü

Miloz : Kestanelik köyü

Zugapo : Zaferr köyü

Ehteni : Yamaç köyü

 

KÖY EVLERI

 

Ev yapiminda en dayanikli agaçlar kestane ve sari çam kullanilmaktadir. Ev bahçesindeki nayla ( paska- serander) misir kurutmak ve depolamak için kullanilan yüksek bacakli ahsap yapidir. Dogu Karadeniz gelenegine uygun olarak evin iki kapisi vardir ve kapi girisinden toprak zeminli ocakliga geçilir. Burasi mutfak olarak kullanilir. Bacaya bagli ateslik kismina klembur asilir ve ön yarim duvarla oturma kismindan ayrilir. Mutfakta dolap, terek (raf) bulunur.ç Atesligin arka yada yan kisimlarindaki duvarda tuz, gaz lambasi koymak için tas bölme vardir. Iç mimaride mutfagin arkasindaki odaya, arka oda denir. Özellikle yüksek kesimlerdeki evlerde  mutfaktan evin altindaki ahira “kapung” denilen bir merdivenle i,nilir. Bu kapi genellikle evin isisini kaybetmemek ve eskiyaya karsi önlem olarak düsünülmüstür. Çatilar çok egimli ve kirma çati biçimindedir. Oluklu, eski kiremitli, günümüzde takma kiremitlidir.

Çati bosluklari (darni) hayvanlar için kurutulan otlar doldurulur.

 

MÜZIK

 

“Oy kemençe kemençe

 ne zir zir bagirirsin

 sen de benden sevadalu

 kizlari çagirirsun”

 

Yörede yaygin olarak kullanilan müzik aletleri; kemençe ve tulumdur. Tulumu daha ziyade Hemsinliler kullanmaktadir.

 

TARIHI KALINTILAR

 

HAVRA KLISESI

 

Sairler deresi boyunca Sirt Köyü mezrasinda bulunan bu klisenin su anda sadece tas kalintilari iz olarak kalmaktadir.

 

*Kaynak: Çayeli 1995 yıllığı

 
   
Back to Top-  Yukarıya Çık