Kar mı yağmış Yarengüme’nin dağına
Mehmet Efem de oturuvermiş efelerin sağına
Çıkam da ben de Mehmet Efemin yanına
Aslanım da efeler vay vay
Toprakları sürekli istila edilen, yağmaya, talana uğrayan Anadolu köylüleri, açlık ve yoksulluk içinde yaşamıştır tarih boyu. Bir yanda sömürü, zulüm, bir yanda açlık. İşte bu koşullar içinde birlikte yaşamayı öğrenmiştir Anadolu insanı. Baskı ve zulümlere karşı birlik olmanın, dayanışmanın yollarını aramıştır.
Çünkü görmüştür ki, birlikte olunmadı mı, el ele, omuz omuza verilmedi mi, Osmanlının tahsildarı, voyvodaları, mültezimleri, onların kolcuları, zabitleri, üzerlerine acı yağdırmak için, açlık ve ölümü yağdırmak için kapıda beklemektedir. Daha ürün tarladan kalkmadan dikilirler köylünün başına “... Ver bakalım avarız payını, ver haracı, cizyeyi, aşarı... Vermezsen ölüm, vermezsen açlık...” Aslında her ikisi de ölüm.
Bu koşullarda tek kurtuluş yolu omuz omuza vermek, güçleri birleştirmektir. Yaşayabilmek, ayakta kalabilmek için onurunu, namusunu koruyabilmek için tek çare budur.
“Kim ürete bak kimler üleşe
Güç yetmez böyle çıvgar güleşe
Ol görüp davranalım yoldaşlar
Ya devlet başa ya kuzgun leşe”
Görüp davranır Anadolu insanı. Köylerde, şehirlerde tüm yoksullar, emeğiyle geçinenler omuz omuza verirler egemenlere karşı. Şehirlerde Ahi Ocakları (Ahiyane Rum), köylerde Köy Odaları, İhtiyar Heyetleri, Sağdıç Meclisi, Delikanlılar Örgütü vb. adlarla dayanışma örgütleri kurulur. İmece gelişir. Esasında Anadolu halklarının tüm yaşamı, dayanışma üzerinedir. Düğün, bayram, ölümle ilgili gelenekleri, imeceler, hemen hepsi dayanışma üzerinedir.
Yaren (Yaran) Meclisleri de işte bu dayanışma örgütlerinden biridir. Köken olarak Ahilikten doğmuş, sonrasında ise tüm Anadolu’ya yayılmıştır. Bölgelere göre değişik isimler almıştır. Kimi yerde Barana, kimi yerde Gezek denir. Ancak adı ne olursa olsun işlevi aynıdır.
Düzenli olarak toplanır Yaren Meclisi. Toplantının başlatılması için iki yaşlı kişi seçilir. Bunlardan daha yaşlı olanı yarenbaşı “Büyükbaşağa”, diğeri yaren kahyası “Küçükbaşağa” olur. (Bunlar bazı yörelerde Büyük Yarenbaşı, Küçük Yarenbaşı olarak da adlandırılır.) Otuz ve daha fazla kişiden oluşan yarenlere “Büyük Yaren” denilir. Bu şekilde kurulan Yarende ayrıca bir “Yarenbaşı Vekili” bulunur.
Bu seçim işi tamamlandıktan sonra yarenbaşı toplantıyı başlatır. İlk bölümde köyün tüm sorunları konuşulur. Kalkacak ürün, ödenecek vergiler, alınacak tavır, köy içinde yaşanan küçük sorunlar, sürtüşmeler vb. vb. hepsine birlikte çözüm üretilir. Dargınlar barıştırılır. Tüm sorunlar yarenbaşının yönetiminde tartışılmış ve sonuca bağlanmıştır.
Bundan sonraki bölümde ise sazlı, sözlü sohbetler başlar. Seyirlik oyunlar oynanır. İnsanlar arasındaki kardeşlik, yarenlik ilişkileri pekiştirilir. Toplantı öneriler, nasihatler ve öğütlerle bitirilir. Bir sonraki toplantının nerede ve nasıl yapılacağı da kararlaştırılır.
Yarende kurallara ve hiyerarşiye uymak esastır. Yarenbaşının yaptığı davranışların bütünü, yarenin tüm otoritesi onda toplandığı için, diğer yarenlerin de davranışlarını belirler. Büyük Yarenbaşı da Yarenin kendine has geleneklerinin üzerine çıkamaz. Hiyerarşide temel alınan yaştır. Kişinin zenginliği ya da toplum içindeki kariyeri ona hiçbir ayrıcalık tanımaz. Oturma sırası, söz sırası sadece yaşa göre belirlenir.
Bugün yarenlik geleneği başta Yarengüme (Tavas) olmak üzere Ege’nin çeşitli yerlerinde yalnızca eğlenceler boyutuyla “Yaren Geceleri” adı altında sürmektedir. Yaren toplantılarında oynanan köy seyirlik oyunları da hala düğünlerde sergilenmektedir.
YARENLİK VE YARENGÜME Ege’de yarenlik kültürünün en güçlü biçimde boy verip yeşerdiği yerdir Yarengüme. Yarengüme Tavas’ın eski adıdır. Tavas’lıya sorarsanız Yarengüme’dir onun vatanı. Ne zaman ki Tavas adında bir bey gelip egemen olmuş Yarengüme’ye o zaman değiştirmiş adını Tavas diye. Ama Yarengüme halkı için hiç değişmemiş. Nerelisin dendiğinde hemen atılmış gururla “Yarengümeliyim” diye. Çok eksiden küçük bir köydür Yarengüme. Bugün Kale ya da Kale-Tavas olarak bilinen ilçenin olduğu yerdedir. Buradaki kale Bizans’lılara aittir, adı da Thebai’dir. Tavas halkı da eskiden bu kalenin etrafında yaşamaktadır. Zamanla savaşlardan ve yoksulluktan yılan halk, daha verimli topraklara sahip Tavas ovasına yakın bir köy olan Yarengüme köyüne göç eder ve oraya yerleşir. İşte bu göçten sonra Yarengüme köyü büyür, gelişir ve asıl yerleşim merkezi burası olur. “Yarengüme’li misin?”, “Yarengüme’nin dağında mısın?” Haktan, haklıdan yana mısın? Efelerin ardında mısın? Yaranımsın o zaman, yoldaşımsın. Yarenlik, dostluk, yoldaşlık demektir Anadolu’da. Yarendirler, açlığın, yoksulluğun, acının yoldaşıdır onlar. Beraber aç kalmışlar, beraber dövüşmüşler, beraber ölmüşlerdir. Yarengüme’ye yapılan göç de yoksulluktan kurtaramaz Yarengüme’lileri. Verimli topraklarına gözdikenler vardır çünkü. Bölge sürekli istilalara uğrar, egemenler tarafından yağma edilir. Önce Romalılar, ardından Bizanslılar, sonra sırasıyla İnançoğulları Beyliği, Hamitoğulları Beyliği, Tavas Beyliği, Menteşeoğulları Beyliği, son olarak da Osmanlılar hüküm sürer topraklarında. Bugünkü Tavas ismi de Tavas Beyliğinden gelmektedir. İnançoğulları
Beyliğine bağlı bir uç beyi olan Tavas Bey Yarengüme’yi ele geçirdikten sonra
bağımsızlığını ilan etmiş ve Tavas Beyliğini kurmuş. Daha sonra ise bu beylik
Menteşeoğulları Beyliğine katılmış. O gün bugündür, Tavas yapmışlar bölgenin
adını. Ama Yarengüme adı nesilden nesile yaşamış halk arasında. |
YARENLİK ZULME KARŞI OLMAKTIR
Yarenin kelime anlamı dostluk, arkadaşlık demektir. Orta Asya Türk boylarında, özellikle Oğuzlar’da içinde eğlence ve dayanışmayı birlikte barındıran bu gelenek belli kurallara bağlanarak Anadolu halkının yaşamında kendine bir yer edinmiştir.
Orta Asya yaşamında ve Osmanlı’nın ilk dönemlerinde kadınlar da yarenlerin içinde yer alırken, Yavuz Sultan Selim döneminde kadınların Yaren’e girmesi yasaklanmıştır. Yavuz Sultan Selim’in halkın geleneğine vurduğu bu darbeye karşın, kadınlar yine de çeşitli biçimlerde Yaren içinde yer almaya devam etmişlerdir.
Yaren bir kurucular meclisi tarafından oluşturulur. Daha öncesi yarende herhangi bir olumsuzluğu olmayan, bir yanlışı bulunmayanlar ve görevlerini yerine getirenler yeniden yaren içinde bulunmak için teklif yaparlar. Yarene katılmak için yeni başvuru yapanların üzerinde önemle durulur. Yarene alınacak kişi de dürüstlük aranır. Temiz, namuslu, geçmişinde herhangi bir olumsuzluk olmayanlar yarene kabul edilir. Birinin yarene alınıp alınmaması kararında oy birliği şarttır. Eğer bir kişi dahi olumsuz oy kullanırsa başvuru kabul edilmez ve olumsuz oy kullanana bunun nedeni sorulmaz. Bunun bir nedeni yarenlerin birbirlerine olan güvenleri ise, diğeri de başvuruda bulunanın herhangi bir olumsuzluğu varsa bunun açığa vurulmaması içindir.
Yarene katılanların dörtte birinin 17-25 yaş arasından, yarısının 25-55 yaş arasından, kalan kısmının da 55 yaş üstünden seçilen kişilerden oluşması gerekir. Çünkü yaren, her yaş grubuna hitap etmeli ve kapsamalıdır.
1933-34 yıllarında ise Yaren kanunlarına eklenen üç madde ile yarenlerde devlet denetimi kurulmaya çalışılmıştır. Bunlar; “1-Yarenler Türk Ocaklarının ve Halkevlerinin paralelindedir; 2-Yarenler turizm derneklerinin paralelindedir; 3-Yaren esnasında politika yapılmaz” şeklindedir. Kemalist küçük burjuva diktatörlük bu dönemde kendi dışında bir örgütlenmeye izin vermemiş, geçmişten gelen ve kapatmayı göze alamadığı örgütlenmeleri de kendine bağlamaya, üzerinde otoritesini kurmaya çalışmıştır.
Osmanlının çözülüşüne paralel olarak yarenlerde başlayan çözülme, Kemalist küçük burjuva diktatörlük döneminde hızlanmış, 1950’lerden sonra emperyalizmin her alandan toplum yaşamına nüfuz etmeye başlamasıyla beraber yok olmaya başlamıştır.
Bugün yaren toplantıları adı altında yapılan toplantılar birçok yerde amacından saptırılarak yozlaştırılmıştır. Öyle ki bunlar kadın oynatılan, kumar oynanan ve içki içilen yoz eğlencelerin yapıldığı yerlere dönüştürülmüştür. Yaren geleneğinde uygulanan “Bir yoksulun ihtiyacını karşılama” gibi cezaların yerini bugün “pavyon ısmarlama” almıştır.
Bugün yaren gelenekleri bir çok yönüyle yıpratılmış, işlevini yitirmiş olsa da gözden kaçırılmaması gereken yan şudur ki; halkı bir araya getiren, birbirine yaren yapan, Anadolu halklarının zalime karşı direnişidir. Bu yüzden yarenler hiçbir zaman egemenlere karşı başkaldıranlara, zulme karşı savaşanlara düşman olmamış, hiçbir zaman egemenlerin safını tutmamıştır.
Bu nedenle Yarengüme halkı Osmanlının zulmüne, sömürüsüne karşı başkaldıran efelere kucak açmış, onları bir umut olarak görmüştür. Gölgeli Dağları, tarih boyunca nice efeye barınak olmuştur. 1730’lu yıllarda dağlarda savaşan dönemin en ünlü efelerinden Sarıköyoğlu Mustafa bunlardan biridir. Aynı dönemde yaşayan başka bir efe Sarıbeyefeoğlu tam 9 yıl boyunca Osmanlıyı peşinden koşturup 1739’da Honaz kalesinde kuşatıldığında çatışarak kuşatmayı yarmış ancak Tavas’a geçerken tekrar kuşatılıp katledilmiştir.
Yarenler Kurtuluş savaşında da efelerin yanındadır. Denizli’de işgale karşı direnişin örgütlenmesinde Merkezden sonra hemen ilk harekete geçen ilçe Tavas’tır. Hemen mitingler yapılmış ve Efelerin önderliğinde gönüllü birlikler oluşturulmuştur.
Bugün efelerin yerini gerilla almıştır. Oligarşi ne yaparsa yapsın, ne Yarengüme halkını, ne de tüm Anadolu’nun paylaşımcı, dayanışmacı halkını gerillalara da düşman edemeyecektir. Çünkü gerilla, düzenin tüm adaletsizliklerine, ahlaksızlıklarına karşı; adaletin, onurun, namusun, halkın dayanışmasının savunucusu; zalimin zulmüne karşı, yoksul Anadolu halklarının direnme gücü, adalet uygulayıcısıdır.
YAREN OLMAK KOLAY DEĞİLDİR
Yarende kuralları, gelenekleri ihlal edenler için uygulanan üç tür ceza vardır. Bunlar çeşitli yörelerde farklılıklar taşı da öz olarak aynıdır. Cezalar şu şekilde uygulanır: 1-İhtar; 2-Ziyafet veya yardım cezası. Ceza alan kişi yarenlere mükellef bir ziyafet verir. Bazı yerlerde de bir yoksulun kışlık ihtiyacı (odun, kömür, yiyecek, giyecek) alınır; 3- Kovma (çeşitli yerlerde dayak (falaka) da bir ceza biçimi olarak uygulanmıştır).
Kovulma en ağır cezadır ve çok nadir uygulanır. Kovulan kişiye kovulduğu yüzüne söylenmez. Yarende bulunanların ayakkabıları karmakarışık bir şekilde kapı önünde bir yerde toplanır. Yalnızca kovulanın ayakkabısı düzgün bir şekilde yanıbaşına mum, çıra ya da fener yakılarak bir kenara bırakılır. Kişi bu durumdan kovulduğunu anlar. Kovulmanın yarattığı sonuçlar çok ağırdır. Suç işleyip Yarenden kovulan biriyle kimse kız alıp vermez, alışveriş yapmaz. Yarenden kovulan kişi bir nevi toplumsal aforoza uğrayarak, yaşadığı kenti terk etmek zorunda kalır.
Yarenlerde sır tutmak çok önemlidir. Hiçbir sır dışarıya çıkmaz. Yarenler sürekli olarak birbirlerini kollar ve kontrol ederler. Alışverişlerini yalnızca birbirlerinden yaparlar. Eğer bir yarenin sorunu, davası varsa diğer yarenler onun hak ve hukukunu korurlar. Yaşadıkları yerlerde, sadece kendilerine ait olan ve sadece misafirlerin gittiği iki tane kahveleri olur. Kendilerine ait olana yaren dışından kimse giremez. Bu bir tür dernek ve toplanma yeridir.
Gelenekler halkların yaşamlarını, hukukunu, ahlakını, kültürünü belirleyen temel öğelerdir. Anadolu bu konuda zengin bir birikime sahiptir. Emperyalizmin yarattığı yozluk, bireycilik toplum yaşamını bozarken, halklarımızın geleneklerini korumak ve pekiştirerek geleceğe aktarmak devrimciler için bir görevdir. Dayatılan “Bananecilik”, “her koyun kendi bacağından asılır” anlayışını kırmak için halkların geleneklerinde var olan dostluk, dayanışma, birliktelik gibi değerleri yeniden açığa çıkarıp devrimci bir tarzda geliştirmek durumundayız.
Şimdi zalimin zulmüne karşı Yarenlik zamanıdır.
http://www.kurtulus-online.com/eskisayilar/b-yolunda22/halk_gercegi.htm
Not:Yukarıdaki makale, Yaren Meclisleri hakkında verdiği bilgilerden ötürü oldukça zengin bir yazı olduğu için aktarılmıştır. Yaren'liğin kökeni ve oluşumu ile ilgili bazı önkabullerine katılmak mümkün değildir. Bununla beraber, Tavas Yareni'ni tanımak açısından bilginize sunulmuştur.