|
Orta Doğu'nun 'imparatorlukçu devlet' geleneğinin
ardındaki 'klasik tecrübe olarak Hakhamaniş devletine bir bakış: Pers
imparatorluğun'da askerî-idarî-siyasî örgütlenme, kurum ve yapılar
Prof. Dr. Yahya Sezai Tezel
1. Askerî örgütlenme
1.1. Askeri
örgütlenme, kurum ve yapılar
Bütün
imparatorluklar fethe dayanır. Fetih (conquest), belirli bir etnik-kültürel
kimliğe sahip bir insan grubunun, başka kimlikteki insanları, toplulukları, savaşla,
askerî zorlamayla kendi hakimiyeti altına sokmasıdır. Pers ve daha sonra Roma
imparatorluklarında olduğu gibi, imparatorlukçu siyasi güç merkezindeki kadrolar,
hakimiyetlerinin meşruiyetini, imparatorluğun getirdiği (imparatorluğun içindeki
topluluklar açısından) evrensel kararlılık, güvenlik ve barışa ne kadar
dayandırmak isteseler bile, zorlama unsuru kaldırıldığında heterojen halklar,
nüfuslar birlikteliğinin dağılacağını bildikleri için, örgütlenmelerinde
askerliğe hayatî bir ağırlık vermek zorundadır. Askerî örgütlenme, Roma
imparatorluğunun erken dönemlerinde ve Britanya İmparatorluğu'nda görüldüğü gibi,
sivil idarî-siyasî kadrolardan ayrışmış ve bunların emrinde olabilir. Ya da, Asur
ve Osmanlı imparatorluklarında olduğu gibi, askeri örgütlenme idarî-siyasî
örgütlenmeyle o ölçüde iç içe girebilir ve devletin askerî işlevi idarî-siyasî
işlevlerini o ölçüde belirleyebilir ki, askerî işlev ve örgütlenme imparatorlukçu
devletin tek belirgin varlık eksenini oluşturur. Pers İmparatorluğu'nun tarihine
bakıldığında, bu iki uç durumun arasında ama daha çok ikincisine yakın bir
tecrübe görülmektedir.
Hakhamaniş
İmparatorluğu'nun askerî örgütlenmesi hakkındaki kaynaklar oldukça zengindir.
Khşayârşân'ın Yunanistan'ı fethetmek için yaptığı ünlü sefer, Grekler'ce
tarihlerinin en önemli konularından biri olarak dikkatle izlenmiş ve ayrıntılı
olarak kaydedilmiştir. Khşayârşân, bu sefere sahip olduğu bütün imkânları
zorlayarak hazırlandığı için, Yunanistan'daki savaşlar sırasında emrindeki kara ve
deniz güçlerinin görünümü, Pers İmparatorluğu'nun en geniş ve Hakhamaniş
devletinin en güçlü olduğu durumdaki görünümdür. Hakhamaniş hanedanının
aşiretler arası konfederatif bir ittifak olarak başlayan askerî örgütlenmesi, bu
savaşlar sırasında dünyanın o güne kadar gördüğü en büyük kara ve deniz
güçleri seferberliğine dönüşmüştür.
Hakhamaniş
devletinin savaşlar sırasında ortaya koyduğu askeri güç, örgütlenmeleri tamamen
farklı iki öğeden oluşuyordu. Bunlardan biri, Hakhamaniş iktidarının emrindeki
daimi ve düzenli ordu, diğeri ise imparatorluğun dört bir yanındaki eyaletlerin ve
yarı-bağımsız tabî şehirler ve küçük krallıkların Hakhamaniş hükümdarının
emrine verdiği kara ve deniz güçleriydi.
Hakhamaniş askeri
gücünün çekirdeğinde, Persler, Medler ve Elamlılardan, yani İranî halklardan
toplanan 10000 kişilik daimi-düzenli bir piyade ordusu bulunmaktaydı. Greklerin,
sayıları hiç değişmediği için 'On bin Ölümsüz' diye adlandırdığı bu
askerler, Osmanlıların Fatih-Kanunî dönemindeki Yeniçerileri gibi, Pers devletinin
'seçkin' askerleriydi. Ama bu 'seçkin çekirdek ordu', Osmanlıların Yeniçerileri gibi
'yabancı' etnik unsurlardan zorla toparlanmış bir köleler-ordusu değil,
imparatorluğun etnik mozaiği içinde Hakhamaniş sülalesinin kendine en yakın
saydığı halklar arasından seçtiği bir 'hür insan'lar ordusuydu Bu 'On bin
Ölümsüz' içinden, Hakhamaniş sülalesiyle kan bağı bulunan 1000 asker ise,
hükümdarın özel muhafız birliğini oluşturuyordu. Bunlar mızrak, ok ve yay, kama ve
kalkanla donatılmışlardı. Savaşlarda demir pullardan yapılmış zırh giyerlerdi.
Dâra'nın Persepolis'teki sarayında hazârapatiş yani binbaşı ünvanıyla,
idarî-malî işlerde çalışanların da 'üst-denetleyici'si olan hükümdarın üst
düzeydeki bir görevlisinin, bu birliğin kumandanı olduğu sanılmaktadır. Gene
İranî halklardan seçilen 10000 kişilik bir daimî süvari gücü bulunmaktaydı.
Hakhamaniş İmparatorluğu'nun merkezî idaresine iktidarını veren bu daimi
birliklerdi. Memphis ve Sardis gibi Satraplık (eyalet) merkezlerindeki
garnizonlarda ve Çanakkale Boğazı, Kafkaslar ve Siri Derya bölgesi gibi stratejik
öneme sahip yerlerdeki kalelerde sürekli birlikler bulunduruluyordu. Önemli Satraplık
garnizonlarındaki asker sayısı, onbeş, onaltı bin gibi, dönemin demografik
özelliklerine göre küçümsenemeyecek ölçeklerdeydi. iÖ 455-403 dönemine ait bir
arşiv, Babilonya'da Ermenistan, Hindistan, Afganistan, Anadolu ve Arabistan'dan
getirilmiş olan birliklerin, kendilerine tahsis edilen arazi geliri alanlarında sürekli
olarak bulundurulduğunu göstermiştir, ki bu hem Hakhamaniş hanedanının askeri
örgütlenmesinin zaman içinde bir hayli kozmopolitleştiğini göstermesi hem de askeri
örgütlenmeyle yeniden dağıtımcı kaynak denetlenmesi ve tahsisi süreçleri
arasındaki ilişkiler açısından önemli bir tesbittir.
Hem daimi Pers
orduları hem de seferberliklerde oluşturulan ordular, onlu katsayılarla büyüyen
birlikler halinde örgütlenmişti. Yayaları 'balık-pulu' şeklinde demir zırh giyen
Pers askerleri mızrak, ok ve yay, kama ve hafif bir kalkan kullanmaktaydı. Greklerle
yaptıkları savaşlara kadar karşı konulmaz bir askeri güç olarak ün kazanan Pers
yaya birlikleri, Grekler karşısında, silah donanımları ve savaş düzenleri
açısından yetersiz kalmış, daha uzun mızraklar ve daha etkili miğferler kullanan
Grek yayaları, özellikle phalanx adı verilen sıkı savaş düzenleri ile,
kendilerinden sayıca çok daha büyük Pers birlikleri karşısında üstünlük
sağlamıştı. Pers yönetimi büyük seferberliklerde imparatorluktaki bütün
halklardan asker toplamaktaydı. Düzenli-daimi askerlerden oluşan kara ve deniz
birlikleri, seferberlikler sırasında toplanan düzensiz askerlerden oluşturulan
birliklerle desteklenmekteydi. Ne var ki, dili, dini, kültürü, alışkanlıkları
farklı halklardan gelen bu askerler, sayıca çok kalabalık bir ordu görünümü
sağlasalar da, 'her kafadan ayrı sesin çıktığı' bu kalabalık etkili bir kumandayı
imkânsızlaştırmakta, bazı durumlarda yarardan çok zarara yol açmaktaydı.
Perslerin süvari
kuvvetlerine gelince: Medler ve Persler üstün vasıflı binek atlarının
yetiştiriciliği konusunda dünyaya öncülük ettiler. Vatanı Rusya ve Orta Asya
stepleri, tundra ve ormanları olan yabani atın, ilk kez İÖ 3.cü bin yılın son
çeyreğinde, İndo-İranî göçebe-otlatıcı halklar tarafından evcilleştirildiği
sanılmaktadır. İÖ 2.ci bin yılın sonlarına doğru bugünkü İran'ın batısındaki
alanlara sızan ve daha sonra bu bölgede ilk İranî devleti kuracak olan Medler ise,
evcilleştirilmiş at ırklarını ıslah ederek, askerlik tarihini kalıcı bir şekilde
değiştiren yüksek boylu, güçlü binek atlarını geliştirdiler. Öz ülkeleri
Parsa'dan "güzel atlar ve iyi ansanlar ülkesi" şeklinde söz eden Hakhamaniş
hanedanı da, hem aristokratik Pers ailelerinin statü sembolü, hem en önemli savaş
güçlerinden biri olan süvari birliklerinin, hem de imparatorluğun idaresinde hayati
bir önem taşıyan ulak servisinin ihtiyaç duyduğu seçkin atların yetiştirilmesine
büyük önem verdi. Grek kaynaklarının Bagistane, İslami kaynakların Bisutun
dedikleri Dârâ'nın anıt yazıtına yakın (Grekçe adıyla) Nesaea ovasında
hükümdara ait büyük bir hara ve at yetiştirme çiftliği kuruldu. Grek kaynaklarında
Neseaen atları diye söz edilen bu hayvanların ünü bütün Ökimene'ye
yayıldı. İskender hakkındaki Grekçe ve Latince kaynaklarda, bu çiftlikte
yüzyıllardan beri 150-160 000 at bulundurulduğu, fakat İskender'in Hakhamaniş
devletini ortadan kaldırmasının yol açtığı karışıklıklar nedeniyle,
İskender'in Susa'dan Ekbatana'ya geçerken ordusuyla beraber bu ovada konakladığı 324
yılında, hayvan sayısının 50-60.000'e indiğini belirtilmiştir. İskender
fetihlerinden sonra bu atların Orta Asya'ya ve Akdeniz bölgesine yayılması
hızlanmıştır. Çin diplomatları bu atlara ilk kez İÖ 128'de Sogdiana ve Fergana
rastlamış; Dönemin Çin İmparatoru, bu atlardan damızlık elde etmek için savaş
açmış,."Batının batısından gelen" ve "kan terleyen" bu
"göksel atlar" böylece Çin'de de orduların ve zengin ve yönetici ailelerin
statü sembolü haline gelmiştir.
Atın üretilmesi,
yetiştirilmesi ve beslenmesi ayrı bir kaynak mekânı gerektirdiği için, süvari
ordusu, kendilerine tarımsal bir gelir kaynağı, yani belirli bir alanda tarımsal
üretimi gerçekleştirenlerin ödediği vergi ve rant karışımı bir ürün payı
tahsis edilen kişilerle oluşturuluyordu. Bu türden tahsis yapılan bazıları da atlı
savaş arabası sağlamak zorundaydı. Persler at üstündeki savaş yetenekleri ile ün
kazanmışlardı. Ama, Greklerle yaptıkları savaşlar, yakın savaş düzeni kullanan
Grek yaya birlikleri karşısında Pers süvarilerinin etkisiz olduğunu ortaya
çıkardı. Develer Persler tarafından seferlerde yük hayvanı olarak kullanılmakta,
orduya katılan Araplar ise deve üzerinde savaşmaktaydı. İskender istilası
sırasındaki savaşlarda Pers ordusunda fillere rastlanılması, Perslerin bu hayvanı
bir savaş gücü olarak kullanmayı Sind eyaletindeki halklardan öğrendikleri, daha
doğrusu karma Pers ordularında Filleri kullananların bu eyaletten gelen birlikler
olduğunu göstermektedir.
Pers devletinin, o
ana kadar görülen en büyük imparatorluğu oluşturabilmesi, birbirinden dört beş bin
kilometre uzaklıktaki sınırlarını koruyabilmesi ve bu sınırlar arasında dili, dini
farklı bir sürü halkın oluşturduğu milyonlarca nüfusu hakimiyeti altında
tutabilmesinde, Asurluların kurduğu 'kralî yollar', posta istasyonları, ulaklar
sistemini, önemini kavrayıp geliştirmeleri, imparatorluğu bir uçtan diğerine
yollarla bağlamaları önemli bir rol oynamıştır. Anadolu, Suriye, Mezopotamya ve
İran gibi imparatorluğun başlıca bölgelerini birbirine, Mısır'a ve Arap
yarımadası bağlayan ticaret ilişkileri, binlerce yıldan beri kervan güzergahları
üzerinde sürdürülmekteydi. Pers devleti bu güzergahların önemlileri üzerinde,
kendi haberleşme, askerî harekat ve 'yeniden dağıtımcı' iktisadî kaynak tahsisi
ihtiyaçlarını karşılamak için, öncekilerden çok daha yüksek standartlarda ve ço
daha uzun yollar inşa ettirdi. Bunlardan biri Babil'i Ekbatana'ya ve Elburz
Dağı'nın güney doğusundaki geçit üzerinden Doğu İran'a, diğeri ise Susa
üzerinden Persopolis ve Pasargadai'ye bağlıyordu. Bu yolların en
ünlüsü Sardis'le Susa arasındaki yaklaşık 2500 kilometrelik 'Kral
Yolu'ydu. Heredot'a göre yol boyunca, normal koşullarda bir günde alınabilecek
mesafelere, 111 konaklama istasyonu yerleştirilmişti. Sardis Susa arasındaki
toplam yolculuk 90 gün sürüyordu. Yolun Kapadokya'da Kızılırmak'ı, daha sonra
Klikya sınırını ve Malatya yakınlarında Fırat'ı geçtiği noktalarda 'kapı'lar ve
koruma birlikleri vardı. Bu yollarda uzun mesafeler arasında seyahat edenlerin büyük
çoğunluğu devlet emrinde çalışmakta olan görevliler ya da hükümdarın veya
satrapların emri ve izniyle hareket etmekte olan kafilelerdi. Yolcular seyahatleriyle
ilgili görevlendirme ve her konaklama yerinde kendilerine verilecek olan günlük 'yolluk
tahsisatı'nı yani yiyecek ve içeceği belirten belgeleri yanlarında bulundurmaktaydı.
Kapılardaki denetimlerle, yolların insan, mal ve haber hareketlerinde izinsiz
kullanması engelleniyordu. Pers devleti ana yollarda fevkalade etkili bir posta sistemi
geliştirmişti. "Dünyada [onlardan] daha hızlı hareket eden hiçbir şey"
olmayan Pers kuryeleri, mesajlari, bayrak yarışındaki gibi elden ele geçirerek, Sardis
Susa arasında yaklaşık bir haftada taşıyabiliyorlardı.
Dâra ve
Khşayârşân'ın Yunanistan seferlerinden itibaren Hakhamaniş devletinin, zaman zaman,
o güne kadar dünya tarihinde görülen en büyük donanmaları seferber etmesine
rağmen, Medler gibi kültürleri İran dağları ve yaylalarında oluşan Persler
denizciliğe yabancı kaldılar. Önemli bir denizcilik kültürü ve tecrübesine sahip
olan Grek şehir devletleriyle savaşırken, kendi gemilerini değil, imparatorluğa
bağlı Fenike ve İyon şehirlerinin sağladığı gemilere dayandılar. Hakhamanişler
döneminde Akdeniz'de görülen temel savaş gemisi, 16. yüzyıla kadar süren kalyon
geleneğinin en güzel, en etkili örneklerinden biri olan 'trireme'ydi. Yaklaşık
otuz beş metre boyundaki bu gemiler, uzun mesafeleri kat ederken yelken gücünden
yararlanılsa da, savaş ya da hızlı hareket sırasında kürek gücüne dayanıyordu.
iÖ 480'deki ünlü Salamis deniz savaşında, Grekler 300 'trireme'den oluşan
donanmaları ile 500'ü aşkın İyon ve Fenike 'trireme'sinin oluşturduğu Pers
donanmasına karşı büyük bir galibiyet elde etmiş, 200 kadar düşman 'trireme'sini
batırmış, bir çoğunu ele geçirmişlerdi. Bu yenilgiye rağmen Hakhamanişler,
emirlerindeki denizci halkların sayesinde, gerektiğinde bazan 800 gemiye kadar çıkan
sayıca daha büyük donanmaları seferber edebilmiş ve iskender'in Pers
imparatorluğu'nu dağıtmasına kadar Doğu Akdeniz bölgesinde deniz gücü
üstünlüğünü sürdürmüşlerdir.
Perslerin büyük
bir imparatorluğun hakimleri haline gelmelerinin hemen öncesindeki göçebe
kültürlerinden kalan güçlü alışkanlıkları, Hakhamanişlerin ve diğer Pers
soylularının sefere, eşleri ve çocuklarıyla birlikte 'maaile' çıkmaları, sefer
sırasında Pers devletinin de adeta orduyla birlikte 'göç etmesi'ne yol açmıştır.
Perslerin bu davranışları, hem Pers devletinin sosyolojik özelliklerini hem de bu
türden 'imparatorluk'ların, İskender istilası (ya da daha sonra Sasaniler döneminde
Arap istilasi) gibi krizlerde kolay dağılmasının nedenleri açısından önemli bir
ipucu oluşturmaktadır.
Pers
hükümdarının bakış açısına göre, nasıl ki göçebe otlatıcı bir aşiretin
resi uzun bir sefere çıktığında aşireti oluşturan herkes ona refakat etmekle
görevli ise, 'Krallar Kralı' sefere çıktığında, imparatorlukta'ki herkes, ilke
olarak, çoluğu çocuğu ve bütün varlığıyla onunla birlikte hareket etmekle
yükümlüydü. Bu, devleti hükümdarın 'hanesinin' örgütlenme ve yaşama
tecrübesinin bir uzantısı olarak gören, Weber'in 'patrimonyal dediği devlet'in en
çarpıcı işaretlerinden biriydi.
Perslerin sefere
çıkış tarzlarının dikkat çeken bir başka özelliği, Hakhamaniş hakimiyetinin
ihtişamının ve zenginliğinin sergilenmesinin askerî hareketin örgütlenmesini
etkileyecek kadar öncelik taşımasıydı. Sefer sırasında Kral, çeşitli birliklerin
oluşturduğu 'muhteşem' bir yürüyüş zinciri içinde hareket etmekteydi. Yunanistan
seferinda Khşayârşân'ın içinde bulunduğu kraliyet kafilesi, Heredot'a göre, önde,
Pârsa'nın en iyi atları üzerinde bin süvari, bunların arkasında bin seçkin
mızrakçı, sonra kutsal sayılan on beyaz at, bunların arkasında sekiz beyaz atın
çektiği ve 'orduya eşlik eden' Ahura Mazda'yı 'taşıyan' boş bir savaş arabası,
sonra bir Pers soylusunun sürdüğü kraliyet arabasındaki Kral, sonra gene bin
mızrakçı ve bin atlı ve bunların arkasındaki 'Onbin Ölümsüz' piyadeden
oluşuyordu. Kralla birlikte hareket eden bu birliklerdeki mızrakçıların
mızraklarının bir uçlarında, nar ve elma biçiminde altın toplar vardı. Persler,
göçebe alışkanlıklarına hükmettikleri Babilonyalılardan hızla öğrendikleri
'rahatlıklar'ı ve 'beğeniler'i de eklemişlerdi. Bir yanda, Hakhamaniş sülalesinden
ve diğer soylu iran sülalelerinden savaşa katılanların kadınları, cariyeleri,
çocukları, harem ağaları, hizmetçileri, diğer yanda, 10000 Ölümsüz'e 'tahsis
edilen' cariyeler ve bu cariyelerin harem ağaları, hizmetçileri orduya eşlik eden
onbinlerce sivil arasındaydı.
Khşayârşân'ın
Yunanistan seferinden yüz elli yıl sonra, bu sefer İran'ı istila etmeye gelen
iskender'e karşı III. Dâra'nın sefere çıkması hakkında, bir başka klasik kaynakta
aktarılanlar, Pers askerî-idarî-siyasî kültürünün işlevsel olmama özelliğini
sergilemesi açısından önemlidir. Bu sefere çıkma, Quintus Curtius Rufus'n iskender
Tarihi'nde şöyle anlatılmaktadır:
"önde,
gümüş sunaklarda Perslerin kutsal ve ebedî dedikleri ateş taşınmaktaydı. Sonra,
geleneksel ilahilerini söyleyen Magiler geldi, ve bunları sayıları bir yılda bulunan
gün sayısına eşit olan ve al pelerin giymiş 365 genç geldi... Sonrabeyaz atlar
tarafından çekilen ve Ahura Mazda'ya adanan araba geldi ki bu arabayı Perslerin
'Güneş'in atı' dedikleri olağanüstü büyüklükte bir at izliyordu. Atları
sürenlerin altın kamçıları ve beyaz elbiseleri vardı. Bunların biraz arkasından
altın ve gümüş kabartmalarla zengin bir şekilde donatılmış on araba geldi ve
bunları farklı kültürlere sahip on iki ulusun değişik silahlara sahip süvarileri
izledi. Sırada daha sonra Perslerin 'Ölümsüzler' dediği ve sayıları 10,000 kadar
olan askerler vardı.... [Bunlar] altın gerdanlıklar takmıştı, elbiseleri altın
iplikle dokunmuştu, uzun kollu gömlekleri mücevherlerle süslenmişti. Kısa bir
aralıktan sonra 'kral'ın akrabaları' dedikleri 15,000 asker geldi. Bu birlik neredeyse
kadın gibi giyinmişti, iyi silahları değil ölçüsüz gösterişleri dikkat
çekiyordu. Bunlardan sonraki taburu, normal zamanlarda kral'ın gardrobuna bakan ve
'Doryphoroe' denenler oluşturuyordu, ki bunlar üzerinde herkesten yüksekte kalan
Kral'ın bindiği krayilet arabasının önünde yürüyorlardı. Arabanın her iki yanı
da tanrıların altın ve gümüşten yapılmış simgeleri ile süslenmişti; gem
ışıldayan mücevherlerle bezenmişti, ... [Kral'ın arabasında iki Asur tanrısını
simgeleyen kabartmalar ve] kanatları iyice açılmış bir şekilde gösterilen,
altından yapılmış kutsanmış bir kartal simgesi vardı. Kralın gözler kamaştıran
giysileri özellikle dikkat çekiciydi. Gömleği mordu ... ve altın işlemeli
kaftanında gagalarıyla birbirine saldıran şahinleri gösteren altın sırma bir motif
vardı. Bir kadın üslubuyla takmış olduğu altın kemerine kabzası kıymetli
taşlardan yapılmış hançerini takmıştı. Kralî iademi (taçı) beyaz benekli mavi
bir şerit kumaşla sarılmıştı. Gümüş kaplamalı ve altın uçlu mızraklar
taşıyan 10,000 mızrakçı kral'ın arabasını izledi. Kral'ın en asil 200 akrabası
arabasının sağında ve solunda [yürüyordu] bunları kralın atlarından 400'ü
izliyordu. Sonra, bir araba içinde, Dâra'nın annesi, bir başka arabada karısı geldi.
At üstünde bir kadın birliği kraliçelere eşlik ediyordu. Sonra kralın
çocuklarının, bunların süt annelerinin ve bir sürü hadım harem ağasının binmiş
olduğu arabalar ...Sonra krala ait 360 cariyenin bindirildiği arabalar geldi, ve
bunların arkasında 600 katır ve 300 deve, okçu muhafızların eşliğinde kral'ın
parasını taşıyordu. [Bu kafileden arkasında] kralın akrabalarının ve
arkadaşlarının karıları ve sürüler dolusu, [ordunun] kamplarını izleyenler,
hizmetçiler, en arkada ise, kafileler zincirinin sonunu kapatan bir şekilde, her birine
önderlerinin kumanda ettiği hafif-silahlı birlikler vardı."
Bu anlatımda da
görüldüğü gibi, Kral'a ve Pers soylularına ait altın ve gümüş masalar,
sandalyeler, yiyecek ve içecek takımları, sandıklar dolusu parfüm ve masaj yağı
sefer sırasında orduyla birlikte taşınmakta, yüzlerce ahşı, şerbetçi, tatlıcı,
şarap sunucusu, elbise tutucusu orduya eşlik etmekteydi. Kral, hazinesindeki altın ve
gümüş külçe ve paraların büyük bir bölümünü, sefer boyunca yanında
taşıtmaktaydı. Kadınlar, çocuklar, cariyeler, hadım harem ağaları ve altın ve
gümüş kaplar, külçeler ve paraların, hem askerî hareketin taktik etkililiğini
sınırladığı, hem de düşman için bulunmaz bir ganimet ve rehin fırsatı
yarattığı açıktır. Khşayârşân'ın Yunanistan seferinde askerî hareket olumsuz
yönde gelişince kralın ailesine mensup kadın ve çocukların varlığı ek zorluklara
yol açmış, bir çok cariye Greklerin eline geçmişti. İskender ise, III. Dâra'nın
annesini, karısını ve çocuğunu ele geçirmiş, Dâra'ya karşı hareketin sonuna
kadar rehin tutmuştu. Bu savaşlar sırasında, neredeyse bütün malî kaynaklarını
beraber taşıyan Perslerin sadece bir 'muharebeyi' kaybetmeleri bütün hazinelerinin
iskender'in eline geçmesiyle sonuçlanmıştı.
Hakhamaniş
ordularının görkemi ile İskender'in güneşte altın gerdanlıkları ya da altın
işlemeli gömlekleri değil, "demir ve bronz [zırhları ve silahları]
parlayan" Makedonyalıları arasındaki zıtlık, Hakhamaniş ordularının
İskender'in sayıca çok daha küçük ordusu karşısında fazla bir varlık
göstermeden üst üste yenilmesi ve bir kaç muharebenin kaybedilmesinin 'imparatorlukçu
Pers devleti'nin tamamen dağılmasıyla sonuçlanması, üzerinde durulması gereken
bazı analitik ipuçları vermektedir. Bir kere, Pers imparatorluğu tarihinde sergilenen,
kökleri Mezopotamya'nın eski görkemli uygarlık ve kültürlerine inen, daha sonra
Osmanlılar da arasında olmak üzere başka örneklerde de görülecek olan, 'hayata
bakış', 'üslûp' ve 'tavır', işlevsel bir akılcılığa dayanmayan bir 'hayata
bakış', 'üslûp' ve tavır'dır. Osmanlıların Yeniçerilere, düşman okçuları
için ele geçmez bir hedef teşkil eden uzun, ağır ve hantal keçe başlıklar
giydirmekte, ya da savaşların en kritik anlarında Padişah'a arzedilecek bilginin
doğru vezin ve kafiyeyle ifade edilmesi için saatler kaybetmekte ısrar etmeleri, hayata
başka türlü bakan, 'insan tecrübesini başka türlü 'gören' bir 'anlam
dünyası'nın sonucuydu. Pers devlet geleneğinin bugün bizim tarafımızdan doğru
anlaşılabilmesi için, bu farklı 'hayata bakış', 'üslûp' ve tavır'ı farketmemiz,
'anlamaya çalışmamız' gerekmektedir. ?imdilik burada vurgulamak istediğim, bu
'hayata bakış', 'üslûp' ve 'tavır'ın, özellikle, Grek ve daha sonra Avrupa tarih
tecrübelerinde görülen ve araç, üslûp ve tavrın amaçla tutarlılığını
vurgulayan, mantıkçı ve gerçekçi 'anlam dünyası'na göre, büyük farklılıklar
ortaya koyduğudur. Perslerle Grekler ve Makedonyalılar arasındaki iki yüz yıllık
mücadelenin tarihi, bize, bu iki farklı 'anlam dünyası', 'üslûp' ve 'tavır'
özelliklerine sahip kültürün çatışmasının sonuçları hakkında önemli analitik
ipuçları vermektedir.
1.2. Hakhamanişlerin askeri
seferberliğinin toplam ölçeği ve nispî önemi
İmparatorluk
merkezinin gerçekleştirdiği askerî seferberlik süreçlerinin Hakhamaniş
imparatorluğu'ndaki beşerî ve maddi iktisadî kaynakların kullanımını sürekli
olarak zorlayan bir ölçeğe ulaşması, her halde Orta Doğu uygarlık ve kültür
bölgesin tarihî tecrübeler repertuvarında önemli izler bırakmıştır.
Bu bölgede daha
önce görülen büyük devletlerden biri olan Mısır'da, sahip olunan coğrafi izolasyon
ve demografik türdeşlik ve bunlarla bağlantılı olarak 'imparatorlukçu' genişlemenin
sınırlı kalması nedeniyle, askerî örgütlenme süreçlerine, nüfusa ve iktisadî
potansiyele göre daha az kaynak tahsis edilmişti. Bir 'savaş makinası olarak
imparatorlukçu devlet' paradigmasının klasik tarih tecrübesini oluşturan Asur devleti
ise, Perslerinkiyle kıyaslanmayacak kadar küçük bir alanı denetleyebilmişti. Buna
karşılık Hakhamaniş İmparatorluğu'nun sınırları, görülmemiş bir alana
yayıldı. Bir ara Trakya üzerinden Tuna'nın kuzeyine yapılan seferler sırasında
imparatorluğun Kuzey Batı ve Güney Doğu sınırları arasındaki uzaklık 5000
kilometrenin üzerine çıktı. Khşayârşân iÖ 480'de Atina'yı ele geçirdiğinde,
Pârsa'dan 4800 kilometre uzaklaşmış bulunuyordu. Babası Dâra'nın Nakş-ı
Rüstem'deki anıt kaya mezarında kendini Ahura Mazda'ya hesap verirken gösteren
kabartmanın üzerine yazdırttığı gibi, "Persli adamın mısrağı çok uzaklara
ulaş[tı]... Persli adam .. gerçekten de Pârsa'dan çok uzaklarda savaş ver"di..
Dâra'dan itibaren Pers hükümdarlarının bu boyutlardaki mesafeler üzerinde hareket
ettirdiği asker sayısının, zaman zaman 400,000'i, toplam insan sayısının ise
700000'i aştığı sanılmaktadır. Khşayârşân'ın Greklere karşı seferinde karadan
hareket ettirdiği kara orduların asker mevcudu 300,000'den fazlaydı. Bu seferde
Pers'lerin emrindeki, her birinde 200'den fazla insanın bulunduğu 600 trireme
'lik donanma ise 120,000 insan gücü demekti. Sonraki bazı seferlerde Perslerin
emrindeki trireme sayısı 800'ü, bu teknelerdeki insan sayısı da 160,000'i
buldu. Daha önce değinildiği gibi, Perslerin göçebe kökenlerinden kalan
alışkanlıkları, Pers ordularının hareketine eşlik eden sivillerin sayısının
arttırmaktaydı. Cook, Yunanistan'ın işgaliyle ilgili klasik kaynaklardaki bilgileri
tarayarak, Khşayârşân'ın emrindeki orduların etrafındaki sivillerle birlikte,
Anadolu üzerinden Yunanistan'a içlerine doğru hareket eden insan sayısının en az
750,000 olduğunu söylemektedir.
Sayısız askerî
seferberlikler sırasında yüzbinlerce insanı, bunlara gereken yiyecek, giyecek ve
silahları, binek ve yük hayvanlarını, gemileri, arabaları, yol ve köprü
yapımlarında, şehir ve kale kuşatmalarında ve diğer yerlerde kullanılan malzemeleri
çok geniş bir alan üzerinde temin etme, depolama ve taşıma, Pers devletinin
varlığını korumak için gerçekleştirmek zorunda olduğu temel işlev haline geldi.
Hakhamaniş devletinde bu işlevin, beşerî ve maddî kaynakların para kullanılarak
'pazarlar'dan temin edilmesi şeklinde değil, kaynaklar üzerinde fizikî denetim,
'tahsil' ve 'tahsis' süreçleriyle yerine getirilmesi, iktisadî, sosyal ve siyasî
tarihçiliğin analitik meseleleri açısından büyük önem taşımaktadır. Bu konu,
daha sonra yeniden ele alınacaktır.
Pers
askerî-idarî-siyasî merkezinin, yüzyıllar boyunca, askerî amaçlarla büyük insan
ve maddi kaynak yığınlarını büyük mesafeler üzerinde hareket ettirmeye dayanan
devlet geleneğinin etkilerini bir başka açıdan da düşünmemiz gerekmektedir. iÖ 5.
yüzyıl başlarında Pers imparatorluğu'nun kapsadığı alanlardaki toplam nüfusun 16,
17 milyondan fazla olmadığı dikkate alınırsa, Hakhamanişlerin emrindeki kara ve
deniz ordularında 400000 aşan askeri ve ayrıca yüz binlerce sivili binlerce
kilometrelik mesafeler üzerinde seferber edebilmelerinin, nüfus ve iktisadî üretkenlik
imkânları üzerinde yarattığı talebin, baskının tarihî önemi daha iyi
değerlendirilebilir. Napolyon'un büyük ordusunun Moskovaya doğru hareketinin
sağlanması, Fransanın nüfusu ve üretim kapasitesine göre değerlendirildiğinde,
Hakhamaniş tarihinde görülenlere göre daha mütevazi bir seferberliği ifade eder.
Pers imparatorluk geleneğinin ampirik tarihine bu açıdan bakılması, Osmanlı
İmparatorluğu örneğinde de görüldüğü gibi, yüzyıllar boyunca, hakim olduğu
alanlar üzerindeki insanların üretim imkânları, hayat standartları, ve
üretkenliklerini arttırmak için servet biriktirme eğilimlerini sınırlayan,
beşerî-toplumsal içeriğinin üretkenlik temellerini kemiren 'imparatorlukçu' yani
'fetihçi' devletlerin toplumsal, kültürel ve iktisadî etkilerini görebilmemiz
açısından önemlidir. Pers ya da Osmanlı 'Şahlar Şahı' yüzbinlerce kişilik
ordularla Atina'ya ya da Viyana'ya ya da Tebriz'e doğru yola çıkmasının tarihi, bu
orduların her gün ayrı bir yerde konaklaması, Şahlar Şahı'nın ve askerlerinin
sofrasının kurulması, bu imparatorluklardaki topluluklarının verimlilik düzeylerine
göre konaklanılan o yörenin insanları açısından ne gibi bir kaynak talebi ve
kaynaklara 'el koyma' oluşturuyordu şeklindeki sorularla birlikte düşünülmelidir.
Heredot'un, Pers hükümdarının geçtiği yerlerdeki halk "Kral iyi ki günde iki
defa akşam yemeği yemiyor diye şükrediyordu" demesi bunun için önemlidir.
2.
İmparatorluk merkez[ler]indeki idarî-siyasî örgütlenmeler ve karar alma süreçleri
Hakhamaniş devleti
evrensel tarihi tecrübeler birikimi içinde, 'imparatorlukçu' devlet ve siyasi kültür
geleneğinin ilk ve bir anlamda klasik örneğini oluşturduğu için önemli bir yere
sahiptir. Bu geleneğin özelliklerinin en açıklayıcı bir şekilde
sergilendiği-taşındığı kurum ise, 'krallık' kurumu olmuştur. Ama bu
'imparatorlukçu' devlet, hem bir siyasî hakimiyet-meşruiyet 'paradigması', hem de
bunun etkilediği ve bundan etkilenen kurumsal teşkilatlanma-yapılanma tecrübesi
olarak, Hakhamaniş tarihiyle birlikte ani olarak başlamamıştır. Yarı
göçebe-otlatıcı bir kültür içinden çıkan ve belirginleşmiş, güçlü bir devlet
tecrübesine sahip olmayan insanların iktidarının, milyonlarca kilometre karelik
alanlar üzerinde milyonlarca 'uyruk'a hükmeden bir 'krallar kralı hanedanı'nın
iktidarına dönüşmesiyle ortaya çıkmıştır. Yeni Pers 'imparatorlukçu devlet'
geleneğini, Hakhamaniş hükümdarları ve çevresindekilerin taşıdığı ve
başlangıçta daha güçlü olan İranî etkilerle, bunların Babilonya'yı ele
geçirmelerinden sonra devraldıkları, Mezopotamya'nın binlerce yıllık kültür
mirasının etkileri altında şekillenmiştir. Hakhamaniş 'krallar kralı'nın toplumsal
statüsü, diğer insanlar ve toplumsal gruplarla ilişkileri, bu statüye ve ilişkilere
denk düşen 'kralî' hakimiyet ve meşruiyet paradigması, yeni 'imparatorlukçu devlet'
geleneğinin temel kurumları, değerleri olarak, bu geleneğin anlaşılması
açısından önemlidir.
2.1.
'Krallar Kralı' ve Saray'ındaki örgütlenme
İÖ 560-530
arasında hüküm süren ilk Pers hükümdarı Kûru, ölümünden sonra ardında, herkesi
dinleyen, erişilebilen, sevecen, koruyucu, hayırlı bir 'baba' imajı bırakmıştır.
Bu, Kûru'nun, daha önce İranî aşiret kültürü içinde bir aşiretler
konfederasyonunun başı olarak sahip olduğu eşitler arası birinci (primus
inter pares) statüsü ve kimliğini, büyük bir imparatorluğu kurarken de
sürdürdüğünü teyid etmektedir. Ne var ki, kısa bir süre sonra, 'imparatorlukçu
devlet' geleneğinin kurumlaşmasında en büyük rolü oynayan Dâra'nın saltanatı
sırasında (iÖ 522-486), kralın statüsü ve kimliğinin eski eşitler arası
birinci olma özellikleri ile yeni koşullarda belirginleşmeye başlayan, bütün
uyruklarına köleleri gibi bakan 'Büyük Kral' statüsü ve kimliği arasında
önemli bir gerginliğin başladığı anlaşılmaktadır
Dâra, tahtı ele
geçirmesine yardımcı olan altı arkadaşına ayrıcalıklar tanımış, bu
ayrıcalıkları, hükümdarlığının birinci yılının sonunda yaptırttığı ünlü
Behistan (Bisütun) anıtında bütün dünyaya ilan etmişti. Nitekim, bu yazıtın ana
metni, Dâra'nın, "Bundan sonra kral olacak olan sizler, bu adamların ailelerini
iyi koruyun" buyruğuyla bitmektedir. Ayrıca, Lidya satrapının isyanını
bastırırken Dâra'nın, bir zamanlar yanında 'mızrak taşıyıcısı' olarak
bulunduğu eski hükümdar Kambujiya'nın saltanatının son günlerindeki kriz
sırasında yaptığı gibi, "ülkenin ileri gelenlerini toplantıya
çağır"ması, Pers hükümdarının bu dönemde eşitler arası birinci bir lider
gibi davrandığının işareti sayılabilir. Ancak, yazıta iki yıl sonra
kazdırttığı eklemede, bu altı kişiden birinden "Gaubaruva, Pers,
ba[n]daka'larımdan biri" diye söz etmesi, ba[n]daka'nın eski Persçe'de
"uyruk, hizmetçi" anlamında olduğu dikkate alındığında, eski
ilişkilerinin hızla değiştiğini göstermektedir Dâra'nun bu altı arkadaşından bir
başkası ki Dâra'nın tahta çıkmasını izleyen büyük karışıklıklar sırasında
Babil'deki isyanı bastıran orduya kumanda ederek bu hükümdara ikinci kez hayatî bir
şekilde yardım eden Vindafarnah'la ilgili olarak Herodot'un aktardığı bilgiler de,
Pers hükümdarının toplum içinde ilişkilerinde meydana gelmekte olan bu değişme
açısından önemlidir. Herodot'a göre, saray protokolü içine çekilen Dâra'yı halâ
arkadaşı gibi kabul eden ve Kral'a aracısız erişebilme hakkı üzerinde ısrar eden
Vindafarnah, bir gün Dâra'nın yanına girmesini engelleyen bir saray görevlisinin
kulaklarını ve burnunu kesti. Bunu kendine karşı bir fesatın işareti sayan Dâra,
diğer beş 'arkadaşı' çağırıp, Vindafarnah'ın yaptığını beğenip
beğenmediklerini sordu. 'Arkadaşlar'ın olayı onaylamadıklarını görünce, bu
çıkışın ferdi bir çıkış olduğuna inanıp, Vindafarnah'ı ve ailesinin bütün
mensuplarını zincire vurduttu ve çoğunu öldürttü.
Pers
hükümdarlarının inşa ettirdikleri anıtsal saraylar da, bu hükümdarların ontolojik
statülerinde, hakimiyetlerinin meşruiyet kaynağı ile ilgili iddialarında ve toplumsal
ilişkilerinde ne zaman ne gibi değişikliklerin meydana geldiği hakkında önemli
kaynaklardır. Dâra, Kûru'nun Pasargadae'de başlattığı saray inşaatını
tamamlattırdı. Babil, Susa ve Persopolis'de yeni saraylar yaptırdı. Bunların en
görkemlisi, imparatorluk halklarının gönderdiği yıllık haracın 'krallar kralı'na
teslim edilmesi türünden büyük törenlerin yapıldığı, büyük bir hazine dairesini
içeren ve bu nedenle de savunulabilir bir konumda inşa edilmiş olan Persepolis
sarayıydı. Kûru'nun Pasargadae'de yaptırtmağa başladığı sarayla Dâra'nın
Persopolis'te başlattığı sarayın boyutları, mimari özellikleri, taşıdıkları
simgesel, paradigmatik mesajlar arasında, Pers devletinde meydana gelen değişmeyi
yansıtan büyük farklar vardır.
Pasargadae ve
Persopolis hiç benzeşmemekteydi. Çünkü bu iki şehrin kuruluşunu ayıran kısa zaman
aralığı içinde, Pers hükümdarlarının statüsü tamamen değişmişti. Kûru
Pasargadae'yi inşa ettirmeğe [başladığında] hâla bir eyaletin hakim [aşiret]
reisiydi. Dâra Persopolis'teki anıtların inşaatını üstlendiğinde [ise], Asya'da o
tarihe kadar var olmuş olan en büyük imparatorluğun mutlak efendisiydi
Dâra'nın inşa
ettirdiği muhteşem saraylar, önemli bir örgütlenme birimi olarak 'harem'i de içeren
'saray kurumu'nun bir hayli genişlediğini, büyük mekânlar gerektirdiğini
göstermektedir. Bu mekânların özellikleri, Pers siyasi kültürünü anlayabilmemiz
açısından hayati önem taşır.
Hakhamaniş sanatı,
Hakhamaniş uygarlığının tamamında da olduğu gibi, hükümdarın yüceltilmesine
[glorification] adanmıştı. Gerçekten de bilinen tek Hakhamaniş anıt [türü]
saraylar ve kral mezarlarıdır. ... Par excellence Hakhamaniş anıtı, kraliyet
sarayı ve daha özel olarak bu sarayın en son bölümünde [bulunan] ve içinde,
çevresindeki yakınları, krallığın ileri gelenleri ve muhafızları ile
hükümdarın, uyruklarının gözüne doğaüstü bir varlık gibi göründüğü muazzam
büyük ve yüksek kabul salonudur.
Persepolis sarayı
kısmen bir dağın yamacının düzleştirilmesi kısmen de suni olarak doldurularak
oluşturulan ve yaklaşım 100 000 metre karelik bir platformun üzerinde inşa
edilmiştir. Platform, büyük su sarnıcı, karmaşık bir akıntı sistemi, yaklaşık
4000 metre karelik büyük kabul salonu, özel yaşama alanları Dâra zamanında
tamamlanmış, Khşayârşâ ve Artakhşaça, yeni kabul salonları, harem ve hazine
daireleri de aralarında olmak üzere birçok başka binayla saray sistemini
genişletmişlerdir. Khşayârşâ'nın başlatıp Artakhşaça'nın tamamlattığı
sanılan Yüz Sütunlu Kabul Salonunun kapladığı alanı yaklaşık 5000 metre
kadardır.
Pers
imparatorluğu'nun merkezî hükümeti, Büyük Kral'ın emrindeki insanların ona hizmet
vermeleri sürecinin kurumlaşması olarak saray örgütüyle özdeşti. Hakhamaniş
sarayı, imparatorluğun tek bir yerinde tek bir fizikî mekâna oturmuş bir saray
değildi. Krallar Kralı'nın 'hane halkı' ve emrindeki idarî, malî, askerî
hizmetçileri olarak saray, Kral nereye giderse onunla birlikte hareket ederdi. Kral ve
'saray halkı' yılın belirli aylarında Ekbetana, Pasargadea, Susa, Persepolis'deki
farklı sarayları kullanırdı. Bu anlamda Per imparatorluğu'nun birden fazla başkenti
vardı. Daha önce de belirtildiği gibi, büyük ve uzun askeri seferler sırasında
'saray halkı', Krallar Kralı'na eşlik ederdi.
Saray örgütünün,
dolayısıyla Pers İmparatorluğu'ndaki merkezî hükümetin odak noktası, ilke olarak
her isteği, her buyruğu kanun olan, mutlak iktidara sahip 'Krallar Kralı'ydı.
Heredot'daki bir aktarma, hükümdarın sınırlandırılmamış buyurma yetkisi ile
donatılmış olduğunun vurgulanması açısından önemlidir.
Erkeklerin kız
kardeşleriyle evlenmeleri daha önce hiçbir zaman bir Pers adeti olmamıştı.... [Her
halde Mısır'ın fethinden sonra Mısır geleneklerinin etkisiyle, YST] Kız
kardeşlerinden birine aşık olan ve ... onu [yasal] karısı yapmak isteyen Kambujiya bu
engeli şöyle aştı ... yargıçları[nı] topladı ve onlara, ülkede bir erkek eğer
kız kardeşiyle evlenmek isrese buna izin veren bir yasanın olup olmadığını sordu.
... Kralî yargıçlar ... [Kambujiya'ya], her ne kadar bir erkeğin kız kardeşiyle
evlenmesine izin veren bir yasa bulamadılarsa da, Pers ülkesinin kralının canının
istediği her şeyi yapmasına izin veren bir yasanın, kuşkusuz bir şekilde var
olduğunu [söylediler].Pers hükümdarları bu mutlak hükümdar kimlikleri ile,
güçleri yettiği zaman ve güçleri yettiği ölçüde, imparatorluktaki bütün maddî
ve beşerî kaynaklar, bütün uyruklarının canları ve malları üzerinde, sanki
bunların hepsi köleleriymiş gibi, ilke olarak sınırsız tasarruf hakkına sahip
oldukları iddiasıyla davrandılar.
Pers
hükümdarının tanrı tarafından görevlendirilmiş ve bu nedenle sıradan insanlar
arasında eşiti bulunmayan mutlak hükümdar statüsünü vurgulayarak
saltanat sürmesinin, Dâra'nın oğlu Khşayârşân'ın saltanatı sırasında
kurumlaştığı görülmektedir. Khşayârşân, tahtı ele geçirinceye kadar Pers
hükümdarının emrindeki sayısız soylulardan biri gibi yaşamış olan babasının
aksine, Dâra'nın, ünlü ve güçlü eşi ve Büyük Kûru'nun kızı Atoşa'dan doğma
prensi olarak, saray protokolü içinde büyümüş, yetiştirilmiştir. Bunun içindir
ki, Hakhamaniş Krallar Kralı'nın, sıradan insanların gözünden uzakta, uyruklarına
kapalı sarayında, emrindeki hadım ağaları, hizmetçiler, cariyelerle birlikte, ama
yönetilen kişilere bulaşmadan yaşaması, Khşayârşân'yla başlamıştır. Nitekim,
Xenophon'un, Khşayârşân'ın, uyruklarının kendine çok zor erişebilmeleri, onu
nadiren görebilmeleri ile öğündüğünü aktarması, İncil'in Eski ?ahitlik
bölümündeki Ester'in Kitabı'nda, Khşayârşân'ın hükümdarlığı sırasında
"kralın yüzünü" sadece "Parsa ve Mada'nın yedi prensi"nin
görebildiğinin belirtilmesi bunu teyid etmektedir. Grek kaynaklarındaki bilgiler de
Hakhamaniş hükümdarının sarayında, Pers soylularıyla dahi ilişkisini fevkalade
sınırlı tutarak yaşadığını teyid etmektedir. Athenaeus'un kaybolmuş bir Grekçe
Pers Tarihi kitabından Krallar Kralı'nın şölenleri ve yemek yemesi konusunda
aktardığı bilgilere göre:
kralla yemek yemek
için çağrılmış olanların bir kısmı [sarayın salonlarının dışında] açıkta
yemek yerdi ve isteyen herkes bunları görebilirdi; ama bazıları içerde kralla
birlikte yerlerdi: ama bunlar dahi gerçekte kralla beraber yemezlerdi; [sarayın içinde]
karşı karşıya iki oda vardı, bunlardan birinde kral, diğerinde [sarayın içinde
yemeğe çağrılan] misafirleri yemeklerini yerlerdi. Ve kral [bu iki odanın
arasındaki] kapıdaki perdeden [diğer odadaki] misafirlerine bakabilirdi; ama onlar
kralı göremezlerdi. Ancak bazan, bir şölen olduğunda ... bunlar da kralın bulunduğu
... büyük odada yerlerdi. Ve kral bir içki partisi verdiğinde, (ki sık sık verirdi)
misafirlerinin sayısı bir düzine kadar olurdu, ve kral içecek olanları
çağırırdı: ... ve bunlar kralla beraber içerlerdi ama onlara kralın içtiği şarap
verilmezdi; [misafirler yerde otururken [kral] altın ayakları olan bir sedirin üzerine
uzanırdı ... ama kral, zamanının büyük bir kısmında kendi başına kahvaltı yapar
ve yemek yerdi: bazan karısı da ve bazan oğulları da onunla beraber yerlerdi. Ve
akşam yemeğinde cariyeleri ona şarkı söyler çalgı çalarlardı. ... [Kral'ın
mutfağı için] günde bin hayvan kesilirdi ... mutfağa birçok kuş da getirilirdi ...
Arab[istandan getirilen] deve kuşları ... kazlar ve horozlar ... bu etlerin büyük bir
kısmı saraydan ...kralın yanında tuttuğu mızrak taşıyıcıları ve hafif-silahlı
asker birliklerine gönderilirdi; ... ve Yunanistan'da istihdam edilme karşılığında
paralı birliklerin para almaları gibi, bu [Pers birliklerindeki] askerler de kraldan
yiyecek alırlardı. ... Kral'ın bu yemek-arkadaşlarının en soyluları, kendi
evlerinde [kendi] misafirlerini [benzer bir şekilde] ağırlayabilmek için, günde
sadece bir defa sarayda yemeğe kalmak konusunda Kral'dan izin almışlardı.
Pers
hükümdarlarının emirlerindeki görevlilerle ve şölenler ve içki partilerinde
imparatorlukdaki soylularla yaptığı konuşmalar ise, insanların gerçek
düşüncelerini söylemelerinin imkansızlaştığı bir protokol ve etiket ortamında,
giderek, Krallar Kralı'na dalkavukluk yapma edebiyatının şaheserlerini oluşturan
monologlara dönüştü.
Athenaeus'un
yukardaki anlatımı, Pers soylularının, Büyük Kral'dan izin almadıkça Kral'ın
kaldığı saraya 'devam etmek' zorunda olduklarının belirtilmesi açısından da
önemlidir. Nitekim Xenephon da, 'saraya devam' kuralının, hükümdara bağlılığın,
itaatin ve sadakatin bir ölçütü olarak imparatorluğun kurucusu Kûru döneminde
konulduğunu, bu kuralla ilgili disiplinin, izin almadığı halde saray'a gelmeyen
soyluların mallarının müsadere edilmesi yoluyla sağlandığını ve bu kuralın
'krallık'ın Hakhamaniş sülalesi ve dolayısıyla Perslerin elinde kalmasında önemli
bir rol oynadığını söylemiştir. Kralın bulunduğu saraya devam etme kuralının,
Pers soylularının oğullarının "Kral'ın kapılarında"
eğitilmelerini sağlama işlevi yanında, kendilerine gelir kaynağı olarak geniş
alanların tarımsal ürün payını toplama hakkı tahsis edilmiş olan Pers
soylularının, bu alanlarda toplumsal taban içine kök salan ilişkiler kurmalarının
imkânlarını azalttığı ve böylece belirli alanlar üzerinde kuşaklar boyu süren
haklara ve güce sahip bir 'arazili aristokrasi'nin zamanla Krallar Kral'ının 'mutlak'
hakimiyetini sınırlandırabilecek bir toplumsal güç haline gelmesini önlediği, bu
yazının analitik meseleleri açısından dikkat edilmesi gereken bir noktadır.
Pers
hükümdarlarının Grekleri şakınlık ve kıskançlık içinde bırakan fevkalâde
şatafatlı ve pahalı elbiseler giymeleri, günlük yaşantılarında kullandıkları
eşyalarla insan üstü varlık statülerini vurgulamaları da, muhtemelen Dâra'dan
itibaren kurumlaşmıştır. Saraylarında sadece kendilerinin basabildiği 'eflatun'
halılar üzerinde, muazzam bir servet oluşturan mücevher takılar takarak dolaşan bu
hükümdarları Grekler 'tavus kuşu'na benzetmişlerdir. Hükümdara yakından hizmet
eden kölelerin, nefesleri 'krallar kralı'nın 'kutsal' bedenine değmesin diye,
ağızlarında peçelerle dolaşması, yabancı elçiler dahil huzura çıkan herkesin,
kralı secdeye kapanarak selamlamak zorunda olması, kralın saray dışında en kısa
mesafelerde dahi, ata binmemişse, taht-ı revanla ve güneş 'kutsal' tenini zedelemesin
diye şemsiye altında taşınması, 'kralı'ın varlık statüsüyle ilgili paradigmayı
pekiştirmeye yönelik saray etiketi ve protokolünün öğeleri olarak
düşünülmelidir. Grek kaynaklarında, Krallar Kralı'nın binlerce 'kul'unun, ona
günlük yaşantısında değişik bir 'haz' sunmak için Krallar Kralı'nın etrafında
pervane gibi döndüğü; kral için "yeni bir 'haz' keşfedenlerin
ödüllendirildiği", bu nedenle "bir çok yeni yemek, ... tatlı çeşitinin
... bir çok yeni buhur ve parfüm ve elbise ve yatak ... ve mobilyanın
keşfedildiği"; "bütün Asya'nın imkânlarının kralın bedenî hazların
tadını sınırsız bir şekilde çıkartabilmesi için arzedildiği", mesela,
kralın seyahatlerinde Sus yöresindeki özel bir çeşmeden ama Sus'tayken Nil'den ve
Tuna'dan getirilmiş suyu içtiği, ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.
Bu mutlak
hükümdarlık iddiasının, bir dünya görüşünün önemli bir parçası olduğuna
dikkat edilmelidir. Bu dünya görüşünün bütünlüğü içinde, krallıkla ilgili bu
paradigma, yönetilen yığınlardaki insanların, siyasal olaylar karşısında
kendilerini, 'maddî ve manevî dünyaların ilahî kuruluşu' içinde kendi
konumlarının aşkın özelliklerinden kaynaklanan bir şekilde, yaradılıştan edilgen,
güçsüz, çaresiz, ilgisiz görmeleriyle bağlantılıdır. Yoksa bu mutlak
hükümdarlık iddiası gerçekte her zaman mutlak bir iktidara dönüşmemiştir. Mutlak
hükümdarlık paradigmasının praksisinin sonuçlarının ne olduğu, ampirik tarihi
gerçeklikler düzeyinde ayrıca her an düşünülmelidir. Mezopotamya ortamında yeniden
şekillenen Hakhamaniş mutlak hükümdar paradigmasının, siyasî iktidarın elde
edilmesi ve kullanılması sorunun toplumsal ilişki ağları içinde düzgün,
kesintisiz, krizsiz bir şekilde çözülmesini sağlamadığının en çarpıcı
işareti, hükümdarlığın tevarüsü [succession] konusunda uyulan, işleyen normlar
geliştirilememiş olmasıdır. Kambujiya'nın ölümünden sonra görülen taht kavgası,
Khşayârşân'ın ölümünden sonra tekrar ortaya çıkmış ve Hakhamaniş tarihinin
sürekli bir özelliği haline gelmiştir.
Hakhamaniş
devletinin kuruluşundan sonraki bir tarihte, Persler, belirli bir mekîn ve fizikî
kaynak kontrolüne ve muhasebe, yazışma işlevleri de yerine getiren 'hadım edilmiş
muhafız-hizmetçi harem ağaları' örgütüne dayanan 'harem' kurumunu, binlerce
yıldan beri bu kuruma sahip olan Babil geleneğinden almışlardır. Pers
imparatorluğunu kuran Kûru'nun oğlu Kambujiya'nın sarayında 'hadım harem
ağaları'nın [eunuchs] varlığı, Perslerin harem kurumunu benimsemekte
gecikmediklerini göstermektedir. Eski ?ahitlik'teki Ester'in Kitabı, Khşayârşân
döneminde Susa'daki Pers sarayı ve bu saraydaki harem kurumu hakkında zengin bir kaynak
oluşturmaktadır. Buna göre Krallar Kralı'nın özel oda hizmetini "yedi
hadım" köle görmekteydi. Saray'daki şölenlerde erkek davetliler kralın da
bulunduğu bina da, kadın davetliler ise, sarayın kraliçe'nin bulunduğu harem
bölümünde ağırlanmakta, kralın yüzünü sadece Med ve Pers soylularının en
seçkinleri olan "yedi prens" görebilmekteydi. Kralın bir "hadım"
kölesinin idaresindeki "harem"de, imparatorluğun dört bir yanından
getirilmiş olan genç ve güzel "bakireler" bulundurulmakta, bu cariyeler,
vücutları, on iki ay boyunca en güzel kokular ve yağlarla hazırlandıktan sonra, her
gün birer birer krala sunulmaktaydı. Kralın ismen hatırlayıp tekrar çağırmadığı
bir cariye bir daha hükümdarın yüzünü görememekteydi. Bir erkek ya da kadın uyruk
ya da kölenin çağrılmadan sarayın "iç dairesi"ne girerek kralın yanına
çıkmasının cezası idamdı.
Haremde, cariyelerinden
başka, kralın 'yasal eş'i olarak aldığı karıları da yaşamaktaydı.
Bunlardan biri, kralın 'birinci' ya da 'asıl kraliçe'si statüsündeydi. Yasal
eşlerden doğma şehzadelerin taht üzerindeki hakları, cariyelerle 'resmi evlilik'
dışı ilişkilerinden doğma oğullarınkinden önce gelmekteydi. Çok eşlilik ve
cariyelerle dolu harem, bir yanda Hakhamaniş sülalesine mensup insanların sayısını
arttırarak imparatorluğun idaresinde ve askerlik işlerinde görevlendirilebilecek
insanların geniş bir akrabalık ilişkileri sistemi içinden seçilebilmesine imkân
sağlarken, diğer yanda, tahtı elde etmeye yönelik entrikalar için elverişli bir
üreme ortamı oluşturuyordu. Tahta çıkan kralların anneleri, genellikle, 'valide
kraliçe' olarak, haremde büyük bir otorite elde ediyorlardı. II. Dâra'nın aynı
Babilli cariye anneden doğma kızkardeşi ve eşi Parysatis'in, oğlu II.
Artakhşaça'nın saltanatı sırasında 'valide kraliçe' olarak büyük bir nüfus elde
etmesi, oğlu üzerindeki hakimeyetini tehdit edebileceği için oğlunun en sevgili eşi
Satire'yi zehirleterek öldürtmesi, bu olaydan sonra bile siyasî gücünü koruması,
Hakhamaniş haremindeki 'valide sultan' iktidarlarının en çok bilinen örneğidir.
İmparatorluğun çeşitli yerlerinde büyük gelir kaynaklarının, 'paşmaklık',
'terliklik', 'kuşaklık' adlarıyla güçlü Pers kraliçelerine tahsis
edildiği bilinmektedir. Osmanlı sarayında da zeamet ve hasların, 'paşmaklık',
'terliklik' adıyla önemli sultanlara tahsis edilmesi, Orto Doğu 'harem' geleneğinin
oluşturduğu binlerce yıllık tarihi devamlılığın işaretlerinden biridir.
Pers
hükümdarlarının saraylarında, özellikle haremlerinde 'hadım edilmiş köle'
kullanmayı, harem kurumuyla birlikte Babilonya geleneğinden aldıkları kesin gibidir.
Genç, güçlü, sağlıklı ve yakışıklı erkek çocuklarının kaçırılıp, hadım
edilip, Mısır'ın ve Orta Doğu'nun çeşitli haremlerinde kullanılmak üzere
satıldığı özel köle ticareti, dünyanın bu bölgesinde, binlerce yıllık bir
geçmişe sahipti. Heredot, Ege adaları ve Batı Anadolu'daki 'hadım köle' tacirlerinin
Pers sarayının ihtiyaçlarını karşılamağa yönelik faaliyetleriyle ilgili bir
anlatımında, Grek asıllı bir hadımın Khşâşarşa'nın en güvenilir adamlarından
biri haline geldiğini söylemektedir. Pers tarihinin başlangıcındaki güçlü
hükümdarların saltanatı sırasında, bu 'hadımlar' daha çok Büyük Kral'ın,
eşinin, annesinin özel hizmetçileri gibi davranmışlarsa da, kralların, askerî,
idarî hayata aktif olarak karışan tavırlarından uzaklaşıp 'saray'a kapanmaları,
üst üste çıkan taht kavgalarının hükümdarların 'insan üstü' görüntüsünü
aşındırmasıyla birlikte, tahta kral çıkaran tahtan kral indiren saray
entirikalarının baş aktörleri haline gelmeşlerdir. III. Artakhşaça'nın saltanatı
sırasında, hadım Bagoas'ın Kralın sağ kolu, imparatorluktaki en güçlü
siyasî-idarî yetki sahibi olarak görev yapması, harem ağalarının güçleri ve
statülerindeki bu değişmenin önemli bir göstergesidir. Bazı hadımlar, 'Kral'ın
Kupa Taşıyıcısı' gibi daha önceleri soylu Perslere verilen saray-merkezî idare
makamlarına getirilmiş, bazıları ise eyalet satraplıklarına atanmış, bazı
hadımlar imparatorluğun en büyük servetlerinden bazılarını biriktirmiş,
imparatorluğun son dönemlerinde bunlardan biri, Bagaos, siyasi ve askeri otoriteyi
fiilen elinde bulunduran en güçlü kişi haline gelmiştir.
Harem'in cariyeler,
hadım kölelerden oluşan ortamına rağmen, Pers hükümdarları, saray protokolü ve
'Büyük Kral' paradigması ile tahkim edilen, hükmettiği toplumsal taban arasında eşiti
olmayan ve tanrı tarafından görevlendirilmiş mutlak hükümdar kimliğini,
hiç bir zaman, imparatorluktaki öteki İranî ve diğer aristokratik aileleri ortadan
kaldırma politikası ve eylemine dönüştürmediler. Dâra'nın ayrıcalık tanıdığı
arkadaşlarının ailelerinin Dâra'dan çok sonra da, önemli satrap aileleri olarak
varlıklarını sürdürmesi, bu ailelerden birine mensubiyetin Pers tarihi boyunca, hatta
İskender istilasından sonra bile asalet ölçütlerinin başında gelmesi bunu teyid
etmektedir. Öte yanda, Khşayârşân'ın Ester'i gibi cariye kökenli kraliçelere de
rastlanılmasına rağmen, Pers hükümdarlarının, Hakhamaniş prensesleri başta olmak
üzere Med ve Pers soylu ailelerinin kızlarını 'resmi eş' olarak almağa devam
etmeleri, kendi kızlarını ise bu ailelere gelin vermeleri, imparatorluktaki önemli
aristokratik ailelerin varlığını güçlendirmiştir. Pers imparatorluğu'nun son
dönemi hakkındaki Grek kaynakları, Hakhamaniş sülalesiyle akrabalığı olan binlerce
insanın, saray çevresinde yaşamakta olduğunu göstermektedir.
Hakhamaniş
hükümdarının maiyeti olarak Pers saray örgütü, belirli bir askerî, idarî, malî
görevlendirmeler işbölümünü de içermekteydi. Başlangıç yıllarında, hükümdar,
imparatorluğun idaresi için yaptığı görevlendirmelerde önemli ölçüde kendi
ailesinin mensuplarını kullanmıştı. Dâra'nın ve Khşayârşân'ın
hükümdarlıkları sırasında Krallar Kralı'nın amcasının, kardeşlerinin,
damatlarının, oğullarının, kayın pederlerinin, kayın biraderlerinin satraplık,
ordu kumandanlığı gibi üst görevlerde bulunmaları, Pers devletinin örgütlenmesinin
başlangıçtaki patriyarkal özelliklerini anlamamız açasından önemlidir.
Ama bu patriyarkal
başlangıca rağmen, göçebe-otlatıcı aşiret kültüründen gelen Perslerin büyük
ölçüde 'ümmi' olmaları, Hakhamaniş hükümdarlarını, daha ilk yıllardan itibaren,
haberleşme, yazışma, arşivleme, muhasebeleme işlerinin yerine getirilmesi için,
yönettikleri yerleşik tarım-temelli şehir ve yazılı üst kültür geleneklerine
sahip nüfuslar içinden, Akkadca ve Elamca gibi, bölgenin evrensel yazılı haberleşme
dillerine vakıf 'yazıcı-idareci' kadrolarını kullanmak zorunda bırakmıştır. Pers
hükümdarlarının idarî merkez olarak en çok, eski Elam kültür bölgesinin merkezi
olan Sus kentini kullanmaları, kendi saray örgütlerini kurarken bu bölgedeki 'yazıcı
bürokrasi' geleneğinden yararlanmalarıyla yakından ilişkilidir. Nitekim,
imparatorluğun hemen başlarında Persçe'nin yazıya dökülebilmesi için, yeni bir
çivi yazısı alfabesi geliştirilmesi; anıt yazıtlarda bu yeni çivi yazısı
alfabesiyle yazılan Persçe'nin ve gene çivi yazısı alfabeleriyle yazılan Elamca ve
Akkadca'nın, devlet örgütünün sıradan yazışma dili ve yazısı olarak ise Aramî
yazısı ve dilinin kullanılması, bu yazı ve dilleri bilenlerin merkezî saray
örgütünde sürekli bir şekilde bir şekilde çalıştırılmaya başlandıklarını
göstermektedir.
Saraydaki önemli
görevlilerin arştibâra (kralın mızrak-taşıyıcısı), vaçabâra (kralın
yay-taşıyıcısı), hazârapatiş (binbaşı) ünvanlarını taşıdıkları,
bunlardan hazârapatiş 'in 'üst-müfettişlik' sayılabilecek sorumluluk ve
yetkilere sahip olduğu bilinmektedir. Ünvanın 'binbaşı' olması, başlangıçta, ya
'On bin Ölümsüz' arasında hükümdarın bin özel muhafızının ya da hanedanla kan
bağı olanlar arasından seçilen bin süvarilik birliğin kumandanının, zamanla
sarayda haberleşme, teşrifat işlerinden sorumlu yetkili kişi haline geldiğini ima
etmektedir. Persepolis tabletlerine dayanarak Hakhamaniş sarayındaki örgütlenmeyi
açıklamaya çalışan Hinz, Dâra'nın saltanatı sırasında 'kralın mızrak
taşıyıcısı' ünvanıyla sarayda bulunan ve büyük bir olasılıkla kralın amcası
olduğu sanılan Farnaka'nın, 'Hakhamaniş hanesi'nin işleri ve Persis'deki idarî
konulara bakan genel bir yetkiyle donatıldığını; bütün diğer saray kentlerindeki
haznedarların ki Eski Persçe ünvanlarıyla ganzabara'ların başı ya da 'baş
haznedar' olarak çalışan Persepolis 'haznedarı'nın Farnaka'ya bağlı olduğunu;
Farnaka'nın bu görevini Kşâyârşa'nın ilk saltanat yıllarında da
sürdürdüğünü, ölümünden sonra Khşayârşân ve Artakşaça döneminde Artakhma
ve Artasyraş adlarındaki kişilerin bu göreve atandıklarını, ve bu
'üst-denetleyicilik' görevinin böylece kurumlaştığını öne sürmüştür.
İskender'in Pers devletini ortadan kaldırdıktan sonra Hakhamaniş devletininkine
benzeyen yeni bir imparatorlukçu idari örgüt kurarken, en üst görevli olarak
atadığına 'binbaşı' [Grekçe chiliarch] ünvanı vermesi ve Sasani sarayında
'vezir-i azam'a hazarbadh denilmesi, imparatorluğun son dönemlerinde bu görevin,
bütün askerî, idarî örgütlenmeden krala karşı sorumlu 'baş vezirlik' haline
dönüştüğünü işaret etmektedir. Öte yanda Farnaka'nın saraydaki görevi
sırasında emrinde 'katip' olarak çalışan bazı Perslerin, büyük bir olasılıkla,
daha sonra ordu kumandanlığı, satraplık gibi üst göreve getirilen kişiler olması,
saraydaki 'kalemiye' örgütünün, Osmanlılarda da olduğu gibi, imparatorluğun idareci
kadrolarının yetiştirildiği bir okul, Osmanlıların 'enderun'u gibi
kullanıldığını ima etmektedir. Bazı Hakhamaniş hükümdarlarının saraylarında,
aralarında bir çok Grek olmak üzere yabancıları 'misafir' ettiği, bunları
imparatorluğun dış askeri ve siyasi ilişkilerinde danışman olarak kullandığı da
bilinmektedir. Hakhamaniş saray[lar]ı, Elamlı ve Babilli katiplerin, bilginlerin,
İranî ve İranî-olmayan rahiplerin, kutsal kişilerin, Grek ve Yahudi 'paralı'
subayların askerlerin, zengin Babillilerin, İyonyalı 'tyrant'ların ve demokratların,
sürgündeki Ispartalı ve Atinalıların bulunduğu kozmopolit bir ortam sergiliyordu.
Saray hazineleri,
Hakhamaniş devletinin malî-idarî örgütlenmesinin en önemli birimiydi. Hazineler
kıymetli taşların, madenlerin, altın ve gümüş külçelerinin, ayrıca aynî olarak
toplanan haraçtan merkez[lere] aktarılan stokların bulundurulduğu, gerektiğinde para
basılması ve aynî tahsis işlerini yerine getiren, yöneten, bütün bu işlemlerle
ilgili kayıtları tutan kurumlardı. Persepolis, Sus, ve Hamadan'da bulunan saray
hazinelerinin benzeri birimler, Babil, Sard, Memfis gibi malî bakımdan önemli eyalet
merkezi kentlerdeki satrap saraylarında da kurulmuştu.
Kral'ın
çeresindeki idarî iş bölümündeki görevlerden biri, Grek kaynaklarında 'Kral'ın
Gözü ve Kulağı' diye sözü edilen kişilerin yaptığı işti. Bunun bir teftiş
ve istihbarat işlevi olduğu, duydukları ve gördüklerini doğrudan doğruya krala
bildirmekle görevli olan bir çok kişinin imparatorluğun çeşitli bölgelerine
gönderildiği anlaşılmaktadır.
Birincil kaynaklar
Athenaeus (....) The
Deipnosophist or the Banquet of the Learned, c.1-3, İngilizceye çeviren, Yonge, C.D.
(London: Henry G. Bohn, 1854).
Avestan Hymn to
Mithra , [The ], İngilizceye çeviren ve ed. Gershevitch, I. (Cambridge: CUP, 1967).
Eski Persçe
yazıtlar, Kent, R.G. (1950) Old Persian: Grammar, Texts, Lexicon (New Haven,
Connecticut: American Oriental Society).
Gâthâs of
Zarathustra, [The], İngilizceye çeviren ve ed. Insler, S., Acta Iranica, 8,
Troisième Série, Textes et Mémoires (Leiden: Bibliothèque Pahlavi,
Téhéran-Liège, 1975).
Heredotus (iÖ
450-425) The Histories, İngilizceye çeviren de Sélincourt. A. (Harmondsworth:
Penguin, 1988).
Holy Bible, [The],
Revised standart version containing the Old and New Testaments ( London: Thomas Nelson
& Sons).
Nabonidus Kroniği,
Pritchard, J.B., ed. (1955) Ancient Near Eastern texts relating to the Old Testament
(Princeton, NJ: Princeton UP).
Persepolis
Tabletleri; İngilizceye çeviren, ve ed Cameron G.G. (1948) The Persepolis
Treasury tablets (Chicago, Ill.: Univ. of Chicago P;
Cameron G.G. (1958)
"Persepolis Tablets 1957-1-5" Journal of Near Eastern Studies, c.17;
Cameron G.G. (1965)
"Persepolis Tablets 1963-1-20" Journal of Near Eastern Studies, c.24;
Hallock, R.T. (1969)
Persepolis Fortification Tablets (Chicago, Ill.: University of Chicago P.).
Plutarch (....)
"Themistocles", ingilizceye çeviren Scott-Kilvert, I.; bak. Plutarch, The
Rise and Fall of Athens: Nine Greek Lives (Harmondsworth: Penguin, 1988).
Plutarch (....)
"Artaxerxes", ingilizceye çeviren Perrin, B.; bak. Plutarch, Lives,
vol.11 (London: William Heinemann Ltd., The Loeb Classical Library, 1926).
Polyaenus
(Makedonyalı) (iS 2. yy. ortaları) Strategemata, ingilizceye çev. Shepherd, R.
(London, 1793).
Polybius (iÖ 2. yy)
The Histories, c.4, ingilizceye çev. Paton, W.R. (London: William Heinemann Ltd., The
Loeb Classical Library, 1925; 1968 baskısı).
Quintus Curtius
Rufus (AD 30'lar) The History of Alexander (Harmondsworth: Penguin, 1984).
Tansar Name,
ingilizceye çeviren Boyce, M. (Rome:, 1968).
Thucydides (iÖ 5yy)
History of the Pelopennesian War, İngilizceye çeviren Warner, R. (Harmondsworth:
Penguin Books, 1986).
Xenophon (....) Cyropaedia,
c.1-2, ingilizceye çeviren Miller, W. (London: The Loeb Classical Library, William
Heinemann, 1914)
Xenophon (....) Eulogy
of Agesileus, ingilizceye çeviren Watson, Rev. J.S.; bak.Xenophon Minor Works
(London: Henry G. Bohn, 1857).
Xenophon (....) Hellenica
, c.1, ingilizceye çeviren C.L. Browson, C.L. (London: The Loeb Classical Library,
William Heinemann, 1918).
Zand-âkâsîh,
Iranian or Great Bundahish, Latin harfleriyle transkripsiyonunu yapan ve ingilizceye
çeviren Anklesaria, B.T. (Bombay, 1956).
Diğer Kaynaklar
Bailey, H.W. (1943) Zoroastrian
Problems in the Ninth-Century Books (Oxford: At the Clarendon Press, 1971, with a new
introduction of 39 pages).
Balmuth, N.S. (1971)
"Remarks on the appearance of the earliest coins", bak.Studies presented to
George M. A. Hanfmann (Mainz: )
Barraclough, G., ed.
(1978) The Times atlas of world history (London: Times Books Ltd., 1981).
Beek, M.A. (1962) Atlas
of Mesopotamia, Hollandaca aslından İngilizceye çeviren Welsh, M.A., ed. Rowley,
H.M. (London: Thomas Nelson & Sons Ltd.).
Bivar, A.D.H. (1966)
"Hayâtila", EI, 2. ed., c.3.
Bivar, A.D.H. (1971)
"A hoard of ingot-currency of the Median period from Nûsh-i Jân, near
Malayir", Iran, c.9.
Bivar, A.D.H. (1985)
"Achaemenid Coins, Weights and Measures", bak. ed. Gershevitch, I. (1985) The
Cambridge History of Iran, c.2 (Cambridge: CUP).
Boyce, M. (1975) A
history of Zoroastrianism, c.1, The early period (Leiden: E.J. Brill).
Boyce, M. (1979) Zoroastrians:
Their Religious Beliefs and Practices (London: Routledge & Kegan Paul).
Boyce, M. (1982) A
history of Zoroastrianism, c.2, Under the Achaemenians (Leiden: E.J. Brill).
Boyce, M. (1982 b)
"The bipartite society of the ancient Iranians", bak. ed. Dandamayev, M.A., et.
al. (1982) Societies and languages of the ancient Near East, studies in honour of I. M.
Diakanoff (Warminster: Aris & Phillips Ltd.).
Boyce, M., ed. ve
İngilizceye çeviren (1984) Textual sources for the study of Zoroastrianism
(Manchester: Manchester UP).
Brown, P. (1971) The
world of late antiquity (London: Thames & Hudson, 1989).
Burn, A.R. (1962) Persia
and Greeks: the defence of the West, c.546-478 B.C. (London: Gerald&Duckworth
& Co. Ltd., 1984)
Burn, A.R. (1985)
"Persia and the Greeks"; in ed. Gershevitch, I. (1985)The Camrdige History of
Iran, Vol.2 (Cambridge: CUP).
Cameron, A., Kuhrt,
A, eds. (1983) Images of Women in Antiquity (London:).
Cawkwell, G.L.
(1972) "Introduction", in English translation of Xenophon, The Persian
Expedition (Penguin: Harmondsworth, 1987).
Cook, J.M. (1983) The
Persian Empire (London: J.M. Dent & Sons Ltd.)
Cook, J.M. (1985)
"The rise of the Achaemenids and establishment of their empire"; in ed.
Gershevitch, I. The Camridge History of Iran, Vol.2 (Cambridge: CUP).
Dandameev, M. (1960)
"Foreign Slaves in the Estates of the Achaemenid Kings", bak. Twenty- fifth
international congress of orientalists in Moscow, 1960
Diakanoff, I.M.
(1985) "Media: The Medes and the Neighbouring Countries", bak. ed. Gershevitch,
I. (1985) The Cambridge History of Iran, c.2 (Cambridge: CUP).
Dvornik, F. (1966)
Early Christian and Byzantine political thought, vol.1: origins and background
(Washington, D.C.: The Dumbarton Oaks Center for Byzantine Studies).
Ferrill, A. (1985)
The Origins of War: From the Stone Age to Alexander the Great (London: Thames &
Hudson, 1986).
Foley, V. Soedel, V.
(1981) "Ancient Oared Warships" Scientific American, 224(4), 116-29.
Frankfort, H. (1948)
Kingship and the Gods (Chicago: The University of chicago Press, 1978).
Frye, R.N. (1960)
"Genges Dumezil and the translations of the Avesta" Numen, 7.
Frye, R.N. (1977)
"The Sasanian system of walls for defence", bak. ed. M. Rosen-Ayalon (1977)
Studies in the memory of Gaston Wiet (Jerusalem: Institut of Asian and African Studies,
The Hebrew University of Jerusalem).
Frye, R.N. (1983)
"The political history of Iran under the Sasanians", bak. ed. Yarshater, E.
(1983) The Cambridge history of Iran, c.3(1), The Seleucid, Parthian and Sasanian periods
(Cambridge: CUP).
Gershevitch, I.
(1953) "Iranian Literature", bak. ed. Ceadel, E.B., Literatures of the East
(London: ).
Gnoli, G. (1980)
Zoroaster's time and homeland: a study on the origins of Mazdeism and related problems
(Naples: Istituto Universitario Orientale, Seminario di Studi Asiatici).
Hallock, R.T.
(1960)"..." Journal of Near Eastern Studies, c.19.
Hallock, R.T. (1985)
"The Evidence of the Persepolis Tablets", bak. ed. Gershevitch, I. (1985) The
Cambridge History of Iran, c.2 (Cambridge: CUP).
Hennning, W.B.,
Taqizadeh, S.H. (1957) "The dates of Mani's life", Asia Major, c.6.
Herzfeld, E. (1968)
The Persian Empire (Oxford: At the Clarendon Press).
Herzfeld, E.E.
(1941) Iran in the Ancient East (London: OUP).
Hignett, C. (1963)
Xerxes' invasion of Greece (Oxford: At the Clarendon Press).
Hinnelis, J.R. ed.,
(1984) The Penguin dictionary of religions (Harmondsworth: Penguin Books).
Hinz, W. (1971)
"Achämenidische Hofverwaltung", Zeitschrift für Assyriologie, 1971.
Klima, O. (1959)
"The Date of Zoroaster", Archiv Orientální, 27, Prague.
Jackson, A.V.W.
(1899) Zoroaster, the prophet of ancient Iran (New York: , yeni baskısı 1965).
Kraay, C.M. (1976)
Archaic and Classical Greek Coins (London: Methuen & Co Ltd).
Kraay, C.M. (1988)
"Coinage", bak ed. Boardman, J. et.al. (1988) The Cambridge Ancient History,
Second edition, c.4, Persia, Greece and the Western Mediterranean, c.525 to 479 B.C.
(Cambridge: CUP).
Kuhrt,A. (1988)
"Babylonia from Cyrus to Xerxes", bak. ed. Boardman, J. et.al., The Cambridge
Ancient History, 2nd. edition, Vol.4 , (Cambridge: CUP).
Lewis, D.M. (1977)
Sparta and Persia (Leiden: E.J. Brill ).
Lewis, D.M. (1984)
"Postscript to A.R. Burn's "Persia and the Greeks (1962)" ", bak.
Burn, A.R. (1962), reprinted in l984.
Malandra, W.W., ed.
ve çev. (1983) An introduction to ancient Iranian religion: Readings from Avesta and
Achaemenid inscriptions (Minneapolis, Minn.: Univ. of Minnesota Press).
Oppenheim, A.L.
(1968) " 'The Eyes of the Lord", Journal of the American Oriental Society, 88,
173-80.
Perrot, G., Chipiez,
C. (1892) History of Art in Persia, Fransızca aslından ingilizceye çeviri (London:
Chapmann and Hall).
Postgate, J.N.
(1979) "The economic structure of the Assyrian Empire", bak. ed. Larsen, M.T.
(1979) Power and propaganda: a symposium on ancient empires (Copenhagen: Akademisk
Vorlag).
Postgate, J.N.
(1982) "Ilku and land tenure in the Middle Assyrian Kingdom - a second attempt",
bak. ed. Dandamayev, M.A. et.al. (1982) Societies and languages of the Ancient Near East,
studies in honour of I. M. Diakanoff (Warminster: Aris & Phillips Ltd.).
Ramsay, W.M. (1890)
The historical geography of Asia Minor (London: Royal Geographical Society Supplementary
Papers, c.4 - John Murray).
Ray,J.D. (1988)
"Egypt, 525-404 BC", bak. ed. Boardman, J. et.al., The Cambridge Ancient
History, 2nd. edition, Vol.4 , (Cambridge: CUP).
Sancisi-Weerdenberg,
H. (1983) "Exit Atossa: images of women in Greek historiography on Persia", in.
ed. Cameron, A., Kuhrt, A (1983).
Stark, F. (1966)
Rome on the Euphrates (London: John Murray).
Stronach, D. (1978)
Pasargadae (Oxford: At the Clarendon Press).
Thieme, P. (1960)
"The Aryan Gods of the Mitanni Treaties", Journal of the American Oriental
Society, 80.
Wulff, H.E. (1968)
"The Qanats of Iran" Scientific American, 1968.
Yarshater, E. (1983
a) "Iranian Common Beliefs and World-view", bak. ed. E. Yarshater, The Cambridge
History of Iran, 3(1) (Cambridge: CUP).
Yarshater, E. (1983
b) "Iranian National History", bak. ed. E. Yarshater, The Cambridge History of
Iran, 3(1) (Cambridge: CUP).
Young, R.S. (1956)
"The Campaign of 1955 at Gordion: Preliminary Report", American Journal of
Archaelogy, 60.
Young, T.C. Jr.
(1988 a) "The early history of the Medes and the Persians and the Achaemenid Empire
to the death of cambyses", bak. ed. Boardman, J. et.al., The Cambridge Ancient
History, 2nd. edition, Vol.4 (Cambridge: CUP).
Young, T.C. Jr.
(1988 b) "The consolidation of the Empire and its limits of growth under Darius and
Xerxes", bak. ed. Boardman, J. et.al., The Cambridge Ancient History, 2nd. edition,
Vol.4 (Cambridge: CUP).
Eisenstadt, S.N.
(1979) "Observations and queries about sociological aspects of imperialism in the
ancient world", bak. ed. Larsen, M.T. (1979) Power and propaganda: a symposium on
ancient empires (Copenhagen: Akademisk Verlog).
Saggs, H.W.F. (1988)
The greatness that was Babylon: a survey of the ancient civilization of the
Tigris-Euphrates valley, 2nd. ed. (London: Sidgwick & Jackson).
Heltzer, M. (1978)
Goods, prices and the organization of trade in Ugarit: marketing and transportation in the
eastern Meditterranean in the second half of the II milennium B.C.E. (Wiesbaden: Dr.
Ludwig Reichert Verlog).
Forbes, R.J. (1950)
Metallurgy in antiquity (Leiden: E.J. Brill).
Wulff, H.E. (1968),
"The Qanats of Iran", Scientific American, 1968.
Smith, S. (1944)
Isaiah Chapters XL-LV: literary criticism and history; the Schweich lectures of the
British Academy, 1940 (London: The British Academy).
Malandra. W. W.
(1983) An introduction to ancient Iranian religion: readings from the Avesta and
Achaemenid inscriptions (Minneapolis, Minn.: Minnesota University Press).
Iliffe, J.H. (1953)
"Persia and the ancient world". Bak. ed. Arberry, A.J. (1953) The Legacy of
Persia (Oxford: at the Clarendon Press).
Cardascia, G. (1951)
Les archives des Muraşû, une famille d'hommes d'affaires babyloniens à l'époque perse
(445-403 av. J.C.) (Paris).
Robinson, E.S.G.
(1958) "The beginnings of Achaemenid coinage", Numismatic Chronicle, c.1958.
Starr, C.G. (1976)
"Greeks and Persians in the fourth century B.C.", Iranica Antiqua, c.2.
Starr, S.F. (1962)
"The Persian Royal Road in Turkey", Yearbook of the American Philosophical
Society l962.
Wang Yeh-chiu ve
Lord Trevelyan, editörler (1973), The genius of China,.an exhibition of archaelogical
finds of the People's Republic of China held at the Royal Academy, London (London: The
Times et.am.)
1 Bu metin, epeydir üzerinde çalıştığım, sonuçlanmasını çok
istediğim ama sonuçlandırılması bir hayli zoru bir projenin, Fatih sonrası Osmanlı
devlet tecrübesinin üzerinde şekillendirildiği geleneklerin geriye doğru izini sürme
projesinin, araştırması ve yazılması bitmiş bölümlerinden birinin, Hakhamaniş
İmparatorluğu tarihi mahiyetindeki bir çalışmanın bir parçasıdır. 1988-1989 ders
yılında bu bölüm üzerinde Cambridge Üniversitesi Şark Bilimleri Fakültesi'nde
çalışmama imkân veren burs için İngiltere Hükümeti'ne, Büyük Elçi Sir Timothy
Daunt nezdinde teşekkür etmeyi görev bilirim.
2 İranca isim ve terimlerin yazılışında, Pers (ve Med)lerin
adlarının Grekçe karşılıkları değil, bilindikleri durumlarda Eski Persçeleri
kullanıldı. Eski Persçe adların Türkçe alfabeyle transkripsiyonunda, Malandra (1983,
ix'deki transkripsiyon kurallarına uyuldu. Ancak 'sh' sesi Türkçe'de 'ş' harfiyle,
church'deki ses de Türçedeki ç harfiyle karşılandığı için, gerekli yerlerde bu
Türkçe harfler kullanıldı. Mesela Saoshyant ya da ardashir. Bunlarda İngilizce
yazılış, türkçedeki 'ş' sesiyle düzeltilerek alıntı. Böylece mesela Yaşt,
Saoşyant, Ardaşir. Uzatılmış sesli harfi gösteren makron, Türkçe imladaki ' ^ '
işaretiyle gösterildi, böylece â, û, î, ê.
3 Arap-İslam kaynaklarında Serhas, Batı kaynaklarında Xerxes.
4 Pers imparatorlarının emrinde paralı asker olarak çalışan
Greklerin aktardıkları da, bu imparatorluğun orduları ve donanmaları hakkında
önemli bir kaynak oluşturmaktadır.
5 Elamlılar batı İran'ın Medler ve Perslerin gelmesinden binlerce
yıl öncesinden beri, Mezepotamya uygarlığının etkisi altında yazılı bir üst
kültür üretmiş olan yerli halkıydı. Ancak, Perslerin geldiği dönemde siyasi
güçlerini yitirmiş oldukları bir dönemde batı İran'a gelip komşuları olan
Perslerle iyi ilişkiler içine girmişlerdir. Okur-yazar bir gelenekten gelmeyen Persler
Anşan'da ilk devlet örgütlerini geliştirirken Elamlıları 'katip' olarak kullanmağa
başladılar. Bu Elamlıların Persleşmesini hızlandırdı. [Hakhamaniş
İmparatorluğu'nun kuruluş yıllarında birçok Elamlının çocuklarına Pers isimleri
vermekte oldukları konusunda bak. Boyce (1982), 32].
6 Khşayârşân dönemiyle ilgili kaynaklar, bir çok ayrıcalığa
sahip 'Ölümsüzler'in saygınlığını vurgulamaktadır. Savaş sırasında dahi, özel
olarak taşınan erzakla yemekleri ayrı pişirilmekte, orduya refakat eden cariyeler ve
hizmetçiler 'Ölümsüzler'e özel hizmet sunmaya devam etmekteydi. Cook (1983), 105.
7 Xenophon, Pers İmparatorluğu'nun kurucusu Kûru'nun ilk
fetihlerinde boyunduruk altına aldığı "devletler"de bıraktığı garnizon
komutanlarını doğrudan doğruya kendine bağladığını, bunlara "kalelerini
korumak" dışında, bulundukları yerlerdeki hiç bir idari ve mali işe
karışmamak emrini verdiğini, idari ve mali işler için satrapları görevlendirdiğini
yazmaktadır. Bak. Cyropedia , c.2, 409-13. Pers İmparatorluğu'nun daha sonraki
dönemlerinde ise bazı birliklerin satrapların emrine verildiği anlaşılmaktadır.
ayrıca bak. Young (1988b), 91-2.
8 En küçük birim başında bir 'onbaşı' bulunan on erden
oluşuyordu. Böyle on birime bir 'yüzbaşı', on tane yüzlük birliğe ise bir
'binbaşı' kumanda ediyordu. On bin kişilik topluluğun başında bir üst kumandan
vardı.
9 Young (1988b), 91-2; Cook (1983), 101-2. Heredot Khşayârşân'ın
Yunanistan seferi sırasında Pers ordusuna katkıda bulunan kırkbeş, Pers donanmasına
katkıda bulunan oniki halkın adını vermektedir. Histories, 466-74.
10 Daha sonra Hint-Avrupa dil grubuna ayrılacak olan çeşitli
halkların ana gruplarından biri.
11 Drover, M.S. (1973) "Syria c.1500-1400BC", the Cambridge
Ancient History, c.2/l, 493.
12 Darlington, C.D. (1969) The evolution of mankind (New York,
NY: Simon and Schuster), 196, 203 ve yukardaki 1.1. ve 1.2. nolu bölümler.
13 Heredotus, The Histories, 459.
14 Ariran, The Campaigns of Alexander, 369 ve aynı sayfada metni
İngilizceye çeviren De Sélincourt'un 47 nolu notu.
15 Wang Yeh-chiu ve Lord Trevelyan, editörler (1973), 110.
16 İÖ 422'de, İkinci Dâra'nın yaptığı bir eferberlik
sırasında Güney Mezopotamya'da tutulan bir kayıttan, böyle bir gelir kaynağını
elinde bulunduran süvarinin, savaşa, para (bir mina gümüş) ve gıda malzemesi, at ve
koşumu, eğer-kumaşı, demir cuirass, boyun koruyucusu olan bir miğfer, kalkan, 130 ok,
kalkana takılan demir bir parça, bir demir gürz, iki javelin, bir mina gümüş
tutarında para, ve yiyecek erzakla katılması gerektiği anlaşılmaktadır. Cook
(1983), 102.
17 Her 'trireme'de 170 kürek ve kürekçi vardı. Bunlar teknenin her
iki tarafında, en üstte 31+31, ortada 27+27 ve altta gene 27+27 olmak üzere üç
düzeyde oturarak kürek çekiyorlardı. Kıçta iki tarafta birer büyük kürek kullanan
iki dümenci vardı. Gemilere ayrıca otuz kadar savaşçı asker bindiriliyordu. Bu
tekneler tam yolla kürek çekildiğinde saatte azami 11.5 knot ya da 21.3 km hız
yapabiliyordu.
18 Heredot'un aktardığı iki olay ya da öykü, Pers
imparatorluğundaki bütün ergin erkeklerin, ilke olarak askerlikle yükümlü olduğunu
vurgulamaktadır. Üç oğlu da askere alınan biri, Batı seferine hazırlanmakta olan
Dâra'dan bunlardan birini geride bırakmasını diler. Dâra, "şahsi bir
arkadaşının mütevazi bir ricasını cevaplandırıyormuş gibi, üçünü de
bırakmaya razı olduğunu söyler. Oğullarının askerlikten bağışlanacağını sanan
[adam] çok sevinir, ama kral subaylarına üç genç adamı öldürmelerini emreder.
Böylece üçü de gerçekten de geride bırakılmış olur, [ama] boğazları kesilmiş
olarak." Histories, 270. Khşayârşân'yla ilgili benzer bir ikinci öykü için
bak. ilerdeki dipnotu. ..
19 İranî halkların eski dinlerinin tanrılarından biri. İÖ ikinci
bin yılın sonlarına doğru yaşadığı sanılan Zarathuştra'nın öğretisiyle,
İranî dünya görüşü, bir uçta iyilik ve bilgelik olan ve ateşle simgelenen tanrı
Ahura Mazda (Hürmüz) ile onun karşıtı kötülük ve cehalet olan şeytan Angri Mainyu
(Ahriman) arasındaki kozmik ve ahlakî çatışmaya inanca oturan düalist bir din haline
geldi.
20 The history of Alexander, İngilizceye çeviren W. Heckel
(Harmondsworth: Penguin, 1984), 30-1.
21 Med ve Perslerin rahipleri.
22 Ahura Mazda'nın tasviri, YST.
23 Ki Hakhamanişlerin bu kraliyet rengi daha sonra Romalılar
tarafından da benimsenecektir.
24 Bak. Kent (1950), 137-8.
25 Bazı çağdaş tarihçiler Khışaârsa'nın Yunanistan'a
getirdiği asker sayısının 180,000'in üstünde fakat Cook' un verdiği 300,000
tahmininin altında olduğunu söylemektedir. [Bak. Hignett (1963), 350-5. Cook' un daha
mütevazi bir askeri ölçek öneren hesaplamaları eleştirmesi ve kendi tahminini
oluşturması için bak. Cook (1983), 110, 114-6.
26 İÖ 400 yılı yöresindeki nüfus tahminleri için bak. C. Mc
Evedy, R. Jones (1978) Atlas of world population history (Harmondsworth, Penguin),
passim.
27 Bak. The Histories, 480-1. Pers hükümdarı bir şehirden
geçerken onu yemekte ağırlamak için yapılan masraflar konusunda ayrıca bak.
Athenaeus, Deipnosophists, c.1, 235.
28 Heredot, Histories, 243.
29 Kent, 130-2.
30 Heredot, Histories, 231.
31 Heredot, Histories, 253. Gene Heredot'a göre, Khşayârüân
da, Greklere karşı büyük seferinin arifesinde, "ülkedeki ileri gelen
adamları" toplantıya çağırmış, onlara anlattığı Yunanistan'ı ve Avrupa'yı
fethetme planını "açık tartışmaya" sunmuş, katılanlardan
"görüşlerini ifade etmelerini" istemiştir. ibid., 443-5.
32 Yeni Persçe'de (Pahlavice) ve oradan Osmanlı Türkçesinde,
'bendeniz'deki 'bende'. İngilizcedeki 'bond-s-man' de, Eski Persçe'deki ba[n]da-ka'dan
(daha doğrusu ortak İndo-Avrupa kök kelimeden) gelir. Kent, 199. Ayrıca bak. Cook,
J.M., 54-7.
33 Ana yazıttaki ilgili bölüm, Kent, 132-3; ekleme metindeki ilgili
bölüm, 134.
34 Heredot, Histories, 251-52.
35 Godard 1962, 114. Saraylar konusunda ayrıca bak Boyce (1982), 50-4
(Pasargadae), 97-110 (Susa ve Persepolis).
36 Godard 1962, 114.
37 Young (1988 b), 105-9; Ghirshman (1964), 147-223.
38 "Kûru, kış mevsiminde yedi ayı, bu aylarda iklimin ılık
olduğu Babil'de, baharda üç ayı Sus'ta ve yazın doruğunda da iki ayı Ekbatana'da
geçirirdi ... [böylece bütün bir yıl boyunca] sürekli bir bahar-mevsiminin
ılıklığı ve serinliğinin tadını çıkarırdı" diyen Xenephon'a göre [Cyropedia
, c.2, 421], Hakhamaniş hükümdarları imparatorluğun kurulmasından itibaren farklı
mevsimleri farklı saraylarda geçirmeğe baülamışlardır. Bu konuda ayrıca bak. Young
(1988b),80-1.
39 Histories, 216. Kambujiya'nın kızkardeşiyle evlenmesinin,
Mısır'ı işgal etmesinden sonra Mısır Firavunlarının kardeşleriyle evlenmeleri
geleneğinin etkisinde kalmasının bir sonucu olduğu öne sürülmüştür. Boyce ise,
bu eylemin Zarathuştriyanlar arasında yaygın olan çok eski 'khvaêtvadatha' yani en
yakın kan akrabasıyla evlenme kurumunu yansıttığı kanısındadır [(1982), 75-6].
40 Pers hükümdarlarının kendi siyasi fikirleri ve tecrübelerindeki
hükümdar örneklerinden tamamen farklı olan bu kimliği, statüsü, Grekleri
şaşırtmış; Perslerin 'krallarını' tanrı olarak gördüklerini sanmaları
yanlışına yol açmıştır. Bu yanılmanın bir örneği olarak Aeschylus'un Persae
oyunu gösterilebilir. Daha sonra ele alınacağı gibi Pers hükümdarları ne
hükümdarlıkları sırasında ne ölümlerinden sonra tanrılaştırılmamışlardır.
41 The Holy Bible, 516.
42 Ayrıca bak. Eulogy of Agesilaus, 36-7.
43 Athenaeus, Deipnosophists, c.1, 235-6. İmparatorluğun
kurucusu Kâruş'un, arkadaşı olan Pers soylularını şölen sofralarında yanına
oturtarak yemek yemesi için bak. Xenephon, Cyropedia , c.2, 375-6. Makedonyalı
Polyaenus da, iskender'in Pers saraylarından birinde rastladığı ve kralın bulunduğu
sarayın mutfaklarında kullanılan günlük malzemenin bronz bir sütuna kaydedilmiş
listesine göre günde 112,500 litre (2,200 artabê, bak. Ek.1.1.3.) kadar buğday, arpa
ve çavdar, 400 erkek koyun, 100 öküz, 30 at, 400 iyi beslenmiş kaz, 300 kaplumbağa
yavrusu, 600 adet çeşitli küçük kuş, 300 tavşan, 100 ördek, 30 ceylan, 185 litre
taze ve tatlandırılmış süt, 90 kilo kuru siyah üzüm, 560 litre saf susam, 50 litre
taze tatlı şarap, 560 litre tuz,95 litre susam yağı, 50 litre süzülmüş tere
yağı, 50 litre terebinth yağı, 50 litre acanthus yağı, 30 litre tatlı badem yağı,
170 litre kurutulmuş badem, 4700 litre şarap, 500 kilo bal, 300 araba çekisi odun
tüketildiğini; ayrıca askeri birliklere saraydan günde 195,000 litre buğday, arpa,
çavdar, 1900 litre susam yağı, 930 litre sıradan şarap, ve hayvanları için çok
büyük miktarlarda arpa, saman, ot verildiğini yazmaktadır. Bak. Strategemata
IV. 3. 32. ?lgili bölümü olduğu gibi aktaran Bivar (1985), 638-9.
44 Xenephon, Cyropedia , c.2, 307-9, 315. Ayrıca bak. Young
(1988 b), 81-2.
45 Xenophon, The Persian Expedition, IX.2.
46 Plutarch, II. Artaksüaca'nın bir seferde taktığı takıların
değerinin 12,000 altın talent olduğunu söylemektedir ki bu yaklaşık 3.3 milyon
altın Osmanlı Lirası tutarındadır. Alıntı için bak. Cook, 138.
47 Hem Hakhamaniş dönemine ait ve Magileri gösteren kabartmalarda,
hem de günümüzde Zoroasteryen ibadetine ait nadir fotoğraflarda, ibadet edenin
ağzının peçeyle örtüldüğünün görülmesi, nefesin önündekini kirletebilecek,
kirli bir şey olarak değerlendirilmesinin İranî kültür dünyasının çok eski ve
kalıcı geleneklerinden biri olduğunu göstermektedir. Bak. Herzfeld (1941), 205'deki
figürler ve Boyce (1979), kapak fotoğrafı.
48 Athenaeus, Deipnosophists , c.3, 873-4; Heredot, The
Histories, 117; Xenephon, Cyropedia , c.2, 447-51; Polyaenus, IV 32.
49 Heredot, Dâra ve altı arkadaşının, tahta çıkan sahte
Bardiya'yı öldürmek için gizlice saraya girdiklerinde, "kral'ın habercisi"
olan "hadımlar"la karşılaştıklarından, kendilerini durdurmağa çalışan
bu "hadımları" öldürmek zorunda kaldıklarından söz etmektedir. Histories
, 236.
50 The Holy Bible, "The Book of Esther", 516-24.
İncil'in eski ?ahitlik bölümünün bu kitabına göre Ester, saraya alınan
cariyelerden biri olup, güzelliği ve kişiliğiyle Kyşâyârşa'nın dikkatini çekip,
kraliçe yapılmıştı. Öte yanda, bu kaynakta aktarılan bir öyküden,
Khşayârşân'ın hükümdarlığı sırasında bile, saraydaki hadım harem
ağalarının, kralı öldürmeğe kadar varan entrikaların içinde oldukları
anlaşılmaktadır. [ibid., 518]. Dâra'nın altı 'resmi eş'inin bulunmasına rağmen,
sonraki birçok Pers hükümdarının sadece birer 'resmi eş'le yaşadığı
anlaşılmaktadır. Bak. Cook, 135-6.
51 Heredotus, The Histories , 204. Dâra'nın altı 'resmi
eş'inin bulunmasına rağmen, sonraki birçok Pers hükümdarının sadece birer 'resmi
eş'le yaşadığı anlaşılmaktadır. Cook, Mezopotamya harem geleneğindeki güçlü
valide kraliçeler hakkında şu örnekleri vermektedir. "Semiramis'in tarihi
prototipi olduğu varsayılan Sammuramat, ... [İÖ] dokuzuncu yüzyılda, oğlu idareyi
ele alıncaya kadar yıllarca Asuryaya hükmetti, ve Esarhaddon ve Nabunaid'in anneleri
[güçlü kişiler olarak] oğullarının yanında göründüler, ki Esarhaddon'un annesi
tahtı sadece oğlu için değil, oğlunun ölümünden sonra Ashurbanipal için de elde
etti; Nabunaid'in annesi ise, 'et yiyip içki içebilmeğe [devam ederek] bedenen ve
zihnen sağlıklı olarak 104 yaşına kadar yaşadıktan sonra, ?Ö 547'de
öldü." Cook (1983), 185. Ayrıca bak. Young (1988b), 83.
52 Plutarch, Artaxerxes, XIX, XXIII.
53 Histories , 165; Xenophon, The Persian Expedition ,
72, 122; Plato, Alcibiades I, 123 B. Hakhamaniş sarayında kadınlar konusunda ayrıca
bak. Sancisi-Weerdenberg, H. (1983), passim.
54 Histories, 558-9.
55 Cook (1983), 224.
56 Lewis, D.M. (1977) Sparta and Persia, 20-1, alıntı yapan
Cook (1983), 136, 143.
57 Cook (1983), 57, 167-70.
58 Heredot'un Dârâ'nın tahtı ele geçirmesi hakkında
anlattıklarına göre, Dâra'nın içlerinden biri olduğu yedi arkadaşın kendi
aralarında yaptığı anlaşmanın bir hükmü de, aralarından kral olacak olanın bu
yedi kişinin ailesi dışından kimseyle evlenmemesi idi. Histories, 241. ayrıca
bak. Cook (1983), 135.
59 Quintus Curtius Rufus, The History of Alexander, ... !.
60 Cook (1983), 96, 134-5, 167.
61 Young (1988b), 79-80; Cook (1983), 12-3. Bu durum Araplar ve
'mawali'leri arasındaki ilişkilerle karşılaştırılabilir.
62 Kendisinin okuma yazma bilmediği sanılan Dâra, Behistan
anıtındaki yazıtta, bu yazıt için, "Ahuramazda'nın izniyle, Aryan dilinde ve
eskiden var olmayan farklı bir yazıyla yaptım" demektedir. Son arkeolojik
bulgular, Dâra'nın bu iddiasına gölge düşüren ve Pasargadae harabelerinde Kûru'ya
ait kabartmalarda bulunan birkaç satır Eski Persçe yazının, buradaki yapımı
tamamlattıran Dâra döneminde daha sonra yazıldığını ortaya çıkararak, Dâra'yı
doğrulamıştır. Dâra'nın dedesi Arşâma ve büyük dedesi Ariyâramna'nın ağzıyla
ifade edilmiş Eski Persçe metinleri taşıyan altın tabletlerin de [bak. Kent (1950),
107, 116], çok daha sonra, muhtemelen İÖ 4. yüzyılda yazıldıkları
anlaşılmıştır. Bak. Cook (1983), 67-9, 240, dn.5, (1985), 210; Frye (1963), 98-9.
63 Cook (1983), 12-3. Persler, kendi homojen ve eski yazı geleneğine
sahip Mısır'da ise, diğer yazı ve dillerin yanında Hiyeroglif yazısı ve Mısır
dilini de kullanmışlardır.
64 Hinz (1971) "Achämenidische Hofverwaltung", Zeitschrift
für Assyriologie, 61, 260-311, Neue Wege im Altpersischen (Wiesbaden), 57-9,
zikreden Young (1988b), 82; Lewis, D.M. (1977), 7-9. Farnaka'nın saraydaki görevinin
önemi konusunda ayrıca bak. Hallock (1985), 589-91. Farnaka'nın oğlu Artabazus, [Grek
kaynaklarındaki ad, eski Persçesi bulunamadı] Khşayârşân Grek seferinde Parth ve
Harzem birliklerine kumanda etti, Khşayârşân Yunanistan'dan çekilirken, geride
bırakılan ordunun başına getirildi. Daha sonra merkezi Marmara'nın güneyindeki
bölgedeki Daskylein olan eyalete satrap olarak atandı. Daskylein satraplığı, adeta
miras yoluyla geçen bir hak olarak iskender'in istilasına kadar Artabazos'un
sülalesinin elinde kaldı. Bak. Hallock (1985), 591; Cook (1983), 167.
65 Young (1988b), 82; Cook (1983), 143-4. Ayrıca bak. Plutarch, Themistocles,
...;
66 Hallock (1985), 590.
67 Lewis, D.M. (1977), 22-3; Young (1988 b), 111.
68 Young (1988b), 83-4. Ayrıca bak. ilerdeki dip notu ... .
69 Xenophon, Cyropedia, c.2, 337. |