ZEKAT
Zekatın Mahiyeti
Zekat lügat deyiminde temizlik, bereket, çoğalma, güzel övgü
manalarını taşır. Din deyiminde ise; "Bir malın belli bir mikdarını, belli bir
zaman sonra hak sahibi olan bir kısım müslümanlara Yüce Allah'ın nzası için
tamamen temlik etmek (mülkiyetine geçirmek) tir." Zekat, kulların kulluk
görevindeki sadakatlerine delalet eder. Bu yöndendir ki, zekata "sadaka"da
denmiştir. Bununla beraber "sadaka" sözü, zekattan daha kapsamlı mana
taşır. Vacibleri de, nafileleri de içine alır.
Zekat vermeye, "Tezkiye", zekat verene de "Müzekkî" denilir.
Şahidler hakkında yapılan övgüye de "Tezkiye" dendiği bilinmektedir.
Zekat vermek farzdır. Peygamberimizin hicretlerinin ikinci yılında,
oruçtan önce farz kılınmıştır, İslâmın şartlarından birini teşkil etmektedir.
Belli miktarda bulunan nakid paraların ve ticaret mallarının üzerindcn bir yıl
geçince, zekatlarını geciktirmeden hemen vermek gerekir. Çünkü bu zekat mallanna
yoksulların hakkı geçmiş oluyor. Artık bu hakkı özürsüz olarak geciktirmek caiz
olmaz.
Diğer bir görüşe göre, zekatın verilmesi geciktirmeli olarak
farzdır. Sene sonunda hemen verilmesi gerekmez. Zekat borcu olan kimse, bunu hayatta
bulunduğu sürece ödeyebilir. Ödeyemeden ölürse, o zaman günahkar olur. Fakat doğru
olan birinci görüştür.
Zekatın aşikare verilmesi daha faziletlidir. Çünkü bu şekilde
verilmesi, başkalarına bir ömek olur ve teşvik yerine geçer. Kendisi hakkında, zekat
vermiyor diye, kötü bir zannı da kaldırmış olur. Zekat bir farz olduğu için, bunun
yerine getirilmesinde gösteriş olmaz. Nafile olarak verilen sadakalarda ise, durum
böyle değildir. Bunların gizli verilmesi ve gösteriş yapılmasına engel olunması
daha faziletlidir.
Zekatın
Teşriî Hikmeti
Zekatın meşru olmasındaki hikmet pek önemlidir, herkese göre
açık ve meydandadır da denilebilir. Bir hadis-i şerifde şöyle buyurulmuştur:
"Mallarınızı zekatla koruyunuz, hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz, bela
dalgalarını da dua ve yalvarışla karşılayınız"
İşte zekat sayesinde mallar korunmuş oluyor. Sadakalar da, maddî ve
manevî hastalıklar için birer ilaç yerine geçiyor.
Doğrusu zekat ve sadaka verenlerin mallannda ve canlarında bir feyiz ve bereket, bir
sağlık ve afiyet yüz gösterir. Bunun çok üstünde olarak da, kendileri Yüce
Allah'ın rızasını kazanıp nice manevî mükafatlara kavuşurlar, nice manevî
tehlikelerden kurtulurlar.
Zekatın her yönden birçok yararları vardır. Bilindiği gibi,
kalblerde pek ziyade yer tutan mal ve mülk sevgisi, insanı yüksek duygulardan yoksun
bırakır, insanı bazan fena işlere sürükler. Zekat sayesinde ise kalbin bu zararlı
duygusuna ve meyline direnilmiş olur, nefis'de cimrilikten kurtulmuş olur. Mal,
başkasının hakkından arındırılarak insanda şefkat ve hayırseverlik duyguları
gelişir. Başkalarını gözetme ve koruma gibi yüksek duygular meydana gelir.
Sonra zekat, sosyal hayatın huzur ve mutluluğuna, beraberliğine ve
refahına sebebdir. Yoksulları ve acizleri, kendi varlığından faydalandıran bir
zengin, cemiyetin en değerli ve sevimli uzvu (organı) sayılır. Fakirlerin ve
muhtaçların acılarını azalttığından, onların övgülerini, sevgi ve dualarını
kazanır. Mal varlığı da hain ve hırslı gözlerin saldırısından güven içinde
bulunur. Artık böyle birbiri için hayır düşünen, yardımsever olup duacı bulunan
bir cemiyet içinde güzel bir yaşantı meydana gelmiş olmaz mı?
Bir de zekat vermek, güzel bir inancın eseridir. Böyle bir inanca
sahib olan kimse, bağlı bulunduğu cemiyet için zararlı olmaktan uzak, çok yararlı
bir insan olur. Çünkü kendi malından bir kısmını sadece Allah nzası için ayırıp
fakir din kardeşlerine veren ve bundan dolayı onlardan hiç bir karşılık gözetmeyen
bir insan, artık çevresine yararlı olmaz mı? Böyle bir kimse hiç kendisine ait
olmayan şeylere göz dikip de başkalarının zararına çalışır mı? Başkalarının
ellerindeki mallara saldırır mı?
Bununla beraber zekat Allah'ın nimetlerine karşı bir şükran
görevidir. Zekat veren müslüman şöyle düşünür. Elde ettiğim bu varlık, bana
Yüce Allah'ın ihsanıdır. Nice insanlar vardır ki, daha güçlü ve daha bilgili
oldukları halde bu mal varlığından yoksun bulunuyorlar. Bunun için ikram ve ihsanı
sonsuz olan Yüce Allah'ın nimetlerine karşı şükretmek gerekir, işte bu şükür,
farz olan zekatın ödenmesiyle yerine getirilmiş olur.
Şu da düşünülmelidir ki, insanın elde ettiği nimet üzerinde,
onun bulunduğu çevrenin çok yönlü etkisi vardır. Eğer o zengin böyle bir çevrede
yaşamamış olsaydı, bu mal varlığını kazanabilecek miydi? İşte bu da bir
nimettir. Bu nimete karşı da şükür, o çevredeki yoksul ve perişan insanlara karşı
yardımda bulunmakla olur. Zekat ve sadakanın verilmesi de, böyle bir yardımı
gerçekleştirir.