Kaza Edilmesi
Gereken ve Gerekmeyen Oruçlar
* Yolculuk veya hastalık özrü ile Ramazan orucunu tutmamış olan kimse, bunları kaza
etmeye elverişli bir vakit bulamadan önce ölse, üzerinc kaza gerekmediği gibi, fidye
vermesi de lazım gelmez. Ancak oruçları için fidye verilmesini vasiyet etmiş olursa,
malının üçte birinden bu vasiyetin yerine gelirilmesi gerekir. Fidye, fakir bir
kimseyi sabah ve akşam doyuracak olan bir günlük yiyecektir. Bu, bir fitre sadakasına
eşittir.
* Yolculuk veya hastalık sebebi ilc Ramazan orucunu tutamamış olan kimse, bunun
tamamını veya bir kısmını kaza edebilecek bir zaman bulmuş olduğu halde, bunları
kaza etmeden ölürse, malı olduğu takdirde, kazaya kalan her gün için malının
üçte birinden ödenmek üzere bir fidye ödenmesini vasiyet etmesi gerekir. Bu fidye
fakirlere verilir. Bir özrü olmaksızın kasden Ramazan orucunu tutmayan kimse üzerine
de, öldüğü zaman malının üçte birinden fidye verilmesini vasiyet etmelidir ki, bu
vacibdir. Kaza edecek zaman bulamasa da hüküm aynıdır. Çünkü yapılması mümkün
olan bir ibadeti terk etmiştir. Vasiyet etmediği takdirde, varislerin bu fidyeyi
vermeleri üzerine vacib olmaz, isterlerse kendi mallarından bir bağış olarak
verebilirler. Varisler ve varis olmayanlar, ölü adına orucu tutmak suretiyle kaza
edemezler. Böyle beden ile yapılan ibadetlerde, başkasına vekalet edilemez. Ancak
kendileri için tuttukları oruçların sevabını ölüye bağışlayabilirler.
(İmam Şafiîye göre, ölü vasiyet etsin veya etmesin, onun geriye bıraktığı malın
tümünden kazaya kalmış oruçlarının fidyesi verilir. Böyle bir ölü adına da
velisi oruç tutabilir.)
* Tutulamayan oruçlardan dolayı fidye verilmesi, Ramazan orucu ile Ramazan ayından
kazaya kalan oruçlara ve nezir oruçlarına mahsustur. Yemin ve adam öldürme
keffaretleri için gereken oruçları tutmaktan aciz kalan kimsenin, daha hayatta iken
fidye vermesi caiz değildir. Fakat bu oruçlar için vasiyet etmesi caizdir.
* Bozulan herhangi bir nafile orucun kazası gerekir, istcr bu orucu bozma, oruçlunun
kendi isteği ile olsun, ister olmasın aynıdır. Bunun için nafile oruç tutmaya
başlayan bir kadın, adet görecek olsa, sahih olan görüşe göre, bu orucu kaza etmesi
gerekir. Çünkü başlanmış bir ibadeti yarıda bırakmamak ve yüklenilen bir din
görevini yok etmemek vacibdir, gereklidir.
(Şafiîlere göre böyle bir oruçlu serbesttir, dilerse bu orucu kaza eder, dilerse
etmez. Çünkü üzerine vacib olmayan bir ibadete başlamıştır. Yerine getirmediği
fazladan bir ibadet için kendisine kaza gerekmez.)
* Bir kimse, fecrin doğuşundan sonra kaza orucuna niyet etse, bu oruç kaza yerine
geçmez, nafile bir oruç olur. Çünkü geceden niyet edilmesi gerekirdi. Bu orucu
bozacak olsa, ayrıca kazası gerekir.
* Ramazanın başından sonuna kadar baygın bir halde olan kimse, sonradan kendine
gelince, üzerine kaza gerekmez. Bunda ittifak vardır. Çünkü bayılma hali bir
hastalıktır. Fakat böyle bir halin bu kadar uzaması da çok az olur. Nadir olan
şeylerdeki güçlük de izne sebeb olamaz.
* Delirmiş olan bir adam, Ramazan içinde kendine gelip iyileşse, geçmiş günleri kaza
eder. Fakat bir kimsenin delirmesi Ramazanın başından sonuna kadar veya son günün
zevalinden sonraya kadar devam etse, sonradan iyileşmekle kendisine kaza gerekmez.
Çünkü bunda güçlük vardır: Sahih olan da, budur. Yine böyle delirmiş olan kimse,
Ramazan gecelerinden birinde iyileşip de, sonra fecirden itibaren yine delirse, üzerine
kaza gerekmez. Delirmiş olan kimsenin iyileşmesi, kendisindeki delirmenin tamamen
ortadan kalkması ile olur. (Malikîlere göre, delirme de bayılma gibidir. Onun için
kazası gerekir.)
* Orucu kazaya kalan kimse, bunu kaza etmeden ilerki Ramazana yetişince, gelen Ramazan
orucunu, kaza orucundan önce tutar. Çünkü kaza için zaman geniştir ve elverişlidir.
(Şafîîlere göre, bir ramazana ait kaza orucunu, diğer Ramazan gelmeden önce tutmak
gerekir. Önceki Ramazan orucu tutulmadan ikinci bir Ramazan gelince, hem kaza ve hem de
her gün için bir fidye vermek gerekir. Çünkü kaza vaktinden çıkarılmıştır.
Kazayı vaktinden sonraya bırakmak ise, yerine gctirilmesi gereken bir ibadeti sonraya
bırakmak gibidir. Hanefi mezhebinde, kaza için belli bir vakit gösterilmemiştir. Buna
dair ayet-i kerime kazayı herhangi bir vakitle sınırlandırmış değildir.
* Bir gayrimüslim Ramazan ayı içinde müslüman olduğu halde, geri kalan günleri
oruç tutmayacak olsa, bakılır: Eğer küfür diyarında İslam'a girmişse ve Ramazan
ayı çıkıncaya kadar orucun farz olduğunu öğrenmemişse, özürlü sayılır.
İslama girdikten sonra geçirdiği günler için kaza etmesi gerekmez. Fakat İslam
yurdunda ihtida (islam dinini kabul) etmişse, her halde kaza etmesi lazımdır. Çünkü
İslam ilinde bu gibi cehalet özür sayılmaz.
* Çocuklar için oruç tutmak, namaz gibidir. Bunun için on yaşında bulunan bir
çocuğa oruç tutması emredilir. Tutmasa hafifçe dövülebilir. Bununla beraber
tutmazsa, kaza etmesi gerekmez. Bir de çocuğun oruca gücü yetmelidir. Oruçtan zarar
görecek olan çocuğa: "Oruç tut" diye emredilmez.