Oruç
Tutmamayı Mubah Kılan Özürler
* Aşağıdaki on sebebden ötürü oruç tutmamak veya tutulmuş
bir orucu bozmak mubahtır:
1) Yolculuk: Ramazanda en az üç günlük (on sekiz saatlik) bir yene gidecek olan
kimse, geceden oruca niyet etmeyebilir. Bundan dolayı o gün yola çıkınca oruçlu
bulunmamış olur. Fakat bir kimse oruç tuttuktan sonra, gündüzün yolculuğa çıksa,
bu yolculuk o ilk gün için bir özür sayılmaz, orucuna devam etmesi gerekir. Ancak o
gün yola çıkar da, ondan sonra orucunu açarsa, kendisine keffaret gerekmez, yine
sadece kaza gerekir.
2) Hastalık: Bir hasta canının helak olacağından veya aklının gitmesinden
veya hastalığının artmasından veya uzamasından korkacak olursa, oruç tutmayabilir
ve tutmuş olduğu orucu bozabilir. Sonradan iyileşince tutamadığı günleri kaza eder.
İlerlemesindcn korkulan göz ağrısı da böyledir; çünkü bu da bir hastalıktır.
Bununla beraber yalnızca bir kuruntuya bağlı korku yeterli değildir. Ya hastanın
tecrübesinden veya görülen belirtilerden dolayı kendisince kuvvetli bir zan
bulunmalıdır. Yahut uzman olan müslüman bir doktor tarafından haber verilmelidir.
Oruç tuttuğu takdirde, böyle hasta olacağı delilden doğan kuvvetli bir zanna veya
yetkili müslüman bir doktorun habrine dayanan sağlam bir kimse de hasta hükmündedir.
Yine, ağır sıtma nöbetine tutulan kimse, henüz sıtma belirmeden orucunu bozacak
olsa, bunda bir sakınca yoktur. Fakat gün aşırı sıtmaya tutulan kimse, belli günde
sıtmanın geri dönmesi sebebiyle kendisini zayıf düşüreceğini düşünerek orucunu
bozduğu halde, sıtma meydana çıkmamış olsa, kendisine keffaret gerekmez.
3) Düşmanla Cihad: Ramazanda düşmanla savaşacak bir İslâm mücahidi,
düşman karşısında zayıf düşeceğinden korkarsa, oruç tutmayabilir. Sonra savaş
yapılmasa da yine kendisine kazadan başka bir şey gerekmez.
4) Zorlama (ikrah) Hali: Hayata tesir edecek veya bir uzvun (organın) telef
olmasına sebebiyet verecek şekilde bir zorlamadan dolayı oruç açılabilir, bu
caizdir. Bununla beraber yolcu veya hasta bulunmayan bir kimse, böyle bir zorlamaya
rağmen ramazan orucunu bozmaz da zulmen öldürülürse günahkar olmaz, daha büyük bir
sevab kazanır ve dindeki sağlamlığını göstermiş olur. Fakat yolcu veya hasta olan
kimse, bu zorlamaya rağmen orucunu açmaz da öldürülecek olursa, günaha girmiş olur.
Çünkü bunlar için aslında oruçlarını açma izni dinde vardır. Bu ruhsattan
zorlanma halinde yararlanmamak doğru olmaz.
5) Şiddetli açlık ve susuzluk: Oruçlu bir kimse açlıktan veya susuzluktan
dolayı helak olmasından veya aklına bir noksanlık gelmesinden bir tecrübeye ve
belirtiye veya müslüman bir doktorun haberine dayanarak korkarsa, orucunu sonra kaza
etmek şartı ile bozabilir.
6) Gebelik, süt annelik: Şöyle ki, Ramazanda gebe bulunan, ya kendisinin veya
başkasının çocuğuna süt veren bir kadın, kendisine veya çocuğa bir zarar
gelmesinden korkarsa, orucunu bozabilir. Sonra onu kaza eder. Ancak süt analığı
gerçekleşmiş olmalıdır, çocuğa süt verecek kendisinden başka bir kimse
bulunmamalıdır. Yahut bulunduğu halde çocuk memesini emmemelidir.
7) Hayz ve Nifas Hali: Bir kadın Ramazanda gündüzün adct görmeğe baslarsa
veya çocuk doğurursa, orucu bozulmuş olur. Artık adet günlerinde ve lohusalık
müddetinde oruç tutamaz, caiz değildir.
Fakat bir kadın adet günü sanarak orucunu bozduğu halde, o gün adet görmemiş
olursa, kendisine keffaret de gerekir. Tercih edilen görüş budur. Ramazanda adct gören
bir kadın geceleyin adet kesilip temizlenecek olsa bakılır: Eğer adet günleri tam on
gün ise, ertesi gün ramazan orucuna başlar. Fakat on günden az ise, adeti kesildikten
sonra imsak vaktine kadar yıkanmasına yetecek kadar fazla bir zaman kalmışsa, yine
oruca başlar. Bu kadar bir vakit bulunmaz ise, yıkanması arkasından hemen imsak
zamanı olursa, o gün oruca başlamaz; çünkü böyle on günden noksan adet görenler
hakkında yıkanma müddeti de adet vaktinden sayılır.
8) Ziyafet: Ziyafet vermek veya bir ziyafete çağrılmak, nafile oruçları bozmak
hususunda bir özür sayılabilir. Bunun için, sonradan kaza edebileceğine güvenen
kimse, vereceği veya çağrıldığı bir ziyafetten dolayı, nafile olarak tutmuş
olduğu orucunu bozabilir. Çünkü orucuna devam ettiği takdirde, bir müslüman
kardeşini gücendirmiş olabilir. Bir görüşe göre, nafile oruç ziyafet için
zevalden önce açılabilirse de, zevalden sonra artık açılamaz. Eğer ana ve babanın
haklarına riayetsizliği gerektiren bir hal olursa, o zaman bu oruç bozulabilir.
Ziyafet, farz ve vacib oruçlar için bir özür değildir.
9) Talaka (boşamaya) Yemin: Nafile veya kaza orucuna başlamış olan bir kimseye
orucunu bozması için bir şahıs kendi hanımının boş olmasına yemin etse, orucunu
bozmazsa karısının boş olacağını söylese, bu oruçlunun o yemin eden adamı
zarardan ve eziyetten kurtarması için orucunu açması mendub olur. Bazı alimlere
göre, daha istiva zamanı olmamış ise, bu mendubdur (iyidir), değilse mendub olmaz.
Fakat yemin eden kimse oruçlunun babası ise mendub olur.
10) Yaş büyüklüğü: Kendisine şeyh-i fani denilen çok yaşlı ve güçsüz
bir kimse oruç tutmayabilir.
Şeyh-i fani, o ihtiyar kimsedir ki, ölünceye kadar vücuduna zafiyet gelir ve tekrar
kuvvet bulmadan ölür. Böyle bir kimse için her ramazan gününün orucuna karşılık
bir fidye vermek gerekir. Bu fidye ramazanın başında verilebileceği gibi, sonra da
verilebilir. Birçok fakire verilebileceği gibi, bir fakire de verilebilir. Bunun için
otuz günün fidyesi, ibahe (yemek yedirmek) sureti ile de ödenebilir. Şöyle ki, her
günün orucuna bedel fakire sabah-akşam doyacak kadar yemek yedirilmesi yeterli olur.
* Sağlığında üzerine borç kalan fidyeleri ödemeyen kimsenin, malı varsa, bunların
ödenmesini vasiyet etmesi gerekir. Eğer geriye bıraktığı mal, fidye borçlarını
karşılamayacak derecede ise veya ölü hakkında bağış yapmak isteyenin koyduğu para
yetmiyorsa "devir" yapılır. Buna "İskat-ı Savm" denilir.
* Kendisini şeyh-i fani sanıp fidye vermiş olan kimse, sonradan oruç tutmaya güç
kazansa, fidyenin hükmü kalmaz. Oruç tutması ve geçmiş günleri kaza etmesi gerekir.
* Yolcu, hasta hayz ve lohusa halinde bulunanların kendilerini oruçlu gibi göstermeleri
gerekmez. Yolcu ile hasta aşikare yiyebilirler. Ancak kendilerini yolcu veya hasta
tanımayan insanlara karşı açıkta yemeleri uygun değildir. Suçlanmadan kurtulmak ve
din kardeşlerine saygı göstermek için meydanda yememelidir. Haiz ve lohusa için de,
gizli yiyip içmek edebe daha uygundur.
* Oruç tutması gerekmeyen bir kimse, ramazan günleri içinde oruç tutmasını
gerektiren bir hal ile karşılaşırsa, günün geri kalanını oruç tutması (yeyip
içmemesi) uygundur. Örnek: İmsak vaktinden sonra temizlenen haiz veya lohusa bir
kadın, o günün akşamına kadar imsak etmelidir. Yine, bir yolcu oruçlu olarak
sabahlayıp da ondan sonra beldesine dönse veya başka bir beldeye girip ikamet etse veya
oruçlu olmadığı halde imsak vaktinden sonra ikametgahına dönse, artık o günün
akşamına kadar imsak etmelidir. İftar etmesi çirkindir.
Yine, imsak vaktinden sonra sağlığa kavuşan bir hasta, aklını
kaybettikten sonra kendine gelen bir mecnun, buluğa eren çocuk, İslamı kabul etmekle
ihtida eden kimse ve herhangi bir sebeble orucu bozulan için gerekli olan, günün geri
kalan kısmını oruçlu gibi geçirmektir. Din terbiyesi bunu gösterir. Hatta böyle
davranmak, sahih olan görüşe göre vacibdir. Diğer bir görüşe göre müstahabdır.
Buluğa eren çocuk ile ihtida eden (İslamı kabul eden) şahsa, o günün orucunu
ayrıca kaza etmek gerekmez. Çünkü bunlar imsak vaktinde mükellef bulunmamışlardır.
Diğerlerine ise, kaza etmek gerekir.
* Bir yolcu için güçlük yoksa, ramazan orucunu tutması daha faziletlidir. Fakat
güçlük çekilecekse veya arkadaşları oruçsuz olup yiyecekleri aralarında müşterek
ise, iftar etmesi daha faziletlidir.
* Nafakasını (geçimini) kazanmaya muhtaç olan bir işçi veya sanatkar, bu işle
uğraştığı takdirde, orucunu bozmasını mubah kılacak bir hastalığa
uğrayacağını bilecek olsa, daha hasta olmadan iftar etmesi helal olmaz.