KÖSE YAZARLARI

ALTAN OYMEN    Agir bir ihmal..                  MILLIYET
DOGAN PEKER    Kadinin meslegi yok...            MILLIYET
FATIH ALTAYLI  Turkiye'nin kadinlari, ayaklanin  HURRIYET
FATIH ALTAYLI  Hem mali gotur, hem yakin!        HURRIYET
OKTAY EKSI     Devletin bekâret meraki...        HURRIYET
OKTAY EKSI     Yuzune gozune bulastirmak...      HURRIYET
YAVUZ DONAT    Kadin ve islam                    MILLIYET
YAVUZ GÖKMEN   'Sen yuzune surgun oldugum kadin' HURRIYET

Turkiye'nin kadinlari, ayaklanin
Teke Tek
Fatih ALTAYLI
HURRIYET
4 Kasım 1997, Sali
 
 
Ilginctir erkekler...
Bu ilginclikleriyle ilgili de guzel soz vardir Turkcemiz'de...
''Parayi bulan erkek, once arabasini, sonra karisini degistirir'' derler...
 Dogrudur bu soz de, yalnizca Turk erkeklerine mahsus degildir...
Dunyanin pek cok yerinde, ne yazik ki, erkekler boyledir...
Gencliklerinde evlendikleri, zor gunlerinde yanlarinda olan eslerini, biraz para gorup, biraz palazlaninca unutuverirler...
Baska kadinlar hep daha cazip gelir onlara...
Yanlarinda onlarla beraber zorluklari paylasan ve basarili olmalari icin ellerinden geleni esirgemeyen eslerini atarlar bir kenara...
Turkiye kadinin drami da iste burada baslar...
Ne yazik ki bizde yasalar bu durumdaki kadinin yaninda degildir...
Erkek zenginlesirken, yani basindaki esinin aklinin ucundan bile gecmez ''Kazandiklarinin yarisi benimdir'' demek, mallari evliyken paylasmayi onermek...
Ve erkek bir gun kadini basindan atarken o birlikte yaptiklari maldan, mulkten zirnik koklatmaz kadina...
Kadin ya cascavlak ortada kalir, ya da kocasinin her turlu pisligine, ac kalmamak icin katlanir...
Simdi Istanbul Barosu Kadin Haklari Komisyonu, evlilikte mallarin paylasimi ile ilgili olarak ''mal ortakligi sozlesmesi'' diye bir proje gelistiriyor..
Bu bir adim...
Ancak daha onemli olani, bu konunun oyle ozel sozlesmelerle falan degil, yasalarla guvence altina alinmasi...
Yani evlilik sirasinda edinilen mallarin, eslerin ortak mali oldugunu konusunun yasalasmasi ve bosanma durumunda bunlarin esit paylasiminin guvenceye alinmasi...
Ben burada erkek halimle bunun takipcisi olmak istiyorum.
Ancak kadinlarin sesini de duymamiz lazim...
Ey Turkiye'nin kadinlari... Ey Turk secmeninin yuzde ellisi...
Kalkin ayaga...
Hamurlu veya hamursuz ellerinizle, yapisin o meclisin yakasina...
Hakkiniz ya verilmeli ya verilmeli...

Hem mali gotur, hem yakin!

Teke Tek
Fatih ALTAYLI
HURRIYET
 
 
Refah Partisi'nin sirketlerinden olarak bilinen Kombassan'a, Konya Belediyesi'nden sonra, Istanbul Buyuksehir Belediyesi'nin de buyuk kiyaklar yaptigi ortaya cikti.
 
Fakat rezillige ve hirsizliga o kadar alistik ki, halkta yine bir tepki yok...
Dun, bir iki yerde rastladigim sohbetlerde ‘‘Canim, birkac trilyonluk avanta... Daha neler goturuyorlardir kimbilir’’ gibi laflar ediliyordu.
Turk halkinin yolsuzluklara yaklasimi artik boyle...
Goturene helal olsun, goturemeyen kaderine yansin...
Isi bu hale getiren elbette Tansu Ciller...
Hirsizligi ve yolsuzlugu da ayaga dusurduler...
Bu isi o kadar umarsiz, o kadar futursuzca yaptilar ki, olay ‘‘Bu kadar ortada yapildigina gore ortada bir ayip yok demek ki’’ noktasina geldi...
 
Bunu iyi farkeden Istanbul Buyuksehir Belediyesi peskes olayini halka kendi yayininda duyuruyor.
 
Bu arada Kombassan'in patronunun yaptigi aciklama daha da keyifli...
Refah doneminin her turlu nimetini yutan bu sirket, simdi ANAP'a yanasiyor...
 
Hasim Bayram, bir kuyruk gibi Mehmet Kececiler'in pesine takiliyor Ankara'da ve Konya'da...
Zaten yeni iktidarin ilk tesviklerinden birini kapmis olmak Kombassan'a yetmiyor...
 
Hasim Efendi yakiniyor, ‘‘Bize Refahyol doneminde haksizlik yapildi, dusmanlik edildi’’ diyor...
Dusmanligi goruyorsunuz...
Bir sirket yoktan var ediliyor. Refah'li belediyelerin kaynaklari bu sirket icin seferber ediliyor. Trilyonluk rantlar peskes cekiliyor.
Ve patronu cikip ‘‘Bize haksizlik edildi’’ diyebiliyor...
Boyle haksizliklardan biraz da bu ulkenin garibanlarina yapsalar keske diyor insan...
Dedigim gibi bu isi Tansu Ciller bu hale getirdi...
Eskiden hirsizlar utanirdi bu ulkede...
Simdi yeterince calamamaktan yakinir oldular...
Biz koyun gibi baktikca da, daha cok yakinirlar...
 
Ne yapin?
 
Kadinlarin bosanma durumunda dustukleri durumun hic de ic acici olmadigini anlatip, kadinlari harekete gecmeye cagirinca, Turkiye'nin en duyarli kesimi olan kadinlardan pek cok telefon ve faks geldi.
 
Hepsinde ortak bir soru var:
 
‘‘Ne yapalim?’’
 
Ben bu soruya bayiliyorum...
 
Demokratik bir ulkede, halk eger bu soruyu bu kadar genel olarak sorabiliyorsa, o ulkede daha demokrasinin gidecegi cok yol var demektir.
Fakat bu soru yine de hos. Cunku en azindan o yolu gitmeye niyetli insanlarin oldugunu gosteriyor.
Yapilacak bin turlu sey var.
En genel yapilabilecek sey, secim bolgenizde, ilk uc adayi arasina kadin koymayan partilere oy vermeyin...
Partilerin gosterdigi kadin adaylarla mutlaka gidip konusun. Tanisin. Yalnizca kadin olmanin yeterli unsur olmadigini bilin.
Sizi anlayan ve sizi anlatacak insanlari bulun.
Bunlar uzun vadeli isler...
Kisa vadede, Meclis'teki kadin milletvekillerini ve kendinize yakin buldugunuz, bu konuyla ilgilenmesi mumkun gorunen tum milletvekillerine faks cekin.
Arayin, randevu isteyin. Taleplerinizi iletin.
Ve dusunun. Ne yapabileceginizi bana degil, kendinize sorun...
Gerekirse, eylem yapmayi goze alin...
Yalnizca kendiniz icin degil...
Basta kizlariniz olmak uzere, cocuklariniz icin...


Devletin bekâret meraki...

Oktay EKSI
HURRIYET
 
Insan Haklarindan Sorumlu Devlet Bakani Prof. Dr. Hikmet Sami Türk'ün yillardir herkesi rahatsiz eden, ama hiç bir zaman tatmin edici bir çözüme kavusturulamayan ''bekâret zari kontrolü'' konusunda bir çalisma baslattigi bildiriliyor.
Anlasilan Istanbul'daki Bahçelievler Yurdu'nda yasanan son olay Sayin Türk'un harekete geçmesine yol açti.
Bilindigi gibi bu yurtta barinan 12-17 yaslarinda alti genç kiz, Eylül ayinin sonlarinda ''yurttan kactiklari'' iddiasiyla ''bekâret kontrolü''ne gönderilmislerdi. Bu genç kizlar fare zehri içerek intihara tesebbüs etmisler, ancak son dakikada kurtarilmislardi.
Hepimiz biliyoruz: Adli bir olayin çözümü için zorunlu olmadikça yapilan bekâret kontrolü, bu toplumun çok eski ve çok ilkel bir gercegi.
O nedenle insan onuruna zerre kadar saygisi olan bir kimsenin bu uygulamayi savunmasi mumkun degildir.
Ama ''hukuk devleti'' oldugunu ileri süren Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde yillardir uygulama sürer gider. Anlamsiz bir merak ugruna genç kizlarin onuru çok derinden zedelenir.
Nitekim bu uygulama yüzünden intiharlar olur. Ama sonuç degismez.
Bir örnek hâlâ hafizalardadir:
Kütahya'nin Simav Ilçesi'ndeki Imam Hatip Lisesi'nin ögrencisi dört genç kiz, 1992 yilinin bahar aylarinda bir gün, Gölcük Yaylasi'na piknige gittiler. Orada neseli bir gün gecirdiler. Ancak onlari gören Orman Muhafaza Memurlari, genç kizlari okula sikâyet ettiler.
Okul müdürü, kizlari, bekâretlerinin kontrol edilmesi için Simav Devlet Hastanesi'ne sevk etti. Ve ''iffetsizlik''le suçlanan kizlarin buradaki ''muayeneleri''nin (!?) bir tek sonucu oldu. Dört ögrenciden ikisi intihara tesebbüs etti. Bunlardan S.A. Simav Devlet Hastanesi'nde kurtarildi, ama H.K. öldü.
Ayni sey, o tarihlerde Urla Atatürk Lisesi ögrencilerinden G.O.'nun basindan da geçecekti. Çünkü, okul müdürü Turan Kabasakal, G.O.'nun babasini çagirip ''kizinin bakire olmayabilecegini'' söylemis ve ''bekâret kontrolü yaptirmasini'' tavsiye etmisti.
Ancak G.O. buna firsat birakmadi. Çünkü, uçuruma atlayip intihar etti.
Ama bu iki hazin olay, büyüklerimizin aklini basina getirmeye yetmedi. Dahasi: Milli Egitim Bakanligi, 1995 yilinda bir ''Ortaögretim Kurumlari Ödül ve Disiplin Yönetmeligi'' yayinladi ve burada genç kizlarin bekâret kontrolüne gönderilmesi için okul disiplin kurulunu yetkilendirdi.
''Kisilik haklarina müdahale''nin bu en kaba ve ilkel seklinin ortadan kaldirilmasi için Izmir Çagdas Hukukçular Dernegi o tarihte Danistay nezdinde dava açti. Ne var ki, Danistay'in Sekizinci Dairesi, 95/3322 Esas No'lu davayi hâlâ karara baglamadi.
Görüldügü gibi insanlari yasal bir sebebe dayanmadan ''iffetli'' ve ''iffetsiz'' diye ayirma yetkisini kendisinde gören, kaba ve ilkel bir devlet anlayisi bizi yönetiyor. O kadar kaba ki, bunu yüzüne vurdugunuz zaman da ders almiyor.
Hikmet Sami Türk, umariz bu çirkin gerçegi ortadan kaldirir.

Kadinin meslegi yok...

Dogan HEPER
NOT

MILLIYET

TEPKiLER hakli.
Pazar gunu kadinlara meslekleri sorulmadi.
Neden?
Turkiye'nin yarisi kadin, bazi illerimizde kadin nufusu erkekten fazla.
Ve kadinlarimiz artik calisiyor. Yani meslek sahibi.
Bu acidan da erkeklerden farklari yok.
Kazaniyorlar, aile butcesine bazilari erkekten fazla katkida bulunuyor.
Fakulteler kiz ogrencilerle dolu.
Sinavlarda erkekleri de asan bir basari gosteriyorlar. Yurt disina okumaya, mastira, dil ogrenmeye gidenler arasinda da kizlar on siralarda. Ve bu kizlar, kadinlar is hayatlarinda da, mesleklerinde de basarili oluyorlar. Ulke kalkinmasina meslekleriyle katkida bulunuyorlar.
Ozellikle buyuk sehirlerimizde erkek kadin farki her acidan sifirlanmak uzere... O yolda kisa surede cok mesafe alindi.
Guc oldu ama alindi.
Devlet istatistik Enstitusu herhalde bunun farkinda degil.
Kadinlarimiz hakli.
Erkegin meslegi onemliyse kadinlarimizinkinin kayda gecirilmesi daha da onemli, cunku sosyal gelismenin, muasir medeniyet seviyesine ulasmanin olcusu o cevaplardan cikacak.
Ama olmadi.
Yillarca suren hazirliktan sonra yapilan sayim, onemli bir eksikle sakatlandi.
* * *
SAYIM islerinin her yerde cok muntazam gittigi soylenemez.
Bizim eve sayimi yapacak iki genc memur sabah 09.30 - 10.00 arasi geldi.
Ama sokagimizin karsi sirasina saat 16.00 oldugu halde sayim memurlari daha gelmemisti.
Karsi komsum saat 17.00'ye dogru dayanamadi muhtara gitti.
Biz menekse ekimiyle mesgulken sokagin basindaki komsum da bagirdi: "Saat 17.00'yi gecti, bize hala gelmediler, siz sayildiniz mi?"
Evet, dedim.
Onu da bir telas aldi.
Sonra telefonlar edildi.
Gec de olsa sokagin karsi sirasina da iki memur geldi.
Ama onlar bazi numaralari yazmakla gorevliymisler, diger komsular yine memursuz kaldi.
Menekse ekimi bitti, iceri girdim. Daha sonrasini izleyemedim.
Dun sabah TV'lerin erken programlarini izleyince aksakligin genel bir durum oldugunu ogrendim.
Bu hapis, bu kapi kapi dolasip yazmalar ve bu ilkellikten dogan aksakliklar son olmali.
Ve bilgisayar, bundan sonraki ilk sayimda kadinlarimizin mesleklerinden dogan degerlerini de teslim etmeli.
* * *
iSTANBUL'u bu pazar gunku sekliyle gormek benim icin urkuntu vericiydi.
Cunku; begensek de, elestirsek de istanbul insaniyla istanbul...
Bogaz Koprusu'nden geciyorum. Bir TV dizisinin tavla oynama sahnesi cekiliyor.
Galata Koprusu'nden geciyorum. Bir sanatcinin klip calismasi var.
Kuslar, kediler, kopekler caddelerde sere serpe.
Turistler film ve fotograf pesinde...
istanbul'da hava guzel, bogazda manzara enfes, ama insansiz sehir hayattan kopuk, bir tablodan farksiz.
Rahat dolasiyorum, seyrediyorum, icime sindiriyorum ama ben yine de civil civil, patirtili, gurultulu, yasayan istanbul'u tercih ediyorum.
 
Yazara Email D.Heper@milliyet.com.tr


Agir bir ihmal..

Altan OYMEN
BU KOSEDEN

BU kadar "akildisilik" nasil yapilabilir? inanilir sey degil.
Pazar gunu herkes kaderine razi olmus. Evinde oturmus, sayim memurlarini bekliyor.
Bu eve kapanma zorunlulugu, yillarin ihmalinin sonucu. Vatandaslarin bilgisayara gecirilmesi coktandir planlanmis ama, bunun uygulama calismalari, daha ancak 20 ilde yapilabilmis. Care gene, eski devirlerden kalma "sokaga cikma" yasaginda.. Ama bu defa, yemin billah ediliyor ki, bu "son" olacak.. Bundan sonra sayimlarin bilgisayarlasmasi her yerde hizla tamamlanacak..
Ama gelin gorun ki, bu "son yasak" altindaki sayimin sorulari, meslek ve calisma durumu acisindan sadece aile reisini kapsamina alarak hazirlanmis.
-"Aile reisi, son bir hafta icinde calisti mi? Calistiysa hangi isi yapti?"
Bunun, ulkemizdeki is, issizlik ve meslek verilerini saptamaya yonelik bir soru oldugu belli. Fakat bu, o amaci karsilayabilir mi?
Aile var, "reis"i erkek, ama sadece o degil, esi de calisiyor. Veya kendisi emekli veya issiz, esi calisiyor. Aile var, reisi dul kadin, o calismiyor ama, oglu veya kizi calisiyor.. Bunlari kapsamina almayan bir is - issizlik - meslek saptamasi ne ise yarar?
"Turkiye'deki aile reislerinden yuzde su kadari son bir hafta icinde calismis.. Yaptiklari isler de, yuzde hesabiyla sunlarmis.. Su kadari da issizmis.."
Peki, gerisi?. Gerisini hesaba katmayan bir genel istatistik standardi, dunyanin neresinde var?
"is"le ilgili bir istatistigin en onemli verisi, "calisma cagindaki nufus"taki is ve issizlik oranlari.. Tum ulkelerde oldugu gibi - hele su sirada - ulkemizin de onde gelen ihtiyaci o.. Bunun mesleklere gore saptanmasi da, elbette faydali.. Ama, bunu sadece aile reisleri icin bilmek neyi saglar?
Burasi Suudi Arabistan veya Afganistan olsa, belki denilebilir ki, kadinlarin calisma imkanlari zaten cok sinirli, onlar hesaba katilmasa da olur.. Ama oralarda bile, ailenin - aile icinden henuz cikmamis - yetiskin erkek cocugunun is durumunu saptamak gerekli ki, is ve meslek konusunda genel bir degerlendirme yapilabilsin..
* * *
PEKi, buna, o soru formlarini hazirlayan kurumun sorumlulari ne diyor?
Devlet istatistik Enstitusu (DiE) Baskani, gazetecilerin yonelttigi sorular uzerine, bunun "kadinlari dislamak" diye yorumlanamayacagini soyluyor. "Aile reisi kadin da olabilir. Biz sadece `reis'lerle yetindikdiyor.
Peki, nicin sadece "reis"lerle yetinmisler?. "Cunku" diyor, "Zamanimiz kisaydi. Zaman ve kagit tasarrufu yapmak istedik."
Bu mazerete hak vermek cok guc ama, diyelim ki verdik: Ee o zaman "reis"lerin isini - meslegini de sormasaydilar.. Tek basina hic bir derde deva olmayacak o sorudan da vazgecseydiler, daha fazla "zaman ve kagit" tasarruf edeceklerdi.
Yani, bu "ozur"un de mantiga sigacak yani yok.
Ozetle: Pazar gunu, 60 milyon insanin evine kapanmasiyla ve onbinlerce gorevlinin sabahin 7'sinden gece karanligina kadar calismasiyla yurutulen "nufus tespiti" uygulamasi, DiE yonetiminin agir bir ihmali sonucunda, saglayabilecegi faydanin onemli bir bolumunu saglamaktan uzak kalmistir. Bu ihmalin siyasi sorumlulugunu tasiyan hukumet, herhalde, bu konuda birseyler soylemek ve yapmak durumundadir.
 
 
 
 
Yazara Email A.Oymen@milliyet.com.tr 

'Sen yuzune surgun oldugum kadin'

HURRIYET
3 Aralik 1997, Carsamba
Yavuz GOKMEN

Kopeklerin salindigi ama taslarin baglandigi bir Nasreddin Hoca ulkesinde baska nasil bir sayim yapilabilirdi? Son sayimin garabeti uzerine tartismalar bu yuzden bana daha da garip geliyor.
 
Bu sayimda insanlara hemen hicbir saglikli soru sorulmadi. Cunku her zamanki gibi devlet, halkinin gerceklerini ogrenmeyi asla istemedi. Buna karsin kendi kafasinda yarattigi gercegi halkina empoze etti.
 
Istedigi cevaplari almak icin kendince gecerli ve yeterli sorular sordu.
 
Bu arada kadina saygisizligini gene belgeledi. Peki ama devlet adindaki bu erkekler imparatorlugu, kadina ilk ve son kez mi saygisizlik yapiyor?
 
Erkekler imparatorlugu icin kadin kavrami, ezilecek, horlanacak ve cani istedikce, kendi istemine bakilmaksizin yataga atilarak cocuk dogurtulacak bir varligi simgeler.
 
Bu varlik, erkeginin kayitsiz sartsiz kolesi oldukca degerlidir. Baskaldirmaya tesebbus ettigi anda basta dayak olmak uzere her seyi hak etmis demektir.
 
Bir kole nasil evin reisi olabilir?!
 
* * *
 
Ancak ve lakin artik bu cagdisi kafa tarihe gomulup gidiyor. Bu karanlik eylem son cirpinislarini yasiyor.
 
Artik bu ulkede kadinlar icin guzelim siirler yaziliyor, sarkilar besteleniyor. Erkekler imparatorlugu da, kole saydigi kadinin gercekte kendisinin mutlak efendisi oldugunu anlamaya basliyor.
 
Ne yazik ki bu gercegi henuz kadinlarin bircogu anlamak istemiyor. Ama zaman icinde onlar da anlayacaklardir.
 
Her kadin, bir âsik, bir sevgili, bir olaganustu varlik oldugunu bir gun kavrayacaktir. ''Sen yuzune surgun oldugum kadin'' misrainda kendi payi oldugunun bilincine bir guzel varacaktir.
 
''Sen yuzune surgun oldugum kadin
 
Kardesim olan gozlerini unutmadim
 
Cocugum olan alnini, sevgilim olan agzini
 
Dostum olan ellerini unutmadim.''
 
Cemal Sureya'nin bu enfes dizelerini bir gun tum erkekler ezberlediklerinde, bir kadin devrimi yaratilacaktir. Tum erkekler siirin olaganustu duygusunu iclerine sindirdiklerinde, ulkeye bir sonsuz bahar gelmis gibi olacaktir.
 
* * *
 
Ama simdi butun bunlarin sadece beklentisi icindeyiz ve biliyoruz ki cok uzak olmayan bir gelecekte butun bunlar olacaktir.
 
O zaman yepyeni ve saygili sayimlar yapilacak, insanlar eve kapanmayacak, sokaklarda baris turkuleri soylerken sayilacaklardir.
 
Insanlara potansiyel suclu gibi bakilmayacak, gunahsiz insan arayisi sona erecektir.
 
Bir gun, kadin kadinin kurdu olmayi birakacak, kendi sonsuzlugunu kendince yasayacaktir.
 
O zaman kadinlari; analarimiz, bacilarimiz, cocuklarimiz, sevgililerimiz olarak gorecek ve kucaklayacagiz.
 
Kadinsiz bir dunyanin karanliktan ibaret oldugunu algilayacagiz.
 
Biz kadinlarla Turkiye'yi yeniden yaratacagiz.
 
Cunku yaratici olanlar aslinda onlardir.
  


Kadin ve islam

Yavuz DONAT

Muskat - UMMAN

UMMAN'da yuzden fazla kale ve hisar var.
En buyukleri baskent Muskat'taki El Celali kalesi.
Portekizlilerden kalma.
Dun sabah kaleyi gezerken, Cumhurbaskani'na bir gozlemimizi soyledik:
- Kadini dislamamislar... Her yerde kadin var... Direksiyonda... Devlette... Kiminin basi acik, kiminin kapali.
Kaldigimiz otelin havuzunda kadin da yuzuyor, erkek de.
Kimse, kimseye yan bakmiyor.
Kimse, kimseyi rahatsiz etmiyor.
Demirel "evet" dedi:
- Cok modern bir yer. Medeni insanlar. Sultan bana bir konusmasini verdi. Okudum. Sanki benim konusmam... islami, bizim gibi anliyorlar. Her turlu asiriliga karsilar. Fundamentalizme de, irkciliga da.
* * *
UMMAN Sultani Qaboos, 1975'te "Gumus Jubile"sini kutlamis.
ingiliz Kraliyet Harp Akademisi mezunu olan, ingiliz ordusunda kurmay subaylik da yapan Qaboos, 1970'te Umman'da tahta cikinca "yuzunu Bati'ya donmus."
Colde "modern kentler" kurmus.
Ve kadini eve kapatmamis.
Umman'daki okullarda okuyan ogrencilerin yuzde 48'i kiz.
Ozel sektorde calisanlarin yuzde 20'si kadin.
Nufusu 2.5 milyondan az olan ulkede 275 kadin "ust gorevlerde."
Biri mustesar.
Umman'da demokrasi yok.
Parti yok.
Sadece Danisma Meclisi var.
80 uyeli.
1991'de kurulan bu meclisin uyeleri "secimle" belirleniyor.
Meclis'e son secimde (1994) iki de kadin girmis.
Kadinlar orgutleniyorlar.
Amaclari, mecliste "daha yuksek sayiyla" temsil edilmek.
Su anda 16 kadin dernegi var.
Kadin nufusun yuzde yirmisi "bir kadin orgutune uye."
Sultan'in da, Sosyal isler ve isgucu Bakanligi'nin da hedefi "kadinlarin, ulkenin ekonomik yasaminda daha etkin rol almalarini saglamak."
Bu satirlari "Sultanligin resmi yayinindan" aldik.
* * *
BUGUN Birlesik Arap Emirlikleri'ne gececegiz.
Orasi da Umman gibi "petrol zengini."
Ve orasi da Umman gibi "kadini dislamamis."
* * *
BiRLESiK Arap Emirlikleri bir "federasyon."
Emirlikler Federasyonu.
Devlet Baskani'nin adi, Arap ulkelerindeki adlarin cogu gibi, hayli uzun:
Altes Seyh Zayed bin Sultan Al Nahayan.
"Uzun isimli baskanin" kadina bakisi soyle:
- islam, kadina hakettigi statuyu vermis ve onlari calismaya tesvik etmistir.
Devlet Baskani'nin "Devlet Kitabi"nda yer alan gorusu:
- Kadinin her yerde calisma hakki vardir.
Birlesik Arap Emirlikleri'nde kadinlardan olusan "askeri birlik" bile mevcut.
Kadin ve erkek "esit ise, esit maas" aliyor.
Kadin "mulk edinebiliyor."
Mirastan yararlaniyor.
1980'de universiteye gidenlerin yarisi kizmis.
Simdi bu oran yuzde 70.
Her uc doktordan biri kadin.
* * *
CUMHURBASKANI Demirel "bu konuda bizden farklari yok" dedi:
- islam dinini biz nasil algiliyorsak, bu ulkeler de oyle algiliyorlar. Kadina onem veriyorlar. Her iste kadini gorebiliyorsun.
* * *
PETROL zengini Umman'da carsiyi, pazari dolastik.
"Her sey" var.
Ve bu her seyin "cogu" da ithal.
Demirel:
- Gorusmelerimde soyledim. "Gelin, Turkiye'den alin" dedim. Benim ulkemde hepsi var. Ve hepsi de Avrupa ayarinda. Turkiye bugun Avrupa ile boy olcusecek ulke.
* * *
ARAP Yarimadasi'nin asagi ucundayiz.
Biraz Bati'da Suudi Arabistan var.
Biraz Dogu... Hurmuz Bogazi'nin karsi yakasi ise iran.
Ama Umman "ikisinden de" o kadar farkli ki.
Kadin uygarliktir.
Kadini dislayan toplum uygarlik yarisinda "tekliyor."
Gercekten, ama gercekten cok buyukmussun ulu onder Ataturk.
 
 
Yazara Email Muskat - UMMAN 

Yuzune gozune bulastirmak...

2 Aralik 1997, Sali
Oktay EKSI
HURRIYET

Dunyada boylesine kuzu gibi bir millet daha vardir diyen lutfen ortaya ciksin ve o milletin adini da soylesin:
 
Altmis kusur milyona bir gun boyu dupeduz ''ev hapsi'' cezasi vereceksiniz de kimse buna itiraz etmeyecek.
 
Ama yine de yaptiginiz isi yuzunuze gozunuze bulastiracaksiniz.
 
Ornegin nufusun yarisini teskil eden kadinlari adamdan sayip da ''Sizin mesleginiz var mi? Varsa ne?'' diye sormaya deger bulmayacaksiniz.
 
Hem de kadin haklari konusunda yaptigi devrimlerle 20'nci yuzyilin ornek ulkesi sifatini kazanmis olan Turkiye'de.
 
Sebep de neymis biliyor musunuz?
 
Devlet Istatistik Enstitusu'nun Baskani Siddik Ensari'ye gore, ''Zamandan, kâgittan, paradan tasarruf etmek'' istemisler.
Tam ozru kabahatinden buyuk dedikleri turden bir yanit.
 
Insanin icinden ''A Sultanim! Biraz daha tasarruf etseydiniz belki bu sayima da luzum kalmazdi'' demek geciyor.
 
Dogrusu merak ediyoruz: Bu sorulari kimler hazirlamis? Turkiye'nin en zengin tarafi olan ''egitilmis kadinlar'' gercegine goz yummayi icine hangi uzman veya akilli sindirebilmis?
 
Yine o, bir yandan kadina ''seytan'' diye bakan; onunla karsi karsiya geldigi zaman elini dahi sikmayan; ''kadinin yeri evidir'' diyen ve isine gelince ona kotek atmayi hos goren, ama hemen ardindan iki yuzluluk ederek ''Cennet analarin ayaginin altindadir'' fetvasini veren zihniyet mi?
 
Oysa istatistiklere gore Turkiye'deki universite ogretim uyesi kadinlarin orani Almanya'dan, Ingiltere'den fazladir. Turkiye'de her alti doktordan biri ve her bes avukattan biri kadindir. Universitelerdeki kiz ogrencilerin orani, en gelismis Avrupa ulkelerinin pek cogundan ileridir. Kadinin -hatta ev kadini konumundaki kadinin- uretimdeki payi, Turkiye'deki tum uretim icinde cok buyuk bir yer tutar.
 
Bunlarin rakamsal degerlerini simdi kadinlari inkâr eden Devlet Istatistik Enstitusu coktan ortaya cikarmali ve bu ulkenin ovunc kaynagi olan gerceklerimizi herkesin zihnine yerlestirmis olmaliydi.
 
Sira kadinlarin mesleklerini sormaya gelince ''para, zaman ve kâgit'' bulamayan Devlet Istatistik Enstitusu, ''aile reisinin son haftaki isini'' soracak kadar para, zaman ve kâgit bulabiliyor.
Sanki aile reisinin isi yoksa ona bir is bulacakmis gibi...
 
Hem kuzum biz bu sayimdan ne bekliyoruz?
Doldurduklari formlari sayip ''Nufusumuz su imis'' deseler, o bile guvenilir bir rakam olmayacak.
 
Neden mi?
 
Dikkatinizi cekmistir:
On milyonu askin nufuslu Istanbul'da eger kapiniza sayim memuru gelmezse hangi numaraya telefon edeceginizi dahi, sayimdan bir gun oncesine kadar kimseye bildiremediler.
Siz buna bakin da kirsal alanda ne buyuk aksamalar olur, ona gore hesaplayin.
 
Bu burokrasiye ragmen, bu devlet vallahi iyi ayakta duruyor... 


Deniz Ceylan, 27.11.1997
denizc@usa.net
[Ana Sayfaya Dönüs]