Zekata
Bağlı Olmayan Mallar
Bir kimse, hem kendi ihtiyacını ve hem de geçimleri kendi üzerine
olan kimselerin ihtiyaçlarını karşılayan ve temel ihtiyaçlar adını alan şeylerden
zekat vermez. Oturulan evler, evlerin lüzumlu eşyaları, giyinip kuşanmaya ait
elbiseler, silahlar, binek hayvanları, hizmet için kullanılan köle ve cariyeler bir
aylık veya bir yıllık yiyecek ve içecek şeyler, ilim sahiblerinin birer cildden veya
takımdan ibaret kitabları, sanatçıların birer takım aletleri temel ihtiyaçlardan
sayılır. İşte bunlar nisab ölçüsüne girmezler.
Ticaret için olmayan fazla miktardaki ev eşyasından kitablardan,
sanat aletlerinden ve yine ihtiyaçtan fazla olan elbiselerden yenilecek ve içilecek
şeylerden, altın ve gümüşten başka süs eşyalarından, yakut, zümrüt, inci ve
elmas gibi ziynet eşyalarından da zekat vermek gerekmez. Çünkü bunlar (hakikaten veya
hükmen) artıcı değillerdir. Ancak bunlar temel ihtiyaçlar dışında olup kıymetleri
en az nisab miktarına ulaşınca, sahibleri zengin sayılır. Her ne kadar zekat vermekle
yükümlü olmazlarsa da, kendileri zekat ve sadaka alamazlar ve bunlar üzerine fıtır
sadakası ile kurban kesmek vacib olur.
Bir kimsenin kendi malı olduğu halde elinden çıkıp da
faydalanamadığı ve eline bir daha geçmesi de düşünülemediği mallardan zekat
verilmez. Bu mallara "Mal-ı zimar" denir. Bu durumdaki mallar "nami =
çoğalıcı" sayılamayacaklarından zekata bağlı olmazlar, îsbatı mümkün
olmayıp inkar edilen alacak paralar, zorla alınan, çalınan, el konulan ve geri
alınması umulmayan mallar, denize düşüp çıkarılması mümkün görülmeyen mallar,
kırda gömülüp yerleri unutulmuş geçer paralar ve kaybolmuş diğer mallar bu
kısımdandır. Bunlar elden çıktığı için ve bunlardan yararlanılamadığı için,
ele geçmedikleri müddetçe zekata bağlı olmazlar. Fakat bunlar tekrar ele geçince
bakılır: Nisab miktarına ulaşır da zekata bağlı mallardan olursa, ele geçtikleri
tarihten itibaren bir yıl son bulunca, zekatlarını vermek gerekir.
Örnek: Yıllarca inkar edilip bir delil ile isbatı mümkün olmayan
yüz bin liradan ibaret bir alacaktan dolayı bu geçmiş yıllar için zekat gerekmez.
Fakat daha sonra borçlunun ikrarı veya şahid ve sened gibi bir delille alacak isbat
edilip tahsil edilse, bu alacağın isbatı anından itibaren zekata bağlı olur. Aradan
bir yıl geçince de zekatını ödemek gerekir. Ancak para sahibinin zekata tabi başka
malı da bulunursa, o zaman bunların zekatı ile beraber, o ele geçirilen malların da
zekatını vermek gerekir, bunlar üzerinden bir sene geçmesi beklenilmez. (İmam Züfer
ile imam Şafiî'ye göre, bu tür malların geçmiş yılları için de zekat gerekir.
Çünkü mülkiyet vardır.)
İnsanlara borçlanıp da, onlar tarafindan ödenmesi istenen bir
borcun karşılığında aynı miktarda borçlunun elinde geçer para veya ticaret malı
veya saime hayvan bulunursa, bu zekata tabî olmaz. Ödünç alınmış paralar, yok
olmuş eşya bedeli, zevcelere ödenecek mehir paraları, geçmiş yıllara ait zekat
borçları, hep bu borç kısmındandır. Bunun için bir kimsenin temel ihtiyaçlarından
başka elinde nisab miktarı geçer parası veya ticaret eşyası bulunduğu halde, bu
miktara denk borcu bulunsa, kendisine zekat farz olmaz.
Bir kimsenin nisabdan fazla malı olduğu halde, bir miktar da borcu
bulunsa bakılır: Eğer bu mevcut malından borcu çıktıktan sonra nisabdan noksan
olmamak üzere bir malı kalırsa, yalnız bu malın zekatı gerekir. Fakat nisab
mikdarından (iki yüz dirhem gümüş kıymetinden) az bir şey kalırsa, bundan zekat
gerekmez.
Bir kimsenin yüz bin lira fazla parası olduğu halde, geçmiş
yıllardan üzerinde kalmış zekattan yüz bin lira borcu bulunsa, kendisine bu yüz bin
lira için zekat gerekmez; çünkü bunun karşılığı kadar borç vardır. Fakat
zekattan kırk bin lira borcu olursa, geri kalan altmış bin liranın zekatını vermek
gerekir.
Zekat, Allah'ın hakkı olmakla beraber, verilmediği takdirde, en
büyük idareci tarafindan istenilip verilmesi gereken yerlere harcanabilir. Bu bakımdan
da zekat, insanlar tarafindan istenecek borçlardan sayılır. Adaktan, keffaretten,
fıtır sadakasından ve hac farzından dolayı olan borçlar ise böyle değildir.
Bunların ödenmesi insanlar tarafından istenemez. Bunun için, bu gibi borçların
bulunması, eldeki mevcut malların zekata bağlı olmasına engel olamaz. (İmam
Şafiîye göre, nisab miktarı artıcı (nami) bir mala sahih olan, bunun
karşılığında borcu olsa da, yine zekatla yükümlü olur. Çünkü zekatın vacib
olması, nisab miktarı olan artıcı (nami) mal sebebiyledir. Bu borçlu ise, buna
sahiptir. Hür bir insanın borcu, onun kişiliği üzerine yüklenir. Hemen onun elindeki
mala yüklenmez. Bunun içindir ki, bu malını istediği gibi kullanma hakkına sahiptir.
Borç ile zekat ayrı ayrı haklardır. Birinin bulunması, diğerinin gerekli olmasına
engel değildir.)
Bizde, borçlu fakirdir. Nisab miktarı fazla malı yoksa, kendisine
zekat verilmesi bile caizdir. Zekat vermek ise, zengin olana farzdır.
İnsanlar tarafından istenen bir borcun zekata engel olması, bu
borcun geçer paradan olması veya başka eşyadan bulunması itibariyle eşittir. Aynı
zamanda borç müddetinin girmiş olup olmaması da eşittir, hükmü değiştirmez. Ancak
bu borç, zekat vacib olmadan önce, insanın üzerine geçmiş bulunmalıdır. Yoksa bir
malın zekatını vermek vacib olduktan sonra, gelecek olan bir borç, geçmiş zekat
borcunu düşürmez. İmam Ebû Yusuf'a göre, insan üzerine yüklenen bir borç,
zekatın vücubuna (gerekli olmasına) engel olmazsa da, İmam Muhammed'e göre engel
olur.
Bir borca kefil olan kimsenin, kefil olduğu borca denk malından zekat
vermesi gerekmez. Bu kefalet, borçlunun emriyle olsun veya olmasın eşittir. Çünkü
kefil de borçlu demektir.
Bir borç herhangi bir şekilde düşünce, ona denk olan malın
zekatı için sene başı bu düşüş tarihinden başlar. Örnek: Bir kimsenin temel
ihtiyaçlarından başka nisab miktarı nami (artıcı) bir malı bulunduğu gibi, o kadar
da borcu bulunsa, kendisine zekat gerekmez. Fakat bu borç kendisine, bağışlansa, bu
bağışlama tarihinden itibaren bir sene geçince, bu nisab miktarının zekatını
vermek gerekir. Bu mesele, İmamı Azam'a göredir. İmam Muhammed'e göre, bu halde o
malın üzerinden bir sene geçmiş olunca zekatı gerekir. Borç düştükten sonra bir
yıl geçmesine lüzum yoktur.
Geçer para (nakit) ticaret eşyası, saime denilen hayvanlardan ayrı
ayrı nisablaa sahih olan bir kimsenin bir mikdar borcu olsa, bu borcuna temel
ihtiyaçlarından (ev gibi) biri karşılık tutulamaz. Zekata bağlı olan mallarından
dilediğini karşılık tutar ve diğerlerinin zekatını verir. Ancak bu mallardan
bazısının zekatı devlet tarafından tahsil edilmiş olursa, o zaman önce borcuna
karşı geçer paraları karşılık tutulur. Geçer paralar yetişmezse, ticaret eşyası
karşı tutulur. Bu da yetmezse, zekati az olan hayvanları karşılık tutmak gerekir.
Nisab mikdarı veya daha fazla bir şey kalırsa onun zekatı verilir.
Ticaret için değil de, yalnız kiralarını almak üzere insanın
mülkiyetinde bulunan evlerden, dükkanlardan, gelir getiren tesislerden, kaplardan,
aletlerden makinelerden ve nakil vasıtalarından zekat gerekmez. Ancak bunların kira ve
gelirlerinden toplanan paralar nisab mikdarı olur da karşılığında borç bulunmazsa,
toplanan para üzerinden tam bir yıl geçince veya zekatı verilecek diğer para ve
eşyalara ilave edilmekle zekata tabi olurlar.
Ticaret için olmayan atlar, iki İmama göre (İmam Muhammed ve İmam
Ebû Yusuf), saime olsun veya olmasın, dişilerle erkekleri karışık olsun olmasın
zekata tabi değildirler. Fetva da buna göredir, İmamı Azam ile İmam Züfer'e göre,
bu atlar saime olur da; dişileri ile erkekleri karışık bulunursa, bunlar zekata
tabidir. Bunlarda nisab aranmaz. Bunların sahibi, kıymetlerinin kırkta birini zekat
olarak verir. Bir görüşe göre de, her at başına bir dinar (altın) veya on dirhem
gümüş verir. Önceleri bir dinar altın, on dirhem gümüşe denk bulunuyordu. Bu
zekatı devlet tahsil etmez. Yükümlü olan kimse, bu zekatı dilediği fakire verebilir.
Ticaret için olmayan sırf erkek atlar, saime olsun olmasın, İmamı
Azam'a göre de zekata tabi değillerdir. Fakat saime bulunan sade kısraklar için
İmamı Azam'a göre zekat gerekir. Çünkü bunlara kaçak erkek atların karışması
ihtimali vardır. Bununla beraber İmamı Azam'dan başka bir görüş de rivayet
edilmiştir.
Merkeb, katır, av için öğretilmiş köpek ve pars, ticaret için
olmayınca, zekata tabi olmazlar, isterse saime olsunlar... Çünkü bunların saime
olmaları pek azdır. Çok az olan şeye ise değer verilmez.
Yük hayvanları ile çifte koşulan hayvanlar, kesilip etleri yenmek
veya damızlık için ahırlarda ve kırlarda beslenen hayvanlar ve ayrıca en az altı ay
ahırlarda yemle beslenen "alüfa" adındaki hayvanlar zekata tabi değildir.
(İmam Malik'e göre, bunlar da zekata bağlıdırlar. Çünkü zekat, mülk ve maliyet
itibariyledir. Zekat buna şükür olarak verilir, işte bu hayvanlarda da mülk ve
maliyet vardır.)
Haram mal için zekat verilemez. Böyle haram bir mala sahib olan
kimse, o malı asıl sahibine geri vermesi gerekir. Yoksa fakirlere sadaka olarak
verilmesi gerekmez. Fakat haram bir mal, helal bir mala karışmış olur da, aralarını
ayırmak mümkün değilse, hepsinin zekatını vermek gerekir.
Zekat zimmete değil, malın aynına bağlı kalır. Onun için bir
mal, zekatı verilmek icab ettikten sonra helak olsa, zekatı düşer. Fakat o mal
başkasına bağışlanmak veya onunla bir ev alınmak suretiyle harcansa, zekatı
düşmez, onun zekatını ödemek gerekir.
Zekat için ayrılmış olan bir mal, ziyana uğrasa zekat düşmez.
Fakat zekat için ayrılan bir mal fakirlere verilmeden para sahibi ölse, bu para
varislerine miras kalır.
Zekattan borcu olan kimse ölünce, bu borcu vasiyet etmemiş olursa,
onun terekesinden bu para alınamaz. Onun malı varislerine geçmiş olur. Varislerden
ehil olanlar, isterlerse, ölünün bu borcunu kendi hisselerinden bağış yoluyla
verebilirler.
Çok kimselerin zekatlarını
vermeye vekil olan kimse, bunlardan aldığı zekat mallarını birbirine
karıştırmaksızın fakirlere vermesi gerekir. Onları birbirine karıştırdıktan
sonra verirse, kendi adına sadaka vermiş olur ve o zekat mallarını ayrıca ödemesi
gerekir.