YÖREDEKİ DOĞAL VE ARKEOLOJİK DEĞERLER: TAŞ EV : Foça’nın 7 km. kadar doğusunda, kuru bir dere yatağı kenarında İ.Ö.4.yy.a tarihlenen Lydia / Lykia geleneğinde Pers etkisi altında kalınarak yapılmış bir mezar anıtıdır. 2000 yılında başlatılan restorasyon çalışmaları devam etmektedir. DIŞ KALE : 1678 yılında yapılan kalenin bütünlüğünden geriye az bir şey kalmıştır. İç kısımda bir Türk hamamının kalıntısı bulunmaktadır. AĞALAR KONAĞI : Antik Phokaia’nın ve aynı zamanda Osmanlı döneminden 20yy başlarına kadar iskan alanı olan antik yarımada üzerinde bulunmaktadır. 300 yıllık bir yapı olduğu söylenir. 1992 yılında ki yangında büyük bir kısmı tahrip olmuştur. Günümüzde malesef geriye pek fazla bir şey kalmamıştır. Ağalar Konağı yığma taş zemin üzerine ahşap karkas bir yapıya sahipti. Cephe özellikleri, Safranbolu, Kayseri ve Batı Anadolu sakız tipi ev özelliklerini taşıyordu. Atatürk 1933 yılında Foça’ya geldiğinde bu yapıda kalmıştır. ŞEYTAN HAMAMI : Antik çağda kayalara oyularak yapılmış bir aile mezarıdır. Mezar, uzun bir yol ve iki mezar odasından oluşmuştur. Ord.Prof.Ekrem AKURGAL’ın yapmış olduğu kazılar sırasında bulunan seramik mezarın İ.Ö. 4.yy.la ait olduğunu ortaya koymuştur. SİREN KAYALIKLARI : Foça ilçesi 1. Derece deprem kuşağında yer almaktadır. Foça kıyıla- rında ki ada ve adacıklarda bu volkanik yapıyı göstermektedir. Mitolojide siren; kuş vücutlu kadın başlı yaptıkları büyülü müziğin güzellikleriyle tanınan yaratıklardır. Siren kayalıkları fokları andıran adaların en büyüğü olan Orak adasının kuzey batısında yer almaktadır. Sirenlerin burada yaşadığı ve yaptıkları büyülü müzikle gemicilerin yollarını şaşırttıklarına ve kayalara çarpmalarına neden oldukları sanılmaktadır. İzmir’li şair HOMEROS’un Odise (Odysseia) destanın kahramanı Odysseus’un ağzından sirenler; ...”Ulu tanrıça kirke ne yapın yapın, tanrısal sirenlerden sakının dedi bana.. Büyüleyen seslerinden çiçekli çayırlarından sakının. Sen dinle o sesi, ama bağlasınlar ayakta seni kollarıdan bacaklarından orta direğe.. Böyle dedim ve uyardım arkadaşlarımı.. Bu ara gemimiz sirenlerin adasına varmıştı bile.. Çünkü itici bir rüzgar esiyordu arkamızdan.. Derken rüzgar düştü, deniz oldu çarşaf gibi. Bir tanrı bütün dalgaları dindirmişti. Yoldaşlarım kalkıp geminin yelkenlerini topladılar, Sonra da kürekleriyle döve döve köpürttüler denizi. O zaman ben tunç kılıcımla mum peteğini parçaladım ufak ufak, Ezdim güçlü ellerimle mumu. Sürdüm arkadaşlarımın kulaklarına. Duymaz oldular artık sirenleri.. Onlarda bağladılar kollarımdan bacaklarımdan orta direğe beni.. Sonra vurdular kürekleriyle kırçıl denize durmadan.. -Bir sıvışsak göz açıp kapayıncaya dek şuradan- dedik. Ama gözlerinden kaçmadı yakından geçen hızlı gemi sirenlerin. Çınlayan sesleriyle hemen başladılar ezgiye: -Gel buraya, dillere destan Odysseus, Akhaların şanı şerefi. Durdur geminide duy bizim sesimizi. Hiçbir zaman bir kara gemi buradan geçemedi, Durup dinlemeden ağzımdan çıkan tatlı ezgileri, Dinlerler doya doya, daha çok şey öğrenip öyle giderler, Biliriz biz engin Troya’da olup bitenleri.. Güzelim sesleriyle onlar böyle diyorlardı ve dinlemek istiyordu benim gönlüm, Kaşlarımla işmar verdim arkadaşlara Çözün dedim beni Onlarsa ha bire kürek çekiyorlardı iki büklüm.. Az sonra epey uzaklaşmıştık sirenlerden Artık duymaz olmuştuk seslerini...” KYBELE AÇIK HAVA TAPINAĞI : İ.Ö.580 yıllarına tarihlenmiştir. Çeşitli büyüklüklerdeki 5 nişte tanrıça kybelenin heykelleri ve kabartmaları yer alıyordu. Kayaya oyulmuş adak havuzu ile denizci fenerlerinin konulması için yapılan küçük nişler denizden gelenlerin burada tapındıklarını ortaya koymuştur. Kutsal alanın yaslandığı kayalık üzerindeki sur duvarları, duvarların 4 ayrı dönemini göstermektedir. Bunlar arkaik surlar harçsız, Roma dönemi surlarında kireç harcı Ceneviz ve Osmanlı dönemi surlarında ise kireç harcı, kum, tuğla parçası ve kiremit tozlarından oluşan Horasan harcı kullanılmıştır. Yukarıda, eski ortaokul binasının altında Athena Tapınağı bulunmaktadır. Her ikiside tanrıçadır. Athena, Babilli kraliçe Izdar’a kadar gider. Kybele ise anadolu’nun tanrıçasıdır.Her iki tanrıçanın altlı, üstlü bulunmasıda önemli bir olaydır.Kybele arkaik dönemden itibaren Phokaia’da çok saygı görmüştür.Yeldeğirmenli tepe ile incir adasında da Tanrıça Kybele’ye ait kutsal alanlar mevcuttur. SUR VE BEŞKAPILAR:Beşkapılar, Osmanlı dönemi kalesinin kayıkhane bölümüdür.Buradaki yazıta göre, Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1538-1539 yıllarında onarım görmüştür. Beşkapılar, 1983 ve 1994 yılında restore edilmiştir.Şehrin etrafını çevreleyen surların en iyi korunmuş bölümleri yarımada üzerindeki Bizans, Ceneviz ve Osmanlı dönemlerine ait onarımlardır. Beşkapılarda bilimsel kazılar yapılmamıştır. FATİH CAMİİ: Kentin Türk dönemine ait en önemli yapısıdır.Yapıda iki kitabe vardır.Avlu kapısındaki kitabe 1531 tarihlidir.Kitabeye göre avlu kapısı Mustafa Ağa adlı bir kişi tarafından yaptırılmıştır.Ana giriş üzerindeki kitabeye göre de Kanuni Sultan Süleymanın emri ile yeniden inşaa ettirilmiştir. Kitabelerden, camiinin Foça’nın fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafın- dan yaptırılarak , 1531 yılında bir avluyla çevrelendiği , daha sonra Kanuni Sultan Süleymanın emri ile ancak onun ölümünden sonra 1569-1570 yılında yeniden inşa edildiği anlaşılmaktadır., KAYALAR CAMİİ : Fatih camiinin 200 m. Kuzey doğusundadır uzunlamasına dikdörtgen planlı, düz tavanla örtülü bir camiidir. 15 yy.lın ilk yarısı veya 16.yy.a aittir. Minaresi 19.yy.a aittir. Yapıda Bizans dönemine ait devşirme malzeme kullanılmıştır. Üzerini örten ahşap tavan yenilenmiştir. HAFIZ SÜLEYMAN MESCİDİ : Giriş açıklığı üzerindeki kitabeye göre 1548 tarihinde Foça kalesi dizdarı Kurt Hacı Mustafa tarafından inşaa ettirilmiştir. Günümüzdeki şeklini 18 veya 19.yy da almıştır. 1917 de ibadete kapanan yapı, 1992 de yeniden ibadete açılmıştır. Kare planlı ve düz tavanla örtülüdür. OSMANLI MEZARLIĞI : 16.yy.dan başlayarak 19 yy. sonuna kadar uzanan bir zaman dilimi içerisinde gömüye açık olduğu anlaşılmaktadır. Mezarlıkta mezar taşlarında, Hz. Muhammed’in sembolü olan gül, güzellik ve zerafetin sembolü olan lale olmak üzere sürekli yeşil kalmasıyla ebedi olanı simgeleyen selvi ağacı, bolluk ve bereketi simgeleyen üzüm salkımları, nar, cenneti simgeleyen hurma ve bir çok stilize edilmiş bitkisel motif yer almıştır. Motifler kadın ve erkek mezar taşlarına göre üslup açısından farklılık göstermemekle birlikte kadın mezar taşlarının daha yoğun ve çeşitli süsleme içerdiği dikkat çekmektedir. MOZAİKLER : Son dönem kazılarında Foça’da arkaik, klasik, helenistik ve Roma dönemine ait yerleşim katları ortaya çıkarılmıştır. 1993 yılı kazılarında ortaya çıkarılan İ.S.4.yy.sonları 5.yy. başlarına tarihlenen Roma dönemi villasının taban mozağinin biri instütü durumunda yani yerin- dedir. Diğeri ise biraz ileride bulunmuştur. Bir kısmı yan taraftaki apartmanın foseptik çukuru açı- lırken tahrip edilmiştir. Sağlam kısmı restore edilerek yerinden kaldırılmış olup, İzmir Arkeoloji Müzesinde teşhir edilmektedir. Şu anda korunması açısından kum tabakasıyla kapanmıştır. ARKAİK DUVAR : Son dönem kazılarında Foça’nın arkaik dönemde 5 km. uzunluğunda surlara sahip olduğu ortaya çıktı. Maltepe Tümülüsü tepesinde yapılan kazılarda İ.Ö.590-580 yıllarına tarihlenen sur duvarlarının bir bölümü ortaya çıkarılmıştır. Tarihçi Herodot’un bu sur duvarların- dan sıkça bahsetmesi nedeniyle Herodot duvarı adı da kullanılmaktadır. Payanda duvarın yanında yer alan 4 m. Genişliğindeki boşluğun kent kapısı olduğu saptanmıştır. Kapının her iki yanında bulunan 5 m. Genişliğinde kuleler ahşap hatılllarının yangın nedeniyle kömürleşmiş olduğu görül- dü. Ele geçirilen pers ok ve mızrak uçları , kırık amphoralar ve bilinen eski mancınık güllesi İ.Ö. 546 da büyük bir savaş olduğunu göstermiştir. Pers komutanı Harpagosun ordusu ile Foçalılar ara- sındaki savaş Foçalıların yenilgisi ile sona ermişti. TİYATRO:İ.Ö340-330 yıllarına tarihlenen tiyatroda son dönem kazılarında bulunmuştur.Anadolu- nun en eski tiyatrosudur. Kazı 2 ayrı bölümde yapılmış olup, 1.bölümde Analemna duvarı iyi korunmuş halde ortaya çıkarılmıştır. 4.5 m. Yüksekliğindedir. 2. Bölümde ise 4 ayrı basamak orta- ya konmuştur. Basamaklarda “Fuyte Oyta” yazısına rastlanmıştır. Buradan her mahallenin ayrı bir bölümde oturduğu ortaya konulmuştur. İ.S. 1.yy.da seramik çöplüğü 2.yy.da da nekropolis olarak (mezarlık) kullanılmıştır.Roma döneminde bir etkinlik göstermemesinde bu dönemde kentte başka bir tiyatro olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak henüz saptanamamıştır. Dayanıklı bir taş türü olmayan ve yörede “Foça taşı”olarak anılan tufadan yapılmıştır. |