ÖRTÜDE
BULUNMASI GEREKEN NİTELİKLER
a) Örtünün el ve yüz dışında bütün bedeni örtmesi:
Kadınların el, yüz ve ayakları dışında, sarkan saçları dahil
bütün bedenleri namazda veya yabancı erkeklerin yanında örtülmesi gerekli olan
yerlerdir. El ve yüzün ise bir fitne korkusu bulunmadıkça namazda da namaz dışında
da örtülmesi gerekmez. Sağlam görüşe göre ayakların da örtülmesi gerekmez.
Çünkü ayaklarla yolda yürünür ve yoksullar için bunları örtme zorluğu vardır.
Nitekim "Kadınlar süslerini (yabancı erkeklere) açmasınlar" (en-Nûr, 24/31) ayetinde "kendiliğinden
görünen yerler müstesnadır" ilave istisnası ile, bedenden bazı yerlerin
açık
kalabileceğine işaret edilmiştir. Yukarıda Allah elçisinin Hz. Ebü Bekr'in kızı
Esma'ya el ve yüzün açık kalabileceğini bildirdiğini belirtmiştik. (bk. Ebu Davud, Libas, 31)
Başka bir hadiste Allah elçisi; "Kadın örtülmesi gereken avrettir. Dışarı
çıktığı zaman şeytan ona gözünü diker." (Tirmizi, Rada, 18; Ebu İsa, bu hadise 'hasen-garip' demiştir.) buyurmuştur.
Sonuç olarak en-Nur Sure'si 31. ayetteki baş örtüşü
(hımar-humur) ve el-Ahzab Suresi 59. ayetteki dış giysi (cilbab-celabîb) terimleri
birlikte değerlendirilince, kadın için iki parçalı bir giysi şekli ortaya çıkar.
Birincisi; saç, boyun ve göğüsleri örten ve omuzlara doğru yakaların üstüne
serbest bırakılan "baş örtüşü"; ikincisi ise "dış giysi"
olup, bunun şekli iki türlü tarif edilmiştir. Baş örtüsünün üstünden, bedeni
aşağıya kadar örten büyük parça giysi veya baş örtüsünün altında boyundan
aşağı topuklara kadar örten dış giysi cilbabın tarifleri arasındadır. Hatta
cilbaba, baş örtüşü veya peçe anlamı verenler olduğu gibi Abdullah b. Mes'ud ile
Abdullah b. Abbas (r. anhüma)'nın "rida" yani bedenin üst bölümünü örten
dış giysi ya da örtü anlamını verdiklerini yukarıda (örtünme-tesettür sayfası)
belirtmiştik. (bk. el-Kurtubi, a.g.e., XIV, 156;
Elmalılı, a.g.e., VI, 337. Not: Hac'da ihrama giren erkeklerin üst kısma örttükleri
peştemala "rida", alt peştemala ise "izar" denir.)
Örtünmenin gayesi zinadan ve yabancı erkeklerin sarkıntılık
yapmasından sakındırmak olduğuna göre, giysinin parça sayısına bakmaksızın
aşağıda açıklayacağımız nitelikleri taşıması gerekir. Altını göstermemesi,
bol olması, karşı cinsin giysisine benzememesi bu nitelikler arasında sayılabilir.
Bunları kısaca açıklayacağız.
b) Örtünün altını göstermemesi ve beden hatlarını belli
etmemesi:
Örtünün sık dokunmuş ve altını göstermeyen kalınlıkta olması
gerekir. Cildin rengini gösterecek derecede ince olan giysi ile kadın örtülmüş
sayılmaz. Bu yüzden derinin beyazlığı veya kırmızılığı belli olan elbise ile
namaz geçerli olmaz ve bununla örtünme gerçekleşmez. Eğer giysi kalın olmakla
birlikte uzvu belli ederse ve hacmi ortaya koyarsa, bu çirkin görülmekle birlikte namaz
geçerli olur. Çünkü bundan kaçınmakta güçlük vardır.
Şafiilere göre, vücut hatlarını belli eden böyle dar bir giysi
ile namaz kılmak kadınlar için mekruhtur, erkeklerin de dar giysiyi terketmesi daha
uygundur. (bk. Şafii, el-Ümm, I, 78; Nasıruddin
el-Elbani, hicab, terc, Akif Nuri, İst. 1976, s: 58, 59, Döndüren, a.g.e., s. 228)
Giysinin geniş ve altını göstermeyen nitelikte olması gerektiğini
bildiren çeşitli hadisler vardır. Hz. Ebû Bekr'in kızı Esma (r. anha)'nın ince
giysilerle Nebî (s.a.s)'ın huzuruna çıkınca; Allah elçisinin ondan yüz
çevirdiğini ve erginlik çağına giren bir kadının elleri ve yüzü dışında bir
yerinin yabancı erkekler tarafından görülmesinin uygun olmadığını ona
bildirdiğini yukarıda (örtünme-tesettür) belirtmiştik. (Ebu Davud, Libas, 31; el-Heysemi, a.g.e., V, 137)
Hz. Peygamber, Dihye el-Kelbî (r.a)'e Mısır'da dokunmuş keten bir
kumaş vermiş, yarısından kendisine gömlek diktirmesini, diğer yarısından ise
eşinin giysi yapmasını bildirmiştir. Ancak daha sonra şöyle buyurdu: "Eşine
git, söyle altına bir gömlek giysin. Çünkü vücut şeklinin ortaya çıkmasından
korkarım." (el-Kurtubi, a.g.e., XIV, 156) Allah'ın elçisi benzer uyarıyı Üsame b. Zeyd (r.a)'in eşi
için de yapmıştır. eş-Şevkanî (ö. 1250/1834) bu hadisin açıklamasında şöyle
demiştir: "Bu hadise göre, kadınların bedenlerini vücut hatları belli olmayacak
şekilde bir giysi ile örtmeleri gerekir. Setri avret için bu şarttır. Usame'nin
eşine "kubtıyye" denilen giysinin altına bir gömlek giymesini emretmesi, bu
çeşit giysinin şeffaf olması ve vücut hatlarını göstermesi yüzündendir." (eş-Şevkani, Neylü'l-Evtar, II, 97)
Şu hadis-i şerif de giyimli, fakat çıplak kadınların dünya ve
ahiretteki, sıkıcı hallerini belirtir. "Ümmetimin son dönemlerinde giyimli
fakat çıplak bir takım kadınlar olacak, bunların başlarının üstü deve hörgücü
gibi bulunacaktır. Bunları lanetleyin, çünkü onlar lanetlenmişlerdir" Başka
bir rivayette; "onlar cennete giremez ve cennetin kokusunu bile bulamazlar" ilavesi
vardır. (Müslim, Libas, 125, Cennet, 52; Ahmed b.
Hanbel, II, 223, 356, 440)
Temîm oğulları kabilesinden bir takım kadınlar Hz. Aişe'yi (ö.
57/676) ziyarete gelmişti. Üstlerinde ince giysiler vardı. Hz. Aişe kendilerine
şöyle dedi: "Eğer siz mü'minler iseniz, bunlar inanmış hanımların giysileri
değildir. Eğer mü'min değilseniz, o zaman durum değişir."
Yine Hz. Aişe'nin huzuruna, ince baş örtülü bir gelin
getirilmişti. O, şöyle dedi: "Nur suresine inanan bir kadın bunu
örtünmez." (el-Kurtubi, a.g.e., XIV, 157) Hz. Ömer'in, evden dışarı çıkacak olan kadının
örtünmesi ile ilgili olarak şöyle dediği nakledilmiştir: "Müslüman kadın,
bir ihtiyacı olduğu zaman, vücudunu gizleyen normal bir giysi içinde evden dışarı
çıkmaktan menedilemez. Ancak bu öyle bir örtü olmalıdır ki, eve dönünceye kadar
onu (bu giysi içinde) kimse tanımaz." (el-Kurtubi,
a.g.e., XIV, 157) Diğer yandan Hz. Ömer'in devlet
başkanlığı sırasında, hür kadınlara benzemek için başını örten bir cariyeye
örtüsünü çıkarttığı nakledilmiştir. Ancak örtünmenin gayesi ve örtünme
ayetlerindeki genel anlam dikkate alındığında hür veya köle ayırımı
yapılmaksızın, bütün mü'min kadınların örtünme hükmü kapsamına girdiği de
söylenmiştir. Nitekim Hz. Peygamber; "Allah'ın kullarının mescidlere
gitmelerine engel olmayınız" (bk. Müslim,
Salat, 135, 138, 140; Ebu Davud, Salat, 52, İbn Mace, Mukaddime, 2; Ahmed b. Hanbel, II,
43, 90, 140) buyurduğu halde, onun vefatından sonra
ashab-ı kiram, kadınları beş vakit namaz için mescide çıkmaktan menetmişlerdir.
Hatta Hz. Aişe'nin şöyle dediği nakledilmiştir: "Hz. Peygamber (s.a.s)
günümüze kadar yaşasaydı, İsrailoğulları kadınlarının menedildiği gibi,
bugünkü kadınları mescidlere çıkmaktan menederdi." (Buhari, Ezan, 163,; Müslim, Salat, 144; Ebu Davud, Salat, 53; Tirmizi, Cum'a,
36; Malik, Muvatta, Kıble, 15, İbn Hanbel, VI, 91, 193)
Sonuç olarak hanımların ve yetişkin kız çocuklarının namazda
baş örtüleri ve altını göstermeyen bolca olan elbiserle örtünmeleri gerekir. Eğer
giysi ince olur veya dar olup vücut hatlarını belli ederse, üstüne bolca bir dış
giysi veya sabahlık gibi bir örtü giymeleri tesettürü tamamlar. Evden dışarı
çıkarken veya evde yabancı erkeklerin yanında baş örtüşü ve cilbab denilen dış
giysilerini örtünmeleri İslam'ın öngördüğü örtü şeklidir. Bu da el, yüz ve
topuklardan alt kısım ayaklar dışında tüm bedenin altını göstermeyen ve bolca
giysilerle örtülmesinden ibarettir. Bunların dikişli, modelli, renkli olup olmaması
veya kumaşının kalitesi örfe ve beldelere göre değişiklik gösterebilir. Nitekim
günümüzde Türkiye'nin çeşitli yörelerinde farklı örtünme şekilleri olduğu
gibi, Suudi Arabistan, İran, Pakistan, Malezya veya Endenozya gibi ülkelerde yaşayan
hanımların farklı stil ve modellerde kapanma türleri vardır. Bazı yöreler
"süs yeri" kapsamına yüzü de ekleyerek, "peçe" denilen örtü ile
veya cilbab'ın bir bölümü ile yüzlerini de örtme yoluna gitmişlerdir. Ancak fitne
korkusu bulunmadıkça çoğunluk bilginler yüzü örtü kapsamı dışında
bırakmışlardır.
c) Kadının evden dışarı çıkarken koku sürünmemesi:
Hz. Peygamber güzel kokuyu sever ve ashabına da kokulanmalarını
tavsiye ederdi. Hadislerde şöyle buyurulmuştur: "Bana dünyadan kadın, güzel
koku ve gözümün aydınlığı namaz sevdirildi." (Nesai, İşretü'n-Nisa, 1; İbn Hanbel, III, 128, 199, 245, 255, 285, 296) "Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir. Utanma,
kokulanma, diş temizliği ve evlenme." (Tirmizi, Nikah, 1; A.B.Hanbel, V, 421)
Kadınlar aile içinde veya kendi cinslerinin topluluklarında koku
sürünebilirler. Ancak evden dışarı çıkarken, mescidde ya da yabancı erkeklerin
bulunduğu yerlerde kokulanmaları bu erkeklerin dikkatlerinin kadınların üstüne
çekilmesine yol açar. Erkeğin kalbi onunla meşgul olmaya başlar. Bu durumun mescidde
meydana gelmesi namazdaki huşuya da engel olabilir. Saflar dolusu kadınların çeşitli
parfümler sürünerek mescide geldiği düşünülürse, mescidin havasını bu
kokuların sarması İslam'ın hoş karşılamadığı bir durumdur.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Bir kadın koku
sürünerek dışarı çıkar ve koku ulaşsın diye bir topluluğun yanına giderse
zinaya bir adım atmış olur." (Tirmizi,
Edeb, 35; Nesai, Zine, 35) "Bir kadın koku
(buhur) sürünürse, yatsı namazında bizimle birlikte bulunmasın." (Müslim, Salat, 143; Ebu Davud, Tereccül, 7; Nesai, Zine, 37,
38, 74; İbn Hanbel, II, 304) Burada yatsı
namazının örnek verilmesi, kadınların geceleyin korunmaya daha fazla ihtiyaçları
olduğuna dikkat çekmek içindir. Ancak burada koku ile temizlik arasında bir ilgi
kurulmamalıdır. İslam temizlik dinidir. Erkek ve kadını dış ve iç kirlerden
temizlemek İslam'ın gayesidir. Bu yüzden mü'min kadınlar belki dışarıda parfüm
sürünmezler fakat giysilerinin ve bedenlerinin temizliğine son derece dikkat ederler.
Bu arada ter kokusunu giderecek önlemleri almak da mü'min hanımların şiarı
olmalıdır. Nitekim Medine-i Münevvere'ye uzaklardan cuma namazı için gelenlerin terli
olarak mescide girmelerine engel olmak üzere, Allah'ın elçisi, cuma günü boy abdesti
alınmasını tavsiye etmişlerdir.
Bazı bilginler kadının dış giysisinin süs ve şatafatı,
zinetlerinin dışarıdan görülmesi ve erkek topluluğunda karışık oturmaları ile
"parfümlü olarak dışarı veya mescide çıkma yasağı"nı aynı nitelikte
görmüşlerdir. (bk. İbn Hacer el-Askalani,
Fethul-Bari fi Şerhi Sahihi'l Buhari, II, 279; el-Elbani, a.g.e., s. 62, 63)
d) Erkeklerin giysisine benzememesi:
Yüce Allah erkek ve kadını ayrı ruh ve beden özellikleri ile
yaratmıştır. İslam giyimde ve insanlararası ilişkilerde bu yaratılışa uygun
esaslar getirmiştir. Kadın daha hassas, ince ruhlu ve narin yapılıdır. Süslenme,
süslü giyinme ve zinetlere bezenme onun ruhunda vardır. Bu yüzden her iki cinsin
örtmesi gereken yerler ayrı olduğu gibi, giysi şekil ve stillerini de semavî
dinlerin, ve çevre şartlarının belirlemesi sonucunda farklılık doğar. O topluma
dışarıdan bakan kimse; erkek veya kadını bu farklı yapı ve giyimleri ile ayırır.
Aksi halde erkek gibi giyinen kadın veya kadın gibi giyinen erkek tipleri ortaya çıkar
ki, bu durum kişinin ruhsal yapısında bozulmalara yol açar.
Kur'an-ı Kerîm'de cinsler arasındaki farklılığa çeşitli
ayetlerde işaret edilir: "Allah'ın bazısını bazısına üstün kılmasından
ve erkeklerin mallarından harcamalarından ötürü, erkekler kadınlar üzerine
hakimdirler." (en-Nisa, 4/34) "Örfe göre, kadınların görevleri kadar hakları da
vardır. Erkekler kadınlardan bir derece daha üstündür." (el-Bakara, 2/228) "Erkeklere
de hak ettiklerinden bir pay vardır. Kadınlara da hak ettiklerinden bir pay
vardır." (en-Nisa, 4/32)
Allah'ın Rasülü; giyim, beden veya davranışları ile erkeğe
benzemeye çalışan kadına ve kadına benzemeye çalışan erkeğe lanet etmiştir.
Hadislerde şöyle buyurulur: "Kadınlardan erkeklere benzeyenlerle erkeklerden de
kadınlara benzeyenler bizden değildir." (Buhari,
Libas, 61; Ebu Davud, Libas, 27; Tirmizi, Edeb, 34; İbn Mace, Nikah, 22) Abdullah b. Abbas (r. anhüma)'dan nakledilmiştir; "Nebî
(s.a.s) erkekleşen kadınlarla, kadınlaşan erkekleri lanetledi ve "onları
evlerinden çıkarınız" buyurdu. (Buhari,
Libas, 62, Hudud, 33; Ebu Davud, Edeb, 53; A. b. Hanbel, I, 225) Abdullah b. Ömer Allah elçisinin şöyle dediğini
nakletmiştir: "Üç kimse vardır ki, cennete giremez ve kıyamet günü Allah
onlara rahmet bakışı ile bakmaz. Ana-babasını dinlemeyen kimse, erkeklere benzemeye
çalışan kadın ve eşini kıskanmayan koca." (Ahmed b. Hanbel, II, 134)
Sonuç olarak örfen, iklim ve çevre şartları bakımından erkeğe
ait olan giysilere ve erkeğin niteliği ile bağdaşan davranışlara mü'min hanım ve
kızlar rağbet etmemelidir. Mü'min erkekler de kadınlara ait giysi ve davranışlara
yönelmemelidir. Her cins kendi özellikleri içinde bir değer ifade eder. Ağır
başlı, ciddi bir kadın yarı kadınlaşan bir erkekten hoşlanmayacağı gibi,
erkekleşmiş bulunan bir kadın da erkeğin ilgi alanı dışına çıkar. Bu arada zinet
takma ve ipekli giyme" gibi yalnız kadınlara ait oluşu nass'larla belirlenmiş
bulunan değerleri örf ve çevre şartları da değiştiremez. Bu yüzden erkek, ipekli
kumaştan giysi giyemeyeceği gibi onun altın, bilezik, küpe, altın zincir ve
gerdanlık gibi süsleri takması da caiz olmaz. Diğer yandan bütünü etkilemeyecek
nitelikteki çizme, spor ayakkabısı, çorap ya da dış giysinin altında kalan geniş
pantalon gibi iki cins tarafından giyilebilen şeylerde bir sakınca olmasa gerektir.
Çünkü bunların örtünmeye ve iffeti korumaya yardımcı olduğu açıktır.
Evli kadınların örtünmesinden kocaları sorumlu olduğu gibi, kız
çocuklarının evleninceye kadar örtünme ile ilgili problemlerinden birinci derecede
babası sorumludur. Çocukla uzun süre birlikte olan, onun eğitim ve terbiyesi ile
yakından ilgisi bulunan anne de ikinci derecede sorumlu olur. Ayette şöyle buyurulur: "Ey
iman edenler! Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden kendinizi ve ailenizi
koruyun" (et-Tahrim, 66/6) Hadiste şöyle buyurulmuştur: "Sizin hepiniz birer
çobansınız ve hepiniz yönettiğiniz kişilerden sorumlusunuz. Erkek ailesinin
çobanıdır ve kıyamet gününde onlardan sorumlu olacaktır." (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbn Hanbel) "Çocuğunun senin üzerinde hakkı vardır." (Müslim, Sıyam, 182)
İmam Şafiî (ö. 204/819) ana-babanın bu konudaki sorumluluğunu
şöyle belirtir: Babaların ve anaların çocuklarını terbiye etmeleri, onlara
temizliği ve namazı öğretmeleri, eğer bu konuda ihmal gösterirlerse onları hatifçe
dövmeleri gerekir. Bunun yanında çocuklara diğer dinî görevleri, zina, eşcinsellik,
içki, yalancılık ve gıybet gibi fillerin haramlığını da öğretirler. (Ebu Davud, el-Kütübü's-Sitte ve Şerhleri, Neşr. Çağrı
Yayınları, İst. 1992, I, 334 edt. not)
e) Örtünün bedeni yanlardan örtecek nitelikte olması:
Hanefîlerde sağlam görüşe ve diğer fakîhlere göre örtünmenin
yanlardan olması yeterlidir. Alttan veya gömleğin üst kısmından örtünme şart
değildir. Çünkü bunda güçlük vardır. Bu yüzden giyilen bir elbisenin veya bir
kadının giydiği uzun eteğin aşağıdan açık bulunması tesettüre engel teşkil
etmez. Ancak bu durumda kadın oturuşuna ve kalkışına dikkat ederek mahrem yerlerinin
yabancı erkeklerce görülmesine engel olmalıdır.