Keffaretin
Mahiyeti ve Nevileri
Keffaret, lügat deyiminde gidermek ve örtmek manasındadır. Allah,
bazı kusurları ve günahları birtakım vesilelerle bağışlayıp örttüğünden bu
vesilelerden her birine "Keffaret" denilmiştir. Bunun çoğulu
"Keffarât"dır. Günahları affetmeğe de 'Tekfir-i Zünûb" denilir.
Keffaretler, "Keffaret-i Savm = Oruç Keffareti".
"Keffaret-i zihar= zevceyi haram kılma keffareti" Keffaret-i halk = ihramda
tıraş olmanın keffareti". "Keffaret-i katil = hataen adam öldürme
keffareti" ve "Yemin keffareti" diye başlıca beş kısımdır. Bu
keffaretler. yasak olan şeylerden insanları alıkor ve engeller. Yapılan bir günaha,
verilen bir ceza yerinde bulunur. Aynı zamanda bir ibadet manasında bulunduğundan
günahların bağışlanmasına bir vesile olur.
Oruç Keffareti
* Oruç keffareti, Ramazanda bir özür bulunmaksızın belli şartlar içinde orucunu
bozan bir mükellefin, müslüman veya gayr-i müslim bir köle veya carye azad etmesidir.
Buna gücü yetmiyorsa, arka arkaya kesinti yapmaksızın iki ay oruç tutar. Buna da
gücü yetmezse altmış fakire (sabah akşam) yemek yedirir. Oruç keffareti böyle yemek
yedirmekle olabileceği gibi, yiyeceği aynen verip temlik etmekle de olur. (Oruç
keffaretinde böyle sırayı gözetmek hem Hanefîlerce, hem de Şafiîlerce gereklidir.
Malikîlerde sıra gözetmek yoktur, insan dilerse köle azad ederek, dilerse oruç
tutarak ve dilerse yemek yedirerek bunu yapar.)
* Yemek, aç olan buluğa ermiş veya yaklaşmış altmış fakiri sabah akşam doyuracak
kadar yedirmektir. Bu yedirilecek yemek yalnız buğday ekmeği de olabilir, buğday
ekmeği yanında katık mecburiyeti yoktur. Fakat katıksız arpa ekmeği yeterli
değildir.
* Eğer yüz yirmi fakire yalnız bir vakit yemek yedirilse, bu ancak altmış fakire
yedirilmiş sayılır. Bunlardan altmış fakire tekrar sabah veya akşam yemek yedirmek
gerekir. Böyle altmış fakire bir defa yemek yedirildikten sonra dağılıp gitseler, ya
gelip hazır olmalarını beklemeli, ya da tekrar altmış fakiri sabah-akşam
doyurmalıdır.
* Oruç keffaretinin eşya verilip temlik yolu ile yapılmasına gelince, altmış
fakirden her birine beş yüz yirmi dirhem (yarım sa') buğday veya bin kırk dirhem (bir
sa') arpa veya hurma veya kuru üzüm verilir. Bu, tam bir fitre sadakası mikdarıdır.
Bunların kıymetini vermek de caizdir.
* Oruç keffaretinde bir fakire altmış gün sabah-akşam yahut yüz yirmi sabah veya
yüz yirmi akşam yemek yedirmek de yeterlidir. Yine, bir fakire iki ayda her gün ya
aynen veya kıymet olarak birerden altmış fitre sadakası verilmesi de yeterlidir. Fakat
bir fakire bir günde topluca verilecek altmış fitre mikdarı, yalnız bir günlük
fitre yerine geçer. Onun için her gün bir fakire bir fitre mikdarı verilir. Bu
keffaretlerde uygulanır.
* Oruç keffaretinin iyi hal sahibi olan fakirlere verilmesi daha faziletlidir. İmam Ebû
Yusuf'a göre, bu keffaret bedeli gayr-i müslim fakirlere verilemez. Fetva da buna
göredir.
* Oruç keffareti, oruç tutmak suretiyle olunca, bunda kesintisiz arka arkaya tutmak
şarttır. Onun için oruca başlayan kimse, ara vermeden iki ay oruç tutar. Eğer daha
iki ay dolmadan herhangi bir sebeble orucunu bozarsa, yeniden iki ay oruç tutmaya
başlar. Bundan kadınların lohusa halleri değil de, adet halleri müstesnadır.
Geçirecekleri adet günleri kesinti sayılmaz. Çünkü bu halden kurtulmak kadınlar
için mümkün olmayacak derecede zordur. Ramazan orucunun veya muayyen bayram günlerinin
araya girmesi de, keffaretin arka arkaya olmasına engeldir.
* Keffaret hususunda, keffaret ödeyecek kimsenin ödeme zamanındaki haline bakılır.
Buna göre, bir keffaret ödeyicisi, keffaretin gerektiği zamanda zengin iken, bunu
ödeyeceği zaman fakir düşmüşse, keffaretini oruç tutmakla yerine getirir. Fakat
daha orucunu bitirmeden tekrar zenginleşip köle azad etmeye güç kazansa, köle azad
etmek suretiyle keffareti yerine getirmesi gerekir.
* Keffaret orucuna, kamerî aylardan birinin başlangıcında başlanırsa. ayın ilk
günü esas alınır. Böylece tam iki ayın geçmesiyle oruç keffareti tamamlanmış
olur. Fakat ayın başında oruca başlanmazsa, birinci ay üçüncü aydan tamamlanarak
otuz gün hesab edilir, ikinci ay ise, ayın başı alınarak oruca devam edilir. Bu, iki
İmama göredir. İmamı Azam'a göre, bu takdirde tam altmış gün oruç tutmak gerekir,
ay başına bakılmaz.
* Bir kimse bir ramazan içinde veya birkaç ramazanda özürsüz olarak birkaç defa
kasden orucunu bozmuş olsa, bunlardan dolayı yalnız bir keffaret öder. Sahih olan
görüş budur. Çünkü ceza yönü, keffarete üstün gelmektedir. Sebebleri bir olan
cezalarda bir ceza yeterlidir. Bu bir ceza hepsine yeter. Fakat keffaret yapıldıktan
sonra tekrar orucunu aynı şekilde kasden bozacak olursa, bundan dolayı ayrıca bir
keffaret gerekir. Birinci keffaret ile tam bir ders alınamadığı anlaşılmış olur.