Baski, çaresizlik……
  Fiziksel güçlerini kendilerinden daha aciz olan canlilara - yaratiklara karsi kullanan kisilere kimsenin sempati duymadigi ortada, ama peki bunlar neden hala var? Insanlari bu kadar canavarlastiran etkenler ne olabilir? Parasizlik, issizlik, ezilme, hayat kavgasi sadece fiziksel güce sahip erkeklere özgü sorunlar mi? Kendisinden aciz kisilere elini kaldiran kisinin elini kimse kirmazsa, yapmaya devam etmesinden daha dogal ne olabilir? Erkekligini kime ispat edecek? O evinde erkek, evin reisi, herseyi, belki bu gücü hiç bir yerde hissetmemistir, hissettirmemislerdir. Yaptigi herseyin hesabini bir bir verirken bu yaptigi suç olsaydi herhalde bu kadar rahat davranamazdi, ama kimin umurunda? Benim.

Simdi bunu okuyanlardan bazilari eminim ki söyle düsünecektir; "bizler yolda yürürken birbirimizin yüzüne mi bakiyoruz? Komsularimizi bile tanimiyoruz. Bir mücadeledir kosusturuyoruz, kim kiminle ilgilenecek?" Bunlar aklinizdan geçti degil mi? "Bize dokunmayan yilan çok yasasin", degil mi? Dayak magduru kisilerin bir kisminin çocuklar olmasi konumuz degil, onu geçip "sevgili annelerimize" geliyorum.

Bakin, bu insanlari farkettiginiz zaman onlara acimak bir çözüm degildir. Stefan Zweig, "Acimak" isimli kitabinda söyle tarif eder; "Acimak iki çesittir. Birincisi kalbin sabirsizligindan dogar; bir baskasinin aci çektigini görmenin verdigi büyük üzüntüden elinden geldigince çabuk kurtulmak ister. Merhametin böylesi aciyi paylasmaz, baskasinin acisindan kendini uzaklastirma çabasidir sadece. Acimanin ikincisi -yalnizca bunun degeri vardir- duygudan uzak ama yaratici olani, neyi istedigini bilir. Sabirla ve aciyi paylasarak gücünün ötesinde direnir."

Bizler hep uzaktan seyretmeyi, basimiza gelmedikce, içinde olmadikça sorunlari sadece dinlemeyi adet haline mi getirdik ne? Bir erkek karisina laf atani bazen biçaklar, onun için kavga eder ama ayni kadina en büyük aciyi yine kendisi yasatir. Onu asagilayarak, onurunu, gururunu çocuklarinin önünde ayaklar altina serer. Bunu belki içkiden, belki egosunu tatminden yapar, nedeni ne olursa olsun, sonuçta bu çagda kadinlarimizin gururu-onuru hepimizin gözleri önünde ayaklar altina alinir, ezilir, canindan bezdirilir ama susar, yapacak baska bir seyi yoktur çünkü.

Çok nadiren de olsa karisindan dayak yedigini iddia eden erkekler de çikar, onlar gazetelere manset olur. (Sabah Gazetesi - Ekim 1997) Horgörülen, asagilanan, ezilen bu kadinlara hiç kimse (nedense?) sahip cikmaz. Herkesin farkinda oldugu bu konuda nedense büyük bir sessizlik yasanir. Morarmis suratlarini, egilmis baslarini görüp de durumu ögrenen çogu kisinin, "ay ne feci bir sey", "yani bu bir vahset" gibi sözlerle konuya girip, bir dakika sonra kendi hayatlarina devam ettikleri yalan mi? Düsünün, neden böyle bir gelismeyi kadinlarimiz kaderleri gibi görüp, yasamaya çalisiyorlar, neden?

Yetistigi aile ortaminda annesinin dayak yedigini gören bir kiz çocugu, ileride basina geldiginde, bunun dogal oldugunu, "…sever de, döver de" nasihatini hatirlayabilir, babasinin annesini dövdügünü gören bir erkek çocugu, evlendiginde ayni seyi yaptiginda, bu davranisi ile babasini takdir ettigini (belki) anlar, ama babasi da yapiyordu ve annesi kari-koca arasinda bu tür seylerin olabilecegini söylerdi, yanlis olsaydi zaten babasi yapmazdi. Kocasinin eline bakan kadinlar asli görevlerinin onlara hizmet oldugunu asla unutmazlar, e su getirir, yemek yapar, temizlik yapar ama ya kocasi onu birakirsa, asil o zaman ne yapar? Ortada kalir, bu yastan sonra. Ana evinde herseyin ayagina kadar getirilmesine aliskin bir erkek ne diye evlenir, tabii ayni hizmetin artik yaslanmis anasiyla degil yeni, genç bir kadinla devam etmesi için. Kadinlari böyle "hizmetçi ruhlu" yapan yine ailelerimiz degil mi? Evin erkegine hep hizmet, onlar çalisir, ekmek parasi kazanir, onlar erkektir. Peki ayni seyleri yapan bir kadin olursa, o zaman ne olacak diye düsünülmez, düsüncesi bile korkutur. Hiç kimse kendisinden fiziksel olarak daha güçlü birine karsi koyamaz, kavgayi bastan kaybettigini zaten bilir çünkü. Ama biz sokakta balon isteyen çocuguna bir tane patlatan kadinlara-erkeklere zaten aliskinizdir. Sözün dinlenilmedi mi, konusmak yerine gücünü kullanacaksin. Hepimiz bunu yapmiyor muyuz zaten? Bahaneler; kiskançlik, parasizlik, geçim derdi.. Bunlarin hesabini biri vermeli, göz önünde biri, kasinan biri mesela, yemegin tuzu, armudun sapi, üzümün çöpü... Sonra evli çiftlerin aileleri var, kimse kizinin veya oglunun dul damgasi yemesini istemez, bu yolda herkes üstüne düseni yapar. Kendilerince nasihatlarla durumu geçistirirler.

Bu listeyi daha uzatmak mümkün ama bana göre temel sorunlar ve aci gerçekler bunlar. Hem kadinlarin, hem de erkeklerin yüzünden ortaya çikan manzara su, ezilen taraf sadece kadin. Asil dramatik olan gerçege bakarsak; bu kadinlarin yardimina hiç kimse kosmuyor, kosamiyor. Kimsenin elinden bir sey gelmiyor, sistem kendi kadinina sahip çikmiyor. Artik kadinlar da belli yerlere geldigi halde, herkes kendi derdine düsüyor. Göstermelik önlemlerle hiç bir sey çözülmüyor. Dayakçi kocaya hapis gelecekmis, komik. Dayak yiyen kadin kocasi hapisteyken ne yapacak, kocasi hapisten çikinca ne kadin ne yapacak, çocuklarinin gözünde ne hale düsecek, kocasinin ailesi ve kendi ailesi bunu basina kakacak... Sadece bu yasayi cikarmakla herkes huzur duyacak, e üstlerine düseni yapmis olmanin hakli gururunu yasayacaklar. Basimiza gelmedikçe, çok yakinimizdan geçmedikçe hepimiz bu dramatik filmi seyredecegiz, film bitince unutup gidecegiz.

Kadinlarin sorunlari nelerdir, neler yapilabilir. Merak ediyorsaniz bekleyin.........