HACCIN VÜCÛBUNUN ŞARTLARI
Bir mükellefe haccın farz olması için, bir takım şartların
bulunması zaruridir. İbn-i Abidin, "Lübab" sahibine uyarak haccın
şartlarını dört kısımda incelemiştir. Birincisi vücûbunun şartlarıdır. Nitekim
bu hususta şunları kaydeder: "Birincisi, vücûbunun şartlarıdır. Bunlar tamamen
bulunursa, hacc vacip (Farz) olur. Tamamı bulunmazsa, hacc vacip olmaz. Mezkûr şartlar
yedi olup şunlardır: İslâm, Dar-ı Harp'te olan müslümanın haccın farz olduğunu
bilmesi, bülûğ, akıl, hürriyet, gücün yetmesi ve vakit."
MÜSLÜMAN OLMAK: Bir kimseye haccın farz olması için; o
kimsenin müslüman olması şarttır. Çünkü kâfir ibadete ehil değildir. Hatta bir
kimse kâfir iken; hacc yapmaya gücü yetecek derecede zengin olsa, fakat müslüman
olduktan sonra fakir düşse, o kimseye (önceki halinden dolayı) hac farz olmaz. Fakat
hac yapmaya gücü yeten müslüman, haccı edâ etmeyip, daha sonra fakir düşse, durum
böyle değildir. Hac ibadeti o müslümanın zimmetinde borç olarak kalır. Bir mü'min,
hacc ibadetini edâ ettikten sonra (Allah muhafaza buyursun) irtidat etse, sonra da tekrar
müslüman olsa, haccı tekrar etmesi icabeder.
AKILLI OLMAK: Allahû Teâla (cc)'nın teklifleri; ehliyet
sahibi insanın üzerinedir. Teklifin sıhhati akılla ilgilidir. Hanefi fûkahası:
"Deli olan kimseye, hacc farz değildir" hükmünde ittifak etmiştir. İbn-i
Abidin; deliye haccın farz olmadığını kaydettikten sonra: "Bunamış kimse
hakkında usûlde ihtilâf edilmiştir. Fahrû'l-İslâm'a göre, çocuk gibi bunaktan da
hitap sakıttır. Binaenaleyh ona hiçbir ibadet farz olmaz. İmam Debbûsi ise, ihtiyaten
muhatab olduğunu söylemiştir" hükmünü zikreder.
HÜRRİYET: Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Herhangi bir köle ki
on defa haccetmiştir, sonra da azad olmuştur. Onun üzerine farz olan hac lâzım
gelir" Hadis-i Şerifini esas alan Hanefi fûkahası: "Kölelere ve cariyelere
hacc farz değildir. Efendilerinin izni ile haccetmiş olsalar dahi bu tatavvû (Nafile)
olur. Hürriyetlerini elde ettikleri zaman; farz olan haccı edâ etmek
durumundadırlar" hükmünde ittifak etmiştir.
HACCIN FARZ OLDUĞUNU BİLMEK: Küfür ahkâmının galib
olduğu beldelerde, insanlar İslâmî bir eğitime muhatab değildirler. Dolayısıyla
Darû'l Harp olan beldelerde, bir kimse müslümün olsa, haccın farz olduğunu bilinceye
kadar, ona hacc farz değildir. Feteva-ı Hindiyye'de "Darû'l Harp'te müslüman
olan bir kimseye haccın farz olması için o kimsenin haccın farz olduğunu öğrenmesi
gerekir. Darû'l İslâm'da bulunanlar ise haccın farz olduğunu bilmek durumundadırlar.
Yani onlar için mazeret yoktur. Haccın farz olması için, sadece haccın farz olduğunu
bilmek gereklidir. Ayrıca haccın nasıl edâ edileceğni ve farzlarını bilip-bilmemek
de müsavidir. Bir kimse Darû'l İslâm'da yaşıyorsa, onun hüküm olarak haccın
farziyetini ve farzlarını bildiği kabul edilir." hükmü kayıtlıdır. Darû'l
Harp'te müslüman olan bir kimseye, iki erkeğin veya bir erkekle kadının "Haccın
farz olduğunu" bildirmesi kâfidir. Ayrıca adil olan bir mü'min, ona haccın farz
olduğunu beyan ederse, hacc kendisine farz olur. Bu kimselerin (Şahidlerin) bülûğa
ermiş olmaları ve hür olmaları şart değildir.
BÜLÛĞA ERMİŞ OLMAK: Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Herhangi
bir sabi ki, on defa haccetmiştir, sonra da bülûğa ermiştir. Onun üzerine farz olan
haccı edâ etmek lâzım gelir" Hadis-i Şerifini esas alan Hanefi fûkahası:
"Çocuklara hac farz değildir. Velîlerinin yardımıyla haccı edâ etseler dahi,
bu nafile (tetavvû) olur. Bülûğa erdikten sonra, farz olan haccı edâ etmeleri
lâzım gelir" hükmünde ittifak etmiştir.
VAKİT: Malûm olduğu üzere haccın vakti, Şevval, Zilkade
ayları ile Zilhiccce ayının ilk on günüdür. Bu süreye "Eşhür-û hacc"
(Hac mevsimi) denir. Binaenaleyh bir kimseye haccın farz olması için, vaktin bulunması
da şarttır. Meselâ; Muharrem ayında haccın vücûbunun diğer şartlarına haiz olan
bir kimseye, "Şevval" ayı girinceye kadar hac farz olmaz. Bu süre içerisinde
vefat ederse; hac ibadeti zimmetinde borç olarak kalmış değildir. Çünkü vakte (hac
mevsimine) ulaşamamıştır.
NAKİL VASITASINI VE MASRAFLARI TEMİNE GÜCÜN YETMESİ:
Kur'an-ı Kerim'de 'Ona bir yol bulabilenlerin, beyt-i hac (ve tavaf) etmeleri Allah'ın
insanlar üzerindeki bir hakkıdır" hükmü beyan buyurulmuştur. Sahabe-i Kiram, bu
Ayet-i Kerimede geçen "Ona bir yol bulabilen"den neyin kasdedildiğini Resûl-i
Ekrem (sav)'e sorduğunda, Peygamberimiz (sav) cevaben: "Bu zât ve rahile'dir"
buyurmuştur. Hanefi fûkahası: "Havaic-i Asliye'den fazla olarak nakil
vasıtasını teminle birlikte, nafakası üzerine vacip olan kimselerin ve nefsinin
yiyeceklerine sahip olmanın şart olduğunda ittifak etmiştir." Nakil vasıtası,
ya hacca gidecek mü'minin malı olmalı veya kiralamış bulunmalıdır. Âriyet
(ödünç alma) veya ibaha yoluyla nakil vasıtasına sahip olmak kâfi değildir.
Mekkeliler ve Mekke'nin civarında oturanlar için, nakil vasıtasını temin şart
değildir. Bunların yürümeye güçleri yetiyorsa, hac kendilerine farz olur. Nakil
vasıtasının bulunması, uzaktan hacca gelecek mü'minler için şarttır. Ancak,
mükellefin hem kendisinin, hem de aile ferdlerinin yiyeceğini (Gidip-dönünceye kadar,
bir yıllık değil) temin etmiş olması şarttır. Buna gücü yetmiyorsa, hacc
kendisine farz olmaz.