YENİ YÖNETİM MODELİ ARAYIŞLARI ÇERÇEVESİNDE HALKIN YÖNETİM SÜREÇLERİNE KATILIM OLANAKLARI

 

         Yrd. Doç. Dr. M. Akif ÇUKURÇAYIR

         Selçuk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

* Bu yazı Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Yerel Yönetimler Sempozyumu’nda (Kasım 2000) bildiri olarak sunulmuştur.

Günümüz organizasyonları kendilerini sürekli olarak yenilemek durumundadırlar. Küresel sistemdeki değişimler, ulusal sınırları kaldıracak boyutlara ulaşmış durumdadır. Bilgi başdöndürücü bir biçimde üretilmekte, tüketilmekte ve eskimektedir. Doğal olarak, belki biraz abartılı ama,  akşamdan sabaha toplumun gereksinimleri ve beklentileri de değişmektedir. 1950‘ler ya da 1980‘lerin toplumsal yapısı, gereksinimleri ve beklentileri ile günümüz toplumunun özellikleri arasında oldukça önemli farklılıklar vardır. Bu farklılıkların başında da, küresel bilgi ve teknolojilerden yararlanma ve kullanma gelmektedir. Gittikçe artan oranda toplumsal kesimler, daha fazla bilgi ve bilgi teknolojilerinden yararlanmakta ve sosyal yaşamın bütün ünitelerinde kullanmaya çalışmaktadırlar. Sosyal yapı ve siyasal anlayışlar da zorunlu bir dönüşüm evresine girmiş bulunmaktadırlar.

Bütün toplumsal yapıyı sarsan ve dönüştüren bu gelişmeler, kuşkusuz yönetim mekanizmalarına da yansımaktadır. Bu durum, değişimin zorunlu bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Hiyerarşik ve katı bürokratik yapılar, değişen toplumun gereksinimlerini karşılayamaz duruma düşmüşlerdir.[1] Oysa değişen, açılan ve genişleyen toplumsal sistem, yönetim yapısının gerek kurumsal anlamda gerekse coğrafi anlamda daha yerinden (desantralize) ve daha demokratik bir kimliğe bürünmesini zorunlu kılmaktadır. Küresel sistemdeki gelişmeler, bu değişim zorunluluğunun yönetimlerce anlaşıldığını ve değişimin gerektirdiği yeni yöntemler bulma konusunda önemli çabaların olduğunu göstermektedir. Yönetim, artık yönetsel süreçleri bir bütün olarak ele alacak, örgütlenme, bilgi yönetimi ve personel yönetimi konusunda karşılıklı etkileşimleri ve tamamlayıcı unsurları daha fazla dikkate alacaktır. Bunun yanında, yönetsel kurumların halka yakın birer „hizmet işletmesi“ olduğu gerçeği unutulmayacaktır.

YEREL DEMOKRASİ VE HALKIN KATILIMI

1. Niçin Katılım?

Geleneksel katılım biçimi olan seçimlerde oy kullanma, çağdaş demokrasilerde yönetimlerin meşruiyet sorununu çözmeye yetmemektedir. Seçimler ve çeşitli yerel meclislerde görev almak, halkın gözetim ve denetiminde bir siyasal ve yönetsel yapının oluşmasını sağlayamamaktadır. Bu nedenle, birçok ülkede halkın yönetsel etkinlikleri etkileyebileceği ve yaşam çevresini biçimlendirebileceği yöntemler geliştirilmekte ve uygulanmaktadır. Kent planlaması, çevre koruma, halk oylaması, seçilmişleri görevden düşürme, önemli konularda halka danışma, halkın çeşitli konularda yakınmaları ve kentsel toplumsal hareketler gibi birçok tür ve alanda katılım olanakları sözkonusu olabilmektedir.[2]

Katılım yollarının açık olması, yurttaşı ciddiye almak anlamına gelmektedir. Egemenlik halka dayandırıldığına göre, olası her türlü yöntemle halkın düşüncelerinin öğrenilmesi ve değerlendirilmesi anayasal bir zorunluluk olarak karşımıza çıkar. Kentsel yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, yerel düzeyde alınan kararların gerçekçi hizmetlere dönüşebilmesi, katılım kanallarının açık tutulması ve çoğaltılmasına bağlıdır. İletişim Devrimi, günümüz toplumuna her konuda birtakım kolaylıklar sağladığı gibi, yurttaş-yönetim ilişkilerinde de karşılıklı işbirliğini sağlayacak önemli olanaklar sunmaktadır.

Eski Yunan‘dan beri, yurttaş olmanın biricik ölçütü, yurttaşın kamusal eylem ve işlemlere katılabilmesi ve söz sahibi olabilmesidir.  Buyruk alan ve kayıtsız şartszı buyruklara uyan bireyler, demokratik anlamda, yurttaş tanımı içerisine girmezler. Çünkü, demokrasi herşeyden önce monolog değil, diyalogdur. Bu diyaloğun öncelikle yerel alanda sağlıklı işlemesi, tüm toplumsal sistemin sağlığı için mutlaka başarılması gereken bir konudur.

2. Katılım Yolları

Katılım yolları yerine, yaşama sahip çıkmanın alternatif yöntemleri diye bir tanımlama kullanmak daha anlamlıdır. Çünkü, kuramsal ve pratik değeri ile katılım, yaşamı başkalarının iradesine bırakmak değil, aksine ona her zaman sahip çıkmak ve bizzat biçimlendirmektir. Bireysel değerlerin öne çıkması, bireyin kendini öncelikle değerlemesi ve en yakın çevresini değerlemesi ve bu çevrenin biçimlenmesinde güç sahibi olması kadar, bireyi mutlu eden ve özgür kılan özel değerler oldukça sınırlıdır. O yüzden, yaşadığı çevrenin biçimlenmesine ve dolayısıyla yaşam çevresinin biçimlenmesine katkıda bulunan ve bulunmak isteyen bireyler, yaşama sahip çıkan ve gerçek anlamda özgürleşmek isteyen bireylerdir.

a. Doğrudan Demokrasi Yöntemleri

Günümüzde doğrudan demokrasinin uygulanmasının olanaksız olduğu düşüncesi yaygındır. Bu düşünce, doğrudan demokrasinin zaman, maliyet ve etkinlik açısından uygulanabilir olmaktan uzak bir yöntem olarak görülmesine dayanmaktadır. Yerleşim yerlerinin büyüklüğü, ilk bakışta tek tek herkesin düşüncesini açıklamasına ve doğrudan oylama yapılmasına olanak vermemektedir. Ancak, bu demek değildir ki, herkese açık ve herkesin oy kullanabileceği bir sistem geliştirilemez ve uygulanamaz. Bugün birçok Avrupa ülkesinde ve ABD‘de seçim dışında da halkın oyuna ve görüşlerine başvurabilmek için çeşitli yolların araştırıldığı ve bu konuda önemli çalışmaların yapıldığı bilinmektedir.[3] Almanya‘da sivil inisiyatifler bu konu üzerinde çok yoğun çabalar harcamaktadırlar. Bu ülkede doğrudan demokrasi uygulama düşüncesi 1955‘lerde başlamıştır. Baden-Württemberg Anayasası, deneme düzeyinde de olsa 1955 yılında koyduğu bir hükümle doğrudan demokrasinin uygulanmasını amaçları arasına koymuştur.[4]

Yerel alanda yurttaşların kendilerini ilgilendiren konulara daha sık ve aktif olarak katılabilmelerinin olanaklı olduğu düşüncesinden hareketle, yerel bazı önemli konularda daha etkin olarak karar alınmasına yardımcı olacak seçenekler sunulabilmektedir. Bu seçenekler, gerçek egemen olan halka dönüşü sağlayacağı için önemlidirler. Yöntemin uygulanması olanaksız mıdır? Hayır.  Birkaç aşamada uygulanan yöntem uygulanabilir ve pratik özellikler taşımaktadır. Önce yerleşim yerinin belirli bir sorunuyla ilgili olarak, halk oylamasının yapılıp yapılmamasına ilişkin halk oylaması yapılmakta, bir başka değişle imza toplanmakta ve eğer toplanan imza sayısı belirli bir oranı aşarsa, o konuda halk oylamasına gidilmekte ve sonuç karar organları için bağlayıcı olmaktadır. Belediye başkanı çıkan sonucu, belediye meclisi kararı gibi uygulamak zorundadır. [5]

Almanya‘da 1995‘ten beri Bavyera Eyaleti‘nde oldukça etkin olarak işleyen yöntem, diğer eyaletlerde de oldukça taraftar bulmakta ve etkin olma yolundadır. Bu konuda, son yıllardaki oldukça ilginç gelişmelerden birisi, Münih kentindeki “Daha Fazla Demokrasi” girişiminin yürüttüğü bir kampanya sonucu, halk kararıyla Bavyera Eyalet Senatosu‘nun kaldırılmasıdır. Bu olay doğrudan demokrasi yanlılarının bir zaferi olarak görülmüş, kamuoyunda geniş yankılar uyandırmış, ancak senatörleri de çok rahatsız etmiştir.[6]

Halk oylamasına dayanılarak alınan kararlar, uzun dönemli ve önemli yatırım ve uygulamaları ilgilendiren kararlar olacağı için, yönetimin aktüel etkinliklerini snırlandıran ya da engelleyen bir etkiye sahip olmayacaktır. Uzun dönemde kentsel yaşamı, her yönüyle kuşatan ve etkileyen kararların, halkoyuna sunulması sözkonusudur. Yerel bilincin ve kimliğin oluşmasına etki edecek ekonomik, sosyal ve kültürel konuların tartışılması ve bu konularda yerel ve ulusal ölçekte halkın belirleyici olması gerçek anlamda demokrasiye ulaşmada önemli katkılar sağlayacaktır. Yöneticilerin ve politikacıların bu uygulamaları sakıncalı bulmalarına gerek yoktur. Demokratik yöntemlerin uygulanmasının uzun dönemde karşılıklı anlaşılma ve bütün etkinliklerin daha kolay yürütülmesi gibi beklentileri karşılayacağı  unutulmamalıdır.

b. Planlama Çemberleri

“Planlama Çemberleri” kavramı, Almanca “Planungszelle” karşılığı olarak kullanılmıştır. Planlama Çemberleri, raslantısal örnekleme yöntemiyle seçilen bir grup yurttaşın günlük çalışmalarından arta kalan sınırlı bir zamanda, planlama sorunlarının çözümü için uzmanlar eşliğinde oluşmuş çalışma gruplarına katılmalarını öngören bir yöntemdir. Gruplar, çoğunlukla üç haftalık bir süre için oluşturulurlar; değerlendirme, kontrol ve planlama sorunları üzerinde çalışırlar. Yöntemin amacı, kararların başarı oranını artırmak ve daha fazla katılım olanağı oluşturmaktır.[7]

Yurttaşlarla uzmanları birleştiren bu yöntem, çeşitli ülkelerde yıllardan beri birçok alanda “katılımcı siyasal danışma” amacıyla kullanılmaktadır. Uygulama konularına göre değişmekle birlikte, planlama birimleri en fazla 25 kişiden oluşmaktadır. Seçilen kimseler, verilen konu hakkındaki çözüm önerilerini bir hafta boyunca çalışmaktadırlar. Bu çalışma sırasında yurttaşlara konuyla ilgili bilgi verecek uzmanlar eşlik etmektedirler. Bu çalışmanın önemli özellikleri şunlardır: Planlama birimlerinin üyeleri raslantısal olarak seçilmekte; bağımsız üyelerden oluşmakta ve üyelere ödeme yapılmakta.[8]

Daha fazla bireyin karar süreçlerine katılması, hiç karar alınmaması ve uzlaşmaya varılamaması anlamlarına da gelebilir. Katılımcı sayısının az olması, bu bakımdan daha yararlı olur. Sağlıklı bir katılım grubu ve sürecinin oluşturulması için de seçim ve temsil sistemi en iyi yöntem olarak gözükmektedir.[9]

Katılımın özendirilmesinin önemli bir aracı, katılımcılara finansal katkı sağlamaktır. Ancak, tüm dünyada yerel yönetimlerin akçal sıkıntıları olduğu bilinirken böyle bir yöntemin çok da ussal olmadığı düşünülebilir. Diğer güdüleme araçları konusunda, Hollihn ev ve arsa sahiplerinin ilgisinin çekilmesi, hatta katılım süreciyle ilgili çalışmaların eğlenceli hale getirilerek bir oyun niteliğine büründürülmesi ve katılımcıların özendirilmesini önermektedir.[10]

Çeşitli yurttaş grupları, yerel meclisler, yerel yurttaş girişimleri, dernekler, birlikler ve çeşitli sosyal oluşumlarca seçilen konular kabul bürosuna getirilir, buradan sonra “sorun havuzuna” alınır. Daha sonra, yerel yönetimlerin yetkili kurullarınca bu konular elemeye tabi tutulur ve konu listesi oluşturulur. Konu listeleri biçimlendikten sonra yerel meclise sunulur ve çeşitli planlama çemberlerine dağıtılır.[11]

c. Yurttaş Kurulları

Kurullar, daha çok toplumsal yapının ihmal ettiği grupları, yerel düzeyde karar oluşturma süreçlerine katma amacıyla oluşturulmaktadır. Yaşlılar, kadınlar, çocuklar ve yabancılar bu gruplardan bazılarıdır. Kurul üyeleri, belirtilen toplumsal grupların içinden seçilmekte  ya da grupların temsilcileri seçilmekte ve bunlar karar alma süreçlerine dahil edilmektedir. Kurullar, yalnızca danışmanlık işlevi görürler, yönetimin yerine geçip karar veremezler. Ancak, yönetimi etkileme güçleri yüksek olan oluşumlardır.[12]

Bu kurullar, kent yönetiminin gözetiminde ve desteğinde çalışırlar. Farklı toplumsal kesimlerin kent yönetimine sorunlarını iletebilmesi ve ayrıca bu kesimlere kent yönetiminde temsil edildikleri duygusunun kazandırılarak, yabancılaşmalarının önlenmesi amacıyla oluşturulurlar.

Örneğin, bir kentte trafik planlaması yapılacaksa bu yurttaşın ve kamuoyunun katkılarıyla gerçekleştirilebilir. Özel ya da kamusal çeşitli kurum ve kuruluşların temsilcileri, enstitüler, siyasal partiler ve çeşitli sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek bir uzman eşliğinde katılımcı ve demokratik bir planlamayı gerçekleştirebilirler. Çıkan sonuçlarda hem yerel meclisler hem de yönetimler için yönlendirici tavsiye olarak değerlendirilebilirler. Bu tür çalışmalarda süre, konunun niteliğine göre değişebilir.[13]

 

 

d. Gelecek Atölyeleri

Gelecek atölyeleri, çağdaş yönetimlerin yararlandığı katılım yöntemlerinden biridir. Sosyal ve çevresel fantezilerin ve sorumluluğun eyleme geçirilmesi için, uzun soluklu ve oldukça etkin bir yöntem olarak görülmektedir. Gelecek atölyelerinde, planlama, sosyal sorunlar ve gençlerle ilgili çalışmalar ağırlıklı çalışma konularındandır. Bütün yurttaşlar, yaratıcı düşünce ve sorun çözme yeteneğine sahiptirler. Gelecek atölyeleri, eleştiri, fantezi ve uygulama gibi üç temele dayanarak, yurttaşlardan yerel ölçekte yararlanmayı sağlarlar. Bu yöntemin başarılı olabilmesi, iyi bir moderatöre ve grup dinamiklerini yönlendirebilen bir eşgüdümcüye de önemli ölçüde bağlıdır.[14]

İlk aşamada var olan sorunlar gündeme getirilir ve bunlarla ilgili düşünceler ortaya koyulur. Birçok küçük grup tarafından tartışılan konulardan en önemliler ayırt edilir ve önemli noktaları belirlenir. İkinci aşamada, semtlerde saptanan bu sorunların başka yöntemlerle nasıl çözümlenebileceği görüşülür. Sonuçlar, herkese bildirilir ve temel bulgular saptanır. Son aşamada geliştirilen düşüncelerin uygulanabilirliği araştırılır. Uygulanabilir bulunursa bununla ilgili yöntem belirlenir ve çalışmanın birlikte biçimlendirmeye katkıda bulunması amaçlanır.[15]

e. Yuvarlak Masa Toplantıları ve Forumlar

Yuvarlak masa toplantıları, kent yönetimlerine yeni olanaklar sunan demokratik bir model olarak tanımlanmaktadırlar.[16] Yuvarlak masa toplantılarının demokratik bir nitelik kazanabilmesi için, katılımcıların demokratik temsil yeteneğinin olması gerekir. Meşruluk eksikliklerini tamamlama yöntemi olarak sunulmaktadır. Katılımcılar daha çok bilim adamları ve sorun alanlarına göre uzmanlardan oluşur. Çevre sorunlarından kadın sorunlarına kadar birçok konunun tartışılabildiği bir modeldir. Çeşitli önceliklerin belirlenmesi ve bunların karar organlarına aktarılması, bu yapılırken uzlaşmacı bir yöntem izlenmesi, yuvarlak masa toplantılarının çalışma yöntemiyle ilgili diğer özelliklerdir.

f. Kamuoyu Yoklamaları

Çağdaş demokrasilerde, ”yeni yönetim yaklaşımı” ve “toplam kalite yönetimi” gibi yaklaşımlar, yönetimi hizmet sunarken hizmet alıcısı durumunda olan yurttaşın daha fazla tatmin edilebilmesi, hizmetlerin etkinliğinin sağlanabilmesi amacıyla, anket çalışmaları yürütülmesini öngörmektedirler. Her geçen gün kamu ve özel kuruluşların bu yöntemi daha fazla kullandığı görülmektedir. Bu çalışmalar, yasal ve kurumsallaşmış katılım yöntemleri yanında, yurttaşın yönetimin eylem ve işlemlerini sürekli ve yakından izlemesine olanak sağlamaktadır. Bu yöntem, bir çeşit halk oylaması, yapılan hizmetlerin onaylanıp onaylanmaması olarak da değerlendirilebilir.[17]

Almanya‘da danışma niteliğinde ve özellikle de alan düzenlemelerinde, birçok eyalette yurttaş anketleri uygulanması yasal düzenleme olarak yer almaktadır. Baden-Württemberg, Bayern ve Brandenburg gibi eyaletler, bu yöntemin uygulandığı eyaletlerdendir.[18]

Yurttaş anketlerinin amacı, yönetimin hangi hizmetleri, hangi maliyetlerle karşılayabileceğinin öğrenilmesi; yurttaşların hizmet kalitesi ile ilgili düşüncelerinin öğrenilmesi ve herşeyden önce yürütülen etkinliklerin meşruluğunun sağlanması ve son olarak yerel yönetimlerin kamuoyu önünde imajlarını koruyabilmeleri, halktan alınan tepkilere göre de iç düzenlemelerini yapabilmelerinin olanaklı hale gelmesidir. Bu sonucun elde edilebilmes için de, yerel yönetimlerce hem genel bir yurttaş anketi, hem de tek tek ilgili birimlerin yurttaş anketi yapmaları etkin bir yöntem olarak önerilmektedir.[19]

Doğası gereği, devletin yurttaş gereksinimlerine bireysel olarak yanıt vermesi beklenmez. Bunun yerine devlet topluluğun gereksinimlerini karşılamak amacıyla örgütlenmiştir. Yurttaşın hangi gereksinimlerinin karşılanması devlet sorumluluğundadır? Yurttaş anketlerinin bir yardımı da demokratik yöntemlerin kullanılarak bu gereksinimlerin belirlenmesi, üretilecek malların ve hizmetlerin adlandırılması  ve yürütülen etkinliklerden yurttaşın tatmin derecesinin ölçülmesidir.[20]

Yerel yönetimler, yerel halka hizmet sunan anayasal kurumlar olduklarına ve demokratik kaygılardan yola çıktıklarına göre, yerel halkın düşüncelerini öğrenmek ve politikalarını bu düşünce ve gereksinimlere göre oluşturmak durumundadırlar. Demokratik değerlere dayalı bir yerel yönetim yapılanması için, hizmet götürülecek kitlenin tanınması ve üretilecek siyasaların buna göre belirlenmesi, yerel yönetimlerin başarısını etkileyecek önemli bir konudur. Halkın düşünce ve gereksinimlerini öğrenme birkaç konuyla sınırlandırılabileceği gibi, genişletilebilir de. Bunlardan birkaçı şöyle sıralanabilir:[21]

-         -          Halkın yerel yönetimlerden beklentileri;

-    Halkın yerel hizmetler konusunda gerekli ve yeterli bilgiye sahip olması;

-         -          Belediyenin imajı;

-         -          Halkın yerel hizmetler konusundaki önerileri ve

-         -          Yürütülen etkinliklerden halkın ne kadar memnun oluduğu.

g. Halk Toplantıları

Yerel yönetimlerin düzenledikleri halkı bilgilendirme ve yönetimin eylem ve işlemlerinin yöneticiler, uzmanlar ve halk tarafından tartışılmasının sağlandığı toplantılar, yerel yönetimleri güçlendiren önemli etkinliklerdendirler. Meclislerin ve belediye başkanlarının alacakları kararlarda bu toplantıların etki etme gücü yüksektir. Bir belde halkının bir araya gelmesi ve beldedeki ortak sorunları bir uzlaşma içerisinde yönetim mekanizmasının önüne getirmesi, alınacak olan kararlarda etkili olmaktadır. Bu toplantılar, yurttaş ve yönetim arasında bilgi akışının sağlıklı bir biçimde yürümesine de hizmet etmektedir. Belde sorunlarının tartışılmasının yanında halkın önerilerinin de değerlendirilebileceği bu tür halk toplantıları, yerel demokrasi ve hizmet etkinliğine katkıda bulunacaktır. Bu toplantılar, “halkın sesinin” yansıma aracı ve aynı zamanda yönetim için bir şans olarak da değerlendirilmektedir. [22]

Bu bakımdan, halk toplantılarının zaman kaybı olarak değerlendirilmemesi ve belirli zaman aralıklarıyla mutlaka düzenlenmesi, bir yandan yurttaşın bilgilerinin değerlendirilmesi, diğer yandan da yurttaşların yerel sorunlar hakkında eğitilmesi gibi iki yönlü bir işlev görebilecektir. Türkiye‘de “Halk Konseyi”, “ Kent Kurultayı”, “Kent Halk Meclisi”, “Kent Dayanışma Meclisi” gibi yıllık ya da belirli dönemlerle yerel yönetimlerin örgütlediği halk toplantıları yapılmaktadır. Bu toplantılarda alınan kararların bağlayıcılığı söz konusu değildir. Bu kararlar, yalnızca danışma niteliğindedir.[23]

Türkiye‘de belediyelerin en fazla yararlandığı katılım yöntemi halk günleridir. Hemen bütün belediyelerde halk günleri düzenlenmekte ve belediye başkanları, belediyenin önemli organlarının yetkililerini de alarak halk günleri/toplantılarına katılmakta, burada dile getirilen sorunlara çözüm aramakta ve yurttaşları dinlemektedirler.

Belediyelerin halk günlerine benzer uygulamalarından biri de “muhtar toplantıları”dır. Belediye başkanlarının bu toplantılara oldukça önem verdikleri, araştırmacılarca vurgulanmaktadır.[24] Mahalle sorunlarının iletilmesi açısından, sorunları yakından bilen muhtarlardan yararlanmak, diğer katılım yöntemlerinin olmadığı bir sistemde önemli bir işlev görmektedir.

h. Elektronik Demokrasi

Yeni çağ, yeni kuşaklar, yeni toplum, yeni yönetim ve yeni siyaset kavramları en fazla internet ve getirdikleri etrafında biçimlenmektedir.  İnternetin baş döndürücü bir biçimde yayılması, internet kullanan kişilerin sayısındaki hızlı artış, internet ve demokrasi arasında da ilginç ilişkiler kurulmasına neden oldu ve oldukça abartılı sayılabilecek yorumlar yapıldı. Örneğin, yeni bir yaşam biçimi trendi olarak yorumlandı. Getirdiği iletişim olanakları ve bilgi yayma kolaylıklarıyla, internetin agoraya dönüşe, diğer bir deyişle Antik Yunan‘daki doğrudan demokrasiye dönüşe önemli katkılar sağlayacağı ve demokrasinin yeniden doğuşu biçiminde değerlendirilmesine neden oldu. Bunun yanında, çocuk pornografisi ve toplum dışı aşırı gruplara olanak tanıyıcı yanlarıyla da sert eleştirilerlerle karşılaştı.[25]

Elektronik dünyasındaki gelişmeler ve internet dünyayı her alanda etkileyen, değiştiren ve dönüştüren gelişmeler olarak yönetimi de yakından ilgiledirmektedirler. Yeni zamanların miti internet teknolojisi, bilgi toplumu, bilgi otoyolları kavramlarıyla birlikte üçüncü büyüleyici kavram olarak görülmektedir. Bu alanda yığınla yayın yapılmakta, kamusal ve özel kurumlar yoğun bir ilgiyle gelişmeleri izlemektedirler. Kavram olarak multimedya, aynı anda resim, ses, ve bilgi aktarımını sağlayan, karşılıklı etkileşime dayanan ve daha önce ayrı ayrı olarak kullanılan medya araçlarının birleştirilmesiyle dijital alanda ortaya çıkan uygulamaları anlatır.[26]

Özellikle internetin kullanımı, bilginin, kültürün, siyasetin, ekonominin bütün ulusal ve yerel sınırlarını kaldırmıştır. Dünyanın gerçek anlamda küçük bir köy halini alması, internet sayesindedir. Bu bağlamda, siyasal düzlemde de artık elektronik demokrasiden söz edilmekte ve internetle demokrasiye ne gibi katkıların yapılabileceği üzerinde araştırmalar ve çözümlemeler yapılmaktadır. Doğrudan etkileşime dayanması, doğrudan demokrasi düşünün gerçekleşmesi olanağı olarak görülmektedir.[27]

İnternetin çözebileceği yönetsel ve siyasal sorunlar tartışmalıdır. Zaman ve mekan kolaylığı sağlayan internet, daha fazla demokrat olmaya ne tür katkılar sağlar? Sınırsız bir özgürlük sağlayan internet, aynı zamanda sosyal izolasyonu da artırdığı yönünde eleştirilere uğramaktadır. Bunun bir arada yaşamayı daha da zorlaştıracağı düşüncesi önemsiz değildir. Demokratik katılım açısından yaklaşıldığında, katılımın kolaylaşacağı ve hızlanacağı gibi beklentiler vardır. Ancak, “demokratik katılımın önündeki bircik engel hız mıdır?”, sorusu yöneltilmektedir. Çoğulculuk açısından bakıldığında da, internetin demokrasiye çok da katkısının olmayacağı düşünülebilir. Çünkü, çoğulcu kültürün özelliği olan bir diğeri ile karşılaşma burada erimektedir.[28]

Önemli bir katılım aracı ve yönetsel süreçleri kolaylaştırma aracı olarak görülen internetin, özellikle Türkiye gibi azgelişmiş ülkelerde, insanların ekonomik kaygılarının ilk ve öncelikli sorun olduğu toplumlarda bir lüks olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü, internet kullanımı da etkileyen ve etkilenen arasında minimum bir kültürel benzeşmenin varlığını kaçınılmaz kılmaktadır. Yurttaşın, karar alma süreçlerine katılımı için gerekli kurumsal düzenlemelerin olmadığı siyasal sistemlerde, tartışılan ve eleştirilen yanlarına karşın internet gibi çağdaş bir olgunun demokratikleşmenin güçlendirilmesi için kullanılmasını beklemek önemli bir yanılgıdır.

Gelişmiş ülkelerde internetin yönetsel etkinliklerde, özellikle de yerel yönetim etkinlikleriyle ilgili olarak yoğun bir biçimde kullanıldığı gözlemlenmektedir. İnternetten yararlanılabilecek alanlar oldukça fazladır. Bunlardan birkaçını saymak gerekirse:[29]

-         -          Kent hakkında genel bilgiler (Tarih, istatistiksel bilgiler, haritalar ve resimler v.b.);

-         -          Belediye yöneticileri ve belediye meclisi hakkında bilgiler (İlgili birimlerin telefon numaraları ve yetkili kişilerin isimleri, çalışma saatleri v.b);

-         -          Kentsel etkinliklerin duyurulması (çeşitli kuruluşların etkilikleri);

-         -          Önemli günlerin takvimi (belediyenin temizlik günleri ve saatleri gibi);

-         -          Belediyenin aktüel etkinliklerinin duyurulması;

-         -          Spor ve boş zaman etkinliklerinin duyurulması;

-         -          Ulaşım araçlarının çalışma planı ve

-         -          Resmi ve özel kuruluşların adresleri ve ulaşım kanallarının duyurulması.

İnternetin doğrudan demokrasiyi kolaylaştıracağı varsayılmaktadır. Anayasalardaki temsili sistemin  doğrudan demokrasiye doğru değiştirilebileceği bile söylenmektedir.[30] Almanya’nın Münster kentinde geliştirilen bir proğram, olabildiğince daha fazla Münsterlinin internetten yararlanmasını sağlama, sanal bir tartışma ortamı oluşturma ve yerel siyasetle daha fazla ilgilenme amacıyla oluşturulmuştur.[31] Bunun dışında “Daha Fazla Demokrasi” adlı girişim, doğrudan demokrasi uygulama çalışmalarını yazılı yöntemler dışında internet üzerinden de sürdürmektedir. Doğrudan demokrasiyle ilgili her türlü çalışma ve etkinlik bu girişimin hazırladığı siteden duyurulmaktadır.[32]

İnternet, artık kentleri sanal ortamlara taşıyabilecek düzeye erişmiş durumdadır. Kente ilişkin fiziksel bilgiler, sosyal etkinlikler, planlar ve projelerden başka, yönetsel/siyasal etkinlikleri ve etkileşim olanakları da artık internet dünyasında oldukça büyük bir yer kaplıyor. Örneğin, Heidelberg kentinde yürütülen çevre, toplum, farklı toplumsal kesimler, kentsel gelişme gibi yurttaş boyutlu birçok konu internete taşınmış durumdadır. Sürdürülebilir kent yönetimleri ve sürdürülebilir kalkınma gibi konulardan, kadınların kentsel alanlardan yararlanma ve karşılaştıkları sorunların üstesinden gelmeleri gibi konulara kadar birçok konu internette hem bilgilendirme, hem de katılma olanaklarıyla yer almaktadır.[33] Katılımın ön koşullarından birisinin bilgilendirme ve bilgilenme olduğu düşünüldüğünde, internetin özellikle genç kuşağın ilgi gösterdiği bir araç olması dolayısıyla önemli ve olumlu katkıları olacağı açıktır. Ancak, toplumun belirli bir sosyo-ekonomik gelişme düzeyine ulaşması koşuluyla, bu katkılar gerçekleşebilir.

ı.Telefon

Telefonla yönetsel organlara ulaşmak, sorunlarını ve isteklerini iletmek de bir katılım yöntemidir. Yazılı başvuru ve yakınma yöntemlerinden daha etkin ve ucuz olduğu varsayılmaktadır. Bu yöntemin etkinliği bazı özelliklerinden kaynaklanmaktadır:[34]

-         -          Yurttaşın sorunlarını ve dileklerini iletebileceği bir görevli her zaman telefonun diğer ucundadır;

-         -          “Yetkili birim arama” sorunu ortadan kalkmaktadır;

-         -          Daha az yazılı şikayetin iletilmesine neden olmaktadır, bu da doğal olarak maliyetlerin azalmasına neden olmaktadır. Bu yöntemi, bürokratik aşamaların aşılması olarak da görmek olanaklıdır;

-         -          Şikayetlerin ve aramaların daha çok olması daha fazla bilgi akışı ve yönetsel duraklamaları gidermek için daha fazla şans demektir.

Diğer bir yöntem de, bir görevlinin özellikle evlere telefon ederek, belli konularda sorular yöneltmesi ve aldığı yanıtları kaydetmesine dayanmaktadır. Bu yöntemin diğer yöntemlere göre daha elverişli olduğu, çünkü telefonla yanıt alma olasılığının doğrudan görüşmeden her zaman fazla olduğu, ulaşım olanaklarının getirebileceği sorunların ortadan kalktığı, soruların genel olmasının yanıtları kolaylaştırdığı gibi birçok olumlu yönü bulunduğu savunulmaktadır.[35]

i. Dilekçe

Yurttaşın dileklerini ya da gereksinimlerini siyasal karar organlarına iletmede kullanabileceği, anayasal haklardan birisi de dilekçe hakkıdır. Yurttaş, dilekçe hakkıyla çıkarlarını yönetim karşısında savunur.

Bu yöntem de, belediyeler için önemli bir bilgilenme kaynağı olabilecek özellikler taşımaktadır. Ancak, bu yöntemin başarılı olması, dilek ve yakınmalarını dilekçe yöntemiyle yönetime ileten yurttaşlara yönetimin olumlu bakmasına bağlıdır. Eğer, bu dilekçelerde yer alan istekler değerlendirilmiyor ve önemsenmiyorsa, yönetimin kendini yenilemesi, hepsinden öte, etkin bir hizmet sunması olanaksızlaşır. Sonuçta yöntemin başarısı, yönetimin tutumuna bağlıdır.[36]

Ülkemizde dilekçe yoluyla bireysel çıkarların korunması olanağı, yasal bir hak olarak düzenlenmiştir. Bunun yanında kamusal sorunlar ve kamusal çıkarların korunması amacıyla da son yıllarda çeşitli yasalarda bireysel başvuru hakkı tanınmıştır. Bunların en çok bilinenlerinden birisi de, Çevre Yasası‘nın 30. maddesidir. Bu maddeye göre, yurttaş kentsel alanın zarar görmesinden dolayı, kendisini doğrudan ilgilendirmese de  yargı yoluna başvurabilmektedir. Ancak, bu tür hakların kullanılması, bireyselleşmenin sorunlu olduğu toplumumuzda oldukça sınırlıdır. Çünkü yurttaş, henüz devlet aygıtı karşısında kendini rahat hissedebilecek ve çıkarlarını savunacak zihinsel düzeyde değildir. Bu tür sorunların aşılması, ancak bireylerin sosyo-ekonomik örgütlenmeler gerçekleştirmesi ve haklarını daha iyi savunabilecek siyasallaşma düzeyine ulaşmasıyla olanaklıdır.[37]

j. Gönüllülük

Devletlerin sosyal politikalarında, gönüllülük yönündeki oluşumlar önemli etkilerde bulunmakta ve toplumların yeniden biçimlenmesinde en önde gelen yapı taşlarından biri olarak görülmektedir. Yerel yönetimlerden gelen isteklerin yanında, devlet başkanlarının da bu yöntemin kullanılması ve yurttaşların etkin birer birey haline getirilmesi yönünde önemli istekleri olduğu görülmektedir.[38]

Gönüllülük, katılımın güçlendirilmesi, yerinden yönetimlerin desteklenmesi ve yurttaşa yönetimleri kontrol olanağı veren bir yapının oluşturulmasını gerektiren bir öneriler demetidir.[39] Bunun yanında, gönüllülük ya da sorumluluğun küçük yaşam çevrelerine sunulması, kamu kurumlarının yurttaş yönetimlerine dönüşmesini sağlayıcı bir işlev de görebilecektir.[40] Sosyal bütünleşme, gönüllü olarak, kendine yardım gruplarında çalışma, girişimlerde çalışma ve çeşitli projelerde görev alma olarak birçok anlamda kullanılmakta ve yurttaşın sosyal sorumluluk üstlenerek, anlamlı toplumsal etkinliklerde gönüllü olarak yer alması anlamında kullanılmaktadır. Bu yöntem, yurttaşın çeşitli alanlardaki yeteneklerinden yararlanarak, o yetenekleri harekete geçirerek demokrasinin yaşaması ve güçlenmesi için kullanmayı öngörür.[41]

Birçok ülkede, gönüllük yöntemi kullanılarak, bir yandan halkın yönetime daha çok katılması sağlanırken, diğer yandan önemli finansal biriktirimler sağlanmıştır. Bu yöntemin bir üçüncü yararı da, toplumsal işbirliği yollarını açması ve yurttaşları daha çok birbirine yakınlaştırmasıdır. Bu konuda, Amerikan kenti olan Phoenix‘de yapılan başarılı uygulamalar örnek gösterilebilir. Bu kentte, gönüllülük yönteminin uygulanması sonucu, yılda 1.5 milyon dolar tasarruf sağlanmıştır. “Bir caddeye sahip çık!” biçiminde üretilen bir sloganla yola çıkan gönüllü bir hareket, kentin çeşitli kesimlerinin bakımını üstlenmiş ve bu çalışmalara yaklaşık 40 özel firma katılmıştır. Ayrıca, “Yaşlılar, yaşlılara yardım ediyor!” anlayışıyla, gönüllülük temeline dayalı bir oluşuma oldukça çok sayıda yurttaş katılarak, desteklemiştir.[42]

k. Sivil Toplum Kuruluşları

Kent, ortaya çıkışından başlayarak kentlilere özgü birtakım haklar ve yükümlülükler getirmiş, getirdikleriyle de halka kentsel iktidardan bazı isteklerde bulunma olanağı sunmuştur. Zamanla bu durum, kent halkının siyasal toplum karşısında bir sivil toplum olarak belirmesini sağlamıştır. Sivil toplum, kent kültürüyle var olabilen ve kentlilere özgü bir toplumdur.[43]

Sivil toplum kuruluşlarının işlevleri oldukça geniş bir yelpazeden oluşur. Pazar ekonomisinin getirdiği sıkıntılara karşı “koruyucu tampon” olma, temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama olanaklarının oluşması için savaşım verme, demokrasinin yerleşmesi için projeler üretme, yetişmiş insan kaynağı oluşturma, sosyo-ekonomik konularda hükümet politikalarına alternatif ya da uyumlu tavırlar ortaya koyma ve çoğulcu bir toplumsal yapılanma için etkin işlevler yüklenme gibi bir çok konu sivil toplum kuruluşlarının ilgi alanına girmektedir.[44]

Sivil toplum‘un sınırları nedir? Sivil toplum çoğulculuğu, özerk grupların varlığını ve katılımını zorunlu kılan bir oluşumdur. Bir oluşumun sivil toplum olarak tanımlanabilmesi, o oluşumun devletin kurumsal yapısının dışında olmasına bağlıdır.[45] Bu bağlamda yerel yönetimlerin sivil toplum kavramı dışında kaldığı açıktır. Çünkü, yerel yönetimler devlet örgütünün içerisinde yer alan, çalışma alanının ve denetiminin devletçe belirlendiği kurumlardır. Sonuçta, yerel yönetimler birer kamu tüzel kişileridirler.

Sivil toplum kuruluşlarının kentsel hizmetlerin nitelik ve nicelik olarak geliştirilmesine katkıları olabileceği gibi, kimi durumlarda da bu hizmetleri engelleyici tutumları ve etkinlikleri olabilir. Sivil toplum kuruluşları yerel yönetim uygulamalarını neden destekler? Çünkü;[46]

- Sivil toplum kuruluşunun kararların oluşumuna katılması demek, öz potansiyelini ortaya koyması, uygulanan kararlara ve yürütülen etkinliklere ortak olması demektir;

-         -          Kararların uygulanmasına katılır, ancak bunu zorunlu bir görev olarak görmez;

-         -          Yerel yönetimlerden bağımsız kararlar alırlar ve kararlar yerel yönetimlerin kararlarıyla uyuştuğunda işbirliğine giderler.

Bir yandan da katılımcılığın, “yeni sağ ideolojinin”, kamu sektörü ve bürokrasinin tükenişine çözüm amacıyla dörte elle sarıldığı bir yöntem olduğunu savunan görüşler vardır. Böylece devlet otoritesi, özel sektör şirketleri ve sivil toplum örgütleri ile paylaşılacaktır. Temsile dayanan demokratik kriz, ancak bu yolla aşılacaktır. Katılımcı yaklaşım, toplumun sermaye sınıfı dışındaki kesimlerine hareket alanı bırakmadığı ve eşitsiz bir toplumsal yapıyı beslediği eleştirilerilerine neden olmaktadır.[47]

Sonuç

Anayasal kurumlar, demokratik sistemlerde halk egemenliğinin birer yansıması durumundadırlar. Yerel yönetimler de bu saptamanın dışında değildir Herkesin kabul ettiği gerçek, Türkiye‘de tüm yönetim sisteminin ve elbetteki yerel yönetimlerin köklü bir yeniden yapılanma sürecinden geçmesi gerektiğidir. Toplam Kalite Yönetimi, Yeni Yönetim Modeli, Yurttaşa Yakın yönetim arayışları, bu yeniden yapılanma çabalarından doğan modellerdir. Ancak, bütün arayışların ortak noktası, yönetimin yurttaşa yakın olması, yurttaş için bir düzenleme yaspacaksa öncelikle yurttaşın beklenti ve düşüncelerini öğrenmesi gerektiğidir.[48] Yönetim, yurttaşın kafasının içine girmeli ve onun kafasıyla düşünmelidir. Çünkü, yönetimlerin varlık nedeni yurttaşlara en iyi hizmetleri sunmaktır.

Katılımcı yöntemlerin bir başka yanı, yerel toplulukların arasındaki iletişim kanallarını açması ve yerel menfaatler için ortak bir payda oluşturavbilme yeteneğidir. Yerel sorunların birlikte belirlenmesi, birlikte çözümler aranması ve kararların birlikte alınması, yurttaşların yaşadıkları çevreye daha fazla sahip çıkması ve özdeşleşmesi anlamına gelmektedir. Toplumsal yaşama modeli olarak ele alınması, katılımın etkinliğini ve geniş toplumsal kesimlere yayılmasını kolaylaştırıcı bir etki yapacaktır.

Yurttaşın, coğrafi anlamda siyaset ve yönetimle karşılaştığı en yakın yönetim biriminin yerel yönetim olması, konunun öncelikle yerel yönetim alanında uygulanabilirliğinin araştırılması ve bu yönde çaba gösterilmesi gerekmektedir. Ancak, bu şekilde yerel yönetimlerin gerçek anlamda “demokrasi okulu” olması ve yurttaş için bir sosyo-kültürel eğitim alanına dönüşmesi sağlanabilir. Yurttaşın dışarıda tutulduğu her çaba, hem yönetim için hem de yurttaş için bir avuntu olmaktan öteye geçmeyecektir.

Yerel yönetimlerin, yurttaşa yakınlığı ve yurttaş katılımını bir yarışma anlayışı içerisinde kendilerine amaç olarak belirlemeleri gerekmektedir.

 

 

KAYNAKÇA

 

AKSOY, Asu, “İnternet ve Demokrasi”, TDV, Diyalog Dergisi, Ankara, TDV Yayını, 1996

Bertelsmann Stiftung (Hrsg.), Demokratie und Effizienz in der Kommunalverwaltung, 4. Auflage  Band 1, Verlag Bertelsmann stiftung, Gütersloh, 1996

BÖHM, Helga und Vera Hertevich, “Internet und Demokratie”, in: http://www.alf.zfn.uni-bremen.de/~hboehm

BUDAES, Dietrich / Gernod Grüning, Kommunitarismus- eine Reformperspektive? 1997

Bundesministerium für Familie, Senioren, Frauen und Jugend, Selbsthilfe und Selbsthife Unterstützung in der Bundes Republik Deutschland, Verlag W. Kohlhammer, Stuutgart, 1997

ÇUKURÇAYIR, M. Akif, Siyasal Katılma ve Yerel Demokrasi, Yargı Yayınevi, Ankara, 2000

DİENEL, Peter C., Planungszelle, Eine Alternative zur Establischment-Demokratie, 4. Aufl. Westduetscher Vaerlag, Opladen, 1997

GERAY,Cevat “Yerel Demokrasi, Özerklik ve Halk Katılımı”, YTD, S:4, Ankara, 1995

GÜLER, Birgül Ayman, “1998 Reform Tasarısı Üzerine İnceleme”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C.7, S: 4, 1998

HILL, Hermannn “Mediation im Kontext neuerer Entwicklungen von Recht und Staat”,in: Umweltmediation in Deutschland, bei der Umweltkongress Düsseldorfdokumentation, Arbetisgemeinschaft für Umweltfragen e.V., 1995

HILL, Hermann, Verwaltung im Umbruch, Speyerer Arbeitshefte 109, Hochschule Für Verwaltungswissenschaften Speyer, 1997

HOLLİHN, Frank, Partizipation und Demokratie, Bürgerbeteiligung am kommunalen Prozess, Nomos Verlagsgesellschaft, Baden-Baden, 1978

http://www.buene.org./steps.html

http://www.mehr-demokratie.de

http://www.heidelberg.de

KAMPWİRTH, Ralph, “Deutliches geht’s nimmer: Rote Karte für Senat”, in: ZFDD, No: 38, 1/1998

KARACA, Ayça, “Kent- Kentleşme ve Siyasal Yapı”, Ed. Atakan Okutan, Türkiye’!de Kentleşme ve Siyasal Yapı, TDV, Ankara, 1995

KELEŞ, Ruşen, Kent ve Siyaset Üzerine Yazılar (1975-1992), IULA-EMME Yayını , İstanbul, 1993

KGSt, Orgnizationsmanagement, Köln, 1999

KGSt, Kunden Befragungen, Ein Leitfaden, KGSt, Köln, Bericht Nr. 13/1997

KNEMEYER,Franz Ludwig, Bürgerbeteiligung und Kommunalpolitik, Landesberg am Lech, München, 1995

MEHLİCH, Harald,“Politische Sistem und Partizipation im Wandel geselschaftlicher Rahmenbedingungen”, Bürgerbeteligung, Von der Theorie zur Handlungsorientierung, Detlef Garbe (Hrsg.), Vrlag Peter Lang, Frankfurt am Main, 1982

Kölner Rundschau, “Herzog fordert klaren Einsatz für Rechtsstaat”, am 20 Oktober 1997

Ministerium für Umwelt, Raumordnung und Landwirtschaft des Landes Nordrhein Westfalen, Lokalen Agenda 21, Frauen gestalten Umwelt und Zukunft, Düsseldorf, 1997

NEYMANS, Harald, “Internet: Chancen und Möglichkeiten demokratischer Nutzung”,in: http//www.uni-greifswald.de/~politik/neymanns/welcome.html

SCHAEFER, Peter, Bürgerbefragung in Philipsburg 1980, Ein Beitrag zur kommunalen Befargungsforschung, Speyerer Arbetishefte, Nr. 39, Hochschule Für Verwaltungswissenschaft, Speyer, 1982

SCHAEFER, Roland “Rathaus-Online, Verbesserung von Bürgernaehe und Verwaltungseffizienz durch einsatz moderner Telekommunikationsmedien”,  in: Stadt und Gemeinde, 7/1997

Stadt Heidelberg, Empfehlungen des Verkehrsforums zum Verkehrsentwicklungsplan Heidelberg, Dokumentation der Arbeitsergebnisse Maerz 1991- Juni 1993

Stadt Heidelberg (Hrsg.), Zukunftswerkstaetten-Heidelbergerinnen mischen sich ein in die Stadtteilgestaltung: “Wenn nicht wir, wer dann?”, Stadt Heidelberg, 1996

THAYSEN, Uwe, “Runde Tische- Kriseninstrument zur Herstellung demokratischer Legitimitaet”, in: Der Runde Tisch- ein neues Demokratiemodell? Stiftung Mitarbeit (Hrsg.), Bonn, 1992

ÖZCAN, Ümit, “Çağdaş Kentlerde Katılım ve Sivil Organizasyonlar,” Planlama Dergisi, S: 89/1, Şehir Planlama Mimar ve Mühendisler Odası Yayını, Ankara, 1989

VOGEL, Hans Josef, “Kundenorientierung und Bürgeraktivierung, Der Bürger als Prosument”, Gunter Dehr/Thomas Bierman (Hrsg.), Kurswecksel-Richtung Kunde, Frankfurt am Main, Blickbuch Wirtschaft, 1996

YALÇINDAĞ, Selçuk, Belediyelerimiz ve Halkla İlişkileri, TODAİE, Ankara, 1996

YILDIZ, Ayşe, “Temsili Demokrasiden Doğrudan (Ortaklık) Demokrasiye Geçiş Sürecinde; Kamu Yönetiminde Açıklık ve Katılım Boyutuyla Sivil Toplum Kuruluşlarının Rolü”, YGD, S:6, Ankara, 1999

ZFDD, “So soll der Volksentscheid funktionieren”, in: ZFDD, Nr. 37, 4/1997

ZFDD, “Unser Weg zum bundesweiten Volksentscheid”, in: ZFDD, Nr. 37, 4/1997

 



[1]         KGSt, Orgnizationsmanagement, 1999, Köln, s. 1-10

[2]                        Cevat Geray, “Yerel Demokrasi, Özerklik ve Halk Katılımı”, YTD, S:4, Ankara, 1995, s. 74

[3]                        “Daha Fazla Demokrasi Girişimi” bu konuda önemli çalışmalar yürütmektedir. girişim, Bayern dışında diğer Alman eyaletlerinde de etkinliğini artırmakta, Almanya’nın bütününde yerel ve genel düzeyde doğrudan demokrasinin uygulanmasına çalışmaktadır. Bkz. ZFDD, “Unser Weg zum bundesweiten Volksentscheid”, in: ZFDD, Nr. 37, 4/1997, s. 14 ve 58

[4]                        Franz Ludwig Knemeyer, Bürgerbeteiligung und Kommunalpolitik, Landesberg am Lech, München, 1995, s. 102-107

[5]                        ZFDD, “So soll der Volksentscheid funktionieren”, in: ZFDD, Nr. 37, 4/1997, s. 18

[6]                        Ralph Kampwirth, “Deutliches geht’s nimmer: Rote Karte für Senat”, in: ZFDD, No: 38, 1/1998, s. 25

[7]                        Peter C. Dienel,Planungszelle, Eine Alternative zur Establischment-Demokratie, 4. Aufl. Westduetscher Verlag, Opladen, 1997,  s. 74

[8]                        Ministerium für Umwelt, Raumordnung und Landwirtschaft des Landes Nordrhein Westfalen, Lokalen Agenda 21, Frauen gestalten Umwelt und Zukunft, Düsseldorf, 1997, s. 51

[9]                        Harald Mehlich,“Politische Sistem und Partizipation im Wandel geselschaftlicher Rahmenbedingungen”, Bürgerbeteligung, Von der Theorie zur Handlungsorientierung, Detlef Garbe (Hrsg.), Vrlag Peter Lang, Frankfurt am Main, 1982,  s. 104

[10]                       Frank Hollihn, Partizipation und Demokratie, Bürgerbeteiligung am kommunalen Prozess, Nomos Verlagsgesellschaft, Baden-Baden, 1978, s. 39

[11]                       Dienel, a.g.k., s. 161-167

[12]                       Knemeyer, a.g.k., s. 118

[13]                       Stadt Heidelberg, Empfehlungen des Verkehrsforums zum Verkehrsentwicklungsplan Heidelberg, Dokumentation der Arbeitsergebnisse Maerz 1991- Juni 1993, Heidelberg,

s. 99-104

[14]                       Ministerium für Umwelt.., s. 49

[15]                       Stadt Heidelberg (Hrsg.), Zukunftswerkstaetten-Heidelbergerinnen mischen sich ein in die Stadtteilgestaltung: “Wenn nicht wir, wer dann?”, Stadt Heidelberg, 1996, s. 4

[16]                       Uwe Thaysen, “Runde Tische- Kriseninstrument zur Herstellung demokratischer Legitimitaet”, in: Der Runde Tisch- ein neues Demokratiemodell? Stiftung Mitarbeit (Hrsg.), Bonn, 1992, s. 7-11

[17]                       Knemeyer, a.g.k., s. 120-121

[18]                       Knemeyer, a.g.k.,  s. 151-164

[19]                       KGSt, Kunden Befragungen, Ein Leitfaden, KGSt, Köln, Bericht Nr. 13/1997, s. 7-9

[20]                       Peter Schaefer,Bürgerbefragung in Philipsburg 1980, Ein Beitrag zur kommunalen Befargungsforschung, Speyerer Arbetishefte, Nr. 39, Hochschule Für Verwaltungswissenschaft, Speyer1982, s. 9

[21]                       Selçuk Yalçındağ, Belediyelerimiz ve Halkla İlişkileri, TODAİE, Ankara, 1996, s. 103

[22]                       Knemeyer, a.g.k., s. 122-123

[23]                       Yalçındağ, a.g.k., s. 141

[24]                       Yalçındağ, a.g.k., s. 142

[25]                       Harald Neymans, “Internet: Chancen und Möglichkeiten demokratischer Nutzung”,in: http//www.uni-greifswald.de/~politik/neymanns/welcome.html

[26]                       Hermann Hill, Verwaltung im Umbruch, Speyerer Arbeitshefte 109, Hochschule Für Verwaltungswissenschaften Speyer, 1997, s. 119-121

[27]                       Asu Aksoy, “İnternet ve Demokrasi”, TDV, Diyalog Dergisi, Ankara, TDV Yayını, 1996, s. 159

[28]                       Aksoy, a.g.k.,  s. 168-170

[29]                       Roland Schaefer, “Rathaus-Online, Verbesserung von Bürgernaehe und Verwaltungseffizienz durch einsatz moderner Telekommunikationsmedien”,  in: Stadt und Gemeinde, 7/1997, s. 172

[30]                       Helga Böhm und Vera Hertevich, “Internet und Demokratie”, in: http://www.alf.zfn.uni-bremen.de/~hboehm

[31]                       http://www.buene.org./steps.html

[32]                       http://www.mehr-demokratie.de

[33]                       Bu konuda birçok internet sitesi hazırlanmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır: Aktivitaeten in der Stadt; Nachhaltigkeit geht alle an; Kurzfassung Nachahaltiges Heidelberg; Der Stadtentwicklungsplan- Ziele und Leitlinien für eine Heidelberger Agenda 21 in: http://www.heidelberg.de

[34]                       Hans Josef Vogel, “Kundenorientierung und Bürgeraktivierung, Der Bürger als Prosument”, Gunter Dehr/Thomas Bierman (Hrsg.), Kurswecksel-Richtung Kunde, Frankfurt am Main, Blickbuch Wirtschaft, 1996, s. 302

[35]                       KGSt, Kunden Befragung.., s. 29-30

[36]                       Yalçındağ, Belediyelerimiz,...s. 138

[37]                       Ruşen Keleş, Kent ve Siyaset Üzerine Yazılar (1975-1992), IULA-EMME Yayını , İstanbul, 1993,  s. 11

[38]                       Alman Cumhurbaşkanı Roman Herzog ve ABD Başkanı Bill Clinton’un konuya özel bir önem verdikleri, çeşitli yayın organlarında yer almıştır: “Herzog fordert klaren Einsatz für Rechtsstaat”, Kölner Rundschau, am 20 Oktober 1997

[39]                       Dietrich Budaes/ Gernod Grüning, Kommunitarismus- eine Reformperspektive? 1997, s. 7

[40]                       Hermannn Hill, “Mediation im Kontext neuerer Entwicklungen von Recht und Staat”,in: Umweltmediation in Deutschland, bei der Umweltkongress Düsseldorfdokumentation, Arbetisgemeinschaft für Umweltfragen e.V., 1995,  s. 73

[41]                       Bundesministerium für Familie, Senioren, Frauen und Jugend, Selbsthilfe und Selbsthife Unterstützung in der Bundes Republik Deutschland, Verlag W. Kohlhammer, Stuutgart, 1997, s. 20

[42]                       Bertelsmann Stiftung (Hrsg.), Demokratie und Effizienz in der Kommunalverwaltung, 4. Auflage 1996, Band 1, Verlag Bertelsmann stiftung, Gütersloh, s. 136

[43]                       Ayça Karaca, “Kent- Kentleşme ve Siyasal Yapı”, Ed. Atakan Okutan, Türkiye’!de Kentleşme ve Siyasal Yapı, TDV, Ankara, 1995, s. 23-24

[44]                       Ayşe Yıldız, “Temsili Demokrasiden Doğrudan (Ortaklık) Demokrasiye Geçiş Sürecinde; Kamu Yönetiminde Açıklık ve Katılım Boyutuyla Sivil Toplum Kuruluşlarının Rolü”, YGD, S:6, Ankara, 1999, s. 34

[45]                       Keleş, a.g.k., s. 57

[46]                       Ümit Özcan, “Çağdaş Kentlerde Katılım ve Sivil Organizasyonlar,” Planlama Dergisi, S: 89/1, Şehir Planlama Mimar ve Mühendisler Odası Yayını, Ankara, 1989, s. 9-10

[47]                       Birgül Ayman Güler, “1998 Reform Tasarısı Üzerine İnceleme”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C.7, S: 4, 1998,  s. 21

[48]                       M. Akif Çukurçayır, Siyasal Katılma ve Yerel Demokrasi, Yargı Yayınevi, Ankara, 2000, s. 256