İ'TİKÂF'IN MANASI VE ÇEŞİTLERİ
İ'tikâfın lûgat manası "durmak, bir şeye devam
etmek"tir. İslâmi ıstılâhta; mükellefin ibadet niyyeti ile, cemaatle namaz
kılınan bir mescidde kalmasına "İ'tikâf" denir. İmam-ı Serahsi:
"İ'tikâfın meşruiyyeti kitab ve sünnetle sabittir. Kitab'da Allahû Teâla
(cc)'nın şu kavli vardır: "Mescidlerde İtikâfta bulunduğunuz zaman
kadınlarınıza (Geceleri) yaklaşmayın." Muhakkak ki, mescidde ibadet niyyeti ile
durulur. Hz. Ebû Hureyre (ra)'dan ve Hz. Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre;
Resûl-i Ekrem (sav) Ramazan ayının son on gününde, Medine'de mescidde İ'tikâfta
bulunmuştur" hükmünü zikreder.
İ'tikâf; vacib, sünnet-i müekkede ve müstehab olmak üzere üçe
ayrılır. Bir şarta bağlı olarak veya şartsız nezredilmiş (Adanmış) bulunan
İ'tikâf vâcibtir. Ramazan-ı Şerif'in son on günündeki İ'tikâf sünnet, kifaye
niyyetiyle yapılan İ'tikâf ise müstehabtır. Fethûl Kadir'de de böyledir. Vâcib
olan İ'tikâfın en az süresi, bir gündür. İ'tikâfa giren kimse, bir günü
doldurmadan çıkarsa, o günün İ'tikâfını kaza eder. Çünkü o kimse; İ'tikâfa
kasden başlayıp ibtal etmiştir.
İ'TİKÂF'IN ŞART VE RÜKÜNLERİ
İ'tikâf'ın sahih olabilmesi için bazı şartların bulunması
gerekir. Birincisi: Niyyet'tir!.. Niyetsiz İ'tikâfın sahih olmayacağı hususunda icma
vardır. Miracü'd-Diraye'de de böyledir. İkincisi İ'tikâfın mescidde yapılması
şarttır. Sahih olan kavle göre; ezân okunup, kâmet getirilen ve cemaatle namaz
kılınan her mescidde İ'tikâf yapılabilir. Hûlâsa'da da böyledir. İ'tikâfın en
efdali; Mescid-i Haram'da (Kâbe-i Şerif'te) yapılan İ'tikâftır. Sonra sırası ile;
Medine-i Münevvere'de bulunan Mescid-i Nebeviyye'de, sonra Kudüs'te bulunan Mescid-i
Aksa'da, sonra cemaati çok olan mescidlerde yapılan İ'tikâf daha efdaldir.
Üçüncüsü: İ'tikâfın şartlarından birisi de oruçtur. Resûl-i Ekrem (sav)'in:
"İ'tikâf ancak oruçla birlikte edâ edilir" Hadis-i Şerifini esas alan
Hanefi fûkahası, "Oruç tutmadan hiçbir İ'tikâfın sahih olmayacağı"
hükmünde ittifak etmiştir. Dördüncüsü: Müslüman olmak, akıl, cünüblükten,
hayız ve nifastan temiz bulunmak da İ'tikâfın şartlarındandır. Zira Müslüman
olmayan kimse, ibadete ehil değildir. Mecnun ve deli gibi kimseler de; "Niyyet"
ehli değildirler. Cünüb, hayızlı ve nifaslı olanlar da, mescide girmekten
menedilmişlerdir. İ'tikâf için bülûğ şart değildir. Akıllı olan çocuğun
yaptığı İ'tikâf sahih olur. İ'tikâfın sıhhati için erkek olmak ve hür olmak da,
şart değildir. Kadın kocasının izni ile, köle de efendisinin muvafakatı ile
İ'tikâfa girebilir.
Kadınlar içinde oturdukları evlerin mescidinde İ'tikâf yaparlar.
Bu durumda, İ'tikâf yaptıkları yerler kadınlar hakkında cemaatin namaz kıldığı
mescidler gibi olur. İmam-ı Merginani: "Kadınlara gelince; onlar evlerinin
mescidinde İ'tikâfa girerler. Zira kadının namazının mevkii orasıdır. Bu durumda,
kadının orda İ'tikâfa girmesi tahakkuk eder. Şayed kadın için evde mescid bulunmaz
ise orda bir mevkii (oda) tayin eder ve orada İ'tikâfa girer" hükmünü
zikretmektedir. Kadınların dışardaki mescidlerde İ'tikâfa girmeleri caizdir, ancak
bu mekruhtur. Serahsi'nin Muhıyt'inde de böyledir. Essah olan kavle göre; kadının
evinde yapmış olduğu İ'tikâf, dışardaki mescidde yapmış olduğu İ'tikâftan daha
efdaldir.
NELER İ'TİKÂFI BOZAR?
ŞER'İ BİR MAZERET BULUNMADAN MESCİDDEN ÇIKMAK: Hz. Aişe (r.anha)
Validemizden rivayet edilen: "Resûl-i Ekrem (sav) İ'tikâf ettiği zaman mescidden
çıkmazdı. Sadece kaza-i hacet için çıkardı" Hadis-i Şerifini esas alan Hanefi
fûkahası: " İ'tikâfa giren kimse; özürsüz olarak mescidden çıkarsa, ister
kasden, ister sehven olsun İ'tikâfı bozulur" hükmünde ittifak etmiştir.
Mu'tekif İ'tikâf yaptığı mescidde yer, içer ve uyur. Çünkü bunların mescidde
yapılmaları mümkündür. Ancak İ'tikâfa girdiği mescid "Cum'a Mescidi"
değilse güneş zeval noktasına vardığı zaman çıkabilir. Büyük ve küçük abdest
için (Kaza-i Hacet) evine gitmesi İ'tikâfa zarar vermez.
CİM'A VE CİM'ANIN MUKADDİMELERİ DE İ'TİKÂFI BOZAR:
Kur'an-ı Kerim'de "Mescidlerde İ'tikâfda bulunduğunuz zaman kadınlarınıza
yaklaşmayın" hükmü beyan buyurulmuştur. Hanefi fûkahası: "İ'tikâfa
giren kimsenin cim'a yapması haramdır. Cim'anın davetçileri (Öpmek, okşamak vs..)
için de hüküm aynıdır. Cim'a ve cim'anın davetçileri; kasden veya şehven
yapılsın durum değişmez. İ'tikâf bozulur" hükmünde müttefiktir. Ancak
düşünmekle veya bakmakla inzal vaki olursa, İ'tikâf bozulmaz. İhtilâm olmanın da
İ'tikâfa zararı yoktur.
BAYILMAK VEYA CİNNET GETİRMEK İ'TİKÂFI BOZAR: "İ'tikâf
yapan mükellefe; birkaç gün baygınlık veya cinnet arız olursa; İ'tikâfı bozulur.
Bu kimse; iyileştiği zaman yeniden İ'tikâfa başlar. Zira İ'tikâfı kaza etmesi
vaciptir."
İ'TİKÂFLA İLGİLİ DİĞER MESELELER
İ'tikâf esnasında hayırdan başka hiçbir söz söylenmemelidir.
Ancak, ibâdet kasdı ile susmak da mekruhtur. Molla Hüsrev: "Susmanın mekruh
olması, mutekif'in bunun ibadet olduğuna itikad etmesi halindedir. Aksi halde mekruh
olmaz. Çünkü Resûl-i Ekrem (sav): "Kim susarsa kurtulur" buyurmuştur. Bu
Hadis-i Şerifi Abdullah İbn-i Ömer (ra) rivayet etmiştir. Konuşmak da mekruhtur.
Ancak hayır konuşmak mekruh değildir. Çünkü Allahû Teâla (cc)'nın:
"(Habibim) Kullarıma söyle, sözün en iyisini konuşsunlar" (El İsrâ
Sûresi: 53) kavl-i şerifi, mânasındaki umumiliğinden dolayı, mescidin dışında,
mutekif olmayanın da ancak hayır ile konuşmasını gerektirir. Sen mu'tekifi ne
sanırsın ki, mescidde hayırdan başkasını konuşması caiz olsun" hükmünü
zikreder. Mu'tekif (İ'tikâfa giren kimse) Kur'an-ı Kerim okumaya, Hadis-i Şerif'ler
üzerinde tefekküre ve Resûl-i Ekrem (sav)'in siyerini (Cihad ve diğer
mücahedelelerini öğrenmeye, bunun dışında Hz. Adem (as)'dan itibaren mücadele veren
Peygamberlerin ve salih kimselerin tevhid mücadelesini tefekkür etmeye gayret etmelidir.
İ'tikâfa giren mü'min; kendisini tamamen Allahû Teâla (cc)'ya
ibadete hasretmiştir. Onun maksadı; İ'tikâf sayesinde, sürekli kötülüğü emreden
nefs-i emmaresini yenmektir. Bir beldedeki mü'minler; topluca İ'tikâfı terkederlerse,
günah işlemiş olurlar. Bir kısmı İ'tikâfa girerse; diğerlerinden günah sakıt
olur. Ancak İ'tikâfı nezreden kimseler; ister Ramazan ayında, ister Ramazan'ın
dışında olsun, mutlaka oruç tutmak zorundadırlar. Ayrıca nezir sebebiyle İ'tikâf
kendilerine vacib olmuştur.