Orucu Bozan
ve Bozmayan Şeyler
* Kasden yeyip içmek ve oruca aykırı olan işleri yapmak orucu bozar. Bu işlerin bir
kısmı yalnız kazayı ve bir kısmı da hem kaza, hem de keffareti gerektirir. Bunlar
açıklanacaktır.
* Unutarak bir şey yemek ve içmek veya cinsel ilişkide bulunmak orucu bozmaz. Bu
hususta farz, vacib ve nafile oruçlar arasında bir fark yoktur. Çünkü unutma ve
yanılma ile yapılan işler bağışlanmıştır. (Malikîlere göre, bunların her biri
ile farz olan oruç bozulur, kazası gerekir. Çünkü orucun rüknü olan imsak
kaybolmuştur.)
* Yanılarak yemek yiyen bir oruçluya raslanınca, bakılır: Eğer oruç tutmaya
güçlü görülüyorsa, ona oruçlu olduğunu hatırlatmamak, tercih edilen görüşe
göre, harama yakın mekruhtur. Fakat çok yaşlı ve zayıf kimse olunca, diğer
ibadetleri sağlam yapabilmesi için, ona hatırlatılmaz. Uykuya dalmış bir kimseyi,
vakti geçmeden namaz kılmak için uyandırmak da bir görevdir. Uyuyan özürlü
sayılır; fakat uyandırmayan özürlü sayılmayacağı için günah işlemiş olur.
* Uyku halinde bir şey yeyip içmek orucu bozar. Bu yanılma işi gibi sayılmaz.
* Oruçlu olduğu halde yemek yiyen kimseye: "Sen oruçlusun" denildiği halde,
hiç aldırış etmeyerek yemesine devam etse, sahih olan görüşe göre, orucu bozulur
ve ona kaza gerekir.
* Hata yolu ile yeyip içmek de orucu bozar. Bunun için, oruçlu olduğunu bildiği halde
bir kimse, kasıd olmaksızın hata ile bir şey yeyip içse, abdest alırken boğazından
aşağı su kaçsa veya ağzına yağmur ve kar daneleri düşüp midesine doğru gitse
orucu bozulur ve üzerine kaza gerekir. Fakat oruçlu olduğu hatırında yoksa, bunlardan
dolayı orucu bozulmaz.
* Ağza su verip çalkaladıktan sonra ağızda kalan yaşlığın tükrükle beraber
yutulması orucu bozmaz. Yine insanın baş kısmından burnuna inen akıntıyı kasden
içeri çekip yutması da orucu bozmaz.
* Dişlerin arasından çıkan kan boğaza gidecek olsa, bakılır: Eğer az olur da
içeriye geçmezse, orucu bozmaz. Çünkü adet gereği bundan korunmak mümkün
değildir. Çok olmakla beraber çoğunluğu tükürük teşkil ediyorsa, hüküm yine
böyledir. Fakat çoğunluğu kan olur ve tadı duyurulur bir halde veya kanla tükürük
eşit bulunursa, yutulunca oruç bozulur. Çıkarılan diş için de bu haller
geçerlidir.
* Ağızdan dışarı çeneye doğru iplik halinde sarkan ve ağızdan kopup ayrılmayan
ağız salyasını içeriye çekip yutmak da orucu bozmaz. Çünkü bu halde henüz
ağızdan çıkmamış sayılır. Bunun gibi, herhangi bir sebeble ağızdan çıkıp yine
ağıza girerek boğaza giden bir su ile de oruç bozulmaz.
* Kişinin konuşmakdan veya başka bir sebebden dolayı tükrükle ıslanmış
dudaklarını emmesi, orucunu bozmaz. Çünkü bunda bir zaruret vardır.
* Göz yaşı veya yüz teri ağıza girecek olsa, bakılır: Eğer bir ve iki damla gibi
az bir şey ise, orucu bozmaz. Çünkü bundan kaçınmak mümkün değildir. Fakat
tuzluluğu bütün ağız içinde duyulacak derecede fazla olup da oruç hatırda iken
yutulacak olsa, orucu bozar.
* Yenilmesi kasdedilmeyen ve kendisinden kaçınılması mümkün olmayan bir şeyin
içeriye gitmesi orucu bozmaz. Onun için, ilaç olarak ağrıyan dişe konulan karanfilin
tadı tükrükle boğaza kaçarsa, havada dağılan bir duman ve toz-topraktan,
öğütülen veya tokmakla döğülen şeylerden kalkan toz, orucu bozmaz. Uçan bir
sineğin boğaza kaçması da böyledir. Fakat dişe ilaç olarak konulan bir nesnenin
mesela karanfilin yutulması orucu bozar. Yine, oruçlu bulunduğunu hatırladığı
halde, kokladığı bir "Buhurun = Kokunun" dumanı içine gitse veya bir
sineği tutup yutsa, orucu bozulur. Böyle bozulan bir orucu kaza etmek gerekir.
* Renk veren bir iplik parçasını defalarca ağıza alıp çıkarmak orucu bozmaz. Fakat
oruçlu olduğunu hatırlayan kimse, ağzına aldığı herhangi bir renkteki ipliğin
tükrüğünü yutacak olsa, orucu bozulur.
* Dişlerin arasında kalmış olan bir yemek kırıntısı yutulsa, bakılır: Eğer az
bir şey ise, orucu bozmaz: fakat çok olursa bozar. Nohut tanesinden küçük olan şey
azdır, nohut danesi kadar olan şey de çoktur. Bu bir ölçüdür.
* Dişlerin arasında kalan susam veya buğday danesi gibi pek az bir şeyi yutmak orucu
bozmaz. Fakat böyle bir şey dışardan alınıp yutulsa, orucu bozar. Bu halde, tercih
edilen görüşe göre, keffaret de gerekir. Ancak böyle pek az bir şey ağıza alınıp
çiğnense oruca zarar vermez. Çünkü bu ağız içinde dağılır bir zerre haline
gelir. Ancak bunun tadı boğaza giderse oruç bozulur.
Nohut büyüklüğünden az olup dişler arasında kalan bir şey, ağızdan çıkarılıp
sonra yenirse orucu bozar. Ancak sahih olan görüşe göre keffaret gerekmez. Çünkü
böyle bir şeyi yemek, olağan dışı bir iştir.
* Bir kusuntu, kendiliğinden gelince bakılır: Eğer ağız dolusu olmayıp içeriye
dönerse, ittifakla orucu bozmaz. Fakat içeriye döndürülürse, İmam Muhammed'e göre
orucu bozar. Çünkü imsak kaybolmuştur, İmam Ebû Yusuf a göre bozmaz; çünkü bu az
olduğu için abdesti bozmadığı gibi, orucu da bozmaz. Fakat bu kusuntu ağız dolusu
olup kendi başına içeriye dönecek olsa, İmam Ebû Yusuf'a göre orucu bozar. Çünkü
bu, taharete engeldir, İmam Muhammed'e göre bozmaz; çünkü imsak kasden terkedilmiş
değildir. Ancak böyle bir kusuntu kısmen veya tamamen sahibi tarafından geriye
çevrilirse, ittifakla orucu bozar.
* Bir kusuntu, sahibi tarafından kasden getirilince bakılır: Eğer ağız dolusu ise,
ittifakla orucu bozar. Çünkü bu hal, hem taharete, hem de imsake engeldir. Bu halde,
içeriye az çok bir şey dönüp gider. Bunun için orucun kazası gerekir. Fakat ağız
dolusundan az olup da kendi başına geri dönerse, İmam Muhammed'e göre, orucu bozar.
Çünkü bu imsake engeldir, İmam Ebû Yusuf'a göre bozmaz; çünkü az olduğundan
taharete engel değildir. Bu kusuntu, içeriye çevrildiği takdirde, hem İmam Muhammed,
hem de İmam Ebû Yusuf'dan bir rivayete göre, orucu bozar, İmam Ebû Yusuf dan diğer
bir rivayete göre ise, bozmaz.
* Yalnız yapışmak, öpmek ve oynamakla oruç bozulmayacağı gibi, yalnız bakmak ve
düşünmek sonucu olarak inzal olmakla da bozulmaz. Bunun için bir kimsenin zevcesini
öpüp okşaması ile onun orucu bozulmaz. Yine, zevcesinin veya başkasının yüzüne
veya herhangi bir uzvuna tekrar suretinde olsa dahi, bakması ile ve bakışından veya
bunları düşünüşünden dolayı şehvetle akıntı olması ile de orucu bozulmaz.
* İki yoldan başka herhangi bir uzva yapılacak temas sonunda inzal olmazsa, oruç
bozulmaz. Fakat inzal olunca oruç bozulur ve yalnız kaza gerekir. El ile meni getirmek
veya hayvan ve ölüye temasla olan inzal da böyledir.
* Zevcesinin sıcaklığını duymayacak şekilde elbisesi üstünden tutmakla inzal olsa
orucu bozulmaz, sıcaklığını duymuşsa bozulur. Yine, bir kadın kocasını, inzal
oluncaya kadar tutsa, kocasının orucu bozulmaz. Fakat bu tutması, kocasının teklifi
üzerine ise, bu durumda orucunun bozulup bozulmamasında ihtilaf vardır.
* Bir erkek zevcesini veya bir kadın kocasını öpüp de erkekden meni, kadından bir
yaşlık belirse. bunların orucu bozulmuş olur, bundan dolayı da kaza gerekir. Kadın
bu öpme sonunda bir yaşlık değil de, bir lezzet duyacak olsa, İmam Ebû Yusufa göre
orucu bozulur, İmam Muhammed'e göre bozulmaz. Okşamak, el tutuşmak, boyuna sarılmak
da, öpme gibidir.
* Oruçlu olan kimse, büyük abdest temizliği yaparken, içeriye su geçmemesi için
nefes alıp vermemelidir. Bu temizlik üzerinde aşırı gidilir de, su hukne yerine kadar
ulaşırsa, orucu bozar. Hukne (lâvman için kullanılan) bir ilaçtır. Bunu kullanmaya
"İhtikan" denir. Hukne için kullanılan özel alete de **Mıhkane =
Şırınga" denir. Bu şırınganın ucu, aşağıdan (makaddan) nereye kadar
yetişirse, oraya varacak kadar yapılacak bir istinca orucu bozar. Böyle bir istinca da
pek az yapılabilir. Zaten bunun yapılması sağlığa zararlıdır.
* İhtikan (şırınga yapmak), buruna ilaç akıtmak, kulağa yağ damlatmak orucu bozar
ve kazayı gerektirir. Fakat kulağa giren su, orucu bozmadığı gibi, kulağa dökülen
su da, tercih edilen görüşe göre orucu bozmaz. Bunun gibi, üzerinde kulak kiri
bulunan bir karıştırıcının kulağa birkaç defa sokulup çıkarılması ile de oruç
bozulmaz, (İmam Şafiîye göre bozar.)
* Erkeğin tenasül aletine damlatılan su veya yağ, mesaneye kadar gitse bile, İmamı
Azam ile İmam Muhammed'e göre orucu bozmaz. Fakat mesaneye kadar gitmeyip de tenasül
organı içinde kalırsa, ittifakla bozmaz.
* Su veya yağ ile ıslanmış bir parmağın ön veya arka tarafa sokulması, oruç
hatırlanması halinde olursa orucu bozar. Unutma halinde ise, bozmaz. Kuru bir parmağın
sokulması, her iki halde de orucu bozmaz.
* İnsanın derisinden içeriye sızan şeyler orucu bozmaz. Bunun için vücuda sürülen
bir yağ veya yıkanılıp içeriye soğukluğu geçen bir su, orucu bozmaz. Yine, göze
dökülen bir ilaç orucu bozmaz, boğazda duyulsa bile... Göze sürülen bir sürme de
böyledir, izi ve rengi tükürükte görülse de... Çünkü bunların öyle içeriye
geçmesi derideki emişlerledir.
* Oruçlunun kendi işi olarak ağzından başka, vücudunun herhangi bir kısmından
içine tamamen sokulup kaybolan veya başkası tarafından sokulup vücuda yarar sağlayan
herhangi bir şey orucu bozar. Bu hususta içeriye giden şeye bakılır, gittiği yola
bakılmaz. Bundan dolayı bir kimsenin başkası tarafından herhangi bir uzvuna saplanıp
vücutta kaybolan odun ve demir benzeri bir şey orucu bozar. Fakat böyle bir şeyin bir
ucu dışarda kalmış olursa, orucu bozmaz. Bir parçası içeriye sokulmuş olan bir
süngü veya bir odun parçası gibi... Yine, iç boşluğa veya dimağa kadar uzayan
derin bir yaraya konulan yaş bir ilaç, içeriye veya dimağa kadar geçince orucu bozar,
kazayı gerektirir.
Bu mesele, imam Serahsinin "Mebsut" adlı kitabındaki
açıklamasına bakılırsa, İmamı Azam'a göredir. Bu esas üzerine denilir ki.
Ramazanda gündüz vakti vücuda yapılan iğne de orucu bozar ve kazayı gerektirir.
Çünkü bu, hem oruçlunun rızası ie yapılmakta, hem de vücudun yararına yapılmış
bulunmakladır. İğne aracılığı ile vücudda bir yol açılıyor ve böylece ilaç
tam vücudun içine akıtılmış oluyor. Artık bu şekilde ilacın içeriye girmesi,
suyun deriden emilerek içeriyc geçmesi gibi değildir. Bundan dolayı açık bir
ihtiyaç veya zaruret bulunmayınca, iğneler iftardan sonra yapılmalıdır. İhtiyata
uygun olan budur. Hatta bir görüşe göre, başkası tarafından sokulup vücudun
içinde kaybolan demir parçası gibi bir şey, vücudun yararına olmadığı halde, yine
orucu bozar. İki imama gelince, bunlara göre bir şey, tabiî yoldan içeriyc
gitmedikçe oruç bozulmaz. Çünkü oruç; "Yaratılışta bir yol ve kanal olan bir
uzuvdan (organdan) bir şeyi içeriye sokmaktan kendini tutmaktır." Biz böyle bir
imsak ile emrolunmuşuz. Bu hususta geçici olan yol ve kanallara itibar edilmez. Bunun
için dışardan bir yaraya konulan ilaç, boşluğa kadar gitse de, orucu bozmaz.
Vücudun derisini yırtarak içeriyc gidip kaybolan bir demir, bir kurşun parçası
hakkında da hüküm böyledir. Buna göre iğne ile de orucun bozulmaması gerekir.
Evvelce, fetvahane tarafından da bu yolda fetva verilmişti. Fakat daima ihtiyat yolunun
gözetilmesi iyidir.
* Baştaki veya karındaki bir yaraya konulup yaranın ıslaklığı ile dimağa veya
boşluğa gitmeyen bir ilaçtan ittifakla oruç bozulmaz. Fakat böyle bir yaraya konulup
dimağa veya ileriye gidip gilmediğinden şübhe edilen sıvı bir ilaç, İmamı Azam'a
göre orucu bozar. Çünkü böyle bir ilaç adet bakımından içeriye geçer, iki imama
göre, bununla oruç bozulmuş olmaz. Çünkü böyle şübhe ile oruç bozulamayacağı
gibi, tabiî olmayan bir yoldan içeri giren bir ilaç ile de oruç bozulmaz.