...
Main Page
CV
Publications
Online Arts
Yeni Binyil Articles
Photo Gallery
Poems
Links
Contact
Search

Orta Doğu'nun 'imparatorlukçu devlet' geleneğinin ardındaki 'klasik tecrübe olarak Hakhamaniş devletine bir bakış: Pers imparatorluğun'da askerî-idarî-siyasî örgütlenme, kurum ve yapılar

Prof. Dr. Yahya Sezai Tezel

1. Askerî örgütlenme

1.1. Askeri örgütlenme, kurum ve yapılar

Bütün imparatorluklar fethe dayanır. Fetih (conquest), belirli bir etnik-kültürel kimliğe sahip bir insan grubunun, başka kimlikteki insanları, toplulukları, savaşla, askerî zorlamayla kendi hakimiyeti altına sokmasıdır. Pers ve daha sonra Roma imparatorluklarında olduğu gibi, imparatorlukçu siyasi güç merkezindeki kadrolar, hakimiyetlerinin meşruiyetini, imparatorluğun getirdiği (imparatorluğun içindeki topluluklar açısından) evrensel kararlılık, güvenlik ve barışa ne kadar dayandırmak isteseler bile, zorlama unsuru kaldırıldığında heterojen halklar, nüfuslar birlikteliğinin dağılacağını bildikleri için, örgütlenmelerinde askerliğe hayatî bir ağırlık vermek zorundadır. Askerî örgütlenme, Roma imparatorluğunun erken dönemlerinde ve Britanya İmparatorluğu'nda görüldüğü gibi, sivil idarî-siyasî kadrolardan ayrışmış ve bunların emrinde olabilir. Ya da, Asur ve Osmanlı imparatorluklarında olduğu gibi, askeri örgütlenme idarî-siyasî örgütlenmeyle o ölçüde iç içe girebilir ve devletin askerî işlevi idarî-siyasî işlevlerini o ölçüde belirleyebilir ki, askerî işlev ve örgütlenme imparatorlukçu devletin tek belirgin varlık eksenini oluşturur. Pers İmparatorluğu'nun tarihine bakıldığında, bu iki uç durumun arasında ama daha çok ikincisine yakın bir tecrübe görülmektedir.

Hakhamaniş İmparatorluğu'nun askerî örgütlenmesi hakkındaki kaynaklar oldukça zengindir. Khşayârşân'ın Yunanistan'ı fethetmek için yaptığı ünlü sefer, Grekler'ce tarihlerinin en önemli konularından biri olarak dikkatle izlenmiş ve ayrıntılı olarak kaydedilmiştir. Khşayârşân, bu sefere sahip olduğu bütün imkânları zorlayarak hazırlandığı için, Yunanistan'daki savaşlar sırasında emrindeki kara ve deniz güçlerinin görünümü, Pers İmparatorluğu'nun en geniş ve Hakhamaniş devletinin en güçlü olduğu durumdaki görünümdür. Hakhamaniş hanedanının aşiretler arası konfederatif bir ittifak olarak başlayan askerî örgütlenmesi, bu savaşlar sırasında dünyanın o güne kadar gördüğü en büyük kara ve deniz güçleri seferberliğine dönüşmüştür.

Hakhamaniş devletinin savaşlar sırasında ortaya koyduğu askeri güç, örgütlenmeleri tamamen farklı iki öğeden oluşuyordu. Bunlardan biri, Hakhamaniş iktidarının emrindeki daimi ve düzenli ordu, diğeri ise imparatorluğun dört bir yanındaki eyaletlerin ve yarı-bağımsız tabî şehirler ve küçük krallıkların Hakhamaniş hükümdarının emrine verdiği kara ve deniz güçleriydi.

Hakhamaniş askeri gücünün çekirdeğinde, Persler, Medler ve Elamlılardan, yani İranî halklardan toplanan 10000 kişilik daimi-düzenli bir piyade ordusu bulunmaktaydı. Greklerin, sayıları hiç değişmediği için 'On bin Ölümsüz' diye adlandırdığı bu askerler, Osmanlıların Fatih-Kanunî dönemindeki Yeniçerileri gibi, Pers devletinin 'seçkin' askerleriydi. Ama bu 'seçkin çekirdek ordu', Osmanlıların Yeniçerileri gibi 'yabancı' etnik unsurlardan zorla toparlanmış bir köleler-ordusu değil, imparatorluğun etnik mozaiği içinde Hakhamaniş sülalesinin kendine en yakın saydığı halklar arasından seçtiği bir 'hür insan'lar ordusuydu Bu 'On bin Ölümsüz' içinden, Hakhamaniş sülalesiyle kan bağı bulunan 1000 asker ise, hükümdarın özel muhafız birliğini oluşturuyordu. Bunlar mızrak, ok ve yay, kama ve kalkanla donatılmışlardı. Savaşlarda demir pullardan yapılmış zırh giyerlerdi. Dâra'nın Persepolis'teki sarayında hazârapatiş yani binbaşı ünvanıyla, idarî-malî işlerde çalışanların da 'üst-denetleyici'si olan hükümdarın üst düzeydeki bir görevlisinin, bu birliğin kumandanı olduğu sanılmaktadır. Gene İranî halklardan seçilen 10000 kişilik bir daimî süvari gücü bulunmaktaydı. Hakhamaniş İmparatorluğu'nun merkezî idaresine iktidarını veren bu daimi birliklerdi. Memphis ve Sardis gibi Satraplık (eyalet) merkezlerindeki garnizonlarda ve Çanakkale Boğazı, Kafkaslar ve Siri Derya bölgesi gibi stratejik öneme sahip yerlerdeki kalelerde sürekli birlikler bulunduruluyordu. Önemli Satraplık garnizonlarındaki asker sayısı, onbeş, onaltı bin gibi, dönemin demografik özelliklerine göre küçümsenemeyecek ölçeklerdeydi. iÖ 455-403 dönemine ait bir arşiv, Babilonya'da Ermenistan, Hindistan, Afganistan, Anadolu ve Arabistan'dan getirilmiş olan birliklerin, kendilerine tahsis edilen arazi geliri alanlarında sürekli olarak bulundurulduğunu göstermiştir, ki bu hem Hakhamaniş hanedanının askeri örgütlenmesinin zaman içinde bir hayli kozmopolitleştiğini göstermesi hem de askeri örgütlenmeyle yeniden dağıtımcı kaynak denetlenmesi ve tahsisi süreçleri arasındaki ilişkiler açısından önemli bir tesbittir.

Hem daimi Pers orduları hem de seferberliklerde oluşturulan ordular, onlu katsayılarla büyüyen birlikler halinde örgütlenmişti. Yayaları 'balık-pulu' şeklinde demir zırh giyen Pers askerleri mızrak, ok ve yay, kama ve hafif bir kalkan kullanmaktaydı. Greklerle yaptıkları savaşlara kadar karşı konulmaz bir askeri güç olarak ün kazanan Pers yaya birlikleri, Grekler karşısında, silah donanımları ve savaş düzenleri açısından yetersiz kalmış, daha uzun mızraklar ve daha etkili miğferler kullanan Grek yayaları, özellikle phalanx adı verilen sıkı savaş düzenleri ile, kendilerinden sayıca çok daha büyük Pers birlikleri karşısında üstünlük sağlamıştı. Pers yönetimi büyük seferberliklerde imparatorluktaki bütün halklardan asker toplamaktaydı. Düzenli-daimi askerlerden oluşan kara ve deniz birlikleri, seferberlikler sırasında toplanan düzensiz askerlerden oluşturulan birliklerle desteklenmekteydi. Ne var ki, dili, dini, kültürü, alışkanlıkları farklı halklardan gelen bu askerler, sayıca çok kalabalık bir ordu görünümü sağlasalar da, 'her kafadan ayrı sesin çıktığı' bu kalabalık etkili bir kumandayı imkânsızlaştırmakta, bazı durumlarda yarardan çok zarara yol açmaktaydı.

Perslerin süvari kuvvetlerine gelince: Medler ve Persler üstün vasıflı binek atlarının yetiştiriciliği konusunda dünyaya öncülük ettiler. Vatanı Rusya ve Orta Asya stepleri, tundra ve ormanları olan yabani atın, ilk kez İÖ 3.cü bin yılın son çeyreğinde, İndo-İranî göçebe-otlatıcı halklar tarafından evcilleştirildiği sanılmaktadır. İÖ 2.ci bin yılın sonlarına doğru bugünkü İran'ın batısındaki alanlara sızan ve daha sonra bu bölgede ilk İranî devleti kuracak olan Medler ise, evcilleştirilmiş at ırklarını ıslah ederek, askerlik tarihini kalıcı bir şekilde değiştiren yüksek boylu, güçlü binek atlarını geliştirdiler. Öz ülkeleri Parsa'dan "güzel atlar ve iyi ansanlar ülkesi" şeklinde söz eden Hakhamaniş hanedanı da, hem aristokratik Pers ailelerinin statü sembolü, hem en önemli savaş güçlerinden biri olan süvari birliklerinin, hem de imparatorluğun idaresinde hayati bir önem taşıyan ulak servisinin ihtiyaç duyduğu seçkin atların yetiştirilmesine büyük önem verdi. Grek kaynaklarının Bagistane, İslami kaynakların Bisutun dedikleri Dârâ'nın anıt yazıtına yakın (Grekçe adıyla) Nesaea ovasında hükümdara ait büyük bir hara ve at yetiştirme çiftliği kuruldu. Grek kaynaklarında Neseaen atları diye söz edilen bu hayvanların ünü bütün Ökimene'ye yayıldı. İskender hakkındaki Grekçe ve Latince kaynaklarda, bu çiftlikte yüzyıllardan beri 150-160 000 at bulundurulduğu, fakat İskender'in Hakhamaniş devletini ortadan kaldırmasının yol açtığı karışıklıklar nedeniyle, İskender'in Susa'dan Ekbatana'ya geçerken ordusuyla beraber bu ovada konakladığı 324 yılında, hayvan sayısının 50-60.000'e indiğini belirtilmiştir. İskender fetihlerinden sonra bu atların Orta Asya'ya ve Akdeniz bölgesine yayılması hızlanmıştır. Çin diplomatları bu atlara ilk kez İÖ 128'de Sogdiana ve Fergana rastlamış; Dönemin Çin İmparatoru, bu atlardan damızlık elde etmek için savaş açmış,."Batının batısından gelen" ve "kan terleyen" bu "göksel atlar" böylece Çin'de de orduların ve zengin ve yönetici ailelerin statü sembolü haline gelmiştir.

Atın üretilmesi, yetiştirilmesi ve beslenmesi ayrı bir kaynak mekânı gerektirdiği için, süvari ordusu, kendilerine tarımsal bir gelir kaynağı, yani belirli bir alanda tarımsal üretimi gerçekleştirenlerin ödediği vergi ve rant karışımı bir ürün payı tahsis edilen kişilerle oluşturuluyordu. Bu türden tahsis yapılan bazıları da atlı savaş arabası sağlamak zorundaydı. Persler at üstündeki savaş yetenekleri ile ün kazanmışlardı. Ama, Greklerle yaptıkları savaşlar, yakın savaş düzeni kullanan Grek yaya birlikleri karşısında Pers süvarilerinin etkisiz olduğunu ortaya çıkardı. Develer Persler tarafından seferlerde yük hayvanı olarak kullanılmakta, orduya katılan Araplar ise deve üzerinde savaşmaktaydı. İskender istilası sırasındaki savaşlarda Pers ordusunda fillere rastlanılması, Perslerin bu hayvanı bir savaş gücü olarak kullanmayı Sind eyaletindeki halklardan öğrendikleri, daha doğrusu karma Pers ordularında Filleri kullananların bu eyaletten gelen birlikler olduğunu göstermektedir.

Pers devletinin, o ana kadar görülen en büyük imparatorluğu oluşturabilmesi, birbirinden dört beş bin kilometre uzaklıktaki sınırlarını koruyabilmesi ve bu sınırlar arasında dili, dini farklı bir sürü halkın oluşturduğu milyonlarca nüfusu hakimiyeti altında tutabilmesinde, Asurluların kurduğu 'kralî yollar', posta istasyonları, ulaklar sistemini, önemini kavrayıp geliştirmeleri, imparatorluğu bir uçtan diğerine yollarla bağlamaları önemli bir rol oynamıştır. Anadolu, Suriye, Mezopotamya ve İran gibi imparatorluğun başlıca bölgelerini birbirine, Mısır'a ve Arap yarımadası bağlayan ticaret ilişkileri, binlerce yıldan beri kervan güzergahları üzerinde sürdürülmekteydi. Pers devleti bu güzergahların önemlileri üzerinde, kendi haberleşme, askerî harekat ve 'yeniden dağıtımcı' iktisadî kaynak tahsisi ihtiyaçlarını karşılamak için, öncekilerden çok daha yüksek standartlarda ve ço daha uzun yollar inşa ettirdi. Bunlardan biri Babil'i Ekbatana'ya ve Elburz Dağı'nın güney doğusundaki geçit üzerinden Doğu İran'a, diğeri ise Susa üzerinden Persopolis ve Pasargadai'ye bağlıyordu. Bu yolların en ünlüsü Sardis'le Susa arasındaki yaklaşık 2500 kilometrelik 'Kral Yolu'ydu. Heredot'a göre yol boyunca, normal koşullarda bir günde alınabilecek mesafelere, 111 konaklama istasyonu yerleştirilmişti. Sardis Susa arasındaki toplam yolculuk 90 gün sürüyordu. Yolun Kapadokya'da Kızılırmak'ı, daha sonra Klikya sınırını ve Malatya yakınlarında Fırat'ı geçtiği noktalarda 'kapı'lar ve koruma birlikleri vardı. Bu yollarda uzun mesafeler arasında seyahat edenlerin büyük çoğunluğu devlet emrinde çalışmakta olan görevliler ya da hükümdarın veya satrapların emri ve izniyle hareket etmekte olan kafilelerdi. Yolcular seyahatleriyle ilgili görevlendirme ve her konaklama yerinde kendilerine verilecek olan günlük 'yolluk tahsisatı'nı yani yiyecek ve içeceği belirten belgeleri yanlarında bulundurmaktaydı. Kapılardaki denetimlerle, yolların insan, mal ve haber hareketlerinde izinsiz kullanması engelleniyordu. Pers devleti ana yollarda fevkalade etkili bir posta sistemi geliştirmişti. "Dünyada [onlardan] daha hızlı hareket eden hiçbir şey" olmayan Pers kuryeleri, mesajlari, bayrak yarışındaki gibi elden ele geçirerek, Sardis Susa arasında yaklaşık bir haftada taşıyabiliyorlardı.

Dâra ve Khşayârşân'ın Yunanistan seferlerinden itibaren Hakhamaniş devletinin, zaman zaman, o güne kadar dünya tarihinde görülen en büyük donanmaları seferber etmesine rağmen, Medler gibi kültürleri İran dağları ve yaylalarında oluşan Persler denizciliğe yabancı kaldılar. Önemli bir denizcilik kültürü ve tecrübesine sahip olan Grek şehir devletleriyle savaşırken, kendi gemilerini değil, imparatorluğa bağlı Fenike ve İyon şehirlerinin sağladığı gemilere dayandılar. Hakhamanişler döneminde Akdeniz'de görülen temel savaş gemisi, 16. yüzyıla kadar süren kalyon geleneğinin en güzel, en etkili örneklerinden biri olan 'trireme'ydi. Yaklaşık otuz beş metre boyundaki bu gemiler, uzun mesafeleri kat ederken yelken gücünden yararlanılsa da, savaş ya da hızlı hareket sırasında kürek gücüne dayanıyordu. iÖ 480'deki ünlü Salamis deniz savaşında, Grekler 300 'trireme'den oluşan donanmaları ile 500'ü aşkın İyon ve Fenike 'trireme'sinin oluşturduğu Pers donanmasına karşı büyük bir galibiyet elde etmiş, 200 kadar düşman 'trireme'sini batırmış, bir çoğunu ele geçirmişlerdi. Bu yenilgiye rağmen Hakhamanişler, emirlerindeki denizci halkların sayesinde, gerektiğinde bazan 800 gemiye kadar çıkan sayıca daha büyük donanmaları seferber edebilmiş ve iskender'in Pers imparatorluğu'nu dağıtmasına kadar Doğu Akdeniz bölgesinde deniz gücü üstünlüğünü sürdürmüşlerdir.

Perslerin büyük bir imparatorluğun hakimleri haline gelmelerinin hemen öncesindeki göçebe kültürlerinden kalan güçlü alışkanlıkları, Hakhamanişlerin ve diğer Pers soylularının sefere, eşleri ve çocuklarıyla birlikte 'maaile' çıkmaları, sefer sırasında Pers devletinin de adeta orduyla birlikte 'göç etmesi'ne yol açmıştır. Perslerin bu davranışları, hem Pers devletinin sosyolojik özelliklerini hem de bu türden 'imparatorluk'ların, İskender istilası (ya da daha sonra Sasaniler döneminde Arap istilasi) gibi krizlerde kolay dağılmasının nedenleri açısından önemli bir ipucu oluşturmaktadır.

Pers hükümdarının bakış açısına göre, nasıl ki göçebe otlatıcı bir aşiretin resi uzun bir sefere çıktığında aşireti oluşturan herkes ona refakat etmekle görevli ise, 'Krallar Kralı' sefere çıktığında, imparatorlukta'ki herkes, ilke olarak, çoluğu çocuğu ve bütün varlığıyla onunla birlikte hareket etmekle yükümlüydü. Bu, devleti hükümdarın 'hanesinin' örgütlenme ve yaşama tecrübesinin bir uzantısı olarak gören, Weber'in 'patrimonyal dediği devlet'in en çarpıcı işaretlerinden biriydi.

Perslerin sefere çıkış tarzlarının dikkat çeken bir başka özelliği, Hakhamaniş hakimiyetinin ihtişamının ve zenginliğinin sergilenmesinin askerî hareketin örgütlenmesini etkileyecek kadar öncelik taşımasıydı. Sefer sırasında Kral, çeşitli birliklerin oluşturduğu 'muhteşem' bir yürüyüş zinciri içinde hareket etmekteydi. Yunanistan seferinda Khşayârşân'ın içinde bulunduğu kraliyet kafilesi, Heredot'a göre, önde, Pârsa'nın en iyi atları üzerinde bin süvari, bunların arkasında bin seçkin mızrakçı, sonra kutsal sayılan on beyaz at, bunların arkasında sekiz beyaz atın çektiği ve 'orduya eşlik eden' Ahura Mazda'yı 'taşıyan' boş bir savaş arabası, sonra bir Pers soylusunun sürdüğü kraliyet arabasındaki Kral, sonra gene bin mızrakçı ve bin atlı ve bunların arkasındaki 'Onbin Ölümsüz' piyadeden oluşuyordu. Kralla birlikte hareket eden bu birliklerdeki mızrakçıların mızraklarının bir uçlarında, nar ve elma biçiminde altın toplar vardı. Persler, göçebe alışkanlıklarına hükmettikleri Babilonyalılardan hızla öğrendikleri 'rahatlıklar'ı ve 'beğeniler'i de eklemişlerdi. Bir yanda, Hakhamaniş sülalesinden ve diğer soylu iran sülalelerinden savaşa katılanların kadınları, cariyeleri, çocukları, harem ağaları, hizmetçileri, diğer yanda, 10000 Ölümsüz'e 'tahsis edilen' cariyeler ve bu cariyelerin harem ağaları, hizmetçileri orduya eşlik eden onbinlerce sivil arasındaydı.

Khşayârşân'ın Yunanistan seferinden yüz elli yıl sonra, bu sefer İran'ı istila etmeye gelen iskender'e karşı III. Dâra'nın sefere çıkması hakkında, bir başka klasik kaynakta aktarılanlar, Pers askerî-idarî-siyasî kültürünün işlevsel olmama özelliğini sergilemesi açısından önemlidir. Bu sefere çıkma, Quintus Curtius Rufus'n iskender Tarihi'nde şöyle anlatılmaktadır:

"önde, gümüş sunaklarda Perslerin kutsal ve ebedî dedikleri ateş taşınmaktaydı. Sonra, geleneksel ilahilerini söyleyen Magiler geldi, ve bunları sayıları bir yılda bulunan gün sayısına eşit olan ve al pelerin giymiş 365 genç geldi... Sonrabeyaz atlar tarafından çekilen ve Ahura Mazda'ya adanan araba geldi ki bu arabayı Perslerin 'Güneş'in atı' dedikleri olağanüstü büyüklükte bir at izliyordu. Atları sürenlerin altın kamçıları ve beyaz elbiseleri vardı. Bunların biraz arkasından altın ve gümüş kabartmalarla zengin bir şekilde donatılmış on araba geldi ve bunları farklı kültürlere sahip on iki ulusun değişik silahlara sahip süvarileri izledi. Sırada daha sonra Perslerin 'Ölümsüzler' dediği ve sayıları 10,000 kadar olan askerler vardı.... [Bunlar] altın gerdanlıklar takmıştı, elbiseleri altın iplikle dokunmuştu, uzun kollu gömlekleri mücevherlerle süslenmişti. Kısa bir aralıktan sonra 'kral'ın akrabaları' dedikleri 15,000 asker geldi. Bu birlik neredeyse kadın gibi giyinmişti, iyi silahları değil ölçüsüz gösterişleri dikkat çekiyordu. Bunlardan sonraki taburu, normal zamanlarda kral'ın gardrobuna bakan ve 'Doryphoroe' denenler oluşturuyordu, ki bunlar üzerinde herkesten yüksekte kalan Kral'ın bindiği krayilet arabasının önünde yürüyorlardı. Arabanın her iki yanı da tanrıların altın ve gümüşten yapılmış simgeleri ile süslenmişti; gem ışıldayan mücevherlerle bezenmişti, ... [Kral'ın arabasında iki Asur tanrısını simgeleyen kabartmalar ve] kanatları iyice açılmış bir şekilde gösterilen, altından yapılmış kutsanmış bir kartal simgesi vardı. Kralın gözler kamaştıran giysileri özellikle dikkat çekiciydi. Gömleği mordu ... ve altın işlemeli kaftanında gagalarıyla birbirine saldıran şahinleri gösteren altın sırma bir motif vardı. Bir kadın üslubuyla takmış olduğu altın kemerine kabzası kıymetli taşlardan yapılmış hançerini takmıştı. Kralî iademi (taçı) beyaz benekli mavi bir şerit kumaşla sarılmıştı. Gümüş kaplamalı ve altın uçlu mızraklar taşıyan 10,000 mızrakçı kral'ın arabasını izledi. Kral'ın en asil 200 akrabası arabasının sağında ve solunda [yürüyordu] bunları kralın atlarından 400'ü izliyordu. Sonra, bir araba içinde, Dâra'nın annesi, bir başka arabada karısı geldi. At üstünde bir kadın birliği kraliçelere eşlik ediyordu. Sonra kralın çocuklarının, bunların süt annelerinin ve bir sürü hadım harem ağasının binmiş olduğu arabalar ...Sonra krala ait 360 cariyenin bindirildiği arabalar geldi, ve bunların arkasında 600 katır ve 300 deve, okçu muhafızların eşliğinde kral'ın parasını taşıyordu. [Bu kafileden arkasında] kralın akrabalarının ve arkadaşlarının karıları ve sürüler dolusu, [ordunun] kamplarını izleyenler, hizmetçiler, en arkada ise, kafileler zincirinin sonunu kapatan bir şekilde, her birine önderlerinin kumanda ettiği hafif-silahlı birlikler vardı."

Bu anlatımda da görüldüğü gibi, Kral'a ve Pers soylularına ait altın ve gümüş masalar, sandalyeler, yiyecek ve içecek takımları, sandıklar dolusu parfüm ve masaj yağı sefer sırasında orduyla birlikte taşınmakta, yüzlerce ahşı, şerbetçi, tatlıcı, şarap sunucusu, elbise tutucusu orduya eşlik etmekteydi. Kral, hazinesindeki altın ve gümüş külçe ve paraların büyük bir bölümünü, sefer boyunca yanında taşıtmaktaydı. Kadınlar, çocuklar, cariyeler, hadım harem ağaları ve altın ve gümüş kaplar, külçeler ve paraların, hem askerî hareketin taktik etkililiğini sınırladığı, hem de düşman için bulunmaz bir ganimet ve rehin fırsatı yarattığı açıktır. Khşayârşân'ın Yunanistan seferinde askerî hareket olumsuz yönde gelişince kralın ailesine mensup kadın ve çocukların varlığı ek zorluklara yol açmış, bir çok cariye Greklerin eline geçmişti. İskender ise, III. Dâra'nın annesini, karısını ve çocuğunu ele geçirmiş, Dâra'ya karşı hareketin sonuna kadar rehin tutmuştu. Bu savaşlar sırasında, neredeyse bütün malî kaynaklarını beraber taşıyan Perslerin sadece bir 'muharebeyi' kaybetmeleri bütün hazinelerinin iskender'in eline geçmesiyle sonuçlanmıştı.

Hakhamaniş ordularının görkemi ile İskender'in güneşte altın gerdanlıkları ya da altın işlemeli gömlekleri değil, "demir ve bronz [zırhları ve silahları] parlayan" Makedonyalıları arasındaki zıtlık, Hakhamaniş ordularının İskender'in sayıca çok daha küçük ordusu karşısında fazla bir varlık göstermeden üst üste yenilmesi ve bir kaç muharebenin kaybedilmesinin 'imparatorlukçu Pers devleti'nin tamamen dağılmasıyla sonuçlanması, üzerinde durulması gereken bazı analitik ipuçları vermektedir. Bir kere, Pers imparatorluğu tarihinde sergilenen, kökleri Mezopotamya'nın eski görkemli uygarlık ve kültürlerine inen, daha sonra Osmanlılar da arasında olmak üzere başka örneklerde de görülecek olan, 'hayata bakış', 'üslûp' ve 'tavır', işlevsel bir akılcılığa dayanmayan bir 'hayata bakış', 'üslûp' ve tavır'dır. Osmanlıların Yeniçerilere, düşman okçuları için ele geçmez bir hedef teşkil eden uzun, ağır ve hantal keçe başlıklar giydirmekte, ya da savaşların en kritik anlarında Padişah'a arzedilecek bilginin doğru vezin ve kafiyeyle ifade edilmesi için saatler kaybetmekte ısrar etmeleri, hayata başka türlü bakan, 'insan tecrübesini başka türlü 'gören' bir 'anlam dünyası'nın sonucuydu. Pers devlet geleneğinin bugün bizim tarafımızdan doğru anlaşılabilmesi için, bu farklı 'hayata bakış', 'üslûp' ve tavır'ı farketmemiz, 'anlamaya çalışmamız' gerekmektedir. ?imdilik burada vurgulamak istediğim, bu 'hayata bakış', 'üslûp' ve 'tavır'ın, özellikle, Grek ve daha sonra Avrupa tarih tecrübelerinde görülen ve araç, üslûp ve tavrın amaçla tutarlılığını vurgulayan, mantıkçı ve gerçekçi 'anlam dünyası'na göre, büyük farklılıklar ortaya koyduğudur. Perslerle Grekler ve Makedonyalılar arasındaki iki yüz yıllık mücadelenin tarihi, bize, bu iki farklı 'anlam dünyası', 'üslûp' ve 'tavır' özelliklerine sahip kültürün çatışmasının sonuçları hakkında önemli analitik ipuçları vermektedir.

1.2. Hakhamanişlerin askeri seferberliğinin toplam ölçeği ve nispî önemi

İmparatorluk merkezinin gerçekleştirdiği askerî seferberlik süreçlerinin Hakhamaniş imparatorluğu'ndaki beşerî ve maddi iktisadî kaynakların kullanımını sürekli olarak zorlayan bir ölçeğe ulaşması, her halde Orta Doğu uygarlık ve kültür bölgesin tarihî tecrübeler repertuvarında önemli izler bırakmıştır.

Bu bölgede daha önce görülen büyük devletlerden biri olan Mısır'da, sahip olunan coğrafi izolasyon ve demografik türdeşlik ve bunlarla bağlantılı olarak 'imparatorlukçu' genişlemenin sınırlı kalması nedeniyle, askerî örgütlenme süreçlerine, nüfusa ve iktisadî potansiyele göre daha az kaynak tahsis edilmişti. Bir 'savaş makinası olarak imparatorlukçu devlet' paradigmasının klasik tarih tecrübesini oluşturan Asur devleti ise, Perslerinkiyle kıyaslanmayacak kadar küçük bir alanı denetleyebilmişti. Buna karşılık Hakhamaniş İmparatorluğu'nun sınırları, görülmemiş bir alana yayıldı. Bir ara Trakya üzerinden Tuna'nın kuzeyine yapılan seferler sırasında imparatorluğun Kuzey Batı ve Güney Doğu sınırları arasındaki uzaklık 5000 kilometrenin üzerine çıktı. Khşayârşân iÖ 480'de Atina'yı ele geçirdiğinde, Pârsa'dan 4800 kilometre uzaklaşmış bulunuyordu. Babası Dâra'nın Nakş-ı Rüstem'deki anıt kaya mezarında kendini Ahura Mazda'ya hesap verirken gösteren kabartmanın üzerine yazdırttığı gibi, "Persli adamın mısrağı çok uzaklara ulaş[tı]... Persli adam .. gerçekten de Pârsa'dan çok uzaklarda savaş ver"di.. Dâra'dan itibaren Pers hükümdarlarının bu boyutlardaki mesafeler üzerinde hareket ettirdiği asker sayısının, zaman zaman 400,000'i, toplam insan sayısının ise 700000'i aştığı sanılmaktadır. Khşayârşân'ın Greklere karşı seferinde karadan hareket ettirdiği kara orduların asker mevcudu 300,000'den fazlaydı. Bu seferde Pers'lerin emrindeki, her birinde 200'den fazla insanın bulunduğu 600 trireme 'lik donanma ise 120,000 insan gücü demekti. Sonraki bazı seferlerde Perslerin emrindeki trireme sayısı 800'ü, bu teknelerdeki insan sayısı da 160,000'i buldu. Daha önce değinildiği gibi, Perslerin göçebe kökenlerinden kalan alışkanlıkları, Pers ordularının hareketine eşlik eden sivillerin sayısının arttırmaktaydı. Cook, Yunanistan'ın işgaliyle ilgili klasik kaynaklardaki bilgileri tarayarak, Khşayârşân'ın emrindeki orduların etrafındaki sivillerle birlikte, Anadolu üzerinden Yunanistan'a içlerine doğru hareket eden insan sayısının en az 750,000 olduğunu söylemektedir.

Sayısız askerî seferberlikler sırasında yüzbinlerce insanı, bunlara gereken yiyecek, giyecek ve silahları, binek ve yük hayvanlarını, gemileri, arabaları, yol ve köprü yapımlarında, şehir ve kale kuşatmalarında ve diğer yerlerde kullanılan malzemeleri çok geniş bir alan üzerinde temin etme, depolama ve taşıma, Pers devletinin varlığını korumak için gerçekleştirmek zorunda olduğu temel işlev haline geldi. Hakhamaniş devletinde bu işlevin, beşerî ve maddî kaynakların para kullanılarak 'pazarlar'dan temin edilmesi şeklinde değil, kaynaklar üzerinde fizikî denetim, 'tahsil' ve 'tahsis' süreçleriyle yerine getirilmesi, iktisadî, sosyal ve siyasî tarihçiliğin analitik meseleleri açısından büyük önem taşımaktadır. Bu konu, daha sonra yeniden ele alınacaktır.

Pers askerî-idarî-siyasî merkezinin, yüzyıllar boyunca, askerî amaçlarla büyük insan ve maddi kaynak yığınlarını büyük mesafeler üzerinde hareket ettirmeye dayanan devlet geleneğinin etkilerini bir başka açıdan da düşünmemiz gerekmektedir. iÖ 5. yüzyıl başlarında Pers imparatorluğu'nun kapsadığı alanlardaki toplam nüfusun 16, 17 milyondan fazla olmadığı dikkate alınırsa, Hakhamanişlerin emrindeki kara ve deniz ordularında 400000 aşan askeri ve ayrıca yüz binlerce sivili binlerce kilometrelik mesafeler üzerinde seferber edebilmelerinin, nüfus ve iktisadî üretkenlik imkânları üzerinde yarattığı talebin, baskının tarihî önemi daha iyi değerlendirilebilir. Napolyon'un büyük ordusunun Moskovaya doğru hareketinin sağlanması, Fransanın nüfusu ve üretim kapasitesine göre değerlendirildiğinde, Hakhamaniş tarihinde görülenlere göre daha mütevazi bir seferberliği ifade eder. Pers imparatorluk geleneğinin ampirik tarihine bu açıdan bakılması, Osmanlı İmparatorluğu örneğinde de görüldüğü gibi, yüzyıllar boyunca, hakim olduğu alanlar üzerindeki insanların üretim imkânları, hayat standartları, ve üretkenliklerini arttırmak için servet biriktirme eğilimlerini sınırlayan, beşerî-toplumsal içeriğinin üretkenlik temellerini kemiren 'imparatorlukçu' yani 'fetihçi' devletlerin toplumsal, kültürel ve iktisadî etkilerini görebilmemiz açısından önemlidir. Pers ya da Osmanlı 'Şahlar Şahı' yüzbinlerce kişilik ordularla Atina'ya ya da Viyana'ya ya da Tebriz'e doğru yola çıkmasının tarihi, bu orduların her gün ayrı bir yerde konaklaması, Şahlar Şahı'nın ve askerlerinin sofrasının kurulması, bu imparatorluklardaki topluluklarının verimlilik düzeylerine göre konaklanılan o yörenin insanları açısından ne gibi bir kaynak talebi ve kaynaklara 'el koyma' oluşturuyordu şeklindeki sorularla birlikte düşünülmelidir. Heredot'un, Pers hükümdarının geçtiği yerlerdeki halk "Kral iyi ki günde iki defa akşam yemeği yemiyor diye şükrediyordu" demesi bunun için önemlidir.

2. İmparatorluk merkez[ler]indeki idarî-siyasî örgütlenmeler ve karar alma süreçleri

Hakhamaniş devleti evrensel tarihi tecrübeler birikimi içinde, 'imparatorlukçu' devlet ve siyasi kültür geleneğinin ilk ve bir anlamda klasik örneğini oluşturduğu için önemli bir yere sahiptir. Bu geleneğin özelliklerinin en açıklayıcı bir şekilde sergilendiği-taşındığı kurum ise, 'krallık' kurumu olmuştur. Ama bu 'imparatorlukçu' devlet, hem bir siyasî hakimiyet-meşruiyet 'paradigması', hem de bunun etkilediği ve bundan etkilenen kurumsal teşkilatlanma-yapılanma tecrübesi olarak, Hakhamaniş tarihiyle birlikte ani olarak başlamamıştır. Yarı göçebe-otlatıcı bir kültür içinden çıkan ve belirginleşmiş, güçlü bir devlet tecrübesine sahip olmayan insanların iktidarının, milyonlarca kilometre karelik alanlar üzerinde milyonlarca 'uyruk'a hükmeden bir 'krallar kralı hanedanı'nın iktidarına dönüşmesiyle ortaya çıkmıştır. Yeni Pers 'imparatorlukçu devlet' geleneğini, Hakhamaniş hükümdarları ve çevresindekilerin taşıdığı ve başlangıçta daha güçlü olan İranî etkilerle, bunların Babilonya'yı ele geçirmelerinden sonra devraldıkları, Mezopotamya'nın binlerce yıllık kültür mirasının etkileri altında şekillenmiştir. Hakhamaniş 'krallar kralı'nın toplumsal statüsü, diğer insanlar ve toplumsal gruplarla ilişkileri, bu statüye ve ilişkilere denk düşen 'kralî' hakimiyet ve meşruiyet paradigması, yeni 'imparatorlukçu devlet' geleneğinin temel kurumları, değerleri olarak, bu geleneğin anlaşılması açısından önemlidir.

2.1. 'Krallar Kralı' ve Saray'ındaki örgütlenme

İÖ 560-530 arasında hüküm süren ilk Pers hükümdarı Kûru, ölümünden sonra ardında, herkesi dinleyen, erişilebilen, sevecen, koruyucu, hayırlı bir 'baba' imajı bırakmıştır. Bu, Kûru'nun, daha önce İranî aşiret kültürü içinde bir aşiretler konfederasyonunun başı olarak sahip olduğu eşitler arası birinci (primus inter pares) statüsü ve kimliğini, büyük bir imparatorluğu kurarken de sürdürdüğünü teyid etmektedir. Ne var ki, kısa bir süre sonra, 'imparatorlukçu devlet' geleneğinin kurumlaşmasında en büyük rolü oynayan Dâra'nın saltanatı sırasında (iÖ 522-486), kralın statüsü ve kimliğinin eski eşitler arası birinci olma özellikleri ile yeni koşullarda belirginleşmeye başlayan, bütün uyruklarına köleleri gibi bakan 'Büyük Kral' statüsü ve kimliği arasında önemli bir gerginliğin başladığı anlaşılmaktadır

Dâra, tahtı ele geçirmesine yardımcı olan altı arkadaşına ayrıcalıklar tanımış, bu ayrıcalıkları, hükümdarlığının birinci yılının sonunda yaptırttığı ünlü Behistan (Bisütun) anıtında bütün dünyaya ilan etmişti. Nitekim, bu yazıtın ana metni, Dâra'nın, "Bundan sonra kral olacak olan sizler, bu adamların ailelerini iyi koruyun" buyruğuyla bitmektedir. Ayrıca, Lidya satrapının isyanını bastırırken Dâra'nın, bir zamanlar yanında 'mızrak taşıyıcısı' olarak bulunduğu eski hükümdar Kambujiya'nın saltanatının son günlerindeki kriz sırasında yaptığı gibi, "ülkenin ileri gelenlerini toplantıya çağır"ması, Pers hükümdarının bu dönemde eşitler arası birinci bir lider gibi davrandığının işareti sayılabilir. Ancak, yazıta iki yıl sonra kazdırttığı eklemede, bu altı kişiden birinden "Gaubaruva, Pers, ba[n]daka'larımdan biri" diye söz etmesi, ba[n]daka'nın eski Persçe'de "uyruk, hizmetçi" anlamında olduğu dikkate alındığında, eski ilişkilerinin hızla değiştiğini göstermektedir Dâra'nun bu altı arkadaşından bir başkası ki Dâra'nın tahta çıkmasını izleyen büyük karışıklıklar sırasında Babil'deki isyanı bastıran orduya kumanda ederek bu hükümdara ikinci kez hayatî bir şekilde yardım eden Vindafarnah'la ilgili olarak Herodot'un aktardığı bilgiler de, Pers hükümdarının toplum içinde ilişkilerinde meydana gelmekte olan bu değişme açısından önemlidir. Herodot'a göre, saray protokolü içine çekilen Dâra'yı halâ arkadaşı gibi kabul eden ve Kral'a aracısız erişebilme hakkı üzerinde ısrar eden Vindafarnah, bir gün Dâra'nın yanına girmesini engelleyen bir saray görevlisinin kulaklarını ve burnunu kesti. Bunu kendine karşı bir fesatın işareti sayan Dâra, diğer beş 'arkadaşı' çağırıp, Vindafarnah'ın yaptığını beğenip beğenmediklerini sordu. 'Arkadaşlar'ın olayı onaylamadıklarını görünce, bu çıkışın ferdi bir çıkış olduğuna inanıp, Vindafarnah'ı ve ailesinin bütün mensuplarını zincire vurduttu ve çoğunu öldürttü.

Pers hükümdarlarının inşa ettirdikleri anıtsal saraylar da, bu hükümdarların ontolojik statülerinde, hakimiyetlerinin meşruiyet kaynağı ile ilgili iddialarında ve toplumsal ilişkilerinde ne zaman ne gibi değişikliklerin meydana geldiği hakkında önemli kaynaklardır. Dâra, Kûru'nun Pasargadae'de başlattığı saray inşaatını tamamlattırdı. Babil, Susa ve Persopolis'de yeni saraylar yaptırdı. Bunların en görkemlisi, imparatorluk halklarının gönderdiği yıllık haracın 'krallar kralı'na teslim edilmesi türünden büyük törenlerin yapıldığı, büyük bir hazine dairesini içeren ve bu nedenle de savunulabilir bir konumda inşa edilmiş olan Persepolis sarayıydı. Kûru'nun Pasargadae'de yaptırtmağa başladığı sarayla Dâra'nın Persopolis'te başlattığı sarayın boyutları, mimari özellikleri, taşıdıkları simgesel, paradigmatik mesajlar arasında, Pers devletinde meydana gelen değişmeyi yansıtan büyük farklar vardır.

Pasargadae ve Persopolis hiç benzeşmemekteydi. Çünkü bu iki şehrin kuruluşunu ayıran kısa zaman aralığı içinde, Pers hükümdarlarının statüsü tamamen değişmişti. Kûru Pasargadae'yi inşa ettirmeğe [başladığında] hâla bir eyaletin hakim [aşiret] reisiydi. Dâra Persopolis'teki anıtların inşaatını üstlendiğinde [ise], Asya'da o tarihe kadar var olmuş olan en büyük imparatorluğun mutlak efendisiydi

Dâra'nın inşa ettirdiği muhteşem saraylar, önemli bir örgütlenme birimi olarak 'harem'i de içeren 'saray kurumu'nun bir hayli genişlediğini, büyük mekânlar gerektirdiğini göstermektedir. Bu mekânların özellikleri, Pers siyasi kültürünü anlayabilmemiz açısından hayati önem taşır.

Hakhamaniş sanatı, Hakhamaniş uygarlığının tamamında da olduğu gibi, hükümdarın yüceltilmesine [glorification] adanmıştı. Gerçekten de bilinen tek Hakhamaniş anıt [türü] saraylar ve kral mezarlarıdır. ... Par excellence Hakhamaniş anıtı, kraliyet sarayı ve daha özel olarak bu sarayın en son bölümünde [bulunan] ve içinde, çevresindeki yakınları, krallığın ileri gelenleri ve muhafızları ile hükümdarın, uyruklarının gözüne doğaüstü bir varlık gibi göründüğü muazzam büyük ve yüksek kabul salonudur.

Persepolis sarayı kısmen bir dağın yamacının düzleştirilmesi kısmen de suni olarak doldurularak oluşturulan ve yaklaşım 100 000 metre karelik bir platformun üzerinde inşa edilmiştir. Platform, büyük su sarnıcı, karmaşık bir akıntı sistemi, yaklaşık 4000 metre karelik büyük kabul salonu, özel yaşama alanları Dâra zamanında tamamlanmış, Khşayârşâ ve Artakhşaça, yeni kabul salonları, harem ve hazine daireleri de aralarında olmak üzere birçok başka binayla saray sistemini genişletmişlerdir. Khşayârşâ'nın başlatıp Artakhşaça'nın tamamlattığı sanılan Yüz Sütunlu Kabul Salonunun kapladığı alanı yaklaşık 5000 metre kadardır.

Pers imparatorluğu'nun merkezî hükümeti, Büyük Kral'ın emrindeki insanların ona hizmet vermeleri sürecinin kurumlaşması olarak saray örgütüyle özdeşti. Hakhamaniş sarayı, imparatorluğun tek bir yerinde tek bir fizikî mekâna oturmuş bir saray değildi. Krallar Kralı'nın 'hane halkı' ve emrindeki idarî, malî, askerî hizmetçileri olarak saray, Kral nereye giderse onunla birlikte hareket ederdi. Kral ve 'saray halkı' yılın belirli aylarında Ekbetana, Pasargadea, Susa, Persepolis'deki farklı sarayları kullanırdı. Bu anlamda Per imparatorluğu'nun birden fazla başkenti vardı. Daha önce de belirtildiği gibi, büyük ve uzun askeri seferler sırasında 'saray halkı', Krallar Kralı'na eşlik ederdi.

Saray örgütünün, dolayısıyla Pers İmparatorluğu'ndaki merkezî hükümetin odak noktası, ilke olarak her isteği, her buyruğu kanun olan, mutlak iktidara sahip 'Krallar Kralı'ydı. Heredot'daki bir aktarma, hükümdarın sınırlandırılmamış buyurma yetkisi ile donatılmış olduğunun vurgulanması açısından önemlidir.

Erkeklerin kız kardeşleriyle evlenmeleri daha önce hiçbir zaman bir Pers adeti olmamıştı.... [Her halde Mısır'ın fethinden sonra Mısır geleneklerinin etkisiyle, YST] Kız kardeşlerinden birine aşık olan ve ... onu [yasal] karısı yapmak isteyen Kambujiya bu engeli şöyle aştı ... yargıçları[nı] topladı ve onlara, ülkede bir erkek eğer kız kardeşiyle evlenmek isrese buna izin veren bir yasanın olup olmadığını sordu. ... Kralî yargıçlar ... [Kambujiya'ya], her ne kadar bir erkeğin kız kardeşiyle evlenmesine izin veren bir yasa bulamadılarsa da, Pers ülkesinin kralının canının istediği her şeyi yapmasına izin veren bir yasanın, kuşkusuz bir şekilde var olduğunu [söylediler].Pers hükümdarları bu mutlak hükümdar kimlikleri ile, güçleri yettiği zaman ve güçleri yettiği ölçüde, imparatorluktaki bütün maddî ve beşerî kaynaklar, bütün uyruklarının canları ve malları üzerinde, sanki bunların hepsi köleleriymiş gibi, ilke olarak sınırsız tasarruf hakkına sahip oldukları iddiasıyla davrandılar.

Pers hükümdarının tanrı tarafından görevlendirilmiş ve bu nedenle sıradan insanlar arasında eşiti bulunmayan mutlak hükümdar statüsünü vurgulayarak saltanat sürmesinin, Dâra'nın oğlu Khşayârşân'ın saltanatı sırasında kurumlaştığı görülmektedir. Khşayârşân, tahtı ele geçirinceye kadar Pers hükümdarının emrindeki sayısız soylulardan biri gibi yaşamış olan babasının aksine, Dâra'nın, ünlü ve güçlü eşi ve Büyük Kûru'nun kızı Atoşa'dan doğma prensi olarak, saray protokolü içinde büyümüş, yetiştirilmiştir. Bunun içindir ki, Hakhamaniş Krallar Kralı'nın, sıradan insanların gözünden uzakta, uyruklarına kapalı sarayında, emrindeki hadım ağaları, hizmetçiler, cariyelerle birlikte, ama yönetilen kişilere bulaşmadan yaşaması, Khşayârşân'yla başlamıştır. Nitekim, Xenophon'un, Khşayârşân'ın, uyruklarının kendine çok zor erişebilmeleri, onu nadiren görebilmeleri ile öğündüğünü aktarması, İncil'in Eski ?ahitlik bölümündeki Ester'in Kitabı'nda, Khşayârşân'ın hükümdarlığı sırasında "kralın yüzünü" sadece "Parsa ve Mada'nın yedi prensi"nin görebildiğinin belirtilmesi bunu teyid etmektedir. Grek kaynaklarındaki bilgiler de Hakhamaniş hükümdarının sarayında, Pers soylularıyla dahi ilişkisini fevkalade sınırlı tutarak yaşadığını teyid etmektedir. Athenaeus'un kaybolmuş bir Grekçe Pers Tarihi kitabından Krallar Kralı'nın şölenleri ve yemek yemesi konusunda aktardığı bilgilere göre:

kralla yemek yemek için çağrılmış olanların bir kısmı [sarayın salonlarının dışında] açıkta yemek yerdi ve isteyen herkes bunları görebilirdi; ama bazıları içerde kralla birlikte yerlerdi: ama bunlar dahi gerçekte kralla beraber yemezlerdi; [sarayın içinde] karşı karşıya iki oda vardı, bunlardan birinde kral, diğerinde [sarayın içinde yemeğe çağrılan] misafirleri yemeklerini yerlerdi. Ve kral [bu iki odanın arasındaki] kapıdaki perdeden [diğer odadaki] misafirlerine bakabilirdi; ama onlar kralı göremezlerdi. Ancak bazan, bir şölen olduğunda ... bunlar da kralın bulunduğu ... büyük odada yerlerdi. Ve kral bir içki partisi verdiğinde, (ki sık sık verirdi) misafirlerinin sayısı bir düzine kadar olurdu, ve kral içecek olanları çağırırdı: ... ve bunlar kralla beraber içerlerdi ama onlara kralın içtiği şarap verilmezdi; [misafirler yerde otururken [kral] altın ayakları olan bir sedirin üzerine uzanırdı ... ama kral, zamanının büyük bir kısmında kendi başına kahvaltı yapar ve yemek yerdi: bazan karısı da ve bazan oğulları da onunla beraber yerlerdi. Ve akşam yemeğinde cariyeleri ona şarkı söyler çalgı çalarlardı. ... [Kral'ın mutfağı için] günde bin hayvan kesilirdi ... mutfağa birçok kuş da getirilirdi ... Arab[istandan getirilen] deve kuşları ... kazlar ve horozlar ... bu etlerin büyük bir kısmı saraydan ...kralın yanında tuttuğu mızrak taşıyıcıları ve hafif-silahlı asker birliklerine gönderilirdi; ... ve Yunanistan'da istihdam edilme karşılığında paralı birliklerin para almaları gibi, bu [Pers birliklerindeki] askerler de kraldan yiyecek alırlardı. ... Kral'ın bu yemek-arkadaşlarının en soyluları, kendi evlerinde [kendi] misafirlerini [benzer bir şekilde] ağırlayabilmek için, günde sadece bir defa sarayda yemeğe kalmak konusunda Kral'dan izin almışlardı.

Pers hükümdarlarının emirlerindeki görevlilerle ve şölenler ve içki partilerinde imparatorlukdaki soylularla yaptığı konuşmalar ise, insanların gerçek düşüncelerini söylemelerinin imkansızlaştığı bir protokol ve etiket ortamında, giderek, Krallar Kralı'na dalkavukluk yapma edebiyatının şaheserlerini oluşturan monologlara dönüştü.

Athenaeus'un yukardaki anlatımı, Pers soylularının, Büyük Kral'dan izin almadıkça Kral'ın kaldığı saraya 'devam etmek' zorunda olduklarının belirtilmesi açısından da önemlidir. Nitekim Xenephon da, 'saraya devam' kuralının, hükümdara bağlılığın, itaatin ve sadakatin bir ölçütü olarak imparatorluğun kurucusu Kûru döneminde konulduğunu, bu kuralla ilgili disiplinin, izin almadığı halde saray'a gelmeyen soyluların mallarının müsadere edilmesi yoluyla sağlandığını ve bu kuralın 'krallık'ın Hakhamaniş sülalesi ve dolayısıyla Perslerin elinde kalmasında önemli bir rol oynadığını söylemiştir. Kralın bulunduğu saraya devam etme kuralının, Pers soylularının oğullarının "Kral'ın kapılarında" eğitilmelerini sağlama işlevi yanında, kendilerine gelir kaynağı olarak geniş alanların tarımsal ürün payını toplama hakkı tahsis edilmiş olan Pers soylularının, bu alanlarda toplumsal taban içine kök salan ilişkiler kurmalarının imkânlarını azalttığı ve böylece belirli alanlar üzerinde kuşaklar boyu süren haklara ve güce sahip bir 'arazili aristokrasi'nin zamanla Krallar Kral'ının 'mutlak' hakimiyetini sınırlandırabilecek bir toplumsal güç haline gelmesini önlediği, bu yazının analitik meseleleri açısından dikkat edilmesi gereken bir noktadır.

Pers hükümdarlarının Grekleri şakınlık ve kıskançlık içinde bırakan fevkalâde şatafatlı ve pahalı elbiseler giymeleri, günlük yaşantılarında kullandıkları eşyalarla insan üstü varlık statülerini vurgulamaları da, muhtemelen Dâra'dan itibaren kurumlaşmıştır. Saraylarında sadece kendilerinin basabildiği 'eflatun' halılar üzerinde, muazzam bir servet oluşturan mücevher takılar takarak dolaşan bu hükümdarları Grekler 'tavus kuşu'na benzetmişlerdir. Hükümdara yakından hizmet eden kölelerin, nefesleri 'krallar kralı'nın 'kutsal' bedenine değmesin diye, ağızlarında peçelerle dolaşması, yabancı elçiler dahil huzura çıkan herkesin, kralı secdeye kapanarak selamlamak zorunda olması, kralın saray dışında en kısa mesafelerde dahi, ata binmemişse, taht-ı revanla ve güneş 'kutsal' tenini zedelemesin diye şemsiye altında taşınması, 'kralı'ın varlık statüsüyle ilgili paradigmayı pekiştirmeye yönelik saray etiketi ve protokolünün öğeleri olarak düşünülmelidir. Grek kaynaklarında, Krallar Kralı'nın binlerce 'kul'unun, ona günlük yaşantısında değişik bir 'haz' sunmak için Krallar Kralı'nın etrafında pervane gibi döndüğü; kral için "yeni bir 'haz' keşfedenlerin ödüllendirildiği", bu nedenle "bir çok yeni yemek, ... tatlı çeşitinin ... bir çok yeni buhur ve parfüm ve elbise ve yatak ... ve mobilyanın keşfedildiği"; "bütün Asya'nın imkânlarının kralın bedenî hazların tadını sınırsız bir şekilde çıkartabilmesi için arzedildiği", mesela, kralın seyahatlerinde Sus yöresindeki özel bir çeşmeden ama Sus'tayken Nil'den ve Tuna'dan getirilmiş suyu içtiği, ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.

Bu mutlak hükümdarlık iddiasının, bir dünya görüşünün önemli bir parçası olduğuna dikkat edilmelidir. Bu dünya görüşünün bütünlüğü içinde, krallıkla ilgili bu paradigma, yönetilen yığınlardaki insanların, siyasal olaylar karşısında kendilerini, 'maddî ve manevî dünyaların ilahî kuruluşu' içinde kendi konumlarının aşkın özelliklerinden kaynaklanan bir şekilde, yaradılıştan edilgen, güçsüz, çaresiz, ilgisiz görmeleriyle bağlantılıdır. Yoksa bu mutlak hükümdarlık iddiası gerçekte her zaman mutlak bir iktidara dönüşmemiştir. Mutlak hükümdarlık paradigmasının praksisinin sonuçlarının ne olduğu, ampirik tarihi gerçeklikler düzeyinde ayrıca her an düşünülmelidir. Mezopotamya ortamında yeniden şekillenen Hakhamaniş mutlak hükümdar paradigmasının, siyasî iktidarın elde edilmesi ve kullanılması sorunun toplumsal ilişki ağları içinde düzgün, kesintisiz, krizsiz bir şekilde çözülmesini sağlamadığının en çarpıcı işareti, hükümdarlığın tevarüsü [succession] konusunda uyulan, işleyen normlar geliştirilememiş olmasıdır. Kambujiya'nın ölümünden sonra görülen taht kavgası, Khşayârşân'ın ölümünden sonra tekrar ortaya çıkmış ve Hakhamaniş tarihinin sürekli bir özelliği haline gelmiştir.

Hakhamaniş devletinin kuruluşundan sonraki bir tarihte, Persler, belirli bir mekîn ve fizikî kaynak kontrolüne ve muhasebe, yazışma işlevleri de yerine getiren 'hadım edilmiş muhafız-hizmetçi harem ağaları' örgütüne dayanan 'harem' kurumunu, binlerce yıldan beri bu kuruma sahip olan Babil geleneğinden almışlardır. Pers imparatorluğunu kuran Kûru'nun oğlu Kambujiya'nın sarayında 'hadım harem ağaları'nın [eunuchs] varlığı, Perslerin harem kurumunu benimsemekte gecikmediklerini göstermektedir. Eski ?ahitlik'teki Ester'in Kitabı, Khşayârşân döneminde Susa'daki Pers sarayı ve bu saraydaki harem kurumu hakkında zengin bir kaynak oluşturmaktadır. Buna göre Krallar Kralı'nın özel oda hizmetini "yedi hadım" köle görmekteydi. Saray'daki şölenlerde erkek davetliler kralın da bulunduğu bina da, kadın davetliler ise, sarayın kraliçe'nin bulunduğu harem bölümünde ağırlanmakta, kralın yüzünü sadece Med ve Pers soylularının en seçkinleri olan "yedi prens" görebilmekteydi. Kralın bir "hadım" kölesinin idaresindeki "harem"de, imparatorluğun dört bir yanından getirilmiş olan genç ve güzel "bakireler" bulundurulmakta, bu cariyeler, vücutları, on iki ay boyunca en güzel kokular ve yağlarla hazırlandıktan sonra, her gün birer birer krala sunulmaktaydı. Kralın ismen hatırlayıp tekrar çağırmadığı bir cariye bir daha hükümdarın yüzünü görememekteydi. Bir erkek ya da kadın uyruk ya da kölenin çağrılmadan sarayın "iç dairesi"ne girerek kralın yanına çıkmasının cezası idamdı.

Haremde, cariyelerinden başka, kralın 'yasal eş'i olarak aldığı karıları da yaşamaktaydı. Bunlardan biri, kralın 'birinci' ya da 'asıl kraliçe'si statüsündeydi. Yasal eşlerden doğma şehzadelerin taht üzerindeki hakları, cariyelerle 'resmi evlilik' dışı ilişkilerinden doğma oğullarınkinden önce gelmekteydi. Çok eşlilik ve cariyelerle dolu harem, bir yanda Hakhamaniş sülalesine mensup insanların sayısını arttırarak imparatorluğun idaresinde ve askerlik işlerinde görevlendirilebilecek insanların geniş bir akrabalık ilişkileri sistemi içinden seçilebilmesine imkân sağlarken, diğer yanda, tahtı elde etmeye yönelik entrikalar için elverişli bir üreme ortamı oluşturuyordu. Tahta çıkan kralların anneleri, genellikle, 'valide kraliçe' olarak, haremde büyük bir otorite elde ediyorlardı. II. Dâra'nın aynı Babilli cariye anneden doğma kızkardeşi ve eşi Parysatis'in, oğlu II. Artakhşaça'nın saltanatı sırasında 'valide kraliçe' olarak büyük bir nüfus elde etmesi, oğlu üzerindeki hakimeyetini tehdit edebileceği için oğlunun en sevgili eşi Satire'yi zehirleterek öldürtmesi, bu olaydan sonra bile siyasî gücünü koruması, Hakhamaniş haremindeki 'valide sultan' iktidarlarının en çok bilinen örneğidir. İmparatorluğun çeşitli yerlerinde büyük gelir kaynaklarının, 'paşmaklık', 'terliklik', 'kuşaklık' adlarıyla güçlü Pers kraliçelerine tahsis edildiği bilinmektedir. Osmanlı sarayında da zeamet ve hasların, 'paşmaklık', 'terliklik' adıyla önemli sultanlara tahsis edilmesi, Orto Doğu 'harem' geleneğinin oluşturduğu binlerce yıllık tarihi devamlılığın işaretlerinden biridir.

Pers hükümdarlarının saraylarında, özellikle haremlerinde 'hadım edilmiş köle' kullanmayı, harem kurumuyla birlikte Babilonya geleneğinden aldıkları kesin gibidir. Genç, güçlü, sağlıklı ve yakışıklı erkek çocuklarının kaçırılıp, hadım edilip, Mısır'ın ve Orta Doğu'nun çeşitli haremlerinde kullanılmak üzere satıldığı özel köle ticareti, dünyanın bu bölgesinde, binlerce yıllık bir geçmişe sahipti. Heredot, Ege adaları ve Batı Anadolu'daki 'hadım köle' tacirlerinin Pers sarayının ihtiyaçlarını karşılamağa yönelik faaliyetleriyle ilgili bir anlatımında, Grek asıllı bir hadımın Khşâşarşa'nın en güvenilir adamlarından biri haline geldiğini söylemektedir. Pers tarihinin başlangıcındaki güçlü hükümdarların saltanatı sırasında, bu 'hadımlar' daha çok Büyük Kral'ın, eşinin, annesinin özel hizmetçileri gibi davranmışlarsa da, kralların, askerî, idarî hayata aktif olarak karışan tavırlarından uzaklaşıp 'saray'a kapanmaları, üst üste çıkan taht kavgalarının hükümdarların 'insan üstü' görüntüsünü aşındırmasıyla birlikte, tahta kral çıkaran tahtan kral indiren saray entirikalarının baş aktörleri haline gelmeşlerdir. III. Artakhşaça'nın saltanatı sırasında, hadım Bagoas'ın Kralın sağ kolu, imparatorluktaki en güçlü siyasî-idarî yetki sahibi olarak görev yapması, harem ağalarının güçleri ve statülerindeki bu değişmenin önemli bir göstergesidir. Bazı hadımlar, 'Kral'ın Kupa Taşıyıcısı' gibi daha önceleri soylu Perslere verilen saray-merkezî idare makamlarına getirilmiş, bazıları ise eyalet satraplıklarına atanmış, bazı hadımlar imparatorluğun en büyük servetlerinden bazılarını biriktirmiş, imparatorluğun son dönemlerinde bunlardan biri, Bagaos, siyasi ve askeri otoriteyi fiilen elinde bulunduran en güçlü kişi haline gelmiştir.

Harem'in cariyeler, hadım kölelerden oluşan ortamına rağmen, Pers hükümdarları, saray protokolü ve 'Büyük Kral' paradigması ile tahkim edilen, hükmettiği toplumsal taban arasında eşiti olmayan ve tanrı tarafından görevlendirilmiş mutlak hükümdar kimliğini, hiç bir zaman, imparatorluktaki öteki İranî ve diğer aristokratik aileleri ortadan kaldırma politikası ve eylemine dönüştürmediler. Dâra'nın ayrıcalık tanıdığı arkadaşlarının ailelerinin Dâra'dan çok sonra da, önemli satrap aileleri olarak varlıklarını sürdürmesi, bu ailelerden birine mensubiyetin Pers tarihi boyunca, hatta İskender istilasından sonra bile asalet ölçütlerinin başında gelmesi bunu teyid etmektedir. Öte yanda, Khşayârşân'ın Ester'i gibi cariye kökenli kraliçelere de rastlanılmasına rağmen, Pers hükümdarlarının, Hakhamaniş prensesleri başta olmak üzere Med ve Pers soylu ailelerinin kızlarını 'resmi eş' olarak almağa devam etmeleri, kendi kızlarını ise bu ailelere gelin vermeleri, imparatorluktaki önemli aristokratik ailelerin varlığını güçlendirmiştir. Pers imparatorluğu'nun son dönemi hakkındaki Grek kaynakları, Hakhamaniş sülalesiyle akrabalığı olan binlerce insanın, saray çevresinde yaşamakta olduğunu göstermektedir.

Hakhamaniş hükümdarının maiyeti olarak Pers saray örgütü, belirli bir askerî, idarî, malî görevlendirmeler işbölümünü de içermekteydi. Başlangıç yıllarında, hükümdar, imparatorluğun idaresi için yaptığı görevlendirmelerde önemli ölçüde kendi ailesinin mensuplarını kullanmıştı. Dâra'nın ve Khşayârşân'ın hükümdarlıkları sırasında Krallar Kralı'nın amcasının, kardeşlerinin, damatlarının, oğullarının, kayın pederlerinin, kayın biraderlerinin satraplık, ordu kumandanlığı gibi üst görevlerde bulunmaları, Pers devletinin örgütlenmesinin başlangıçtaki patriyarkal özelliklerini anlamamız açasından önemlidir.

Ama bu patriyarkal başlangıca rağmen, göçebe-otlatıcı aşiret kültüründen gelen Perslerin büyük ölçüde 'ümmi' olmaları, Hakhamaniş hükümdarlarını, daha ilk yıllardan itibaren, haberleşme, yazışma, arşivleme, muhasebeleme işlerinin yerine getirilmesi için, yönettikleri yerleşik tarım-temelli şehir ve yazılı üst kültür geleneklerine sahip nüfuslar içinden, Akkadca ve Elamca gibi, bölgenin evrensel yazılı haberleşme dillerine vakıf 'yazıcı-idareci' kadrolarını kullanmak zorunda bırakmıştır. Pers hükümdarlarının idarî merkez olarak en çok, eski Elam kültür bölgesinin merkezi olan Sus kentini kullanmaları, kendi saray örgütlerini kurarken bu bölgedeki 'yazıcı bürokrasi' geleneğinden yararlanmalarıyla yakından ilişkilidir. Nitekim, imparatorluğun hemen başlarında Persçe'nin yazıya dökülebilmesi için, yeni bir çivi yazısı alfabesi geliştirilmesi; anıt yazıtlarda bu yeni çivi yazısı alfabesiyle yazılan Persçe'nin ve gene çivi yazısı alfabeleriyle yazılan Elamca ve Akkadca'nın, devlet örgütünün sıradan yazışma dili ve yazısı olarak ise Aramî yazısı ve dilinin kullanılması, bu yazı ve dilleri bilenlerin merkezî saray örgütünde sürekli bir şekilde bir şekilde çalıştırılmaya başlandıklarını göstermektedir.

Saraydaki önemli görevlilerin arştibâra (kralın mızrak-taşıyıcısı), vaçabâra (kralın yay-taşıyıcısı), hazârapatiş (binbaşı) ünvanlarını taşıdıkları, bunlardan hazârapatiş 'in 'üst-müfettişlik' sayılabilecek sorumluluk ve yetkilere sahip olduğu bilinmektedir. Ünvanın 'binbaşı' olması, başlangıçta, ya 'On bin Ölümsüz' arasında hükümdarın bin özel muhafızının ya da hanedanla kan bağı olanlar arasından seçilen bin süvarilik birliğin kumandanının, zamanla sarayda haberleşme, teşrifat işlerinden sorumlu yetkili kişi haline geldiğini ima etmektedir. Persepolis tabletlerine dayanarak Hakhamaniş sarayındaki örgütlenmeyi açıklamaya çalışan Hinz, Dâra'nın saltanatı sırasında 'kralın mızrak taşıyıcısı' ünvanıyla sarayda bulunan ve büyük bir olasılıkla kralın amcası olduğu sanılan Farnaka'nın, 'Hakhamaniş hanesi'nin işleri ve Persis'deki idarî konulara bakan genel bir yetkiyle donatıldığını; bütün diğer saray kentlerindeki haznedarların ki Eski Persçe ünvanlarıyla ganzabara'ların başı ya da 'baş haznedar' olarak çalışan Persepolis 'haznedarı'nın Farnaka'ya bağlı olduğunu; Farnaka'nın bu görevini Kşâyârşa'nın ilk saltanat yıllarında da sürdürdüğünü, ölümünden sonra Khşayârşân ve Artakşaça döneminde Artakhma ve Artasyraş adlarındaki kişilerin bu göreve atandıklarını, ve bu 'üst-denetleyicilik' görevinin böylece kurumlaştığını öne sürmüştür. İskender'in Pers devletini ortadan kaldırdıktan sonra Hakhamaniş devletininkine benzeyen yeni bir imparatorlukçu idari örgüt kurarken, en üst görevli olarak atadığına 'binbaşı' [Grekçe chiliarch] ünvanı vermesi ve Sasani sarayında 'vezir-i azam'a hazarbadh denilmesi, imparatorluğun son dönemlerinde bu görevin, bütün askerî, idarî örgütlenmeden krala karşı sorumlu 'baş vezirlik' haline dönüştüğünü işaret etmektedir. Öte yanda Farnaka'nın saraydaki görevi sırasında emrinde 'katip' olarak çalışan bazı Perslerin, büyük bir olasılıkla, daha sonra ordu kumandanlığı, satraplık gibi üst göreve getirilen kişiler olması, saraydaki 'kalemiye' örgütünün, Osmanlılarda da olduğu gibi, imparatorluğun idareci kadrolarının yetiştirildiği bir okul, Osmanlıların 'enderun'u gibi kullanıldığını ima etmektedir. Bazı Hakhamaniş hükümdarlarının saraylarında, aralarında bir çok Grek olmak üzere yabancıları 'misafir' ettiği, bunları imparatorluğun dış askeri ve siyasi ilişkilerinde danışman olarak kullandığı da bilinmektedir. Hakhamaniş saray[lar]ı, Elamlı ve Babilli katiplerin, bilginlerin, İranî ve İranî-olmayan rahiplerin, kutsal kişilerin, Grek ve Yahudi 'paralı' subayların askerlerin, zengin Babillilerin, İyonyalı 'tyrant'ların ve demokratların, sürgündeki Ispartalı ve Atinalıların bulunduğu kozmopolit bir ortam sergiliyordu.

Saray hazineleri, Hakhamaniş devletinin malî-idarî örgütlenmesinin en önemli birimiydi. Hazineler kıymetli taşların, madenlerin, altın ve gümüş külçelerinin, ayrıca aynî olarak toplanan haraçtan merkez[lere] aktarılan stokların bulundurulduğu, gerektiğinde para basılması ve aynî tahsis işlerini yerine getiren, yöneten, bütün bu işlemlerle ilgili kayıtları tutan kurumlardı. Persepolis, Sus, ve Hamadan'da bulunan saray hazinelerinin benzeri birimler, Babil, Sard, Memfis gibi malî bakımdan önemli eyalet merkezi kentlerdeki satrap saraylarında da kurulmuştu.

Kral'ın çeresindeki idarî iş bölümündeki görevlerden biri, Grek kaynaklarında 'Kral'ın Gözü ve Kulağı' diye sözü edilen kişilerin yaptığı işti. Bunun bir teftiş ve istihbarat işlevi olduğu, duydukları ve gördüklerini doğrudan doğruya krala bildirmekle görevli olan bir çok kişinin imparatorluğun çeşitli bölgelerine gönderildiği anlaşılmaktadır.

 

Birincil kaynaklar

Athenaeus (....) The Deipnosophist or the Banquet of the Learned, c.1-3, İngilizceye çeviren, Yonge, C.D. (London: Henry G. Bohn, 1854).

Avestan Hymn to Mithra , [The ], İngilizceye çeviren ve ed. Gershevitch, I. (Cambridge: CUP, 1967).

Eski Persçe yazıtlar, Kent, R.G. (1950) Old Persian: Grammar, Texts, Lexicon (New Haven, Connecticut: American Oriental Society).

Gâthâs of Zarathustra, [The], İngilizceye çeviren ve ed. Insler, S., Acta Iranica, 8, Troisième Série, Textes et Mémoires (Leiden: Bibliothèque Pahlavi, Téhéran-Liège, 1975).

Heredotus (iÖ 450-425) The Histories, İngilizceye çeviren de Sélincourt. A. (Harmondsworth: Penguin, 1988).

Holy Bible, [The], Revised standart version containing the Old and New Testaments ( London: Thomas Nelson & Sons).

Nabonidus Kroniği, Pritchard, J.B., ed. (1955) Ancient Near Eastern texts relating to the Old Testament (Princeton, NJ: Princeton UP).

Persepolis Tabletleri; İngilizceye çeviren, ve ed Cameron G.G. (1948) The Persepolis Treasury tablets (Chicago, Ill.: Univ. of Chicago P;

Cameron G.G. (1958) "Persepolis Tablets 1957-1-5" Journal of Near Eastern Studies, c.17;

Cameron G.G. (1965) "Persepolis Tablets 1963-1-20" Journal of Near Eastern Studies, c.24;

Hallock, R.T. (1969) Persepolis Fortification Tablets (Chicago, Ill.: University of Chicago P.).

Plutarch (....) "Themistocles", ingilizceye çeviren Scott-Kilvert, I.; bak. Plutarch, The Rise and Fall of Athens: Nine Greek Lives (Harmondsworth: Penguin, 1988).

Plutarch (....) "Artaxerxes", ingilizceye çeviren Perrin, B.; bak. Plutarch, Lives, vol.11 (London: William Heinemann Ltd., The Loeb Classical Library, 1926).

Polyaenus (Makedonyalı) (iS 2. yy. ortaları) Strategemata, ingilizceye çev. Shepherd, R. (London, 1793).

Polybius (iÖ 2. yy) The Histories, c.4, ingilizceye çev. Paton, W.R. (London: William Heinemann Ltd., The Loeb Classical Library, 1925; 1968 baskısı).

Quintus Curtius Rufus (AD 30'lar) The History of Alexander (Harmondsworth: Penguin, 1984).

Tansar Name, ingilizceye çeviren Boyce, M. (Rome:, 1968).

Thucydides (iÖ 5yy) History of the Pelopennesian War, İngilizceye çeviren Warner, R. (Harmondsworth: Penguin Books, 1986).

Xenophon (....) Cyropaedia, c.1-2, ingilizceye çeviren Miller, W. (London: The Loeb Classical Library, William Heinemann, 1914)

Xenophon (....) Eulogy of Agesileus, ingilizceye çeviren Watson, Rev. J.S.; bak.Xenophon Minor Works (London: Henry G. Bohn, 1857).

Xenophon (....) Hellenica , c.1, ingilizceye çeviren C.L. Browson, C.L. (London: The Loeb Classical Library, William Heinemann, 1918).

Zand-âkâsîh, Iranian or Great Bundahish, Latin harfleriyle transkripsiyonunu yapan ve ingilizceye çeviren Anklesaria, B.T. (Bombay, 1956).

 

Diğer Kaynaklar

Bailey, H.W. (1943) Zoroastrian Problems in the Ninth-Century Books (Oxford: At the Clarendon Press, 1971, with a new introduction of 39 pages).

Balmuth, N.S. (1971) "Remarks on the appearance of the earliest coins", bak.Studies presented to George M. A. Hanfmann (Mainz: )

Barraclough, G., ed. (1978) The Times atlas of world history (London: Times Books Ltd., 1981).

Beek, M.A. (1962) Atlas of Mesopotamia, Hollandaca aslından İngilizceye çeviren Welsh, M.A., ed. Rowley, H.M. (London: Thomas Nelson & Sons Ltd.).

Bivar, A.D.H. (1966) "Hayâtila", EI, 2. ed., c.3.

Bivar, A.D.H. (1971) "A hoard of ingot-currency of the Median period from Nûsh-i Jân, near Malayir", Iran, c.9.

Bivar, A.D.H. (1985) "Achaemenid Coins, Weights and Measures", bak. ed. Gershevitch, I. (1985) The Cambridge History of Iran, c.2 (Cambridge: CUP).

Boyce, M. (1975) A history of Zoroastrianism, c.1, The early period (Leiden: E.J. Brill).

Boyce, M. (1979) Zoroastrians: Their Religious Beliefs and Practices (London: Routledge & Kegan Paul).

Boyce, M. (1982) A history of Zoroastrianism, c.2, Under the Achaemenians (Leiden: E.J. Brill).

Boyce, M. (1982 b) "The bipartite society of the ancient Iranians", bak. ed. Dandamayev, M.A., et. al. (1982) Societies and languages of the ancient Near East, studies in honour of I. M. Diakanoff (Warminster: Aris & Phillips Ltd.).

Boyce, M., ed. ve İngilizceye çeviren (1984) Textual sources for the study of Zoroastrianism (Manchester: Manchester UP).

Brown, P. (1971) The world of late antiquity (London: Thames & Hudson, 1989).

Burn, A.R. (1962) Persia and Greeks: the defence of the West, c.546-478 B.C. (London: Gerald&Duckworth & Co. Ltd., 1984)

Burn, A.R. (1985) "Persia and the Greeks"; in ed. Gershevitch, I. (1985)The Camrdige History of Iran, Vol.2 (Cambridge: CUP).

Cameron, A., Kuhrt, A, eds. (1983) Images of Women in Antiquity (London:).

Cawkwell, G.L. (1972) "Introduction", in English translation of Xenophon, The Persian Expedition (Penguin: Harmondsworth, 1987).

Cook, J.M. (1983) The Persian Empire (London: J.M. Dent & Sons Ltd.)

Cook, J.M. (1985) "The rise of the Achaemenids and establishment of their empire"; in ed. Gershevitch, I. The Camridge History of Iran, Vol.2 (Cambridge: CUP).

Dandameev, M. (1960) "Foreign Slaves in the Estates of the Achaemenid Kings", bak. Twenty- fifth international congress of orientalists in Moscow, 1960

Diakanoff, I.M. (1985) "Media: The Medes and the Neighbouring Countries", bak. ed. Gershevitch, I. (1985) The Cambridge History of Iran, c.2 (Cambridge: CUP).

Dvornik, F. (1966) Early Christian and Byzantine political thought, vol.1: origins and background (Washington, D.C.: The Dumbarton Oaks Center for Byzantine Studies).

Ferrill, A. (1985) The Origins of War: From the Stone Age to Alexander the Great (London: Thames & Hudson, 1986).

Foley, V. Soedel, V. (1981) "Ancient Oared Warships" Scientific American, 224(4), 116-29.

Frankfort, H. (1948) Kingship and the Gods (Chicago: The University of chicago Press, 1978).

Frye, R.N. (1960) "Genges Dumezil and the translations of the Avesta" Numen, 7.

Frye, R.N. (1977) "The Sasanian system of walls for defence", bak. ed. M. Rosen-Ayalon (1977) Studies in the memory of Gaston Wiet (Jerusalem: Institut of Asian and African Studies, The Hebrew University of Jerusalem).

Frye, R.N. (1983) "The political history of Iran under the Sasanians", bak. ed. Yarshater, E. (1983) The Cambridge history of Iran, c.3(1), The Seleucid, Parthian and Sasanian periods (Cambridge: CUP).

Gershevitch, I. (1953) "Iranian Literature", bak. ed. Ceadel, E.B., Literatures of the East (London: ).

Gnoli, G. (1980) Zoroaster's time and homeland: a study on the origins of Mazdeism and related problems (Naples: Istituto Universitario Orientale, Seminario di Studi Asiatici).

Hallock, R.T. (1960)"..." Journal of Near Eastern Studies, c.19.

Hallock, R.T. (1985) "The Evidence of the Persepolis Tablets", bak. ed. Gershevitch, I. (1985) The Cambridge History of Iran, c.2 (Cambridge: CUP).

Hennning, W.B., Taqizadeh, S.H. (1957) "The dates of Mani's life", Asia Major, c.6.

Herzfeld, E. (1968) The Persian Empire (Oxford: At the Clarendon Press).

Herzfeld, E.E. (1941) Iran in the Ancient East (London: OUP).

Hignett, C. (1963) Xerxes' invasion of Greece (Oxford: At the Clarendon Press).

Hinnelis, J.R. ed., (1984) The Penguin dictionary of religions (Harmondsworth: Penguin Books).

Hinz, W. (1971) "Achämenidische Hofverwaltung", Zeitschrift für Assyriologie, 1971.

Klima, O. (1959) "The Date of Zoroaster", Archiv Orientální, 27, Prague.

Jackson, A.V.W. (1899) Zoroaster, the prophet of ancient Iran (New York: , yeni baskısı 1965).

Kraay, C.M. (1976) Archaic and Classical Greek Coins (London: Methuen & Co Ltd).

Kraay, C.M. (1988) "Coinage", bak ed. Boardman, J. et.al. (1988) The Cambridge Ancient History, Second edition, c.4, Persia, Greece and the Western Mediterranean, c.525 to 479 B.C. (Cambridge: CUP).

Kuhrt,A. (1988) "Babylonia from Cyrus to Xerxes", bak. ed. Boardman, J. et.al., The Cambridge Ancient History, 2nd. edition, Vol.4 , (Cambridge: CUP).

Lewis, D.M. (1977) Sparta and Persia (Leiden: E.J. Brill ).

Lewis, D.M. (1984) "Postscript to A.R. Burn's "Persia and the Greeks (1962)" ", bak. Burn, A.R. (1962), reprinted in l984.

Malandra, W.W., ed. ve çev. (1983) An introduction to ancient Iranian religion: Readings from Avesta and Achaemenid inscriptions (Minneapolis, Minn.: Univ. of Minnesota Press).

Oppenheim, A.L. (1968) " 'The Eyes of the Lord", Journal of the American Oriental Society, 88, 173-80.

Perrot, G., Chipiez, C. (1892) History of Art in Persia, Fransızca aslından ingilizceye çeviri (London: Chapmann and Hall).

Postgate, J.N. (1979) "The economic structure of the Assyrian Empire", bak. ed. Larsen, M.T. (1979) Power and propaganda: a symposium on ancient empires (Copenhagen: Akademisk Vorlag).

Postgate, J.N. (1982) "Ilku and land tenure in the Middle Assyrian Kingdom - a second attempt", bak. ed. Dandamayev, M.A. et.al. (1982) Societies and languages of the Ancient Near East, studies in honour of I. M. Diakanoff (Warminster: Aris & Phillips Ltd.).

Ramsay, W.M. (1890) The historical geography of Asia Minor (London: Royal Geographical Society Supplementary Papers, c.4 - John Murray).

Ray,J.D. (1988) "Egypt, 525-404 BC", bak. ed. Boardman, J. et.al., The Cambridge Ancient History, 2nd. edition, Vol.4 , (Cambridge: CUP).

Sancisi-Weerdenberg, H. (1983) "Exit Atossa: images of women in Greek historiography on Persia", in. ed. Cameron, A., Kuhrt, A (1983).

Stark, F. (1966) Rome on the Euphrates (London: John Murray).

Stronach, D. (1978) Pasargadae (Oxford: At the Clarendon Press).

Thieme, P. (1960) "The Aryan Gods of the Mitanni Treaties", Journal of the American Oriental Society, 80.

Wulff, H.E. (1968) "The Qanats of Iran" Scientific American, 1968.

Yarshater, E. (1983 a) "Iranian Common Beliefs and World-view", bak. ed. E. Yarshater, The Cambridge History of Iran, 3(1) (Cambridge: CUP).

Yarshater, E. (1983 b) "Iranian National History", bak. ed. E. Yarshater, The Cambridge History of Iran, 3(1) (Cambridge: CUP).

Young, R.S. (1956) "The Campaign of 1955 at Gordion: Preliminary Report", American Journal of Archaelogy, 60.

Young, T.C. Jr. (1988 a) "The early history of the Medes and the Persians and the Achaemenid Empire to the death of cambyses", bak. ed. Boardman, J. et.al., The Cambridge Ancient History, 2nd. edition, Vol.4 (Cambridge: CUP).

Young, T.C. Jr. (1988 b) "The consolidation of the Empire and its limits of growth under Darius and Xerxes", bak. ed. Boardman, J. et.al., The Cambridge Ancient History, 2nd. edition, Vol.4 (Cambridge: CUP).

Eisenstadt, S.N. (1979) "Observations and queries about sociological aspects of imperialism in the ancient world", bak. ed. Larsen, M.T. (1979) Power and propaganda: a symposium on ancient empires (Copenhagen: Akademisk Verlog).

Saggs, H.W.F. (1988) The greatness that was Babylon: a survey of the ancient civilization of the Tigris-Euphrates valley, 2nd. ed. (London: Sidgwick & Jackson).

Heltzer, M. (1978) Goods, prices and the organization of trade in Ugarit: marketing and transportation in the eastern Meditterranean in the second half of the II milennium B.C.E. (Wiesbaden: Dr. Ludwig Reichert Verlog).

Forbes, R.J. (1950) Metallurgy in antiquity (Leiden: E.J. Brill).

Wulff, H.E. (1968), "The Qanats of Iran", Scientific American, 1968.

Smith, S. (1944) Isaiah Chapters XL-LV: literary criticism and history; the Schweich lectures of the British Academy, 1940 (London: The British Academy).

Malandra. W. W. (1983) An introduction to ancient Iranian religion: readings from the Avesta and Achaemenid inscriptions (Minneapolis, Minn.: Minnesota University Press).

Iliffe, J.H. (1953) "Persia and the ancient world". Bak. ed. Arberry, A.J. (1953) The Legacy of Persia (Oxford: at the Clarendon Press).

Cardascia, G. (1951) Les archives des Muraşû, une famille d'hommes d'affaires babyloniens à l'époque perse (445-403 av. J.C.) (Paris).

Robinson, E.S.G. (1958) "The beginnings of Achaemenid coinage", Numismatic Chronicle, c.1958.

Starr, C.G. (1976) "Greeks and Persians in the fourth century B.C.", Iranica Antiqua, c.2.

Starr, S.F. (1962) "The Persian Royal Road in Turkey", Yearbook of the American Philosophical Society l962.

Wang Yeh-chiu ve Lord Trevelyan, editörler (1973), The genius of China,.an exhibition of archaelogical finds of the People's Republic of China held at the Royal Academy, London (London: The Times et.am.)

 

 

1 Bu metin, epeydir üzerinde çalıştığım, sonuçlanmasını çok istediğim ama sonuçlandırılması bir hayli zoru bir projenin, Fatih sonrası Osmanlı devlet tecrübesinin üzerinde şekillendirildiği geleneklerin geriye doğru izini sürme projesinin, araştırması ve yazılması bitmiş bölümlerinden birinin, Hakhamaniş İmparatorluğu tarihi mahiyetindeki bir çalışmanın bir parçasıdır. 1988-1989 ders yılında bu bölüm üzerinde Cambridge Üniversitesi Şark Bilimleri Fakültesi'nde çalışmama imkân veren burs için İngiltere Hükümeti'ne, Büyük Elçi Sir Timothy Daunt nezdinde teşekkür etmeyi görev bilirim.

2 İranca isim ve terimlerin yazılışında, Pers (ve Med)lerin adlarının Grekçe karşılıkları değil, bilindikleri durumlarda Eski Persçeleri kullanıldı. Eski Persçe adların Türkçe alfabeyle transkripsiyonunda, Malandra (1983, ix'deki transkripsiyon kurallarına uyuldu. Ancak 'sh' sesi Türkçe'de 'ş' harfiyle, church'deki ses de Türçedeki ç harfiyle karşılandığı için, gerekli yerlerde bu Türkçe harfler kullanıldı. Mesela Saoshyant ya da ardashir. Bunlarda İngilizce yazılış, türkçedeki 'ş' sesiyle düzeltilerek alıntı. Böylece mesela Yaşt, Saoşyant, Ardaşir. Uzatılmış sesli harfi gösteren makron, Türkçe imladaki ' ^ ' işaretiyle gösterildi, böylece â, û, î, ê.

3 Arap-İslam kaynaklarında Serhas, Batı kaynaklarında Xerxes.

4 Pers imparatorlarının emrinde paralı asker olarak çalışan Greklerin aktardıkları da, bu imparatorluğun orduları ve donanmaları hakkında önemli bir kaynak oluşturmaktadır.

5 Elamlılar batı İran'ın Medler ve Perslerin gelmesinden binlerce yıl öncesinden beri, Mezepotamya uygarlığının etkisi altında yazılı bir üst kültür üretmiş olan yerli halkıydı. Ancak, Perslerin geldiği dönemde siyasi güçlerini yitirmiş oldukları bir dönemde batı İran'a gelip komşuları olan Perslerle iyi ilişkiler içine girmişlerdir. Okur-yazar bir gelenekten gelmeyen Persler Anşan'da ilk devlet örgütlerini geliştirirken Elamlıları 'katip' olarak kullanmağa başladılar. Bu Elamlıların Persleşmesini hızlandırdı. [Hakhamaniş İmparatorluğu'nun kuruluş yıllarında birçok Elamlının çocuklarına Pers isimleri vermekte oldukları konusunda bak. Boyce (1982), 32].

6 Khşayârşân dönemiyle ilgili kaynaklar, bir çok ayrıcalığa sahip 'Ölümsüzler'in saygınlığını vurgulamaktadır. Savaş sırasında dahi, özel olarak taşınan erzakla yemekleri ayrı pişirilmekte, orduya refakat eden cariyeler ve hizmetçiler 'Ölümsüzler'e özel hizmet sunmaya devam etmekteydi. Cook (1983), 105.

7 Xenophon, Pers İmparatorluğu'nun kurucusu Kûru'nun ilk fetihlerinde boyunduruk altına aldığı "devletler"de bıraktığı garnizon komutanlarını doğrudan doğruya kendine bağladığını, bunlara "kalelerini korumak" dışında, bulundukları yerlerdeki hiç bir idari ve mali işe karışmamak emrini verdiğini, idari ve mali işler için satrapları görevlendirdiğini yazmaktadır. Bak. Cyropedia , c.2, 409-13. Pers İmparatorluğu'nun daha sonraki dönemlerinde ise bazı birliklerin satrapların emrine verildiği anlaşılmaktadır. ayrıca bak. Young (1988b), 91-2.

8 En küçük birim başında bir 'onbaşı' bulunan on erden oluşuyordu. Böyle on birime bir 'yüzbaşı', on tane yüzlük birliğe ise bir 'binbaşı' kumanda ediyordu. On bin kişilik topluluğun başında bir üst kumandan vardı.

9 Young (1988b), 91-2; Cook (1983), 101-2. Heredot Khşayârşân'ın Yunanistan seferi sırasında Pers ordusuna katkıda bulunan kırkbeş, Pers donanmasına katkıda bulunan oniki halkın adını vermektedir. Histories, 466-74.

10 Daha sonra Hint-Avrupa dil grubuna ayrılacak olan çeşitli halkların ana gruplarından biri.

11 Drover, M.S. (1973) "Syria c.1500-1400BC", the Cambridge Ancient History, c.2/l, 493.

12 Darlington, C.D. (1969) The evolution of mankind (New York, NY: Simon and Schuster), 196, 203 ve yukardaki 1.1. ve 1.2. nolu bölümler.

13 Heredotus, The Histories, 459.

14 Ariran, The Campaigns of Alexander, 369 ve aynı sayfada metni İngilizceye çeviren De Sélincourt'un 47 nolu notu.

15 Wang Yeh-chiu ve Lord Trevelyan, editörler (1973), 110.

16 İÖ 422'de, İkinci Dâra'nın yaptığı bir eferberlik sırasında Güney Mezopotamya'da tutulan bir kayıttan, böyle bir gelir kaynağını elinde bulunduran süvarinin, savaşa, para (bir mina gümüş) ve gıda malzemesi, at ve koşumu, eğer-kumaşı, demir cuirass, boyun koruyucusu olan bir miğfer, kalkan, 130 ok, kalkana takılan demir bir parça, bir demir gürz, iki javelin, bir mina gümüş tutarında para, ve yiyecek erzakla katılması gerektiği anlaşılmaktadır. Cook (1983), 102.

17 Her 'trireme'de 170 kürek ve kürekçi vardı. Bunlar teknenin her iki tarafında, en üstte 31+31, ortada 27+27 ve altta gene 27+27 olmak üzere üç düzeyde oturarak kürek çekiyorlardı. Kıçta iki tarafta birer büyük kürek kullanan iki dümenci vardı. Gemilere ayrıca otuz kadar savaşçı asker bindiriliyordu. Bu tekneler tam yolla kürek çekildiğinde saatte azami 11.5 knot ya da 21.3 km hız yapabiliyordu.

18 Heredot'un aktardığı iki olay ya da öykü, Pers imparatorluğundaki bütün ergin erkeklerin, ilke olarak askerlikle yükümlü olduğunu vurgulamaktadır. Üç oğlu da askere alınan biri, Batı seferine hazırlanmakta olan Dâra'dan bunlardan birini geride bırakmasını diler. Dâra, "şahsi bir arkadaşının mütevazi bir ricasını cevaplandırıyormuş gibi, üçünü de bırakmaya razı olduğunu söyler. Oğullarının askerlikten bağışlanacağını sanan [adam] çok sevinir, ama kral subaylarına üç genç adamı öldürmelerini emreder. Böylece üçü de gerçekten de geride bırakılmış olur, [ama] boğazları kesilmiş olarak." Histories, 270. Khşayârşân'yla ilgili benzer bir ikinci öykü için bak. ilerdeki dipnotu. ..

19 İranî halkların eski dinlerinin tanrılarından biri. İÖ ikinci bin yılın sonlarına doğru yaşadığı sanılan Zarathuştra'nın öğretisiyle, İranî dünya görüşü, bir uçta iyilik ve bilgelik olan ve ateşle simgelenen tanrı Ahura Mazda (Hürmüz) ile onun karşıtı kötülük ve cehalet olan şeytan Angri Mainyu (Ahriman) arasındaki kozmik ve ahlakî çatışmaya inanca oturan düalist bir din haline geldi.

20 The history of Alexander, İngilizceye çeviren W. Heckel (Harmondsworth: Penguin, 1984), 30-1.

21 Med ve Perslerin rahipleri.

22 Ahura Mazda'nın tasviri, YST.

23 Ki Hakhamanişlerin bu kraliyet rengi daha sonra Romalılar tarafından da benimsenecektir.

24 Bak. Kent (1950), 137-8.

25 Bazı çağdaş tarihçiler Khışaârsa'nın Yunanistan'a getirdiği asker sayısının 180,000'in üstünde fakat Cook' un verdiği 300,000 tahmininin altında olduğunu söylemektedir. [Bak. Hignett (1963), 350-5. Cook' un daha mütevazi bir askeri ölçek öneren hesaplamaları eleştirmesi ve kendi tahminini oluşturması için bak. Cook (1983), 110, 114-6.

26 İÖ 400 yılı yöresindeki nüfus tahminleri için bak. C. Mc Evedy, R. Jones (1978) Atlas of world population history (Harmondsworth, Penguin), passim.

27 Bak. The Histories, 480-1. Pers hükümdarı bir şehirden geçerken onu yemekte ağırlamak için yapılan masraflar konusunda ayrıca bak. Athenaeus, Deipnosophists, c.1, 235.

28 Heredot, Histories, 243.

29 Kent, 130-2.

30 Heredot, Histories, 231.

31 Heredot, Histories, 253. Gene Heredot'a göre, Khşayârüân da, Greklere karşı büyük seferinin arifesinde, "ülkedeki ileri gelen adamları" toplantıya çağırmış, onlara anlattığı Yunanistan'ı ve Avrupa'yı fethetme planını "açık tartışmaya" sunmuş, katılanlardan "görüşlerini ifade etmelerini" istemiştir. ibid., 443-5.

32 Yeni Persçe'de (Pahlavice) ve oradan Osmanlı Türkçesinde, 'bendeniz'deki 'bende'. İngilizcedeki 'bond-s-man' de, Eski Persçe'deki ba[n]da-ka'dan (daha doğrusu ortak İndo-Avrupa kök kelimeden) gelir. Kent, 199. Ayrıca bak. Cook, J.M., 54-7.

33 Ana yazıttaki ilgili bölüm, Kent, 132-3; ekleme metindeki ilgili bölüm, 134.

34 Heredot, Histories, 251-52.

35 Godard 1962, 114. Saraylar konusunda ayrıca bak Boyce (1982), 50-4 (Pasargadae), 97-110 (Susa ve Persepolis).

36 Godard 1962, 114.

37 Young (1988 b), 105-9; Ghirshman (1964), 147-223.

38 "Kûru, kış mevsiminde yedi ayı, bu aylarda iklimin ılık olduğu Babil'de, baharda üç ayı Sus'ta ve yazın doruğunda da iki ayı Ekbatana'da geçirirdi ... [böylece bütün bir yıl boyunca] sürekli bir bahar-mevsiminin ılıklığı ve serinliğinin tadını çıkarırdı" diyen Xenephon'a göre [Cyropedia , c.2, 421], Hakhamaniş hükümdarları imparatorluğun kurulmasından itibaren farklı mevsimleri farklı saraylarda geçirmeğe baülamışlardır. Bu konuda ayrıca bak. Young (1988b),80-1.

39 Histories, 216. Kambujiya'nın kızkardeşiyle evlenmesinin, Mısır'ı işgal etmesinden sonra Mısır Firavunlarının kardeşleriyle evlenmeleri geleneğinin etkisinde kalmasının bir sonucu olduğu öne sürülmüştür. Boyce ise, bu eylemin Zarathuştriyanlar arasında yaygın olan çok eski 'khvaêtvadatha' yani en yakın kan akrabasıyla evlenme kurumunu yansıttığı kanısındadır [(1982), 75-6].

40 Pers hükümdarlarının kendi siyasi fikirleri ve tecrübelerindeki hükümdar örneklerinden tamamen farklı olan bu kimliği, statüsü, Grekleri şaşırtmış; Perslerin 'krallarını' tanrı olarak gördüklerini sanmaları yanlışına yol açmıştır. Bu yanılmanın bir örneği olarak Aeschylus'un Persae oyunu gösterilebilir. Daha sonra ele alınacağı gibi Pers hükümdarları ne hükümdarlıkları sırasında ne ölümlerinden sonra tanrılaştırılmamışlardır.

41 The Holy Bible, 516.

42 Ayrıca bak. Eulogy of Agesilaus, 36-7.

43 Athenaeus, Deipnosophists, c.1, 235-6. İmparatorluğun kurucusu Kâruş'un, arkadaşı olan Pers soylularını şölen sofralarında yanına oturtarak yemek yemesi için bak. Xenephon, Cyropedia , c.2, 375-6. Makedonyalı Polyaenus da, iskender'in Pers saraylarından birinde rastladığı ve kralın bulunduğu sarayın mutfaklarında kullanılan günlük malzemenin bronz bir sütuna kaydedilmiş listesine göre günde 112,500 litre (2,200 artabê, bak. Ek.1.1.3.) kadar buğday, arpa ve çavdar, 400 erkek koyun, 100 öküz, 30 at, 400 iyi beslenmiş kaz, 300 kaplumbağa yavrusu, 600 adet çeşitli küçük kuş, 300 tavşan, 100 ördek, 30 ceylan, 185 litre taze ve tatlandırılmış süt, 90 kilo kuru siyah üzüm, 560 litre saf susam, 50 litre taze tatlı şarap, 560 litre tuz,95 litre susam yağı, 50 litre süzülmüş tere yağı, 50 litre terebinth yağı, 50 litre acanthus yağı, 30 litre tatlı badem yağı, 170 litre kurutulmuş badem, 4700 litre şarap, 500 kilo bal, 300 araba çekisi odun tüketildiğini; ayrıca askeri birliklere saraydan günde 195,000 litre buğday, arpa, çavdar, 1900 litre susam yağı, 930 litre sıradan şarap, ve hayvanları için çok büyük miktarlarda arpa, saman, ot verildiğini yazmaktadır. Bak. Strategemata IV. 3. 32. ?lgili bölümü olduğu gibi aktaran Bivar (1985), 638-9.

44 Xenephon, Cyropedia , c.2, 307-9, 315. Ayrıca bak. Young (1988 b), 81-2.

45 Xenophon, The Persian Expedition, IX.2.

46 Plutarch, II. Artaksüaca'nın bir seferde taktığı takıların değerinin 12,000 altın talent olduğunu söylemektedir ki bu yaklaşık 3.3 milyon altın Osmanlı Lirası tutarındadır. Alıntı için bak. Cook, 138.

47 Hem Hakhamaniş dönemine ait ve Magileri gösteren kabartmalarda, hem de günümüzde Zoroasteryen ibadetine ait nadir fotoğraflarda, ibadet edenin ağzının peçeyle örtüldüğünün görülmesi, nefesin önündekini kirletebilecek, kirli bir şey olarak değerlendirilmesinin İranî kültür dünyasının çok eski ve kalıcı geleneklerinden biri olduğunu göstermektedir. Bak. Herzfeld (1941), 205'deki figürler ve Boyce (1979), kapak fotoğrafı.

48 Athenaeus, Deipnosophists , c.3, 873-4; Heredot, The Histories, 117; Xenephon, Cyropedia , c.2, 447-51; Polyaenus, IV 32.

49 Heredot, Dâra ve altı arkadaşının, tahta çıkan sahte Bardiya'yı öldürmek için gizlice saraya girdiklerinde, "kral'ın habercisi" olan "hadımlar"la karşılaştıklarından, kendilerini durdurmağa çalışan bu "hadımları" öldürmek zorunda kaldıklarından söz etmektedir. Histories , 236.

50 The Holy Bible, "The Book of Esther", 516-24. İncil'in eski ?ahitlik bölümünün bu kitabına göre Ester, saraya alınan cariyelerden biri olup, güzelliği ve kişiliğiyle Kyşâyârşa'nın dikkatini çekip, kraliçe yapılmıştı. Öte yanda, bu kaynakta aktarılan bir öyküden, Khşayârşân'ın hükümdarlığı sırasında bile, saraydaki hadım harem ağalarının, kralı öldürmeğe kadar varan entrikaların içinde oldukları anlaşılmaktadır. [ibid., 518]. Dâra'nın altı 'resmi eş'inin bulunmasına rağmen, sonraki birçok Pers hükümdarının sadece birer 'resmi eş'le yaşadığı anlaşılmaktadır. Bak. Cook, 135-6.

51 Heredotus, The Histories , 204. Dâra'nın altı 'resmi eş'inin bulunmasına rağmen, sonraki birçok Pers hükümdarının sadece birer 'resmi eş'le yaşadığı anlaşılmaktadır. Cook, Mezopotamya harem geleneğindeki güçlü valide kraliçeler hakkında şu örnekleri vermektedir. "Semiramis'in tarihi prototipi olduğu varsayılan Sammuramat, ... [İÖ] dokuzuncu yüzyılda, oğlu idareyi ele alıncaya kadar yıllarca Asuryaya hükmetti, ve Esarhaddon ve Nabunaid'in anneleri [güçlü kişiler olarak] oğullarının yanında göründüler, ki Esarhaddon'un annesi tahtı sadece oğlu için değil, oğlunun ölümünden sonra Ashurbanipal için de elde etti; Nabunaid'in annesi ise, 'et yiyip içki içebilmeğe [devam ederek] bedenen ve zihnen sağlıklı olarak 104 yaşına kadar yaşadıktan sonra, ?Ö 547'de öldü." Cook (1983), 185. Ayrıca bak. Young (1988b), 83.

52 Plutarch, Artaxerxes, XIX, XXIII.

53 Histories , 165; Xenophon, The Persian Expedition , 72, 122; Plato, Alcibiades I, 123 B. Hakhamaniş sarayında kadınlar konusunda ayrıca bak. Sancisi-Weerdenberg, H. (1983), passim.

54 Histories, 558-9.

55 Cook (1983), 224.

56 Lewis, D.M. (1977) Sparta and Persia, 20-1, alıntı yapan Cook (1983), 136, 143.

57 Cook (1983), 57, 167-70.

58 Heredot'un Dârâ'nın tahtı ele geçirmesi hakkında anlattıklarına göre, Dâra'nın içlerinden biri olduğu yedi arkadaşın kendi aralarında yaptığı anlaşmanın bir hükmü de, aralarından kral olacak olanın bu yedi kişinin ailesi dışından kimseyle evlenmemesi idi. Histories, 241. ayrıca bak. Cook (1983), 135.

59 Quintus Curtius Rufus, The History of Alexander, ... !.

60 Cook (1983), 96, 134-5, 167.

61 Young (1988b), 79-80; Cook (1983), 12-3. Bu durum Araplar ve 'mawali'leri arasındaki ilişkilerle karşılaştırılabilir.

62 Kendisinin okuma yazma bilmediği sanılan Dâra, Behistan anıtındaki yazıtta, bu yazıt için, "Ahuramazda'nın izniyle, Aryan dilinde ve eskiden var olmayan farklı bir yazıyla yaptım" demektedir. Son arkeolojik bulgular, Dâra'nın bu iddiasına gölge düşüren ve Pasargadae harabelerinde Kûru'ya ait kabartmalarda bulunan birkaç satır Eski Persçe yazının, buradaki yapımı tamamlattıran Dâra döneminde daha sonra yazıldığını ortaya çıkararak, Dâra'yı doğrulamıştır. Dâra'nın dedesi Arşâma ve büyük dedesi Ariyâramna'nın ağzıyla ifade edilmiş Eski Persçe metinleri taşıyan altın tabletlerin de [bak. Kent (1950), 107, 116], çok daha sonra, muhtemelen İÖ 4. yüzyılda yazıldıkları anlaşılmıştır. Bak. Cook (1983), 67-9, 240, dn.5, (1985), 210; Frye (1963), 98-9.

63 Cook (1983), 12-3. Persler, kendi homojen ve eski yazı geleneğine sahip Mısır'da ise, diğer yazı ve dillerin yanında Hiyeroglif yazısı ve Mısır dilini de kullanmışlardır.

64 Hinz (1971) "Achämenidische Hofverwaltung", Zeitschrift für Assyriologie, 61, 260-311, Neue Wege im Altpersischen (Wiesbaden), 57-9, zikreden Young (1988b), 82; Lewis, D.M. (1977), 7-9. Farnaka'nın saraydaki görevinin önemi konusunda ayrıca bak. Hallock (1985), 589-91. Farnaka'nın oğlu Artabazus, [Grek kaynaklarındaki ad, eski Persçesi bulunamadı] Khşayârşân Grek seferinde Parth ve Harzem birliklerine kumanda etti, Khşayârşân Yunanistan'dan çekilirken, geride bırakılan ordunun başına getirildi. Daha sonra merkezi Marmara'nın güneyindeki bölgedeki Daskylein olan eyalete satrap olarak atandı. Daskylein satraplığı, adeta miras yoluyla geçen bir hak olarak iskender'in istilasına kadar Artabazos'un sülalesinin elinde kaldı. Bak. Hallock (1985), 591; Cook (1983), 167.

65 Young (1988b), 82; Cook (1983), 143-4. Ayrıca bak. Plutarch, Themistocles, ...;

66 Hallock (1985), 590.

67 Lewis, D.M. (1977), 22-3; Young (1988 b), 111.

68 Young (1988b), 83-4. Ayrıca bak. ilerdeki dip notu ... .

69 Xenophon, Cyropedia, c.2, 337.